Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/1577 E. 2023/1158 K. 13.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1577 Esas
KARAR NO: 2023/1158 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2021/383 Esas – 2021/986 Karar
TARİHİ: 27/10/2021
DAVA: Şirketin İhyası (TTK Geçici 7. Maddesi Uyarınca )
KARAR TARİHİ: 13/07/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, sigortalı işçi … tarafından İstanbul Anadolu 5. İş Mahkemesinin 2007/588 E. sayılı dosyası ile işveren … Tic. ve Nak. Ltd. Şti. aleyhine maddi ve manevi tazminat talebiyle dava açıldığını, yapılan yargılama sonucunda İstanbul Anadolu 5. İş Mahkemesinin 2007/588 E., 2014/307 K. kararı ile %32 maluliyet derecesi ve davalı işveren şirketin %85 kusuruna göre maddi ve manevi tazminata karar verilmiş ve işbu karar kesinleştiğini, müvekkili tarafından iş kazası geçiren işçi …’ün maluliyeti nedeniyle kendisine 93.519,47 TL ilk peşin sermaye değerli gelir ve 301,35 TL SYZ bağlanmış, 123,60 TL hastane masrafı yapılmış olup; toplam 93.944,42 TL Kurum zararı meydana geldiğini, davacı tarafından toplam 93.944,42 TL Kurum zararının 18.788,88 TL’sinin işleyen yasal faizi ile birlikte işveren şirketten tahsili amacıyla İstanbul Anadolu 12. İş Mahkemesinin 2012/225 E. sayılı davası ikame edildiğini, meydana gelen Kurum zararının, İstanbul Anadolu 12. İş Mahkemesinin 2012/225 E. ve 2015/793 K. sayılı dosyası ile tahsiline karar verilen 18.788,88 TL’lik kısmı haricinde kalan bakiye kısmının … Nakliyat Ltd. Şti’den tahsili amacıyla ek dava ikame edildiğini, İstanbul Anadolu 21. İş Mahkemesinin 2020/127 E. sayılı dosyasında açılan dava devam ederken; … TİC. ve NAK. LTD. ŞTİ.’nin ticaret sicilinden re’sen terkin edildiğini, İş mahkemesinde açılan davada taraf teşkilinin sağlanması ve yargılama yapılabilmesi açısından İstanbul Anadolu 21. İş Mahkemesinin 2020/127 E. sayılı dosyasının 25.05.2021 tarihli duruşmasının 1 nolu ara kararı ile tarafımıza, işbu davayı açmak için tarafımıza süre verildiğini, huzurdaki davada ihyasını istediğimiz … TİC.VE NAKLİYAT LTD. ŞTİ. unvanlı şirketin ticaret sicilinden terkin edilmeden önceki merkez adresi “… Cad. … Mevkii No:… Dudullu Ümraniye/İSTANBUL olduğunu, ilgili şirketin ticaret sicilinden 13.08.2014 tarihinde resen silindiğini, müvekkili Kurumun zararı şirketin terkin tarihinden önce doğmuş olduğu gibi halihazırda kesinleşen mahkeme kararı uyarınca şirketin de borcu bulunduğundan, Kurum zararının hüküm altına alınan kısmının tahsil edilmesi amacıyla sicilden terkin olunan tüzel kişiliğin yeniden ihyası gerekmekte olduğunu bildirmiş, bu nedenle iş bu şirketin davası açtıklarını, bu nedenle söz konusu şirketin ihyasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davalı müdürlüğün TTK’nun 32. maddesi hükmü çerçevesinde işlem yaptığını, maddede gösterilen usulde şirketin resen terkin edildiğini, tebligat ve ilan prosedürlerinin yerine getirildiğini, müvekkilinin dava açılmasına sebep olmadığını, bu nedenle yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu olmadıklarını bildirmiş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 27/10/2021 tarih 2021/383 Esas – 2021/986 Karar sayılı kararında; ” Dava, TTK’nın geçici 7. maddesine göre terkin edilen şirketin derdest dava dosyası nedeniyle tüzel kişiliğinin ihyası istemine ilişkindir. İstanbul Anadolu 21 İş Mahkemesinin 2020/127 esas sayılı dosyasında davacının davaya konu terkin edilen şirket hakkında 04/05/2021 tarihinde davası açıldığı, dosyanın derdest olduğu, 25/05/2021 tarihli ara karar gereğince davacıya şirketin ihyası için dava açmak üzere süre verildiği görülmüştür. TTK’nın geçici 7. Maddesi uyarınca, 01.07.2015 tarihine kadar sayılan halleri tespit edilen ya da bildirilen şirketlerin tasfiyeleri, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır. 559 sayılı KHK gereğince sermayelerini öngörülen tutara çıkarmamış bulunmaları,TTK’nın yürürlük tarihinden önce veya 01.07.2015 tarihine kadar münfesih olmaları, TTK’nın yürürlüğe girdiği tarihten önce tasfiye işlemlerine başlanılmış olmakla birlikte genel kurulun toplanamaması nedeniyle ara bilançoları genel kurula tevdi edilemediği için ticaret sicilinden terkin edilememeleri sebepleriyle resen terkin edilirler. TTK’nın geçici 7. maddesinde belirtilen şartların gerçekleşmesi halinde ticaret sicil memurluğu tarafından şirketin sicil kaydı terkin edilir. Terkin edilmeden önce, TTK’nın geçici 7/4-a maddesi uyarınca, kapsam dâhilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine ve sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere bir ihtar yollanacağı, yapılacak ihtarın ilan edilmek üzere Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğü’ne aynı gün gönderileceği, ilanın, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, ilan tarihinden itibaren otuzuncu günün akşamı itibarıyla, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmış tebligat yerine geçeceği, 4/c bendine göre terkin sebepleri bulunan şirketlerin faaliyetlerini devam ettirme isteğinde bulunmaları halinde, münfesih olma nedenini verilen süre içinde ortadan kaldırıp ticaret siciline bildirmelerinin ihtar edileceği, aynı maddenin 11.bendi uyarınca, ihtara rağmen süresinde işlem yapmayan şirketin unvanının ticaret sicilden resen silineceği düzenlenmiştir. Dosya arasında bulunan ticaret sicil kayıtları incelendiğinde, dava konusu ihyası istenen şirketin 13/08/2014 tarihinde resen terkin edildiğini tespit edilmiştir. 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. Maddesine göre sicilden terkin edilmiş olup, davalı Ticaret Sicil Müdürlüğünce ihyası istenilen şirket yetkilileri adına tebligat çıkartılmadığı, Yargıtay 11 HD. ‘nin 2020/1896 Esas – 2020/4397 Karar sayılı içtihadında da belirtildiği üzere, 6102 Sayılı TTK’nın Geçici 7/4-a maddesi uyarınca, şirketin sicil kayıtlarına göre şirketi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere ihtar yollanması gerekmesine rağmen şirket temsilcilerine tebligat çıkarılmamış olduğu ve terkine ilişkin ihtarın yalnız ilan yoluyla yapıldığı anlaşılmıştır. İhyası talep olunan şirket ile SGK arasında İstanbul Anadolu 21. İş Mahkemesinin 2020/127 esas sayılı dosyası ile görülmekte olan davanın derdest dosya olduğu, somut davadaki davacının o davada da davacı konumunda olduğu, derdest davanın görülmesi açısından terkin olan şirketin ihyasının zorunlu olduğu, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı iken TTK’nun geçici 7. maddesine dayanılarak 13/08/2014 tarihinde sicil kaydı re’sen terkin edilen … Tic.ve Nakliyat Ltd. Şti.’nin ihyasına karar verilmesi halinde şirketin tasfiye haline gireceğine ilişkin yasal düzenleme bulunmamaktadır. TTK’ nun 547. maddesine göre tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğunun anlaşılması halinde tasfiye memurunun atanması gerekecektir. İhyası istenen şirket 6102 sayılı yasanın TTK’ nun geçici 7 maddesine dayanılarak resen terkin edilmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere hakkında açılmış dava varken terkin işlemi yapılması aynı yasanın geçici 7/2. maddesine aykırı olup esasen tasfiyesi de yapılmadığından ve yapılacak tasfiye işlemi de yasaya uygun olmayacağından yalnızca taraf teşkilinin sağlanması bakımından ihya kararı verilmesi ile yetinilmesi gerekip, ayrıca tasfiye memuru atanmasına gerek bulunmamaktadır. (Yargıtay 11.H.D.’nin 19/09/2018 tarih VE 2018/3714 esas – 2018/5439 karar sayılı örnek ilamı) İhyası talep edilen şirket aleyhine açılan davanın varlığına rağmen şirketin, TTK’nın Geçici 7. maddesine göre 13/08/2014 tarihinde re’sen terkin edildiği, TTK’nın Geçici 7. maddesinin 4. fıkrasının “a” bendi uyarınca sicil kayıtlarına göre şirketi temsile yetkili kişilere ayrıca tebligat yapılmadığı anlaşılmakla, terkin işlemini TTK’nın Geçici 7. maddesine uygun olarak yapmayan davalı kurumun yargılama giderlerinden sorumlu olacağı açıktır. Bu durumda, HMK 326.maddesi uyarınca davacı lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmektedir. . (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2019/4755 Esas- 2019/8101 Karar sayılı içtihadı da benzer mahiyettedir.). Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller ileİstanbul Anadolu 21. İş Mahkemesinin 2020/127 esas sayılı dosyasında davanın taraf teşkili sağlanarak görülebilmesi için davaya konu terkin edilen şirketin ihyası zorunlu bulunmakla davanın kabulü ile şirketin ihyasına, davanın İstanbul Anadolu 21. İş Mahkemesinin 2020/127 esas sayılı dosyasına yönelik olarak açılması nedeniyle ihyanın yalnız görülen dava konusu ile sınırlı tutulmasına karar vermek gerekmiştir.”gerekçesi ile, “-Açılan davanın TTK Geçici 7. Maddesi uyarınca KABULÜ İLE İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numaralı ‘… Nakliyat Limited Şirketi’nin’ İstanbul Anadolu 21. İş Mahkemesinin 2020/127 E sayılı dosyası ile sınırlı olmak üzere İHYASINA -Şirketin sicil kaydı TTK’nın geçici 7. Maddesi uyarınca terkin edilmiş olduğundan, tasfiye memuru atanmasına yer olmadığına, -Karar kesinleştiğinde Ticaret Sicilinde TESCİL VE İLANINA” karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, mevzuat gereğince ve mevzuata uygun olarak, dava konusu şirketi sicilden terkin eden müvekkilinin davanın açılmasında, kanun gereği zorunlu işlem tesis eden taraf olmak (yasal hasım olmak) dışında, davanın açılmasına sebep verdiğinden hiçbir biçimde bahis mümkün olmadığını, Mevzuat gereğince işlem yapan müvekkilinin tesis ettiği işlemin hukuka uygun olduğu ve mevzuatta, re’sen terkine ilişkin tüm prosedürü yerine getirdiğinin belirtilmesi gerektiğini; gerçekten de; dava konusu olayda, müvekkilinin re’sen terkine ilişkin işlemlerinde hiçbir eksiklik olmadığından ve dava konusu re’sen terkin işlemi, re’sen terkin işlemlerine ilişkin TTK Geçici m. 7 ve buna ilişkin ikincil mevzuata uygun bulunduğundan; kanun gereği işlem tesis etmesi zorunlu olan müvekkili aleyhine yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, Bu noktada; derdest davası olan şirketler hakkında işlem yapılamamasının da, ancak, bu hususun, müvekkile bildirilmesi ile mümkün olabilecek nitelikte olduğunun belirtilmesi gerektiğini; (zira mevzuat gereğince re’sen terk kapsamına giren binlerce şirketten hangisinin derdest davası bulunduğunu, müvekkilinin gerek teknik gerekse fiili olarak saptaması mümkün olmadığını ve zaten bundan dolayı re’sen terkin kapsamına alındığını ve devam eden davası bulunan şirketlerden, ancak bu hususu bildirenlerin kaydının silinmediğini, Buna göre; dava konusu şirketin sicil dosyasında yapılan incelemede devam eden davası bulunduğuna ilişkin herhangi bir bildirim yapılmadığının saptandığını, Her ne kadar davacı vekilince, dava konusu şirket hakkında derdest dava bulunması nedeniyle re’sen terkin işleminin TTK Geçici madde 7/2’ye aykırı olduğu ileri sürülmüşse de; dava konusu şirket hakkında müvekkili Müdürlüğe ve sicil kayıtlarına intikal eden bir bildirim veya ihbar bulunmadığından ve müvekkili Müdürlüğün, re’sen terkin kapsamında olan şirketlerden hangisi hakkında derdest dava bulunduğunun tespit edilebileceği sistemle entegrasyonu bulunmamasından mütevellit anılan iddiaya itibar edilerek aleyhe yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilemeyeceğini, Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 29.09.2020 tarihli ilâmında da (2020/2213 E. 2020/3665 K.) anılan hususa işaret edilerek; müvekkil Müdürlüğün ancak ve ancak bu hususta bildirimde bulunulmuş olmasına rağmen dava konusu şirketin ticaret sicilinden re’sen terkin edilmiş olması hâlinde yargılama giderleri ve vekâlet ücretinden sorumlu tutulabileceğine karar verildiğini; dava dilekçesinde müvekkili Müdürlüğe bu hususta bir bildirimde bulunulduğu iddia edilmediği gibi dava konusu şirketin sicil dosyasında da bu yönde bir evraka rastlanılmadığını, Son bir husus olarak; müvekkili Müdürlüğün, re’sen işlem yapma yetkisinin çok sınırlı hâllerde mevzuatta öngörüldüğü ve bu hususun düzenlenmediği hiçbir hâlde, müvekkilinini, re’sen tescil işlemi yapamayacağı gibi, sicil kayıtlarını re’sen düzeltemeyeceğinin de belirtilmesi gerektiği; diğer bir ifadeyle, sicil kayıtlarından re’sen terkin edilen dava konusu şirketin, sicil kayıtlarını bir kez silen müvekkilinin, bu kayıtları, herhangi bir mahkeme kararı bulunmaksızın düzeltmesinin hukuken mümkün olmadığını; yani müvekkilinini sulh olma yetkisinin bulunmadığını, Müvekkili Ticaret Sicili Müdürlüğünün, re’sen işlem yapma yetkisinin, kanunda açık bir biçimde düzenlenmiş hâllerde bulunması ve fakat bu istisnai hâller dışında, bir mahkeme kararı bulunmaksızın tescil edilmiş herhangi bir olguyu değiştirmesinin, mevzuat gereğince mümkün olmamasına (ve dava konusu olay bakımından da re’sen işlem yapma yetkisi bulunmamasına) binaen; dava konusu şirketin sicil kaydını, mevzuata uygun biçimde re’sen terk eden müvekkilinin, dava konusu şirketin kaydını, herhangi bir mahkeme kararı bulunmaksızın açamayacağını; gerçekten de, müvekkilinin mevzuata uygun biçimde, kanun gereğince re’sen terkin edilmesi gereken dava konusu şirketi, hukuka uygun biçimde terkin ettikten sonra, herhangi bir mahkeme kararı bulunmadan yeniden (re’sen) tescil etmesinin hukuken imkânsız olduğunu; dava konusu şirketin sicil kaydının re’sen müvekkili tarafından açılmasına ilişkin yetkisinin bulunmadığını; nitekim, anılan geçici m. 7’de, bu şirketlere karşı ihya davası açılabileceğinin düzenlendiğini; müvekkilinin re’sen terkin ettiği şirketleri, herhangi bir mahkeme kararı bulunmadan, yeniden tescil etmesi mümkün olmamakla, yani müvekkilin re’sen terkin ettiği şirketlerin yeniden sicil kaydının açma konusunda herhangi bir tasarruf yetkisinun bulunmamakta olduğunu, Sonuç olarak; davacının, dava konusu şirket hakkında davada bulunduğuna dair sicil kayıtlarına intikal eden hiçbir bildirim bulunmamasına rağmen ve işbu husus değerlendirilmeden karar verilmesi ve yine, dava konusu şirketin kaydının silinmesine ilişkin sorumluluğu bulunanların değil de, mevzuat gereğince yapması gereken işlemleri eksiksiz yapan müvekkili aleyhine yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Nitekim sayın mahkemece, TTK Geçici 7. madde fıkra 4 hükmünün de mahkemece nazara alınmadığını; bu itibarla, dava konusu şirketin sicil dosyasının mahkemece gerekli ve yeterli şekilde incelenmediğini, eksik değerlendirme ile hüküm kurulduğunu; bu nedenle müvekkili Müdürlüğün re’sen terkin işleminin hukuka aykırı olduğunun kabul edilerek aleyhine yargılama giderlerine ve vekâlet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Yargıtay kararında da (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 01.07.2020 tarihli, 2020/1551 E. 2020/3396 K. sayılı ilâmı.) “…dosya içinde yer alan ticaret sicil evrakında davalı müdürlüğün ihyası istenen şirketin sicil kayıtlarındaki adresine tebligat çıkarıldığı, tebligatın “Bu sokak yok” şerhi ile bila döndüğü, 07/10/2013 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde ilan yapıldığı ve 28/01/2014 tarihinde şirketin terkin edildiği anlaşılmaktadır. İhyası istenen şirkete gönderilen tebligat yapılamamış ise de 6102 sayılı TTK’nın geçici 7/4. maddesindeki usul dairesinde ilan tarihine göre tebliğ tarihi belirleneceğinden, dava konusu terkin işleminde usulsüzlük bulunmamakta olup, aksi gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.” denilmek suretiyle, davacı tarafın iddiasına itibar edilemeyeceğinin vurgulandığını, Dava konusu şirketin ticaret sicilinden re’sen terkin edildiği sırada hakkında derdest bir davası bulunsa dahi bu hususun, başlı başına müvekkili Müdürlüğün kusurlu olduğu ve davanın açılmasına sebebiyet verdiğinden bahsedilmesine sebep teşkil etmediğini; gerçekten de, dava konusu şirketin sicil dosyasında yapılan incelemede; bu hususta herhangi bir bildirimde bulunulmadığı, müvekkili Müdürlüğün re’sen terkin kapsamında yer alan şirketlerden hangisinin derdest davası veya icra takibi bulunduğunu saptayacak sistemle entegrasyonu bulunmaması, bu hususu tespit etmenin hukuken ve fiilen mümkün olmaması karşısında ve son olarak aşağıda yer alan içtihatların da gözetilerek müvekkili Müdürlük aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmesinin hukuka ve nesafet kurallarına aykırılık teşkil edeceğini, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 15.04.2021 tarihli ve E. 2019/825 K. 2021/494 sayılı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 17.06.2021 tarihli ve E. 2020/1527 K. 2021/772 sayılı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 04.06.2021 tarihli ve E. 2019/1120 K. 2021/687 sayılı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 31.12.2021 tarihli ve E. 2021/1503 K. 2021/1551 sayılı ilamlarının da benzer mahiyette olduğunu, Sonuç olarak; dava konusu şirketin hukuka ve mevzuata uygun bir şekilde ticaret sicilinden re’sen terkin edilmesine ve emsal içtihatlara rağmen, eksik inceleme ve değerlendirmeyle dava konusu şirketin terkin işlemlerinin hatalı olduğunun kabul edilmesi, TTK GEÇİCİ M. 7/2’ye aykırı bir durumunda bulunmamasına ve sicil kayıtlarına bu hususta intikal eden bildirimin bulunmamasına rağmen müvekkili müdürlük aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu ve işbu kararın dairemizce kaldırılması gerektiğini, İleri sürerek, istinaf isteklerinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına, davanın açılmasına neden olmayan müvekkili aleyhine yüklenen yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7. maddesi uyarınca sicilden re’sen terkin edilen şirketin, hakkında derdest dava bulunması sebebiyle tüzel kişiliğinin ihyası talebine ilişkindir. Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. İhyası talep edilen … Nakliyat Lİmited Şirketi’nin TTK’nın geçici 7. maddesi uyarınca 13/08/2014 tarihinde, 5714 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunun 10 maddesine göre adreslerinin ve durumlarının tespit edilememesi nedeniyle oda kaydının silinmiş olması gerekçesine dayalı olarak İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından sicilden re’sen terkin edildiği, davacı tarafından İstanbul Andolu 21. İş Mahkemesi’nin 2020/127 Esas sayılı dosyası ile ihyası istenen şirkete karşı rücuen tazminat davası açıldığı, davanın derdest olduğu, ilgili dosyada davacıya, adı geçen şirketin ihyası için dava açmak üzere kesin süre ve yetki verildiği anlaşılmıştır. Şu halde davacının, derdest davada taraf teşkilinin saplanabilmesi ve yargılamanın yürütülmesini temin bakımından ihya talep etmekte hukuki yararı mevcuttur. Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7. maddesinde belirtilen şartların gerçekleşmesi halinde ticaret sicil müdürlüğü tarafından şirket veya kooperatifin sicil kaydı re’sen terkin edilmekle birlikte, bu işlemden önce TTK’nın geçici 7/4-a maddesi uyarınca, kapsam dahilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine, sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere ve ilan edilmek üzere aynı gün Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğü’ne ihtar gönderilmesi gerekmektedir.Somut uyuşmazlıkta şirketin, 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesi kapsamında kaldığından bahisle davalı sicil müdürlüğünce 13/08/2014 tarihinde sicilden terkin edildiği, Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilan yapıldığı, ancak şirket yetkilisine tebligat yapıldığına dair herhangi bir delil sunulmadığı, celbedilen sicil dosyasın içerisinde de tebliğe ilişkin belge bulunmadığı anlaşılmıştır. Yapılan terkin işlemi, TTK’nun Geçici 7/4 fıkrasındaki usule uygun olmadığından, Geçici 7/15 fıkrasında düzenlenen ve terkinden itibaren işlemeye başlayacağı öngörülen beş yıllık hak düşürücü sürenin somut dava yönünden uygulanması mümkün değildir. Mahkemece ve dairemizce davalı Sicil Müdürlüğü tarafından, TTK’nın geçici 7. maddesi kapsamında yapılan terkin işleminin aynı maddede düzenlenen usule uygun olmadığı tespit olunduğundan ve davacı talebi bulunduğundan, usulsüz işlem nedeniyle dava açılmasına sebebiyet veren davalının yargılama giderleri ile vekalet ücretinden sorumlu tutulması usul ve yasaya uygundur. Davalı vekilinin yargılama giderleri ile vekalet ücretine yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesi karar ve gerekçesi usul ve yasaya uygun olup, kamu düzenine aykırılık tespit edilmediğinden, davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü harçtan muaf olduğundan istinaf kanun yolu başvurma harcının ve istinaf karar harcının talep halinde bu davalıya iadesine, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 4-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 13/07/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.