Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/1553 E. 2022/1222 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1553
KARAR NO: 2022/1222
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/05/2022 ( Ara Karar )
DOSYA NUMARASI: 2022/29 Esas
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
KARAR TARİHİ: 15/09/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekillerinin İlk Derece Mahkemesinde 28/04/2022 günü yapılan duruşmadaki beyanları ile; iş bu davaya konu sermaye artırım kararı ve sonrasında alınan sermaye azaltım kararı nedeni ile müvekkili şirketin büyük zarara uğradığını, bu nedenle işbu davanın yargılaması süresince davalı şirketin sermaye artırımı yahut azaltımı kararı almaması yönünde tedbir kararı verilmesini talep ettikleri anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 18/05/2022 tarih ve 2022/29 Esas sayılı Ara Kararı ile; “İhtiyati tedbir talebinin konusu yargılamayı gerektirmekte olup, haklılık durumu yargılama sonucunda taraf delillerinin toplanmasıyla belirlenebileceğinden ve dosyada İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 30/12/2021 tarih ve 2019/2723-2021/1920 E.K. sayılı ilamı uyarınca henüz bilirkişi incelemesi yapılmamış olması nedeni ile yasal koşulları oluşmadığından … ” gerekçesi ile ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekilleri istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemenin ihtiyati tedbirin reddine ilişkin sunmuş olduğu gerekçe, Mahkemede ihtiyati tedbir ile ilgili karar vermeye ilişkin yeterli inceleme yapılmadığı ve eksik incelemenin mevcut olduğu şeklinde ise de, işbu dava dosyasında istinaf kanun yoluna başvurulmadan önce tüm delillerinin ve özellikle bu kapsamda uzman mütalaasının dosyasına sunulduğunu, dolayısı ile yerel mahkemenin ihtiyati tedbiri reddetmedeki gerekçesinin aksine dosyada mübrez belgeler ve davalının tutumunun söz konusu kararı vermek için oldukça yeterli olduğunu, bunun yanında Mahkemenin huzurundaki işbu dava kapsamında somut olayın esasına bakıldığında ihtiyati tedbir kararı verilmesi için Kanunda öngörülen şartların karşılandığı ve söz konusu hukuki koruma kararının verilmemesi halinde, yargılama süreci boyunca geri dönülemez zararların oluşabileceği ve uyuşmazlık konusu hakkın korunmasının oldukça zorlaşacağının anlaşılacağını, Yerel Mahkeme tarafından 18.05.2022 tarihli ara kararda davalı şirketin sermaye artırım ve azaltımı yapma işleminin huzurdaki yargılama süresi boyunca engellenmesi adına yaptıkları ihtiyati tedbir talebinin, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin, bilirkişi raporlarının yargılama ile ilgili nihai karar vermek için yeterli olmadığı ve ek rapor alınması gerektiği ile ilgili kararı gerekçe gösterilerek ve ihtiyati tedbir konusunda karar verilebilmesi adına huzurdaki dava dosyası ile ilgili inceleme yapılması gerektiği belirtilerek reddedildiğini, ancak işbu dava dosyası kapsamında müvekkili şirket tarafından uyuşmazlık konusu ile ilgili İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/97 E. sayılı dosyası kapsamında alınan bilirkişi raporunun mahkemeye sunulduğunu, huzurdaki dava dosyası kapsamında müvekkili şirket tarafından uzman mütalaası alınmış olduğunu, bunun yanında 28.04.2022 tarihli duruşmada yerel mahkeme tarafından 3 Haziran 2022 tarihinde, davalı şirketin defter ve kayıtlarının incelenmesi ile ilgili karar verilmiş olup, bu kapsamda huzurdaki dava dosyasına bilirkişi raporları ve uzman mütalaasının yanında defter incelemesinin ekleneceğini, dolayısı ile mevcut hali ile dosya istinaf incelemesine gitmeden önce ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nden dönmesinin ardından, uyuşmazlığın esasına ilişkin dosyada bilirkişi raporları, bir adet uzman mütalaası, davalı şirketin defter ve kayıtları üzerinde inceleme ve uyuşmazlık konusu ile ilgili sair somut delillerin bulunmakta olduğunu, İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02.05.2019 tarihli kararına bakıldığında, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarını ve söz konusu raporda bulunan incelemeleri dikkate aldığını, ancak ihtiyati tedbir ile ilgili karar verirken İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarının esas ile ilgili eksik incelemeye dayandığı ifadelerini kullanmayı tercih ettiğini, burada İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nin söz konusu ifadelerinden anlaşılması gereken hususun ise aslında, uyuşmazlığın esası ile ilgili nihai karar vermek için söz konusu raporların ve incelemelerin yeterli olmaması olduğunu, ancak ihtiyati tedbir kararının verilmesi için gerekli olan ispat ölçüsünün tam ispat değil, yaklaşık ispat olduğunu, konu ile ilgili Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 10.01.2012 Tarih, 2012/436 Esas, 2012/7 Karar sayılı kararına bakıldığında ihtiyati tedbir kararı verilmesi için yaklaşık ispat ölçüsünün yeterli olacağının görüleceğini,İhtiyati tedbir kararının verilmesi için gereken şartlardan bir tanesinin, ihtiyati tedbir kararının verilmemesi halinde yargılamaya konu hakkın elde edilebilmesinin önemli derece zorlaşacak veya imkansız hale gelecek olması olduğunu, 31.10.2017 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan sermaye artırım kararının dürüstlük kuralına, usule ve Kanuna aykırı olması sebebi ile TTK madde 445 vd. gereği iptali gerekmekte olup, TTK madde 449 gereği ise icrasının durdurulması gerektiğini, nitekim artırım öncesi şirketin sermayesi 2.500.000 TL iken olağanüstü genel kurulda alınan sermaye artırım kararı ile söz konusu sermayenin 27.000.000 TL’ye çıkarıldığını, söz konusu sermaye artırımı ile birlikte ise müvekkili şirketin payının seyreltildiğini, azınlık haklarını kaybettiğini ve pay oranının % 2.315’e düştüğünü, dolayısı ile müvekkili şirketin söz konusu sermaye artırımından ciddi derece etkilendiği hususu açık olup, işbu yargılama süresince davalı şirketin hakim pay sahibi olarak yine bir sermaye artırım veya azaltım kararı alabileceğini, davalı şirketin sermaye artırım veya azaltım kararı alabileceği ve söz konusu ihtiyati tedbir kararının alınmaması durumunda işbu davanın konusunu oluşturan sermaye artırımı kararında olduğu gibi, müvekkili şirkete usulüne uygun bildirim yapılmaması, gündemin gereği gibi ilan edilmemesi ihtimali de göz önüne alındığında, huzurdaki yargılamanın amacına ulaşılmasının oldukça zor hatta imkansız hale geleceği aşikar olduğundan davalı şirketin yargılama süresince sermaye artırım veya azaltım kararı almasının önlenmesi gerektiğini, Huzurdaki yargılamada, davalı şirketin haksız ve kötü niyetli bir şekilde sermaye artırımı yapmasının, müvekkili şirketin zarara uğramasına yol açtığını, sermaye artışına dair söz konusu davada davalı şirket tarafından sermaye artırımının gerekli olduğunun savunulduğunu, bilirkişi raporlarının da bu doğrultuda düzenlendiğini, ancak söz konusu sermaye artışına ilişkin dava devam ederken 22.03.2019 tarihli Yönetim Kurulu kararı ile 12.04.2019 tarihinde gerçekleşecek olağan genel kurul toplantısında artırımı zorunlu ve gerekli olduğu savunulan 27.000.000 TL’lik sermayenin bu sefer 4.000.000 TL’ye indirilmesi işleminin gerçekleştirileceğinin belirtildiğini, söz konusu sermaye azaltımının işbu yargılama süreci süregelirken uyuşmazlık konusu hakkında elde edilmesinin imkansız hale gelmemesi adına beyanlarda bulunulmuş olsa dahi, söz konusu beyanlarının hiçbir şekilde dikkate alınmadığını, davalı şirketin hakim pay sahibi olarak kendi menfaati doğrultusunda hareket ederek müvekkili şirketi bu denli zarara sokmasının kabul edilebilir bir durum olmadığını, dolayısı ile yargılamanın selameti ile müvekkili şirketin daha fazla zarara uğramaması adına yargılama devam ederken davalı şirketin sermaye artırım veya azaltım kararı vermesinin önüne geçilmesinin elzem olduğunu beyanla İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin 18.05.2022 tarihli ara kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, şirket genel kurulunda alınan sermaye artırım kararının iptali talebi ile açılan davada, yargılama süresince davalı şirketin, sermaye artırımı ve azaltımı kararı almaması yönünde verilmesi talep edilen ihtiyati tedbir talebinin reddi kararının kaldırılmasına ilişkindir.Davacılar vekili yerel mahkemece verilen 02.05.2019 tarihli davanın reddine dair kararın, dairemizin 30.12.2021 tarihli kararı ile kaldırılmasından sonra yapılan 28.04.2022 tarihli duruşmada ihtiyati tedbir talebinde bulunmuş, Mahkemece dosyada istinaf ilamı doğrultusunda henüz bilirkişi incelemesi yapılmadığı ve haklılık durumunun yargılama sonucunda taraf delillerinin toplanmasıyla belirlenebileceğinden bahisle talebin reddine karar verilmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 389/1. maddesi “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” hükmünü içermektedir. 390/3. maddesi hükmü uyarınca da ihtiyati tedbir talep edenin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmesi gerekir. Somut talep yönünden yapılan değerlendirmede; yerel mahkemece alınan bilirkişi raporu ile toplanan diğer delillerin değerlendirilmesi neticesinde davanın reddine dair verilen kararın, dairemizin 30.12.2021 tarihli ilamı ile, “yeniden oluşturulacak bilirkişi heyetinden, davalı şirketin bilirkişi raporuna itirazları ve sunulan uzman görüşü incelenmek suretiyle rapor alınması ve sonucuna göre değerlendirme yapılması gerektiği”nden bahisle kaldırılmasından sonra ilamda belirtildiği şekilde bir inceleme yapılmadığı, mevcut delil durumu itibariyle davacının haklılığını yaklaşık olarak ispat edemediği, bu nedenle ihtiyati tedbir kararı verilmesi için gerekli şartların bulunmadığı, yapılacak incelemeden sonra talep edilmesi halinde mahkemece ihtiyati tedbir şartlarının yeniden değerlendirilebileceği kanaatine varılmıştır.Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 15/09/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.