Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/1500 E. 2022/1473 K. 19.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1500 Esas
KARAR NO: 2022/1473 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2021/778 Esas – 2021/795 Karar
TARİH: 25/11/2021
DAVA: Tazminat
KARAR TARİHİ: 19/10/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, fon alacağının tahsili bakımından müvekkili şirketin temettü hariç ortaklık hakları yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından devralındığını hazırlanan inceleme raporunda 2000-2001 yıllarında şirket tarafından … firmasina sipariş edilerek ithaline gidilen 2.580.000 adet ve 1980.308 EURO tutarlı kredi yükleme kartının ilgili personelce dönemin üst yönetimine yapılan tüm ikazlara rağmen hiçbir gerekçe gösterilmeksizin uzun süreler boyunca gümrükte bekletilmesi sonucu kredi yükleme kartının tamamen kullanılmaz hale geldiğini, gümrükte bekletilen KYK’lar için ayrıca … firması ile THY na toplam 517.999.98YTL tutarında antrepo borcunun biriktiğini belirterek sirket zararının fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla şimdi 10.000.00YTL’lik kısmını, zararın meydana geldiği tarihten itibaren işleyecek merkez bankası tarafından ilan edilen avans faiz oranı ile birlikte davalılardan sorumlulukları oranında müştereken tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkilinin görev, nitelik ve konumu itibariyle davacı tarafın dava konusu dayanağı yasa maddelerinin kendisine uygulanmasına olanak olmadığını davada zamanaşımı olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davalı … vakili cevap dilekçesinde özetle, inceleme raporunda belirtilen bu raporun tarafına teblig olmadığını, bu nedenle beyanda bulunmalarının mümkün olmadığını belirterek davacının dekçesini somutlaştırdıktan sonra beyanda bulunma hakları saklı tutularak öncelikle dava dilekçesindeki eksikliklerin giderilmesine ve koşullarının oluşmadığından haksız, yersiz ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının dava dilekçesinde zikrettiği ve tarafına tebliğ olmayan rapor eklerinin taraflarına tebliğine, tebliğden sonra cevap verme haklarının saklı tutulmasına, zamanaşımı ve husumet yönünden itirazlarının kabul edilmesine ve davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 25/11/2021 tarih ve 2021/778 Esas – 2021/795 Karar sayılı kararında; “… Emsal alınan gerek Yargıtay ilamları, gerek kesinleşen ilk derece mahkeme ilamları ve gerekse birleşen İstanbul 6.ATM’nin karar içeriği ve ekindeki evraklar, mahkememizce celb edilen SGK kayıtları, yine bu deliller ile uyumlu davalı savunmaları ve bu savunmalara esas belgeler karşısında dava konusu eylemin gerçekleştiği tarih itibariyle bu dosyanın davalıları olan ve davacı şirket bünyesinde hizmet akdi ile görev yapan …, … ile davacı şirket arasındaki ilişkinin eylem tarihi itibariyle yürürlükte olan 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 1.madde hükmü nedeniyle iş mahkemesinin görev alanı dahilinde bulunduğu, öte yandan işçi sıfatı olduğu anlaşılan bu kişiler aleyhine açılan dava yönünden ise, dava tarihinde yürürlükte olan HUMK hükümleri uyarınca tüm davalılar yönünden asliye ticaret mahkemesi ile kıyaslandığında özel mahkeme durumundaki iş mahkemesinin görevli bulunduğu, konuyla ilgili gerek doktrin gerek Yargıtay uygulaması ve gerekse yukarıda belirtilen gerekçeler karşısında mahkememizin görevli bulunmadığı, açılan davada dava tarihi itibariyle tüm davalılar yönünden iş mahkemesinin özel görevli mahkeme olarak bu davaya bakmakta görevli olduğu anlaşılmıştır. Kaldı ki aynı davacının, aynı hukuki nedene dayalı olarak, aynı görev süresi içinde işçi sıfatıyla çalışan kişilerin şirkette yönetim kurulu ve denetim kurulu üyesi olan kişilerle birlikte davalı olmaları durumunda bu tip davaların iş mahkemesinde görülmesi gerektiği noktasında gerek doktrin gerek Yargıtay uygulaması çerçevesinde kararlar oluşturulduğu halde, mahkememizin bu dosyasında aynı davacı, aynı neden ve aynı görev süresi içinde işçi sıfatıyla çalışan kişilerin aynı şirkette yönetim kurulu ve denetim kurulu olan kişilerle birlikte davalı olmaları karşısında, mahkememizdeki bu dosyada dahi iş mahkemesinin görevli olmadığını kabul etmeyi gerektirir haklı ve makul herhangi bir hukuki neden bulunmamaktadır. Mahkemelerin tarafları, konusu ve sebepleri aynı veya benzer nitelikteki dosyalarda haklı ve makûl bir neden olmadığı sürece farklı ve çelişkili uygulamalara sebebiyet vermesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yerleşik uygulamaları ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.maddesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlaline de yol açacaktır. Bu yönden ihlalin oluşmaması açısından mahkememizce görevsizlik kararı verilirken bu husus dahi ayrıca dikkate alınmıştır.Bu arada hemen belirtmek gerekir ki HMK m.114 hükmünde belirtilen görev hususu dava şartı olup HMK m.115 hükmü uyarınca görev hususu davanın her aşamasında ele alınması mümkün olan hususlardan olmakla konuyla ilgili Yargıtay uygulaması dahi dikkate alınarak dosya üzerinden hüküm oluşturulmuştur. Yapılan açıklamalar karşısında; mahkememizin HMK m.114/f.1 ve HMK m.115 hükmü uyarınca görevli olmaması karşısında, davanın dava şartı yokluğundan ve usulden reddine, talep halinde, dava dosyanın görevli İstanbul İş Mahkemesine gönderilmesine, karara karşı kanun yoluna başvurulmuş ise bu başvurunun reddi kararının tebliğinden itibaren iki hafta içinde; süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleştirilmiş ise kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki hafta içinde taraflardan birinin mahkememize başvurarak dava dosyasının yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesine, başka mahkemede davaya devam edilmesi söz konusu olmadığında dava hakkında açılmamış sayılma kararı verilerek davacının yargılama giderlerine mahkum edileceğinin taraf vekillerine ihtarına, HMK 331/2 maddesi uyarınca davaya başka bir mahkemede devam olunacağından yargılama giderlerine bu aşamada hükmedilmemesine dair kararı verilmiştir. ..”gerekçesi ile, 1-Mahkememizin HMK m.114/f.1 ve HMK m.115 hükmü uyarınca görevli olmaması karşısında, davanın dava şartı yokluğundan ve usulden reddine,2-Talep halinde, dava dosyanın görevli İstanbul İş Mahkemesine gönderilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme tarafından görevsizlik kararı verildiğini, Şirket zararından Yönetim ve Denetim Kurulu üyelerinin sorumluluğunun Ticaret Kanununda açıkça belirtildiğini, Yönetim ve Denetim Kurulu üyelerinin sorumluluğu gibi şirketin İcra Kurulu üyeleri ve genel müdür sıfatıyla görev yapan davalıların da sorumluluğu bulunduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bir kararında “…Madem ki ORGAN tüzel kişinin (varsayılan) iradesinin oluşmasına ve açıklanmasına yol açmaktadır, şu halde kanun veya kuruluş belgeleri dolayısiyla belirli konularda karar verebilme ve icra edebilme yetkisini haiz olan kişileri de organ sayabiliriz. (Yargıtay HGK, T:11/06/2003, 2003/4 E. ; 2004/359 K.)” demek suretiyle organ kavramını fiili organları da kapsayacak şekilde geniş yorumladığını, Davalıların şirketteki fonksiyon ve durumları değerlendirildiğinde fiili organ statüsünde olduklarını, T.T.K. 342. maddesinde “Şirket muamelelerinin icra safhasına taalluk eden kısmı, esas mukavele veya umumi heyet veya idare meclisi kararıyla idare meclisi azasından veya ortaklardan olmayan bir müdüre tevdi edildiği takdirde müdür, kanun veya esas mukavele yahut iş görme şartlarını tespit eden diğer hükümlerle yükletilen mükellefiyetleri gereği gibi veya hiç yerine getirmemiş olması halinde idare meclisi azasının mesuliyetlerine ait hükümler gereğince şirkete pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı mesul olur. Bu esasa aykırı bir şartın esas mukaveleye konması veya müdürün idare meclisinin emri ve nezareti altında bulunması mesuliyeti bertaraf edemez.” denildiğini, TTK gereği müdürlerin de aynen yönetim kurulu üyeleri gibi sorumlu olduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2001/13-1026 E. 2001/765 K. Sayılı 07.11.2001 tarihli kararında “Görüldüğü gibi uyuşmazlık TTK’nun 336 vd. Maddelerinde gösterilen yönetici ve şirket müdürünün sorumluluğu ile ilgili hukuk davasıdır. Uyuşmazlık Abdülkadir ile onu çalıştıran şirket arasındaki hizmet akdinden, İş Kanunundan doğan bir uyuşmazlık değildir. Yönetim Kurulu Üyesi ve şirket müdürünün birlikte sorumluluğu TK’da özel olarak düzenlenmiştir. O halde TK 4/1 madde uyarınca mutlak ticari davadır. TK 5 inci maddesi uyarınca bu davalara o yerde Ticaret Mahkemesi varsa bu mahkemenin bakması yasa buyruğudur. Bu durumda yerel mahkemenin davada Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli bulunduğuna ilişkin direnme kararı usul ve yasaya uygun bulunmaktadır….” sonucuna varıldığını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davacı şirketin yönetim kurulu üyesi, icra komitesi üyesi ve çalışanları olduğu ileri sürülen davalıların şirketi zarara uğrattıkları iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkindir.Mahkemece, görevsizlik kararı verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalılardan …’nun davacı şirketin yönetim kurulu üyesi, …’nün genel müdür, …in nakit akış koordinatörü, …ında çalışanı olduğu anlaşılmıştır.5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesi hükmü uyarınca İş Kanunu’na göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanunu’na dayalı her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözümünde İş Mahkemesi görevlidir. Görev hususu, kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınmak zorundadır. Her ne kadar …, … dışındaki davalılar ile davacı arasında hizmet ilişkisi bulunmamakta ise de bu davalıların dava dilekçesinde bildirilen eylemleri işçi olan davalılarla birlikte işlediklerinin ileri sürülmüş olması nedeniyle tüm davalılar aleyhine açılan davalar arasında bağlantı bulunup, usul ekonomisi ilkesi gereğince ve 6762 sayılı TTK’nın 342. maddesi kapsamında doğru sonuca ulaşma bakımından kanıtların bir bütün olarak incelenmesinde yarar olması ve iş mahkemesinin ihtisas mahkemesi niteliğinde bulunması karşısında uyuşmazlığın çözümünde iş mahkemesi görevli olup, tüm davalılar hakkında açılmış işbu davada görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya uygun olup mahkemenin kabul ve gerekçesine göre davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı TMSF’nin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2- TMSF harçtan muaf olduğundan, istinaf harçları hususunda bir karar verilmesine yer olmadığına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 4-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 19/10/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-c maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.