Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/150 E. 2022/638 K. 20.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/150 Esas
KARAR NO: 2022/638 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2021/919 Esas – 2021/1080 Karar
TARİH: 03/12/2021
DAVA: Şirketin İhyası
KARAR TARİHİ: 20/04/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:Davacı vekili, müvekkilinin yetkili olduğu … Tic. Ltd. Şti’nin 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu döneminde 559 sayılı Türk Ticaret Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamesinde belirtilen sermaye artırma hususunu gerçekleştiremediğinden re’sen münfesih konumuna geldiğini, 01/07/2012 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa 30/06/2012 tarihli ve 28339 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 26.06.2012 tarihli ve 6335 sayılı Kanun’un 38’inci maddesi ile geçici madde 7 eklenmiş olup, söz konusu madde ile münfesih olmasına veya sayılmasına karşın; tasfiye edilmeden ticaret sicili kayıtlarından terkin edilmeyen Anonim ve Limited şirketlerin tasfiyeleri ile sicilden silinmesi ile ilgili düzenlemeler yapıldığını, müvekkilinin yetkili olduğu şirketin sicilin kaydının 07/07/2014 tarihi itibari ile kapalı olduğu tespit edilmiş ise de şirketin hala vergi levhasının güncel durumda olduğunu ve prim borcunun dahi bulunduğunu, vergi dairesine gerekli bildirimler yapılmadığından şirketin vergi ödemeye devam ettiğini, vergi kaydı devam eden şirketlerin hala faal olduğunun tespiti halinde bu husus gerekçe gösterilerek şirketin ihyasının talep edilebileceğini ileri sürerek şirketin vergi yükümlülüğünün devam etmesi sebebiyle yeniden ticaret siciline kaydına, şirketin limited şirket olarak devam edebilmesi için sermaye artırımı yapmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin TTK.m.32 ve Ticaret Sicili Yönetmeliği m.34 hükmü çerçevesinde işlem yaptığını, resen terkin işleminin “6102 sayılı Kanunun Geçici 7’nci maddesi”, “Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler İle Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ’in 5’inci maddesi”, “6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 20/1 maddesi” ve “Anonim ve Limited Şirketlerin Sermayelerini Yeni Asgari Tutarlara Yükseltmelerine ve kuruluşu ve Esas Sözleşme Değişikliği İzne Tabi Anonim Şirketlerin Belirlenmesine İlişkin Tebliğ’in 7. maddesi” kapsamında olup, tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığını, müvekkilinin mahkeme hükmü olmaksızın bir şirketi tekrar sicile tescil yükümlülüğünün bulunmadığını, müvekkilinin davanın açılmasına sebep olmamış olması nedeniyle yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulamayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.
DAİREMİZİN ÖNCEKİ KARARININ ÖZETİ:İlk derece mahkemesinin 04/02/2021 tarih 2019/463 E., 2021/128 K. sayılı kararı ile davanın hukuki yarar dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddi yönünde vermiş olduğu kararın davacı tarafça istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 29/09/2021 tarih 2021/1172 Esas 2021/1278 Karar sayılı Kararı ile; “…Ticaret sicil müdürlüğünden, TTK geçici 7. Madde 4. Fıkrası gereğince ilgili şirkete ve yetkililerine usulüne uygun olarak ihtar yollanıp yollanmadığı araştırılarak, 6552 sayılı kanun ile TTK’na eklenen geçici 10. Madde hükmü de gözetilmek suretiyle ilgili şirketin kayıtlarının ticaret sicilden resen silinme şartlarının oluşup oluşmadığı, resen terkin işleminin usulüne uygun yapılıp yapılmadığı, Geçici 10. Madde hükmüne göre süresinde sermaye arttırımı yapma olanağı tanınıp tanınmadığı hususları değerlendirilerek oluşacak sonucu göre karar verilmesi gerekirken bu eksiklikler giderilmeden ve gerekçesi belirtilmeden istinaf konu kararın verilmesi hatalı olmuştur.” gerekçeleri ile, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353/1-a6 m. uyarınca hükmün kaldırılmasına ve dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 03/12/2021 tarih ve 2021/919 Esas 2021/1080 Karar sayılı Kararı ile; ” Celp edilen 22/11/2021 tarihli sicil kaydına göre, İhyası talep edilen … Tic. Ltd. Şti’nin TK geçici 7. Maddesine göre 07/07/2014 tarihinde resen terkin edildiği, şirketin 2 ortaklı olduğu, davacının ortak ve yetkili olduğu, ticaret sicil müdürlüğü tarafından 26/03/2014 tarih … sayılı ihtarı ile şirkete ihtar gönderildiği, 01/04/2014 tarihinde tebligatın iade döndüğü tebliğin yapılamadığı anlaşılmıştır. Bakırköy Vergi Dairesi Müdürlüğü 14/10/2020 tarihli cevabi yazısında, ihyası talep edilen şirketin halen faaliyetine devam ettiği bildirilmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, ihyası talep edilen şirketin sicil dosyası, vergi dairesi müdürlüğünün cevabi yazısı ile tüm dosya kapsamına nazaran; ihyası talep edilen şirketin halen aktif ve pasifleriyle ekonomik hayatta faaliyetini devam ettirdiği, davanın haklı sebeplerle 5 yıl içerisinde açıldığı göz önüne alındığında davacının şirketi ihya talebinde hukuki yararının bulunduğu ve isteminin yerinde olduğu anlaşılmakla davanın kabulüne karar vermek gerekmiş, davada davalının yasal hasım olması ve davanın açılmasına sebebiyet vermemesi karşısında aleyhine yargılama giderlerine hükmedilmemesi gerektiği sonucuna varılarak yargılamanın uzamaması bakımından HMK 320/1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu karar verilmiş aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur.” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın kabulü ile 6102 sayılı yasanın geçici 7. maddesi uyarınca resen sicilden terkin edilen İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil numarasında kayıtlı … Ticaret Limited Şirketinin, şirketin vergi yükümlülüğünün devam etmesi nedeniyle ihyasına, kararın bir örneğinin İstabul Ticaret Sicil Müdürlüğüne tevdiine, 2-Keyfiyetin tescil ve gazete ile ilanına, masrafların davacı tarafça karşılanmasına, ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 17/11/2021 tarihli tensip tutanağının 3 numaralı hükmünde, “HMK’nun 320.maddesi uyarınca yukarıdaki surette dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra davanın dosya üzerinde karara bağlanacak nitelikte olmadığının anlaşılması halinde ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceğinden ön inceleme aşamasının tamamlandıktan sonra HMK’nun 320/1.maddesi uyarınca tahkikat için tarafların alınan avans kullanılarak duruşma açılmasına karar verildiğinde duruşmaya davet edilmelerine, duruşma açılmasına karar verilmediğinde HMK 320/1 maddesi gereği evrak üzerinde karar verileceği…” şeklinde hüküm kurulmuş olmasına rağmen mahkemece 03/12/2021 tarihinde Kanuna ve tensip zaptının 3 numaralı hükmü hilafına dosya üzerinden karar verilmiş olmasının hukuka ve usule aykırı olduğunu, dosya üzerinden olsa bile müvekkilinin cevap ve beyan hakkı bulunduğundan kararın verilebileceği en erken tarihin 12/12/2021 olduğunu, müvekkilinin hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini, zira 15/12/2021 tarihli beyanlarının usule ve esasa ilişkin kararı etkileyecek nitelikte olduğunu,Davacı tarafça yargılama boyunca terkin işleminin yasada öngörülen usule uyularak yapılmadığı yönünde bir iddia ileri sürülmediği halde mahkemece bu husus dikkate alınmadan karar verilmesinin doğru olmadığını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 14/10/2020 tarihli, 2020/2299 E., 2020/4113 K. sayılı ilâmının ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 04/11/2021 tarihli, E. 2021/1753 K. 2021/1571 sayılı ilâmının da bu yönde olduğunu, Dava konusu şirketin, hukuki yarar bulunmak kaydıyla ek tasfiye kapsamında ihyasına karar verilmesi mümkün ve takdir sayın mahkemenin ise de, sermaye artırım yükümlülüğünü yerine getirmediği için ticaret sicilinden re’sen terkin edilen şirketin, ticari faaliyetlerine devam edebilmesi hukuken mümkün olmadığı gibi, sermaye artırım yükümlülüğünü yerine getirmeyen şirketin durumunu Kanuna uygun hâle getirebilmesi için Kanun koyucu tarafından öngörülen süre de sona ermiş olduğundan bu itibarla da, müvekkilince işlem tesis edilebilmesinin mümkün olmadığını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 21/06/2018 tarih ve 2016/13703 E. 2018/4721 K. sayılı ilâmı ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 24/03/2016 tarihli, 2016/3037 E. 2016/3340 K. sayılı ilâmının da bu yönde olduğunu, Dava konusu şirketin sicil dosyası incelendiğinde; dava konusu şirkete gönderilen tebligatın 01.04.2014 tarihinde “iade-adreste tanınmıyor” şerhiyle iade edildiğinin, şirket yetkilisine gönderilen tebligatın ise teslim edildiğinin saptanmış olduğunu, bu hususlar mahkemece celbedilen sicil kayıtlarında da mevcut olmakla birlikte, ileri sürülmesinin kabul edilmesi mümkün olmayan bu iddianın doğru olmadığının da açık olduğunu, ayrıca Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayınlanan ilanın da şirketin sicil dosyasında mevcut olduğunu ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 01.07.2020 tarihli, E. 2020/1551 K. 2020/3396 sayılı ilâmına göre terkin işleminde usulsüzlük bulunmadığını belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, TTK’nın Geçici 7. madde uyarınca ticaret sicilden terkin edilen şirketin ihyası istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir. Dairemizin 29/09/2021 tarih 2021/1172 Esas 2021/1278 Karar sayılı kararından önce dosyada teati aşaması tamamlanarak ön inceleme duruşması yapılmış olup, mahkemece Dairemiz kararından sonra matbu olarak düzenlendiği anlaşılan tensip tutanağında teati aşamasının tamamlanması ve ön inceleme duruşması yapılmasından sonra karar verileceğinin belirtilmiş olmasının maddi hata niteliğinde olduğu kabul edilmiştir. 6102 sayılı TTK’nın Geçici 7. maddesinde şirketlerin hangi şartlarda ve usullerde tasfiye edilecekleri ve ticaret sicilinden re’sen kayıtlarının silinmesi hususu düzenlenmiş olup, aynı maddenin 4/a bendi uyarınca kapsam dâhilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine ve sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere bir ihtar yollanacak, yapılacak ihtar ilan edilmek üzere Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğüne aynı gün gönderilecek, ilan, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, ilan tarihinden itibaren otuzuncu günün akşamı itibarıyla, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmış tebligat yerine geçecektir. Aynı maddenin 11.bendinde ise, dördüncü fıkra uyarınca yapılan ihtar ve ilana rağmen süresi içerisinde cevap vermeyen veya tasfiye memuru bildirmeyen veyahut durumunu kanuna uygun hale getirmeyen veya faaliyette bulunduğunu adres ve kanıtları ile birlikte bildirmeyen şirketin unvanının ticaret sicilinden re’sen silineceği düzenlenmiştir.Somut uyuşmazlıkta şirketin 6103 sayılı Yasanın 20.m uyarınca sermaye artırımını yapmaması nedeniyle 6102 sayılı TTK’nın Geçici 7. maddesi kapsamında kaldığından bahisle davalı sicil müdürlüğünce ihtarname hazırlandığı ve ihtarnamenin şirkete tebliğe çıkarıldığı ancak tebligatın iade edildiği, Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayınlandığı, ancak ihyası istenen şirket yetkilisine tebligat yapıldığına ilişkin herhangi bir bilgi belgenin veya tebligatın ise mahkemece talep edilmesine rağmen dosyaya sunulmadığı anlaşılmaktadır. Oysa ihtarın şirkete tebliğ edilememesi halinde şirket yetkilisine tebliğ çıkarılması gerekirken, bu usule uyulmaksızın doğrudan Ticaret Sicil Gazetesinde ilan suretiyle yapılan ihtar usule aykırı olup, terkin işleminin hukuka uygun olmadığı açıktır. Öte yandan sicil işlemi hatalı olmakla birlikte, dosya kapsamından şirketin TTK’na 10/09/2014 tarihli 6552 sayılı Kanunun 133 üncü maddesiyle eklenen Geçici 10.maddesinde öngörülen sürede de asgari sermaye şartını yerine getirmediği anlaşılmakla münfesihlik durumu ortadan kalkmadığından, mahkemece ancak tasfiye ile sınırlı olmak üzere ihya kararı verilebilir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 7/15. maddesi uyarınca sicilden sermaye artırımı yapmayarak münfesih duruma düşmesinden ötürü tasfiye işlemleri için de şirkete tasfiye memuru atanması gerekmektedir. O halde mahkemece açıklanan bu hususlar dikkate alınarak şirketin tasfiyesi ile sınırlı olmak üzere ihya kararı verilmesi ve tasfiye memuru atanması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK 353/1-b2 m. uyarınca hükmün kaldırılması ve yeniden hüküm kurulması gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile; Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 03/12/2021 tarih 2021/919 Esas – 2021/1080 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve Dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle; 1-Davanın KABULÜ ile, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil numarasında kayıtlı … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin tüzelkişiliğinin tasfiyesi işlemleri ile sınırlı olmak üzere İHYASINA, kararın bir örneğinin İstabul Ticaret Sicil Müdürlüğüne tevdiine,TTK. 547/2.maddesi gereğince ihya edilen şirkete … T.C. kimlik numaralı …’in tasfiye memuru olarak atanmasına,Keyfiyetin tescil ve gazete ile ilanına, masrafların davacı tarafça karşılanmasına,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70.TL maktu harçtan, peşin alınan 44,40,TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30.TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderinin davalı yasal hasım olduğundan ve davanın açılmasına sebep olmadığından davacı üzerinde bırakılmasına, 4-Davalının yasal hasım olması ve davanın açılmasına sebep olmaması nedeniyle davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Bakiye gider avansı var ise talep halinde yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 6-Davalı kurum harçtan muaf olduğundan, istinaf talebine ilişkin harçların tahsiline yer olmadığına, 7-İstinaf aşamasında davalı kurum tarafından sarf edilen posta gideri 73,00 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 8-Bakiye gider avansı var ise karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 20/04/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.