Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/1467 E. 2022/1654 K. 10.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1467
KARAR NO: 2022/1654
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/04/2022
DOSYA NUMARASI: 2020/192 Esas – 2022/320 Karar
DAVA: Alacak (İİK 33/a uyarınca)
KARAR TARİHİ: 10/11/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas ve … esas sayılı takip dosyaları ile icra takibi başlatıldığını, takiplerin çeke dayalı kambiyo senetlerine mahsus icra takibi olduğunu, İcra takiplerinin kesinleştiğini, davalı tarafından zamanaşımı nedeniyle takibin geri bırakılması için İstanbul 24. İcra Hukuk Mahkemesinin 2015/617 esas ve 2015/281 esas sayılı dosyaları ile dava açıldığını, davaların mahkeme tarafından kabul edilerek, icra takibinin geri bırakıldığını, müvekkilinin alacağı ödenmemiş olduğundan bu sefer İİK 33/a maddesine göre bu davayı açtıklarını, müvekkilinin alacağının, davalı tarafından imzası inkâr edilmeyen senede dayalı olduğunu, takip konusu çekler ile ilgili olarak her ne kadar 6 aylık zamanaşımı süresi geçtiği kabul edilmiş ise de borcun zamanaşımına uğramadığını, alacağın devam ettiğini, çeklere dayalı alacağını ödemeyen davalının, borcunun hüküm altına alınarak, davalıdan tahsili ile müvekkiline verilmesi için mahkemeye müracaat etmek gerektiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına, İstanbul … İcra Müdürlüğünün… esas sayılı dosyasında 40.893,00 TL (30.000USD) ve İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında 70.000,00 TL olmak üzere toplam 110.893,00 TL alacağın çekin keşide tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Her iki icra dosyası yönünden hak düşürücü sürelerin geçtiğini, takiplere konu çeklerin zamanaşımına uğradığını, kaldı ki çeke şirket temsilcisi olarak imza attıklarını, şahsi sorumluluğunun bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 14/04/2022 tarih ve 2020/192 Esas – 2022/320 Karar sayılı kararı ile; ” …. kambiyo takibine konulan davaya konu her iki çeke ilişkin takipte, takip içi zaman aşımına nedeniyle İİK’nın 33/a maddesi gereğince takibin geri bırakılmasına karar verildiği, alacaklı tarafından İİK’nın 33/a maddesi gereğince açılan zaman aşımının vaki olmadığının tespiti talebiyle açılan işbu davada, davacı vekilinin salt çeklere dayandığı, temel ilişkiye dayanmadığı, kaldı ki davacı ile davalı arasında doğrudan akdi ilişki bulunmadığı, takibe konu çeklerin takip içi işlemsizlik nedeniyle zamanaşımına uğradığının sabit olduğu, davacının çeklerin zaman aşımına uğramadığını ispata yarar delil ibraz etmediği, ayrıca İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı takip dayanağı çekte davalının cirosu bulunmadığından dolayı, söz konusu çekten dolayı davacının davalıdan talepte bulunmasının mümkün olmadığı anlaşılmakla, davanın reddine karar vermek gerekmiştir. “gerekçeleri ile; ” 1-Davanın REDDİNE, … “karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkili tarafından davalı-borçlu hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E ve … E sayılı dosyaları ile çeke istinaden kambiyo senetlerine mahsus icra takibi başlatıldığını, icra takiplerinin kesinleştiğini, ancak borçlunun alacağı karşılayacak miktarda haczi kabil malı bulunamadığını, işbu sebeple davalı borçlu hakkında İİK 277 ve devamı hükümleri çerçevesinde tasarrufun iptali davası açıldığını, yargılama devam ederken, davalı-borçlunun çeklerin takip sonrasında zamanaşımına uğradığı iddiası ile İstanbul 24. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2015/617 E ve 2015/281 E sayılı dosyaları ile davalar açtığını, netice itibari ile takip sonrası zamanaşımı sebebi ile icra takiplerinin talikine karar verildiğini, işbu sebeple huzurdaki alacak davasının açıldığını, mahkemece verilen ilk kararın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nin 2018/1527 E ve 2020/204 K sayılı kararı kaldırılmasına ve dosyanın mahkemesine iadesine karar verildiğini, gelinen aşamada mahkeme tarafından usul ve yasaya aykırı olarak davanın reddine karar verildiğini,Çekin zamanaşımına uğraması durumunda borçlunun malvarlığı nezdinde sebepsiz zenginleşme durumunda oluşu sebebiyle alacaklının sebepsiz zenginleşme hukuki sebebine dayalı olarak her zaman alacağını talep edebileceğini, davanın, İstanbul 24. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2015/671 Esas ve 2015/281 E sayılı kararı ile çeklerin zamanaşımına uğradığı tespiti ile icra takiplerinin talikine karar verilmesi sebebi ile açılmış bulunan bir alacak davası olduğunu, Çekin zamanaşımına uğraması durumunda çekin bir delil başlangıcı halini alacağını, delil başlangıcı bulunması halinde HMK 202 “ (1) Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir.” hükmü gereği alacağın varlığının tanık dahil her türlü delil ile ispatının mümkün olduğunu, davalı tarafın, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. ve … E. sayılı dosyaları ile takibe konulan çekleri ve üzerindeki imzaları da inkar etmediğini (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’ nin 2015/11900 E. 2017/228 K.) İşbu sebeple dava konusu çeklerin birer delil başlangıcı olması ve müvekkilinin alacağının kanıtlanması için, taraflara ait ticari defter ve kayıtlar, vergi dairesi kayıtları yanı sıra tanık deliline de dayanıldığını,
Her ne kadar ticari defter ve belgeler üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmış ise de 2004 ve daha öncesine dayalı defter ve kayıtların yasal saklama süreleri geçtiğinden ulaşılamadığını, elde mevcut olan kayıtların sunulduğunu, İstanbul …İcra Müdürlüğü’ nün … E. ve … E. sayılı dosyaları ile takibe konulmuş olan çeklerin yazılı delil başlangıcı olduğunu, çekler yönünden tanıklarının dinlendiğini, Davalı tanıklarının mal almadan fazladan çek verdik, iade edilmesi gereken çekler icra tahsilatına konuldu beyanlarına itiraz edildiğini, çekin bir ödeme vasıtası olup, tanık beyanlarında da ikrar edildiği üzere, müvekkili şirketten alınan plastik hammadde karşılığında müvekkiline ödeme olarak verildiğini, ancak karşılıksız çıktığını, müvekkilinin alacağının yazılı delil başlangıcı mahiyetindeki çekler ve dinlenen tanık beyanları ile sabit olduğunu, tüm tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasında plastik ham madde alım-satımına dayalı bir ticaretin bulunduğu. davalı tarafın bu ticaret kapsamında nihai muhatap … şirketi üzerinden müvekkili şirkete çek verdikleri, verilen çeklerin bir kısmının da ödenmediği konusunda herhangi bir ihtilaf bulunamadığını, … Bankası’na ait 70.000.000.000,00 ETL bedelli çek incelendiğinde; davalı tanığı …’nun da beyanında belirtildiği gibi, davalı …’ nun yetkilisi olduğu keşideci … A.Ş. ye ait çeki şirket yetkilisi olarak kendisinin keşide ederek, kendi şahsını lehtar olarak düzenlediğini, sonra diğer şirket ortağı tanık …’na ciro etiğini, …’nun da yine kendi firmaları olan … A.Ş.‘ye ciro ederek … firması tarafından taraflar arasındaki ticaret gereği müvekkili şirketten alınan plastik hammadde karşılığında oluşan borcuna karşılığı çıkması halinde mahsup edilmek üzere verilmiş ise de, karşılıksız çıkmış olup müvekkilinin alacağını tahsil edemediğini, Yine dava konusu olan …’a ait 30.000USD lik çek incelendiğinde, davacının yetkilisi olduğu … Ltd Şti tarafından yine yetkilisi ve sahibi olduğu … Ticaret AŞ lehine düzenlenerek davalı … tarafından müvekkiline verildiğini, davalı tarafından ödeme yapılmadığı hususunun, davalı tanıkları ve dava konusu çeklerde ismi geçen şirket yetkilileri tarafından da ikrar edilmiş olduğunu, davalının savunmalarını ispat edemediğini, çekten kaynaklanan borcunu ödemeyen davalının, zamanaşımına yönelik icra mahkemesi kararı ile sebepsiz olarak zenginleştiği de açıkça ortada iken, davanın reddine yönelik hüküm oluşturulmasının usul ve yasaya aykırı nitelikte olduğunu, Öncelikle çekin bir ödeme belgesi olduğunu, davalı tarafın taraflar arasında herhangi bir temel borç ilişkisi bulunmadığını mahkeme gerekçesinde de akdi ilişkiye dayanılmadığı beyan edilmiş ise de, tanık beyanları ile taraflar arasında bir ticaret yapıldığı ve davalı tarafından işbu çeklerin ödeme olarak müvekkiline verildiği hususunun ortaya çıktığını, ödeme karinesinin aksini davalı tarafın yazılı deliller ile ispat etmek külfetinde olduğunu, … 15.12.2005 keşide tarihli 70.000TL’lik çek davalı tarafça ödenmediğinden İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını ve devamında Sultanbeyli Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 2006/339 E tasarrufun iptali davası açıldığını, her ne kadar davanın reddine karar verilmiş ise de Yargıtay tarafından 02.04.2009 tarihinde ret kararının bozulduğunu ve İstanbul Anadolu 5. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/137 E sayılı Tasarrufun iptali davasının derdest olup Yargıtay aşamasında olduğunu, … 05.09.2005 Keşide tarihli 30.000 USD ödenmediği için İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını ve devamında Sultanbeyli Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 2006/340 E tasarrufun iptali davası açıldığını, her ne kadar tasarrufun iptaline dair davanın reddine karar verilmiş ise de; Yargıtay tarafından kararın bozulduğunu ve halen İstanbul Anadolu 5 Asliye Hukuk Mahkemesi 2010/145 E sayılı Tasarrufun iptali davasının devam ettiğini ve mahkemenin de görülmekte olan davayı bekletici mesele yaptığını, İstanbul Anadolu 5 Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/145 E ve İstanbul Anadolu 5 Asliye Hukuk Mahkemesi 2010/137 E sayılı Tasarrufun iptali davalarında borcun doğum tarihleri araştırılmak amacıyla aynı anda her iki dosya açısından defter ticari kayıtlar ve defterler üzerinde inceleme yapıldığını ve … 05.09.2005 Keşide tarihli 30000 USD lik çek ve … 15.12.2005 Keşide tarihli 70.000 TL’lik çek için ayrı ayrı rapor alındığını, Tasarrufun iptali davasının dayanak takiplerinin, … 15.12.2005 Keşide tarihli 70.000TL’lik çeke dayalı İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … E sayılı dosyası ve … 05.09.2005 Keşide tarihli 30.000 USD lik çeke dayalı İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı icra takipleri olup, huzurdaki davaya konu olan alacağın dayanağı olup çeklerin de aynı çekler olduğunu, İstanbul Anadolu 5 Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından 2010/145 E ve2010/137 E sayılı dosyalarından alınan bilirkişi raporlarının dosya kapsamında mevcut olduğunu, İstanbul Anadolu 5 Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen 2010/137 E sayılı dosyadan alınan bilirkişi raporunda; 2004 yılında oluşan 210.530,57TL alacak bakiyesine istinaden faturaların kesildiği ve faturalara karşılık tahsilat makbuzları ile vadeli çeklerin verildiği, davaya konu edilen 30.000 USD lik çekin müvekkili şirketin alacağına mahsuben 26.04.2005 tarihli 346 nolu tahsilat makbuzu ile alındığı ve vadesinde karşılıksız çıktığının tespit edildiği, İstanbul Anadolu 5 Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen 2010/145 E sayılı bilirkişi raporunda, 2004 yılında oluşan 210.530,57TL alacak bakiyesine istinaden faturaların kesildiği ve faturalara karşılık tahsilat makbuzları ile vadeli çeklerin verildiği, davaya konu edilen 70.000,00YTLlik çekin müvekkili şirketin alacağına mahsuben 04.08.2005 tarihinde 424 nolu tahsilat makbuzu ile alındığı vadesinde karşılıksız şerhinin düşüldüğünün tespit edildiği hususlarının ifade edildiğini, 26.04.2005 tarihli 346 nolu tahsilat makbuzu ve 04.08.2005 tarihli … nolu tahsilat makbuzunun mahkemeye sunulduğunu, dosya kapsamında mevcut olduğunu, bilirkişi raporunda dava konusu çeklerin yazılı delil başlangıcı sayılamayacağına dair görüş ve kanaatin hatalı olduğunu, çeklerde davalının cirosu bulunduğunu, davacıyı bağlayan bu çeklerin yazılı delil başlangıcı hükmünde olduğunu, Her ne kadar yerel mahkeme kararında; “İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı takip dayanağı çekin incelenmesinde, çekin lehdarının … AŞ olduğu, çekin arkasında … AŞ ‘nin kaşesinin bulunduğu, kaşenin altında tek imza bulunduğu, söz konusu kaşe üzerine davalının isminin yazıldığı, söz konusu tek ciro ile çekin davacıya devredildiği görülmüştür. Şirket kaşesi üzerindeki imzanın davalıya ait olduğunun kabulü halinde çekin arkasındaki ciro lehdara ait olmayacağından çek dolaşıma çıkmamış sayılacak ve davacı çekin meşru hamili sayılmayacak; cironun lehdar … AŞ’ye ait olduğunun kabulü halinde ise davalının çekte cirosu bulunmayacağından çekten dolayı davalı borçlu olmayacaktır.” denilmiş ise de; kambiyo senetlerinin beyaz ciro ile devrinin mümkün olduğunu, mahkeme gerekçesinin hatalı olup kaldırılmasını talep ettiklerini (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2012/18516 E. 2013/1456 K. sayılı kararı) Dava konusu edilen çeklerde davalının imzasını inkar etmediğini, ispat yükünün de davalıda olduğunu, zira davacının çeklerin ödendiğini ve çeklerin bedelsiz olduğunu ileri sürdüğünü, bu nedenle çeklerin ödendiğini veya bedelsiz kaldığını davalının ispatlamak zorunda olduğunu, ancak davalı taraf ispat külfetini yerine getiremediğinden davanın kabulü gerekirken reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, Mahkeme tarafından alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, Davalı …’nun 30.000 USD VE 70.000 TL tutarlı iki çekte cirosu olmadığı yönündeki bilirkişi tespiti ve mahkeme gerekçesinin dosya kapsamı delil durumuna aykırı olduğunu, her davanın kendi somut koşulları içerinde çözülmesi, adil bir neticeye ulaşılabilmesi için tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi sureti ile sonuca gidilmesi gerektiğini, Somut olayda; müvekkili tarafından davalı …’nun ciranta olduğu 30.000 USD ve 70.000 TL tutarlı iki çeke istinaden İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas ve … E sayılı dosyaları ile icra takibi başlatıldığını, söz konusu icra takiplerinin davalı … yönünden kesinleştiğini, yapılan icra işlemleri neticesinde borçlunun alacağa yetecek malı bulunmayınca tasarrufun iptali davaları açıldığını, tasarrufun iptali davalarının uzun yıllar sürüp bir türlü sonuçlanmaması, borçlunun başkaca malı olmadığı için haciz işlemlerinin devamı olanaksız olduğu halde, davalı-borçlunun takip sonrasında haciz işlemlerine devam edilmediğinden bahisle icra takiplerinin taliki için dava açtığını ve maalesef bu davalar ile zamanaşımı sebebi ile takiplerin talikine karar verildiğini, uzun yıllar devam eden yargı sürecinde, davalı …’nun 30.000USD ve 70.000TL tutarlı iki çekte cirosu olmadığı, müvekkiline borcu olmadığı gibi bir iddiada bulunmadığı gibi, zamanaşımı sebebi ile takibin taliki davasında borçlu sıfatını ikrar ettiğini, zamanaşımı sebebi ile takibin taliki davasını açan, geçerli bir cirosunun varlığını, borçlu sıfatının varlığını ikrar eden davacının mahkeme huzurundaki bu ikrarından dönemeyeceğini (Nitekim Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’ nin 2008/12184 E. 2009/3014 K.) Bu hali ile gelinen aşamada davalı …’nun 30.000USD ve 70.000TL tutarlı iki çekte “cirosu olmadığı” iddiasının dile getirilemeyeceğini, her iki çekin arkasında da davalı …’ nun isminin altına atılmış imzası bulunduğunu, bu imzaların inkar edilmediğini ve hatta davacının açtığı zamanaşımı sebebi ile takibin taliki davasında çeki cirosunu (çekte cirosu olmasa idi husumet ehliyeti ve hukuki menfaati olmayacağını belirterek) ve borçlu sıfatını ikrar ettiğini, işbu sebeple bilirkişi raporundaki, davalı taraf ikrarları ve davalı taraf tanık beyanları dikkate alınmadan, çeklerin arkasında davalının isim ve imzasının bulunduğu hususu yok sayılarak, davalının dava konusu çeklerden cirosu olmadığı kabulünden yola çıkılarak varılan sonuçların tamamının hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, Sadece müvekkilinin tanıkları değil, davalı tanıklarının dahi müvekkili ile … arasında çeklerin sebebi olan ticari ilişkinin varlığını doğruladıklarını, dava dosyasında taraf tanıklarının dinlendiğini, bu çerçevede çeklerin nasıl bir ticari ilişki çerçevesinde müvekkiline verildiği hususunun sübuta erdiğini, Davalı tanığının, dava konusu 70.000TL tutarlı çekin keşidecisi ve davalının kardeşi olan …’nun beyanında, açık bir biçimde çeklerin alınan mal ve nakit borca karşılık verildiğini, yani çeklerin verilmesinin temel bir borç ilişkisinden kaynaklandığını ortaya koyduğunu, Buna karşılık tanık … aynı zamanda davalının kardeşi ve çeklerde yer alan firmaların yetkilisi olduğundan, davalı ile tanık ve dava dışı şirketler arasındaki organik bağın gözetilmesi, çeklerin bedelinin ödediği beyanının temel borç ilişkisinin ikrarı olduğunun (tanığın yetkilisi olduğu şirketler yönünden) gözetilmesi gerektiğini, bu çerçevede çeklerin keşidecisi ve cirantalarının, organik bağ içerisindeki kişiler olması, davalının imzalarını inkar etmeyip davalı tanıklarının dahi aradaki organik bağı ve çeklerin ödendiği iddiası ile temel borç ilişkisinin varlığını açıkça beyan etmeleri karşısında, davalının tüzel kişilik perdesinin arkasına saklanıp da çeklerin direkt kendisi tarafından verilmediğini yahut müvekkili şirket ile arasında ticari ilişki bulunmadığını ileriye süremeyeceğini, 30.000USD tutarlı çekin direkt davalı cirosu ile müvekkiline geçtiği, davalının borçlu sıfatını kabul edip buna dayalı davalar açmakla cirosunu inkar edemeyeceği hususunun da açık olduğunu, Mahkeme kararında ve karara esas alınan bilirkişi raporunda davalı tanıklarının beyanlarına dikkat edilmediğini, davalı tarafın sadece mal değil borç alınan para için de çek verildiğini beyan ettiğini, bu sebeple şirketler arasındaki ilişkiye dair ticari defterlerde daha az tutarda alacak gözükse dahi, davalının sadece mal değil alınan borç para sebebi ile çek verip bu çekleri cirolayarak müvekkiline verdiği, her iki çekteki ciroların üzerindeki imzaların ve alacağın da bugüne kadar süren dava sürecinde inkar edilmediği hususlarının göz ardı edildiğini,Bilirkişi raporunda zamanaşımına uğrayan çeklerin delil başlangıcı olmadığının ifade edildiğini, oysa yüksek mahkemenin birçok içtihadında, icra mahkemesinin zamanaşımı sebebi ile takibin taliki kararı verilse ve bu sebeple çekler kambiyo vasfında kabul edilmese dahi, bu evrakların imzası inkar edilmeyen birer vesika ve hiç değilse yazılı delil başlangıcı kabul edilmesi gerektiği, bu durumda ticari ilişki ve alacağın varlığının tanık dahil her türlü delil ile ispat edilebileceği hususunun hüküm altına alındığını (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’ nin 2017/4400E. 2019/1989 K.–Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’ nin 2017/4024 E. 2019/2267 K.), işbu sebeple zamanaşımına uğrayan çeklerin delil başlangıcı olmadığına yönelik tespitin dosya içeriğine ve hukuka uygun olmadığını, mahkeme gerekçesinde ise delil başlangıcının hiç değerlendirilmediğini, Somut olayda davalının, müvekkiline olan borcuna karşı çekler verdiğini, çekleri vadesi geldiğinde ödemediğini ve mallarını kaçırıp müvekkilini ızrar ettiğini, bunun üzerine kaçırılan mallardan haberdar olan müvekkilinin, İİK 277 vd. hükümlerine göre tasarrufun iptali davaları açtığını, bu davaların uzatılması için elinden gelen her şeyi yaptığını, daha sonra da zamanaşımı sebebi ile takipleri talik ettirdiğini, işbu sebeple müvekkilinin davalıdan olan alacağını tahsil edebilmek için huzurdaki davayı açmak zorunda kaldığını, çeklerde yer alan … ile davalı …’nun kardeş ve iş ortağı olduklarını, …, … ve …’in bu kişilere ait şirketler olduğunu, organik bağa sahip olan bu kişilerin, …’nun da beyan ettiği üzere müvekkilinden mal ve nakit avans aldıklarını, karşılığında şirketlerinin keşidecisi olduğu çekleri cirolayarak kullandıklarını ve borçlarına karşılık ödeme olarak müvekkiline verdiklerini, tanıklarının da ifade ettiği üzere, çeklerin her zaman davalı … tarafından müvekkiline verildiğini, malın da fiilen bu kişi tarafından alındığını, tanık … ve tanık …’ın beyanlarının, hem davalının çek karşılığı müvekkili ile direkt irtibata geçen kişi olduğunu hem de müvekkili ile arasındaki ticari ilişkiyi açıkça ortaya koyduğunu, 2005 yılından beri devam eden hukuki süreçte, davalı …’nun hiçbir zaman çeklerdeki imzasını inkar etmediğini, her iki çekteki cirosunu ve bu sebeple borçlu olduğunu kabul ettiğini, bu sebeple gelinen aşamada olayın somut özellikleri ve 30.000USD tutarlı çekin arkasında …’nun adının ve imzasının bulunduğu, çekin kendi aralarında organik bağ olan kişiden müvekkiline geçtiği gözetilmeksizin, bilirkişi heyeti tarafından dosya kapsamı deliller ve tanık anlatımları da yok sayılarak, tartışmasız olan bir hususun tartışmalı hale getirilmesi, 30.000 USD tutarlı çekin arkasında …’nun bulunmadığını ve çekin bu kişiden müvekkiline geçmediğinin ileriye sürülmesi hususlarının HMK 187. maddesine ve her halükarda dosya kapsamı delil durumuna aykırı olduğunu, Yine aynı şekilde davalı tanıkları tarafından dahi çeklerin verilmesi sebebinin sadece mal alınması değil, müvekkillerinden para alınması olarak açıklandığı ve tanığın beyanı ile şirketler ve yetkilileri ile davalı arasındaki organik bağ ortaya konulduğu halde, şirket defterlerindeki mal verilmesi sebebi ile tahakkuk ettirilen borcun daha düşük olduğunun ileriye sürülmesi, davalı tanık beyanındaki nakit para alındığının yok sayılması hususlarının da dosya kapsamına ve hukuka aykırı olduğunu, Bizatihi davalı tanığı, şirketlerin yetkilisi ve davalının kardeşi …’ nun beyanı ile, davalı tarafın temel borç ilişkisini kabul ettiği ancak ödeme iddiasında bulunup ispat külfetini üzerine aldığı ortada olmasına rağmen, bilirkişi heyetinin bu hususu, davalının tüzel kişilik perdesi arkasına saklanıp, nakit para alması sebebi ile çek verdiği hususunu gölgeleyemeyeceği, yasal sorumluluktan kurtulamayacağı hususlarının açık olduğunu, davalının müvekkiline borçlu olduğu hususunun kanıtlandığını, davalının çekleri vermesinin sebebi olan borcu kapattığını ileriye sürmüş ise de bunu ispat edecek delil sunamadığını, bilirkişi heyeti tarafından tüm bu hususların gözden kaçırıldığını ve davalının tüzel kişilik perdesi arkasına saklanıp, batmış olan şirketi öne sürüp sebepsiz zenginleşmesine sebebiyet verecek biçimde mütalaa verildiğini (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ nin 2020/6865 E. 2021/3225 K.) somut olayda dava konusu çeklerin keşidecilerinin, cirantalarının tamamının davalı, kardeşi ve aile şirketleri olduğu ve davalının bu çekleri bizatihi kendisinin müvekkiline getirip borcuna karşılık ödeme olarak verdiği hem davalı hem de davacı tanıklarının iştirakli beyanları ile sabit olduğundan, temel borç ilişkisinin davalı ile müvekkili arasında olduğunun, davalının şirketi ileriye sürerek bugüne kadar inkar etmediği borçtan kurtulamayacağının kabulü gerektiğini, Taraflar arasındaki akdi ilişki ve her halükarda sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanarak davanın kabulü, müvekkilinin değil davalının ispat külfetinde olduğunun gözetilmesi gerektiğini (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’ nin 2018/2638 E. 2020/486 K. – Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’ nin 2016/3680 E. 2016/14441 K.-Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’ nin 2005/1910 E. 2005/11593 K. Sayılı kararlarında takip sonrasında kambiyo hukukuna ilişkin zaman aşımı süresi dolsa dahi esas borç ilişkisinin devam edeceği, esas borç ilişkisi bulunmadığı durumlarda ise borçlu aleyhine sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanılarak dava açılabileceği hususunun hükme bağlandığını (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ nin 2004/6109 E. 2005/3052 K. Karar sayılı ilamında, zamanaşımına uğramış çek bulunması durumunda, sadece temel borç ilişkisi değil, aynı zamanda sebepsiz zenginleşme hukuki sebebi ile de davalının sorumlu olacağı hususunun ortaya konulmuş olduğunu, Mahkeme tarafından davanın reddine dair gerekçesine, karardaki somut olay koşullarına ve dosya kapsamındaki delillere uygun olmayan tüm tespit ve gerekçelere itiraz ettiklerini, Davalı tarafın müvekkiline açtığı davalarda müvekkiline borçlu olduğunu kabul ettiği, hatta davalı ile organik bağ içerisindeki davalı tanıklarının dahi borcun varlığını beyan edip borcun ödendiğini ileriye sürdükleri, bu sebeple ikrar ve delil başlangıcı niteliğindeki çekler + tanık delili, ticari defterler ile evvela temel borç ilişkisinin – alacağın ispat edilmiş olması ve her halükarda sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kararının kaldırılarak davanın kabulüne, fazlaya ilişkin hak ve alacaklarının saklı tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, kambiyo takibinde İİK 33/a maddesi gereğince takibin geri bırakılması davalarının kabulü üzerine, İcra İflas Kanunu’nun 33/a maddesine göre alacağın tahsili istemine ilişkindir.Davacı dava dilekçesi ile, davalı borçlu hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … ve … E. Sayılı dosyaları ile kambiyo takibi yaptıklarını, davalı borçlunun zamanaşımı nedeniyle takiplerin geri bırakılması için İstanbul 24. İcra Hukuk Mahkemesinin 2015/617 ve 2015/281 E. Sayılı davalarını açtığını, mahkemece davaların kabul edilerek icra takiplerinin geri bırakılmasına karar verildiğini, takip dayanağı çekler ile ilgili her ne kadar 6 aylık zamanaşımı süresi geçmiş ise de borcun zamanaşımına uğramadığını, alacağın devam ettiğini, alacak ödenmediği için İİK 33/a maddesi gereğince bu davanın açılması zaruretinin doğduğunu belirterek, ilgili takip dosyalarından toplam 110.893 TL alacaklarının çeklerin keşide tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı takip dayanağı 15/12/2005 tarihli 70.000,00 TL (E. Yetmiş milyar TL) miktarlı çekin incelenmesinde; keşidecinin … Tic. AŞ, lehtarının davalı … olduğu, davalının çeki …’na, …’nun … AŞ’ne, … AŞ’nin de davacı şirkete ciro ettiği, İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı takip dayanağı 05/09/2005 tarihli 30.000 USD miktarlı çekin incelenmesinde; keşidecinin … Ltd.Şti, lehtarının … AŞ olduğu, çekin arkasında …AŞ’nin kaşesi, kaşenin altında tek imza ve kaşe üzerinde davalının isminin yazılı olduğu ve çekin bu şekilde … A.Ş. tarafından davacı şirkete ciro edildiği görülmektedir. Bilirkişi raporunda davalı …’nun, … A.Ş.’nin hem yetkilisi hem de yönetim kurulu üyesi olduğu belirtilmiştir. Dava konusu çeklerin keşide ve ibraz tarihleri itibariyle olayda 6762 sayılı TTK hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Zamanaşımına uğrayan çek nedeniyle kambiyo hukukundan kaynaklanan haklar yitirilse de, hamil arada temel ilişki bulunan cirantaya ve sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre keşideciye karşı talepte bulunabilecektir. Davacı vekili dava dilekçesinde, davayı İİK 33/a maddesine göre açtıklarını, müvekkilinin alacağının, davalı tarafından imzası inkâr edilmeyen senede dayalı olduğunu, çeklere dayalı alacağını ödemeyen davalının, borcunun hüküm altına alınması için mahkemeye müracaat ettiklerini beyan etmiş, temel ilişkiye dayanmamıştır. Yukarıda yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere, davaya konu çeklerin keşidecisi davalı … olmadığı gibi çekler davacıya doğrudan davalı tarafından ciro da edilmemiştir. Kaldı ki 05/09/2005 tarihli 30.000 USD miktarlı çekte davalı ciranta da değildir. Bu hali ile uyuşmazlığın çözümünde sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanamayacağı gibi davacı ve davalı arasında temel ilişki bulunmadığından zamanaşımına uğrayan çeklerin yazılı delil başlangıcı da teşkil etmeyeceği, dolayısıyla alacağın kesin delillerle ispatlanması gerektiği, dosya kapsamı ile davaya dayanak çeklerin zamanaşımına uğramadığı ve davacının alacaklı olduğu ispatlanmadığından mahkemece davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu, davacı vekilince ileri sürülen istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmaktadır.Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcı davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 10/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.