Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/1354 E. 2022/1097 K. 06.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1354 Esas
KARAR NO: 2022/1097 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/21 Esas (Derdest Dava Dosyası)
TARİH: 20/04/2022
TALEP: İhtiyati Tedbir Kararına İtiraz
KARAR TARİHİ: 06/07/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında müvekkili aleyhine cari hesap alacağı açıklaması ve ekine muavin defter dayanağı ile 1.560.860,53 TL asıl alacak miktarı ile davalı tarafından ilamsız icra takibi başlatıldığını, ödeme emrine süresi içinde itiraz edilemediğinden takibin şeklen kesinleştiğini, müvekkilinin bütün banka ve sair mal varlığının haczedildiğini, usulsüz tebligat şikayetlerinin İstanbul Anadolu 13. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2021/843 esas -2021/1027 karar sayılı dosyasında reddedildiğini, davalının takibe konu ettiği muavin defter kaydında 26/02/2021 tarih ve … fatura numaralı 2.033.440,00 TL bedelli ve 16/03/2021 tarih ve … fatura numaralı 607.805,12 TL bedelli 2 adet alacak kaydı girilen faturaların aslen bedelinin ödendiğini, faturaya konu malların teslim edilmediğini, davalı şirket ile imzalanan 05/03/2020 tarihli protokol gereği davalının toplam 3 adet makineyi 299.750,00 Euro bedel karşılığında temin edip müvekkiline satarak teslim etmeyi taahhüt ettiğini, yazılı bir anlaşma olmadan sözlü sipariş verilip ödeme yapıldığını, siparişler gelmeyince protokol imza edilerek kalan ödemeler ve bütün siparişlerin yazılı hale döküldüğünü, davalının ödemesini aldığı halde makineyi teslim etmediğini, cari hesabına alacak girerek müvekkilini borçlu çıkarmaya çalıştığını, bu iki kaydın cari hesaptan düşülmesi sonucu davalının müvekkiline takip konusu kadar borçlu olacağının açıkça görüldüğünü, takibe konu diğer faturaların müvekkilinin ticari defterine işlenmiş olmasının ve itiraz edilmemesinin davalının faturalarda yazıldığı kadar/gibi malı müvekkiline teslim ettiği anlamına gelmediğini, davalının faturalara konu malları müvekkiline teslim ettiğini ve bu yönde alım satım akdinin yapıldığını ortaya koyması gerektiğini, müvekkilinin davalıya borcu bulunmadığını, protokol gereği müvekkilinin alacağı olduğunu, taahhüt edilen son iki adet makine ve teferruatın teslim edilmediğini, teslim edilen bir adet makine ile üretim hattının oluşturulamadığını, davalıya tüm bu hususların gönderilen ihtarname ile bildirildiğini belirterek, öncelikle takibin tedbiren durdurulmasına, mahkeme aksi kanaatte ise, icra dosyasına yatacak paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde tedbir kararı verilmesini, yargılama sonucunda müvekkilinin Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından ve davalı ile olan cari hesap ilişkisinden borçlu olunmadığının tespitine, icra takibinin iptaline, haksız ve kötü niyetli davalı aleyhine takip çıkışının %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesinin 17/01/2022 tarihli ara kararı ile; İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında takibin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceğinden bu talebin reddine, İİK 72/3 maddesi uyarınca icra veznesine yatırılacak borcun takip alacaklısına ödenmemesi yönündeki ihtiyati tedbir talebinin dosyaya sunulan deliller itibariyle yaklaşık ispat koşulu sağlanmadığından bu aşamada reddine karar verilmiştir. Davacı vekili ihtiyati tedbir talepli 20/01/2022 tarihli dilekçesinde özetle; davalının takip dayanağı olarak dayandığı hususun fatura alacağı olduğunu, takip ekinde cari hesap mutabakatı bulunmadığını, davalının cari hesaba esas aldığı faturalara konu malları müvekkiline teslim ettiğini kanıtlaması gerektiğini, ispat yükünün davalı tarafta olduğunu, davalının takibe dayanak yaptığı muavin defter başlıklı cari hesap ekstresinde müvekkilinin ödemesini yaptığı 2 adet fatura karşılığına ödeme girmediğini, protokolde 3 adet makinenin müvekkiline teslim edileceği ve bunun için 299.750,00 Euro ödeneceğinin belirtildiğini, ödemenin müvekkili tarafından davalıya banka kanalı ile yapıldığını, buna dair dekontları da dosyaya ibraz ettiklerini, protokol ile cari hesapta görülen faturalar/malların aynı olduğunu, faturaların protokole göre yapılan ödemeler ve olması gereken mal teslimleri olduğunu, davalının takibe konu ettiği fatura bedellerinin ödendiğini ancak bu ödemelerin davalının cari hesabından düşülmediğini belirterek HMK 396 maddesi uyarınca sunduğu deliller gözönünde bulundurularak ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile İİK 72/3 maddesi uyarınca icra dosyasına ödenecek bedelin alacaklıya verilmemesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesinin 27/01/2022 tarihli ara kararı ile; “Davacının HMK 396 ve devamı maddeleri uyarınca ihtiyati tedbir talebinin kabulüne, İİK 72/3 maddesi uyarınca davaya konu alacağın %15’i oranında nakdi teminatın mahkeme veznesine yatırılması yahut kesin ve süresiz nitelikte banka teminat mektubunun sunulması halinde icra dosyasına yatan paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesine ” karar verilmiştir. Davalı vekili 07/02/2022 tarihli ihtiyati tedbir kararına itiraz dilekçesinde özetle;u tarihli ihtiyati tedbir kararına itiraz dilekçesinde özetle; müvekkilinin İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında davacıdan alacaklı olduğunu ve takibin kesinleştiğini, icra takibinin cari hesap alacağına dayalı olduğunu ve müvekkilinin ticari defterlerinin usule uygun olduğunu, alacağın dayanağı olan faturaların da usulüne uygun şekilde davacıya tebliğ edildiğini, davacı tarafın 10/01/2022 tarihli dilekçesindeki ihtiyati tedbir talebinin mahkeme tarafından reddedildiğini, daha sonra sunulan 20/01/2022 tarihli dilekçe ile davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin kabul edildiğini ancak ilk dilekçe ile ikinci dilekçe arasında geçen 3 günlük süre içinde durum ve koşulların değişmesinin sabit olduğu bir olgu bulunmadığını, tedbir kararında bu gerekçe ile değişikliğe gidilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacının iade konusu yaptığı fatura öncesinde karşılıklı olarak alacak – borç bakiyesinin eşit olduğunu, taraflar arasında akdedilen 02/03/2020 tarihli protokolün geçersiz kaldığını, protokole ilişkin davacı iddialarının gerçek dışı olduğunu, makinelerin bir bütün oluşturduğunun protokolde yazmadığını, müvekkilinin böyle bir taahhüdü bulunmadığını, iade edilen faturanın bu protokolle ilgisi bulunmadığını, yaklaşık ispat koşulunun davacı lehine oluştuğu kanaatinin dayanaksız olduğunu, 05/03/2020 tarihinde imzalanan protokolün davacının üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmemesi nedeniyle kadük kaldığını, müvekkili alacağının cari hesap alacağı olduğunu, dava dilekçesi ek 11’de bulunan belgelerde de görüldüğü üzere iki makinenin 18/03/2021 tarihinde İtalya’dan yüklenerek 26/03/2021 tarihinde Erenköy Gümrük Müdürlüğü’ne geldiğini, davacının söz vermesine rağmen ödeme yapmadığından makinelerin 3 ay bekletildiğini ve … firmasına geri gönderildiğini, müvekkilinin ödeme almadan iki makineyi davacıya teslim edemeyeceğini, iki makine bedeli fatura edilmeden dahi müvekkilinin davacıdan 1.560.860,53 TL alacaklı olduğunu, müvekkilinin bu işlemlerden dolayı zararı olduğunu, makinelerin gidiş geliş nakliye masrafı ile antrepo ücretinin müvekkili tarafından yapıldığını, ayrıca makinelerin üretimi için … firmasına 95.000,00 Euro avans ödemesi yaptığını, müvekkilinin bu parayı geri alamadığını, sipariş üzerine üretilen makinelerin … firmasının elinde kaldığını, ihtiyati tedbir kararına itirazın kanun yolu açık şekilde verilmesi gerektiğini, davacının yatırması gereken teminatın yeterli olmadığını ve %50 oranında teminat yatırması gerektiğini belirterek ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili sunduğu 09/02/2022 tarihli dilekçesi ile; ihtiyati tedbir kararının davacı tarafa tebliğ edildiğini ve yasal süresi içinde kararın uygulanması, belirlenen teminatın ve dosya alacağının yatırılması işlemlerinin davacı tarafça yapılmadığını, bu nedenle kararın kendiliğinden kalktığını belirterek konusuz kalan tedbire itiraz talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesini, mahkeme aksi kanaatte ise dilekçelerinin değerlendirilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi 09/03/2022 tarih 2022/21 Esas sayılı ara kararında; “Mahkememizce verilen ihtiyati tedbir kararının uygulanması HMK 393/3 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 1 hafta içinde talep edilmediğinden tedbir kararı yasa gereği kendiliğinden kalkmış sayılacağından ihtiyati tedbire itirazın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına,Davacı vekilinin ihtiyati tedbir kararının icra süresinin uzatılması talebinin HMK 393/1 maddesi uyarınca reddine, ” karar verilmiştir. Davacı vekili sunduğu 11/03/2022 tarihli dilekçesinde özetle; mahkeme tarafından verilen 27/01/2022 tarihli ara kararı ile takdir edilen teminatı müvekkilinin iradesi dışındaki sebeplerle hazır edemediklerini, müvekkilinin bütün banka hesaplarının işbu davaya konu icra takibi nedeniyle blokeli olduğunu, müvekkilinin tek ortağı ve yetkilisinin Katar ülkesi kökenli … olduğunu ve Katar’da ikamet ettiğini, müvekkiline kaynak aktarımı yapacak tek kişinin bu ortak olduğunu, Türkiye’ye para girişi yapılabilmesinin bir proje kapsamında yapılabildiğini, bu prosedürlerin uzadığını, davalının takip dayanağı olarak dayandığı hususun fatura alacağı olduğunu, davalının faturaya konu malları müvekkiline teslim ettiğini kanıtlaması gerektiğini, taraflar arasında imza edilen ve davalının imzasını inkar etmediği protokole göre 3 adet makinenin davalı yanca müvekkiline teslim edileceği ve bunun için 299.750,00 Euro ödeneceğinin belirtildiğini, bu ödemenin davalıya banka kanalı ile yapıldığını, günümüz kuru ile davalıya toplamda 4.825.975,00 TL ödendiğini, müvekkiline teslim edilmeyen makineye ilişkin davalının 26/02/2021 tarih ve 2.033.440,00 TL bedelli fatura kestiğini, bu faturanın davalıya iade edildiğini, faturada geçen malların protokolde açıkça yazdığını, protokole göre 1 adet makinenin teslim edildiğini, bunun da bedelinin ödendiğini, bakiye 232.150,00 Euro kaldığını, davalının kestiği fatura meblağı ile bu tutarın uyuştuğunu, davalının alacağına dayanak yaptığı muavin defter kaydı/cari hesap ekstresinin gerçeği yansıtmadığını, davalının davanın dayanağı olan protokolü kabul ettiğini, protokole göre ödemeyi aldığını inkar etmediğini, protokole göre davalının müvekkiline 232.150 Euro karşılığı 3.737.615,00 TL civarında borçlu olduğunu kabul etmiş durumda olduğunu belirterek, ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile İİK 72/3 maddesi uyarınca icra dosyasına ödenecek bedelin alacaklıya verilmemesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi 16/03/2022 tarih 2022/21 Esas sayılı ara kararında; Davacının ihtiyati tedbir talebinin kabulüne, İİK 72/3 maddesi uyarınca davaya konu alacağın %15’i oranında nakdi teminatın mahkeme veznesine yatırılması yahut kesin ve süresiz nitelikte banka teminat mektubunun sunulması halinde icra dosyasına yatan paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmiştir. Davalı vekili 25/03/2022 tarihli ihtiyati tedbir kararına itiraz dilekçesinde özetle; mahkemece daha önce karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilirken ara kararın 3.maddesi ile yeniden tedbir talebinde bulunabileceği yönünde mahkemenin davacıyı yönlendirdiğini, bu durumun kabul edilebilir bir hukuki uygulama olmadığını, davacının yeni herhangi bir bilgi veya belge ortaya koymaksızın yeniden tedbir talebinde bulunduğunu, mahkemenin davacının ikinci tedbir talebine göre değil kendiliğinden kalkmış olan 20/01/2022 tarihli dilekçe ve o dilekçe ile gerekçelerle tedbir talebini yeniden kabul ettiğini, davacı tarafın 10/01/2022 tarihli dilekçesindeki ihtiyati tedbir talebinin mahkeme tarafından reddedildiğini, daha sonra sunulan 20/01/2022 tarihli dilekçe ile davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin kabul edildiğini ancak ilk dilekçe ile ikinci dilekçe arasında geçen 3 günlük süre içinde durum ve koşulların değişmesinin sabit olduğu bir olgu bulunmadığını, tedbir kararında bu gerekçe ile değişikliğe gidilmesinin hukuka aykırı olduğunu, yaklaşık ispat koşulunun davacı lehine oluştuğu kanaatinin dayanaksız olduğunu, davacının faturaya süresinde itiraz etmediğini, kesilen iade faturasının müvekkili tarafından kabul edilmediğini ve karşı ihtarla iade edildiğini, müvekkili alacağının cari hesap alacağı olduğunu, bahsi geçen protokolün hükümsüz kaldığını, iade faturasına konu edilen faturanın da işbu protokol konusu mallarla ilgisi olmadığını, davacının tutumu ve taleplerinin dürüst davranma ilkesine aykırı olduğunu, davacı tarafça talep edilen tedbir talebinin müvekkili lehine sunulan tedbire itiraz, cevap ve ikinci cevap dilekçelerinde belirtilen itirazların değerlendirilmediğini, davacı lehine hukuki kanaat açıklanmak suretiyle deliller tartışılmaksızın tedbir kararı verildiğini, davacı tarafından sunulan ilk dilekçe, ikinci ve üçüncü dilekçedeki içerik ve delillerinin aynı ve benzer olduğunu, davacı iddialarının müvekkilinin kabulünde olmadığını belirterek mahkemece verilen 16/03/2022 tarihli ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına, aksi halde teminat miktarının kötü niyet tazminatı, sair zarar kalemleri de dikkate alınarak % 50 olarak değiştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 20/04/2022 tarih 2022/21 Esas sayılı ara kararında; “…Dosyaya sunulan delillerle birlikte davacı vekili tarafından ibraz edilen 20/01/2022 tarihli dilekçe ve eki belgeler incelenmekle davacının talebi yönünden yaklaşık ispat koşulunun sağlandığı anlaşıldığından davacının İİK.nun 72/3 maddesi kapsamında kalan talebinin yerinde olduğu sonucuna varılarak ihtiyati tedbir kararı verildiğinden davalı yanın itirazları yerinde görülmemiş yine belirlenen teminat tutarı da dosya kapsamı itibariyle yeterli görülerek itirazların reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir. …”gerekçesi ile, İhtiyati tedbire itirazın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacının İİK m.72/3 kapsamında verilen tedbir kararının gereğini yerine getirmediğini, bu kapsamda yeniden tedbir kararı verilmesinin doğru olmadığını, HMK m.389 vd. hükümleri kapsamında ihtiyati tedbir koşullarının oluşmadığını, davacının, dava dilekçesi ile birlikte ihtiyati tedbir talep ettiğini, bu talebin 7.01.2022 tarihinde reddedildiğini, davacının bu defa 20.01.2022 tarihli dilekçeyle tekrar talepte bulunduğunu, bu defa tedbir talebinin kabul edildiğini, davacının tedbir kararının gereğini bir haftalık süre içinde yerine getirmediğini, taraflarınca tedbir kararına itiraz edildiğini, tedbir kararının uygulanmasının istenmemesi üzerine tedbire itirazları hakkında karar verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi talep edilmesine karşın, mahkeme tarafından duruşma açıldığını, konusuz kalan işbu itirazın değerlendirilmesine bir gün kala davacı tarafça tedbir kararı gereğini neden yerine getiremediğini açıklayarak tekrar tedbir talep ettiğini, mahkeme tarafından açılan duruşmada, tedbire itirazları hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacının yeniden tedbir talebinde bulunabileceği kararlarının verildiğini, Davacının, bunun üzerine yeni herhangi bir bilgi veya belge ortaya koymaksızın yeniden tedbir talebinde bulunduğunu, mahkemenin bu talebi kabul ettiğini, mahkemenin, davacının ikinci tedbir talebine göre değil, kendiliğinden kalkmış olan 20.01.2022 tarihli dilekçe ve o dilekçeyle ilgili gerekçelerle tedbir talebini yeniden kabul ettiğini açıkladığını, işbu tedbir kararının, davanın başında verilen bir ihtiyati tedbir kararı gibi değerlendirilmemesi gerektiğini, takipten sonra açılan menfi tespit davasında tedbiren icra takibinin durdurulması mümkün değil ise de, İİK 72/3. Maddesi özel düzenlemesine göre tedbir kararı verilmesini engelleyen bir durum söz konusu olmadığından, bu yönden tedbir kararı verilmesinin usul ve hukuka uygun olduğunu, söz konusu düzenlemeye göre, ihtiyati tedbir kararı verilmesi için yaklaşık ispat veya HMK 389. madde şartlarının araştırılmasına da gerek bulunmadığını (İstanbul BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. Hukuk Dairesi Esas: 2021 / 2378 Karar: 2021 / 2902 Karar Tarihi: 08.11.2021), öte yandan bu tedbir imkanının sınırsız bir hak olarak kabulüne imkan veren bir yasal düzenlemenin de hukuk sistemimizde bulunmadığını, zira böyle bir imkanın tanınması halinde Kanun gereği verilen sürelerin de bir anlamı kalmayacağını, ihtiyati tedbir kararının da değişen koşullara göre istenmesi imkanının da olduğunu, İİK m.72/3 maddesine göre açılan menfi tespit davası kapsamında ihtiyati tedbir talep edildiğini, bu çerçevede ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerekirken HMK m. 396 uyarınca ihtiyati tedbir kararı verildiğini, esasen verilen işbu ilk tedbir kararının İİK m.72/3 kapsamında bir tedbir kararı olarak değerlendirilmesi gerektiğini, kararın davacıya tebliğ edildiğini ve davacının süresinde kararın uygulanmasını talep etmediğinden kararın kendiliğinden kalktığını, bu aşamadan sonra davacının yeniden ihtiyati tedbir talep etmesi durumunda yaklaşık ispat koşullarının dosya kapsamına uygun şekilde değerlendirilmesi gerektiğini, İİK m.72/3 maddesinde gerekçesiz ihtiyati tedbir kararı verilmesi imkanı tanınmadığını, Davacıya lehine verilen ihtiyati tedbir kararında, gerekmemesine karşın, davacının yaklaşık ispat koşulunu sağladığının dosyaya sundukları cevap ve tedbire itiraz dilekçeleri irdelemeksizin, tedbire ilişkin ara kararda hiç yer vermeksizin açıklanmış olmasının hukuken kabul edilebilir olmadığını, 6100 Sayılı HMK m.396’ya göre ihtiyati tedbir kararının değiştirilebilmesi veya yeniden değerlendirilmesi mümkün ise de bunun ön şartının durum ve koşulların değiştiğinin sabit olması olduğunu, davacı tarafın ilk dilekçesi (dava dilekçesi) ile ikinci dilekçesi (ikinci tedbir dilekçesi) arasında geçen sürenin 3 gün ve sunulan dilekçelerin içerikleri incelendiğinde durum ve koşulların değişmesinin SABİT OLDUĞU bir olgu bulunmadığını, son tedbir kararının da ikinci dilekçedeki deliller dikkate alınarak verildiğini, davacının gerek dava dilekçesi gerekse ikinci tedbir talebi dilekçesindeki iddialarının karşısında sunulan karşı iddialar ve delillerin artık dosyada bulunduğunu, Davacının icra takibine konu cari hesap özetinde yer alan bir faturaya süresinde itiraz etmediği gibi, kesilen iade faturasının müvekkili tarafından kabul edilmediğini, karşı ihtarla iade edildiğini, takip konusu alacağın cari hesap sözleşmesine dayalı cari hesap alacağı olduğunu, fatura ve teslim olgularının tartışmaya açılmasının, davanın genişletilmesi olduğunu ve bu davada davacının yaklaşık ispatı sağladığının açıklanmasının, davacı basiretsizliğinin müvekkiline yüklendiğinin kabul edilmesi olduğunu, bahsi geçen protokolün hükümsüz kaldığı gibi, iade faturasına konu edilen faturanın da işbu protokol konusu mallarla da ilgisi bulunmadığını, protokolün hükümsüz kaldığına dair dosyaya sunulan teminat senedi delilinin hiç değerlendirilmediğini, davacının iade faturası kesmeden önceki cari hesap bakiyesi ile müvekkilinin takip konusu cari hesap bakiyesinin birbirine eşit olduğunu, mahkemenin hiç gerekmediği halde müvekkili aleyhine görüşünü açıkladığını, görüşünü açıklarken de karşı argümanlarına, savunmalarına hiç yer vermediğini, Verilen teminatın İİK.72/4’e uygun olmadığını, İİK m.72/4 uygulamasına uygun şekilde verilen ihtiyati tedbir kararı teminatının belirlenmesi gerektiğini, müvekkilinin haklı çıkması halinde kendisine yüzde 20’den aşağı olmamak üzere tazminat ödemesi yapılması gerekeceğini, mahkemece hatalı nitelendirme ile icra takibi öncesinde açılan menfi tespit davasına yönelik olarak belirlenebilecek teminat miktarının belirlendiğini, oysa davanın icra takibi açıldıktan ve hatta kesinleştikten sonra açılmış bir dava olduğunu, teminata yönelik itirazlarının reddine karar verilmiş olmasının da doğru olmadığını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, aksi kanaatte ise teminatın miktarının yüzde 20’den aşağı olmamak üzere yeniden belirlenmesi itirazlarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, icra takibine dayanak faturalara konu malların teslim edilmediği iddiasından kaynaklanan borçlu olmadığının tespiti davasında verilen ihtiyati tedbir kararına yapılan itirazın reddine dair 20/04/2022 tarihli ara karar ile 16/03/2022 tarihli ihtiyati tedbir kararının kaldırılması istemine ilişkindir. Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle itirazın reddine karar verilmiş, karara karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İİK’nin 72/3. maddesinde; “İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mah- kemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.” hükmü mevcuttur. İİK 72.m. uyarınca açılan menfi tespit davalarında tedbir talepleri değerlendirilirken İİK 72.m. yanında HMK 389 vd maddelerinin de dikkate alınması gerekir. HMK’nın 389. maddesi, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir. “şeklindedir. Aynı yasanın 390/3 maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. Somut uyuşmazlıkta, mahkemece davanın takipten sonra açıldığı gözetilerek İİK 72/3 maddesinde düzenlendiği şekilde icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde tedbir kararı verilmiş olup, ara kararın ilgili kanun maddesindeki düzenlemeye uygun ve dosya kapsamına göre talep ve karar tarihi itibarı ile mübrez delillerin HMK 390/3 maddesinde düzenlenen yaklaşık ispat için yeterli olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca mahkeme takdirine göre belirlenen teminat miktarı da dosya kapsamına ve İİK 72/3 madde hükmüne uygundur. Davalı vekilinin sair istinaf sebepleri ise davanın esasına ilişkin olmakla yargılamayı gerektirdiğinden, mahkemece itirazın reddine dair verilen ara karar usul ve yasaya uygun olup, ileri sürülen istinaf sebepleri yerinde değildir. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme ara kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 220,70.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcı davalı tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden tahsiline yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 06/07/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.