Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/1308 E. 2022/1627 K. 10.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1308
KARAR NO: 2022/1627
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/12/2018
DOSYA NUMARASI: 2017/962 Esas – 2018/1200 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 20/10/2017
KARAR TARİHİ: 10/11/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacılar vekili dava dilekçesi ile; müvekkili ile davalı … ve … arasında 16.04.2002 tarihli Protokolün imzalandığını, işbu protokolün “BORÇ” başlıklı 8. maddesi ile müvekkili …’nun, sözleşmede kararlaştırılan tarihlerde ve miktarlarda geri ödenmek üzere davalı şirkete 550.000 USD tutarında borç vermeyi, davalı şirketin de bu borcu, kendisine verildiği tarihten itibaren 15 yıl sonra …’ya nakden ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, 550.000 USD karşılığı 735.796,80 TL’nin davalı şirkete borç olarak verildiğini, 03.05.2002 tarihinde 624.733,60 TL’nin, 17.02.2003 tarihinde 10.741,35 TL’nin ve 10.03.2003 tarihinde 100.321,85 TL’nin davalı …’ın banka hesabına yatırıldığını ve davalı şirket tarafından da müvekkili şirkete 735.796,80 TL borcuna karşılık 711.796,80 TL bedelli, 17.04.2017 vade tarihli ve 24.000,000 TL bedelli , 14.04.2017 vade tarihli senetlerin verildiğini, davalı … Ltd. Şti.’nin 22.04 2009 tarihinde akaryakıt istasyonunun bulunduğu taşınmazdaki hissesini ve akaryakıt istasyonunu, dava dışı … Sanayi ve Tic. Ltd.Şti.’ne devrettiğini, bu devir işlemini takiben davalı şirketin müvekkili ile arasındaki bayilik ilişkisine son verdiğini ve 29.04.2009 tarihinde de akaryakıt bayilik lisansının iptal edildiğini, akaryakıt istasyonunda dava dışı … Şirketi’nin faaliyet göstermeye başladığını, taraflar arasındaki 16.04 2002 tarihli Protokolün 8. maddesi uyarınca davalı şirketin, müvekkilinden aldığı 735,796,80 TL’lik borcunu, ödemenin kendisine yapıldığı tarihten itibaren 15 yıl sonra nakden geri ödemesi gerektiğini, davalı şirketin 16.04.2002 tarihli protokolün yapılmasından sonra verdiği senetlerle 735.796,80 TL’lik borcunun 24.000,00 TL’lik kısmını 14.04.2017 tarihinde, 711.796,80 TL’lik kısmını da 17.04.2017 tarihinde ödemeyi kabul ettiğini, davalı …’ın ise 16.04.2002 tarihli taahhütnamesi ile davalı Mavişehir’in müvekkikine karşı doğmuş ve doğacak her türlü borcunun 100.000 TL tutarındaki kısmını ferileri ile birlikte müştereken ve müteselsil borçlu sıfatıyla ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, ancak davalılar tarafından müvekkiline olan borcun ödenmediğini beyanla dava konusu 735.796,80 TL tutarındaki alacaklarının 711.986,80 TL’sinin vade tarihi 17.04.2017 tarihinden itibaren, 24.000,00 TL’sinin dava tarihinden itibaren avans faizi oranında faizi ile birlikte ve davalı …’ın sorumluluğu müşterek ve müteselsil borçluluk limiti olan 100.000 TL ve bu tutarın faizi ile sınırlı olmak üzere davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesi ile; taraflar arasında Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi ile i ve protokol imzalandığını, müvekkili … Ltd. Şti.’nin bu sözleşme uyarınca bayii olduğunu, intifa hakkı tesisi ve hibenin bayilik sözleşmelerinin denge unsurları olduğunu, protokolün 6. Maddesinde intifa hakkından bahsedildiğini ve müvekkili şirket tarafından davacıya 15 yıl süreli intifa hakkı tanınacağından bahsedildiğini, bunun karşılığında ise müvekkiline davacı tarafından talep edilen meblağ kadar hibe verildiğini ve karşılığında 15 yıl vadeli senet alındığını, ancak verilen paranın hibe olarak verildiği hususunun sözleşme ve protokole aktarılmadığını, müvekkili şirketin davacının bayisi olarak faaliyette bulunduğu dönem içerisinde davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığının denetim raporu ile tespit edildiğini, taraflar arasındaki ilişkinin 2009 yılında davacının da onay verdiği devir işlemi ile son bulduğunu, verilen paranın hibe olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 20/12/2018 tarih ve 2017/962 Esas – 2018/1200 Karar sayılı kararı ile; ” Dava; yanlar arasında bağıtlanan 16.04.2002 tarihli Bayilik Protokolü uyarınca borç verilen paranın tahsili talebinden ibarettir.Taraflar arasında bağıtlanan ve imzası inkar edilmeyen “Protokol” başlıklı 16/04/2002 tarihli sözleşmenin 8. Maddesinde ” …, münhasıran meskur satış yerinin ticari faaliyetinin intişafında kullanılmak üzere; 15 yıl süreli intifa tesisini müteakiben, tüm masrafı bayii adayı tarafından karşılanmak kaydıyla, bayii adayınca İzmir ili, çiğli ilçesi, büyük çiğli mahallesinde kain … pafta, … ada, … parselde kayıtlı 4.101 m2 yüzölçümlü gayrimenkul üzerinde, … lehine fekki … tarafından talep edilinceye kadar %72 faiz ile birinci derece ve birinci sıra, ipotek tesis tarihinde ki merkez bankası döviz satış kuru üzerinden 575.000-$ karşılığı Türk lirası tutarında ipotek tesisi karşılığında bayii adayına aşağıda zikredilen tarihlerde ve miktarlarda geri ödenmek üzere 550.000-$’nı; 475.000-$ tapuda infita tesisi sonrası, inşaat ruhsatının … ya ibrazını müteakiben, 75.000-$ ise 2003 yılı Mayıs ayında, intifa tesis tarihindeki merkez bankası döviz satış üzerinden Türk lirasına çevirerek borç vermeyi kabul ve taahhüt etmiştir. Bayii adayı, borcunu mezkur ödemenin kendisine yapıldığı tarihten itibaren, 15 yıl sonra bila faiz ve Türk lirası olarak nakden ve def’aten geri ödeyecektir.” hükmü düzenlenmiştir. Akabinde taraflar arasında 25/11/2004 tarihli Akaryakıt Bayilik sözleşmesi bağıtlanmıştır. Protokolün 8. maddesi uyarınca, davalıya 475.000-USD karşılığı 624.733,66-TL 03/05/2002 tarihinde, kur farkından kaynaklanan 10.741,35-TL 17/02/2003 tarihinde, 75.000-USD karşılığı 100.321,85- TL de 10/03/2003 tarihinde ödenmiş olup yapılan ödemeler yönündende taraflar arasında ihtilaf yoktur. Protokole ekli olarak ve dosyaya sunulduğu üzere; davalının 03/05/2002 tanzim ve 17/04/2017 vade tarihli 711.796,80-TL bedelli bonoyu ve 14/04/2017 vade tarihli 24.000-TL bedelli bonoyu davacıya verdiği ve bonolar arkasında 16/04/2012 tarihinde bağıtlanan protokolün 8. maddesi gereğince …tarafından ödenecek kredi teminatı olarak verildiği şerhinin düşüldüğü anlaşılmaktadır. Kefil borçlu … 16/04/2002 tarihli taahhütname ile … Ltd. Şti. İle birlikte bayilik sözleşmesinde kayıtlı her türlü yükümlülüğü bayii ile birlikte 100.000-TL limit ile müştereken ve müteselsilen üstlendiğini beyanla, protokol tarihi itibariyle bayii/bayii adayı … Ltd. Şti.’ nin borcuna kefil olduğunu bildirmişler ve taahhütname altına imza atmışlardır. Davalı taraf, protokol altındaki imzaya, taahhütname (Kefil yönünden) altındaki imzaya ve protokol gereğince dava konusu edilen paranın kendilerine ödendiğine itiraz etmeksizin, tüm savunmalarını dava konusu paranın kendilerine hibe olarak verildiği üstüne kurmuşlardır. Ancak, her iki tarafında basiretli tacir olarak imza attığı sözleşmede açıkça paranın borç olarak 15 yıl vade ile verildiği hüküm altına alınmıştır. Bu durumda artık davalı haksız şart içeren, matbu şekilde düzenlenmiş sözleşmenin geçerli olmadığı, davacı yanın güçlü durumda olduğu savunmasına dayanamaz. Zira petrol şirketlerinin yaptığı sözleşmelerde genellikle bu miktar, intifa bedeli olarak hüküm altına alınmakta olup, davaya konu bu sözleşmede açıkça borç verildiği düzenlenmiş, davalı da buna uygun olarak bono imzalayıp vermiş ve davacı bunca yıl vadeyi bekleyip, sözleşme, tarafların bilgileri dahilinde 2009 yılında Akaryakıt istasyonunun dava dışı şirkete devredilmesi suretiyle sona ermiş olmasına rağmen davalıya paranın ödenmesi için müracaat etmemiş, ödemeden 15 yıl sonra borç verdiği parayı sözleşmeye ve 8. maddeye dayalı olarak geri istemektedir. O halde sözleşme, her iki yan içinde bağlayıcı olup, sözleşme uyarınca davalıya verilen paranın TBK 386. madde uyarınca ödünç verildiği ve davalının ödünç parayı geri vermeyi üstlendiği, kefil borçlununda taahhütname uyarınca asıl borçlu … Ltd. Şti.’nin …’ya karşı 100.000-TL limit ile tüm borcuna kefil olduğu anlaşılmakla, başkaca herhangibir araştırmaya gerek duyulmaksızın asıl ve kefil borçlular yönünden ancak kefil borçlu için kefalet limiti ile sınırlı olmak üzere davanın kabulüne karar vermek yasal ve yerinde görülmüştür. ” gerekçeleri ile davanın kabulüne karar verilmiş ve verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun oyluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; müvekkili … ile davalı … (…) arasında akdedilen 25.11.2004 tarihli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi ile davalı şirketin müvekkilinin İzmir Bayii olarak faaliyete başladığını, taraflar arasındaki 16.04.2002 tarihli Protokol’ün “BORÇ” başlıklı 8. maddesi gereğince müvekkili tarafından davalı şirkete verilen 550.000 USD karşılığı 735.796,80 TL’nin vadesinde müvekkiline geri ödenmemesi üzerine, tahsili amacıyla açılan davada, İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20.12.2018 tarihli, 2017/962 Esas ve 2018/1200 Karar sayılı kararı ile; Davanın kabulüne, davalı …’ın sorumluluğu 100.000 TL ile sınırlı olmak kaydıyla; 711.796,80.TL’nin 17.04.2018 tarihinden itibaren, 24.000 TL’sinin ise dava tarihinden olmak üzere, toplam 735.796,80 TL’nin avans faizi ile birlikte davalı … ile davalı … …. Ltd. Şti.’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine” karar verildiğini, Mahkemenin, davanın kabulüne karar verirken davalılardan …’ın sorumluluğunu 100.000 TL ile sınırlı tutarak, onu faizlerden müstesna tutmasının yerinde olmadığını, davadaki taleplerinin “Dava konusu 735.796,80 TL tutarındaki alacaklarının, 711.986,80 TL’sinin protesto gören bononun vade tarihi olan 17.04.2017 tarihinden itibaren, 24.000,00 TL’sinin ise dava tarihinden itibaren TCMB avans faizi oranında faizi ile birlikte ve davalı …’ın sorumluluğu müşterek ve müteselsil borçluluk limiti olan 100.000 TL ve bu tutarın faizi, yargılama gideri vs. ferileri ile sınırlı tutulmak kaydıyla, davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkili …’ne ödenmesi ” şeklinde olduğunu, yerel Mahkemenin, davanın kabulüne karar vermiş olmasına karşın, davalı …’ın sorumluluğunu 100.000 TL ile sınırlı tutmak suretiyle, 100.000 TL’ye işlemesi gereken TCMB avans faizi bakımından hüküm kurmadığını, davalılardan …’ın, müvekkili şirkete vermiş olduğu 16.04.2002 tarihli taahhütname ile “… Ltd. Şti.’nin … AŞ’ye karşı doğmuş ve doğacak her türlü borcunun 100.000.000.000 ETL (Yüzmilyar Eski TL) ‘ni müştereken ve müteselsilen, ayrıca münferiden işlemiş ve işleyecek faizi, tazminatı vs. fer’ileri ile birlikte …AŞ’nin talebi halinde, herhangi bir ihtar ve hükme hacet olmaksızın derhal nakden ve defaten ödeyeceğimizi ayrı ayrı, peşinen ve gayri kabili rücu bir şekilde beyan, kabul ve taahhüt ederiz” şeklinde taahhütte bulunduğunu, davalılardan …’ın müştereken ve müteselsilen taahhüt ettiği rakamın sadece 100.000 TL değil bu miktara isabet eden işlemiş ve işleyecek faizler, tazminat ve sair fer’iler olduğunu, davalı müşterek ve müteselsil borçlu …’ın, taahhüt ettiği borç miktarı bakımından en azından dava tarihinden itibaren temerrüt halinde olduğunu, bu nedenle dava dilekçelerindeki talepleri doğrultusunda, faiz ödemeye mahkûm edilmesi gerekirken bu şekilde hüküm tesis edilmemiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, zira, kendi temerrüdüne bağlı olarak işleyecek temerrüt faizinin, kuşkusuz, taahhüt belgesinde gösterilen üst sınırın dışında kalacağını, kendi temerrüdünün yasal bir sonucu olarak işleyecek temerrüt faizinin, kefilden herhangi bir sınırla bağlı olmaksızın talep edilebileceğini, mahkemece, davalılardan … aleyhine, diğer davalı şirket aleyhine hükmedilen vekâlet ücreti ile oranlama yapılmak suretiyle, 5.895,90 TL vekâlet ücretine hükmedildiğini, bu hesaplamanın hatalı olduğunu, davalı … bakımından açılan davanın kabulüne karar verilmiş olduğundan bu davalı aleyhine hükmedilecek vekalet ücretinin de Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre, hüküm altına alınan 100.000 TL’ye ilişkin vekalet ücreti olan 10.750 TL olması gerektiğini, böylece davalı … aleyhine hükmedilen vekalet ücretinin eksik hesaplanmasının, ikinci istinaf sebepleri olduğunu, dava 20.10.2017 tarihinde açılmış olmasına rağmen, hükümde dava tarihinin maddi hata yapılmak suretiyle 30.10.2017 olarak yazılmasının da diğer bir istinaf nedeni olduğunu beyanla açıklanan ve re’sen dikkate alınacak olan sair gerekçelerle İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20.12.2018 tarih ve 2017/962 Esas ve 2018/1200 Karar sayılı kararının kaldırılarak esas hakkında talepleri doğrultusunda karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekilinin istinaf başvurusu dilekçesi harç eksikliği nedeniyle dairemizce geri çevrilmiş, ilk derece mahkemesinin muhtırasına rağmen harç eksikliği tamamlanmadığından 18/05/2022 tarihli Ek Kararı ile; ” İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 23/02/2022 tarih ve 2022/328 Esas 2022/281 Karar sayılı ilamı doğrultusunda davalılar vekiline davalı … … San. Tic. Ltd. Şti.yönünden 12.565,57 TL istinaf karar harcı ve 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 200,00 TL istinaf avansını, davalı … yönünden 1.280,82 TL istinaf karar harcı ve 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcını yatırması için çıkarılan ihtarlı tebligatın 29/03/2022tarihinde tebliğ edildiği, muhtırada belirtilen 1 haftalık kesin süreye rağmen davalılar vekili tarafından eksik harcın tamamlanmadığı anlaşılmakla, HMK.nun 344.maddesi gereği davacının istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına ” karar verilmiş, ek karara karşı istinaf başvurusunda bulunulmamıştır.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, akaryakıt bayilik sözleşmesi ve protokolü kapsamında bayiye borç olarak verildiği ve ödenmediği iddia edilen bedelin bayi ve müşterek ve müteselsil borçludan faizi ile tahsili talebine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne, 711.796,80 TL’nin 17.04.2017 tarihinden ve 24.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davalı …’ın sorumluluğunun 100.000 TL ile sınırlı tutulmasına karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı ile davalılar … ve … arasında akaryakıt bayilik ilişkisine esas 16.04.2002 tarihli protokol ve davacı ile davalı şirket arasında 25.11.2004 tarihli … A.Ş. Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi imzalanmış, davalı … 16.04.2002 tarihli taahhütname ile; … A.Ş. ile … arasında akdedilmiş olan akaryakıt bayilik sözleşmesinde kayıtlı her türlü yükümlülüğü bayi ile birlikte müştereken ve müteselsilen üstlendiğimizi, anılan sözleşmenin tatbiki nedeniyle … A.Ş.’nin herhangi bir talebi halinde şirketle birlikte ve ayrıca münferiden bu talebi karşılayacağımızı, …’nin …A.Ş.’ye karşı doğmuş ve doğacak her türlü borcunun 100.000 TL’sini müşterek ve müteselsilen, ayrıca münferiden işlemiş ve işleyecek faizi, tazminatı ve sair ferileri ile birlikte …A.Ş.’nin talebi halinde, herhangi bir ihtar ve hükme hacet olmaksızın derhal nakden ve defaten ödeyeceğimizi ayrı ayrı, peşinen ve gayrikabili rücu bir şekilde beyan, kabul ve taahhüt ederiz.” şeklinde taahhütte bulunmuştur. Davacı vekili dava dilekçesi ile; dava konusu 735.796,80 TL tutarındaki alacaklarının, 711.986,80 TL’sinin protesto gören bononun vade tarihi olan 17.04.2017 tarihinden itibaren, 24.000,00 TL’sinin ise dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte ve davalı …’ın sorumluluğu100.000 TL ve bu tutarın faizi, yargılama gideri ve sair ferileri ile sınırlı tutulmak kaydıyla, davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir. Her ne kadar mahkemece davalı …’ın müşterek ve müteselsil kefil olduğu ve sorumluluğunun 100.000 TL ile sınırlı olduğu kabul edilmiş ise de; davalının verdiği taahhüt niteliği itibariyle bir kefalet değil TBK’nın 201. maddesinde düzenlenen borca katılmadır. Davalı, diğer davalı şirketin davacıya olan borcunun 100.000 TL’lik kısmına faiz ve yargılama giderleri ile birlikte katılmış ve bir yandan da borcun ödeneceği hususunda garanti vermiştir. Davalı davadan önce temerrüde düşürülmemiş olduğundan Mahkemece, 100.000 TL alacaktan dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte sorumlu tutulmasına karar verilmesi gerekirken, sorumluluğunun faiz ve ferileri ile birlikte 100.000 TL ile sınırlı olduğu kabul edilerek karar verilmesi doğru olmamıştır. Davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmüştür. Dava konusu edilen alacak her iki davalıdan müteselsil sorumluluk esasına göre talep edilmiş olup hükmolunan miktarın da müteselsil sorumluluk esasına göre tahsiline karar verilmiştir. Bu sebeple kabul edilen miktar üzerinden tek bir vekalet ücretine hükmedilerek davalı …’ın sorumlu olduğu 100.000 TL’ye göre oranlama yapılarak vekalet ücretinden sorumluluğunun belirlenmesinde usul ve yasaya aykırılık yoktur. Bu nedenle davacı vekilinin davalı … aleyhine hükmedilen vekalet ücretine yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliği’nin davanın açılması başlıklı 36. maddesinde yer alan; “Dava dilekçesi, tevzi bürosu, ön büro veya tevzi işiyle görevlendirilen yazı işleri personeline teslim edilir. Dava dilekçesi, dava harca tabi ise harç ve gider avansı, harca tabi değilse gider avansı tahsil edildikten sonra tevzi edilir ve tevzi formunun bir örneği başvuru sahibine verilir. Tevzi işlemi tamamlandığında, dosya hangi mahkemeye gönderilmiş ise o mahkemenin esas kaydından numara alır ve sistem tarafından aynı anda tevzi formu düzenlenir. Tevzi formu, dava veya işlerin hangi mahkemeye veya hukuk dairesine gönderildiğini gösteren ve başvuru sahibine verilen alındı belgesidir. Tevzi formu, dağıtım yapılan mahkemenin adını, dosyanın esas numarası ile esas numarasının verildiği tarih ve saati, dosya türünü, tarafların ad ve soyadlarını, davanın konusunu ve varsa ilişkili dosya numarasını içerir. Başka yer tevzi bürosundan açılan davalarda da yukarıdaki fıkralar uygulanır. Başka yer tevzi bürosu, ilgili mahkemeye doğrudan tevzi yapar ve teslim aldığı evrakı elektronik ortama aktarır, fizikî evrakı da gecikmeksizin ilgili mahkemeye gönderir. Posta ve havale masrafı düşüldükten sonra, gider avansından kalan miktar ilgili mahkemenin hesabına aktarılır. Dava, dava dilekçesinin tevzi edilerek kaydedildiği tarihte açılmış sayılır.” şeklindeki düzenleme uyarınca dava, dava dilekçesinin tevzi edilerek kaydedildiği tarihte açılmış sayılır. Somut davada davacı vekili davasını Ankara Adliyesi Tevzi Bürosu aracılığı ile açmış, dava dilekçesi üzerine 20.10.2017 tarihi havale edilmiş, harç ve gider avansı bu tarihte yatırılmış ancak Ankara Adliyesi Tevzi Bürosu’nca tevzi formu düzenlemeyip, tevzi formu İstanbul Adliyesi Tevzi Bürosu’nca 30.10.2017 tarihinde düzenlenmiş olduğundan davanın açılış tarihinin gerekçeli karar başlığına 30.10.2017 olarak yazılmıştır. Açıklanan yasal düzenleme uyarınca davanın 20.10.2017 tarihinde açıldığı anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülerek davanın açılış tarihi 20.10.2017 olarak düzeltilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile, mahkemece deliller toplanılmış olup, yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus bulunmadığından HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurulması gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile; İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 20/12/2018 tarih ve 2017/962 Esas – 2018/1200 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle; Davanın KABULÜNE, 711.796,80 TL alacağın 17.04.2017 tarihinden, 24.000 TL alacağın ise dava tarihi olan 20.10.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, davalı …’ın sorumluluğunun 100.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile sınırlı tutulmasına,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Harçlar Yasası uyarınca alınması gerekli 50.262,28 TL karar ve ilam harcından başlangıçta peşin alınan 12.565,57 TL harcın mahsubu ile bakiye 37.696,71 TL harcın, davalı …’ın sorumluluğu 5.123,30 TL sınırlı olmak kaydıyla davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan 31,40 TL başvuru harcı, 12.565,57 TL peşin harç, 4,60-TL vekalet harcı, 218,50-TL davetiye gideri olmak üzere toplam 12.820,07 TL yargılama giderinin, davalı …’ın sorumluluğu 1.742,40 TL sınırlı olmak kaydıyla davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 4-Davacı duruşmalarda kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 43.381,89 TL nisbi vekalet ücretinin davalı …’ın sorumluluğu 5.895,90 TL sınırlı olmak kaydıyla davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarf edilmediği anlaşılmakla; bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 6-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 7-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 44,40 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 8-Davacı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 121,13 TL dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne gidiş- dönüş gideri olmak üzere; toplam 242,43 TL yargılama giderinin, davalı …’ın sorumluluğu 33,95 TL ile sınırlı olmak kaydıyla davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 9-Bakiye gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 10/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.