Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/1276 E. 2022/1056 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1276 Esas
KARAR NO: 2022/1056 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/02/2022
NUMARASI: 2021/502 Esas 2022/99 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 30/06/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin ürettiği bazı tekstil ürünlerinin davalı tarafa satışı dolayısıyla davalı taraftan fatura alacağı bulunduğunu, satış işlemine ilişkin … nolu 285.760,14 TL bedelli, 01.09.2020 tarihli E-Arşiv Fatura ve … nolu 01.09.2020 tarihli imzalı irsaliye evrağı delilleri arasında mevcut olduğunu, fatura alacağına istinaden Kocaeli … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı tarafın sözleşme gereği İstanbul Adliyelerinin yetkili olduğunu belirtmesiyle söz konusu dosya İstanbul … İcra Müdürlüğü’ne gönderilip … Esas numarasını aldığını, ilgili dosya kapsamında gönderilen ödeme emrine ise yine itiraz edildiğini, borçlu taraf, itiraz dilekçesi ile böyle bir borçlarının bulunmadığını iddia ederek takipte belirtilen tüm fer’ileriyle birlikte borca ve yetkiye itiraz ettiğini, itirazın tarafımızca öğrenildiği gün zorunlu dava şartı olan, arabuluculuk başvurusu yapıldığını, süreç tamamlandığını, ancak uzlaşma sağlanamadığını, davalı taraf Kocaeli … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası kapsamında İstanbul Adliyesi İcra Dairelerinin yetkili olduğu yönünde itirazda bulunduğundan huzurdaki davaya konu icra takibi İstanbul … İcra Müdürlüğü’ne tevzi edilmiştir. İstanbul Adliyesinin yetkili olduğu yönünde itiraz eden davalı tarafın, dosyanın İstanbul Adliyesi …. İcra Müdürlüğü’ne tevzi edilmesinden sonra yaptığı yetki itirazı hükümsüz olup kötü niyet taşıdığını, itiraz dilekçesinde taraflar arasında bir sözleşmenin varlığından bahsedildiğini, davalı taraf sözleşmede İstanbul Adliyelerinin yetkili olduğuna dair maddenin bulunduğuna da değindiğini, tacirler arasında düzenlenen sözleşmede belirlenen mahkeme ve ya icra dairesinin yetkisi kesin olduğunu, nedenlerle her açıdan kötü niyetli ve hukuki dayanaktan tamamen yoksun olan yetki itirazının doğrudan reddedilmesi gerektiğini, davalı taraf itiraz dilekçesinde, müvekkile karşı herhangi bir borcu olmadığını ve ayıp ihbarında bulunduklarını belirtildiğini, itirazın kötü niyetli olduğunu, müvekkili satmış olduğu ürünler eksiksiz ve kusursuz olduğunu ayıplı mal iddiası dayanaksız oduğunu, gerekli görülmesi halinde fatura ve ticari kayıtlardan da bu husus ispatlanacağını, borçlu tarafın bütün itirazları borcun ifasını geciktirmek için yapılmış olup kötü niyetli olduğunu davalı / borçlu tarafın amacı alacaklının hakkını sürüncemede bıraktığını açıklanan nedenlerle, borçlu şirketin İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası hakkında yapmış olduğu haksız ve hukuki mesnetten yoksun itirazın iptalini, itiraz üzerine duran takibin devamı ile borç belirlenebilir ve likit olduğundan borçlu(davalı) aleyhine asıl alacağın %20 oranından aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, alacaklara muacceliyet tarihinden itibaren avans faizi işletilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerine tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili şirket adresi Osmaniye İli Düziçi İlçesinde olduğunu, bu husus takip başlatan şirket ile yapılan tüm anlaşmalarda ve sunulan belgelerde yer aldığı gibi vekaletnamemizde de yer aldığını, takip başlatan şirket adresi de İstanbul ilinde olduğunu, davalı adresi gözetilerek öncelikle yetkiye itiraz ettiklerini, davacı yanca daha önce de aynı konuya dair Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesince 01.10.2020 tarih ve 2020/202 nolu Değişik İş Kararı ile müvekkil aleyhine ihtiyati haciz kararı alındığını, bu karar ile takip açılmış ancak tebligat henüz yapılmadan ve takibe ilişkin ödeme emri henüz tebellüğ edilmeden müvekkil şirket banka hesabına haciz konulduğunu bankaya gittiğinde müvekkil şirket yetkilisi öğrendiğini, takipten 09.10.2020 itibariyle haberdar olmakla İ.İ.K uyarınca yasal süresi içinde takibe, borca,yetkiye ve tüm ferilerine itirazlarımız sunulmuş Kocaeli … İcra Dairesi … esas nolu takip dosyasında 09.10.2020 tarihli kararıyla takibi durdurulduğunu, müvekkil şirket ile takip başlatan şirket arasında 16.06.2020 tarihli Prensip İş Sözleşmesi yapıldığını, anılan sözleşmenin ödeme şekli başlıklı bölümünde ön ödemenin % 25 olduğu kalan ödemenin ise inspektor tamamlandığında yapılacağı belirtildiğini, İnspektor raporunda ürünlerin sözleşmeye uygun üretilmediği ve ayıplı olduğu anlaşılmakla takip başlatan tarafından gönderilen ve takibe dayanak olan 01.09.2020 … nolu faturaya anılan nedenlerle itiraz edildiği gibi ayıplı mal ihbarında da bulunulduğunu bu manada sözleşmeye uygun olarak ön ödeme yapıldığını, kalan kısma ilişkin muaccel bir alacak söze konu olmadığı gibi itiraz edilmiş bir faturaya dayanarak takip başlatılması usul ve yasaya aykırı olduğunu açıklanan nedenlerle Usul ve kanuna aykırı olarak açılan davanın reddini, haksız takip ve dava nedeniyle davacı aleyhine müvekkil lehine takip tutarının %20 ‘sinden az olmamak üzere tazminata hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 15/02/2022 tarih ve 2021/502 Esas – 2022/99 Karar sayılı kararında; “….Davacı şirketin adresi Bağcılar/İstanbul olup; davalının şirket merkezi ise Osmaniye ili olduğu davalının yetki itirazında Osmaniye ili mahkemelerini şirket merkezi olarak yetkili olduğunu belirtmesi karşısında ayrıca davacının adresinin İstanbul olduğuna yönelik ifadesi; dava zaten İstanbul mahkemelerinde ikamet edildiğinden yetki itirazını sakatlayacak nispette ikinci bir yetkili yer mahkemesi olarak algılanmamış; bu haliyle taraflar arasında taraf imzalarını taşıyan ve geçerlilik şartlarına haiz bir yetki sözleşmesi bulunmaması, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin ihtilafsız olarak varlığının anlaşılmasına rağmen TBK’nın 89/1 ve HMK’nın 10. maddeleri uyarınca, davanın para alacağına ilişkin bulunması nedeniyle alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinin Bakırköy mahkemelerinin yetki alanında kaldığı anlaşılmakla; davalının yetki ilk itirazının KABULÜ ile OSMANİYE(NÖBETÇİ) ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) yetkili olduğundan bahisle HMK 116/1-a madde yollamasıyla HMK 114 ve 115. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine…”gerekçesi ile, Davalının yetki ilk itirazının KABULÜ ile HMK 116/1-a madde yollamasıyla HMK 114 ve 115. maddeleri uyarınca davanın USULDEN REDDİNE, Mahkemenin yetkisizliğine, HMK 20.maddesi hükmüne göre kararın kesinleşmesinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde ve talep halinde dosyanın görevli ve yetkili OSMANİYE (NÖBETÇİ) ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) gönderilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Dosya kapsamında Mahkeme tarafından verilen gerekçeli karar taraflarına e-tebligat yolu ile tebliğ edildiğini, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, Gerekçeli kararın ilgili kısmında “Davacı şirketin adresi Bağcılar/İstanbul olup; davalının şirket merkezi ise Osmaniye ili olduğu davalının yetki itirazında Osmaniye ili mahkemelerinişirket merkezi olarak yetkili olduğunu belirtmesi karşısında ayrıca davacının adresinin İstanbul olduğuna yönelik ifadesi; dava zaten İstanbul mahkemelerinde ikamet edildiğinden yetki itirazını sakatlayacak nispette ikinci bir yetkili yer mahkemesi olarak algılanmamış; bu haliyle taraflar arasında taraf imzalarını taşıyan ve geçerlilik şartlarına haiz bir yetki sözleşmesi bulunmaması, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin ihtilafsız olarak varlığının anlaşılmasına rağmen TBK’nın 89/1 ve HMK’nın 10. maddeleri uyarınca, davanın para alacağına ilişkin bulunması nedeniyle alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinin Bakırköy mahkemelerinin yetki alanında kaldığı anlaşılmakla; davalının yetki ilk itirazının KABULÜ ile OSMANİYE(NÖBETÇİ) ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) yetkili olduğundan bahisle HMK 116/1-a madde yollamasıyla HMK 114 ve 115. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine” şeklindeki ifadelere yer verilerek Mahkemenin yetkisizliğine karar verildiği ve dava usulden reddedildiğini, verilen bu karar usule, yasaya ve mevzuata aykırılık taşıması sebebiyle taraflarınca kabul edilemez nitelikte olduğunu, Her ne kadar, davalı tarafça, müvekkil ile akdedilmiş bir sözleşmenin varlığından bahsedilmiş olunsa da, davalı taraf sözleşmenin aslını mahkemeye sunamadığını, yetkisizlik kararını kabul etmemekle birlikte, yerel mahkeme, davalı tarafın verilen süreye rağmen, sözleşmenin aslını sunmaması sebebiyle sonradan sunamayacağı ile ilgili ayrıca hüküm kurması gerektiğini, zira söz konusu sözleşmenin var olması, kesin yetkili yerin İstanbul Mahkemeleri olduğu anlamına geleceğini, bu haliyle, dosya kapsamında geçerlilik şartlarını haiz bir sözleşme bulunmadığından davalı tarafın sözleşmeyi dayanak kılarak iddialarda bulunması mümkün olmadığını, Davalı taraf, sunmuş olduğu cevap dilekçesinde yetkisizlik iddiasında bulunmuş olsa da, yetkili mahkemeyi açıkça bildirmediğini, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Yetki İtirazının İleri Sürülmesi başlıklı 19. Maddesi; ” Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.” şeklinde olduğu, mezkur hükümden anlaşıldığı üzere, yetki itirazında bulunan taraf, yetkili olduğunu ileri sürdüğü mahkemeyi açıkça belirtmek zorunda olduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.02.2018 tarih ve 2017/3-1001 E. 2018/245 K. Sayılı kararında; “Yetkinin kamu düzenine ilişkin olmadığı hâllerde ise taraflar yetki sözleşmesi (HMK m. 17) ile başka bir mahkemeyi yetkili kılabileceği gibi bu durumda yetki itirazı ancak ilk itiraz olarak ileri sürülebilir (HMK m. 116/1-a). Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz. Mahkeme, yetkisizlik kararında yetkili mahkemeyi de gösterir. Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hâle gelir. (HMK m.119)” şeklindeki ifadelere, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 14.12.2005 tarih ve 2005/10584 E. 2005/12520 K. Sayılı kararında ise “HUMK’nun 23. maddesi uyarınca mahkemenin yetkili olmadığını iddia eden taraf yetkili mahkemeyi bildirmeye mecburdur. Cevap dilekçesinde mahkemenin yetkisiz olduğu, genel yetki kurallarına göre davalının ikametgahı mahkemesinin yetkili bulunduğu, davalının muamele merkezinin İstanbul’da, şubesinin ise Adana’da olduğu ve bu yerlerde dava açılabileceği belirtilmiştir. Başka bir deyişle iki farklı yer bildirilmiş, ancak bunlardan hangisine dosyanın gönderilmesi istendiği açıklanmamıştır. Bu durumda HUMK’nun 23. maddelerine uygun bir yetki def’inde bulunulmadığının kabulü gerekir. ” şeklindeki ifadelere yer verilerek bu husus belirtildiğini, davalı taraf “şirket adreslerinin Osmaniye ili Düziçi ilçesinde olduğunu, davalı adresi gözetilerek öncelikle yetkiye itiraz ettiklerini” beyan ettiğini, yetkisizlik kararını kabul anlamına gelmemekle birlikte, Düziçi Adliyesi de bulunmakta olup, yerel mahkemenin hangi dayanakla Osmaniye mahkemelerini yetkili kıldığı dahi anlaşılmadığını, davalı taraf kanuni yükümlülüğünü yerine getirmemiş, yetkili mahkemeyi açıkça bildirmediğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, tüm yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, davalının yetki ilk itirazının kabulü ile davanın usulden reddine, dosyanın görevli ve yetkili Osmaniye (nöbetçi) Asliye Hukuk Mahkemesine (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) gönderilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Yetki itirazının ileri sürülmesi” başlıklı 19/2. maddesinde; “Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz” hükmünü içermektedir. Somut uyuşmazlıkta, davalı vekili tarafından verilen cevap dilekçesinde, davalı şirket adresinin Osmaniye İli Düziçi İlçesinde olduğu, takip başlatan davacı şirket adresinin de İstanbul İlinde olduğu, davalı adresi gözetilerek öncelikle yetkiye itiraz edildiği beyanı ile yetinilmiş, yetkili mahkeme ve seçtiği mahkeme belirtilmediğinden usulüne uygun yapılmış bir yetki itirazının bulunmadığı anlaşılmıştır. Mahkemenin kabul ve gerekçesine göre değerlendirme yapıldığında ise; davalı vekilinin cevap dilekçesi ekinde sunduğu, taraflar arasında düzenlenen 16/06/2020 tarihli Prensip İş Sözleşmesinde davacının kaşe ve imzasının olduğu, davalı tarafa ait imza olmasa da, davalı borçlunun icra takibinin başlatıldığı Kocaeli … İcra Müdürlüğüne verilen itiraz dilekçesinde, takip başlatan şirket ile yapılan sözleşmede anılan sözleşmeden kaynaklanan ihtilaflarda İstanbul Mahkemeleri ve İcra Dairelerinin yetkili olduğu, bu manada anılan takip sözleşmeye de aykırı olarak yetkisiz icra dairesinde açıldığı belirtilerek yetki itirazında bulunulması üzerine icra dosyasının yetkisizlik kararı ile İstanbul İcra Müdürlüğüne gönderildiği, ayrıca davalı tarafça verilen cevap dilekçesinin içeriğine göre de bu sözleşmenin davalının kabulünde olduğu ve sözleşmenin inkar edilmediği anlaşılmıştır.HMK. 18/2 Maddesinde; Yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı olarak yapılması, uyuşmazlığın kaynaklandığı hukuki ilişkinin belirli veya belirlenebilir olması ve yetkili kılınan mahkeme veya mahkemelerin gösterilmesinin şart olduğu düzenlenmiş olup somut olayda sözleşmenin yazılı olarak yapıldığı ve sözleşmenin tarafların kabulünde olup inkar edilmediği ve sözleşmede yetkili mahkemenin gösterildiği anlaşılmıştır. HMK’nın 17. m.“Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” Hükmü düzenlenmiştir. Taraflar arasında akdedilen 16/06/2020 tarihli Prensip İş Sözleşmesinin 9 maddesinde; “İş bu sözleşmenin uygulanmasından kaynaklanacak ihtilafların çözümünde İstanbul Mahkemeleri ve İcra Daireleri yetkili olacaktır,” hükmü düzenlenmiştir. HMK. 17 maddesinde, taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça davanın sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılacağı düzenlemesi yer almış olup somut olayda, taraflar tacir olup yetki sözleşmesi geçerlidir. İstinafa konu davanın sözleşme ile kararlaştırılan yetkili İstanbul Mahkemelerinde açıldığı anlaşılmıştır. Bu itibarla mahkemece, davalının yerinde olmayan yetki itirazının reddine karar verilerek davanın esasına geçilmesi ve taraf delilleri toplanarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yetkisizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a3 maddesi uyarınca kaldırılmasına, davanın esası ile ilgili taraf delilleri toplanarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/02/2022 tarih ve 2021/502 Esas – 2022/99 Karar sayılı kararının HMK’ nın 353/1-a3 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 30/06/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-c maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.