Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/127 E. 2023/283 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/127 Esas
KARAR NO: 2023/283 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME: KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/10/2021
DOSYA NUMARASI: 2019/531 Esas – 2021/557 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/02/2023
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 28 Aralık 2015 tarihinde … yetkili bayisi olan … Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti.’den 2015 model … Minibüs … tipinde aracı satış sözleşmesi ile satın aldığını, ticari aracını kullanır iken otomatik orta sürgülü kapısından anormal ses geldiğini fark ettiğini, 13.12.2016 tarihinde yetkili servise başvurduğunu, 4 gün sonra, “araç orta kapısının ayarlandığı, yağlandığı ve ses giderildiği” çözümü ile 16.12.2016 tarihinde aracın kendisine teslim edildiğini, bu tarihten sonra da orta sürgülü kapıda anormal seslerin devam ettiğini, bunun üzerine 03.01.2017 tarihinde … yetkili servisine tekrar götürdüğünü, bu kez, “arka viraj demir lastiğinde sorun olduğu ve yenisi ile değişim yapılarak sesin giderildiği” çözümü ile 8 gün sonra 11.01.2017 tarihinde aracın kendisine teslim edildiğini, ancak otomatik orta sürgülü kapıdan tekrar ses gelmeye başladığını, bu kez 06.02.2017 tarihinde aracını tekrar servise götürdüğünü, yine aynı şekilde 4 gün sonra “sürgülü kapı makarasının yenilenmesi” çözümü ile aracın kendisine teslim edildiğini, arızanın giderilememesi ve bulunamayan çözümler nedeniyle … Genel Müdürlüğüne 05.02.2017 tarihinde faks yolu ile dilekçe verdiğini ve olaya el koymalarını talep ettiğini, ancak bu dilekçesinden bir cevap alamadığını, sadece dilekçesine istinaden müşteri temsilcisinin kendisini aradığını ve kendisini yeniden … yetkili servisine yönlendirdiğini, 20.02.2017 tarihine kadar tatmin edici bir çözüm bulamaması nedeniyle … Genel Müdürlüğüne dilekçe verdiğini, TBK çerçevesinde seçimlik haklarını kullanacağını ve buna bağlı olarak ayıp nedeniyle sözleşmeden döneceğini beyan ettiğini, aracında bu arızanın dışından başkaca da arızalar meydana gelmesi nedeniyle 22.02.2017 tarihinde aracını … yetkili servisine götürdüğünü, yetkili servisin, “aracın uzun süre serviste kalması gerektiğini” söylediklerini, kendisinin, “daha önce de bir çok kez serviste kaldığı, ekonomik olarak zarar gördüğü, bu zararı karşılamaları gerektiğini” beyan ettiğini, ancak cevaben, “ticari araçlarda böyle bir uygulamanın olmadığı?” cevabını aldığını, akşama kadar aracı onarmalarını beklediğini, servis saati sonlarında aracını teslim aldığını, orta kapı sürgülü arızasının dışında aracın normale döndüğünü ve ticari faaliyetlerine devam ettiğini, daha sonra elektrik ve mekanik arızaların devam etmesi üzerine 03.03.2017 t.de aracı tekrar servise götürdüğünü, yine servisten, “aracın uzun süre serviste kalması gerektiği” cevabını aldığını bunun üzerine aracını teslim etmediğini, 06.03.2017 tarihinde iadeli taahhütlü mektup vasıtası ile, ayıptan doğan seçimlik haklarını kullanmak istediğini beyan ettiğini, ancak süresi içinde geri dönüşte bulunulmadığını, yine e-mail yolu ile talebini … Holding Otomotiv direktörü … hanıma ilettiğini, cevaben, “aracın serviste kaldığı gün başına 140,00.-TL ödemede bulunulacağı ve ticari hayatının örselenmemesi yolunda yardım yapılacağı bilgisinin kendisine verildiğini, bunun üzerine 07.03.2017 t.de aracını servise bıraktığını, 28.03.2017 tarihinde, 07.03.2017 t.den başlamak üzere 22 günlük kiralama bedelinin yetkili servis ile mutabık kalınarak 31.03.2017 t.de ödendiğini, bugünden sonra serviste bekletilen süre için herhangi bir ödeme yapılmadığını, 11.04.2017 t. itibariyle 30 iş günü içinde arızaların çözümlenmemiş olduğun beyanla; Aracının aynı özelliklerde olmak kaydı ile yenisi ile değiştirilmesini, aracın arıza onarımı nedeni ile yetkili serviste kaldığı günler başına, ticari faaliyetten kaybı oranında en yüksek temerrüt faizi ile birlikte ödettirilmesine, aracın ticari faaliyette bulunmadığı günleri kapsayan sigorta ve kasko ücretlerinin ödettirilmesine, aracın ruhsatının umumi olması nedeniyle oluşan kaybının ödettirilmesine, kredi borcunun, aracın çalışmadığı günler için ödettirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; … San. A.Ş’ye husumet yöneltilemeyeceğini, uyuşmazlığa konu aracın satıcısının davalı şirket olmadığını, “imalatçı-ithalatçı” konumunda olduğunu, taraflar arasında herhangi bir satım akdi gerçekleşmediğini, aralarında hukuki ilişki bulunmadığını, husumet yönünden davanın reddi gerektiğini, ayıp ihbar süresine riayet edilmediğini, TTK M.23 anlamında ticari satışın söz konusu olduğunu, sürenin hak düşürücü olduğunu, teslim tarihinden itibaren 2 ve 8 günlük süreler içerisinde herhangi bir bildirimde bulunulmadığını, dava konusu araçta üretimden kaynaklanan bir arıza bulunmadığını, davacının seçimlik hakkını onarım yönünde kullandığını, bu hakkından dönüp bedel iadesi talep edemeyeceğini, aracın yenisi ile değiştirilmesi şeklinde bir seçimlik hakkı bulunmadığını, taleplerin iyiniyetli olmadığını, araç bedelini aşan taleplerin her halükarda haksız ve hukuka aykırı olduğunu beyanla davanın reddini talep etmiştir. Davalı … Otomotiv vekili cevap dilekçesinde özetle; Husumet itirazında bulunduklarını, aracın gerekli kontroller ve incelemeler yapıldıktan sonra davacıya ayıpsız şekilde teslim edildiğini, araçtaki şikayetin kullanım hatasından kaynaklandığını, davacının aracı satın aldıktan bir yıl sonra ayıp olduğunu iddia ettiğini, gizli ayıbın söz konusu olmadığını, serviste aracın inceleme ve tamiri yapıldıktan sonra sorunsuz bir şekilde davacıya teslim edildiğini, sorunların aracın kullanım hatasından kaynaklandığını, TBK anlamında ayıptan söz edilemeyeceğini, ayıp ihbarı ve dava açma süresinin zamanaşımına uğradığını beyanla davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 22/10/2021 tarih ve 2019/531 Esas – 2021/557 Karar sayılı karar ile; “……Dosya, tarafların kararlaştırdıkları satış bedeli gözetilmeksizin, satış tarihi itibariyle gerçek ayıpsız rayiç değeri ile ayıplı haldeki rayiç değeri ayrı ayrı değerlendirilerek, bu iki değerin birbirine bölünmesi suretiyle elde edilecek oranın satış bedeline uygulanması suretiyle nispi metod yöntemi yönünden ek rapor alınmak üzere bilirkişi heyetine tevdi edilmiş olup, bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiştir.Dosya, tazminat kalemleri yönünden hesaplama yapılmak üzere hesap uzmanı bilirkişisine tevdi edilmiş olup, bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiştir.Dosya, taraf vekillerinin itirazları doğrultusunda ek rapor alınmak üzere hesap uzmanı bilirkişisine tevdi edilmiş olup, bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiştir.Tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde; davacının davalı …’dan … marka ticari araç satın aldığı, aracı servis aracı olarak kullandığı, 17/09/2020 tarihli bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen raporda aracın keşif sırasında 141.652 km bulunduğu, sürgülü kapı hariç ayıbın devam etmediği, ancak araçta bu durumun aracın kullanım konforunu etkilediği , benzer bir araçla değiştirilmesinin bu aşamada uygun olacağı ancak tespit sırasında aracın 141.652 km ye gelmiş olduğu dikkate alındığında bu durumun hem araç yönünden hem de hakkaniyete uygun olmayacağı belirtildiği, 6098 sayılı TBK’nin 219.maddesinde; ”Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.” şeklinde düzenleme yer aldığı, davacının aracı servis aracı olarak ticari faaliyette kullandığı, sürgülü kapıdaki ayıbın devam ettiği, bu durumun aracın kullanım konforunu etkilediği raporda belirtilmekle aracın kullanım amacı düşünüldüğünde söz konusu ayıbın davacının araçtan beklediği faydayı önemli ölçüde azalttığından aracın ayıpsız yenisi ile değiştirilmesine karar verilmiş, maddi tazminat hesabı yönünden bilirkişinin hesaplamasında aracın serviste kaldığı tarih olarak 13/12/2016 ve 29/09/2018 tarihleri hesaplamaya katılmış ise de davacının ıslah dilekçesini vermiş olduğu 05/06/2018 tarihine kadar olan süre aracın serviste kaldığı süre olarak kabul edilmiş, bu durumda aracın 32 gün( 13.12.2016/16.12.2016 -4 gün, 03.01.2017/11.01.2017 -9 gün,06.02.2017/10.02.2017 -5 gün,22.02.2017/22.02.2017 -1 gün,03.03.201/03.03.2017-1 gün ,25.04.2017/05.05.2017 -11 gün, 14.12.2017/14.12.2017 -1 gün,) serviste kaldığı kabul edilmiş, davacının … Ltd.Şti ile arasında yapmış olduğu tedarikçi sözleşmesi kapsamında aylık 6.048,00TL üzerinden anlaşıldığı günlük (6.048/30) 201,60 TL den 32*201,60 =6.451,2‬0TL kazanç kaybı olduğu, davacının … İnşaat A.Ş ile aralarında servis taşımacılığı sözleşmesi yapıldığı, anlaşmaya göre günlük 140 TL den anlaşıldığı , serviste kaldığı süre zarfında hafta sonu gün sayısının 4 olduğu bu sürede okul servisi taşımacılığı yapamayacağından 32-4 = 28 gün üzerinden yapılan hesaplamada 3.920 TL kazanç kaybı olduğu, davacı sözleşmeye aykırı davranıldığı iddiası ile 10.000,00TL cezai işlem uygulandığını iddia etse de buna dair bir ödeme yapıldığını ispatlayamamış, davacının vergi, sigorta ve araca ait ödenen kredi miktarını tazminat olarak talep etmiş ise de bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi bu kalemler ticari iş ve işlemleri gereği mutat yapılması gereken masraflar olup, tazminat hesaplamasında dikkate alınmamış olup , davacının toplamda 10.371,2‬ TL (6.451,20+3.920) kazanç kaybı olduğu , davacının aracın serviste kaldığı günlere ilişkin olarak davalının 22 günlük kiralama bedeli olarak 3.080,00TL yi ödediği kabul etmekle, bu bedelin mahsubu sonucu 7.291,20TL maddi tazminatın ,aracın 28.12.2015 tarihinde alındığı, garanti süresinin teslim tarihinden itibaren 3 yıl olduğu,garanti süresi içinde yapılan ve garanti kapsamına giren ayıplara ilişkin ihbarın süresinde yapılmış sayılacağı,garanti belgesini düzenleyenin davalı … Otomotivin de sorumlu olduğu kabul edilmekle, davalılardan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçeleri ile; ” Davanın KISMEN KABULÜ ile, Davacıya ait 2015 model … motor, … Şase nolu … transit minibüs marka, … plaka sayılı aracın davalılara iade edilmek koşulu ile ayıpsız yenisi ile değiştirilmesine, 7.291,20TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan alınıp davacıya verilmesine, Fazlaya ilişkin talebin reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili ile davalıların vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İlk Derece Mahkemesi 22/12/2021 tarihli tavzih kararı ile; 1-Davalı vekilinin tashih talebinin kısmen kabulü ile, “… SAN. A.Ş.” şeklinde belirtilen şirket unvanının “… SAN A.Ş.” olarak tashihine, 2- ”Misli ile değişim ”şeklinde tavzih talebinin reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
A) DAVACI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİNDE ÖZETLE; Müvekkilinin 28.12.2015 tarihinde davalı … şirketi yetkili bayisi olan diğer davalı… Şirketinden ‘’…’’ tipi ticari araç satın almakla araçtaki gizli ayıplar dolayısıyla müvekkilinin aracı defalarca servise götürmek zorunda kaldığını ve serviste azami tamir süreleri aşılarak müvekkilinin servisçilik faaliyetine dayalı ticari hayatının bittiğini, müvekkilinin maddi zararının tazmini amacıyla aracın benzeri ile değiştirilmesi ve müvekkilinin ayıp dolayısıyla uğramış olduğu ticari ve sair zararlarının davalılardan tahsili talebiyle bu davayı açtıklarını, yapılan ilk yargılama nihayetinde verilen karara karşı yaptıkları istinaf başvurusu sonucunda yerel mahkemenin 04/07/2018 tarih ve 2017/396 Esas – 2018/467 sayılı kararının İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nin 20/11/2019 tarih ve 2018/1648 Esas 2019/1632 Karar sayılı ilamıyla kaldırılarak, davanın mahkemenin 2019/531 esasına kaydolduğunu, bu defa yerel mahkemece yapılan yargılama nihayetinde dosyadaki belgeler göz ardı edici şekilde hukuken eksik karar verildiğinden hakkın ifası mağduriyetin giderilmesi maksatlı İstinaf talebiyle başvuru yapmakta olduklarını, Öncelikle, yerel mahkemece dosyaya sundukları birebir emsal Yargıtay kararlarına uygun biçimde ” 17/09/2020 tarihli bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen raporda …davacının aracı servis aracı olarak ticari faaliyette kullandığı, sürgülü kapıdaki ayıbın devam ettiği, bu durumun aracın kullanım konforunu etkilediği raporda belirtilmekle aracın kullanım amacı düşünüldüğünde söz konusu ayıbın davacının araçtan beklediği faydayı önemli ölçüde azalttığından aracın ayıpsız yenisi ile değiştirilmesine karar verilmiş” gerekçesiyle aracın misliyle değişim talepleri kabul olmuşsa da tazminat taleplerinin büyük oranda reddine karar verilmesini kabul etmediklerini, Yerel Mahkemenin tazminat taleplerini gerekçesiz şekilde reddetmesinin hukuka aykırı olduğunu, Bilirkişi raporunun sahte belgelere istinaden hazırlanması ile birlikte, bilirkişi tarafından tespit edilen zarar tespit değerinin, oluşan ticari zararlarının çok altında kalmış olması nedeniyle ıslah ettikleri maddi değerlere havi müvekkilinin ticari zararlarının aşağıda olduğu gibi olduğunu, Araçta gizli ayıbın varlığı ve dava konusu işin ticari iş kapsamında olması nedeniyle, 31.03.2017 tarihinden ( müvekkili aracı servise 07.03.2017 tarihinde teslim etmişse de davalı şirketçe boşta geçen süreye ilişkin müvekkilinin zararı 31.03.2017 tarihinde ödendiğinden bu tarihi başlangıç aldıklarını ) duruşma tarihi olan 04.07.2018 tarihi arası için aracın ayıp dolayısıyla ticari faaliyetten mahrum kaldığı sürede oluşan ticari zarar talebi olarak, – Müvekkilinin, …- … ismiyle servisçilik yapmakla … İnşaat A.Ş. ile aralarında öğrenci taşıma anlaşması yapıldığını, anlaşma gereği müvekkilinin öğrencileri taşıması karşılığında günlük 140,00 TL’nin ( müvekkilinin ayda 22 gün servis çekmekte olduğunu ) bu şirketçe müvekkiline ödenmekte olduğunu, (01.02.2018 tarihli beyan dilekçeleri EK-4te, Ücret Sözleşmesi) Her ne kadar müvekkilinin aracından dolayı toplam 460 günlük kaybı görünse de; 09 Haziran 2017 – 18 Eylül 2017 tarihleri arasındaki Yaz tatili, 22 Ocak 2018-05 Şubat 2018 tarihleri arsında yarıyıl tatili, 23 Nisan 2017 Çocuk Bayramı, 01 Mayıs 2017 işçi bayramı, 19 Mayıs Spor bayramı, 01 Ocak 2018 yılbaşı, 23-24 Nisan 2018 Çocuk Bayramı, 19 Mayıs Spor bayramı olmak üzere toplam, toplam 122 gün çalışılmayan süre dikkate alındığında, çalışılan 460-122=338 gün için 140 TLx338 =47.320,00 TL’nin, – Müvekkilinin, …- … ismiyle servisçilik yapmakla … Ltd. Şti. ile aralarında personel taşıma anlaşması yapıldığını, anlaşma gereği müvekkilinin personel taşıması karşılığında aylık 6.048,00 TL’nin bu şirketçe müvekkiline ödenmekte olup, 6.048,00 TLX 15 AY= 90.720,00TL’nin (01.02.2018 tarihli beyan dilekçeleri EK-5te ,Fatura) – … A.Ş. tarafından aracın ayıplı olması nedeniyle müvekkilimin servise çıkamaması gerekçesiyle cezai şart olarak 10.000,00 TL (01.02.2018 tarihli beyan dilekçeleri EK-6, 15.03.2017 tarihli cezai şart ödemesi tutanağı) müvekkili tarafından ödemesi yapıldığı için 10.000,00 TL’nin de ilave edilmesiyle; Talepleri 1.000,00 TL olduğundan iş bu alacağı 147.040,00 TL daha ıslah etmiş olduklarını, Aracın ayıp dolayısıyla ticari faaliyetten mahkum kaldığı sürede araca ait müvekkili tarafından ödenen zorunlu trafik sigortası ve kasko ücreti talebi olarak, Müvekkilinin davalı şirketten ayıba karşı sorumluluğunu ifa etmemesi dolayısıyla bu davayı açmaya zorunlu bırakılarak müvekkilinin araçtaki ayıp dolayısıyla serviste bulunması hasebiyle araçtan fayda elde edememesine rağmen araca ait ZMMS ve kasko ücretlerini ödemek zorunda kalarak maddi zarara uğradığını, (01.02.2018 tarihli beyan dilekçeleri EK-7, ZMSS ve Kasko sigorta ödemelerini gösterir belge) -29.12.2015 başlangıç tarihli ZMSS ödemesi (01.02.2018 tarihli beyan dilekçeleri EK- 8) -26.05.2016 başlangıç tarihli servis araçları koltuk ferdi kazasig.zeyl.(01.02.2018 tarihli beyan dilekçeleri EK-9) – 29.12.2016 başlangıç tarihli ZMMS ödemesi (01.02.2018 tarihli beyan dilekçeleri EK-10) -08.11.2016 başlangıç tarihli KASKO ödemesi (01.02.2018 tarihli beyan dilekçeleri EK-11) olmak üzere; talepleri 100,00 TL olduğundan iş bu alacağı 13.125,86 TL daha ıslah etmiş olduklarını, Aracın ayıp dolayısıyla ticari faaliyetten mahrum kaldığı sürede müvekkilince araç kaynaklı ticari iş dolayısıyla muhasebeciye ve Vergi dairesine ödenen vergi ve sair ücret talebi olarak, Müvekkilinin, davalı şirketin ayıba karşı sorumluluğunu ifa etmemesi dolayısıyla bu davayı açmaya zorunlu bırakılarak müvekkilinin araçtaki ayıp dolayısıyla serviste bulunması hasebiyle araçtan fayda elde edememesine rağmen araca bağlı ticari hayatının durduğunu, faaliyetini yapamaz hale gelmişse de araç kaynaklı ticari iş dolayısıyla muhasebeciye ve Vergi dairesine ödenen vergi ve sair ücretler dolayısıyla müvekkilinin ticari faaliyet yapamamasına rağmen bu yönde de zararı oluştuğunu, (01.02.2018 tarihli beyan dilekçeleri EK-12, Muhasebe ve vergi ücreti ödemeleri) 5035 S.K. göre Damga Vergisi ödemeleri *33,90 TLX 15 AY = 508,50 TL STOPAJ ödemeleri: 336,00 TL Aylık 128,00 TL muhasebe ücreti anlaşılmış (01.02.2018 tarihli beyan dilekçeleri EK- 13 ) * 128,00 TLX 15 AY =1.920,00 TL İşletme defteri ücreti ödemesini gösteren belge (01.02.2018 tarihli beyan dilekçeleri EK-14) 450,00 TL Talepleri 500,00 TL olduğundan iş bu alacağı 2.714,50 TL daha ıslah etmiş olduklarını, Aracın ayıp dolayısıyla ticari faaliyetten mahrum kaldığı sürede araca ait ödenen kredi miktarının tahsili talebi olarak, *1.001,00 TL(Aylık kredi tutarı)X15 AY= tatili , yarıyıl tatili, resmi dini bayram tatili ve hafta sonu tatil günlerinin hariç tutulduğunu ) =15.015,00 TL Talepleri 1.001,00 TL olduğundan iş bu alacağı 14.014,00 TL daha ıslah etmiş olduklarını, Yukarıda belirttikleri alacaklarına ilişkin olarak toplam davayı 176.894,36 TL daha ıslah ettiklerini, Dosyaya sunulan 23.02.2021 tarihli kök rapor ve ek raporlar doğru olmayan iş emri belgelerine göre hazırlandığından bilirkişi raporunun da doğru hazırlanmadığını, 23.02.2021 tarihli Bilirkişi raporu sayfa 2 de ” 17.09.2020 tarihli bilirkişi raporundaki tabloya göre dava konusu araç serviste 45 gün kaldığı anlaşılmaktadır.” denmişse de bilirkişinin raporuna dayanak aldığı 17.09.2020 tarihli bilirkişi raporu sayfa 5 te ” İŞ EMRİLERİNİN DÜZENLENMESİNDE GEREKEN ÖZEN GÖSTERİLMEMİŞTİR!” denmekle halihazırdaki bilirkişi raporunun eksik inceleme sonucu hatalı tanzim edildiği hususunun sabit olduğunu, bilirkişi raporunda tabloda belirtilen … ve … numaralı iş emirlerinin gerçeği yansıtmadığını, zira müvekkilin aracını 07.03.2017 tarihinde aracını servise teslim ettikten sonra aracını hiç teslim almadığını, bilirkişinin hesaplama yaparken dikkate aldığı … numaralı iş emrinin müvekkilin aracına değil … model … plakalı araca ait olduğunu, davalı tarafça sunulmuş farklı tarihli iş emirlerine bakıldığında aracın hep aynı km de olduğunu görmekte olduklarını, aslında bunun bile aslında aracın servisten hiç çıkmadığını, davalı tarafça farklı farklı tarihlerde iş emri ve aracın teslim tutanağı düzenlendiğini göstermekte olduğunu, zaten davalı tarafça sunulan hiçbir evrakta müvekkilin aracı teslim aldığına dair imza da bulunmadığını, öte yandan; – 02.03.2021 tarihli dilekçe EK-1 de sundukları … nolu iş emrinde aracın servise teslim tarihi 27.03.2017 iken; müşteriye teslim tarihinin 25.03.2017 gözükmekte olduğunu, bu durumun dahi iş emirlerinin gerçeğe aykırı düzenlendiğinin ispatı olduğunu, ne var ki bilirkişi raporundaki tabloda ise … nolu iş emrinde 03.03.2017 tarihinde aracın servise teslim edildiği ve yine aynı tarihte müşteriye teslim olunduğunun belirtildiğini, – 02.03.2021 tarihli dilekçe EK-2 de sundukları 2 adet … nolu iş emirlerinde aracın servise ve müşteriye teslim tarihlerinin farklı olup iş emirlerinin gerçeğe aykırı düzenlendiğinin tartışmasız olduğunu, 07.03.2017 – 05.05.2017 döneminde aracın serviste olduğu hususunun dikkate alınmamasına itiraz ettiklerini, Davalı tarafça 05.05.2017 tarihinde dava konusu aracın müvekkile teslim edilmek istendiğine, ancak müvekkilin hangi hukuki gerekçeyle kabul etmediğine ilişkin 05.05.2017 tarihli dilekçelerini dava dosyasına sunduklarını, davalı şirketçe yukarıdaki fıkrada açıkça belirtildiği üzere kötü niyetli ve gerçeğe aykırı şekilde aynı iş emri numaralı farklı tarihli teslim formlarının düzenlendiğini, müvekkili de bu durumu anlayınca davalı şirketin hukuki hakkına engel teşkil edici bu davranışına karşı aracı servisten almaktan imtina ettiğini, tüm bunlar değerlendirildiğinde dava konusu araç 07.03.2017 tarihinde servise teslim edildikten sonra 05.05.2017 tarihine kadar hiç alınmadığı hususunun ortaya çıkmakta olduğunu, Davalı … Şirketi’nin 26.06.2018 tarihli ”Islaha İtiraz” dilekçesi sayfa 1 in sonunda ” dava konusu araç için araç servise getirildikten sonra aracın servise teslim formu düzenlenmiş ve davacıya teslim edilmiştir.ancak araç üzerinde teknisyenler ve … mühendisliği tarafından incelemeler devam ettiğinden bu süre zarfında garanti onayı hakkında bildirim yapılmadığından iş emri kartı sistemde kendiliğinden kapanmıştır.”demekle haklılıklarının ispat olunduğunu, Netice itibarıyla yerel mahkeme her ne kadar misliyle değişim taleplerine ilişkin olarak kanun ve içtihatlara uygun şekilde kabul kararı vermişse de yukarıdaki gerekçelerle aracın ayıplı olması dolayısıyla müvekkilinin servisçilik faaliyetini yapamaması dolayısıyla müvekkilinin tazminat talebini büyük oranda reddetmesine itiraz ettiklerini beyanla; Açıklanan ve re’sen dikkate alınacak nedenlerle; Eksik incelemeye dayalı Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22.10.2021 tarih ve 2019/531 E – 2021/557 K sayılı davanın kısmen kabulüne dair ilamının ortadan kaldırılıp tazminat taleplerinin ıslah dilekçelerindeki gibi tam kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
B) DAVALI … TİC. LTD. ŞTİ. VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİNDE ÖZETLE; Yerel Mahkemenin 22/10/2021 tarihli kararının, usul, yasa ve örnek içtihatlara aykırı olduğunu, ortadan kaldırılmasına ve neticeten haksız davanın tüm talepler yönünden reddine karar verilmesi gerekmekte ve talep olunmakta olduğunu, Usule ilişkin olarak; Davacının dava dilekçesi ile ileri sürdüğü iddia ve taleplerin haksız, dayanaksız ve hukuka aykırı olduğunu, hiçbir surette kabul manasına gelmemekle birlikte, dava konusu olayda müvekkil şirkete husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığını, dolayısıyla işbu davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini ve talep edildiğini, Huzurdaki davanın öncelikle müvekkil firma açısından husumet yönünden reddi gerektiğini, Davacının, … marka,2015 model, … şase nolu, … plakalı aracı 28.12.2015 tarihinde müvekkil şirketten satın aldığını, Müvekkili firmanın, satışa sunduğu tüm araçlarda gerekli bakımları, testleri ve kontrolleri yapıp araçları hasarsız ve ayıpsız bir şekilde satmakta olduğunu, davacının aracında da gerekli tüm kontroller ve incelemeler yapıldıktan sonra davacıya aracın ayıpsız şekilde teslim edildiğini, davaya konu araçta ayıp olarak nitelendirilecek maddi bir hasar ya da eksiklik söz konusu olmadığı gibi, üretimden kaynaklanan bir ayıp da bulunmadığını, Davacının aracında ayıp olduğu iddiasını kabul etmemek kaydıyla, müvekkil şirketin aracı üreten veya ithal eden firma olmadığını, müvekkil şirketin sorumlu tutulmasının hukuken mümkün olmayıp, davanın müvekkil şirket bakımından husumet yönünden reddi gerektiğini ve talep edildiğini, Esasa ilişkin olarak; Davacının dava dilekçesi ile ileri sürdüğü iddialar ve taleplerin haksız, dayanaksız ve hukuka aykırı olduğunu, davaya konu araçta ayıp olarak nitelendirilebilecek maddi bir hasar ya da eksiklik söz konusu olmadığı gibi araçta herhangi bir ayıp da bulunmadığını, Dava konusu araçta gizli ayıp olduğu hususunun kabulünün mümkün olmadığını, müvekkil şirket tarafından davacıya ait aracın tüm kontrollerinin yapılıp, tesliminin sağlandığını, kabul etmemekle birlikte araçtaki davacının şikâyetinin kullanıcı hatasından kaynaklanmakta olduğunu, Davacının aracı aldıktan 1 yıl sonra aracındaki hataların ayıp olduğunu iddia etmekte olduğunu, davacının bu süre zarfında araçtan yararlanmaya devam ettiğini, aracın ayıpsız teslim edildiğini, gizli ayıp söz konusu olmadığını, kaldı ki davacının dava dilekçesine ek olarak sunduğu iş emir kartlarından da görüleceği üzere davacının tüm şikayetlerinin müvekkil şirket tarafından giderilip davacıya teslim edilmiş olduğunu, davaya konu araçta ayıp olarak nitelendirilecek maddi bir hasar ya da eksiklik söz konusu olmadığı gibi, üretimden kaynaklanan bir ayıp da bulunmadığını, Davacının aracındaki şikayetlerle ilgili olarak müvekkil şirkete aracını getirdiğinde dava dilekçesinde bahsettiği üzere aracın uzun süre serviste kalıyor olmasının araçtaki hasarın tespit edilebilmesi ile alakalı olduğunu, kaldı ki müvekkilin aracındaki şikayetin tespiti için … San.A.Ş. Servis Mühendisliğinden gelen bir ekibin de aracı incelediğini, inceleme ve tamir sonrasında ise aracın davacıya sorunsuz bir şekilde teslim edildiğini, Davacının dava dilekçesinin 5.maddesinde bulunamayan çözümler nedeniyle … Genel Müdürlüğüne fax çektiğinden bahsettiğini, ancak bulunamayan çözüm söz konusu olmadığını, müvekkil şirketin davacı aracını hangi şikayetle getirirse getirsin gerekli tamiratı yapıp aracı sorunsuz bir şekilde davacıya teslim ettiğini, bu durumun davacının dava dosyasına sunmuş olduğu iş emri kartlarında da mevcut olduğunu, sorunların ortaya çıkmasının davacının aracı kullanmasındaki hatadan kaynaklanmakta olduğunu, Yerel mahkemenin 22.10.2021 tarihli kararı ile “aracın ayıpsız yenisi ile değiştirilmesine” karar verdiğini, yerel mahkeme tarafından verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, kabulünün mümkün olmadığını, Dava konusu araçta ayıp olduğunu kabul etmemek kaydıyla, Yerel Mahkemenin 22.10.2021 tarihli kararı ile, “Davanın kısmen kabulü ile, davacıya ait 2015 model … motor, … şase nolu … marka, … plaka sayılı aracın davalılara iade edilmek koşulu ile ayıpsız yenisi ile değiştirilmesine” karar verdiğini, Yerel Mahkeme tarafından dava konusu aracın “yenisi ile değiştirilmesine” hükmedilmiş olmasının usul, yasa ve örnek içtihatlara aykırı olduğunu, kararın kabulünün mümkün olmadığını, Araçta herhangi bir ayıp olmamakla birlikte, Borçlar Kanunu madde 227 hükmü gereğince alıcının seçimlik haklarından birisini kullanabileceğini, MADDE 227 – Satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hallerde alıcı, aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir: 1. Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme. 2. Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme. 3. Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme. 4. İmkan varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme. Kanun maddesinde açıkça anlaşılacağı üzere tanınan seçimlik haklar arasında, “satılanın ayıpsız bir misli ile değiştirilmesini isteme” yer almakta olduğunu, bu nedenle yüksek mahkeme kararının bozulması gerektiğini, Dava konusu araçta herhangi bir ayıp söz konusu olmadığını, bu nedenle yerel mahkeme tarafından aracın ayıpsız yenisi ile değiştirilmesine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, kararın kabulünün mümkün olmadığını, Davacının aracı aldıktan 1 yıl sonra aracındaki hataların ayıp olduğunu iddia etmekte olduğunu, davacının bu süre zarfında araçtan yararlanmaya devam ettiğini, gizli ayıp söz konusu olmadığını, aracın 0 km ile ayıpsız teslim edilmiş olup, keşif sırasında 141.652 km’de bulunmakta olduğunu, davacının dikkat ve özen yükümlülüğünü yerine getirmediğini, aracı hor kullandığını ve bunun sonucunda kullanıma bağlı problemler ortaya çıktığını, davaya konu araçta ayıp olarak nitelendirilecek maddi bir hasar ya da eksiklik söz konusu olmadığı gibi, üretimden kaynaklanan bir ayıp da bulunmadığını, Ayıba karşı tekeffül borcunu düzenleyen BK 219 maddesi uyarınca ayıptan söz edilebilmesi için, ayıp sonucunda şeyin değerinin veya elverişliliğinin önemli surette azalması veya tamamen ortadan kalkması gerektiğini, doktrinde de malın ayıplı sayılabilmesi için ayıbın önemli olması, şeyin değerinin ve elverişliliğinin önemli surette azalması veya tamamen ortadan kalkması gerektiği, önemsiz ayıplardan dolayı ise satıcının sorumlu tutulamayacağı hususunun kabul görmekte olduğunu, huzurdaki davada dava konusu araçta iddia edilen problemin aslında üretimden kaynaklı bir arıza olmadığı, aracın kullanımını etkileyen ve araçtan fayda sağlanmasının önüne geçen bir durum olmadığından davacının aracında ayıp olarak nitelendirilebilecek bir husus söz konusu olmadığını, arz edilen tüm hususlar beraber değerlendirildiğinde ayıplı malın şartlarının gerçekleşmediği hususunun çok açık şekilde görüleceğini, bu sebeple davacının seçimlik haklarını kullanacak bir durum söz konusu olmadığını, işbu nedenle huzurdaki davanın haksız ve hukuki mesnetten yoksun olarak ikame edilen davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, Dava konusu araçta ayıp olduğunu kabul etmemek kaydıyla, davacının seçimlik hakkını onarım yönünde kullandığını, bu nedenle bedel iadesi talep edemeyeceğini, Borçlar Kanunu madde 227 hükmü gereğince alıcının seçimlik haklarından birisini kullanabileceğini, MADDE 227 – Satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hallerde alıcı, aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir: 1. Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme. 2. Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme. 3. Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme. 4. İmkan varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme. Davacının, dava konusu aracı tamir için müvekkil şirkete bıraktığından Borçlar Kanunu kapsamında seçimlik haklarından ücretsiz onarım hakkını kullandığını, aracın onarıldıktan sonra davacıya teslim edilmiş olup, halihazırda araçta herhangi bir sorun bulunmadığını, bu sebeple davacının başka bir seçimlik hak kullanmasının mümkün olmadığını, Seçimlik hakların, yenilik doğurucu nitelikte olup, bir kez kullanıldıktan sonra bu haktan dönmenin mümkün olmadığını, seçimlik hakkını onarım yönünde kullanan davacının, bu hakkından dönüp aracın yenisiyle değişimini talep etmesinin haksız ve hukuka aykırı olup, reddedilmesi gerektiğini, Dava konusu araçta ayıp olduğunu kabul etmemek kaydıyla, davacının misli ile değişim seçimlik hakkını kullanmasının iyi niyet kurallarına aykırı olduğunu, orantısızlığa sebep olduğunu, hakkaniyet ilkesi gözetilerek çoğun içinde azın da bulunduğu kuralı dikkate alınarak davacının misli ile değişimine yönelik talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, Araçta ayıp olduğunu kabul etmemek kaydıyla, dosya kapsamında yer alan 17/09/2020 tarihli bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen raporda “aracın keşif sırasında 141.652 km de bulunduğu, sürgülü kapı hariç ayıbın devam etmediği, ancak araçta bu durumun aracın kullanım konforunu etkilediği, benzer bir araçla değiştirilmesinin bu aşamada uygun olacağı ancak tespit sırasında aracın 141.652 km ye gelmiş olduğu dikkate alındığında bu durumun hem araç yönünden hem de hakkaniyete uygun olmayacağı”nın belirtildiğini, Dava konusu araçta ayıp olduğunu kabul etmemek kaydıyla, Yerel Mahkeme tarafından verilen aracın yenisi ile değiştirilmesi kararının hakkaniyete aykırı olduğunu, kararın kabulünün mümkün olmadığını, Bunların yanı sıra davacının dosya kapsamındaki tüm dilekçelerinde olduğu gibi istinaf başvuru dilekçelerinde de müvekkilinin ticari itibarını zedeleyen iftira boyutunda ithamlarda bulunduğunu, bu ifadelerinin savunma hududunu aşmakta ve hukuka aykırılık teşkil etmekte olduğunu, Davacı cevaba cevap dilekçesinde araç onarımı ile ilgili belgelerde müvekkilinin oynama yaptığı iddiasının gerçeğe aykırı olduğunu, böyle bir şey mümkün olmadığını, müvekkilinin köklü bir firma olup, senelerdir … San bayiliği yapmakta olduğunu, müvekkilinin itibarını zedeleyen bu ifadeler için davacı hakkında dava ve şikayet haklarını saklı tuttuklarını beyan ettiklerini, Müvekkil şirkette Aracın Servise Teslim Formunun, müşteri aracını servise getirdiğinde düzenlenip müşteriye verilen bir form olduğunu, sonrasında tüm işlemlerin yapıldığını gösteren formun; araca yapılacak işlemler bittikten yani araç müşteriye teslim edilecek hale geldikten sonra Aracın Müşteriye Teslim Formu-Kapanış adı altında düzenlendiğini, iki formun birbirinden farklı olduğunu, birinin müşteri aracı getirdiğinde şikâyetlerinin anlatıldığı form olup diğerinin ise tüm tespitler yapılıp işlemler yapıldıktan sonra düzenlenen form olduğunu, dava konusu araç için servise getirildikten sonra Aracın Servise Teslim Formu düzenlediğini ve davacıya teslim edildiğini, ancak araç üzerinde teknisyenler ve … Mühendisliği tarafından incelemeler devam ettiğinden bu süre zarfında garanti onayı hakkında bildirim yapılamadığından iş emri kartının sistemde kendiliğinden kapanmış olduğunu, bunun üzerine tekrar iş emri kartı açıldığını ve davacının aracında gerekli tamiratların yapıldığını, yapılan işlemleri gösterir son form olan Aracın Müşteriye Teslim Formu-Kapanış formunun dosyaya sunulmuş olduğunu, davacının ıslah dilekçesinde bahsettiği ve sahtecilik yapıldığını iddia ettiği ek olarak sunduğu formun Aracın Servise Teslim Formu olduğunu ve bunu dava dosyasına davacı yanın sunduğunu, açıklandığı üzere herhangi bir sahtecilik söz konusu olmadığını, Yerel Mahkeme tarafından maddi tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğunu, kararın kabulünün mümkün olmadığını, Araçta kazanç kaybı söz konusu olmadığını, bu nedenle yerel mahkeme tarafından verilen kararın hukuka aykırı olup, kararın kabulünün mümkün olmadığını, Davacının aracı müvekkile teslim ettikten sonra kendisine 22 günlük kira bedeli ödendiğini, bunun sonrasında araç üzerinde teknisyenler ve … Mühendisliği tarafından incelemeler yapıldığını, aracın tamir edildiğini ve 05.05.2017’de teslime hazır hale geldiğini, ancak davacının kötü niyetli olarak aracı teslim almaktan kaçındığını, bu sebeple kararın kaldırılması gerektiğini, Bununla birlikte davacının hakkı olmadan talep ettiği vergi, sigorta ve araca ait ödenen kredi miktarının, bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi ticari iş ve işlemleri gereği mutat yapılması gereken masraflar olup, tazminat hesaplanmasında dikkate alınmamasına karar verilmesinin hukuka uygun olduğunu, kararın bu kısmına itiraz etmediklerini, Davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini ve talep olunduğunu, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 12. maddesinin uyarınca “Kanunlarda veya taraflar arasındaki sözleşmede daha uzun bir süre belirlenmediği takdirde, ayıplı maldan sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile, malın tüketiciye teslim tarihinden itibaren iki yıllık zamanaşımına tabidir.” şeklinde olduğunu, araçta ayıp olduğunu kabul etmemekle birlikte, davanın zamanaşımı yönünden reddi gerektiğini, Borçlar Kanunu’nda da satıcının ayıplı maldan sorumluluğunu düzenleyen m.231’de bu durumun açıklandığını, İlgili maddenin; ” Madde 231- Satıcı daha uzun bir süre için üstlenmiş olmadıkça, satılanın ayıbından doğan sorumluluğuna ilişkin her türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile, satılanın alıcıya devrinden başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. ” şeklinde olduğunu, Davacının dava dilekçesi ile ileri sürdüğü iddialar ve taleplerin haksız, dayanaksız ve hukuka aykırı olduğunu, hiçbir surette kabul manasına gelmemekle birlikte, ayıp ihbar sürelerine uyulmadığını, Davaya konu aracın ticari olması ve buna bağlı satış sözleşmesinin de ticari satıma dayanması nedeniyle, işbu uyuşmazlığın çözümünde uygulanacak olan Türk Ticaret Kanunu’ nun 23/c maddesi uyarınca, davacı tarafın dava konusu araçta üretimde kaynaklı olduğu iddiasında bulunduğu ayıplara ilişin olarak 2 ve 8 günlük ayıp ihbar sürelerine ve ayıp ihbarının süresi içerisinde noter kanalıyla yapılması gerekliliği hususlarına uygun davranmamış olmasının, davanın reddini gerektirdiğin, zira TTK’da düzenlenen ayıp ihbar sürelerinin hak düşürücü nitelikte olup, tarafların itirazına gerek olmaksızın Mahkemece re’sen dikkate alınması gerektiğini, Yargıtay 19. H.D.’nin, 06.03.2012 tarih ve 2011//11768E. 2012/3550K. sayılı kararında “Ticari satıslarda satılan malın ayıplı olması halinde satıcının ayıba karsı tekeffülü hükümlerinin uygulanabilmesi için gereken ayıp ihbar süreleri TTK.’nun 25/3 maddesinde düzenlenmistir. Anılan yasa hükmüne göre, Emtianın ayıplı oldugu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı 2 gün içinde keyfiyeti satıcıya bildirmeye mecburdur. Açıkça belli degil ise alıcı emtiayı teslim aldıktan sonra 8 gün içinde muayene etmeye veya ettirmeye ve bu muayene neticesinde emtianın ayıplı oldugu ortaya çıkarsa, haklarını muhafaza için keyfiyeti bu müddet içinde satıcıya bildirmeye mecburdur. Mahkemece somut olay bakımından iddia edilen ayıbın niteligi ve ayıp ihbar süreleri ile ilgili araştırma ve inceleme yapılmadan ve bu hususlar üzerinde durulup tartısılmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması dogru görülmemistir.” gerekçesiyle yerel mahkemenin kararını bozduğunu, Yargıtay 19. H.D.’nin, 07.01.2014, 2013/18422E. 2014/680K. sayılı kararının; “Taraflar tacir olup, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın 25/3. maddesinde öngörülen ayıp ihbar süreleri üzerinde durulup değerlendirilmeden ve bu konuyla ilgili olarak servis kayıtları getirtilip incelenmeden eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru değildir.” şeklinde olduğunu, Araçta ayıp olduğunu kabul etmemekle birlikte davacının aracında var olduğunu iddia ettiği arızalar kullanımla tespit edilecek nitelikte olsa bile davacının, müvekkiline süresinde ve usulüne uygun bir ayıp ihbarında bulunmadığını, davanın hak düşürücü süre yönünden de reddi gerektiğini, Açıklanan nedenlerle, öncelikle, davacının tüm iddia ve taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiğini ve talep olunduğunu, Açıklanan ve re’sen tespit olunacak nedenlerle; Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/531 E.- 2021/557 K. sayılı dosyasında verilen 22/10/2021 tarihli kararın ortadan kaldırılmasına, bozulmasına, neticeten davanın tüm talepler yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C) DAVALI… A.Ş. VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİNDE ÖZETLE; Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22.10.2021 tarih ve 2019/531E.- 2021/557K. sayılı kararının aleyhe olan kısımlarının kaldırılması ve davanın bütünüyle reddine karar verilmesi gerektiğini, Gerekçeli kararda belirtilenin aksine, … Otomotiv Sanayi A.Ş.ye husumet yöneltilemeyeceğini, Müvekkili … Otomotiv San. A.Ş.nin davacı ile arasında herhangi bir satım akdi bulunmadığını, diğer yandan satıcı ile üretici ya da ithalatçının müteselsil sorumluluğunun sadece 6502 Sayılı Kanun’da tüketiciler lehine düzenlendiğini, dava konusu uyuşmazlıkta ise 6502 sayılı Kanun’un uygulama alanı bulamayacağını, ayrıca, anılan müvekkil şirket ile davacı arasında herhangi bir hizmet akdi de bulunmadığını, bu itibarla gerekçeli kararda belirtilenin aksine imalatçı olan söz konusu müvekkil firmanın müteselsil sorumluluğuna gidilemeyeceğinden, davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, Diğer taraftan, işbu davada, uygulanacak olan TBK m.227 hükmünde, seçimlik hakların sadece satıcıya yöneltilebileceğinin belirlenmiş olup, Yerel Mahkemenin kanaatinin aksine üretici/ ithalatçının sorumluluğundan bahsedilmediğini, Bu itibarla, müvekkil şirketin taraf olmadığı bir sözleşmenin konusunu teşkil eden maldaki ayıp iddiasından dolayı sorumlu tutulmasının hukuken mümkün olmayıp, davanın her halükârda husumet yönünden müvekkil şirket … Otomotiv San. A.Ş. lehine reddi gerektiğini, Yerel mahkeme müvekkil şirketin sorumluluğuna gitmek için Ticari Garanti Şartlarına atıfta bulunmakta ise de, aynı Ticari Garanti Şartları gereği Davacının araç değişimi talep hakkının bulunmadığını gözden kaçırmakta olduğunu, … Garanti ve Servis Kılavuzunda belirtildiği üzere, satın alınan … aracın ticari veya mesleki amaçlı kullanılması halinde, “Ticari Garanti Şartları”nın (Bkz. 10.07.20217 Dilekçemiz Ek) geçerli olacağını ve malın garanti süresi içinde, gerek malzeme, gerekse montaj ve tasarım hatalarından dolayı arızalanması halinde, işçilik masrafı, değiştirilen parça bedeli ya da başka herhangi bir ad altında hiçbir ücret talep edilmeksizin tamirinin yapılacağını, Ticari garanti kapsamında, müvekkil şirketin, sadece aracın ücretsiz onarımından sorumlu olup, ticari bir satım söz konusu olduğu için, işbu davada davacının, aracı satın alırken kabul etmiş olduğu ticari garanti esasları gereği hiçbir zaman için araç değişimi talep etme hakkı bulunmadığını, bununla birlikte, dava konusu araçta hukuki anlamda bir ayıp bulunmadığı üzere müvekkil şirketin sorumluluğuna gidilmesinin de esasen mümkün olmadığını, Garanti süresi içinde ihbarda bulunulmuş olmasının, ayıp ihbar süresine riayet edilmiş olduğu anlamına gelmediğini, Dava konusu aracın ticari olması sebebiyle, satım işleminin TTK md. 23 anlamında “ticari satış” sayılmakta, buna bağlı olarak satımdan kaynaklanan ve hak düşürücü süre niteliğinde olan ayıp ihbar sürelerinin de TTK m. 23/1-cye tabi bulunmakta olduğunu, ilgili hükme göre, alıcının ayıp ihbar sürelerinin açık ayıplarda 2, açıkça belli olmayan ayıplarda ise 8 gün olup, bu sürelerin teslimden itibaren başlamakta olduğunu, ayrıca açıkça belli olmayan ayıplarda, alıcının malı teslim aldıktan sonra 8 gün içinde incelemek, incelettirmek ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa haklarını korumak amacıyla durumu bu süre içinde satıcıya ihbar etmekle yükümlü olduğunu, bu ihbar, sekiz günlük süre içinde yapılmaz ise, alıcının malı ayıp ile kabul etmiş sayılacağını, Somut olayda davacının müvekkile teslim tarihinden itibaren başlayan 2 ve 8 günlük süreler içinde herhangi bir bildirimde bulunmadığını, iddia edilen ayıp nedeniyle müvekkil firmaya belirlenen süre içinde bildirim yapılmadığından ve ayıp ihbar süreleri de hak düşürücü süreler olduğundan davanın reddi gerektiğini, TTK m.23/1-cde belirtilen sürelere riayet edilmemiş olan somut olayda Yerel Mahkemenin garanti süresinde ayıp ihbarında bulunulmuş olduğunu kabul etmesinin, söz konusu TTK hükmünün göz ardı edilmesi anlamına gelmekte olduğunu, Dava konusu araçta üretimden kaynaklanan ayıp bulunmadığı gibi, varlığı iddia edilen şikâyetlerin onarımla giderilmiş olduğunu, Dava konusu araçta bir ayıp bulunmamakla birlikte, davacı tarafından bildirilmiş şikâyetlerin garanti yükümlülükleri kapsamından müvekkil şirket tarafından onarımla giderilmiş olduğunu, dava konusu araç ile 08.12.2017 tarihinde keşif sırasında yapılan 20 dakikalık test sürüşünde de hiçbir soruna rastlanılmadığı hususunun teyit edildiğini, bu hususun 08.01.2018 tarihli Bilirkişi Raporunda ve 16.04.2020 tarihli Bilirkişi Ek Raporu ile 17.09.2020 tarihli Bilirkişi Raporunda da belirlenmiş olup, buna rağmen aksi yönde hüküm kurulmasının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, Davacının, iddia ettiği sorun nedeniyle seçimlik hakkını, aracın onarımı yönünde kullandığını, seçimlik hakların, yenilik doğurucu nitelikte olup, bir kez kullanıldıktan sonra bu haktan dönmenin hukuken mümkün olmadığını, Gerçekten doktrinde de, yenilik doğuran hakların sadece bir defa kullanmaya müsait haklar olduğu, muhatabın da hakkın kullanılması ile birlikte meydana gelen yeni hukuki durumun kesin olduğuna güvenebileceği, onun bu hususta korunmaya layık bir menfaati olduğu, bu nedenle bir kez kullanılan yenilik doğuran hakkın, beyanın muhataba varmasından sonra geri alınmasının ve tekrar hakkın kullanılmasından önce mevcut olan hukuki duruma dönülmesinin kural olarak mümkün olmadığı hususlarının savunulmakta olduğunu, (Buz, V., Yenilik Doğuran Haklar, Ankara 2005, s.256-257.). Yargıtayın vermiş olduğu bozma yönündeki kararında da, “….Meydana gelen bu arızanın imalat hatasından kaynaklandığı ve gizli ayıp olduğu, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu ile sabittir. Ancak davacı tercih hakkını onarım yönünde kullandığı için, 4822 sayılı Yasa ile değişik 4077 sayılı THKHnun 13/3 maddesi ile Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 14.maddesindeki bedel iadesi şartları oluşmamıştır. Davacı ancak onarım bedeli olan 3.365,84-TLnin tahsilini isteyebilir. Mahkemece araç bedelinin de tahsiline karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir” (Bkz. Cevap Dilekçemiz EK-1, Yargıtay 13.HDnin 5.12.2011 tarih ve 2011/2178E., 2011/18007K. sayılı kararı) şeklinde belirtilmiş olduğunu, Somut olayda da, davacının seçimlik hakkını onarım yönünde kullanarak tükettiğini, bu sebeple araç değişimine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Bir an için sürgülü kapıya ilişkin şikâyetin devam ettiği varsayılacak olduğunda da bunun hukuki anlamda ayıp teşkil etmediği ve bu şikâyet bakımından aracın ayıpsız misli ile değişimine hükmedilmiş olmasının yerleşik Yargıtay içtihadı uyarınca haksız ve hakkaniyete aykırı olduğunu, Ayıba karşı tekeffül borcunu düzenleyen TBK m.219 uyarınca ayıptan söz edilebilmesi için, ayıp sonucunda şeyin değerinin veya elverişliliğinin önemli surette azalması veya tamamen ortadan kalkması gerektiğini, gerçekten öğretide de, ” satım akdinde kastedilen tahsis ve kullanma yönü bakımından onun değerini veya elverişliliğini kaldıran veya azaltan bir eksiklik bulunmalıdır” (Tandoğan, H., Borçlar Hukuku, Özel Borç İlişkileri, Cilt I/1 s. 166) denilmekte olduğunu, bu açıdan malın değeri düşmediği ve kullanılmaya elverişliliği etkilenmediği sürece, bir özürden bahsetmenin mümkün bulunmadığını, doktrinde malın ayıplı sayılabilmesi için ayıbın önemli olması, şeyin değerinin veya elverişliliğin önemli surette azalması veya tamamen ortadan kalkması gerektiği, önemsiz ayıplardan dolayı ise satıcının sorumlu tutulamayacağı hususlarının ifade edilmekte olduğunu, (Tandoğan, H., a.g.e. s. 173). Somut olayda bir an için sürgülü kapıya ilişkin bir aksaklık olduğu varsayılsa dahi, bu aksaklığın giderilmesi mümkün olmayan bir teknik sorun yahut çözümsüzlük teşkil etmediği, kaldı ki 16.07.2020 tarihinde gerçekleştirilen keşif itibariyle aracın 141.652 km kullanılmış olduğu, bu sebeple halihazırda kullanılmakta olan aracın kullanılmaya elverişliliğinin etkilenmediği, dolayısıyla hukuken ayıptan söz edilemeyeceği hususlarının ortada olduğunu, 08.10.2020 tarihli dilekçelerinde de belirttikleri gibi, dava konusu aracın en son 02.10.2018 tarihinde 53.728 km’ de iken servis hizmeti almış olduğunu, aracın 16.07.2020 tarihinde gerçekleştirilen keşif tarihinde 141.652 km’ de olduğu hususunun 17.09.2020 tarihli Bilirkişi Raporunda açıkça belirtilmiş olduğunu, başka bir deyişle, en son servis hizmeti sonrası yaklaşık 90.000 km süresince ticari amaçlı araçtan faydalanılmaya devam edildiğini, ayrıca hükme esas alınan 17.09.2020 tarihli Bilirkişi Raporunda keşif esnasında araçta sorun olmadığı, sürgülü kapının ise sadece kullanım konforunu etkilediği, başka bir deyişle aracın kullanımına engel teşkil etmediği hususunun raporlandığını, Sürgülü kapının, düzenli her bakım ile ayar ve kontrollerinin yapılması gereken hareketli bir parça olduğunu, uzun süreli faydalanma için bakım ve onarımların uzmanı kişilerce zamanında yapılması gerektiğini, aksi halde sorun olmasının kaçınılmaz olduğunu, bu süre içerisinde dava konusu aracın nerede ve nasıl bakım-onarımlarının yapıldığının belli olmadığını, davacı tarafın müvekkil şirket yetkili servislerinden bu hususta herhangi bir talebi olmadığı için de üretim ve/veya eksik yapılan bir onarım veya giderilemeyen bir sorundan teknik olarak söz edilmesinin mümkün olmadığını, kaldı ki konforun etkilenmesinin de kişiden kişiye değişen göreceli bir kavram olduğunu, Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07.06.2017 tarihli kararında, “…Ayıbın öneminin aracın kullanımına ve beklenen faydaya bir etkisinin olmaması, aracın ayıplı ve ayıpsız değeri arasındaki farkın araç bedeli nazara alındığında azlığı yani karşılıklı menfaatler dengesi ile hukukun temel prensibi olan hakkaniyet kuralları değerlendirilerek ayıp nedeni ile bedel indirimi veya tüketicinin diğer seçimlik haklarını kullanıp kullanmayacağının tespit edilmesi zorunludur. Somut olay, yukarda belirtilen ilke ve kurallar ışığında aracın bagaj kapağında 1500 TL değerindeki boyama işlemi değerlendirildiğinde ayıp nedeni ile bedel indirimine karar verilmesi gerektiği kabul edilmelidir.” demiş olduğunu, Yargıtay 13. H.D.’nin, 16.11.2017 tarih ve 2015/18628E.-2017/11243K., s.lı. kararında da bu hususu bir kez daha ortaya koymakta olduğunu (Ek-1), Somut olayda halihazırda kullanılmakta olan ve varlığı iddia edilen şikâyetlerin ücretsiz onarımla değer kaybı olmaksızın giderilmiş olan ve sürgülü kapıya ilişkin şikâyetin aracın kullanımını engellemediği ve sadece konforu etkilemesi ihtimali bulunan araçta, davacının talebinin araç değişimi şeklinde kabul edilmesinin TMK m.2ye aykırılık teşkil ettiği, yerleşik Yargıtay kararları doğrultusunda hakkaniyet ilkesine göre karar verilmesi gerektiği hususlarının açık olduğunu, Gerçekten de, müvekkil şirket yetkili servislerinden bakım ve onarım hizmeti almadan ticari amaçlı sorunsuz faydalanılmaya, kullanılmaya devam edilmiş olan bir araçta üretimden kaynaklı bir sorundan bahsedilmesi ve araç değişimine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu,Herhangi bir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davanın kabulüne ve araç değişimine karar verilmiş olan bu davada aracın her türlü borçtan ve takyidattan ari bir şekilde iadesine ilişkin hüküm kurulmamış olmasının hukuka aykırı olduğunu, Yargıtay’ın 13.06.2013 tarihli kararı ile “… Ayıplı olduğu gerekçesiyle iadesine karar verilen aracın mülkiyeti engelleyen sınırlandırılmalardan arındırılmış olarak davalıya iadesi gerekir. Öyle olunca mahkemece bu husus gözetilerek davaya konu araç üzerinde rehin şerhi bulunup bulunmadığı kesin olarak saptandıktan sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanlış değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir” gerekçesiyle Yerel Mahkemenin kararını bozduğunu, 30.9.2015 tarihli bir Hukuk Genel Kurul Kararında da, araç üzerinde rehin bulunup bulunulmadığının incelenmesi gerektiğini belirttiğini (Ek-2, Yargıtay 13. HD. 13.06.2013 tarih ve 2012/20135E. 2013/16057K. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 30.9.2015 tarih ve 2014/13-114E. 2015/2023K. sayılı kararı), Mahkemece araç değişimine karar verilmiş olan bu davada, ayrıca dava konusu aracın her türlü borçtan ve takyidattan ari bir şekilde iade edilmesi gerektiği hususunun hükümde açıkça ifade edilmiş olması gerekirken bu hususun ihmal edilmiş olmasının hükmün kaldırılmasını gerektirdiğini, Dava konusu aracın ayıplı olduğunun kabulü anlamına gelmemekle birlikte, TBKda, ayıp iddiasına bağlı seçimlik haklar arasında, malın ayıpsız misli ile değişimi veya sözleşmeden dönerek satış bedelinin iadesinin yer almakta olduğunu, kanun maddesinin açık olup, davacıya tanınmış olan seçimlik hakkın aracın ayıpsız misli ile değimi veya satış tarihindeki bedel iadesi olup, ayıpsız yenisi ile değişimi talebinin söz konusu madde kapsamında düzenlenmediğini, nitekim Yerel Mahkemenin 22.12.2021 tarihli Ek Kararında da ayıpsız yenisi ile değişimden anlaşılması gerekenin ayıpsız misli olduğunu açıkça belirttiğini, Davacının talep ettiği maddi tazminatın, şartları oluşmadığından kabul edilmesinin mümkün bulunmadığını, zira TBK m.49daki esaslar göz önünde tutulursa kusura dayanan haksız fil sorumluluğunun gündeme gelebilmesi ve maddi tazminat talep edilebilmesi için dört şartın kümülatif olarak bir arada bulunması gerektiğini, buna göre hukuka aykırı bir fiil, bu fiille kişiye verilen zarar, fiili işleyen kişinin kusuru ve son olarak zarar ve fiil arasında uygun nedensellik bağı koşullarının bir arada bulunması gerektiğini (Oğuzman-Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 2012, C.2, s.12), Belirtildiği üzere, somut olayda, dava konusu araçta üretimden kaynaklanan bir ayıp bulunmamakta olup, müvekkil firmanın hukuka aykırı bir eylemi bulunmadığını, somut olayda müvekkil şirketin dava konusu şikâyetlerden sorumlu olmadığı dikkate alındığında, hukuka aykırı bir eylemi bulunmayan müvekkilinin maddi zarar iddiasına muhatap kılınmasının hukuken mümkün olmadığını, Somut olayda müvekkil şirketin kusuru söz konusu olmadığından ortada, müvekkil şirketin maddi tazminat ödemekle yükümlü tutulmasını gerektirecek kusurlu bir durum/ illiyet bağı da bulunmadığını, Kaldı ki, malın bedelini aşan taleplerin tacirlere göre daha katı korunmakta olan tüketiciler bakımından bile 6502 s.lı.kanun kapsamı dışında tutulmuş olmasına karşın müvekkil şirketin müşteri memnuniyeti kapsamında ve davacının mağdur olmaması için aracın serviste kaldığı süreye ilişkin olarak 3.080,00-TLlik bir ödeme yaptığını, bu itibarla araç bedelini aşan taleplerin kabul edilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu beyanla; Yukarıda ve önceki beyanlarında açıklanan nedenlerle, kamu düzeninden olan hususlar ve resen gözetilecek unsurlar da dikkate alınmak suretiyle, Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 22.10.2021 tarih ve 2019/531E.- 2021/557K. kararının aleyhe olan kısımlarının kaldırılması ve yeniden yargılama yapılarak davanın bütünüyle reddine karar verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dairemizin 20/11/2019 tarih ve 2018/1648 Esas – 2019/1632 Karar sayılı kararımız ile; Tarafların istinaf başvurularının KABULÜ ile; Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/07/2018 tarih ve 2017/396 Esas – 2018/467 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a6 maddesi uyarınca kaldırılmasına ve dosyanın mahkemesine iadesine karar verildiği, dairemiz kararından sonra yapılan yargılama sonucu istinafa konu kararın verildiği anlaşılmıştır.Dava, taraflar arasındaki satım sözleşmesine konu aracın gizli ayıplı olduğundan bahisle, ayıptan ari misli ile değiştirilmesi ile gizli ayıp nedeniyle aracın kullanılamaması nedeniyle uğranılan kazanç kaybının tazmini istemine ilişkindir.Mahkemece, Davanın kısmen kabulü’ne karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili ile davalıların vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı tarafça, davalılardan … A.Ş.’nin ithalatçı diğer davalının satıcı olduğu ticari aracı satın aldığını, satın aldığı tarihten itibaren aracın aynı arızaları vermesi nedeniyle yetkili servise götürdüğünü, yetkili servisçe araçta oluşan arızanın giderildiği belirtilerek aracın teslim edilmesine rağmen söz konusu arızanın tekrar ettiğini, bu şekilde defalarca servise gittiğini, aracın arızasının giderilmediğini, aracın yenisi ile değiştirilmesini davalı …’dan talep ettiğini, talebine yanıt verilmediğini, aracın daha sonra faklı arızalar da verdiğini, araçtan beklediği verimi alamadığını, arızanın gizli ayıptan kaynaklandığını belirterek aracın yenisi ile değiştirilmesini ve serviste kalması nedeniyle ticari aracını kullanamamaktan kaynaklı zararının tazminini talep etmiştir. Davalılardan … TİC. LTD. ŞTİ. ‘nin satıcı, diğer davalının ithalatçı olduğu dava konusu … plakalı,2015 model, … Minibüsün davacı tarafça 28/12/2015 tarihinde 85.027,26 TL. Bedel ile sıfır olarak satın alındığı, aracın henüz garanti süresi içerisinde ve 40.000 km. de 13/12/2016 tarihinde orta kapıdan ses gelmesi, sol önden tıkırtı gelmesi, 40.000 km. Bakımı için yetkili servise götürüldüğü, bu tarihlerden sonrada davacı tarafça araçtaki şikayetler ile 03/01/2017 – 06/02/2017 – 22/02/2017 – 03/03/2017 – 25/04/2017 – 14/12/2017 tarihlerinde de aracın servise götürüldüğü anlaşılmıştır.Mahkemece alınan teknik bilirkişi raporlarında araçtaki arızaların kullanıcı kaynaklı olmadığı, gizli ayıp nitelikteki arızalar olduğu belirtilmiştir. Gizli ayıp, emtianın teslimi sırasında açıkça belli olmayan, ayrıca alıcının yapacağı ya da yaptıracağı muayene ile de anlaşılması mümkün olmayan, zamanla ve malın kullanılması sırasında ancak ortaya çıkacak olan bir ayıptır.Somut olayda, meydana gelen arızanın, kullanıcı hatasından kaynaklanmadığı, aracın üretiminden kaynaklı gizli ayıp niteliğinde olduğu, aracın garanti kapsamı içinde arızalandığından birden çok kez servise götürüldüğünden süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunulduğunun kabulü gerektiği ve davacı iş bu davada TBK 227.m. Uyarınca satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini talep edebilecektir. Davalı üretici/İthalatçı firma … A.Ş. Tarafından husumet itirazında bulunulmuş isede, garanti belgesi üretici tarafından belirlendiği, aracın arıza yaptığında davalılara ait yetkili servise götürüldüğü, bu durumun ayıp ihbarı anlamına geldiği ve ihbarın süresinde olduğunun kabulu gerektiği, dolayısıyla üretim hatasına dayalı gizli ayıbın garanti kapsamında olduğunun kabulü gerektiği, dava konusu aracın garanti süresinin 3 yıl olduğu, aracın satış tarihi olan 28/12/2015 tarihinden itibaren dava tarihine kadar 3 yıllık garanti süresinin dolmadığı, davalı üretici firma … Otomotiv Sanayi A.Ş’ in de, satıcı diğer davalı ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı görülmekle, davalıların husumet yönündeki istinaf sebebinin de yerinde olmadığı anlaşılmıştır. HMK 282 maddesinde “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.” yasal düzenlemesi yer almaktadır. Taraf vekilleri tarafından ileri sürülen istinaf sebepleri yargılama aşamasında verilen itiraz ve beyan dilekçeleri ile de ileri sürülmüş, ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi rapor ve ek raporlarında bu iddialar ve itirazlar değerlendirilmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesince gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu da gözetildiğinde; mahkemenin kabul ve gerekçesine göre taraf vekillerinin mahkemenin kabulüne yönelik tüm istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, davacı vekili ve davalılar vekillerinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesine göre ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Tarafların istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 179,90.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 59,30.TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60.TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince … İnşaat Otomotiv alınması gereken 6.306,27.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan (124,60.TL + 1.452,00.TL=) 1.576,60.TL harcın mahsubu ile bakiye 4.729,67.TL harcın bu davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince … Otomotiv San. A.Ş’den alınması gereken 6.306,27.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 1.576,56.TL harcın mahsubu ile bakiye 4.729,67.TL harcın bu davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 6-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 7-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/02/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.