Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/1255 E. 2023/220 K. 09.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1255 Esas
KARAR NO: 2023/220 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2021/455 Esas – 2022/242 Karar
TARİHİ: 22/03/2022
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/02/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacı ile davalı arasında ticari alım-satım ilişkisi olduğunu, davacı şirketin davalıya farklı tarihlerde et satışı yapmış, bu satış bedellerine ilişkin davacı tarafından düzenlenen 15.02.2021 tarihli … numaralı 498.941,82 tutarlı fatura ve 19.02.2021 tarihli … numaralı 458.598,69 tutarlı faturadan kaynaklanan toplam 957.531,16 TL borcun, faturalar davalıya tebliğ edilmesine rağmen davalı tarafından ödenmemiş olduğunu, alacaklarının tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile 26.03.2021 tarihinde icra takibi başlatılmış, davalının borca itiraz ederek takibi durdurmuş olduğunu, davalı şirketin, icra takibi yapıldıktan sonra 30.03.2021 Tarihinde 498.941,82 TL, 08.04.2021 Tarihinde 458.589,69 TL olmak üzere dava konusu faturaların toplamını davacının hesabına EFT yaparak ödemiş, söz konusu ödemelere rağmen 05.04.2021 tarihinde kötü niyetli olarak borca itiraz etmiş olduğunu, daha sonra taraflarınca İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasına haricen tahsil bildirimi yapılarak, haricen tahsil harcı ödenmiş olduğunu, Davalı tarafın fatura bedellerini ödemesi açıkça borcun varlığı konusunda ikrar niteliğinde olup, davalarının kabulünün gerektiğini, davalı şirketin, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosya borcunun tamamını ödemesi gerekirken sadece fatura bedellerini ödemiş olduğunu, söz konusu icra dosyasında yapılan hesap neticesinde 93.835,00 Bakiye borç bulunmakta olduğunu, İstanbul … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyasına yapılan itirazın iptaline, itiraza uğrayan tüm alacaklar yönünden takibin kaldığı yerden faizi ile birlikte devamına, alacağın likit olması nedeni ile haksız ve kötü niyetle itiraz eden borçlu aleyhine alacağın %20 sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davalı şirket ile davacı arasında tesis edilen ticari ilişkinin herhangi bir sözleşmeye dayanmamakta olduğunu, davalı şirket ve davacı arasında tesis edilen ticari ilişki kapsamında doğan tüm alacak ve borçların, tarafların düzenledikleri cari hareket dökümü ile birlikte kayıt altına alınmış olduğunu, davalı şirketin, davacıdan almış olduğu ürünlerin bedelini ara ödemeler ile gerçekleştirmiş olduğunu, davacının da, davalı şirket ile arasında sürdürmüş olduğu işbu ticari ilişki kapsamında yapılan ara ödemeleri kabul etmiş ve taraflar arasında örtülü bir ödeme ilişkisi kurulmuş olduğunu, ancak iyi niyete dayanan işbu ticari ilişkinin, davacının haksız ve kötü niyetli bir şekilde İstanbul … İcra Müdürlüğü … Esas numaralı dosyası kapsamında davalı şirket aleyhine ilamsız takip başlatması üzerine son bulmuş olduğunu, davacının, hâlihazırda muaccel hale gelmemiş bir alacak adına kötü niyetli bir şekilde ilamsız takip başlatmış olduğunu, davacının, davalı şirketi Kanun hükümleri uyarınca temerrüde düşürmemiş olduğunu, bununla birlikte davacının ilamsız takip başlatmak zorunda kalmadan alacak hakkını yargı mercilerine başvurmak zorunda kalmadan davalı şirketten yapılan ara ödemeler ile elde edebilmekte olduğunu, davalı şirketin, davacı ile olan ticari ilişkisi kapsamında cari hesap hareketlerinden de görüleceği üzere cari hesap kayıtlarına girilen kayıtlara müteakip 25 ila 45 gün gibi kısa bir süre arasında borç ödemesi yapmış olduğunu, davacının bir kere dahi ödeme talebinde bulunmamış yahut herhangi bir ödeme talebi konulu ihtarnameyi davalı şirkete keşide etmemiş, davacının davalıyı temerrüde düşürmemiş ve dolayısıyla alacağın muaccel hale gelmemiş olduğunu, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Borçlunun temerrüdüne ilişkin 117. maddesinde; “Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer” hükmünün havi olduğunu, muaccel olmayan alacağa dayanılarak ilamsız takip başlatılmasına karşı takibe itiraz sebebi olarak kabul edilmesiyle birlikte bu itiraza karşı açılan itirazın iptali davalarının ise dava şartı olarak hukuki yarar yokluğu sebebiyle reddedilmekte olduğunu, takip tarihi 28.03.2021 tarihi olup ödeme emri hâlihazırda davalı şirkete tebliğ olmadan 15.02.2021 tarihli … numaralı 498.941,82-TL tutarlı faturaya konu borca ilişkin ödemenin 30.03.2021 tarihinde, 19.02.2021 tarihli … numaralı 458.598,69-TL tutarlı faturaya ilişkin borç ödemesinin ise 08.04.2021 tarihinde ödeme emri tebliğ olduktan sonra yapılmış olduğunu, davacının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olarak ikame etmiş olduğu davanın reddine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 22/03/2022 tarih 2021/455 Esas – 2022/242 Karar sayılı kararında;”Dava, cari hesap alacağından kaynaklı takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Somut olayda davacı taraf, davalıya farklı tarihlerde et satışı yapıldığı, buna ilişkin düzenlenen fatura bedellerinin bir kısmının ödenmemesi üzerine bakiye alacağın tahsili amacıyla takip başlatıldığını, takibe yapılan itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiş, davalı taraf ise taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığını, tesis edilen ticari ilişki kapsamında doğan tüm alacak ve borçların cari hesap dökümü ile kayıt altına alındığını, davacıdan alınan ürünlerin bedelinin ara ödemelerle gerekleştirildiğini, davacının da bu ara ödemeleri kabul etmesiyle örtülü bir ödeme ilişkisinin kurulduğunu, davacı tarafından herhangi bir ödeme talebinde bulunulmadan yahut herhangi bir ihtarname gönderilmeden temerrüdün gerçekleşmeyeceğini, alacağın muaccel hale gelmediği beyan edilerek hukuki yarar yokluğundan davanın reddini savunmuştur. Buna göre taraflar arasındaki uyuşmazlık, taraflar arasında gerçekleşen alım satım ilişkisi kapsamında tarafların üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirip getirmediği, davacının takip dosyası kapsamında davalıdan bakiye alacağının bulunup bulunmadığı, alacağın muaccel hale gelip gelmediği, davacının dava açmakta hukuki bir yararının bulunup bulunmadığı hususlarında toplanmaktadır. Davaya konu İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasının UYAP kayıtları incelendiğinde; davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine 957.531,16 TL- Asıl Alacak Tutarındaki alacağının, takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek %16,75 avans faizi, icra harç ve giderleri ve avukatlık ücreti ile birlikte tahsili talepli ilamsız takipte bulunulduğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ olduğu, davalı borçlu şirketin borca itiraz etmesi üzerine takibin durduğu ve süresi içerisinde itirazın iptali davası açıldığı görülmüştür.Tarafların bildirmiş olduğu delillerin toplanmasının ardından Mahkememizin 30/11/2021 tarihli ara kararı gereğince tarafların ticari defter ve kayıtları incelenmek suretiyle rapor hazırlanmak üzere dosyamız mali müşavir bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından ibraz edilen 01/03/2022 tarihli raporda özetle;
“IV) İNCELEME TESPİT VE DEĞERLENDİRMELER;1) Taraflar arasında hukuki ihtilaf, Davacı yanın, davalı aleyhine 26/03/2021 tarihinde İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile, 957.531,16 TL Cari Hesap Alacağı için icra takibi başlatması karşısında, davalı yanın takibe itiraz etmesi üzerine çıkmış bulunmaktadır. Davalı yan tarafından ödeme emrinin davalı yana tebliğ tarihi olan 31.03.2021 tarihinden önce 498.941,82 TL, ödeme yapılmış olduğu, ödeme emrinin tebliğ tarihi olan 31.03.2021 tarihinden sonra davalı tarafından (iera dairesine değil) davacı yana icra takibine itirazı olan 05.04.2021 tarihinden sonra, 08.04.2021 tarihinde 458.589,69 TL ödeme yapılmış olduğu, bu ödemelerden sonra cari hesap bakiyesinin sıfırlanmış olduğu, davacı tarafından 957.531,16 TL alacak üzerinden, 21.06.2021 tarihinde icra dosyasında yaptırmış olduğu hesap neticesi faiz, harçlar, masraflar ve vekalet ücreti dahil 98.835 TL tutar için işbu davanın açılmış olduğu görülmektedir.2) Davacı ve davalı yan tarafından incelemeye sunulan Ticari defterlerinin 6102 sayılı TTK. ilgili hükümleri yönünden usulüne uygun tutulmuş olduğu tespit edilmiştir.3) Davacı ve davalı yanın incelenen ticari defterlerinde, icra takip tarihi olan 26/03/2021 tar ariyle, her iki tarafın ticari defterlerine göre de, davacı yanın davalı yandan 957.531,51 TL alacaklı oldukları, ödeme emrinin davalı yana tebliğ tarihi olan 31.03.2021 tarihinden önce 30.03.2021 tarihinde davalı tarafından davacı yana 498.941,82 TL ödeme yapılmış olduğu, bu ödeme yapıldıktan sonra davacının davalıdan 458.589,69 TL alacağının kalmış olduğu, ödeme emrinin tebliğ tarihi olan 31.03.2021 tarihinden sonra davalı tarafından davacı yana icra takibine itirazı olan 05.04.2021 tarihinden sonra, 08.04.2021 tarihinde 458.589,69 TL ödeme yapılmış olduğu, bu ödemeden sonra davacının davalıdan, cari hesap olarak bir alacağı kalmamış olduğu tespit edilmiştir.4)Davacı tarafından davalı yana 2021 yılında toplam tutarı 1.979.498,90 TL olan 4 Adet Fatura düzenlenmiş olduğu, (TABLO.1), davalı yan tarafından ortalama olarak 41 gün vadede bu tutarların ödenmiş olduğu, bu faturaların ve ödeme tutarlarının her iki yan ticari defterinde kayıtlı olduğu tespit edilmiştir.5) Davacı yanın bağlı olduğu Üsküdar Vergi Dairesi Müdürlüğü ve davalının bağlı olduğu Mecidiyeköy Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından Sayın Mahkemeye gönderilmiş cevap yazısı ekleri olan BA BS bildirimlerine göre, tarafların BA BS Bildirimleri arasında bir fark olmadığı tespit edilmiştir.6) Taraflar arasında düzenlenmiş bir sözleşmeye ve davalıyı temerrüde düşürecek bir ihtarnameye dosya içeriğinde rastlanmamıştır.
V)FAİZ; 1. Davacı yan lehine karar alınması durumunda, Davacı yan 3095 sayılı yasaya istinaden icra takip tarihi olan 26/03/2021 tarihinden itibaren asıl alacağına, Davacının takip talebinde belirtmiş olduğu gibi 9616,75 avans faizi talep edebileceği, Sonuç ve kanaatine varılmaktadır. Takdir Sayın Mahkemenize aittir.
VI) SONUÇ;1)Davacı ve davalı yan tarafından incelemeye sunulan Ticari defterlerinin 6102 sayılı TTK. İlgili hükümleri yönünden usulüne uygun tutulmuş olduğu,2)Davacı ve davalı yanın incelenen ticari defterlerinde, icra takip tarihi olan 26/03/2021 tarihi itibariyle, her iki tarafın ticari defterlerine göre de, davacı yanın davalı yandan 957.531,51 TL alacaklı oldukları, ödeme emrinin davalı yana tebliğ tarihi olan 31.03.2021 tarihinden önce 30.03.2021 tarihinde davalı tarafından davacı yana 498.941,82 TL ödeme yapılmış olduğu, bu ödeme yapıldıktan sonra davacının davalıdan 458.589,69 TL alacağının kalmış olduğu, ödeme emrinin tebliğ tarihi olan 31.03.2021 tarihinden sonra davalı tarafından davacı yana icra takibine itirazı olan 05.04.2021 tarihinden sonra, 08.04.2021 tarihinde 458.589,69 TL ödeme yapılmış olduğu, bu ödemeden sonra davacının davalıdan, cari hesap olarak bir alacağı kalmamış olduğu, Hukuki Takdirin Sayın Mahkemenize ait olduğu,3)Davacı tarafından, 26/03/2021 tarihinde İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile 957.531,16 TL- Asıl Alacak için icra takibi yapılmış olduğu, davacı yanın, 21.06.2021 tarihinde, İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasında yaptırmış olduğu hesap neticesi faiz, harçlar, masraflar ve vekalet ücreti dahil 98.835 TL tutar için işbu davanın açılmış olduğu, 4)Taraflar arasında düzenlenmiş bir sözleşmeye ve davalıyı temerrüde düşürecek bir ihtarnameye dosya içeriğinde rastlanmamış olduğu, davacı tarafından davalı yana düzenlenmiş tüm faturaların ortalama 41 gün içinde ödenmiş olduğu, taraflar arasında anlaşılmış vade ile ilgili bir belge görülmemiş olduğu” yönünde görüş ve tespitlerde bulunulduğu, raporun dosya kapsamına uygun, denetime elverişli nitelikte düzenlendiği, hüküm kurmaya elverişli tespit ve değerlendirmeler içerdiği anlaşılmıştır.İtirazın iptali davalarında kural olarak ispat yükü alacaklı olduğunu iddia eden davacı taraf üzerinde ise de ileri sürülen savunmaya göre ispat yükünün yer değiştirmesi söz konusu olabilmektedir. Davalı taraf, alacak henüz muaccel hale gelmeden takip yapıldığını beyan ederek davanın reddini savunmuştur. Buna göre eldeki davada taraflar arasındaki ticari ilişkiyi ve davalıdan talep edilebilecek muaccel bir alacağın bulunduğu hususunda davacı taraf iddialarını ispatla mükelleftir. Bu kapsamda alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; mali raporda yapılan tespitlere göre, davacı ve davalı tarafın defterlerinin usulüne uygun olarak tutulduğu, lehe ve aleyhe delil vasfını haiz olduğu, davacı tarafından davalıya 2021 yılında toplam tutarı 1.979.498,90 TL olan 4 Adet fatura düzenlenmiş olduğu, davalı tarafından ortalama olarak 41 gün vadede bu tutarların ödenmiş olduğu, bu faturaların ve ödeme tutarlarının her iki yan ticari defterinde kayıtlı olduğu, yapılan ödemelerden sonra davacının davalıdan cari hesap olarak herhangi bir alacağının kalmadığı anlaşılmıştır. Kural olarak cari hesaptan doğan alacağa yönelik icra takibi yapılmadan önce mutlaka karşı tarafa muacceliyet ihbarı gönderilmelidir. İhbarın şekline dair kesin bir belirleme yoksa da her iki tarafın tacir olması halinde TTK’nın 18/3.maddesi gereğince ihbarın noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılması gerekmektedir. Eldeki davada ise davacı tarafın takibe konu ettiği alacak talebi cari hesap ilişkisinden kaynaklanmakta olup taraflar arasında düzenlenmiş yazılı bir cari hesap sözleşmesi, taraflar arasında kararlaştırılan bir vade ya da davalıyı temerrüde düşürecek bir ihtarname bulunmamaktadır. Bu kapsamda davacı alacaklının henüz muaccel hale gelmeyen alacağa ilişkin başlattığı takip kapsamında eldeki davayı açmakta hukuki yararın bulunmadığı kanaatine varıldığından davanın hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. “gerekçesi ile, -Davanın hukuki yarar yokluğundan usulden reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, yukarıda esas ve numarası belirtilen dosyada yerel mahkemenin gerekçesinin ” Kural olarak cari hesaptan doğan alacağa yönelik icra takibi yapılmadan önce mutlaka karşı tarafa muacceliyet ihbarı gönderilmelidir.” şeklinde olduğunu; açıklanan gerekçeye göre; davanın hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir, diyerek hüküm kurduğunu; ancak işbu kararın hukuka aykırı olup kaldırılmasının gerektiğini, Somut olayda müvekkili şirketin, davalıya farklı tarihlerde et satışı yaptığını; bu satış bedellerine ilişkin müvekkili tarafından düzenlenen 15.02.2021 tarihli … numaralı 498.941,82 tutarlı fatura ve 19.02.2021 tarihli … numaralı 458.598,69 tutarlı faturadan kaynaklanan toplam 957.531,16 TL borç oluştuğunu; faturaların davalıya tebliğ edildiğini ancak davalı tarafça süresi içinde ödeme yapılmadığını; ancak davalı şirketin icra takibi yapıldıktan sonra 30.03.2021 Tarihinde 498.941,82 TL, 08.04.2021 Tarihinde 458.589,69 TL olmak üzere dava konusu faturaların toplamını müvekkilin hesabına EFT yaparak ödemiş olduğunu; söz konusu ödemelerin borcun ikrarı niteliğinde olmasına rağmen icra dosyasına yönelik masrafları ve faizi ödememek amacı ile 05.04.2021 tarihinde kötü niyetli olarak borca itiraz ettiğini; fakat yerel mahkemece bu hususların değerlendirilmediğini; ortada cari hesap sözleşmesi varmışçasına hüküm kurulduğunu, Taraflar arasında bir cari hesap sözleşmesinin bulunmadığını; bu nedenle yerel mahkemenin dava konusununun cari hesap sözleşmesinden kaynaklanan bir alacakmış gibi değerlendirmesinin tarflarınca anlaşılamadığını; bilindiği üzere 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 89. Maddesinin ilk fıkrasında cari hesap sözleşmesinin tanımı yapılmışken kanun koyucu tarafından aynı maddenin ikinci fıkrasında ‘’Bu sözleşme yazılı yapılmadıkça geçerli olmaz.’’ denildiğini; kanun koyucunun yapmış olduğu bu açık ve net düzenleme ile cari hesap sözleşmesine şekil şartı koymuş olup bu şartın yazılılık olduğunu; kanunda açıkça ifade edildiği üzere cari hesap sözleşmesinin yazılı yapılmadıkça geçerlilik kazanamayacağını ve hukuki sonuç doğuramayacağını; ancak dosyaya sunulmuş bir sözleşme olmadığı gibi davalının da bu yönde bir iddiasının olmadığını; bu nedenle uyuşmazlık konusunun cari hesap sözleşmesi olup olmamasının ve sözleşmenin sonuçları noktasında değil alacağın oluşup oluşmadığı ve ödemelerin yapılıp yapılmadığına ilişkin olduğunu; bu hususlara bilirkişi raporunda değinilmiş olduğunu, alacaklı olduklarının açık bir şekilde ortaya konduğunu; yalnızca müvekkili şirket ve davacı arasında tesis edilen ticari ilişki kapsamında doğan tüm alacak ve borçların, tarafların düzenledikleri cari hareket dökümü ile birlikte kayıt altına alındığını; yerel mahkemece bu hususun sözleşme varmış gibi değerlendirilerek hata yapıldığını; işi sadece bu tür davaları yani ticari uyuşmazlıkları çözmek olan bir mahkemenin TTK’nın açık hükmüne rağmen böyle bir değerlendirme yapmasını heyetin taktirine bıraktıklarını; eğer yerel mahkeme temerrüde düşürülmek gerektiğini kabul ediyorsa bunun sadece faiz için geçerli olduğunu; TBK 117 madde uyarınca ancak ihtarla temerrüt şartı oluştuğunu ve alacağa faiz işlemeye başladığını; yoksa bu durumun alacaklının alacağını isteyemeyeceği anlamına gelmeyeceğini, Nitekim Yargıtay 19. HD., E. 2016/20574 K. 2018/5306 T. 30.10.2018 ve E. 2015/15462 K. 2016/6686 T. 18.4.2016 tarihli kararında da bu hususların belirtildiğini, Sundukları Yargıtay kararlarında da yer aldığı üzere cari hesap sözleşmesi olmadığı durumlarda alacak- borç ilişkisinin araştırılarak karar verilmesinin gerektiğini, Taraflarından borçlu şirket aleyhine 26.03.2021 tarihinde icra takibi başlatıldığını, borçlu şirket tarafından ödemenin icra takibinden 4 gün sonra 30.01.2021tarihinde müvekkili şirkete yapıldığını; icra masraflarının ve faiz hesabının takip açılış tarihine göre hesaplanması gerektiğini; bilirkişi raporunun 4. Kısmında davalı tarafından ortalama 41 gün vadede bu tutarların ödenmiş olduğunun, bu faturaların ve ödeme tutarlarının her iki yan ticari defterlerine kayıtlı olduğunun tespit edildiğini; TBK madde 84’ün ” Borcun tamamı belli ve muaccel ise, alacaklı kısmen ifayı reddedebilir. Alacaklı kısmen ifayı kabul ederse borçlu, borcun kendisi tarafından ikrar olunan kısmını ifadan kaçınamaz. ” şeklinde düzenlendiğini; somut olayda da görüleceğini, davalı tarafın borcu kabul ettiğini ancak ferilerini ödemeden kaçınmak için itiraz yoluna başvurmuş olduğunu ve TBK m. 84’e göre bu borcunu ödemekten imtina edemeyeceğini, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2008/13160 E. 2009/10566 K. Sayılı kararında da icra takip tarihinden sonra yapılan kısmi ödemelerde borçlunun faiz ve masrafları ödemek zorunda olduğunun açıkça belirtildiğini, Dava konusu faturaların e-fatura olup davalıya tebliğ edildiğini ve herhangi bir itiraza uğramadan kesinleştiğini; ayrıca faturaların davalı tarafından kabul edilerek vergi dairesine bildirildiğini; bu durumun dosyaya sunulu BA-BS formlarıyla da sabit olduğunu; dava konusu faturalardan … numaralı olanın 15.02.2021, … numaralı olanında 19.02.2021 tarihinde davalıya tebliğ edilmiş olduğunu, söz konusu borcun muaccel hale geldiğinin açıkça ortada olduğunu, İleri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, yeniden yargılama yapılarak davanın kabulüne yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava taraflar arasındaki açık hesaba dayalı ticari satış ilişkisi kapsamında, bakiye açık hesap bedelinin tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine dair verilen karara karşı davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Dava konusu takip dosyası incelendiğinde, davacının davalı aleyhine 26/03/2021 tarihinde toplam 957.531,16-TL asıl alacağın tahsili amacıyla, ödemelerin önce faiz ve masraflara mahsubu talebiyle icra takibi başlattığı, ödeme emrinin davalıya 31/03/2021 tarihinde tebliğ edildiği, davalının ödeme emrinin tebliğinden önce 30/03/2021 tarihinde davacıya haricen 498.491,82-TL ödeme yaptığı, akabinde 05/04/2021 tarihinde borca itiraz ettiği ve takibin durduğu, borca itiraz akabinde 08/04/2021 tarihinde davacıya 458.589,69-TL daha ödeme yaptığı, böylece davacıya dava tarihinden önce 957.531,16-TL ödeme yapılmış olduğu, davacının haricen tahsil bildirimi ile kapak hesabı talep ettiği, 21/06/2021 tarihli kapak hesabına göre masraf ve faizlerin mahsubu sonucu bakiye 93.835,83-TL bakiye alacak kaldığı, davacının bu bakiye tutar için eldeki itirazın iptali davasını açtığı, dava değerinin de 93.835,83-TL olarak gösterildiği anlaşılmıştır. Davalı tarafça, davacının muaccel olmayan alacağı takip konusu ettiği, açık hesapta bakiye ve ödenmemiş görünen iki faturanın esasında zamanında ödendiği, zira tarafların arasındaki uygulamaya göre tüm faturaların ortalama 25 ila 45 gün arasında ödendikleri savunularak davanın reddi talep edilmiştir.İlk derece mahkemesince taraf delilleri toplanmış, BA-BS formları celbedilmiş olup, yaptırılan mali bilirkişi incelemesi neticesinde, taraflar defterlerinin 26/03/2021 takip tarihi itibariyle birbirleriyle uyumlu oldukları, takibe konu 957.531,16-TL alacağın dayanağını, açık hesaba konu 15/02/2021 tarihli … numaralı 498.941,82-TL tutarlı satış faturası ile 19/02/2021 tarihli … numaralı 458.598,69-TL tutarlı faturanın oluşturduğu, faturaların her iki taraf defterlerinde kayıtlı olduğu, faturalardan ilkinin 31/03/2021, ikincisinin ise 08/04/2021 tarihlerinde ödendikleri, davacının bu ödemeleri doğrudan asıl alacaktan mashup ederek defterlerine kaydettiği, davalının hesap bakiyesini 08/04/2021 tarihi itibariyle sıfırladığı tespit edilmiş, ancak kapak hesabı yapılmadığı anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesi tarafından, davacıya takip tarihinden önce muacceliyet ihbarı gönderilmemesi nedeniyle, henüz muaccel olmayan alacağa dayalı takip başlatmakta ve dava açmakta hukuki yararı olmadığından bahisle dava reddedilmiş ise de; taraflar arasındaki ticari ilişki yazılı bir cari hesap sözleşmesine dayalı değil, açık hesaba dayalı yürütülmekte olup, açık hesap bakiyesinin konusunu oluşturan ve takip tarihi itibariyle ödenmedikleri sabit olan iki adet satış faturasının davalı defterlerinde kayıtlı olduğu, davalının fatura içeriğini oluşturan ürünlerin teslim edilmediğine ilişkin itirazının bulunmadığı, alacağın muaccel olmadığına ilişkin itirazının bulunduğu, TBK’nun 207/2 fıkrası uyarınca aksine sözleşme veya adet bulunmadıkça satıcı ve alıcının borçlarının aynı anda muaccel olacağı, taraflar arasında fatura bedellerinin ne zaman ödeneceğine dair vade kararlaştırılmadığı, dava konusu iki adet fatura dışında davacının davalıya kestiği iki adet fatura daha bulunduğu, bu iki adet faturanın birinin tanzim tarihinden 41 gün sonra, diğerinin ise tanzim tarihinden 28 gün sonra ödendiği, bu iki faturaya dayalı olarak taraflar arasında bu yönde bir teamül olduğu sonucuna ulaşılamayacağı, zira tarafların 2021 yılı öncesinden bakiye bir alacak borç hesapları olmadığı gibi, önceye dayalı ticari ilişkileri bulunduğuna dair de dosyaya delil sunulmadığı, şu halde davalının takip dayanağı açık hesaba konu iki adet fatura bedeli borcunun takip tarihi itibariyle muaccel olduğu, öte yandan davacının davaya tüm takip tutarını değil, yapılan ödemelerden faiz ve masrafların mahsubu sonucu bakiye takip tutarını konu ettiği, bu yönden dava açmakta hukuki yararının bulunduğu, mahkemenin aksi yöndeki gerekçesinin isabetsiz, davacının bu yöndeki istinaf başvurusunun yerinde olduğu anlaşılmıştır. Alacağın muacceliyeti ile borçlunun temerrüdü farklı kurumlar olup, davalıya takipten önce temerrüt ihtarı gönderilmediği, şu halde davalının ödeme emrinin tebliği ile temerrüde düşeceği, ödeme emrinin davalıya 31/03/2021 tarihinde tebliğ ediliği, 30/03/2021 tarihi itibariyle davacıya 498.941,82-TL ödeme yapıldığı, 08/04/2021 tarihi itibariyle ise 458.598,69-TL tutarlı ödeme yapıldığı, davacının takibini kısmi ödemelerin öncelikle faiz ve masraflara mahsubu talebi ile başlattığı, ancak ödemeleri defterlerine asıl alacaktan mahsup edecek şekilde kaydettiği hususları bir bütün halinde nazara alınarak, davacının ödeme emrinin tebliğinden önce yapılan ödeme için temerrüt faizi talep edip edemeyeceği de değerlendirilerek; ödemelerin öncelikle faiz ve masraflara mahsup edilmesi ve öncelikle asıl alacaktan mahsup edilmesi şeklinde ihtimalli kapak hesabı yapılması, her iki ihtimale göre davacının dava tarihi itibariyle bakiye takip alacağı mevcut ise miktarının tespiti, alacak mevcut ise hangi ihtimale göre yapılan hesabın esas alındığı da gerekçelendirilerek sonuca gidilmesi gerekirken, davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi yerinde olmamıştır. Yukarıda izah edilen gerekçelerle davacının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın kaldırma kararı doğrultusunda mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun usulen KABULÜ ile; İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/03/2022 tarih ve 2021/455 Esas – 2022/242 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 80,70 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde, avansı yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 09/02/2023 tarihinde HMK’nın 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.