Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/1240 E. 2022/1045 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1240 Esas
KARAR NO: 2022/1045 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2021/763 Esas
TARİH: 26/05/2022
TALEP: İhtiyati tedbir
KARAR TARİHİ: 23/06/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı … arasında; Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi ve eki niteliğinde Protokoller, Ariyet Sözleşmesi, Cari Hesap Sözleşmesi, Otomasyon, Oto yakıt Kredi TP Sözleşmesi akdedilerek, davalı Şirket’e, … Mahallesi … Bulvarı Erzin Hatay adresinde, akaryakıt bayiliği hakkı ve işletmeciliği verildiğini, taraflar arasında akdedilen protokol’ün 5.4’üncü maddesi uyarınca, akaryakıt işletmeciliği yapabilmesi ve bayilik faaliyetini eksiksiz gerçekleştirebilmesini teminen, müvekkili tarafından, davalıya, teslim tesellüm tutanağında belirtilen malzeme ve teçhizatların teslim edildiğini, taraflar arasında akdedilmiş olan bayilik sözleşmesi ve eki niteliğindeki tüm protokollerin süresi sonunda sona erdiğini, müvekkili şirket tarafından davalı yana Üsküdar … Noterliği’nin 12.08.2020 tarihili … yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edilerek, asgari ürün alım taahhüdünün ihlalinden kaynaklanan cezai şart ile muaccel olan cari hesap borcunun ödemesini, müvekkili tarafından ariyet olarak verilen tüm menkullerin müvekkiline iadesini, iadesi mümkün değil ise bedelinin ödenmesi gerektiğinin ihtar edildiğini, ihtarnameye rağmen davalı tarafça ilgili ariyetlerin teslim edilmediğini, davalının mevzuata ve sözleşmeye aykırı hareket ettiğini belirterek, davaya konu ariyetlere istinaden ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile, istasyon adresindeki ariyetlerin müvekkili şirkete veya müvekkili şirketin göstereceği 3. kişiye teslimini, davalı şirkete tahsis edilen tüm malların eksiksiz ve hasarsız müvekkiline teslimini, teslim edilmemesi halinde güncel piyasa bedelinin faiziyle taraflarına ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddia ettiği tutanak altındaki imzanın müvekkili şirkete ait olmadığını, dava konusu menkullerin faturasının dosyaya sunulmadığını, müvekkili şirketin davacı şirkete borçlu değil, alacaklı olduğunu, davacı dava konusu menkullerin kendisine ait olduğunu ispatlayacak dava konusu menkullere ilişkin fatura sunmadığı gibi dava konusu menkulleri müvekkili şirkete teslim ettiğine ilişkin bir belgede de sunamadığını, bu sebeple ihtiyati tedbir talebinin reddi gerektiğini, davacının sunduğu teslim belgesi altındaki imzanın müvekkili şirkete ait olmadığını, yapılacak imza incelemesinde bu durumun açıkça anlaşılacağını, davacı taraf hiçbir şeyi ispat etmeden tedbir talep ederek hukuka aykırı davrandığını, bu sebeple şartları oluşmayan tedbir talebinin reddi gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 26/05/2022 tarih 2021/763 Esas sayılı kararında; “… HMK 389 maddesinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir düzenlemesi karşısında davacının tedbiren ariyet olarak davalıya teslim edilen malların teslimine ilişkin talepleri karşısında henüz ariyeten verilen malzeme ve ekipmanların rayiç değerinin belirlenmediği ve yerinde tespitin yapılmadığı gözetilerek davacı tarafça dosyaya sunulan deliller dikkate alındığında hakkın elde edilmesinin imkanız hale gelmesi veya zorlaşacağı ya da gecikme nedeniyle ciddi zarar doğma ihtimalinin bulunmadığı birlikte değerlendirildiğinde HMK.389 ve devamı maddeleri gereğince şartları oluşmayan davalı tarafa teslim edilen malların ihtiyati tedbiren teslimine yönelik talebinin reddine karar vermek gerekmiştir…”gerekçesi ile, Davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Davalı tarafından müvekkili şirketin malzemeleri ve ekipmanlarını kullanılmaya devam etmesi nedeniyle malzeme ve ekipmanların yıpranarak hızla değer kaybına uğradığını, müvekkilinin zararının gün geçtikçe arttığını, ariyet sözleşmesine konu olan menkullerin maliyetinin oldukça yüksek olduğunu, İhtiyati tedbir için yasada aranan tüm şartlar mevcut iken, mahkemece bu şartlar gözetilmeden tedbir talebinin reddedilmesinin yasaya aykırı olduğunu, (HMK 390/3.mad., Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 06/07/2012 T. 4060/5172, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 24/09/2012 T. 11124/9822)Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, başlangıçta hiçbir kanaatin oluşmadığı durumlarda bile muhtemel zarar görme tehlikesine dayalı olarak ihtiyati tedbire kararı verilmesi gerektiğini, somut olayda müvekkili şirketin zarara uğradığı ve ileride muhtemel zararların ortaya çıkacağını, Davalı yana teslim edilmiş olan ariyetlere ilişkin teslim tesellüm belgesinin dosyaya sunulduğunu, bayiye ariyet olarak teslim edilmiş olan menkullerin müvekkili şirketin mülkiyetinde olduğunu ve taraflar arasındaki tüm sözleşmelerin sona ermesine rağmen müvekkili şirkete iade edilmediğini, ilgili menkullerin müvekkili şirkete teslim edildiğine ilişkin herhangi bir delil sunulmadığını, hatta ilgili ariyetlerin müvekkili şirkete ait olmadığı ve/veya müvekkili şirkete ait olsa bile müvekkili şirkete teslim edildiğine ilişkin herhangi bir iddia da öne sürülmediğini, davalı yan tarafından da itiraz edilmeyen ve davalı yanın uhdesine bırakılmış ve iadesi gereken malzeme ve ekipmanların müvekkili şirkete ait olduğunun yazılı deliller ile sübuta erdiğini, olayda müvekkilinin zarara uğradığı ve davasını ispat ettiğinin davalı yanın da kabulünde ve yazılı deliller ile ortada olup mahkemenin ihtiyati tedbir talebini ret kararı usul ve yasaya aykırı olduğunu, sözleşmelerin sona ermesi nedeniyle davalının haksız zilyet sıfatıyla yedinde bulundurduğu menkullerde meydana gelecek zararları önleme adına ihtiyati tedbir talebinin kabulü gerektiğini, Uyuşmazlık konusu istasyonda başka bir dağıtıcı firmanın faaliyet göstermesi halinde, mülkiyeti müvekkili şirkete ait olan ariyet malzemelerinin, yalnızca haksız zilyet sıfatıyla fiili hakimiyeti elinde bulunduran davalının değil, davalı ile anlaşan başka bir dağıtıcı firmanın da fiili tasarrufu altına gireceğini, mülkiyeti taraflarına ait olan ariyet malzemelerinin, halihazırda, davalının borçlarına istinaden fiili hacze tabii tutulması ya da bir başkasına teminat olarak gösterilmesinin dahi mümkün olduğunu, yine davalı ile anlaşan başka bir dağıtım şirketinin de davalı gibi hakkaniyet gözetmeyen eylemler içerisinde bulunmasının da ihtimal dahilinde olduğunu, gerek davalının gerekse de ariyet malzemelerine zarar verebilecek başkaca kimselerin de ariyet malzemelerine müvekkili şirket gibi gereken özen ve itinayı göstermeyeceğinin açık olduğunu, dolayısıyla ihtiyati tedbir kararı verilmemesinin, ariyetlerin akıbetinin davalı ya da üçüncü kişilerin inisiyatifine bırakmak olacağını, Müvekkili şirketin uğrayacağı maddi ve manevi zararların önlenmesi, mülkiyeti müvekkili şirkete ait ariyete konu malzeme ve ekipmanların davalı bayi istasyonunda yıpranmak suretiyle hızla meydana gelen değer kaybının önlenmesi, davalının başka dağıtıcı firmalardan veya yasadışı yollardan temin ederek satışa sunacağı ürünlerden dolayı nihai kullanıcı konumundaki tüketicilerin hak ve menfaatlerinin EPDK mevzuatı çerçevesinde korunması, Kamu Sağlığı’nın ve Kamu Güvenliği’nin, davalı bayinin istasyonundaki olası kaçak akaryakıt satımı ve denetimsizlik nedeniyle tehlikeye düşürülmesinin önüne geçilmesi, Tüketicilerin, piyasada Müvekkil Şirket markası adı altında satılan ürünlere duyduğu güvenin sarsılmaması, davalının Müvekkili Şirketin malzeme ve ekipmanlarını kullanarak elde ettiği haksız kazancın daha da artmasının önlenmesi ve sabitlenmesi, dava konusu ariyet malzeme ve ekipmanların tedbiren kullanılmasının önlenmesini teminen ariyete konu menkullerin davalıdan alınarak müvekkili şirkete ya da müvekkili şirketin muhafazası için göstereceği 3. kişiye teslim edilmesi konusunda öncelikle teminatsız, bunun kabul görmemesi halinde ise makul bir teminat karşılığında ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerektiğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, talepleri gibi ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, ihtiyati tedbir talebinin reddine dair mahkeme ara kararının kaldırılarak, ihtiyati tedbir kararı verilmesi istemine ilişkindir. Davacı tarafça, davalı şirkete Bayilik Sözleşmesi ve Ariyet Sözleşmesi kapsamında teslim edilen ariyet malzeme ve ekipmanların davacıya teslimine, ariyetlerin teslim edilmemesi halinde ariyetlerin güncel piyasa bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesi talep ve dava edilmiş, ayrıca ariyetlerin davacı şirkete veya davacı şirketin göstereceği 3. kişiye teslimi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi talep edilmiştir. HMK’nın 389/1. maddesine göre, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” Ancak, davaya konu uyuşmazlığı esastan çözer nitelikte ihtiyati tedbir kararı verilemez. Buna göre yerleşik Yargıtay uygulamalarında kabul edildiği ve HMK’nın 391. maddesinin gerekçesinde açıklandığı üzere “dava sonunda elde edilecek faydayı sağlayacak şekilde” başka bir deyişle “davanın ve uyuşmazlığın esasını halleder şekilde” ihtiyati tedbir kararı verilmesi mümkün değildir. Somut uyuşmazlıkta; davacı iddiaları yargılamayı gerektirmekte olup, mevcut durumun değişmesi halinde, hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı veya hakkın elde edilmesinin tamamen imkansız hale geleceği veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğması tehlikesi bulunduğuna dair talep ve karar tarihi itibarı ile dosyada mübrez belge ve delillerin yaklaşık ispat için yeterli olmadığı, ayrıca netice-i talebi karşılayacak şekilde ihtiyati tedbir kararı verilmesinin de mümkün olmadığı anlaşılmakla, ileri sürülen istinaf sebepleri yerinde değildir. Sonuç olarak, ilk derece mahkemesinin 26/05/2022 tarihli ara kararında yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesine göre esastan reddi gerektiği kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/06/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.