Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/12 E. 2022/31 K. 19.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/12 Esas
KARAR NO: 2022/31 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2021/501 Esas (Derdest Dava Dosyası)
TARİH: 19/07/2021 (Ara Karar)
DAVA: Tespit
KARAR TARİHİ: 19/01/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen ara karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili, ilkokul mezunu olan müvekkilinin hiçbir bilgisi olmamasına rağmen birbiriyle bağlantılı olan davalı şirketlerde tasfiye memuru olarak gösterildiğini, bu şekilde dolandırıldığını ve içinden çıkamadığı bir sürece dahil edildiğini, müvekkilinin tasfiye ile ilgili hiçbir işlem yapmadığını, kendisine gelen birkaç tebligat ile bir sıkıntı olduğunu farkettiğini ancak o dönem çalıştığı şirketin işverenleri tarafından sıkıntı olmadığı yönünde telkin edildiğini, o dönemlerde işverenlerce çalışması için gerekli işlemlerin yapıldığı söylenerek müvekkilinin kandırıldığını ve notere götürüldüğünü, bu şekilde imzalarının alınmış olabileceğini, vergi dairesi ve ticaret sicil müdürlüğüne gitmesi ile durumdan haberdar olduğunu ve istifa etmesi gerektiğini öğrendiğini, istifanameler düzenlenmiş ise de ilgili kişilerin adreslerine ulaşılamaması nedeniyle ticaret sicilinde gerekli düzeltmelerin yapılamadığını, davanın ortaklıklar adına şirket müdürlerine yöneltildiğini, müvekkili hakkında vergi kanununa muhalefet suçundan ceza davası açıldığını ancak müvekkilinin formaliteden yetkili gösterildiği gerekçesiyle beraat kararı verildiğini ileri sürerek müvekkilinin tasfiye memuru olarak atama kararlarının butlanla sakat olduğunun tespitine, ticaret sicil müdürlüğündeki tescillerin geçersiz olduğunun tespitine ve silinmesine, ayrıca yargılama süresince telafisi imkansız zararlara engel olmak için ilgili vergi dairelerince müvekkilinin doğmuş ve doğacak borçları için ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 19/07/2021 tarih ve 2021/501 E. sayılı Ara Karar sayılı Kararı ile; ” ….… Davacı …’nın bilgisi dışında tasfiye memuru olarak atanması yönünde verilen kararların butlanla sakat olduğunun tespitine, verilen kararların ayrı ayrı ticaret sicil müdürlüğünden silinmesine, davacının Erenköy ve Sarıgazi Vergi Müdürlüklerince doğmuş ve doğacak borçları için ihtiyati tedbir kararı verilmesi yargılamayı gerektirmesi nedeniyle şartları oluşmadığından talebin reddine karar vermek gerekmiştir.….” gerekçeleri ile; “Koşulları bulunmadığından ihtiyati tedbir isteğinin bu aşamada reddine,” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkilinin durumdan bihaber olduğuna dair ceza mahkemesi kararı bulunmasına rağmen gözardı edildiğini, Şirket yetkililerine çekilen ihtarnamelerin dosyada mevcut olduğunu, Müvekkilinin vergisel sorumluluklarının devam ettirilmekte olması nedeniyle müvekkilinin hiç ilgisi olmayan bir borç tehdidi ile karşı karşıya olduğunu, müvekkiline kesilen özel usulsüzlük cezaları ile ilgili olarak vergi mahkemesinde davalar açıldığını, tedbir kararı verilmemesi halinde müvekkilinin haciz tehdidi altında yaşayacağını belirterek ara kararın kaldırılmasını ve tedbir talebinin kabulünü istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, bilgi ve rıza dışında tasfiye memuru olarak atanma kararlarının butlanla sakat olduğunun tespiti, bu yöndeki ticaret sicil kaydının silinmesi istemli davada, ilgili vergi dairelerince doğmuş ve doğacak borçlar için ihtiyati tedbir konulması istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçelerle ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmiştir. HMK’nın 389. maddesi, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir. “şeklindedir. Aynı yasanın 390/3 maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. Somut olaya döndüğümüzde, ihtiyati tedbir kararı ancak dava konusuna ilişkin ve davanın taraflarını etkiler mahiyyette olabileceğinden, dava dışı vergi dairesi alacaklarına ilişkin ihtiyati tedbir talebi yerinde görülmemiştir. O halde ilk derece mahkemesi kararı sonucu itibariyle doğru olduğundan, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcından, istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırılan 59,30.TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40.TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 19/01/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.