Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/1185 E. 2022/1447 K. 19.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1185 Esas
KARAR NO: 2022/1447 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2021/719 – 2021/1385 Karar
TARİH: 23/12/2021
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 19/10/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacı müvekkilinin, davalı ile ortak olarak kurulan … Şti.nden 30.10.2014 tarihinde ayrıldığını, müvekkilinin şirket hissesini …, …, …ye noter huzurunda devrettiğini, müvekkilinin şirketin ortağı olduğu dönemde, şirketin Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin Erbil şehrinde Yapı Market İşletmesi ve Erbil Çalışma ve Sosyal İşler Bakanlığı Hizmet Binası İnşaatının yüklenici … – … iş ortaklığının alt yüklenicisi olarak inşaat yapımı işi faaliyetlerinde bulunduğunu, bu ve başka işlerden doğmuş veya doğacak; borç, alacak ve demirbaş bedellerinin tespiti için, taraflar şirketin öz malvarlığı üzerinden hesaplamalar yaparak mutabakata varmış ve aralarında birtakım sözleşmeler imzalandığını, tarafların yapmış olduğu 01.11.2014 tarihli “… Ltd. Şti. Borç- Alacak Tablosu” adlı mutabakat metninde davalıların, davacı müvekkiline ayrı ayrı 93.000 $ ödemeyi taahhüt ettiklerini, ayrıca, 28.10.2014 tarihli ayrı bir “… İthalat Alacak Listesi” başlığı altında bir sözleşme daha imza altına alındığını, bu anlaşma metninde de, yapılan avans ödemelerinden müvekkilinun alacağının imza altına alındığını, davalının, müvekkiline 1297 $ + 1273 TL borçlandığını, yine taraflar arasında akdedilen 05.11.2014 tarihli sözleşmede, “… Şantiyede Mevcut Demirbaş listesinde belirtilen mallar ile inşaat sahasındaki demir 292.000$ tutarındaki mallar …, …, … arasında pay edilecektir” denmek suretiyle davalı …’nın müvekkiline ayrıca 97.333$ borçlandığını, üzerinden seneler geçmesine rağmen davalının borçlarını ödemediğini, devam eden süreçte davacı müvekkili tarafından davalıya karşı İstanbul Anadolu … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasıyla icra takibine girişilmiş ancak davalının borca itiraz ederek takibin durduğunu, davalı borçlu aleyhine davacı müvekkili lehine %20’den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesinin gerektiğini, davanın kabulüne, haksız ve hukuka aykırı itirazın iptaline, takibin devamına, davalı aleyhine, müvekkili lehine %20’den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkilinin davacıya asla borcu bulunmadığını, kabul manasına gelmemekle birlikte davacının iddia ettiği alacak kalemlerinin TBK’nun 147 maddesi uyarınca tümüyle zaman aşımına uğradığını ileri sürerek; huzurdaki mesnetsiz davanın reddine, davacının açık kötü niyeti sebebi ile %20’den az olmamak kaydıyla müvekkili lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi tarih 2021/719 – 2021/1385 Karar sayılı kararında; “Dava, davacının … İthalat İhracat Ltd. Şti’deki hissesini davalı ve dava dışı kişilere devretmesinden kaynaklı, 01.11.2014 tarihli mutabakat ve 05.11.2014 tarihli sözleşme kapsamında, hisse devirinden kaynaklanan alacağa ilişkin yapılan takibe itirazın iptali davasıdır. 6098 Sayılı TBK’nın 147/4. maddesinde de ” Bir ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve ortakların birbirleri veya kendileri ile ortaklık arasındaki; bir ortaklığın müdürleri, temsilcileri, denetçileri ile ortaklık veya ortaklar arasındaki alacaklar.” beş yıllık zamanaşımı süresine tabi olacağı düzenlenmiştir. Taraflar arasındaki hisse devirinden kaynaklı sözleşmeler 01.11.2014 ve 05.11.2014 tarihlerinde yapılmıştır. Hisse devir sözleşmesinden kaynaklanan alacakların icra yolu ile takip edilmesi yada davaya konu edilmesi beş yıllık zamanaşımına tabi olup, süre 05.11.2019 tarihinde dolmuştur. Davacının bu süreden sonra icra takibi yapması ve itirazın iptali davası açması yasal zaman aşımı süresi dolduktan sonra gerçekleşmiştir. Somut olayda beş yıllık zamanaşımı süresinin dolmuş olması sebebiyle artık davacının davalıdan hisse devrinden kaynaklanan alacağının talep hakkı düşmüş olup, bu nedenle davanın reddine…”gerekçesi ile, “1-Davanın zamanaşımı nedeniyle REDDİNE,”karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, tarafların, … İthalat İnşaat adlı şirketten davacı …’nın ortaklıktan ayrılmasına ilişkin 30.10.2014 tarihinde ortaklar kurulu ile karar almış olduklarını, bu tarihten itibaren ortak sıfatını haiz olmayan …, eski ortakları ile hisse devrinden harici olarak bazı mutabakatlar imzaladıklarını, bu mutabakatlarda eski ortaklar, davacı …’ya borçlandıklarını,bu borçların davacıya ödenmediğini, Davacı …’nın, 2019 tarihinde taraflara icra takibinde bulunmuş olduklarını, davacının avukatının covid sebebiyle vefat etmesinden kaynaklı bu icra dosyası takip edilememiş olduğunu, Borçlu …’ye karşı İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … e. Sayılı dosyası ile takibe geçildiğini, borçlunun borca itiraz ettiğini, buna karşılık itirazın iptali davası açıldığını, davanın zamanaşımı sebebiyle reddedilmiş olduğunu, Ancak verilen karar hukuka aykırı olduğunu: Şöyle ki; 01.11.2014 tarihli mutabakatın, özellikle hisse devrinden ayrı olarak imza altına alındığını, bu belgedeki alacaklarının hisse devri ile ilgisi olmadığını zira müvekkilinin eski ortaklarından gelecek zararı öngörmüş ve şahıslarını borçlandırmak amacıyla ortaklık sıfatı ortadan kalktıktan sonra bu hususta dava dilekçelerinde dayandıkları şirket ortaklarının hep birlikte imza altına aldıkları evrakı ekte sunduklarını, şirket ortaklığından ayrılması hususunda düzenlenen hisse devri sözleşmesinden ayrı olarak TBK m. 146 gereği 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, bu belge imza altına alındığında …’nın, ortak sıfatını haiz olmadığını, Belgede de “hisseyi devreden” denilmekle …’nın hissesini devretmiş olduğu ve artık ortak olmayan bir üçüncü kişi konumunda olduğunun kabul edildiğini, adi hisse devri 30.10.2014 tarihinde imza altına alınan ortaklar kurulunun kararı ile yapıldığını, artık bu tarihten itibaren …’nın ortaklık sıfatı bulunmadığını, şirket hissesinin devrinin ortaklar kurulunun kararı ile gerçekleşmekte olduğunu, tüm bu sebeplerle imzalanan mutabakatların ortağın ortaklıktan alacağı, ortakların birbirlerinden alacakları statüsünde olmadığını, bu mutabakatların adi alacak statüsünde olduğunu, alacak kalemlerine işleyecek zamanaşımının 10 yıllık zamanaşımı olduğunu, Kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir an için bu alacakların 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğu düşünülse bile, bu 5 yıllık sürenin dolmadığını, çünkü borçluya karşı 22.10.2019 tarihinde bir icra takibi yapıldığını, yapılan bu icra takibi ile zamanaşımının kesilmiş ve yeniden 5 yıllık bir süre başladığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da bir kararında, ” Aynı Kanun’un 128.maddesi gereğince zamanaşımı süresi alacağın muaccel olduğu tarihten itibaren işlemeye başlar. BK’nın 133/II.maddesinde icra takibinin yapılmasıyla zamanaşımının kesileceği kabul edilmiştir. Zamanaşımı kesilmesi halinde o tarihten itibaren yeniden alacağın tabî olduğu zamanaşımı süresi işlemeye başlayacaktır.Somut olayda eserin teslim tarihi kesin olarak saptanamamakla birlikte mahkemenin de kabulünde olduğu gibi en geç davalı defterlerine kaydedildiği 31.12.2003 tarihinde teslim edildiği ve alacağın bu tarihte muaccel olduğu kabul edildiği takdirde BK’nın 126/IV.maddesinde öngörülen 5 yıllık zamanaşımı süresi 31.12.2008 tarihinde dolmuş ise de; davacının aynı alacakla ilgili Sincan …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında icra takibi yaptığı 12.09.2007 tarihi itibariyle BK’nın 133/II.maddesine göre zamanaşımı süresi kesilmiş ve bu tarih itibariyle 5 yıllık yeni süre işlemeye başlamış ve 17.01.2011 dava tarihinde 5 yıllık zamanaşımı süresi dolmamıştır. İcra dosyasının işlemden kaldırılmış olması takibin yapılmamış olduğu sonucunu doğurmayacağından zamanaşımının kesici etkisini kaldırmaz. Zamanaşımı kesilince, kesilmeden itibaren yeni bir süre işlemeye başlar (BK m. 135/1). Zamanaşımının kesilmesinden sonra işleyecek yeni zamanaşımı süresi, eski (kesilen) zamanaşımının aynıdır. Örneğin, beş yıllık bir zamanaşımı süresi kesilmişse, yeniden işlemeye başlayacak zamanaşımı süresi de beş yıldır.” demekle icra takibi ile kesilen zamanaşımı sebebiyle yeniden 5 yıllık bir sürenin başlayacağını kabul etmiştir. (YHGK., E. 2013/169 K. 2013/1365 T. 18.9.2013) şeklinde olduğunu, Bu mutabakatların ayrı borç ikrarı içeren senetle tanınmış borç niteliğinde olduğunu, TBK m.156 hükmünün açık olduğunu, “Borç bir senetle ikrar edilmiş veya bir mahkeme ya da hakem kararına bağlanmış ise, yeni süre her zaman on yıldır.” Tüm alacakların ayrı ayrı mutabakata bağlanması sebebiyle müvekkili …’nın alacakları açısından işleyecek zamanaşımının on yıl olduğunu, esas ve karar numarasını verdikleri Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararının devamında, “Örneğin, beş yıllık bir zamanaşımı süresi kesilmişse, yeniden işlemeye başlayacak zamanaşımı süresi de beş yıldır. Bu genel kurala, BK m. 135/2’de (TBK m. 156/2’de) iki istisna getirilmiştir: “Borç bir senetle tanınmış” veya “kesinleşmiş, mahkeme veya hakem kararı ile sabit olmuşsa” kesilen süre daha kısa olsa bile, yeni zamanaşımı süresi daima on yıldır.” şeklinde olduğunu, Müvekkilinin, 05.11. 2014 tarihli mutabakatta bulunan demirbaş alacağında ise şarta bağlı vade bulunmakta olduğunu, 292.000 $ tutarındaki demirbaşlar satışı yapıldıktan sonra 1/3 i müvekkil …’ya ödeneceğini, davalı ve yetkilisi olduğu şirket tarafından bu demirbaşların satışının yapılmış olduğunu, fakat ne zaman yapıldığının taraflarına bildirilmemekle beraber belirtilen tutarın da taraflarına ödenmemiş olduğunu, bu alacak ile ilgili zamanaşımının da borcun muacceliyetinden başlayacağını, dolayısıyla bu alacak kalemi açısından zamanaşımının başlayabilmesinin demirbaşların satışına bağlı olduğunu, Hukuk Genel Kurulu kararında zamanaşımının başlama zamanı ile ilgili olarak, “Taliki (erteleyici) şarta bağlı borçlarda zamanaşımı, şartın gerçekleştiği, bu suretle alacaklının borcun ifasını isteyebileceği tarihten itibaren işlemeye başlar. Buna karşılık, infisahi (bozucu) şarta bağlı borçlarda, şarta rağmen zamanaşımı işler.” demekle şarta bağlı vadede zamanaşımının başlayabilmesi için şartın gerçekleşmesi gerektiğini, Borçlar Kanununun 5 yıllık zamanaşımını düzenleyen maddelerinden olan TBK m. 147 /4 hükmünde ” Bir ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve ortakların birbirleri veya kendileri ile ortaklık arasındaki; bir ortaklığın müdürleri, temsilcileri, denetçileri ile ortaklık veya ortaklar arasındaki alacaklar.” denildiğini, Kanunu lafzından anlaşılacağı üzere 5 yıllık zamanaşımının uygulanacağı alacaklar devam eden ortaklıktaki alacaklar olduğunu, kanun maddesi bir ortaklıkta ifadesi ile başlayarak devan eden ortaklıkta, ortakların birbirinden alacaklarının zamanaşımını düzenlendiğini, müvekkili … ortaklıktan ayrılmış ve hisse devir sözleşmesinden ayrı mutabakatlar düzenleterek şahısları borç altına sokmuş olduğunu, bu alacakların on yıllık zamanaşımına tabi alacaklar olduğunu, İleri sürerek; istinaf başvurusunun kabulüne, haksız ve hukuka aykırı olarak verilen yerel mahkeme hükmünün kaldırılmasına karar verilmesini, duruşma açılarak yeniden hüküm kurulmasını ve itirazın iptaline,davalı aleyhine %20 den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, hisse devir sözleşmesine dayalı alacağın tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece; taraflar arasındaki sözleşmelerin 01/11/2014 ve 05/11/2014 tarihlerinde yapıldıkları, bu sözleşmelerden kaynaklanan alacakların TBK’nun 147/4 maddesi uyarınca beş yıllık zamanaşımına tabi olduğu, sürenin 05/11/2019 tarihinde dolduğu, dava konusu takip ve dava tarihlerinin tarihten sonra oldukları gerekçesi ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Dava konusu takip dosyası UYAP sistemi üzerinden incelendiğinde; davacının davalı aleyhinde; 143.070,00-USD asıl alacak ve 39.941,15-USD işlemiş faiz; 1.273,00-TL asıl alacak ve 1.075,78-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 183.011,15-USD ve 2.348,78-TL alacak için 30/06/2021 tarihinde ilamsız icra takibi başlattığı, takibe süresinde itiraz edilmesi üzerine eldeki itirazın iptali davasını açtığı anlaşılmıştır. Dava dilekçesi incelendiğinde; davacının harca esas değer başlığı altında dava değerinin fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik” açıklaması ile 1.000,00-TL olarak gösterdiği, harcı da bu tutar üzerinden yatırdığı, dava dilekçesinde 01/11/2014, 28/10/2014 ve 05/11/2014 tarihli adi yazılı mutabakatlara dayalı alacağını ve takip dayanağını açıkladığı, sonuç ve istem kısmında ise davalının takibe itirazının iptali ile takibin devamına karar verilmesini, davalı aleyhine icra ve inkar tazminatına hükmedilmesini talep ettiği görülmüştür. Somut olayda davacı dava dilekçesinde; harca esas değeri, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik 1.000,00-TL olarak göstermiş, ancak sonuç ve istemini takibe yapılan itirazın tamamen iptali olarak ileri sürmüştür. Şu halde mahkemece davacı vekiline, itirazın kısmen iptalini mi, yoksa davalının takibe itirazının tamamen iptalini mi talep ettiği açıklattırılarak, netice-i talebini somutlaştırması için 6100 Sayılı HMK’nun 119/1-ğ ve 119/2 fıkraları uyarınca sonuçları hatırlatılarak kesin süre verilmesi ve sonucuna göre işlem yapılması, eksik harç mevcut ise tamamlatılması gerekmekte olup, mahkemece bu yönde işlem yapılmaması hatalı olmuştur. Dava dilekçesi ekinde; noter huzurunda yapılan hisse devir sözleşmeleri mevcut olmayıp, davacı vekili tarafından istinaf başvuru dilekçesi ekinde 28/10/2014 ve 01/11/2014 tarihli borç alacak hesap tabloları ile 05/11/2014 tarihli mutabakat tutanağının sunulduğu, her üç belgenin de tüm ortaklar tarafından imzalı ve adi yazılı oldukları anlaşılmıştır. Dava dışı … İthalat Şirketi’ne ait Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi ilan örneğinden; davacının dava dışı şirketteki hisselerini; davalıya ve dava dışı ortaklara Üsküdar … Noterliğinin 07.11.2014 tarih ve … sayılı hisse devir sözleşmesi ile devrettiği anlaşılmaktadır. Davacının davalıya hisselerinin 45.325,00-TL değerindeki kısmını devrettiği de yine aynı gazete örneğinden tespit edilmiştir. Dosya kapsamında resmi şekilde yapılmış hisse devir sözleşmesi mevcut olmadığından, dava ve takip dayanağı adi yazılı sözleşmelerde yer alan hususların resmi şekilde yapılan sözleşme içeriğinde de yer alıp almadığı anlaşılamamaktadır. Mahkemece resmi şekilde yapılan sözleşme aslı veya onaylı örneği dosyaya getirtilip, adi yazılı sözleşmelerde taahhüt edilen hususların resmi şekilde yapılmış sözleşmeye dercedilip edilmediklerinin, TTK’nun 595/1 fıkrası karşısında hukuki durumlarının ne olduğunun yerinde tartışılıp değerlendirilmemesi hatalı olmuştur. Kabule göre de; mahkemece TBK’nun 147/4 fıkrası uyarınca dava konusu alacağın tabi olduğu beş yıllık zamanaşımı süresinin 05/11/2014 tarihli son sözleşmenin yapıldığı tarihten itibaren işlemeye başladığı, bu sürenin dava ve takip tarihinden önce 05/11/2019 tarihinde dolduğu kabul edilmiş ise de; zamanaşımı TBK’nun 149/1 maddesi uyarınca alacağın doğumundan değil muaccel olduğu tarihten başlar. Somut olayda; 28/10/2014, 01/11/2014 ve 05/11/2014 tarihli sözleşmelerde birden fazla alacak kaleminin bulunduğu, 05/11/2014 tarihli sözleşmenin 6.maddesinde dava dışı şirketin demirbaş listesinde ve inşaat sahasında bulunan 292.000,00-USD tutarındaki malların satışı yapıldıktan sonra satış bedelinin, davacı …, davalı … ve dava dışı … arasında pay edileceği hususunun düzenlendiği anlaşılmaktadır. Şu halde mahkemece öncelikle her üç belge ile taahhüt edilen hususların TBK’nun 595/1 maddesi karşısındaki hukuki durumlarının değerlendirilmesi, akabinde bu taahhütlerden doğduğu iddia olunan her bir alacak kalemi bakımından, zamanaşımı süresinin başladığı tarihin tespiti ile davalı yanın ileri sürdüğü zamanaşımı defi’nin yerinde olup olmadığının bu şekilde değerlendirilmesi gerekirken eksik inceleme ile sonuca gidilmesi hatalı olmuş, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf istemi yerinde bulunmuştur. Yukarıda izah edilen gerekçelerle ve sonuç olarak; davacı vekilinin istinaf talebinin kabulüne, kararın 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a6 maddeleri uyarınca kaldırılmasına ve dosyanın kaldırma kararı doğrultusunda işlem yapılmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/12/2021 tarih ve 2021/719 Esas – 2021/1385 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf talep eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 19/10/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.