Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/1095 E. 2022/1895 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1095 Esas
KARAR NO: 2022/1895 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2020/421 Esas – 2020/696 Karar
TARİHİ: 15/12/2020
DAVA TÜRÜ: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/12/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı borçlu ile müvekkil arasında yapılan anlaşma uyarınca davalı taraf müvekkil ile anlaşma konusu makineyi teslim etmeyi taahhüt ettiğini, taraflar arasında yapılan anlaşma uyarınca müvekkilini davalı tarafa sözleşme bedeli olarak, 13.04.2018 tarihli … Bankasına ait 31.05.218 keşide tarihli, 10.000 TL ve 31.07.2018 keşide tarihli, … bankası Kartal şubesine ait, 20.000 TL tutarındaki çekler ile ödemeyi davalıya yaptığını, yapılan ödemelere rağmen, anlaşma konusu makinenin müvekkiline tesliminin yapılmadığını, alacağın tahsili amacı ile İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi yaptıklarını, davalı borçlunun takibe, yetkiye itiraz ederek icra takibini durdurduğunu beyanla, davanın kabulüne, itirazın iptali ile takibin devamına, alacağın %20.sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı yan kendisine usulüne uygun olarak yapılan tebliğe rağmen davacı yanın dava dilekçesine cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 15/12/2020 tarih 2020/421 Esas 2020/696 Karar sayılı kararında; ” Dava hukuki niteliği itibariyle, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E sayılı icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67 maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir. İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır. Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez. İtirazın iptali istemine konu, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; 28.01.2019 tarihinde davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde buludğu, borçlu vekili tarafından usulüne uygun olarak 11.02.2019 tarihli itiraz dilekçesinde Borca ve icra dairesinin yetkisine itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği, icra müdürlüğünce takibin 13.02.2019 tarihli kararı ile durdurulduğu anlaşılmıştır. Gerek dava ve borca itiraz dilekçesinin içeriğinden taraflar arasında paketleme makinesi imal ve satımına ilişkin sözleşme yapıldığı hususunda uyuşmazlık yoktur. Ancak taraflar arasındaki satıma ilişkin sözleşme yazı olarak yapılmamıştır. Yazılı sözleşme bulunmadığından taraflar arasında imal edilen makinenin teslimine ilişkin hangi tarafın sorumlu olduğu şifahi sözleşme kapsamına göre tespit yapılamamıştır. Her ne kadar davacı taraf takibe konu edilen alacağın para borcu olup alacaklının ikametgahı mahkemesinde ödenmesi gerektiğinden bahisle yetki itirazının reddi gerektiğini belirtmiş ise de, davacı alacaklı tarafından talep edilen para sözleşmenin başlangıcında iddia edildiği üzere davalı tarafa ödenen ancak sözleşme gereğinin yerine getirilmemesi iddiasıyla geri iadesi istenilen meblağdır. Dolayısıyla geri iadesi istenen para BK’nun 73. maddesinde düzenlendiği şekliyle alacaklının ikametgahında ödenmesi gereken bir borç vasfında değildir. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, HUMK’nun 10. maddesi de nazara alınarak icra takibinin davalının ikametgahı olan yetkili İzmir İcra Dairesinde yapılması gerektiği hususunda mahkememizce kanaat oluştuğu, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin de 23/02/2012 tarih ve 2011/11125 E., 2012/2790 K. Sayılı kararı da aynı doğrultuda olduğundan yetkili icra dairesinde takibin yapılmaması sebebiyle dava şartı yokluğundan davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. ” gerekçesi ile; “Davanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 114/2. fıkrası gereğince icra dairesinin yetkisizliği nedeniyle özel dava şartı yokluğundan aynı yasanın 115/2. fıkrası gereğince usulden REDDİNE,” karar vermiş olup, karara karşı davacı vekilince süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, ilk derece mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya aykırı olup kaldırılması gerektiğini,Davalı ile müvekkili arasında yapılan anlaşma uyarınca davalının, müvekkiline anlaşma konusu makineyi teslim etmeyi taahhüt ettiğini, davalıya 13/04/2018 tarihinde … Bankası, Kartal Şubesi’ne ait. 31/05/2018 keşide tarihli, 10.000,00-TL bedelli çekin, 27/06/2018 tarihinde … Bankası, Kartal Şubesi’ne ait. 31/07/2018 keşide tarihli. 10.000,00 TL. bedelli çekin verildiğini, böylece toplam 20.000,00 TL tutarındaki sözleşme bedelinin davalıya ödendiğini, ödeme yapılmasına rağmen davalının anlaşma konusu makineyi teslim etmediğini, müvekkil şirket yetkililerinin işin ifası maksadı ile davalı şirket yetkilileri ile yapmış oldukları sözlü görüşmelerin de sonuç vermediğini, davalının sözleşme konusu makinenin teslimi için her hangi bir girişimde bulunmadığını, Sözlü görüşmelerin sonuçsuz kalacağının anlaşılması karşısında davalıya, Kartal … Noterliğince düzenlenen 14/12/2018 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname ile sözleşmenin feshedildiğinin ve sözleşmenin ifası amacı ıle gönderilen 20.000,00 TL’nin iadesinin talep edildiğinin bildirildiğini, paranın iadesi maksadı ile davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile yasal takibe geçildiğini, Davalının “Müvekkilin, alacaklı yanın siparişi üzerine ürettiği yatay paketleme makinesi taraflar arasında yapılan sözleşme gereği alacaklı yan tarafından teslim alınacak olduğundan; müvekkil yan teslime hazır olmasına rağmen alacaklı tarafça teslim alınmamıştır.” şeklinde beyanda bulunarak takipte yetkiye, borca, faize, faiz oranına itiraz ettiğini, Davalının itirazı üzerine taraflar arasında arabuluculuk görüşmeleri yapıldığını ve İstanbul Anadolu Adliyesi Arabuluculuk Bürosu’nun … Büro Dosya No’lu-… Arabuluculuk no’lu 22/03/2019 tarihli anlaşmama son tutanağının imzalandığını, akabinde davalının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun itirazlarının iptaline karar verilmesi için dava açıldığını, Yerel Mahkemenin takibin yetkili icra dairesinde takibin yapılmaması sebebiyle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verdiğini, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, Para borçlarının götürülecek borç olup alacaklının yerleşim yerinde ifa edileceğini, dava konusu alacağın para alacağı olduğunu, Türk Borçlar Kanununun ifa yeri başlığını taşıyan 89. maddesi “Borcun ifa yeri, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir. Aksine bir anlaşma yoksa, aşağıdaki hükümler uygulanır; Para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde… İfa edilir.” hükmünü amir olduğunu, Her ne kadar açılan davada bu husus ileri sürülmüş ise de; mahkemece davalıdan talep edilen alacağın; “BK’nun 73. maddesinde düzenlendiği şekliyle alacaklının ikametgahında ödenmesi gereken bir borç vasfinda olmadığı” gerekçesiyle hukuka aykırı olarak davanın reddedildiğini, İlk derece mahkemesinin, taraflar arasında yapılan sözleşmeden davalı tarafın borcunu gereği gibi ifa etmemesi sebebiyle, alacaklı tarafından dönüldüğü hususunu gözardı ettiğini, Bilindiği üzere TBK’nun 124. maddesinde temerrüt halindeki borçluya süre verilmesinin gerekmediği hallerin düzenlendiğini, somut olayda, TBK’nun 124. maddesindeki ilk iki durumun gerçekleştiğini, böylelikle borçluya süre verilmesine gerek duyulmadığını, temerrüde düşen borçlu ile yapılan tüm görüşmelerin olumsuz sonuçlanması, borçlunun hal ve tavırlarından borcunu ifa etmeyeceğinin anlaşılması üzerine borçluya bu konuda ihtar çekmek suretiyle süre verilmesine gerek duyulmadan sözleşmeden dönüldüğünü, ayrıca sözleşmenin kurulması üzerinden hayli süre geçmiş olması sebebiyle müvekkili şirketin sözleşme konusu makinenin tesliminden herhangi bir yararının da kalmadığını, tüm bu hususlar değerlendirildiğinde kanuna uygun olarak sözleşmeden dönüldüğünün açık olduğunu, Sözleşmeden dönülmesi neticesinde alınanların geri verilmesi hususunun söz konusu olduğunu, dönme ile birlikte tarafların edimlerinin değiştiğini, TBK’nun 124 maddesi uyarınca sözleşmeden dönme hâlinde tarafların, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulduklarını ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebileceklerini, davalının temerrüt halinde olması sebebiyle sözleşmeden dönüldüğünü, dönme ile birlikte davalının borçlandığı edimi ifa yükümlülüğünden kurtulduğunu, fakat dönme ile birlikte daha önce almış olduğu parayı geri verme borcunun ortaya çıktığını, sözleşmeden dönmenin sözleşmenin geçerliliğine dokunmayıp onu bir tasfiye ilişkisi haline getirdiğini, dönme ile sadece sözleşmenin konusunun değiştiğini, akdi verme yükümlerinin akdi geri verme yükümlerine dönüştüğünü, Her ne kadar İlk Derece Mahkemesince kabul edilmemiş olsa da davalı taraftan talep edilen alacak para alacağı olup alacaklının yerleşim yeri mahkemesinin yetkili olduğunu, somut olayda da İstanbul Anadolu İcra Dairelerinin takibe yetkili olduğunu, Davalı tarafça ödenmeyen alacağa ilişkin açılan icra takibi ve itirazın iptali davasının yetkili icra dairesinde / yetkili mahkemede açılmış olmasına rağmen mahkemece usul ve yasaya aykırı olarak davanın usulden reddine karar verildiğini, İleri sürerek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılarak, dosyanın yeniden hüküm kurulmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline, karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava; satım sözleşmesinin borçlunun temerrüdüne dayalı dönme hakkının kullanılması sonucu sona erdiği iddiasına dayalı olup, davacı tarafından, ödediği satım bedelinin iadesini sağlamak amacıyla başlatılan takibe davalı tarafından yapılan itirazın iptali talep edilmektedir.Mahkemece, satım bedelinin iadesi borcunun TBK’nun 89/1 maddesinde düzenlenen götürülecek borçlardan olmadığı kabul edilmiş, davalının icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı yerinde bulunmuş ve usulüne uygun bir takip bulunmadığı gerekçesi ile davanın özel dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir. İstinaf önüne gelen uyuşmazlık; davacının varlığını iddia ettiği bedel iadesi borcunun ifa yerinin neresi olduğu, İİK’nun 50 maddesi atfı ile HMK’nun yetkiye ilişkin hükümlerinin somut olaya nasıl uygulanacağı hususundadır. Davacının iddiası; taraflar arasında yazılı olmayan bir makina imalat ve satışı sözleşmesi yapıldığı, davacının satım bedelini toplam 20.000,00-TL tutarlı iki adet çek ile ödediği, ancak teslim borcunun yerine getirilmediği, teslim borcunda temerrüde düşen davalının hal ve tavırlarından borcunu ifa etmeyeceğinin anlaşılması üzerine borçluya TBK’nun 124 maddesi uyarınca süre verilmesine gerek bulunmaksızın ihtar çekildiği ve TBK’nun 125/2 fıkrası uyarınca sözleşmeden dönüldüğü, ödenen bedelin iadesinin talep edildiği, dönme ile sözleşmenin sona ermeyip tasfiye ilişkisine dönüştüğü, davacının borcunun da bedel iadesi borcuna dönüştüğü, sözleşmeye dayalı para borcunun ifa yerinin TBK’nun 89 maddesi uyarınca davacının ikametgahı olduğu, HMK’nun 10 ve İİK’nun 50 maddeleri uyarınca takibin yetkili icra dairesinde başlatıldığı yönündedir. Dava dilekçesinde davacı tarafın talebi, sözleşmeden dönme nedeniyle, TBK’nun 125/3 fıkrası uyarınca ödenen bedelin iadesi talebine ilişkin olup, davanın konusunun para alacağı olduğu açıktır. Para borçlarının ifa yeri TBK’nun 89 maddesi uyarınca alacaklının ifa yeridir. Öte yandan TBK’da düzenlenen ifa yerine ilişkin hükümlerin, icra dairesi veya mahkemelerin yetkisinin belirlenmesinde esas alınabilmesi için, HMK’nun yetkiye ilişkin hükümlerinin referansına ihtiyaç vardır. 2004 Sayılı İİK’nun 50 maddesi, icra dairesinin yetkisinin belirlenmesinde 6100 Sayılı HMK’nun yetkiye ilişkin hükümlerine atıf yapar. HMK’nun 6/1 maddesinde genel yetki kuralı düzenlenmiş olup, bu hükmün takip hukukundaki sonucu; takibin yapıldığı tarih itibariyle takip borçlusunun yerleşim yeri icra dairesinin yetkili icra dairesi oluşudur. Öte yandan sözleşmelerden doğan borçlardan uyuşmazlıklara ilişkin özel yetki kuralını içeren HMK’nun 10 maddesi uyarınca; sözleşmeden doğan borçların takibinde, takip konusu borcun ifa yeri icra dairesi de yetkili kabul edilmektedir. İşte para borçlarının alacaklının ikametgahında ifa edileceğine TBK’nun 89 maddesi, ancak sözleşmeden doğan bir para borcunun ifasının talep edilmesi halinde, dolayısıyla HMK’nun 10 maddesinde düzenlenen özel yetki kuralının uygulama alanı bulması durumunda yetkinin belirlenmesinde esas alınabilecektir. Somut olayda; davacının dönme hakkının kullanılması nedeniyle ödediği bedelin iadesini talep ettiği anlaşılmaktadır. Ani edimli sözleşmelerde sözleşmeden dönmenin(Yargıtay uygulamasında kavram geriye etkili fesih olarak da adlandırılmaktadır), sözleşme ilişkisini baştan itibaren ortadan kaldıracağına dair ilke Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/3-2615 Esas, 2021/1102 Karar sayılı 28/09/2021 tarihli ilamında kabul edilmiş olup, yerleşik Yargıtay uygulaması da, sözleşmeden dönmenin, sözleşme ilişkisini baştan itibaren ortadan kaldıracağına dair klasik dönme kuramına, zamanaşımına ilişkin istisnai uygulaması haricinde, yakın durmaktadır. Dairemiz kabulü de bu yönde olup, bu nedenle davacının istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü, dönme ile sözleşme ilişkisinin ortadan kalkmayıp tasfiye ilişkisine dönüştüğü, tarafların aldıklarını yine sözleşme hükümlerine göre iade etmelerinin gerektiği(yeni dönme kuramı), bu nedenle para borcu mahiyetindeki bedel iadesi borcu bakımından icra dairelerinin yetkisinin İİK’nun 50, HMK’nun 10 ve TBK’nun 89 maddesine göre belirlenmesi gerektiği yönündeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davacının dava konusu takibe konu ettiği alacak, dönme nedeniyle verilen satış bedelinin iadesine ilişkin olduğuna; dönme ile sözleşme ilişkisi baştan itibaren ortadan kalktığına, bu nedenle davacının varlığını iddia ettiği takip ve dava konusu alacağın sözleşmeden doğduğu kabul edilemeyeceğine göre, HMK’nun 10 maddesinde düzenlenen özel yetki kuralının, dolayısıyla TBK’nun 89 maddesinin somut olayda uygulanma olanağı bulunmamaktadır. TBK’nun 125/2 maddesi koşullarının oluşup oluşmadığının, davacının borçlu temerrüdü nedeniyle dönme hakkını kullanıp kullanamayacağının yapılacak yargılama sonucunda tespit edileceğinde duraksama yoktur. Öte yandan yetki kuralları, talebin haklılığına göre değil, hukuki mahiyetine göre belirlenir. Davacının talebinin dönme nedeniyle bedel iadesine ilişkin olduğu, talebin hukuki mahiyetine göre ve yukarıda açıklanan gerekçelerle, davacının iddia ettiği alacak sözleşmeye dayalı bulunmadığından, bu alacağın tahsili amacıyla başlatılan takipte yetkili icra dairesi genel yetki kuralına göre belirlenecektir. İİK’nun 50 maddesi atfı ile HMK’nun 6 maddesi uyarınca yetkili icra dairesi davalı/takip borçlusunun ikametgahı olan İzmir İli icra daireleridir. Takip ise davacının ikametgahı olan İstanbul Anadolu İcra Dairesi’nde başlatılmıştır. İtirazın iptali davalarında, usulüne uygun bir takibin mevcudiyeti, dolayısıyla takibin yetkili icra dairesinde başlatılmış olması özel dava şartı olup, davalı/takip borçlusu tarafından yasal süre içerisinde sunulan borca itiraz dilekçesinde icra dairesinin yetkisine de itiraz edildiğinden, mahkemece davanın özel dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesinde ve gerekçesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 15/12/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.