Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/1063 E. 2022/897 K. 01.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1063 Esas
KARAR NO: 2022/897 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/03/2022
NUMARASI: 2021/448 Esas 2022/171 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 01/06/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin 02.08.2019 Cuma günü davalı bankanın çalışma saatinin bitmesine ve EFT işlemlerinin kapanmasına yakın saatlerde kendisine ait olan … numaralı … hattı … numaralı telefondan arandığını, arayan şüpheli kişi “… Güvenlik Biriminden” olduğunu belirterek “… ile mi görüşüyorum ” şeklinde hitap ederek, internetten herhangi br program indirip indirmediğini sorduğu, müvekkilince hayır cevabını verdiğinde , yurtdışındaki bir bahis sitesinden müvekkilinin hesaplarına girilerek 2-3 kez para çekmeye teşebbüs edildiğini ancak … Güvenlik birimi olarak bunu engellediklerini belirtildiğini, kimlik bilgileri, baba adı anne kızlık soyadı, müvekillerime ait hesap numarasını/numalarını, bankadaki bakiyelerini çok açık ve net bir biçimde belirterek, bu hesaplardaki paraların güvence altında olabilmesi için birtakım işlemler yapması gerektiğini bu işlemleri gerçekleştirebilmek için internet bankacılığına girerek hesaplarını görüntülemesini istiyerek, Merkez Bankası ile birlikte çalışarak paralarını güvence altına alacaklarını ve başka bankalarda hesaplarınız var ise onları da güvenlik altına alacağız diyerek müvekkilini yönlendirmeleri sonucu internet bankacılığı aracılığı ile hesap|arına girmesini istendiğini, olay tarihinde 65 yaşlarında olan müvekkilinin şüphelinin telefonla yönlendirmesi sonucu , … Kozyatağı şubesindeki annesi diğer davacı ile birlikte müşterek USD hesabına internet üzerinden ulaşıldığını, müvekkilinin telefonla arayan kişi/kişiler güvenlik sebebi ile hesaplarındaki dolarları TL’ye çevirerek hiçbir kayba uğramadan tekrar dolar bazında hesabının devam edeceğini belirterek , kendisini başka bir birime aktaracaklarını belirterek, farklı bir şüpheliye aktardığını, karşı taraftaki farklı şüpheli kişi müvekkilinin, ortak hesapta bulunan 34.214,11USD’yi , TL’ye çevirmesi amacı ile bazı tuşlamalar yapması için yönlendirerek , paraların güvenlik amaçlı Merkez bankasına aktarılması gerektiğini tek seferde işlem yapılamayacağını bu sebeple birkaç işlem yapılması gerektiğini ve Merkez bankası tarafından paraların devlet güvencesi altına alınması için hesapların aynı şekilde oluşturulacağını belirterek , panikleyen müvekkilini sakinleştirmeye çalışarak, “… olarak bu bizim görevimiz siz rahat olun bekleriz ” şeklinde konuşmak sureti ile ve her fırsatta … Güvenlik birimi olarak görevlerini yerine getirdiklerini, bu amaçla hizmet verdiklerini belirterek sakinleştirmeye çalışmışlar ve müvekkilimiz tarafından, …-… USD ortak hesabındaki 34.214,11 USD’yi, TL’ye çevirterek toplam 190.144,92 TL’yi, TL hesabına aktarmasını sağlamışlar ve bu hesaptan aynı anda, birbirini takip eden işlemlerle aynı gün arka arkaya; a) … adına 50.000.-TL, b) … adına 90.000.-TL, c) … adına 30.000.-TL, d) … adına 17.500.-TL, e) … adına 8.200.-TL EFT/Havale yapıldığını, Daha sonra, telefonla arayan kişinin tekrar yönlendirmesi ile …, yine annesi ile birlikte müşterek USD hesabından bu kez 25.000.-USD’yi, TL’ye çevirerek toplam 135.875.00 TL yi, TL hesabına aktardığı ve yapılan yönlendirme ile aynı anda , birbirini takip eden işlemlerle arka arkaya; a) … adına 6.800.-TL b) … adına 7.000.-TL EFT/Havale yaptırıldığını, adı geçen kişiler halen İstanbul Anadolu ll.Ağır Ceza Mahkemesinin 2020/429 E.sayılı dosyası ile yargılanmanın devam ettiğini, müvekkillerinin yukarıda isimleri yer alan ve adlarına aynı gün ve saatlerde ardarda EFT/Havale yapılan kişileri tanımadıkları gibi, hiç bir ticari vs. bağlantılarıda bulunmadığını, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 2.000,00 USD alacağının aynen/aynı döviz cinsi üzerinden, 02.08.2019 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasının 4/a maddesi uyarınca hesap edilecek faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, dava konusu olayda, iddia edildiği gibi davacı müvekkili Banka tarafından aranmamış olup dava dilekçesinde yer verilen numaranın +99 yani yurtdışına ait olması bu durumu ispatlamakta olduğu, dava konusu işlemleri davacı bizzat kendisi kendisine ait olan cihaz ile gerçekleştirdiği, bu nedenle, davacının müvekkili bankaya değil, şayet dolandırıldığını iddia ediyor ise kendisini dolandıran şahıs/şahıslara husumet yöneltmesi gerekmekte olduğunu, dolayısıyla, huzurdaki davada müvekkili bankanın davalı olarak gösterilmesinin mümkün olmadığını, kaldı ki davacı her ne kadar kendisini telefonla arayan şahıs/şahıslarca dolandırıldığını iddia ettiğini, malum olunacağı üzere, davacının dolandırılıp dolandırılmadığı yapılacak olan ceza yargılaması neticesinde ortaya çıkacağını, diğer taraftan; davacı, dava konusu işlemleri kendisinin gerçekleştirdiğini dava dilekçesinde kabul etmesine rağmen dava konusu işlemlerin bilgisi ve iradesi dışında gerçekleştirildiğini iddia etmekte olduğu, o halde davacı, bilgi ve iradesi dışında işlemleri gerçekleştiren kişilere karşı husumet yöneltmesi gerektiğini, eğer gerçekten davacının iradesi dışında bir kullanım söz konusu ise bu kullanımı gerçekleştiren kişilerin dava konusu işlem bakımından sorumlu olduklarını, davacının uğradığı bir zarar varsa bu durumdan fayda sağlayan dava konusu işlemi gerçekleştiren üçüncü kişiler olduğunu, hukukumuzda temel ilkeleri sorumluluk hususunu illiyet bağı prensibi kapsamında düzenlemekte olduğunu, somut olay bakımından, davacı iddiaları kabul edildiğinde, davacının zararının oluşmasına sebebiyet veren kişilerin dava dışı üçüncü kişiler olduklarını, kaldı ki, bu üçüncü kişiler davacının zararını doğuran fiilleri ile kendilerine menfaat sağladıklarını, illiyet bağı prensibi gereğince davacının zararının oluşmasına sebebiyet veren kişilerin, bu fiillerinden dolayı sorumlu tutulmaları gerekmekteyken, somut olay bakımından kusurlu/kusursuz herhangi bir fiil içerisinde bulunmayan, dolayısıyla da hakkında illiyet bağı kurulamayan müvekkili bankaya husumet yöneltilebilmesinin mümkün olmadığını, yüksek mahkemenin emsal olaylar bakımından verdiği kararlarında da, kartın usulsüz kullanımından sorumluluğun bankalarda olmayacağı ve banka aleyhine açılan davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi gerektiği açık ve net olarak belirtildiğini, sonuç olarak, Yüksek Mahkeme kararları ve beyanları doğrultusunda öncelikle husumet itirazımızın değerlendirilmesi suretiyle davanın müvekkili banka yönünden husumet yoksunluğu sebebiyle reddine karar verilmesini talep ettiklerini, davaya konu uyuşmazlıkta; davacının itiraz ettiği işlemler; davacının müvekkili Banka nezdindeki hesabından tek kullanımlık SMS şifresi ile gerçekleştirilen EFT işlemleri olup ile huzurdaki davanın EFT alıcısı kişilere ihbar edilmesini talep ettiklerini, bu nedenle de, EFT alıcılarının kimlik bilgilerinin öğrenilmesi için, ilgili Bankalara müzekkere yazılmasını talep ettiklerini, dava konusu işlemlerin gerçekleştiği tarih ve saatte müvekkili Banka tarafından hiçbir şekilde aranmadığını, müşterinin GSM operatörüne yazılacak müzekkere ile, dava konusu olayın gerçekleştiği gün ve saatte davacıyı arayan numaraların talep edilmesi halinde, bu husus açığa çıkacağını, bu nedenle, davacının kullandığı GSM operatörüne müzekkere yazılarak, 02.08.2018 tarihinde, hattı arayan telefon numara dökümünün talep edilmesini talep ettiklerini, kaldı ki, davacının delilleri arasında yer alan telefon dökümlerinden de anlaşılacağı üzere; davacının arandığını iddia ettiği telefon numarasının başında “+99” olup, Bankamız telefon numarasının “+99” ile başlamamakta olduğunu, davacı, müvekkili Banka tarafından aranmadığı gibi, bizzat davacı kendisini arayan şahısların yönlendirmesi doğrultusunda dava konusu işlemleri SMS Şifrelerini girerek kendisi yaptığını, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte, bir an için arayan şahısların müvekkil banka personeli olduğu kabul edilse dahi, davacının banka personeline dahi şifrelerini vermememesi gerektiği muhakkaktır. Kaldı ki, davacı gibi, tüm Banka müşterilerine gerek müvekkili banka ile imzalamış oldukları sözleşmeler ile, gerekse de müşterilere yapılan yazılı/sözlü ve hatta sosyal medya bildirimleri ile şifrelerinin Banka personelleri ile dahi paylaşılmaması konusunda bilgilendirmeler yapıldığını, müvekkili bankanın hiçbir kusurunun bulunmadığından haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 17/03/2022 tarih ve 2021/448 Esas – 2022/171 Karar sayılı kararında; “….Eldeki dosya incelendiğinde davacıların davalı banka nezdindeki hesabının ticari mevduat hesabı olmadığı,davalı bankanın müşterisi olan davacılar ile aralarında tüketici işlemi bulunduğu görülmekle mahkememizin görevsizliğine karar verilerek görevli mahkemelerin tüketici mahkemeleri olduğu…”gerekçesi ile, Davacının davasının görev yönünden REDDİNE, 2-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, 3-Karar kesinleştiğinde dosyanın talep halinde yetkili ve görevli İSTANBUL ANADOLU TÜKETİCİ MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi kararının usul ve hukuka aykırı olduğunu, Dava konusu işlem tüketici işlemi niteliğinde olmayıp, uyuşmazlık konusunda görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, Davacının iddia ve talepleri haksız ve hukuka aykırı olup, dava dilekçesinden de anlaşılacağı üzere işbu davanın konusu bir tüketici işlemi ile ilgili olmadığını, Davacı tarafından da uyuşmazlığın tüketici işlemi olmadığı bilindiğinden huzurdaki dava ikame edilmeden evvel zorunlu ticari arabuluculuğa başvurulduğu ve arabuluculuk aşamasında anlaşılmaması üzerine görevli ticaret mahkemesinde dava açıldığını, (TTK 4/1-f, TTK.5/1) İlgili yasal düzenlemeler uyarınca huzurdaki dava mutlak ticari dava niteliği taşımakta olup, davaya bakmakta görevli mahkeme asliye ticaret mahkemeleri olduğunu, buna göre ilk derece mahkemesi görevsizlik kararının hukuka aykırı olduğunu, Emsal yargı kararları gereği de dava konusu uyuşmazlıkta görevli mahkemenin ticaret mahkemeleri olduğunu, (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 21.05.2018 tarihli, 2016/11296 E. 2018/3779 K. sayılı kararı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 02.05.2014 tarihli, 2014/670 E., 2014/8207 K. Sayılı kararı) İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davacıların davalı bankada bulunan ortak mevduat hesabından internet bankacılığı kullanılarak usulsüz şekilde havale yapılması nedeniyle maddi tazminat talebine ilişkindir. Mahkemece, davacının davasının görev yönünden REDDİNE , mahkemenin GÖREVSİZLİĞİNE, dosyanın görevli İSTANBUL ANADOLU TÜKETİCİ MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3/1-k maddesinde tüketicinin; “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi” ifade edeceği, 3/1-l maddesinde ise tüketici işleminin; “mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” ifade edeceği düzenlenmiş, aynı Yasa’nın 73/1 maddesinde de; tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalara bakmaya tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiştir. (Yargıtay 11. HD 2017/1841 E., 2018/6187 K.) Somut olayda; davanın açıldığı 14/07/2021 tarihi itibariyle 6502 sayılı Yasa’nın yürürlükte olduğu, davacıların tacir olduğu iddia ve ispat edilmemiş olup, davacıların ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket etmesi nedeniyle tüketici olduğu, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3/(1)-k maddesi gereğince bankacılık sözleşmelerinden kaynaklanan işlemlerin de tüketici işlemi olduğu ve bu sözleşmelerle ilgili uyuşmazlıkların çözüm yerinin tüketici mahkemeleri olduğu sabittir. Bu nedenle davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde değildir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 01/06/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-c maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.