Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/1039 E. 2022/895 K. 01.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1039 Esas
KARAR NO: 2022/895 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/03/2022 Tarihli Ara Karar
NUMARASI: 2022/8 Esas
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin)
KARAR TARİHİ: 01/06/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Dava dosyası ile birleştirilen Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/11 Esas 2022/115 Karar sayılı dava dosyasında; Davacı vekili dava dilekçesi ile, Müvekkili … ve davalı … ile diğer yönetici olmayan ortaklardan … ile …’nın 04/01/2005 tarihinde … Tic.Ltd. Şti., 11.03.2010 tarihinde … Ticaret .Ltd.Şti., 14.11.2017 tarihinde … Tic.Ltd.Şti.’nin kurularak, yıllara dayalı çalışma, gayret, uyum ve 17 yıla yakın süreçte müvekkili …’nün, teknik kişiliği, yöneticiliği, yabancı dili ve pazarlama gayreti ve başarısı ile Aktif Kurucu ve Yönetici sıfatı verildiğini, tüm şirketlerde bu yetki ve özelliğin taktir edilerek öncelendiğini, hem fiilen hemde hakkaniyete uygun olarak bu yetkilerinin uzatılarak devam ettiğini, müvekkili … ve davalı …’ün kurucu ortak ve şirket sözleşmesi ile münferiden şirketleri temsil ve ilzama Yetkili Müdür olarak tayin edilmiş olduklarını, bu süreçte ortaklar arası oluşan ekonomik refah düzeyi ile doğru orantılı şirket sayısı ile faaliyet alanı genişlediği gibi, ulusal düzey aşılarak uluslarararı düzeye gelip, aşılan süreçte yüksek sermaye ve yüksek gelir elde eden, bilinirliği ve tercihi arttığı gibi bu süreçte kaçınılmaz olarak aktif ve etkin yönetici olarak müvekkilinin kişiliğinin öne çıkması, yöneticilk yeteneğini geliştirmesi, eşinin Mısır Kökenli Avukat olması, İngilizce ve Arapçaya etkin/yetkin hakimiyetininde etkisi ile yeni ticaret havzasının Arap ülkeleri olmasının birleşimi sonucu bu coğrafya da da etkinlik ve karlılığının yükselmesi sonucu, davalı yönetici … ile diğer ortakların kişisel öne çıkma, nasit hırs ve şirketi yıllardır ettiği gibi önde temsili, eşinin katılımı ile ki tüm kayıtlarda başarı olarak belirlenmiş gayreti ile bir kadının önde olmasını haysiyet meselesi yaparak, hırs ve kıskançlığı gibi kişisel husumet ve engellemeler yapılmaya başlandığını, son zamanlarda ise özellikle 07 Aralık 2021 tarihinden itibaren ise; Davalı Müdür-ortak … ile ile diğer ortaklar … ile … kendi aralarında müvekkili … aleyhine gizli ve gayrı yasal/gayrı resmi toplantılar yaparak, çalışan personeli aleyhe yönlendirdiklerini, O’nun emir ve talimatlarına uyulmamasını, artık kendilerinin şirketi yöneteceklerini, yönetimin 3 ortağın elinde olduğunu söylemelerini duyulması üzerine, müvekkilince sözlü uyarıda bulunularak, kanunsuz ve suç teşkil eden davranışlarına son vermelerinin istendiğini, ancak bunun üzerine müvekkilinin odasına gelerek eşi ile otururken 1 saat önce Sudi Arabistan’dan gelen müşteriye Mısır Uyruklu avukat olan eşi … Hanımın tercümanlık yaptığı sırada ortaklardan …’ın müşterinin yanında eşine hitaben burdan çık git diye kovduğunu, bilahare müşteri gittikten sonra 3 ortağın odaya tekrar gelerek müvekkili ve eşine artık seni burda görmek istemiyoruz, gelme, fabrikaya senin yardımına da ihtiyacımız yok, eğer gelirseniz fena olacak demeleri üzerine müvekkilinin tepki gösterdiğini, onlarında tehditler savurarak odadan çıktıklarını, olayın işyeri kamera kayıtlarına çekilmiş olması nedeniyle delil olarak almaya gittiğinde, kamera sistemlerinde bu kayıtların alınarak yasal yollara başvurulmak istendiğinde ise muhataplarca kayıtların sildirildiğini, bilişim yetkilisinden ifade edilerek kayıtların verilmediğini, müvekkilinin iş yerine girmesinin engellendiğini, hukuka aykırı işlemlerle meydana getirilen zararların telafi edilmesinin mümkün olmaması ve mahkemece ihtiyati tedbir kararı tesis edilmez ise müvekkilinin haklarını elde etmesi/yetkilerini kullanması ile idare ve Yönetim Haklarının kullanmasının imkansız hale geleceğini, şirketlerin müvekkiline husumetli yetkili ve dayanışmada bulunduğu ortakları ile müvekkilinin haklarına zarar verecek mahiyette ve hatta müvekkilinin haklarına ulaşmasını imkansız hale getirecek mahiyette işlemler tesis edilebileceğini, bu nedenle tensiple birlikte mahkeme tarafından tesis edilecek karara değin; Talep konusu edilen davalı …’ün … Tic.Ltd.Şti., … Ticaret .Ltd.Şti, … Dış. Tic.Ltd.Şti’indeki Yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin İhtiyati Tedbir yolu ile durdurulmasına/daraltılmasına karar verilmesini, bu nedenle davalı …’ün … Dış Tic.Ltt.Şti., … Ticaret .Ltd.Şti. … Dış. Tic.Ltd.Şti’indeki Yönetim Yetkilerini Kötüye kulanarak, açık husumet ve zaralandırmaya dayalı kullanımı ile Müvekkilin Yönetim ve Ortaklık Haklarını elinden almaya çalışarak ,TTK 219 m “.şirket sözleşmesiyle bir ortağa verilmiş ise, onun yönetim hak ve görevi diğer ortaklar tarafından sınırlandırılamayacağı gibi kendisi görevden de alınamaz. Ancak, haklı sebeplerin varlığında, ortaklardan birinin istemi üzerine, mahkeme kararı ile yönetim hak ve görevi sınırlandırılabilir veya geri alınabilir.” ve Madde 630- “..(2) Her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir…” hükümlerinde vücut bulan haklarını ihlal ve zaralandırması karşısında; a- Öncelikle ve İvedilikle Yaklaşık Haklılık, Yakın Tehlike ve Devam eden tecavüz karşısında 6100 S. HMK ‘nun 389. Maddesi hükmüne tefvikat “İhtiyati Tedbir Kararı “ verilerek Ortak olunan şirketlerdeki Yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin durdurulmasınal/daraltılmasına karar verilmesini, b- Yapılacak Yargılama sonucu haklı, ispatlanan ve yasal taleplerimizin kabul edilerek Davalı …’ün İTO … Sicil nolu … Tic.Lmt.Şrk., 1 İTO … Sicil Nolu … Ticaret .Ltd.Şti. İTO … Sicil Nolu … Dış. Tic.Lmt.Şrk’indeki Yönetim Yetkilerinin TTK 219 m. ve 630 m. Hükümlerince Öncelikle KALDIRILMASINA, c- Öncelikle (b) bendindeki taleplerimiz saklı kalmak kaydı ile Terditli olarak Aynı Şirketlerdeki Yönetim Yetkilerinin TTK 219 m. ve 630 m. Hükümlerince, Personel Alma Çıkarma, Bankacılık İşlemleri Yapma, Personel Yönetim ve Borçlanma Yetkileri ile Şirket Aktiflerini Azaltma Yetkilerinin KISITLANMASINA Ve/veya Yetkilerinin KAYYIM TAYİNİ ile Kullanmasının Sağlanmasına, d- Mahkeme masrafları ile Ücreti vekaletin davalıya Tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, İşbu davanın açılmasından önce 04.01.2022 tarihinde, davalı müvekkili … ile şirketlerin diğer ortakları … ve … tarafından Bakırköy 5. ATM 2022/8 E sayılı dosyadan, … hakkında, haklı sebeple şirketleri temsil/ ilzam yetkisi ve müdürlük görevinin sonlandırılması talebi ile dava açıldığını, taraflar aynı konuda birbirlerine dava açtığından, açtıkları dava önceki tarihli olduğundan işbu davanın Bakırköy 5 ATM 2022/8 E sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini istediği, davalı hakkında açılan, Bakırköy 5. ATM 2022/8 E sayılı davada diğer ortaklar … ve …’nın davacı konumunda olduğunu, davalardan ve dava konusu olaylarda hukuki sonuçlardan doğrudan etkilenecek olan ve şirketleri ve ticareti üretimi zarar görmemesi iyileştirilmesi için bedenen ve fikren çalışan kişiler olduklarından işbu davada da davalı … yanında asli müdahil olarak yer almak istediklerini, müdahillik taleplerinin kabulüne karar verilmesini, davacı …’nün bundan 10 yıl kadar önce Mısırlı bir hanım ile evlendiğini, bu süreçte 3 tane çocukları olduğunu, davacının son bir kaç yıldır eşini ve çocuklarını sürekli şirkete, yönetim ve fabrika üretim alanına getirdiğini, bu durumdan diğer ortakların ve çalışanların rahatsız olduğunu, son iki yıl önce davacının eşinin, çalışanlar arasında konuşmalara müdahil olmaya, onlara işverenmiş gibi talimatlar vermeye başladığını, bu şekilde yemekhanede çalışan 2 bayan eleman ile şirkette, bir çok bölümde görevlendirilen ve şirketlerin kurulduğundan itibaren babası üretimde usta başı, abisi muhasebe müdürü olan çalışanı işten çıkarmak için davacının eşi tarafından muraza çıkartıldığını, diğer ortakların ve çalışanlardan bu çalışanı savunanlar ise davacı tarafından sinkaflı küfürler edildiğini, şirketlerin olumsuz etkilenmesi ve gerginlik olmasın diye diğer ortakların bir çok küfür hakaretten habersiz bir şekilde bu çalışanların işten çıkarılmasına müdahale etmediklerini, davacının şirketlerin üretimini ve ticari faaliyetlerini baltalayıcı davranışları sonucu, asıl şirketlere ve ortaklara zarar verenin kendisi olduğunu, bu nedenlerle öncelikle mahkemece İhtiyati tedbir kararı ile görevlendirilen kayyımların işten derhal el çektirilmelerine karar verilmesini, 14.01.2022 tarihli Toplantı Tutanağının yok sayılmasını, savunmaları karşısında, davanın 5. ATM 2022/8 E sayılı dosya ile birleştirme talebi olduğundan bu konuda ilgili Mahkemece karar verilmek üzere ve şirketlerin müdürü olması ve diğer ortakların da isteği soncu başkaca kayyım atanmasına gerek olmadığına karar verilmesini, davanın daha önce taraflarınca açılan Bakırköy 5. ATM 2022/8 E sayılı dava ile birleştirilmesine karar verilmesini, diğer ortaklar vekaletleri mübrez olan … ve …’nın müdahale taleplerinin kabülünü, yargılama sonunda, davacının haksız ve mesnetsiz davasının reddine karar verilmesini, davacının haksızlığı nedeni ile uygun bir manevi tazminata mahküm edilmesini, mahkeme masraf ve vekalet ücretinin davacıya hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 06/01/2022 tarih 2022/11 Esas sayılı ara kararında; “…TTK.nın 630. maddesinin II. fıkrasında; “Her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir.” Aynı maddenin III. Fıkrasında ise; “Yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunur” denilmektedir. Somut olayda davacı ortak tarafından ileri sürülen iddialar dilekçe ekinde sunulan belgeler dikkate alınmış yaklaşık ispat kuralları çerçevesinde sunulan soruşturma kayıtları incelenmişitir. Tarafların hak ve sorumluluk dengesinin korunması gerekir. Yönetim yetkisinin kötüye kullanıldığı kesin olarak kanıtlanamamakla birlikte, buna ilişkin bazı belge ve deliller sunulmuştur. Ortaklar arasındaki karşılıklı güvenin zedelendiği anlaşılmaktadır. Şirketin yönetimi müştereken temsil suretiyle yapılmaktadır. Bu sebeple şirketin yönetimi ile ilgili olarak geçici hukuki korunma sağlanması için müşterek yetkili şartların bulunduğu kanaati oluşmuştur. Geçici hukuki koruma önlemi alınırken tarafların ve şirketin menfaatlerinin korunması gerekir. Halihazırdaki temsil yetkisine sahip şirket yöneticisinin temsil yetkisinin tedbiren tamamen kaldırılması halinde, şirket yönetimindeki süreklilik aksayacak, şirketin menfaatlerinin tam anlamıyla sağlanması güçleşecektir. Halihazırdaki yöneticinin temsil ve ilzam yetkisi muhafaza edilmek suretiyle temsil ilzam yetkisinin kısıtlanması yönündeki tedbir talebi kabul edilerek, temsil ve ilzam yetkisinin kullanılmasının mahkememizce atanacak bir denetim ve onay kayyımınnı onayına bağlanmak suretiyle gerekli hukuki korumanın sağlanabileceği kanaatine varılmıştır. Kayyımlar mahkememizce bilirkişi listesinden seçilmiştir. Atanan kayyımlar denetim ve onay kayyımı olup şirketin mevcut yönetimi el çektirilmediğinden ve dosya kapsamı da dikkate alınarak, HMK’nın 392. maddesi uyarınca, takdiren teminat alınmasına gerek görülmemiştir. …”gerekçesi ile, 1-Davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulü ile; HMK 389.vd maddeleri uyarınca, ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile tarafların ortağı olduğu, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … Sicil nolu Başakşehir … Mah … San. … Blok Sk … Sit. No:… D: … Başakşehir/İstanbul adresinde faaliyet gösteren … Dış Tic.Ltd. Şti, … Sicil Nolu İkitelli Org. San. Blk. … San. Sit. … Blok No: … Küçükçekmece/İstanbul adresinde faaliyet gösteren … Ticaret .Ltd.Şti., tarihinde … Sicil Nolu … Mah. … Sok No:… Silivri/İstanbul adresinde faaliyet gösteren … Dış Tic.Ltd. Şti.’ne denetim ve onay kayyımı atanmasına, Davacı ve davalının üç şirkette yönetici oldukları anlaşılmakla, işlerin ağırlığı ve yoğunluğu nazara alınarak bilirkişi listesinden kayyım olarak … ve …’in re’sen tayinine, 2- … Dış Tic.Ltd. Şti, … Ticaret .Ltd.Şti. ve … Dış. Tic.Ltd. Şti.’nin müdürünün şirketle ilgili her türlü karar ve tasarruf işlemlerinin (şirket malvarlığı üzerinde tasarruf etme, şirkete ait banka hesaplarından para çekme, kambiyo evrakı düzenleme ve şirket adına harcama yapma dahil her türlü işleminin) geçerliliğinin mahkememizce atanan KAYYIMLARIN ONAYINA BAĞLANMASINA, 3-Davacı tarafın diğer taleplerinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı asıl davada davacı / birleşen davada davalı … ve müdahiller …, … vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ 01/02/2022 TARİH VE 2022/11 ESAS – 2022/115 KARAR SAYILI KARARI İLE; Davanın HMK 166. maddesi gereğince vaki bağlantı nedeniyle Bakırköy 5. ATM’nin 2022/8 E. sayılı dava dosyası ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, esasın bu şekilde kapatılmasına, yargılamanın birleştirilen dava dosyası üzerinden yürütülmesine, HMK 168. maddesi gereğince asıl hükümle birlikte istinaf yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile karar verilmiştir.
DAİREMİZ İLK KARARI: Dairemizin 11/03/2022 tarih 2022/353 Esas 2022/330 Karar sayılı kararı ile, Davalı vekilinin istinaf istemi üzerine dosya istinaf incelemesi için dairemize gönderilmiş ise de, 6100 sayılı HMK’nın 341/1 ve 394/5 maddeleri gereğince ihtiyati tedbir kararına karşı itiraz yolu tüketilmeden istinaf yoluna başvurulamayacağından, davalının istinaf başvurusunun itiraz olarak kabulü ile bu konuda birleştirilen Bakırköy 5. ATM’nin 2022/8 E. sayılı dava dosyası üzerinden bir karar verildikten sonra istinaf isteminde bulunulur ise dairemize gönderilmek üzere bu aşamada dosyanın geri çevrilmesine karar verilmiştir. Birleşen davada davalı … vekili 24/01/2022 tarihli itiraz dilekçesi ile, Dava dilekçesi ile ileri sürülen sebepler (davaya cevap haklarımı saklı kalmak üzere ) hiç bir şekilde davacı için haklı sebep teşkil edecek hususlar olmadığını, müvekkili davalı ile davacı her üç şirkette de aynı müdürlük ve şirketleri temsil ve imza yetkilisi-kurucu ortak olduğunu, şirket kurucu ortakları dava dışı … ve … ile 2005 yılından bu yana şirketleri kurdukları ve her daim şirkette bedenen ve beynen çalışan ortak olduklarını, yakın zamana kadar şirketin ticari faaliyetleri her bir ortağın ayrı ayrı bilgi becerisi ile günden güne daha iyi hale geldiği, davacının diğer ortaklardan bir farkı ya da üstünlüğü olmadığı, paylarının eşit olduğunu, davacının dilekçesinde kendisi için ortakların söylediğini iddia ettiği (-hep sen öndesin- herkes seni tanıyor- bizde müşteriler ile görüşeceğiz-) sözlerini …nün kendisi …’a söylediğini, çünkü bu çalışan yabancı dil bilen ve pazarlama ve satış müdürü olduğu için tüm müşteri ve alış-verişlerde 11 yıldır deneyimli çalışkan biri davacı … diğer ortaklar ile son bir yıldır iletişimi kesmiş, onları yok sayan davranışlara girdiğini, şirketi ve fabrikayı kendi aile malı gibi görmeye başlayan davacı … şirketlere ve fabrikaya eşi ve çocukları ile gelerek, aile baskısı oluşturduğunu, diğer ortaklar davacının eşinin şirkete ve fabrikaya gelmesini, işlere karışmasını istemediklerini bildiği halde, onu her gün odasına getirmekte olduğunu, çalışanlara ve çalışanlar nezdine ortaklarına sinkaflı küfürler etmekte olduğunu, çocukları işyerine gelip (5-8 yaşlarında) ağır sanayi üretimi yapılan fabrika içine sokup, çalışanlara baskı yapmakta, onlara emirler verdirmekte olduğunu, küfürlü konuşarak, onları işten kovdurmakla tehdit etmekte olduğunu, baskı uygulanmakta, çalışanlara ve müşterilere attığı mail ve watsap mesajları ile diğer müdür ve ortakları beceriksiz, gereksiz gibi gösteren yazılar yazmakta olduğu, kendisinin amacı önce müdür …’ü küfür ve hakaret ile bezdirip şirketten uzaklaştırmak, diğer ikisi de nasılsa müdür olmadığından kolayca uzaklaştırmayı planladığını, bu nedenle kendisi … çalışan yerine kendi Mısır Uyruklu eşini koymak istediğini, …’nın eşi kendisini şirketin 5. Ortağı olduğunu söylemekte olduğu, 6-8 yaşındaki çocuklarını fabrikanın her yerine salarak, çalışanlara emirler verdirmekte, çalışanlar kendilerini uyaracak olsa, onları anneme-babama söylerim ben patron çocuğuyum seni işten attırırım diye tüm çalışanları bezdirdiğini, Şirketler hukuku açısından aslında davacının müdürlük yeteneğini kaybettiğin, asıl kendisinin (5 ATM 2022/8 E sayılı dosyada) müdürlük görevinin sonlandırması için haklı sebep olduğunu, dava dilekçesi ve ekleri ile kayyım atanması talebinin ve kararının uyumluluğu olmadığını, davacının işbu ihtiyati tedbir kararının daha kayyımlara tebliğ edilmeden (tebliğ evrakı tebligatın 14.01.2022 de saat 13.36 da kayyum tarafından açıldığı, … eşi olmadan hiç bir yere gidemediğini, müdürlük yeteneğini kaybettiğini, davacının davasında kayyım talebi (ve tüm davası) haksız ve mesnetsiz olduğunu, her iki dava açısından bakıldığında şirketlerin tüm ortakları …’nün müdürlük ve şirketleri temsil ve ilzam yetkilerinin sonlandırılmasını istemekte olduğu, 5 ATM 2022/8 E sayılı dosya istinaf delili olduğunu, ihtiyati tedbir kararı her yönüyle usul yasa ve işin gerçeğine aykırı olduğu, Şirketlerin ticari üretim ve faaliyetlerine zarar vermeye yönelik olduğunu, ihtiyati tedbir kararı gerekçesi ve karar kısmı mübayenet içermekte olduğunu, Mahkemenin usul yasaya aykırı bu kararı ile şirketlerin ticari ve üretimi zarar görmekte olduğunu, toplantıya dahi hiç bir şekilde şirketlerle bağlantısı olmayan eşini de ısrarla getirmesi davacı ortağın kendi başına müdürlük yapamayacağını, hala şahsi ihtirasları ile şirketleri gereksiz yasal kısıtlamalara sokmaya çalışmakta olduğunu, amacının şirketlerin ticari faaliyeti ve karlılığı değil, kendi iradesini empoze ettiğini, şirketlerdeki müdürlük görevini eşi olmadan yapamayacağını göstermesi ile müdürlük görev yeteneğini tamamen kaybettiği açıkça anlaşılmakta olduğunu, bu nedenle davacının şirketlere yetersiz olduğunu kendi müdür olduğu şirketlere kayyım atama talep etmesi ile açık olduğunu ileri sürerek, 06.01.2022 tarihli ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına, bu suretle davacının tüm ihtiyati tedbir taleplerinin reddine karar verilmesini, tazminat hakları saklı kalmak üzere, masraf ve vekalet ücretinin davacı …’ye yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 31/03/2022 tarih 2022/8 Esas sayılı ara kararı ile, “…Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davalı şirketlere ait sicil kayıtlarının tetkikinde şirket temsilcilerinin münferiden … ile … olduğu, şirket müdürlerinin birbirine yönelik olarak müdürlük görevinden azledilmeleri için asıl ve birleşen davayı açtıkları, şirket ortakları ve temsilcileri arasında mevcut ihtilaf dikkate alındığında şirket temsilcilerinin işlemleri yönünden denetim ve onay kayyımı atanmasının şirket ve şirket ortaklarının menfaatine olduğu, denetime konu onay kayyımı atanmaması halinde şirketi münferiden temsil eden … ile …’in şirket aleyhine işlemler yapma imkan ve ihtimali bulunduğu dikkate alınarak HMK 389 ve devam maddeleri kapsamında daha önce verilen tedbir kararının yerinde olduğu ve bu nedenlerle tedbir kararına yönelik itirazın reddine karar vermek gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak …” gerekçesi ile, Birleşen dava yönünden davalı tarafın mahkemece verilen tedbir kararına yönelik itirazının reddine, karar verilmiş karara karşı asıl davada davacı / birleşen davada davalı … ve müdahiller …, … vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Asıl davada davacı / birleşen davada davalı … ve müdahiller …, … vekili istinaf dilekçesi ile, Dava dilekçesi ile ileri sürülen sebepler (davaya cevap hakları saklı kalmak üzere ) hiç bir şekilde davacı için haklı sebep teşkil etmediği gibi, kayyım atanmasını gerektirir hususlar olmadığını, (HMK 389.mad.) Şirketlerde kayyım atanması hususu Yargıtay ve İstinaf kararları ile son çare olarak arandığından verilen tedbir kararının işin gerçeğine aykırı olduğunu, Müdürün müdürlük görev ve yetkilerinin sonlandırılmasını ancak bir ortak talep edebileceğini, davacı tedbir isteyen …’nün kendisi müdür olup, asıl yapması gereken diğer müdür ile birlikte şirketleri GK a davet edip, sorunları çözmeye çalışmak olduğunu, diğer müdür ve ortak olan müvekkilleri, kendisi ile 16.12.2021 tarihinde sorunların çözümü için diyalog ve gerekli kararları almak için bir araya gelmişlerse de, davacı … kayyım getirteceğini söyleyerek toplantıyı terkettiğini, bir daha da şirketlere gelmediklerini, yani davacı müdür … görev ve sorumluluğunun gereği gibi davranmadığını, kendi ihmal ve kusurundan hak elde etmeye çalışması usul yasaya aykırı olduğunu, Diğer müdür ve ortaklar ise ticari üretim ve faaliyetin devamı için gerekli iç işleyiş kararlarını alarak şirketlerin idame ettirmekte olduklarını, yani davacının açtığı davada açık zarar oluşacağını göstermeye yeten hiç bir izah ve delil olmadığını, davacı … ise bu alınan kararları GK kararı olarak değerlendirerek, iptal davası açmıştır. Şirketlere eşi gelemeyeceği için gelmemesine rağmen (şirketler alınmadığını iddia ettiği) amacı, şirketleri ele geçiremeyecek ise, kayyım ataması ile ticari itibar zararı yaratmak olduğunu, nitekim dosyalarda belirttikleri üzere müşterilere ( -devlet şirketlere ticari bekçi atadı, gelecek için bilginiz olsun) mesajları atmakta olduğunu, eşi olmadan şirketlerde bulunamayan ve görevini yapamayan müdür şirketler için azami ölçüde tehlikeli olduğunu, şu anda beynen ve bedenen çalışan tüm ortaklar her şeye rağmen üretimi ve ticari faaliyeti sağlıklı bir şekilde yürütmeye çalışmakta olduğunu, dosyaya sunulan raporlar bunu açıkça göstermekte olduğunu, Müdürlerin müdürleri görevden alma görev ve yetkisi olmadığını, dava yetkisi de olmadığını, yasanın bu hakkı müdür olmayan ortaklara vermekte olduğunu, tedbir talep etme için yasanın aradığı asgari şartlar dahi olmadığından kayyım heyeti atanmasına ilişkin tedbir kararı da usul yasaya aykırı olduğunu, Davacının iddia ve talepleri işin gerçeğine açıkça aykırı olduğunu, müvekkili …, ile davacı … her üç şirkette de aynı müdürlük ve şirketleri temsil ve imza yetkilisi-kurucu ortak olduğunu, şirket kurucu ortakları dava dışı … ve … ile 2005 yılından bu yana şirketleri kurmuşlar ve her daim şirkette bedenen ve beynen çalışan ortak olduklarını, davacının diğer ortaklardan bir farkı ya da üstünlüğü olmadığını, payları eşit olduğunu, Davacının dilekçesinde kendisi için ortakların söylediğini iddia ettiği (-hep sen öndesin- herkes seni tanıyor- bizde müşteriler ile görüşeceğiz-) sözlerini …nün kendisi …’a söylediğini, çünkü bu çalışan yabancı dil bilen ve pazarlama ve satış müdürü olduğu için tüm müşteri ve alış-verişlerde 11 yıldır deneyimli çalışkan biri olduğu, davacı … diğer ortaklar ile son bir yıldır iletişimi kestiği, onları yok sayan davranışlara girdiği, şirketi ve fabrikayı kendi aile malı gibi görmeye başlayan davacı … şirketlere ve fabrikaya eşi ve çocukları ile gelerek, aile baskısı oluşturduğu, diğer ortaklar davacının eşinin şirkete ve fabrikaya gelmesini, işlere karışmasını istemediklerini bildiği halde, onu her gün odasına getirmekte olduğu, çalışanlara ve çalışanlar nezdine ortaklarına sinkaflı küfürler etmekte olduğu, çocukları işyerine gelip (5-8 yaşlarında) ağır sanayi üretimi yapılan fabrika içine sokup, çalışanlara baskı yapmakta, onlara emirler verdirmekte olduğu, küfürlü konuşarak, onları işten kovdurmakla tehdit etmekte olduğunu, Çalışanlar diğer ortakların makinelerin imalatında iyileştirici çalışmalarını baltalamakta, çalışanlara -onların değil benim dediğimi yapacaksınız- diye baskı uygulamakta olduğunu, çalışanlara ve müşterilere attığı mail ve watsap mesajları ile diğer müdür ve ortakları beceriksiz, gereksiz gibi gösteren yazılar yazmakta olduğunu,Kendisinin amacı önce müdür …’ü küfür ve hakaret ile bezdirip şirketten uzaklaştırmak, diğer ikisi de nasılsa müdür olmadığından kolayca uzaklaştırmayı planladığını, bu nedenle kendisi … çalışan yerine kendi Mısır Uyruklu eşini koymak istediğini, Davacının eşi … ise hiç bir yetkisi olmamasına rağmen, davacının dilekçesi ekinde sunulan yazışmalar ile anlaşılacağı üzere çalışan … ve diğer çalışanlara emir vermeye başladığını, ekte sunulan … yazısı içindeki watsap mesajlarında görüleceği üzere, … nın eşi kendisini şirketin 5. Ortağı olduğunu söylemekte olduğu, 6-8 yaşındaki çocuklarını fabrikanın her yerine salarak, çalışanlara emirler verdirmekte, çalışanlar kendilerini uyaracak olsa, onları anneme-babama söylerim ben patron çocuğuyum seni işten attırırım diye tüm çalışanları bezdirdiklerini, en son bir yıl önce yine davacının eşinin yönlendirme ve isteği ile bir kaç çalışan işten çıkarıldığını, ortaklar önce 15-20 yılın hatırına şirketlerin üretimi ve ticari faaliyeti zarar görmesin diye ses çıkaramadıklarını, bunun üzerine davacı ve eşi müdahale dozlarını artırdıklarını, Yukarıda ve davalarda açıkça izah etmeye çalışıldığı üzere, … kendi haksız ve mesnetsiz davranışları ile şirketleri çalışamaz hale getirmek istediği açılan davalarda talepleri ile açıkça görülmekte olduğu, davacı dava dilekçesinde; çalışanın (yöneticilerin talimatlarına itaatsizlik vs) terimleri … hakkında yazdığını, işbu dava konusu ile …’e müdürlük ve şirketi temsil ve ilzam yetkisinin sonlandırma talebine ilişkin hiç bir haklı sebep ileri süremediğini, kendisi müdür olarak kendisinden ortakların istemesi halinde bilgi vermek yükümlüsü olduğunu, bu tanımları dahi davacının müdürlük yeteneğini kaybettiğini, kendisine verilen görev ve sorumluluğu, kendisine verilen hak ve üstünlük yetkisi olarak görmeye, giderek şirketleri kendi ailesinin şirketleri gibi gördüğünü ispatlamakta olduğunu, bunun da şirketler hukuk açısından aslında davacının müdürlük yeteneğini kaybettiğini açıkça göstermekte olup, asıl kendisinin (bizim açtığımız 5 ATM 2022/8 E sayılı dosyada) …’nün müdürlük görevinin sonlandırması için haklı sebep olduğunu, kayyım talep eden davacı müdür …’nün hiç bir haklı sebebi olmadığını, taleplerinin reddedilmesi gerektiğini, Şirketleri ele geçirmek isteyen davacının kendisi olduğu, tüm ileri sürdüğü hususlar gerçek dışı olup, dava dilekçesi ile ekleri ile de hiç bir şekilde uyumlu olmadığını, yani davacı iddialarını açıklamaktan ve ıspata yakın olmaktan uzak olduğunu, hatta dava dilekçesi iyice okunduğunda hiç bir hukuksal iddia olamadığını, bu nedenle işbu dava dilekçesi ve ekleri ile kayyım atanması talebinin ve kararının uyumluluğu olmadığını, Davacı kayyım kararını aldıktan sonra bu kararı yurt dışı ve yurt içi müşterilere watsap yolu ile bildirerek, (ortakları ile aralarında uyuşmazlık olduğunu, devlet tarafından şirkete ticrai bekçi konulduğunu, her türlü imzaya onlar bakacaklarını, ne zaman düzeleceğini bilmediğini), mesajı gelecek için attığını yazdığını, bu mesajı alan Polonyalı müşteri temsilicisi … ile … arasındaki ilgili yazışma örneği dosyada olduğunu, Davacı …’nün, Mahkemeye müracaatla kendisinin müdürlük yeteğini kaybettiğini, şirketlere müdür atanması talebinde bulunduğunu, sonrada bunu şirketlerin ticari müşterilerine (şirketler ile iş yapmayın) diye servis ettiğini, davacının davasında kötü niyetli olduğunu, Kayyım onay ve denetim uygulaması şirketlerin ticari itibarlarına zarar vermekte olduğunu, bu uygulama Yönetim kayyımı uygulamasına eş değer olduğunu, şirketlerin işleyişi üretimi için her bir kalem onay görmekte, onay gören işlemler için bankadan işlem yapılması içinde onay gerekmekte olduğundan kayyımların denetleyeceği bir husus kalmadığını, bu uygulama piyasada olumsuzluk olarak algılanmakta olduğu, davacı müdür … ve eşinin haksız fiili müdahaleleri olmadığı sürece kendisinin ortaklık hakkı dahi korunmakta olduğunu, İhtiyati tedbir kararı her yönüyle usul yasa ve işin gerçeğine aykırı olduğunu, şirketlerin ticari üretim ve faaliyetlerine zarar vermeye yönelik olduğunu, her üç şirkette diğer 3 ortak ( GT Form 3 ortaklı olup, diğer iki ortak) biri müdür olması hasebiyle kayyım atanmasını gerektirecek bir durum olmadığını, davacının şirketlerin olağan GK llarını dahi toplamak için diğer müdür ile müşterek çalışmaktan kaçındığından, ortak … tarafından toplantı çağrı ve gündem belirleme yetkisi talebi ile dava açtığını, İhtiyati tedbir kararı gerekçesi ve karar kısmı mübayenet içermekte olduğunu, kararın son sayfa ilk paragraf gerekçe kısmında; (Halihazırdaki yöneticinin temsil ve ilzam yetkisi muhafaza edilmek suretiyle temsil ilzam yetkisinin kısıtlanması yönündeki tedbir talebi kabul edilerek, temsil ve ilzam yetkisinin kullanılmasının mahkememizce atanacak bir denetim ve onay kayyımının onayına bağlanmak suretiyle gerekli hukuki korumanın sağlanabileceği kanaatine varılmış olması,) gerekçesinin kabul edilemez olduğunu, karar hüküm kısmında ise – Davacı ve davalının her üç şirkette yönetici oldukları anlaşılmakla işlerin ağırlığı ve yoğunluğu nazara alınarak bilirkişi listesinden kayyım olarak …. ve …’in reen tayinine şeklinde verilen karar ve devamında sadece davalı müdür için kayyım atanmış gibi bir hüküm tesisi usul yasaya ve işin gerçeğine aykırı olduğunu, zira davacı … şirkete eşi olmadan gelmediğini, şirketler dışında şirketler zararına ne gibi temsil ve ilzam faaliyetleri olduğuna ilişkin hiç bir bilgi edinilemediğini, bu nedenle mahkemenin usul yasaya aykırı bu kararı ile şirketlerin ticari ve üretimi zarar görmekte olduğunu, Dosyaya sunduğu Cd videolardaki görüntülerin kendisinin işyerine alınmadığı ile bir ilgisi olmadığını, çünkü görüntülerde zaten kimse ile muhatap olmadığı, aracından inmediği, girme teşebbüsünde bulunmadığını, kaldı ki izinsiz alınan kaydın aleyhe delil olarak kullanılmasına muvafakat etmedikleri gibi şikayet hakkının saklı olduğunu, Kayyımlara tebligat yapılmadan kayyımlar ve davacı … ve eşi şirketlere gelerek tutanak tuttuklarını, bu toplantıya dahi hiç bir şekilde şirketlerle bağlantısı olmayan eşini de ısrarla getirmesi davacı ortağın kendi başına müdürlük yapamayacağını, hala şahsi ihtirasları ile şirketleri gereksiz yasal kısıtlamalara maruz bıraktığını göstermekte olduğunu, Amacı şirketlerin ticari faaliyeti ve karlılığı ya da kendi ortaklık payı değil, kendi iradesini ve eşini şirketlere ve ortaklara empoze etmek olduğunu, Şirketlerdeki müdürlük görevini eşi olmadan yapamayacağını göstermesi ile müdürlük görev yeteneğini tamamen kaybettiği açıkça anlaşılmakta olduğu, bu nedenle davacının şirketlere yetersiz olduğunu kendi müdür olduğu şirketlere kayyım atama talep etmesi ile açık olduğu, kendi haksız fiilinden hak elde etmeye çalışmak ta usul yasalara açıkça aykırı olduğunu, Asıl İhtiyati tedbir ara kararı ile davacı … nın kayyım tedbir talebi kabul edilmesine ilişkin 06.01.2022 tarihli Ara Kararda Kayyımların ücretleri davacı …ya yükletildiğini, ancak kararın bu hükmü, usul yasaya açıkça aykırı olarak 16.02.2022 günlü duruşmada değiştirilerek (kayyım heyeti ücretinin şirketler tarafından ödenmesine karar verilerek arttırıldığını) Davacının tüm davranışları ve talepleri şirketlerdeki diğer müdür ve tüm ortaklarca katlanılamaz hal aldığından, hakkında açılan şirketleri temsil ve ilzam ile müdürlük yetkilerinin kaldırılmasından başka, usulünce haklı nedenle ortaklıktan çıkarılmas için prosedür başlatılacağını, bu nedenlerle 4 ATM 2022/11 E (birleşen) dosyadan müvekkili davalı hakkında verilen kayyım atanmasına ilişkin ihtiyati tedbir kararının hüküm ve gerekçesi tamamen usul yasaya açıkça aykırı olduğundan, karara karşı itirazımızın reddi de usul yasalara açıkça aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, açıkça usul yasaya ve işin gerçeğine aykırı olan 06.01.2022 tarihli ihtiyati tedbir ara kararına karşı itirazın reddine ilişkin Bakırköy 5 ATM 2022/8 E sayılı 31.03.2022 tarihli Ara kararının kaldırılmasına, yargılama ile 06.01.2022 tarihli, 2022/11 E sayılı (Bakırköy 4 ATM ) ihtiyati tedbir ara kararının kaldırılmasını, sonuçta davacı …’nün ihtiyati tedbir taleplerinin reddine karar verilmesini, tazminat hakları saklı kalmak üzere, masraf ve vekalet ücretinin davacı …’ye yükletilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, davalı şirket müdürünün yönetim hakkı ve temsil yetkisinin, TTK 630/2.maddesi uyarınca haklı sebeplerle kaldırılması istemine ilişkin şirket yöneticilerinin azli davasında dava dışı şirketlere tedbiren kayyum atanması istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesi 06/01/2022 tarih 2022/11 Esas sayılı ara kararı ile; ” Davacı ve davalının üç şirkette yönetici oldukları anlaşılmakla, işlerin ağırlığı ve yoğunluğu nazara alınarak bilirkişi listesinden kayyım olarak … ve …’in re’sen tayinine , 2- … Dış Tic.Ltd. Şti, … Ticaret .Ltd.Şti. ve … Dış. Tic.Ltd. Şti.’nin müdürünün şirketle ilgili her türlü karar ve tasarruf işlemlerinin (şirket malvarlığı üzerinde tasarruf etme, şirkete ait banka hesaplarından para çekme, kambiyo evrakı düzenleme ve şirket adına harcama yapma dahil her türlü işleminin) geçerliliğinin mahkememizce atanan KAYYIMLARIN ONAYINA BAĞLANMASINA, 3-Davacı tarafın diğer taleplerinin reddine, ” karar verilmiş ve karara karşı asıl davada davacı / birleşen davada davalı … ve müdahiller …, … vekili tarafından itiraz edilmiştir. İtiraz üzerine birleşen Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesince duruşma açılarak itirazlar incelenmiş ve Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 31/03/2022 tarih ve 2022/8 Esas sayılı ara kararı ile; Birleşen dava yönünden davalı tarafın mahkemece verilen tedbir kararına yönelik itirazının reddine, karar verilmiş karara karşı asıl davada davacı / birleşen davada davalı … ve müdahiller …, … vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Birleşen dosya davacısı … ile birleşen dosya davalısı …’ün dava dışı … Tic.Ltd. Şti, … Ticaret .Ltd.Şti. ve … Dış. Tic.Ltd. Şti.’nin ortakları ve aynı zamanda münferit yetkilisi oldukları anlaşılmıştır. 6102 sayılı TTK’nın 630/2. maddesi uyarınca her ortak, haklı nedenlerin varlığı halinde limited şirket yöneticilerinin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını mahkemeden talep edebilirler. Anılan maddenin sonraki fıkrasında ise; yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesinin veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesinin haklı sebep olarak kabul olunacağı düzenlenmiştir. Bu durumda, davacının öncelikle şirket müdürünün azlini gerektiren haklı sebeplerin varlığını ispat etmesi gerekmektedir. Haklı sebep kavramı Yasa maddesinde tanımlanmamıştır. Müdürün, kanun ve ana sözleşmenin kendisine yüklediği görevleri yapmaması haklı sebep oluşturacaktır. 6100 sayılı HMK’nın 389. maddesine göre mevcut durumda meydana gelecek bir değişme nedeniyle gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında tedbir kararı verilebilir. 6100 sayılı HMK’nın 390. maddesine göre de: Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Somut olaya döndüğümüzde, dava dışı şirketlerin münferit yetkilisi olan taraflar arasında uyuşmazlık bulunduğu, şirket ortakları ve münferit şirket yetkilisi olan taraflardan birinin davanın devamı süresince temsil ve ilzam yetkisini tek başına kullanmasının diğer taraf (davacı ) açısından önemli zarara sebebiyet vereceği endişesi yaratması, tarafların hak ve menfaatleri arasında dengenin korunması ihtiyacı gözetildiğinde ihtiyati tedbir koşullarının oluştuğu sonuç ve kanaatine varılmış, yargılamanın ilerleyen aşamalarında değişen durum ve koşullara göre ihtiyati tedbir koşullarının mahkemece yeniden değerlendirilebileceği de dikkate alınarak verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiştir. Sonuç itibariyle, yargılamayı yürütüp uyuşmazlığı esastan karara bağlayacak olan ilk derece mahkemesinin takdirine göre ihtiyati tedbire itirazın reddine ilişkin karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, tedbire itiraz eden Asıl davada davacı / birleşen davada davalı … ve müdahiller …, … vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Asıl davada davacı / birleşen davada davalı … ve müdahiller …, …’ın istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70’er.TL istinaf karar harçları istinaf edenler tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harçlarının hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 01/06/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.