Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/1000 E. 2023/99 K. 26.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1000 Esas
KARAR NO: 2023/99 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/147 Esas – 2022/46 Karar
TARİH: 20/01/2022
KARAR TARİHİ: 26/01/2023
YAZIM TARİHİ: 30/01/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilleri ile davalı ‘… Tic. Ve San. Ltd. Şti.’’ ünvanlı şirketi 23.05.2017 tarihinde kurduklarını, şirket sermayesi olarak 40.000,00 TL sermaye ile birlikte hepsi emeklerini de sermaye olarak şirkete hizmet edeceklerine karar verdiklerini, maddi olarak yatırılmasıgereken sermayenin %50’sini davalı tarafından kalan %50 ‘sini ise müvekkilleri tarafından eşit şekilde şirkete sermaye girişinin yapılacağı ve yatırılan tutarlar oranında şirket ortaklık payları olacağı yönünde karar aldıklarını, müvekkillerinin kendi üzerlerine düşen edimlerini yerine getirmiş oldukları halde davalının sürekli olarak ticari defterlerle birlikte gelir gider bilgilerini, şirket ortağı olan müvekkilinden gizlediklerini, lakin şirket için yapılan masrafların müvekkilleri tarafından karşılandığını ve davalıya hiçbir ödeme gerçekleştirmediği gibi zorunlu masraflara da katılmamış bulunduklarını, davalının kötü niyetli ve kusurlu davranışlarının gereği şirketin uğramış olduğu zararlardan sorumlu tutulmasını ve müvekkillerinin uğramış olduğu zararların tespiti ile bu miktarın kendi hisseleri oranında ödenmesinin yapılarak haklı bir şekilde şirketin tasfiyesini isteme mecburiyetinin doğduğunu, TTK 551/3’te Limited Şirketi sona erdirecek haklı sebebin tanımını ve hangi hususların haklı sebep sayılacağını açık olarak belirtmemiş olduğunu, TTK md.187’de Kolektif Şirketler açısından haklı sebep tanımı yapılarak bunlara örneklerin verildiğini, TTK’da ki bu hükümlerin Limited Şirketler içinde uygulanmakta olduğunu, davacı vekili davalının kötü niyetli ve kusurlu davranışları gereği şirketin uğramış olduğu zararlardan sorumlu tutulmasını ve müvekkillerinin uğramış olduğu zararların tespiti ile bu miktarın kendi hisseleri oranında ödemesinin yapılarak haklı bir şekilde ‘‘… Tic. Ve San. Ltd. Şti.’’ ünvanlı şirketin tasfiye edilmesine karar verilmesini, yargılama masrafları ve avukatlık vekalet ücretine hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesi ile, müvekkilinin davacılar ile şirket kurulduğunda şirket sözleşmesinin hazırlanarak tescil yapıldığını ve şirket kuruluş tarihinin de TTK ilgili madde gereğince yatırılması gereken ana sermayenin ¼ oranındaki bedelinin bankaya yatırıldığını ve kalan sermaye paylarının 2 yıl içinde tamamlanması için tüm ortakların taahhüt vererek şirketi kurduklarını, davalı müvekkilinin sanki şirkette hiçbir çalışması yokmuş gibi lanse etmesinin tamamen gerçek dışı olduğunu, müvekkili davalı …’nın öğretmen olup şirketin kurulmasının da ve işleyişinde tamamen kendi bilgi tecrübe ve okula gelen öğrencilerin eğitimi ile ilgilenip öğrencilere eğitim veren öğretmen konumunda olduğunu, müvekkili …’nın şirketin %50 hissesine sahip olmasına rağmen şirketin hiçbir gelir gideri ile ilgilenmediğini sadece mesleği olan öğretmenlik görevini icra etmeye çalıştığını, öğretmenlik yapması sebebi ile şirketin hiçbir mali işleri ile uğraşamadığından davacılara şirket kuruluşunun ertesi günü Büyükçekmece … Noterliği 24.05.2017 tarihli vekaletname vererek şirketin tüm mali işleri, banka işleri, muhasebe işleri SGK ile ilgili işlemler ve bir şirket sahibinin sahip olduğu tüm yetkileri davacı … ile …’e vekalet verdiğini, vekaletnameyi verdikten sonra davacılar tarafından şirketin mali müşaviri olarak davacı …’ın eşi …’a yetki verdiklerini, şirketin tüm muhasebe işlemleri ve ticari defterlerinin tutulması, şirkete işçi alımı ve SGK kaydı açılmasının davacının eşi tarafından takip edildiğini, davalı müvekkilinin; şirketin tüm yetkilerini güvene esas olarak diğer ortaklara vermesine rağmen davacı diğer ortakların şirketin işleyişini ve kazancını tamamen kendi çıkarları doğrultusunda kullanarak şirketi zarara uğrattıklarını, şirket muhasebecisi tarafından şirketin sürekli davacı ortaklara borçlandırıldığını, şirket hesaplarından sürekli sebepsiz olarak para çekildiğini ve hesaplardan kendilerine para aktarımları yapıldığını, bunların dışında da para çekilerek ve hesaplardan kendilerine para aktarımlarının yapıldığını, bunların dışında da davacı şirket ortaklarının sahip oldukları … Kulübünü çalıştırdıklarını, …’ün yaşam koçu hocasının dahi SGK kaydını müvekkilinin ortağı olduğu ‘‘ … Tic. Ve San. Ltd. Şti.’’nde yapıldığını, Davalı müvekkili şirketin usulsüzce yönetildiğini ve şirketin davacı ortaklar tarafından zarara uğratıldığını öğrendiği an davacı ortakları 12.11.2018 yılında yani şirketin kuruluşundan yaklaşık 17 ay sonunda Büyükçekmece … Noterliği’nin 12.11.2018 tarihli … yevmiye no.lu azilname göndererek diğer ortakları yetki bakımından azlettiğini, limited Şirketin feshine hükmedilebilmesi için şirketin devamını sağlayan unsurların ortadan kalması gerektiğini, fesihin, ancak; davacı ortağın ileri sürdüğü sebeplerin, diğer kişilerin şirketin devamı konusundaki menfatlerini aşması halinde söz konusu olması gerektiğini, haklı sebebin bu denli ağır olmaması halinde şirketin feshine karar verilmemesi gerektiğini, davacının fesih kararının reddini, TTK m.636 daki yeni düzenleme sayesinde Mahkeme’nin davacı ortağın ileri sürdüğü sebebi haklı bulsa bile şirketin feshine karar vermek durumunda olmadığını, eğer; şirketin devamı ekonomik ve rastyonel açıdan daha doğru bulunuyorsa, şirketin feshi yerine ortağın çıkarılmasına karar verebileceğini, bu nedenle şirket ortaklarının ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesi ve vekalet ücreti ve mahkeme masraflarının davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 20/01/2022 tarih 2019/147 Esas 2022/46 Karar sayılı kararında; “….Bilindiği üzere limited şirket ve anonim şirketlerde; şirketin haklı sebeplerle feshi ve şirket ortaklığından çıkma için haklı sebep teşkil edecek nedenlerin hangi haller olduğu hususu Türk Ticaret Kanununda sayılmamış olup, doktrinde ve Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin emsal içtihatlarında “şirketin kötü yönetilmesi ve ortaklar arasında ciddi anlaşmazlıklar bulunması,” “şirketin kuruluş gayesini gerçekleştirmesinin imkansız olması,” “şirket varlıklarının yanlış kullanılması veya israf edilmesi,” “azınlığa karşı fiili veya manevi güç baskı uygulanması,” “azınlığın meşru taleplerinin devamlı olarak reddedilmesi” ve pay sahiplerinin şirketteki hareket kabiliyetinin ortadan kalkması, şirketin feshi açısından haklı sebep olarak örnek olarak sayılmıştır. Şirketin haklı sebeple feshi, ikincil bir çözümdür. Bu talebin ikincilliği hem davanın açılması hem de davada verilecek hüküm bakımından geçerlidir. Haklı sebeple fesih davasının diğer hukuki yollarla ilişkisi konusu çok net bir biçimde ortaya konulmuş değildir. Ancak İsviçre doktrininde bugün hakim olan ve Türk doktrininde de benimsenen görüş davanın ikincil niteliğinin bu davaların açılmasının haklı sebeple fesih davasının ön şartı olmadığı yönündedir. Gerçekten de davanın ikincil nitelikte olması diğer davalar ile arasında bir bağlılık bulunduğu ve azlığın bu davaları açmadan haklı sebeple fesih davası açamayacağı anlamına gelmez. Somut olayda davacı tarafından fesih için haklı sebep olarak ileri sürülen hususlar teknik incelemeyi gerektirdiğinden teknik bilirkişiler eliyle şirket kayıt ve belgeleri incelenmiş ve kök ve ek raporlar dosyaya sunulmuş ve mahkememizce yapılan tespitler yerinde görülerek hükme esas alınmıştır. Bu genel açıklamalar ışığında huzurdaki davada, davacı tarafından fesih için haklı sebep olarak ileri sürülen hususlar teknik incelemeyi gerektirdiğinden teknik bilirkişiler eliyle şirket kayıt ve belgeleri incelenmiş ve hazırlanan raporlar dosyaya sunulmuş ve mahkememizce yapılan tespitler yerinde görülerek hükme esas alınmıştır. Buna göre; davalı şirketin temel sorununun likitide sorunu olduğu, davalı şirketin incelenen 2017-2018-2019 yılları kaydı değer bilançolarında negatif net işletme sermayesine sahip olduğu, 28.02.2019 tarihli bilançosunda kaydi değerlere göre -230.772,92 TL öz kaynak tutarı ile borca batık olduğu tespit edilmiştir. Bir ortaklık yapısına dahil olan ortağın, o ortaklıktan kar elde etmek amacı taşıması doğal bir olgu, uzun süredir karlılık sağlanamadığından bu hususun karşılanamadığı ve tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda aralarında ki güven ilişkisinin de ortadan kalkmış olması nedeniyle ortaklık ilişkisinin zedelendiği, dolayısıyla TTK’nun md. 636/3 anlamında haklı sebeple fesih şartlarının oluştuğu kanaatine varılmıştır. TTK md. 636/3 hükmü, Hâkime istem yerine duruma uygun çözüm konusunda geniş bir takdir hakkı verdiğinden mahkeme kural olarak bu talep ile bağlı değildir. Haklı sebeple fesih davasının arkasında yatan düşünce, hakimin kendiliğinden hatta davacının alternatif çözüm yönünde bir talebi olmadan dahi fesih yerine başka alternatif çözümler araması gerektiğidir. Hakim ortakların dengeleştirilmiş menfaati, ortaklığın mali yapısı, şirketlerin faaliyetinde devam etmesinin gerek ortaklar gerekse şirketin ilişkisi bulunduğu üçüncü kişiler yönünden etkisi de gözetilmelidir. Davalı şirketin bilirkişi raporu ile değerlendirilen ekonomik yapısı ve mali varlığı gözetildiğinde, satışlarının giderek ciddi biçimde artış göstermesi ve faaliyetlerinde gözlenen devamlılık şirketin feshinin hakkaniyetle bağdaşmayacağı açıktır. Davacının fesih ile elde edeceği sonuca çıkma ile de ulaşabileceği değerlendirilmiş, davalı şirketin ekonomiye katkısını sürdürmeye devam etmesi hakkaniyete uygun bulunmuştur. Bu sebeple, alternatif çözüm olarak davacının ortaklıktan çıkartılmasına karar verilmesinin yerinde olacağı kanaatine varılmış ve bu alternatif çözüm yönteminin iki taraf lehine olacağı değerlendirmesi yapılmıştır. Bu kapsamda, davalı şirketin öz varlığını koruyamaması nedeni ile ortakların sadece ödedikleri sermaye tutarları üzerinden ayrılma akçesinin hesaplanması gerektiği kanaatine varılarak, davacı …’a 2.500,00 TL, davacı …’e 2.500,00 TL ayrılma akçesi ödenebileceği takdir ve sonucuna varılarak, belirlenen bu miktarlar üzerinden davacıların davalı şirketten çıkmalarına izin verilmesine karar vermek gerekmiştir. Davacı taraf dilekçesinde şirketten alacak talebinde bulundukları, ancak bu taleplerine ilişkin hüküm kurmaya elverişli delil sunmadıklarından, alacaklarının varlığı ispata muhtaç olduğundan bu talebin reddine karar vermek gerekmiştir. Davacının iddialarında yer alan davalı …’nın kötü niyetli ve kusurlu davranışları nedeniyle şirketin zarara uğratıldığına ilişkin yapılan incelemede; dosya münderecatında ve yasal defter kayıtlarında bu iddialara istinaden somut bir veriye rastlanamadığı bu nedenle bu hususun da ispata muhtaç olduğu anlaşılmakla, bu talebin de reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. …”gerekçesi ile, 1- Davalı şirketin haklı nedenlerle feshi koşullarının gerçekleştiği anlaşılmakla birlikte TTK 636/3 maddesi hükmü gözetilerek fesih yerine davacı ortakların İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … numarasına kayıtlı … TİCARET VE SANAYİ LİMİTED ŞİRKETİ’ndeki ortaklığından ÇIKMASINA İZİN VERİLMESİNE, 2-Bilirkişi kurulunca hesaplanan davacı … için 2.500,00 TL ve davacı … için 2.500,00 TL ayrılma akçesinin karar tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle davalı şirketen tahsili ile davacılara verilmesine, 3-Davacı tarafın yöneticinin sorumluluğuna ilişkin tazminat talebinin ise ispatlanamaması sebebiyle REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, Hakimin takdir yetkisini kullanırken hukuk tarafından belirlenen sınırlara uyması gerektiğini, sonuçları ve davanın tarafları için muhtemel durumları göz önünde bulundurması gerektiği, Yerel mahkeme tarafından verilen karar özkaynakları negatif olan ve borca batık durumdaki şirketin feshi yerine müvekkillerinin çıkmasına ilişkin olduğundan hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, 12.04.2021 tarihli bilirkişi raporunda açıkça: ”Davalı şirketin kurulduğundan bu yana zarar ettiği ve hali hazırda borca batık olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla TTK madde 636-3’e istinaden bu durum haklı sebep olarak kabul edilmiştir. Öte yandan davalı şirket haklı sebeple fesih yerine davacı ortakların şirketten çıkarılmasını talep etmektedir. TTK’nın 663-3’ncü maddesi haklı sebeplere fesih davasında Mahkemeye istem yerine davacı ortağa payın gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortakların şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen veya kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmetme yetkisi vermektedir… Şirketin feshedilerek tasfiyeye sokulmasının menfaatler dengesi dikkate alındığında uygun bir çözüm olabileceği kanaatine varılmıştır.” şeklinde tespit yapıldığını, daha sonra alınan 27.10.2021 tarihli ek raporda dosyada değişen hiçbir durum olmamasına rağmen “şirket feshinin son çare olması prensibi dikkate alındığında davacı paylarının ödenerek şirketten çıkarılmasına karar verilmesinin uygun olduğu” şeklinde tespit yapıldığını ve itirazların göz ardı edilerek mahkemece bu tespit doğrultusunda karar verildiğini, hüküm kurmaya elverişsiz rapor doğrultusunda karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Dosyada mübrez 12.04.2021 tarihli bilirkişi raporunda: “Yukarıda mali inceleme bölümünde detaylı olarak irdelenen; şirket ile ortaklar arasında cari hesap mevcudiyeti olduğu, dava tarihi 28/02/2019 itibari ile …’nın 6.889,90 TL, …’ın 88.434,17 TL, …’in 73.500,00 TL şirketten alacaklı durumda oldukları, ancak hesapların doğruluğunun denetimi için geçerli resmi nitelikte belge, defter ve kayıt sunulmadığından ispata muhtaç olduğu…” ifadelerine yer verildiğini, bilirkişi raporunun bu bölümünde varılan kanaat ve yapılan hesaplamaların doğru olup müvekkillerinin şirketten alacaklı konumunda olduğunu, müvekkillerinin, hesapların doğruluğunun denetimi için geçerli resmi nitelikte belge, defter ve kayıt sunmasının somut olayda mümkün olmadığını, davalı …, Ticaret Sicil Gazetesi ile sabit olmak üzere şirketin idare ve temsile yetkili tek kişisi olduğunu, bu durumda hesapların doğruluğunun denetimi için geçerli resmi nitelikte belge, defter ve kayıt sunmakla yükümlü olan davalı taraf olduğunu ancak evrakları sunmaktan kaçındığını, bilirkişi raporunda müvekkillerine ilişkin tespit edilen alacak miktarlarının doğru olmakla birlikte, bu alacakların doğruluğunu ortaya koyacak evraklar şirketin mali ve idari temsilcisi olan davalı tarafından sunulması gerektiğini, Ticari defterlerdeki mali kayıtların incelenmesinden şirketin müvekkilerine borçlu olduğu hususunun bilirkişilerce tespit edildiğini, Davalı tarafından yöneticiliğin hiçbir gerekliliği yerine getirilmediğini, şirket kurulduğu günden itibaren zarar ettiğini ve şuanki haliyle de borca batık durumda olduğunu ancak yerel mahkeme tarafından yöneticinin sorumluluğuna ilişkin taleplerin ispatlanmadığı şeklindeki hükmünün hukuka aykırı olduğunu, şirket özkaynaklarının negatif olduğu ve borca batık olduğunun bilirkişi raporları ile de sabit olduğunu, davalının Türk Ticaret Kanunu’nun 614. Maddesine aykırı biçimde müvekkillerine bilgi vermekten kaçındığını ve inceleme haklarını kullanmalarına da engel olduğunu, Davalının şirketi layığıyla ve başarıyla yönetmediğini, şirketin borca batmasına sebebiyet verdiğini, davalı tarafın şirket yönetimiyle ilgilenmediğini ve gelir-gider idaresinden anlamadığını söylediğini ancak sonrasında da bununla tamamen çelişerek davalı tarafından şirketin çok iyi biçimde yönetildiğini ileri sürdüğünü, davalının ifadeleri tamamen birbiriyle çeliştiğini, Şirkette ortakları arasında ciddi konularda anlaşmazlıkların mevcut olduğunu, davalı, şirket sermayesinde kendisine düşen payı ödemekte temerrüde düştüğünü, davalının şirkete herhangi bir katkı sunmamasına rağmen, şirketi kişisel harcamalarıyla zarara sokması ancak müvekkillerin şirketin ihtiyaçları doğrultusunda yeri gelince ekstra ödemeler gerçekleştirmelerine rağmen kar paylarını alamamalarının hakkaniyete aykırı olduğunu, bunun yanında müvekkilleri şirketin gidişatıyla, gelir- gider durumuyla ilgili bilgi almayı talep etmelerine rağmen davalı bu isteği Kanun’a aykırı biçimde geri çevirdiğini, müvekkillerini tamamen şirketin dışına ittiğini, bu nedenlerle de ilk derece mahkemesi tarafından “Davacı tarafın yöneticinin sorumluluğuna ilişkin tazminat talebinin ise ispatlanamaması sebebiyle REDDİNE” şeklinde kurulan hüküm de hukuka aykırı olup kaldırılması gerektiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, TTK 636/3 m. uyarınca şirketin haklı nedenle fesih ve tasfiyesi, davalı şirket müdürünün kötü niyetli ve kusurlu davranışlarının gereği şirketin uğramış olduğu zararların tespiti ile bu miktarın ödenmesine ilişkin tazminat davasıdır. Mahkemece,1- Davalı şirketin haklı nedenlerle feshi koşullarının gerçekleştiği anlaşılmakla birlikte TTK 636/3 maddesi hükmü gözetilerek fesih yerine davacı ortakların İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … numarasına kayıtlı … TİCARET VE SANAYİ LİMİTED ŞİRKETİ’ndeki ortaklığından ÇIKMASINA İZİN VERİLMESİNE, 2-Bilirkişi kurulunca hesaplanan davacı … için 2.500,00 TL ve davacı … için 2.500,00 TL ayrılma akçesinin karar tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle davalı şirketen tahsili ile davacılara verilmesine, 3-Davacı tarafın yöneticinin sorumluluğuna ilişkin tazminat talebinin ise ispatlanamaması sebebiyle REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacılar tarafından davalı şirketin haklı nedenle feshi davasının davalı şirkete yönelik olarak, yöneticinin sorumluluğuna ilişkin tazminat talebinin ise şirket yetkilisi olan davalı ortağa yönelik açıldığı anlaşılmıştır. Davacılar vekilinin mahkeme kararının yerinde olmadığına yönelik istinaf sebepleri incelendiğinde, Davalı şirketin üç ortaklı olduğu, şirketin 40.000 TL sermaye ile kurulduğu , şirket hisselerinin %50 si davalı …YA %25i davacı … %25 i ise DAVACI …E ait olduğu anlaşılmıştır. Davacılar vekili dava dilekçesi ile, Davalı şirket yetkilisinin kötü niyetli ve kusurlu davranışlarının gereği şirketin uğramış olduğu zararlardan sorumlu tutulmasını ve müvekkillerimin uğramış olduğu zararların tespiti ile bu miktarın kendi hisseleri oranında ödemesinin yapılarak haklı bir şekilde “… Ticaret Ve San. Ltd. Şti.” ünvanlı şirketin tasfiye edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davacılar vekili uyap sisteminden gönderdiği 12/12/2019 tarihli dava dilekçesinin izahı konulu beyan dilekçesi ile; ” Davalı ortağın sorumluluğunun tespitine (davalının, şirkete verdiği doğrudan ve dolaylı zararların ve müvekkillerin bağlı olduğu şirket yönünden müvekkillere verdiği doğrudan ve dolaylı zararların ayrı ayrı tespitine); Davalının verdiği zararların, müvekkil ortakların çıkarlarının bağlı olduğu şirket varlığında azalma meydana gelmesi gibi sair dolaylı zararlar şeklinde ve/veya şirkete verdiği doğrudan zararlar şeklinde tespiti halinde, ilgili zararların davalıdan tahsili ile şirkete ödenmesine ve şirketin tasfiyesine karar verilmesini talep ettiğini beyan etmiştir. TTK’nın 636/3 maddesinde “Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir. ” hükmü düzenlenmiştir. Davalı şirketin üç ortaklı olduğu, davacı ortaklar ile davalı ortak arasında geçimsizlik bulunduğu, ortaklar arasında ciddi uyuşmazlıklar ve husumet bulunduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, davalı şirketin fesih ve tasfiyesinin gerekip gerekmediği, şirketin ticari faaliyetine devam edip edemeyeceği, TTK 636/3 maddesinin uygulanması amacıyla davalı şirket ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılıp bilirkişi heyetinden kök ve ek rapor alınmak suretiyle istinafa konu kararın verildiği anlaşılmıştır. Dava dosyası içindeki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesince ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, delillerin değerlendirilerek tartışıldığı, bilirkişi raporlarının hüküm kurmaya elverişli ve denetime açık olduğu, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, mahkeme hüküm ve gerekçesinde davacılar vekilinin istinaf nedenlerinin ayrıntılı olarak karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacılar vekilinin mahkemenin kabul ve gerekçesine yönelik tüm istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacıların istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacılardan ayrı ayrı alınması gereken 179,90’ar.TL istinaf karar harcından, davacılar tarafından peşin olarak yatırılan 80,70’er.TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20′ şer.TL harcın davacılardan ayrı ayrı tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına 5-Bakiye gider avansı bulunduğu takdirde, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa ayrı ayrı iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 26/01/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.