Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/992 E. 2021/1079 K. 08.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/992 Esas
KARAR NO: 2021/1079 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/918 Esas (Derdest Dava Dosyası)
TARİH: 17/03/2021
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 08/07/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen ara karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalının taraflar arasındaki ticari ilişkiye dayalı olarak tanzim edilen 04/01/2018 tarihli … nolu 198.240 USD bedelli faturayı ödediğini, daha sonra keşide edilen faturaları ödemediğini, fatura bedellerinin tahsili için yaptıkları ihtarların semeresiz kaldığını, tahsil için yaptıkları takibe haksız olarak itiraz edildiğini, davalı şirket ortaklarının yabancı uyruklu olduğunu, dava sonuçlanana kadar dava konusu alacağı ödeme gücünün kaybolması veya mal kaçırılması ihtimali bulunduğundan bahisle ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi 16/11/2020 tarih 2018/918 Esas sayılı ara kararında; 1- İhtiyati haciz talep eden vekilinin ihtiyati haciz talebinin KABULÜ ile 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanununun 257. ve müteakip maddeleri gereğince borçlunun 1.118.315,85 TL borcuna ve masraflarına yeterli miktarda taşınır ve taşınmaz malları ile 3. şahıslardaki hak ve alacaklarının üzerine, İHTİYATİ HACİZ KONULMASINA, 2- İhtiyati haciz isteyen davacı tarafın 2004 Sayılı İ.İ.K’nin 259 ve 6100 Sayılı HMK’nin 87. maddeleri gereğince yukarıda miktarı belirlenen toplam alacağın % 10’u tutarında ( 111.831,58 TL ) nakdi veya Mahkemece kabul edilecek kati süresiz ve muteber banka teminat mektubunu Mahkeme veznesine depo etmesi halinde ihtiyati haciz kararının yetkili icra müdürlüğünce infaz edilmek üzere ihtiyati haciz isteyene verilmesine, karar verilmiştir. Davalı vekili mahkemenin 2018/918 Esas sayılı dosyasından verilen 16.11.2020 tarihli ara karara itiraz dilekçesinde özetle; dava konusu faturalar kapsamında davacı yanın ifa ettiği teslim ettiği bir hak, mal veya hizmet söz konusu olmadığını, huzurda görülen davada, dava konusu fatura araç edilerek, müvekkil şirkete lisans hakları devri gerçekleştirilemeyen farmakolojik ürünlerin (ilaç) lisans ücretlerinin tahsilinin sağlanmaya çalışıldığını, davacı şirketin sözleşmeden dönmüş olmasına rağmen TBK madde 125 hilafına sözleşme tahtında ifa talep edemeyeceğini ve bu durumum açıkça hukuka aykırılık teşkil edeceğini, yalnızca davacı şirket ticari defterinde faturanın alacak olarak kaydedilmesi sebebiyle müvekkil şirketin borçlu olduğu kanaatine varılmasının yerleşik yargı içtihatlarına aykırılık teşkil ettiğini, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kaldırılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 17/03/2021 tarih 2018/918 Esas sayılı ara kararında; “Davalı yanca aynı mahiyette olan mahkememizde derdest yukarıda zikredilen dosyada mahkememizce verilen ihtiyati haciz kararına yapılan itiraz yukarıda belirtilen nedenlerden ötürü istinaf kanun yolu denetiminde red edilmiştir.Yapılan yargılamaya göre, ihtiyati hacze konu sözleşme gereğince taraflar arasında ticari ilişkiden dolayı davacı tarafın fatura düzenlenmiş olduğu, davalı tarafa tebliğ edilmiş olduğu, dava konusu icra takibine konu faturanın davalı tarafından yasal itiraz süresinden sonra iade edilmiş olduğu, Çorlu vergi dairesi müzekkere cevabından davacının istemine dayanak yaptığı faturaların davalı tarafından BA formunda beyan edildiğinin anlaşıldığı, bu aşamada aleyhine delil teşkil ettiği, davalının ticari defterlerinin de incelendiği ve dosyanın ek rapor aşamasında olduğu, yapılan itiraz sebeplerinin alacağın esasına dair itirazlar olup mahkememizce esasla ilgili yargılamanın devam etmekte olduğu, bilirkişi raporu alındığı, ihtiyati haciz verilebilmesi için mutlak bir ispat aranamayacağı, ibraz edilen belgelerin yaklaşık kanaat oluşturmaya yeterli olduğu, ihtiyati haciz kararı verebilmek için gerekli yaklaşık ispat kuralının gerçekleşmiş olması sebepleriyle, davalı (borçlu) vekili tarafından yapılan itirazın reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır (emsal İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 2019/1462-1177 esas ve karar sayılı, 26/09/2019 günlü ilamı). Davalı (borçlu) vekili tarafından yapılan ihtiyati hacze itirazın reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki karar verilmiştir….”gerekçesi ile, Davalı (borçlu) vekilinin ihtiyati hacize yönelik itirazının REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, davanın, kabul anlamına gelmemek üzere, davacı tarafından müvekkili şirket adına düzenlenen faturalar içeriği alacağın tahsili yönünde başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkin olduğunu, Faturanın, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına dair bir belge olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin varlığının şart olduğunu, fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki sebebiyle düzenlenmiş olması gerektiğini, taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belgenin fatura olamayacağını, bu nedenle dava konusu faturaları düzenlemesini gerektiren akdi ilişkinin, fatura konusu alacağın sebebinin ve bununla birlikte akdi ilişki ile öngörülen taahhütlerine uygun bir şekilde yükümlülüklerini ifa ettiği hususunun davacı tarafça şüpheye mahal vermeyecek şekilde ortaya konulması gerektiğini, Dosyada davacı tarafın dava konusu fatura içeriği hizmeti sunduğuna, sözleşmeden kaynaklanan edimlerini eksiksiz yerine getirdiğine dair, somut delil bulunmadığını, davacı tarafça, dava konusu faturaların düzenlenmesini gerektiren ilişkiye uygun olarak, eş deyişle akdi ilişki ile öngörülen yükümlülüklerin tarih ve suretle davacı tarafça ifa edilmediğini, davada, dava konusu faturanın araç edilerek, müvekkili şirkete lisans hakları devri gerçekleştirilemeyen farmakolojik ürünlerin (ilaç) lisans ücretlerinin tahsilinin sağlanmaya çalışıldığını, Taraflar arasındaki mutabakata göre; davacı şirketin, müvekkili şirketin ödeyeceği lisans bedeli karşılığında … ve … adlı moleküllerinin farklı formlarına ait lisanslarının öncelikle beş yıl süreyle Sağlık Bakanlığının 19 Ocak 2005 tarih ve 25705 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Beşeri Tıbbi Ürünler Ruhsatlandırma Yönetmeliği uyarınca Ortak Pazarlanan (Co-marketing) Ürün lisansını almayı akabinde beş yıllık süre sonunda ilaçların tüm lisans haklarını devretmeyi kabul ve taahhüt ettiğini, Müvekkilinin … lisans bedelinin %30’unu avans ödeme olarak yapmasına karşın davalının hiçbir ürün için müvekkiline Ortak Pazarlanan Ürün ruhsatı alıp devretmediğini; bu durumun Sağlık Bakanlığı kayıtlarının tetkikinden net olarak anlaşılacağını, davacıya ödenen tutarın, lisans müracaatı yapılması için değil, lisansların devri için avans ödeme olarak yapıldığını, davacının müvekkiline, dava konusu faturalara dair ifa – teslim ettiği bir hak, mal veya hizmet söz konusu olmadığını, dosya münderecatında, davacı tarafın, dava konusu fatura içeriğini, sözleşme ile yükümlendiği farmakolojik ürünlerin lisans haklarının devrine yönelik edimlerini (hizmeti) eksiksiz yerine getirdiğine dair, soyut ve gerçeğe aykırı iddiaları dışında tek bir somut delilin bulunmadığını, Davacı şirketin, dosyada mübrez Kadıköy … Noterliği’nin, 15.11.2018 tarih, … yev. sayı ile onaylı ihtarnamesi ile akdi ilişkiden ve faturanın dayanağı olan bu sözleşmeden döndüğünü, davacı şirketin TBK’nın 125. maddesi ile kendisine tanınan seçimlik haklardan sözleşmeden dönme hakkını kullanıldığını, bahse konu düzenlemenin son fıkrasına göre sözleşmenin fesih ya da dönme suretiyle sona ermesinin geriye etkili sonuç doğuracağını yani, sözleşmenin hiç yapılmamış gibi başa dönüleceğini, tarafların sözleşme ile üstlendikleri borçlarını ifa etme yükümlülüğünden kurtulacakları ve daha önce ifa ettikleri edimleri, ancak sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre isteyebileceklerini, dönme hakkının kullanılmasından sonra artık dönülen sözleşmeden kaynaklanan herhangi bir ifa talep edilemeyeceğinin hukuken de sabit olduğunu, bu nedenle ifa kapsamında ileri sürülen alacak talebinin hukuki manada hüküm ifade etmeyeceğini, ihtiyati haczin yasal dayanaktan yoksun olduğunu kaldırılması gerektiğini, Dava konusu fatura ile, müvekkili şirkete lisans hakları devri gerçekleştirilemeyen farmokolojik ürünlerin (ilaç) lisans ücretlerinin tahsilinin sağlanmaya çalışıldığını, Yerel Mahkeme tarafından, alacağın varlığı noktasında yaklaşık ispatın gerçekleştiği kanaatinin dayanağı olarak, karşılığında hiçbir mal ve hizmet teslimi gerçekleştirilmemiş olan faturaya istinaden yargılama aşamasında aldırılan 18.11.2019 tarihli bilirkişi raporu gösterildiğini, Yerel Mahkeme tarafından, cevaba cevap dilekçesinde ileri sürülen ihtiyati haciz talebi, somut ihtilafın esası noktasında önem arz eden yabancı dilde hazırlanmış sözleşmenin tercüme edilmiş örneğinin müvekkiline tebliğe çıkartılmadan, dolayısı ile de anılan sözleşmeye karşı beyanları beklenilmeden, müvekkili şirket ticari defter ve kayıtları üzerinde herhangi bir inceleme yaptırılmadan, salt davacı taraf ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme yeterli görülerek ve HMK’nın 281. maddesi gereği bilirkişi raporuna karşı iki haftalık itiraz süresinin göz ardı edilerek karara bağlandığını, “Adil Yargılanma” hakkının ihlali suretiyle verilmiş olmakla da, açıkça hukuka aykırı olduğunu, Müvekkilinin malvarlığı üzerinde uygulanmak üzere ihtiyati haciz kararı verilmesinin hukuka aykırılık teşkil edeceğinin açık olduğunu ancak aksi bir kanaatin hasıl olması ihtimalinde, tesis olunan kararın ağırlığı ve bu kararın gerek müvekkili, gerekse üçüncü şahıslar nezdinde olası menfi tesirleri nazara alınarak aynı zamanda, davacı tarafça %10 olarak depo edilmesi takdir ve tayin olunan teminat oranının da yetersiz kalacağı anlaşılmakla, asgari %15’e yükseltilmesinin talep edildiğini, İleri sürerek, ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, itirazın iptali davasında mahkemece verilen ihtiyati haciz kararına itirazın reddine ilişkindir. Davacı alacaklı, taraflar arasında, müvekkiline ait TITCK nezdinde ruhsat ve ruhsat başvuruları bulunan 5 adet ilacın ortak pazarlama ruhsatının ve satış haklarının davalıya devredilmesine dair 28/12/2018 tarihli lisans ve tedarik anlaşması imzalandığını, davalının taraflar arasındaki ticari ilişkiye dayalı olarak tanzim edilen 04/01/2018 tarihli … nolu 198.240 USD bedelli faturayı ödediğini, daha sonra keşide edilen faturaları ödemediğini, fatura bedellerinin tahsili için yaptıkları ihtarların semeresiz kaldığını, tahsil için yaptıkları takibe haksız olarak itiraz edildiğini, davalı şirket ortaklarının yabancı uyruklu olduğunu, dava sonuçlanana kadar dava konusu alacağı ödeme gücünün kaybolması veya mal kaçırılması ihtimali bulunduğundan bahisle ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiş, ilk derece mahkemesi, 26/03/2019 tarihli 2018/918 Esas sayılı ara kararı ile ihtiyati haciz talebini reddetmiş, bunun üzerine ihtiyati haciz talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine, dairemizce 18/09/2019 tarih, 2019/1545 Esas, 2019/1188 Karar sayılı kararla istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Bu defa, davacı vekili 11/11/2020 tarihli duruşmada ihtiyati haciz talebini yenilemiş, mahkemece celse arasında dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 16/11/2020 tarihinde davacının talebinin kabulü ile %10 teminat karşılığında ihtiyati haciz kararı verilmiş, bu karara davalı vekilinin süresinde itiraz etmesi üzerine duruşmada ihtiyati hacze itirazın reddine karar verilmiştir. İhtiyati haciz koşulları İİK’ nın 257. maddesinde belirtilmiştir. Bunun için vadesi gelmiş bir para alacağı olmalı ve alacak rehinle temin edilmemiş olmalıdır. 258/1. maddesi hükmüne göre ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için mahkemenin ”alacağın varlığı hakkında kanaat edinmiş olması” yeterlidir. Mahkemenin ”alacağın varlığına kanaat edinmiş olmasından” anlaşılması gereken alacağın usul hukuku kurallarına göre kesin veya tam olarak ispat edilmesi değildir. Diğer hukuki himaye tedbirlerinde olduğu gibi ihtiyati hacizde de amaç davaya ilişkin yargılamadan farklı olarak, maddi hukuka dayanan hak bakımından nihai bir karar verip, uyuşmazlığı esastan sona erdirmek değildir. Yani ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için kesin ispat gerekmez, yaklaşık ispat için delil sunulması yeterli olup, alacaklının alacağın varlığını ve muaccel olduğunu tam ve kesin olarak ispat etmesi aranmamaktadır. İhtiyati haciz kararına itiraz İİK 265 maddesinde düzenlenmiştir. İİK 265/1 maddesine göre borçlu kendisi dinlenilmeden verilen ihtiyatî haczin dayandığı sebeplere, mahkemenin yetkisine ve teminata karşı itiraz edebilecektir. Maddede öngörülen itiraz sebepleri tahdidi olarak sayılmış olup maddede öngörülün sebepler dışında ihtiyati haciz kararına itiraz mümkün değildir. Davalı borçlunun alacağın varlığı hakkındaki itirazları yargılama ile çözülecek olup yargılamanın gelinen aşamasında dosyaya sunulan belgelerle, alacağın varlığı hakkında mahkemede kanaat oluşturacak şekilde yaklaşık ispata yeterli delil sunulmuştur. Uyuşmazlığın esasını inceleyerek sonuçlandıracak olan ilk derece mahkemesinin ihtiyati haciz şartlarının oluştuğu yönündeki gerekçesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Ayrıca davalı borçlunun teminata dair itirazı dışındaki itiraz sebepleri İİK 265/1 maddesinde sınırlı olarak sayılan itiraz sebeplerinden değildir. Bu nedenle davalı borçlunun teminat dışındaki istinaf sebepleri yerinde değildir. İİK 259. Maddesinde ihtiyati haciz kararının teminat karşılığında verileceği belirtilmiş ise de alınacak teminat oranına ilişkin bir düzenleme yapılmamıştır. Bu konuda takdir mahkemeye bırakılmıştır. Hakim somut olayın özelliğine göre teminat miktarına karar verecektir. Mahkemede alınacak teminat miktarını %10 olarak belirlemiştir. Uyuşmazlığı esastan çözecek mahkemenin takdirinde isabetsizlik bulunmamasına göre davalının teminata yönelik istinaf sebebi de yerinde değildir. Dava dosyası içinde bulunan belge ve bilgilere, mahkeme kararının gerekçesine göre yerinde olmayan davalı istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi ile reddine karar vermek gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep eden davalı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep eden davalıdan alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcı, istinaf aşamasında peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden taraf üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 08/07/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.