Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/969 E. 2021/1496 K. 26.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/969 Esas
KARAR NO: 2021/1496 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/12/2020
NUMARASI: 2019/732 Esas 2020/568 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 26/10/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacılar vekili dava dilekçesi ile,müvekkili … A.Ş. ve iştiraki … A.Ş. … (…) akredite turizm acenteleri olduğunu, sahibi olduğu online seyahat sistemleri vasıtasıyla acenteler ile havayolu şirketleri gibi seyahat ürün tedarikçilerini buluşturarak uçak bileti, konaklama gibi seyahat ürünlerinin satışını sağladığını, havayolu taşımacılığında kullanılan uçak biletlerinin yolculara satışını gerçekleştirebilmek için …’ya üye olmak bir zorunluluk olmasa da havayolu şirketleri acentelere satış yetkisi verirken ilgili acentenin …’ya akredite olmasını bir güven kriteri olarak aradığını, bu çerçevede …’ya akredite olmak bir bağlayıcılık içermemekle birlikte …’ya akredite olmayan seyahat acentelerinin sektörde hayatta kalabilmesinin neredeyse imkansız olduğunu, her ne kadar …, havacılık sektöründeki sorunları çözmek ve sektörde yeknesaklığı sağlamak için kurulmuş bir birlik olsa da ilerleyen süreçte acentelerin kendisine bağımlı hale gelmesinden yararlanarak acentelere tek taraflı dayatmalarda bulunmaya başladığını, … tarafından … (…) ismi verilen ve acenteler ile havayolu arasındaki hesap sistemlerinde ve satış acenteliği kurallarında revizyonlar içeren bir program yayınlandığını ve bu program çerçevesinde 812 sayılı bir karar alındığını, … programı ile tüm … akreditasyonu bulunan acenteler ile BSP sistemini kullanan havayolu şirketleri, kararın yürürlüğe girmesi ile söz konusu karar içeriğindeki düzenlemelere uymakla yükümlü tutulduğunu, …’nın 818g sayılı karardan 812 sayılı karara geçişi Türkiye için uyguladığı tarihinin 16.10.2019 olduğunu, karar ile … tarafından turizm acentelerinden istenilen teminat miktarları acenteleri finansal açıdan kilitleyecek derecede yükseltildiğini, karar ile Türkiye’deki neredeyse tüm acentelere satış yapabilme kapasitesi oranında teminat yatırması şartı getirilmesi sebebiyle birçok acente kepenk kapatma noktasına geldiğini, acentelerin bu tepkisinin basına da yansıdığını, müvekkilinin de bu karardan olumsuz yönde etkilendiğini ve faaliyetleri durma noktasına geldiğini, müvekkilinin … nezdinde grup şirketleriyle birlikte toplam 23.078.000- USD tutarında teminat mektubu bulunmasına rağmen …, 812 sayılı kararı bahane ederek gurup şirketleri dahil müvekkilinden toplamda 60.712.000 USD istediğini, taraflar arasında görüşmeler sürerken müvekkili şirketi maddi ve manevi zarara uğratmaya çalışan …’nın kötü niyeti, uzlaşma görüşmelerine aykırı bir şekilde teminat mektuplarını paraya çevirmesi ile gün yüzüne çıktığını, 23.078.000 USD tutarındaki teminat mektuplarının bir anda çözülmesiyle birlikte, müvekkili şirketin ticari itibarı, sarsılmanın da ötesine geçerek bitme noktasına geldiğini, teminat mektuplarının paraya çevrilmesi ile bankalar mevcut kredileri kat ederek müvekkilimiz aleyhine ihtiyati haciz başvurularında bulunduğunu, malvarlıkları üzerinde haciz uyguladıklarını, davalı ilk olarak müvekkilinin satış ekranlarını kapatıp bu hususu bütün havayollarına ve tedarikçilere bildirerek müvekkilinin havayolları/tedarikçiler nezdindeki ticari itibarını sarstığını, daha sonra teminat mektuplarını tanzim ederek bankalar nezdindeki kredibilitesini de yok ettiğini, müvekkilini felç etmek için bütün kozlarını kullandıktan sonra da nihayetinde müvekkili ile olan sözleşmeyi feshettiğini, bu nedenlerle 812 sayılı Karar’ın uygulanmasına yönelik davalının dayatmaları sebebiyle müvekkilinin uğramış olduğu zararlardan -HMK’nın 107. Maddesi gereği talebini artırma hakkı saklı kalmak üzere- şimdilik 1.000.000 USD’nin 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un 4/A maddesi gereğince dava tarihinden fiili ödeme tarihine kadar devlet bankalarının Amerikan Doları ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranına göre işlemiş faiziyle birlikte davalıdan tahsiline ve vekalet ve yargılama giderlerinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, taraflar arasındaki tahkim sözleşmesi uyarınca dava konusu uyuşmazlığın tahkimde çözümünün zorunlu olduğunu, mahkemenin somut uyuşmazlığın çözümünde görevsiz ve yetkisiz olduğunu, bu itibarla sair yönler incelenmeksizin tahkim itirazımızın kabulü ile davanın usulden reddine karar verilmesini, usule ilişkin itirazın reddi halinde kabul anlamına gelmemekle birlikte esasa ilişkin olarak müvekkil …’ya akredite olmayı talep eden her acenteden havayolu firmalarının uğrayabileceği zararı temin etme amaçlı teminat mektubu talep edildiğini, davacılar acentelerin sözleşmesi bilet satış bedellerine ilişkin tutarı ödeyememesi nedeni ile sona erdirildiğini, teminat mektupları hakkında tedbir kararı verilmesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, davacıların uğradığını iddia ettiği zararlar gerçeği yansıtmadığını, … tarafından yapılan düzenlemeler genel işlem şartı niteliğinde olmadığını, acente el kitabının genel işlem koşulu teşkil etmediğini, teşkil etse bile davacıları bağlamadığını, taraflar arasındaki sözleşme hükmüne göre, dava konusu uyuşmazlığı çözme konusunda Tahkim Mahkemesi yetkili olduğunu, mahkemenin yetkisiz ve görevsiz bulunduğunu, bu konudaki tahkim itirazımızın kabulü ile davanın usulden reddine karar verilmesini, müvekkil aleyhine açılan haksız ve hukuka aykırı davanın reddine, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 10/12/2020 tarih 2019/732 Esas 2020/568 Karar sayılı kararında; “Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde; Uyuşmazlık, taraflar arasında akdedilen yolcu bileti satış acentesi sözleşmesinin eki niteliği olan seyahat acentesi el kitabının 812 sayılı kuralının genel işlem koşulu niteliğinde olup olmadığı, teminat tutarının arttırılmasına ilişkin kuralın yazılmamış sayılmasını gerektiren şartların bir arada bulunup bulunmadığı ve tahkim itirazının yerinde olup olmadığı hususlarında toplanmıştır. “…Davacı ile davalı … arasında akdedilen 03/03/2010 tarihli Yolcu Bileti Satış Acentesi Anlaşmasının 14.maddesi ile, bir konunun Satış Acentesi Kuralları uyarınca tahkime götürülmek istenmesi durumunda, acentenin bu kurallar uyarınca tahkime başvurmayı ve tahkim prosedürlerine uygun davranmayı ve ayrıca verilen tahkim kararına bağlı kalmayı kabul ettiği hüküm altına alınmış, 2.1.a maddesi ile, taşımacı ve acente arasındaki ilişkide geçerli olan şartlar ve koşulların, acente idarecisinin yetkisi altında zaman zaman yayınlanan ve bu anlaşmaya da eklenen Seyahat Acentesi El Kitabında yer verilen kararlarda (ve bu el kitabından alınan diğer hükümlerde) belirtildiği, 2.1.b maddesi, bu kuralların, kararların ve zaman zaman tadil edilen haliyle diğer hükümlerin bu anlaşmanın bir parçası kılındığının kabul edileceği, taşımacı ve acentenin bunlara uymayı kabul ettiği kararlaştırılmıştır. Seyahat Acentesi El Kitabı’nda yer alan 820e numaralı Karar uyarınca, taraflar arasında çıkan ihtilafların nihai çözüme kavuşturulmasının tahkim yoluyla inceleme bağlı olmak kaydıyla seyahat acentesi komiseri tarafından gerçekleştirileceği ve devamında hangi uyuşmazlıkları çözeceği kararlaştırılmış, El Kitabı’nın 12.2.1 maddesinde ise, seyahat acentesi komiserinin aldığı bir karardan doğan veya o kararla bağlantılı olarak ortaya çıkan tüm ihtilafların, nihai olarak Uluslararası Ticaret Odası Tahkim Kuralları çerçevesinde ve bu Kurallara göre atanan bir veya daha fazla hakemce çözüme kavuşturulacağı ve hakemlerin kararının yetkili herhangi bir mahkemede onaylatılıp kayda geçirilebileceği, 12.2.3. maddesi ile, tahkim yerinin taraflar aksi üzerinde mutabık kalmadıkça onaylanmış lokasyonun bulunduğu ülkede veya başvuruya konu lokasyonun bulunduğu ülkede olacağı, yukarıdaki hükme bakılmaksızın o ülkenin kanunları Madde 12.2.5 hükmüyle çelişiyorsa,…2.bölge olarak verilmiş bir karar söz konusu ise tahkim yerinin Cenevre İsviçre olacağı, 12.2.5. maddesinde ise, hakem kararının taraflar açısından kesin ve nihai surette bağlayıcı olacağı ve karara içerdiği koşullara göre riayet edileceğinin kararlaştırıldığı görülmüştür. Ülkemiz hukuk sisteminde ise (HMK m.439.) hakem kararlarına karşı iptal davası açılabildiğinden, Ülkemiz kanunlarının El Kitabının 12.2.5 m. hükmüyle çeliştiği, dolayısıyla somut uyuşmazlık açısından tahkim yerinin Cenevre İşviçre olduğu kabul edilmiştir. Tahkim iradesi tahkim sözleşmesinin kurucu unsuru olup, tahkim iradesinin bulunmadığı uyuşmazlıkların tahkime elverişli olduğunu kabul edebilmek mümkün değildir. Ayrıca uyuşmazlığın belirli olması gerekir. Somut olayda uyuşmazlığın öncelikle seyahat acentesi komiseri tarafından çözümlenmesi, aksi halde tahkim yoluyla çözümlenmesi kabul edilmiş olup tahkime başvurulmadan önce komisere başvurulması tahkim iradesini ortadan kaldırmaz, tahkimden vazgeçildiği anlamına gelmez. Ayrıca yukarıda açıklandığı üzere seyahat acentesi komiserinin hangi uyuşmazlıkları çözeceği açıklanmış olup, komiserin aldığı bir karardan doğan veya onunla bağlantılı olarak ortaya çıkacak tüm ihtilaflar için tahkime gidilebileceğinden, tahkime ilişkin uyuşmazlıkların da belirli olduğu kabul edilmelidir. O halde tahkim sözleşmesi geçerli bir sözleşmedir… (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin 2019/2337 E sayılı emsal ilamı) Somut olayda da, 4686 sayılı milletlerarası tahkim kanunun 5. Maddesinin yollamasıyla HMK’nun 413.maddesinde belirlenen hükümler göz önüne alınarak davacılar ve davalı arasında akdedilen 01/02/2013 ve 04/04/2013 tarihli sözleşmelerin uygulanmasından çıkan uyuşmazlıkların Seyahat Acenteleri El Kitabı’nın 812 nolu kararının 12.2.3 bölümündeki düzenlemeye göre, davacı şirketin 2 . bölgede bulunması nedeni ile Türkiye’deki acenteler için Cenevre veya İsviçre Tahkim merkezleri görevli ve yetkili kılındığı, her iki sözleşmede geçerli bir tahkim şartının düzenlendiği , davalının da ilk itiraz olarak tahkim itirazında bulunduğu anlaşılmakla davacıların davasının HMK. 413, HMK 116/1-b maddeleri gereği usulden reddine dair…”gerekçesi ile, Davacıların davasının HMK. 413, HMK 116/1-b maddeleri gereği davanın usulden reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesi ile, Olaydaki tahkim mekanizmasının etkin ve tesirli olmadığını, Komisyoner nezaretinde yapılan görüşmeler sonucunda ortada komisyoner tarafından 30 gün içerisinde verilmiş bir karar bulunmadığı gibi müvekkillerine tebliğ edilmiş bir komisyoner kararı da bulunmadığını, bu hususun davalı tarafından da inkar edilmediğini, Bir komisyoner kararı bulunmadığını ve bu durumun tahkim prosedürünün etkisizliğine ve tesirsiz olmasına yol açacağını bilen davalının bu durumdan kurtulabilmek için ortada bir komisyoner olmadığını iddia edebilmesini de şaşkınlıkla karşıladıklarını, öyleyse … tarafından atanan eposta adresinde de komisyoner unvanı gözüken (…@…com ) …’nin neden … tarafından alelacele devreye sokulduğu ve komisyoner sıfatı bulunmuyor ise neden taraflar ile görüşmek için İstanbul’a çağrıldığı, söz konusu toplantıya tüm tarafların neden katıldığının izaha muhtaç olduğunu, Bütün açıklamalar ışığında söz konusu vakıada davalının varlığını iddia ettiği tahkim şartı HMK’nın 413.maddesi ışığında tesirsiz veya uygulamadan imkansız olduğundan yerel mahkemenin tahkimin yetkili ve görevli olduğuna ilişkin kararı usul ve yasaya aykırı olduğunu, aynı sebeplerle yerel mahkemenin İstanbul BAM 2019/2337 Esas sayılı kararını bu ihtilaf açısından emsal olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, Yerel mahkemenin usul hukukunun temel ilkeleriyle, usul ekonomisi, adil yargılanma ve yargılaya erişim haklarıyla bağdaşmayan yorumunun Prof. Dr. … tarafından kaleme alınan 24 Haziran 2020 tarihli uzman görüşünde açıklandığı şekilde akla, hayatın olağan akışına ve usul hukukunun temel ilkelerine aykırı olduğunu, dosya kapsamında mevcut bulunan ve Prof. Dr. … tarafından kaleme alınan 24/06/2020 tarihli uzman görüşüne ek niteliğindeki 08/12/2020 tarihli ek uzman görüşünde de komisyoner toplantısı sonucunda herhangi bir yazılı karar verilmemesinin usulü açıdan yaratacağı çelişkiler açık bir şekilde ortaya koyulduğunu, Yerel mahkemenin söz konusu kararının uygulanması durumunda ortaya akıl ve mantığa sığmayan tuhaf durumlar otaya çıkacağını, Müvekkilinin … ile imzaladığı yolcu satış acentesi sözleşmesinin 17.maddesinde taraflar arasında çıkacak ihtilafın acentenin (müvekkilinin) bulunduğu yer hukukuna göre yorumlanacağı ve yürütüleceğinin açıkça belirtildiğini, …’da acentenin bulunduğu yerin hukuk kurallarının ihtilaflar açısından uygulanacak hukuk olduğunu kabul ettiğini, Tahkim şartı düzenlemesi 6098 sayılı BK’nın 20 vd.maddeleri ışığında acentelere dayatılan bir genel işlem şartı olduğundan tarafların ortaklaşa ve birbirine uygun iradesiyle kurulmadığını, (Yargıtay HGK 05/05/1965 T: 776-198, Yargıtay 15. H.D. 15/09/1994 T. 1994/722 E. 1994/4938, 13/04/2009 T. 2009/1438 E. 2009/2153 K.) Tarafların tahkim ve mahkeme yetkisini kademeli olarak belirtmeleri mümkün olmayıp, davalının delil olarak dayanarak tahkimin geçerli olduğunu ileri sürdüğü …’da uyuşmazlıkların önce turizm acentesi komisyoneri, daha sonra da tahkim tarafından çözüleceğinin düzenlendiğini, (Yargıtay 15. H.D. 22/05/2015 T. 2015/2198 E. 2015/2758 K.) Davalı …’nın ulusal yargılamalarda davada taraf olduğuna ilişkin sunmuş olduğu örnek kararların İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından dikkate alınmamasının hatalı olduğunu, ekte Frankfurt (Almanya) mahkemelerinin …’nın dava ve taraf ehliyetini tartışırken Alman yasalarına göre ulusal mahkemelerde davacı ve davalı sıfatıyla yer alabileceğini ortaya koyan 17/06/2003 tarihli kararını bir kez daha sunduklarını, Yine ekte Avrupa Birliği Adalet Divanının web sitesinden iki adet karar sunduklarını, bu kararlarda Avrupa Birliği Adalet Divanı önüne gelen C-629/10, 581/10 sayılı ve C344/04 sayılı kararlara konu başvuruların ulusal mahkemeler nezdinde görülüp … aleyhine karara bağlandığını, Ek olarak ayrıca Lübnan’daki … şirketinin … sebebiyle uğramış olduğu zararların tahsili amacıyla Beyrut İcra Müdürlüğüne yapmış olduğu başvuruya istinaden Beyrut İcra Müdürlüğü tarafından … aleyhine verilen ihtiyati haciz kararını, yine acente tarafından … aleyhine Lübnan Mahkemelerinde açılan tazminat davasının devam ettiğine ilişkin yazışmaları ve acente lehine çıkan kararlar sonrasında … ile yapılan yazışmaları sunduklarını, Söz konusu belgelerden de görüleceği üzere davalı … aleyhine alınan ihtiyati tedbir kararı ve yine … aleyhine açılan tazminat davası da İstanbul 1. ATM istinafa konu ettikleri kararın hatalı olduğunu ortaya koyduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılamanın esasına girilmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEPEBLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, 812 sayılı Karar’ın uygulanmasının davalının dayatmaları sebebiyle taraflar arasında imzalanan Yolcu Satış Acentesi Anlaşmasının feshedildiği belirtilerek 812 sayılı Karar’ın uygulanmasına yönelik davalının dayatmaları ve sözleşmenin feshi sebebiyle davacıların uğramış olduğu zararın tazmini talebiyle açılan tazminat davasıdır.Mahkemece, davanın tahkim ilk itirazı nedeniyle HMK. 413, HMK 116/1-b maddeleri gereği davanın usulden reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı … ile davacı şirketlerden … A.Ş. arasında 01/02/2013 tarihinde, … A.Ş. İle de 04/04/2013 tarihinde Yolcu Satış Acentesi Anlaşması imzalamışlardır. Davacılar ile davalı … arasında akdedilen 01/02/2013 ve 04/04/2013 tarihli Yolcu Bileti Satış Acentesi Anlaşmaları incelendiğinde; anılan Anlaşmanın 14.maddesi ile, bir konunun Satış Acentesi Kuralları uyarınca tahkime götürülmek istenmesi durumunda, acentenin bu kurallar uyarınca tahkime başvurmayı ve tahkim prosedürlerine uygun davranmayı ve ayrıca verilen tahkim kararına bağlı kalmayı kabul ettiği hüküm altına alınmıştır. Taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin geçerli yasa başlıklı 17 maddesinde;” işbu anlaşma, Acentenin merkez ofisinin dışında bir yerde bulunan şube ofisinin faaliyetleriyle bağlantılı olan ihtilafların o şubenin bulunduğu yerin kanunlarına tabi olması dışında, tüm açılardan Acentenin, ana iş yerinin kanunlarına göre tefsir edilecek ve bunlara tabi olacaktır,” hükmü düzenlenmiştir. Seyahat Acentesi El Kitabı’nda yer alan 820e numaralı Karar uyarınca, taraflar arasında çıkan ihtilafların nihai çözüme kavuşturulmasının tahkim yoluyla inceleme bağlı olmak kaydıyla seyahat acentesi komiseri tarafından gerçekleştirileceği ve devamında hangi uyuşmazlıkları çözeceği kararlaştırılmış, El Kitabı’nın 12.2.1 maddesinde ise, seyahat acentesi komiserinin aldığı bir karardan doğan veya o kararla bağlantılı olarak ortaya çıkan tüm ihtilafların, nihai olarak Uluslararası Ticaret Odası Tahkim Kuralları çerçevesinde ve bu Kurallara göre atanan bir veya daha fazla hakemce çözüme kavuşturulacağı ve hakemlerin kararının yetkili herhangi bir mahkemede onaylatılıp kayda geçirilebileceği, 12.2.3. maddesi ile, tahkim yerinin taraflar aksi üzerinde mutabık kalmadıkça onaylanmış lokasyonun bulunduğu ülkede veya başvuruya konu lokasyonun bulunduğu ülkede olacağı, yukarıdaki hükme bakılmaksızın o ülkenin kanunları Madde 12.2.5 hükmüyle çelişiyorsa,…2.bölge olarak verilmiş bir karar söz konusu ise tahkim yerinin Cenevre İsviçre olacağı, 12.2.5. maddesinde ise, hakem kararının taraflar açısından kesin ve nihai surette bağlayıcı olacağı ve karara içerdiği koşullara göre riayet edileceğinin kararlaştırıldığı görülmüştür. Ülkemiz hukuk sisteminde ise (HMK m.439.) hakem kararlarına karşı iptal davası açılabildiğinden, Ülkemiz kanunlarının El Kitabının 12.2.5 m. hükmüyle çeliştiği, Tahkim yeri Seyahat Acenteleri El Kitabı’nın 812 no lu kararının 12.2.3. bölümündeki düzenlemeye göre Türkiye’deki acenteler için Cenevre veya İsviçre tahkim merkezleri görevli ve yetkili olacaktır. Dolayısıyla somut uyuşmazlık açısından tahkim yerinin Cenevre İşviçre olduğu kabul edilmiştir. Tahkim iradesi tahkim sözleşmesinin kurucu unsuru olup, tahkim iradesinin bulunmadığı uyuşmazlıkların tahkime elverişli olduğunu kabul edebilmek mümkün değildir. Ayrıca uyuşmazlığın belirli olması gerekir. Somut olayda uyuşmazlığın öncelikle seyahat acentesi komiseri tarafından çözümlenmesi, aksi halde tahkim yoluyla çözümlenmesi kabul edilmiş olup tahkime başvurulmadan önce komisere başvurulması tahkim iradesini ortadan kaldırmaz, tahkimden vazgeçildiği anlamına gelmez. Ayrıca yukarıda açıklandığı üzere seyahat acentesi komiserinin hangi uyuşmazlıkları çözeceği açıklanmış olup, komiserin aldığı bir karardan doğan veya onunla bağlantılı olarak ortaya çıkacak tüm ihtilaflar için tahkime gidilebileceğinden, tahkime ilişkin uyuşmazlıkların da belirli olduğu kabul edilmelidir. Tahkim öncesi uyuşmazlık çözüm yolları tüketilsin veya tüketilmesin ortada bir tahkim şartı bulunduğu sürece uyuşmazlığın nihai olarak tahkimde çözümlenmesi gerekmektedir. O halde tahkim sözleşmesi geçerli bir sözleşmedir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2020/883 Esas – 2020/5293 Karar sayılı kararıda benzer mayittetteki uyuşmazlığa ilişkindir.) Seyahat Acentesi El Kitabının …’nın internet sitesinde yayınlandığı, buna göre her bir acentenin sözleşme imzalamadan önce bu hükümlere ulaşma ve inceleme olanağına sahip olduğu, ayrıca acentelik sözleşmesinin diğer maddelerine yönelik bir itiraz olmayıp kabul edildiği halde tahkim şartı düzenlemesinin 6098 sayılı BK’nın 20 vd.maddeleri ışığında acentelere dayatılan bir genel işlem şartı olduğuna yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davacılar vekili, Avrupa Birliği Adalet Divanının web sitesinden iki adet karar sunduklarını, bu kararlarda Avrupa Birliği Adalet Divanı önüne gelen C-629/10, 581/10 sayılı ve C344/04 sayılı kararlara konu başvuruların ulusal mahkemeler nezdinde görülüp … aleyhine karara bağlandığını ve Lübnan’daki … şirketinin … sebebiyle uğramış olduğu zararların tahsili amacıyla Beyrut İcra Müdürlüğüne yapmış olduğu başvuruya istinaden Beyrut İcra Müdürlüğü tarafından … aleyhine verilen ihtiyati haciz kararı verildiğini istinaf sebebi olarak ileri sürmekte ise de, HMK’nın 357- (1) maddesinde, Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinde, bölge adliye mahkemesince resen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenemeyeceği, yeni delillere dayanılamayacağının düzenlendiği, davacı tarafça dilekçe teati aşamasında ibraz edilmeyen kararların ilk kez istinaf aşamasında ibraz edilmesi nedeniyle değerlendirilmemiştir. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacıların istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcı istinaf edenler tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf edenler üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 26/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.