Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/965 E. 2023/1647 K. 26.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/965 Esas
KARAR NO: 2023/1647 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/89 Esas – 2021/205 Karar
TARİHİ: 01/03/2021
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 26/10/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalı ile aralarında düzenlenen sipariş teyit formlarında ve tüm faturalarda satışların Amerikan Doları ile gerçekleştiğini, davalıdan 68,839,93-TL, (17.565,24 USD ) alacaklı olduğunu, Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosya ile davalı hakkında ilamsız icra yoluyla icra takibi başlattıklarını, davalı vekilinin süresi içinde borca itiraz edip takibi durdurduğunu, itirazın haksız ve hukuki mesnetten yoksun olduğunu, bu nedenle itirazın iptali ile takibin devamına, davalının % 20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalıya yükletilme sine karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür,Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, iptali istenen itiraza konu olan icra dosyasında iddia edilen 17.565,24 USD (68.839,93 TL) borcun hiç doğmadığını ve hukuken de hiç varolmadığını, davacı ile cari hesap usulü çalıştıklarım, cari hesapta 315,13 TL- borcu bulunduğunu, taraflar arasında kur farkı sözleşmesi olmadığını, kur farkına dayanarak açılan icra takibinin ticarî bir teamüle dayanmadığı gibi hukuki gerekçeden de yoksun olduğunu, Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 2004/11345 E. 2005/7891 no.lu kararında; faturada tek taraflı olarak kur farkı uygulanacaktır ibaresinin, kur farkı uygulanması için yeterli olmadığını, bunun için karşılıklı mutabakatın gerekli olduğunu belirttiği emsal kararı bulunduğunu, davanın reddine, duran icra takibinin durmakta olan mevcut vaziyetinin devamına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yüklenmesini talep ettikleri görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 01/03/2021 tarih 2018/89 Esas – 2021/205 Karar sayılı kararında;”Dava cari hesap alacağına dayalı itirazın iptali davasıdır. Davacı taraf davalı aleyhine Büyükçekmece … İcra Dairesinin … E.sayılı takip dosyası ile cari hesap alacağından kaynaklı 17.565,24 USD üzerinden takip başlattığı ,davalının borcu olmadığı savı ile süresinde takibe itirazı üzerine iş bu itirazın iptali davasının 1 yıllık süre içerisinde ve dava değeri 17.565,24 USD üzerinden açıldığı anlaşılmakla ;Davacı ve davalı yan ticari defterleri ile taraf ba-bs formları üzerinde yapılan inceleme neticesinde ; 13/06/2018 Tarihli Bilirkişi … Raporu’na göre; davacı ve davalı firmaların 2015-2016-2017 yılları ticari defterlerine süresi içinde açılış ve kapanış tasdiki yaptırdığı, davacının, ticari defter kayıtlarına göre davalıdan 31.12.2017 itibariyle 66.254,33 TL, alacaklı göründüğü fakat 31.12.2017 tarihinde yapılan 65.940,39 TL kur değerleme kaydına ait kur farkı faturası düzenlenmediği, fatura düzenlenmiş bakiyenin 313,94 TL göründüğü, davalının, ticari defter kayıtlarına göre davacıya 31.12.2017 itibariyle 315,13 TL borçlu göründüğü, davacı … A.Ş.’nin 31.12.2017 itibariyle kur farkı kaynaklı bir alacağının bulunmadığı, davacı …A.Ş.’nin davalı …. Ltd. Şii. ‘nden 313,94 TL alacaklı bulunduğu şeklinde rapor düzenlendiği; 10/04/2018 Tarihli Bilirkişi … Ek Raporu’na göre; Neticeten, takip tarihi itibari ile davacının davalıdan 313,94 TL alacaklı olduğu, kanaatine varılmıştır.Her iki bilirkişi raporunda kur farkına yönelik yapılan değerlendirmeler yetersiz görülmüş yeni bir bilirkişiden rapor alınmasına karar verilerek; 14/05/2020 Tarihli Bilirkişi … Raporu’na göre; davacının takip tarihi itibari ile davalıdan 17.656,24 USD alacaklı olduğu şeklinde rapor düzenlenmekle iş bu rapor hükme esas alınmıştır.Tarafların incelenen defter ve belgelerine göre davalının davacıya yaptığı ödemelerinin tümü TL karşılığ olup taraflar arasında kur farkına yönelik teamül bulunmadığı, davalının itirazlarının da esasen davacının takibe konu kur farkı alacağının olmadığı şeklinde olduğu, ancak mal satım faturalarında hem TL hem yabancı para karşılığı tutar yazılı olup fatura karşılıklarının döviz olarak tahsil edileceği şerhi yer almakla ;düzenlenen faturaların TL ve USD karşılığı belirtilerek keşide edildiği bu hali ile kur farkının davacı yanca talep edilebileceği ve de yapılan ödemelerin yabancı paraya çevrilerek yabancı para üzerinden alacak hesaplanmış ancak yapılan ödemeler TL cinsinden mahsup edilip bakiye tutar dolar üzerinden hesaplanmakla bilirkişi tarafından aradaki fark 18.449,79-USD olarak belirlenmiştir.Her ne kadar davacı alacağı 18.449,79 USD olarak hesaplanmış ise de davacı yanın talebi 17.565,24 USD olduğu anlaşılmakla taleple bağlılık ilkesi gereği davacının 17.565,24 USD kadar alacaklı olduğu kanaatine varılmış ve İİK 67/2 uyarınca alacağın likit oluşu ve borçlunun itirazında haksız çıkması sebebiyle takip tarihindeki kur esas alınarak %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilerek (T.C.İSTANBULBÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ E.2017/580 K. 2018/137 ) ücreti vekalete yönelik ” Yine, yabancı para veya yabancı paranın Türk Lirası karşılığının tahsili amacıyla açılan davalarda vekalet ücreti, yabancı paranın dava açıldığı tarihteki Türk Lirası karşılığına göre, ancak hüküm tarihindeki tarife hükümleri dikkate alınarak takdir edilecektir “(T.C. YARGITAY 11. H.D.2015/9645 E. 2016/4426 K.) içtihat hükümleri uygulanarak aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.”gerekçesi ile, “Davanın KABULÜNE,-Davalı borçlunun Büyükçekmece … İcra Dairesinin … E. Sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin aynen devamına,-Hüküm altına alınan asıl alacak yönünden 68.839,93-TL(17.565,24 USD x TTK 3.9191 TL) üzerinden davalının %20 oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesine,” karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, Yerel Mahkeme kararının Yargıtay içtihatlarına aykırı olduğunu, kaldırılması gerektiğini, “Davacı taraf ile kur farkı sözleşmemiz bulunmaması”, “yapılan ödemelerin tamamının ÇEK ile taraflarından yapılmış olması” ,” Çek ile tahsilat yapan davacı tarafın makbuzların hiçbirine dolar olarak karşılığının yazmaması”, “Çek’in nakit gibi bir ödeme aracı olması nedeniyle kur farkı istenemeyeceği”, “her iki şirketin de Cari hesaplarının birbirini tutması”, “Cari hesapların dışında da bir alacak bulunmaması” gibi bir çok hususun yerel mahkemece görülmemesi nedeniyle iş bu kararın kaldırılması gerektiğini, Dosyaya sunulan ilk iki rapor tamamen olayı doğru vaziyette ortaya koymuş iken, 3. Bilirkişi raporuna itibar edip davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, Tarafların, 17.05.2015 – 14.11.2017 tarihleri arasında cerayan eden 1,5 yıllık karşılıklı ticari alışveriş yapmış olduğunu, davalı müvekkili firmanın davacı firmaya borcunun 313,94 TL olduğunu; aleyhlerinde başlatılan icra takibine yaptıkları itirazda bu hususun taraflarından kabul edildiğini, yukarısı olan miktarın hiçbir şekilde kabul edilmediğini; her iki şirketin ticari defterlerinde kayıtlı cari hesapların birbirini tutuyor olması nedeniyle iş bu davanın açılmasının hukuki bir karşılığının bulunmadığını, Kur farkı istenebilmesi için ticari satımın yabancı para cinsinden olması ve bu konuda teamül bulunması gerektiğini; bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere satışın yabancı para cinsinden yapıldığına dair sözleşme bulunmadığı, bu faturalardan birkaçı için sipariş teyit formunun bulunduğu ayrıca toplam 34 faturadan sadece 11 adetinin hem USD hem de TL cinsinden yazılı olarak düzenlendiğinin belirtildiğini, Yeknesak bir ticari faaliyetin olmadığını; taraflar arasındaki ticari ilişkinin 1,5 yıl sürdüğünü ve her bir satışın farklı nitelikte fatura edilişle yapıldığını, buna karşın davalı tarafın TL ile yaptığı istikrarlı ödemelerin davacı tarafça itiraz edilmeksizin kabul edildiğini; ayrıca kur farkı olarak kesilen 3 adet faturadan ikisinin iade edildiğini, diğeri için de e-fatura sisitemi gereğince iade fatura düzenlenmiş olması karşısında artık bir teamül veya uygulama birliğinden söz edilemeyeceğini, Yine faturalarında tek taraflı olarak yazılan kayıtlarında kur farkı istemi için yeterli olmadığını, Davacı tarafın yaptığı satışlara ilişkin davalı tarafından yapılan ödemelerin tamamının TL cinsinden “çek” ile yapıldığını; davacı tarafça da ödemelerin TL olarak kabul edilerek tahsil edildiğini; herhangi bir ihtirazi kaydın öne sürülmediğini; çekin, nakit gibi bir ödeme aracı olup çek keşide etmek suretiyle yapılan ödemelerde kur farkı istenemeyeceğini, ayrıca davacı tarafın kur farkı olarak istediği miktarın da USD üzerinden talep edilmesinin de doğru olmadığını; kur farkının alacaklının alacağına zamanında kavuşamaması nedeniyle alacağında oluşan zararların karşılığı olup ayrıca döviz cinsinden hesaplanmasının hukuka uygun olmadığını; yabancı para cinsinden kabul edilen bir sözleşme olmadığından ayrıca aradaki farkın da yine döviz cinsinden istenmesinin kabul edilemeyeceğini, Yargıtay içtihatlarının da; ticari satımın yabancı para ile yapılmış olması halinde kur farkı istenebilmesi için, taraflar arasında kur farkı istenebileceğine dair yazılı bir sözleşme veye teamül bulunması gerektiği, ayrıca çekle yapılan ödemelerde kur farkı istenemeyeceği yönünde olduğunu (Yargıtay 19. Hukuk dairesi’nin, E. 2012/15085, K. 2013/1823, T. 31.1.2013; E. 2004/11345 K. 2005/7891 T. 12.7.2005; E. 2018/1227 K. 2019/1611 T. 13.3.2019; E. 2012/15085 K. 2013/1823 T. 31.1.2013; E. 2018/965 K. 2019/5447 T. 5.12.2019; E. 2017/4782 K. 2018/5802 T. 14.11.2018 kararları),Ayrıca davacı tarafça dosyaya sunulan mahkeme kararlarının dosyalarına emsal teşkil etmesinin mümkün olmadığını; davalı tarafın dosyaya sunduğu ve kur farkından kaynaklı açtığı davalarda verilen kararlara bakıldığında ödeme araçlarının senet / bono olduğunun görüldüğünü; bono ileri vadeli bir ödeme aracı olduğu için tabi ki (sözleşme ve teamül bulunması halinde ) kur farkına konu olabileceğini; ancak dosyalarında ki tüm ödemelerin çek ile yapıldığını, çekin de nakit gibi bir ödeme aracı olduğundan hiçbir şekilde kur farkına konu olamayacağından ve taraflar arasında kur farkı sözleşmesi ile bu yönde bir teamül bulunmaması nedeniyle yerel mahkemece verilen kararın kaldırılması gerektiğini, İleri sürerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; ticari satış ilişkisinden doğan bakiye açık hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.Davacının, davalı aleyhine 05/12/2017 cari hesap açıklaması ile, 17.565,24-USD alacağın tahsili amacıyla ilamsız takip başlattığı, davalının yasal sürede ibraz ettiği borca itiraz dilekçesi ile, davalıya takip tutarı kadar bir borcun bulunmadığını beyan ettiği anlaşılmıştır. Mahkemece taraf defterleri üzerinde üç ayrı bilirkişiye mali inceleme yaptırıldığı, tüm bilirkişi raporları kapsamına göre; 2017 yılı itibariyle davacının davalıya kestiği kimi USD kimi TL cinsinden satış faturalarının tamamının çek ile ödendiği, 05/12/2017 takip tarihi itibariyle davacının kendi defterlerine göre davalıdan 313,94-TL alacaklı olduğun, davalının da kendi defterlerine göre davalıya takip tarihi itibariyle 315,13-TL borçlu görüldüğü, davacının davalıya takip tarihinden önce gönderdiği iki adet kur farkı faturası bulunduğu, ancak davalının 01/11/2017 tarihinde davacıya “kur farkı faturası iade edilen” açıklaması ile 52.881,57-TL tutarlı iade faturası gönderdiği, bu faturanın her iki taraf defterinde kayıtlı olduğu, davacının bu faturayı defterlerine kaydederek davalı borcundan mahsup etmesi üzerine, takip tarihinde davalıdan yalnızca 313,94-TL alacaklı göründüğü, davacının takip tarihinden sonra 30/12/2017 tarihinde defterine davalı aleyhine “2017/4. Dönem 120 hesaplar değerleme” açıklaması 65.940,39-TL borç kaydı girdiği, bu kayda ilişkin herhangi bir fatura tanzim edilmediği, 313,94-TL ile 65.940,39-TL’nin toplanması sonucu bulunan 66.254,33-TL’nin, 17.565,24-USD olarak USD’ye çevrilip deftere kaydedildiği, davacının takibe konu ettiği bu tutara ilişkin defterinde takipten sonra kayıt oluşturduğu anlaşılmıştır. Davacı 66.254,33-TL’lik kaydın, faturalar USD cinsinden olmasına rağmen, TL cinsinden çek ile yapılan ödemelerden doğan kur farkından kaynaklandığını iddia etmiş, davalı ise taraflar arasında kur farkı anlaşması bulunmadığı gibi bu yönde teamül de olmadığını, ayrıca çek ile yapılan ödemelerde kur farkı talep edilemeyeceğini, kabul anlamına gelmemek üzere, USD cinsinden alacak için de, ancak TL cinsinden kur farkı istenebileceğini savunmuştur. Mahkemece ilk iki bilirkişi raporu hükme esas alınmamış, son bilirkişi raporunda USD cinsinden faturalar için hesaplanan kur farkı alacağının yerinde olduğu, zira davacının yabancı para cinsinden yaptığı satışlara karşılık TL cinsinden yapılan ödemeler için kur farkı talep edebileceği gerekçesi ile taleple bağlılık ilkesi de gözetilerek davanın kabulüne karar verilmiştir. İtirazın iptali davası icra takibine sıkı sıkıya bağlı, itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı, alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurul unun 2017/19-1634 Esas – 2018/633 Karar sayılı ilamı). İlk derece mahkemesi tarafından, icra takibine USD üzerinden konu edilen kur farkı alacağının yine USD üzerinden hüküm altına alındığı, kur farkı alacağının, döviz cinsinden alacaklarda fatura tarihi ile ödeme tarihi arasında değişen kur nedeniyle oluşan farka dayalı, ancak TL cinsinden talep edilebilecek türden bir alacak olduğunun gözden kaçırıldığı tespit edilmiştir.İtirazın iptali davasında; usulüne uygun yapılmış ve itiraz edilmiş bir icra takibinin bulunması dava şartıdır. Bu husus istinaf aşaması dahil yargılamanın her aşamasında re’sen araştırılır. Davacının kur farkı alacağına dayalı USD üzerinden icra takibi başlatıp alacak talebinde bulunmasının mümkün olmaması, bu nedenle usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunmaması karşısında, mahkemece davanın özel dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın esasına girilmesi isabetsiz olmuştur.Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; ilk derece mahkemesi kararının HMK. 355, 353/1-b2 maddeleri uyarınca kaldırılmasına, dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle, itirazın iptali davasının özel dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1- Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/03/2021 tarih ve 2018/89 Esas – 2021/205 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle; 2-Davanın İİK. 67 ve HMK 114-(2) maddeleri uyarınca, HMK. 115. maddesi uyarınca USULDEN REDDİNE,İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 3-Dairemiz karar tarihi itibariyle alınması gereken 269,85-TL karar harcının, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 1.175,62-TL harçtan mahsubu ile bakiye 905,77‬-TL karar harcının talep halinde iadesine, 4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,5-Davalı tarafından yargılama gideri sarf edilmediği anlaşılmakla; bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 6-Davalı yargılama sırasında kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT üzerinden hesaplanan 17.900,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 7-Kullanılmayan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, İSTİNAF YÖNÜNDEN: 8-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 9-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 10-Davalı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve 66,50-TL dosya gidiş-dönüş masrafı olmak üzere toplam 228,6‬0-TL’nin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 11-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 12-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 26/10/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.