Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/958 E. 2023/1267 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/958 Esas
KARAR NO: 2023/1267 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2015/236 Esas – 2021/31 Karar
TARİHİ: 14/01/2021
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/09/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin ticari faaliyet alanı ile ilgili yatırımlarını büyütmek ve geliştirmek maksadıyla 23.01.2014 tarih ve … seri ve sıra numaralı fatura ile KDV dahil 842.400,00 TL bedelli davalıdan 5 adet … Elektrikli Nakış Makinesi satın aldığını, 30.01.2014 tarihinden itibaren makinelerin özellikle 1. kafalarında yer alan parçaların bozularak devre dışı kaldığını ve yirmi beşten fazla tekrarlayan arızaların meydana geldiğini, müvekkilinin arızalardan kaynaklı olarak bugüne kadar servis, yol, parça değişim ücreti adı altında toplam 4.050,00 TL ücret ve masraf ödemek zorunda kaldığını, davalının söz konusu arızaların giderilmesi yönünde başta destek sunmasına karşın, daha sonra teknik destek sunmaması üzerine müvekkili şirketin her defasında başka bir teknik servis çağırmak zorunda kalarak arızaları kendi imkanları ile gidermeye çalıştığını ancak söz konusu arızaların bugüne kadar giderilmediğini, müvekkili şirket tarafından Beyoğlu … Noterliğinin 09.10.2014 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarname ile gerek arızaların giderilmesi, gerekse müvekkili şirket tarafından yapılan harcamaların karşılanması, ayrıca söz konusu arızalar üretim ve zaman kaybına neden olduğundan makineler kullanım amacı bakımından değerini ve müvekkili şirketinin beklediği faydaları önemli ölçüde azalttığından TTK ve Borçlar Kanunu ile Yargıtay’ın emsal uygulamalarına göre satış bedelinin %30 undan az olmamak üzere indirim yapılmasını talep ettiklerini, diğer taraftan söz konusu arızalar nedeni ile günlük üretim kaybının yaşandığını ve her 26,40 mt’lik kuponda 1,20 mt.(120 cm) üretim kaybı oluştuğunu, bu kayıplarını arızaların meydana geldiği günlerdeki üretim metraj raporları ile kanıtlayabileceklerini beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere kar kaybı olarak şimdilik 5.000,00 TL, toplamda ise şimdilik 4.050,00+5.000,00 = 9.050,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili UYAP üzerinden sunduğu 18/03/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile; davadaki 9.050,00-TL olan müddeabihi, ıslah yoluyla 486.812,80-TL arttırarak, toplam 495.862,80-TL olarak değiştirdiklerini beyanla bilirkişi raporu ile tespit ve hesap edilen dava konusu makinelerin bedel indirimi tutarı olarak 84.240,00-TL, makine arıza giderleri ve parça değişim giderleri olarak 4.050,00-TL, üretim kaybından/zararından kaynaklı mahrum kalınan kar olarak 407.572,80-TL olmak üzere toplam 495.862,80-TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacı tarafından davaya konu edilen … seri numaralı fatura ile satın alınan 5 (beş) adet TNPD-HMX 10422 Kordene Aparattı Elektrikli Nakış Makinelerinin 30.01.2014 tarihinde davacıya teslim edildiğini, aynı gün kurulumunun yapıldığını, makineler kullanıma hazır hale getirildikten sonra makinelerin nasıl kullanılacağı ile ilgili davacıya bilgi verildiğini ve yerinde gösterildiği, davacı tarafından Beyoğlu …Noterliğinin 09.10.2014 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile makinelerin teslim tarihinden itibaren 1. kafasında parçaların bozularak devre dışı kalması nedeni ile 20 den fazla (25) arıza verdiğinin belirtildiğini, söz konusu makinelerin 22 nakış ve 22mix kafadan oluştuğunu, arızanm 1. kafada meydana gelmesinin nedeninin makine kontrol paneline uygun koordinatların girilmemesi olduğunu, bu nedenle müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, teknik servis elemanlarının her defasında malzeme değişimi yaparken personeli uyardığını ve kalifiye olmayan eleman çalıştırılmasının makine arızalarına neden olduğunu belirttiğini, davacının bu konu ile ilgili tespit yaptırmamasının ve sözleşmeyi feshettirmemesinin iyi niyetten uzak bir yaklaşım olduğunu, davacı tarafından ödendiği iddia edilen 4.050,00 TL’nin ödemesinin yapılmadığını, bu konunun gerçek dışı olduğunu, bu arızalar kullanıcı hatasından kaynaklandığı için servis ücreti karşılığında yapıldığını, bu ücret için karşı tarafa fatura kesilmesine rağmen ödeme yapılmadığını, makineler voltaj dengeleyici sisteme bağlı olmadığından değişen elektrik voltajının makinelerin X yön driver kartının yanmasına sebep olduğunu, müvekkili şirkete teslim edilen ve kurulumu yapılan makinelerin ilk adresten alınıp başka bir adrese taşındığını ve taşınma esnasında herhangi bir teknik servisten destek alınmadan ve bilgisine vb. başvurulmadan yapılan taşıma işlemi ile makinelerin arıza yapmasının kaçınılmaz olduğunu, ayrıca makinelerin satış bedeli üzerinden %30 satış indirimi istenmesinin kötü niyetli bir yaklaşım olduğunu, davacının kalifiye eleman çalıştırmamasından ve makinelerdeki teknik arızalardan kaynaklanan üretim kaybından bahsetmenin hukuken mümkün olmadığını beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 14/01/2021 tarih ve 2015/236 Esas – 2021/31 Karar sayılı kararında; “Dava, ayıplı mal satımı sebebiyle uğranılan zararların tazmini isteminden ibarettir. …. Taraflar arasında ihtilaf konusu; dava konusu malların ayıplı olup olmadığı ve buna bağlı olarak taraflar arasındaki satım sözleşmesi uyarınca davacının ücretin %30’nu talep etmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Ayıplı ifa halinde alıcının TBK 227. Maddesi gereğince tüm masrafları talep etme hakkı vardır. Alıcı, tüm masrafları satıcıya ait olmak üzere ücretsiz onarım hakkı vardır. Ücretsiz kavramı ile kast edilen, ayıplı malın sözleşmeye uygun hale getirilmesi sürecinde doğabilecek bütün masrafların, özellikle taşıma, işgücü ve materyal masraflarının satıcı tarafından karşılanmasıdır. Satıcıya ayıplı bir mal teslim etmek suretiyle sözleşmeye aykırı davranan taraf satıcı olup sonuçlarına da katlanması gerekir. Nasıl ki satıcı, tüketiciden aldığı paranın kullanma karşılığı olan faizi tüketiciye ödemiyorsa, aynı şekilde tüketiciden de araca ilişkin bir kullanma karşılığı istemesi adil olmaz. Tüketici onarım hakkını kullanmışsa, garanti süresi içerisinde sık arızalanması nedeniyle maldan yararlanamamanın süreklilik arz etmesi veya tamiri için gereken azami sürenin aşılması veya tamirinin mümkün bulunmadığının anlaşılması hallerinde, 4 üncü maddede yer alan diğer seçimlik haklarını kullanabilir. Satıcı bu talebi reddedemez. Tüketicinin bu talebinin yerine getirilmemesi durumunda satıcı, bayi, acente, imalatçı-üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur. (4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4822 sayılı Kanunla değişik “Garanti Belgesi” başlıklı 13. maddesi) Davacı taraf, malların ayıplı teslim edildiğini ileri sürmektedir. Ayıplı satış durumunda alıcının haklarını düzenleyen TBK. m, 227 hükmüne göre: “Satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hâllerde alıcı, “1-Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme. 2-Satılanı alıkoyup avm oranında satış bedelinde indirim isteme. 3- Aşırı hir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme.4- imkân varsa; satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme. Alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır.” seçimlik haklarından birini kullanabilir. Satıcı alıcıya aynı malın ayıpsız bir benzerini hemen vererek ve uğradığı zararın tamamını gidererek seçimlik haklarını kullanmasını önleyebilir.Alıcının, sözleşmeden dönme hakkım kullanması hâlinde, durum bunu haklı göstermiyorsa hâkim, satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verebilir. Satılanın değerindeki eksiklik satış bedeline çok yakın ise alıcı, ancak sözleşmeden dönme veya satılanın ayıpsız bir benzeriyle değiştirilmesini isteme haklarından birini kullanabilir. Yapılan genel açıklama dikkate alınarak, ayıba karşı tekeffülde alıcı lehine seçimlik bazı haklar öngörmüştür. Alıcı, dilerse, satılanı redde hazır olduğunu beyanla satım sözleşmesinin feshini, dilerse de somut olayda olduğu gibi satılanı alıkoyup satış parasından indirim yapılmasını talep edebilir. Satıcı ayrıca genel hükümlere göre uğramış olduğu zararların tazminini veya bu zararın bakîye alacaktan muhsubunu da isteyebilir. Ancak davacının, yukarıda anılan haklardan birisini kullanabilmesi için öncelikle satım sözleşmesine konu malların ayıplı olduğunu, ayıp ihbarının da süresi içinde yapıldığım geçerli delillerle ispat etmesi gerekir (TMK. m. 6). İtibar edilen 03/10/2016 tarihli Bilirkişi raporunun teknik inceleme bölümünde, dava konusu malların açık ayıplı oldukları, ayıp ihbarının garanti kapsamında ve süresi içinde yapıldığı tespit edildiği, alınan ek raporlar ve toplanılan tüm deliller dikkate alınarak dava konusu malların açık ayıplı olduğu anlaşılmakla davacının TBK. m. 227 hükmü çerçevesinde bedelin iadesine ilişkin talebi yerinde görülmekle, davanın kabulüne karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. “gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ve verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; davacı yanın, müvekkili şirketin kendilerine satışını yapmış olduğu 5 adet … Elektrikli Nakış Makinesinin ayıplı olduğuna ilişkin iddiası hukuka aykırı olup bu iddiaların kabulü ile davanın kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğundan bahisle yeniden inceleme yapılması sonucunda kararın bozularak davanın reddine karar verilmesi gerektiğini; Eldeki dava açısından mahkeme kararında, TKHK’ya atıf yapılmasının hukuka aykırı olduğunu, taraflar arasındaki ilişkinin ticari bir ilişki olduğunu, bu sebeple Yerel Mahkeme kararında TKHK’ya yapılan atıfların uyuşmazlık konusuyla uygulanan hukuk kuralları arasında bir tutarsızlık bulunduğunu gösterdiğini, Mahkemece, Bursa Mahkemelerinde yaptıkları delil tespitinin incelenmediğini, arızalı olduğu iddia edilen makinelerin satıldığı yerin bulunduğunu ve inceleme yaptırıldığını, makinelerin çalışırken çekilen görüntülerinin video olarak rapora eklendiğini, alınan bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, bilirkişilerin davalının çalıştıramadığı makineyi yeni alıcıların çalıştırmasını niçin sorgulamadıklarını merak ettiklerini, davacının arızalı olarak ilan ettiği makineleri bir takım insanlar satın aldığından bahisle, bunun makinelerin arızalı olmadığını gösterdiğini; Mahkemece itirazlarının dikkate alınmadığını, dosyanın aynı bilirkişiye sevk edildiğini, Bursa Mahkemelerinde aldıkları bilirkişi raporunun, Yerel Mahkeme bilirkişilerini beceriksizlikle itham ettiklerini, böyle bir suçlamayla karşılaşan Yerel Mahkeme bilirkişilerinin elbette kendi raporlarının doğru olduğunu savunacaklarını; Yerel Mahkeme bilirkişilerinin, Bursa Mahkemelerinde inceleme yapan bilirkişilerin raporlarına herhangi bir itirazda bulunmadığını, Bursa bilirkişilerinin raporlarına yönelik olarak şu eksik, bu yanlış diye bir beyanda bulunmadığını, sadece kendi raporlarının doğru olduğunu savunduklarını, Yerel Mahkeme bilirkişilerinin savunma ve incelemelerinin yetersiz olduğunu, Yerel Mahkemenin ilk yaptırdığı bilirkişi raporuna niçin itibar etmediğini anlayamadıklarını, Yerel Mahkemenin ilk bilirkişisinin, makinelerde bir arıza olmadığını, hatanın makinenin kurulduğu yerde olduğunu beyan ettiğini, Mahkemece ikinci bilirkişi raporu aldırılırken, birinci bilirkişi raporundaki hata ve eksikliğin ne olduğunun sorulmadığını, birinci bilirkişi raporunu çürütemeyen ikinci bilirkişi raporunun hükme esas alınamayacağını, Yerel Mahkemece usul ve yasaya aykırı karar verilmesinin en önemli sebebinin hatalı ve eksik inceleme ürünü olan bilirkişi raporları olduğunu; Müvekkili şirket tarafından davacı şirkete satılan ve fatura edilen nakış makinalarının herhangi bir kusur yahut ayıbının bulunmadığını, makinalarda ne üretimden ne de davalı müvekkilinden kaynaklanan bir eksiklik yahut kusur bulunmadığını, müvekkili şirketin, tam ve gerektiği gibi çalışan makinaları davacı şirkete teslim ettiğini, davacı şirketin makinalardaki herhangi bir ayıptan doğan zararının olmasının mümkün olmadığını, dosyada mübrez toplamda 5 adet bilirkişi raporu bulunmasına rağmen olayı aydınlatmaya yeten, uyuşmazlık konusunu doğru belirleyip teknik ve hukuki değerlendirmeleri buna göre yapan bir bilirkişi raporunun dosyaya sunulmadığını, dosyaya sunulan 09.03.2016 tarihli bilirkişi kök raporunda, dava konusu olayda alınan, incelenen ve yerinde yapılan inceleme neticesinde arızaların oluşumunun makinelerden kaynaklanmayıp kullanıcı hatası olduğunun, söz konusu makinaların tıpkı benzer makinelerde olduğu gibi hassas makineler olduğunun, yetkili ve kalifiye personel tarafından makinelerin işleyişinin takip ve kontrol edilmesi gerektiğinin aksi takdirde bu tarz arızaların oluşumunun kaçınılmaz olduğunun ve arızanın kaçınılabilir ve önlenebilir bir arıza olduğunun bildirildiğini; Dosyaya sunulan 03.10.2016 tarihli bir diğer bilirkişi raporunda özetle; makinenin üretim kurs genişliğinin 22 kafanın çalışması için kasnak uzunluğu olarak yeterli gelmediği, bu sebeple makine çalışırken en sağdaki lase kafasının çerçevenin dışına çıktığını diğer türlü de sol lasenin nakış kafasının dışına çıktığı, makinenin toplam yatay uzunluğu 40 cm daha uzun imal edilmediğinden her iki tarafta da birer kafanın çalışmasının imkanı olmadığı, bu sebeple makinede ikişer kafanın kaçınılmaz olarak üretim yapamaz halde olduğu, fiziken makine çerçevesinin boyunun uzatılması imkanı da olmadığından sorunun dizayn-konstrüksiyonundan kaynaklanan hatalı üretimden doğduğu ve makinenin açık ayıplı olduğunun beyan edildiğini, düzenleme tarihi olmayan 7. celsede alınan ara karar gereğince hazırlanan bir diğer bilirkişi raporunda, yapılan incelemede makinelerde meydana gelen arızanın kullanıcı hatalarından kaynaklanmadığı, makinelerin 880 cm nakış ve kordone yapma kapasitesine sahip makineler olarak üretildiği ve tül perde imalatında kullanılmak için yapıldığı, bütün makinelerin 1 nolu nakış-lase ve 22 nolu nakış-lase olamak üzere 2 nakış, 2 lase kafalarının çalışmadığı ve bu sebeple eksik üretim yapıldığı, mevcut kasnak açıklığına göre makinelerde 20 kafa ile sorunsuz üretim yapıldığı, sonuç olarak her makineden aynı zaman dilimi içinde %10 daha az üretim gerçekleştiği, makinede tasarımdan kaynaklanan yetersiz alan nedeniyle 22 kafanın birden çalışamadığı bu yönüyle makinelerin hatalı olarak üretildiği, kullanıcı hatası olmadığı ve ayıplı üretim olduğu tespitlerinde bulunulduğunu;Prof. Dr. Mak. Yük. Müh. … ve Prof. Dr. … tarafından hazırlanan bir diğer bilirkişi raporunda nakış makinelerinin 22+22 kafalı makine için tasarım-dizayn-kasnak ve gövde imalat hatası yapıldığından ayıplı olduğunun, bu sebeple fatura alış fiyatından %10 oranında indirim yapılması gerektiğinin belirtildiğini, son olarak 21.01.2019 tarihli hesap bilirkişi raporunda; makinelerin bedel indirim tutarının yaklaşık 121.768,92 TL olduğunun, makinelerin arıza giderleri tutarının yaklaşık 5.854,28 TL olduğunun, mahrum kalınan toplam karın yaklaşık 589.145,48 TL olduğunun hesaplandığını; Dosyaya sunulan ve yukarıda özetlenen 4 adet teknik bilirkişi raporları ve 1 adet de hesap bilirkişi raporu olmak üzere 5 adet bilirkişi raporunun da kabulü mümkün olmayıp hukuka aykırı değerlendirmeler sonucu hatalı çıkarımlar yapıldığını, temel olarak ilk ele alınması gereken hususun, makinelerin arızalı olup olmadığı hususu olduğunu, dosyada bulunan raporları hazırlayan bilirkişilerin tümünün her ne kadar bu soruyu cevaplandırmaya çalışmışsa da somut olayın gerçekliği çerçevesinden durumu ele alan kimsenin olmadığını, tespiti gereken ilk hususun makinelerin amacına uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı ve bu yönüyle aynı makineyi aynı amaçla kullanan diğer üreticilerin makineyle belirtilen gibi bir sorun yaşayıp yaşamadığı olduğunu, esasen davalı müvekkilinin satışını yaptığı makinelerin hiçbirinde tasarım ve üretimden kaynaklı bir hata, eksiklik, kusur bulunmadığını, davaya konu makineler nakış sektöründe kullanılmak üzere imal edilmiş olmakla beraber münhasıran perde nakışı için üretilmediğini, sektörde kullanılan makineleri birbirinden ayıran özellik kafa sayıları olup üreticilerin kendi arzu ve istekleri doğrultusunda ihtiyaçlarına binaen kafa-lase sayısını belirleyerek alım yaptıklarını ve amaçlarına uygun olarak kullandıklarını; Davacı yanın, davalı müvekkilinden satın almış olduğu 5 adet makineyi perde nakışı yapmak üzere kullanmak amacıyla satın almış olmasının makineleri münhasıran perde nakışı makinesi haline getirmeyeceğinin açık olduğunu, işbu makineler düz bir yüzeye 22 kafa – 22 lase çalışarak nakış işlemek kabiliyetine sahip olup ne inceleme ve araştırma döneminde ne de satım döneminde davacı şirkete bu konuda yanıltıcı bir beyanda bulunulmadığını, perde üretimi için birbirinin içine geçerek yapılması gereken motif işlemesinin yapılacak nakışın başka bir nevi olup özü itibariyle düz motif işlemesinden daha farklı prensiplere sahip olduğunu, satış öncesi müvekkilinin satışını yaptığı pek çok diğer çeşit makineleri de davacı şirket yetkililerine göstermiş olup kendileri için en uygun nakış makinesini seçmelerini sağlanmaya çalıştığını, satım ilişkisinin hiçbir aşamasında müvekkili tarafından davacı şirkete, alacak oldukları işbu davaya konu makinenin perde makinesi olduğu ve bu amaçla tam randımanlı kullanılabileceğinin beyan edilmediğini, bu minvalde bir beyanda bulunmanın ticari hayatın teamüllerine aykırı olacağını ve nakış-tekstil sektöründe faaliyet gösteren kimsenin ciddiye almayacağı bir beyanda bulunmuş olmak anlamına geleceğini; Basiretli bir tacirin çalıştığı piyasa koşullarını ve üretimini yapacağı ürünlerin özellik arz eden hususlarını bilmesi gerektiğini, davacı şirketin perde üretimi ve satışı yapmak suretiyle uzun yıllardır bu sektörde çalıştığını, bu yönüyle davacı şirketin, perde üretimi yapan ve dolayısıyla perde nakışı yapan ve nakış işlemesinde davacının satın almış olduğu … Elektrikli Nakış Makinesini kullanan diğer tüm sektör şirketlerinin makineyi sağdan ve soldan birer kafa kapatarak kullandığını bilmesi gerektiğini, daha açık bir ifadeyle düz bir zemine işleme yapmanın genel amacına hizmet etmesi için tasarlanan nakış makinesini birbiri içine geçen desenleri perde üzerine işlemek maksadıyla kullanmak isteyen üreticinin makinenin başından ve sonundan birer kafayı kapatması gerektiğini, düz zemine yapılan işleme ile birbiri içine geçen nakışların işlenmesinin farklı çalışma prensiplerine sahip farklı üretim şekilleri olduğunu, perde üretim sektöründe faaliyet gösteren ve perde nakışında davaya konu olan makineleri kullanan diğer şirketlerin makineyi kullanım şekline, 22 kafanın tümünün kullanılıp kullanılmadığına bakılmaksızın bilirkişilerce rapor hazırlanmasının eksik ve hatalı inceleme sonucunu doğurduğunu; Makinelerin hatalı üretimden dolayı yeterli zemin genişliğine sahip olmaması sebebiyle birer kafa kapalı çalışmadığını, davacı yanın üretmeyi tercih ettiği malın niteliği gereği bilerek ve isteyerek birer kafa kapalı çalışmayı göze aldığından bu şekilde çalıştığını, davacının basiretli bir tacir yükümlülüğü gereği sektörden haberdar olarak ilgili makineleri satın almış olması gerektiğini, sektörde yapılacak kabaca bir incelemede dahi bu durumun çok yaygın olduğu, herhangi bir hatadan kaynaklanmadığı ve perde nakışının doğasında olduğunun görüleceğini, davacı şirketin, makineyi temel amacından farklı ve onun üzerinde daha özelleştirilmiş bir iş için kullandığını ve makinenin istedikleri prensiplerde çalışmaya ayak uydurmasını beklediklerini, fizik kuralları ve insanoğlunun ulaşmış olduğu teknolojik seviyenin davacının bu isteğini geçekleştirmek için uygun olmadığını, herhangi bir ürün satın alan alıcının, satın aldığı ürünün tam randımanla çalışmasını ve üründen tam verim almayı beklemesinin normal olduğunu, alıcının, bilerek ve isteyerek aldığı ürünü, üretim amacından daha özel ve teknik değişiklik gerektiren bir sahada kullanmak istemesi sebebiyle bir takım öngörülebilir verim değişikliklerini göze almasına rağmen sonradan sanki söz konusu ürün hatalıymış gibi davranmasının ticari etiğe aykırı olduğunu, basiretli tacirin yapacağı bir hareket olmadığını, işbu davaya konu makinelerin münhasıran perde üretme amacına matuf olarak üretilmiş olmadığından bahisle bu makineyi perde üretmek için kullanmak isteyen üreticinin makineyi uygun hale getirme amacıyla sağdan ve soldan 1 kafa-laseyi kapatması gerektiğini; Sol ve sağ baştaki kafaların kapatılmadan makinenin perde nakışı işlemesinde kullanılmasının da imkan dahilinde olduğunu, bu kerre de makinenin birbiri içine geçen motifleri sorunsuz yapabilmesi için her turda yani zemin üzerindeki işleme her bittiğinde makinenin sallanması suretiyle dişlerin diğer tarafa geçirilmesi gerektiğini, bu işlemlerin yapılmaması halinde davacının gerek dilekçesinde gerekse yargılama safhasında belirttiği, bilirkişilerinde raporlarında belirttiği kırılma ve arıza sorunlarının gündeme gelmesinin işten olmadığını, ancak altı çizilmesi gereken noktanın bu arızalar makinenin hatalı üretiminden ve ayıbından kaynaklanmamakta olup makineyi özel bir amaçla kullanan davacının istediği ürünü elde etmek için makineyi getirmiş olduğu halin gerektirdiği teknik ve personel desteğinin sağlanmamış olmasından kaynaklandığını, bu gerekleri yerine getirmeyen davacı yanın çözümü sağdan ve soldan birer kafayı kapatarak gidermekte bulduğunu, bu durumun sektörde yaygın bir tercih olduğunu, yani genel amacından daha farklı bir motifi işlemek için makineyi kullanmak isteyen üreticinin iki seçeneği olduğunu, ya gerekli teknik ve fiziki şartları sağlamak için makinenin başında her turda makineyi uygun pozisyona getirecek kalifiye personel istihdam edeceğini ya da bu külfeti göze almak istemiyorsa doğacak üretim kaybını göze alarak makineyi 22 kafa 22 lase olarak değil 20 kafa 20 lase olarak çalıştıracağını, bu seçeneklerden birincisinin daha maliyetli ve külfetli olduğundan bahisle daha kolay gözüken ikinci yolu tercih eden üreticinin bu seçimine binaen yaşadığı üretim kaybını makine satıcısına yüklemesinin hiçbir etik değere sığmayıp bir hukuki norma dayanmayıp haksız kazanç elde etmeye yönelik olduğunu; Hem bu dosyada bilirkişilerin incelediği başkaca aynı makinelerin kullanımında aynı sıkıntının yaşanmadığına yönelik beyanları ve hem de taraflarınca Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/651 D.İş dosyasından yapılan inceleme sonucu makinelerin sorunsuz çalıştığı beyanları gösterdiğini, makinelerin üretiminden kaynaklı bir sorun olmadığını, makineleri tam randımanla hiçbir üretim kaybı yaşamadan kullanmanın mümkün olduğunu, perde nakışının değil de düz zemine yapılan birbiri içine girmeyen motifleri kullanan üreticilerin makineyi 22 kafa-lase olarak kullanabildiğini, aynı şekilde perde nakışı yapacak üreticilerin de teknik ve personel gerekliliklerini yerine getirdiği takdirde 2 kafa-laseyi kapatmadan istediği motifi perdeye işlemesi ve bunu yaparken makineyi tam kapasiteli kullanmasının mümkün olduğunu, davacı yan gibi hem perde nakışı yapmayı tercih edip hem de ikinci seçenekteki gereklilikleri yerine getirmeyen üreticilerin tek seçeneğinin üretim kaybını göze alarak iki yandan birer kafa-laseyi kapatmak olduğunu, ki görüldüğü gibi bu durumda bir arızadan bahsetmek mümkün olmayıp tamamen üreticilerin ve olayda davacı şirketin bir seçiminin söz konusu olduğunu, durumun gereklerini yerine getirmeyerek üretim kaybı yaşamayı göze alan davacının bu kayıptan satıcı müvekkilini sorumlu tutmasının en hafif tabirle haksız kazanç elde etmeye çalışmak olduğunu, bilirkişilerce aynı makineyi aynı amaçla kullanan üreticiler incelenmediğinden bahisle bu kullanımın üreticilerin tercihlerinin bir sonucu olduğunun raporlara yansımadığını ve Yerel Mahkemenin yanlış yönlendirildiğini, tüm bu anılan sebeplerin davacı yanın başkaca bir makine tercih etmeyip davalı müvekkilinin satışını yaptığı makinelerden … Elektrikli Nakış Makinesini tercih ettiğini ve bu makineyi kendi isteği doğrultusunda perde üretimi için kullandığını gösterdiğini, davalı müvekkilinin hiçbir zaman bu makinenin 22 kafa-lase ile perde üretimi yapabileceğini iddia etmediğini, davacının basiretli bir tacir olduğunu, bu makinenin perde sektöründe her zaman 20 kafa-lase ile hizmet verdiğini, tam verimli çalışmak isteyen üreticilerin başkaca ek tedbirler ve önlemler alması halinde arıza çıkmadan üretim yapabileceklerini ancak genelde sektörde üretim kaybının göze alınarak 20 kafa-lase ile üretim yapıldığı göz önüne alındığında müvekkilinin satmış olduğu makinelerin ayıplı olmadığının uygun amaçla kullanıldığında sorunsuz ve tam verimle çalıştığının bu itibarla Yerel Mahkemece verilen kararın hukuka aykırı olduğunun görüldüğünü, davacı yanın, iradesi ile yaptığı seçimlerin sonucunu davalı müvekkiline yüklemek istemesi kabul edilemez olup hukukun temel ilkelerine aykırı olduğunu;Davalı müvekkili tarafından satılan makineler tam ve gereği gibi üretilmiş olup ne tasarımdan ne de davalı müvekkilinden kaynaklanan bir sebeple üretim kaybı yahut arıza oluşmamış olduğundan bahisle davacının davalı müvekkilinden talep edebileceği hiçbir kalem bulunmadığını, davacı tarafından davaya konu edilen … seri numaralı fatura ile satın alınan 5 (beş) adet makinenin 30.01.2014 tarihinde davacıya teslim edildiğini, aynı gün makinelerin kurulumunun yapıldığını, makineler kullanıma hazır hale getirildikten sonra makinelerin nasıl kullanılacağı ile ilgili davacıya bilgi verildiğini, davacı tarafından Beyoğlu …. Noterliğinin 09.10.2014 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi keşide edilmiş olup işbu ihtarnameyle makinelerin teslim tarihinden itibaren 1. kafasında parçaların bozularak devre dışı kalması nedeni ile 20 den fazla (25) arıza verdiğinin belirtildiğini, işbu ihtarnameye cevaben taraflarınca Bakırköy …. Noterliği’nin 20.10.2014 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinin keşide edildiğini, işbu ihtarnameyle söz konusu makinelerin 22 nakış ve 22 mix kafadan oluştuğu, arızanın 1. kafada meydana gelmesinin nedeninin makine kontrol paneline uygun koordinatların girilmemesi olduğu, bu nedenle müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı, teknik servis elemanlarının her defasında malzeme değişimi yaparken personeli uyardığını ve kalifiye olmayan eleman çalıştırılmasının makine arızalarına neden olduğunun belirtildiğini, davacı tarafın bu hususta tespit yaptırmamasının iyi niyetle bağdaşmayan bir davranış olduğunu; Davacının iddialarının aksine 4.050,00 TL’nin müvekkiline ödenmediğini, makinelerdeki arızaların kullanıcı hatasından kaynaklandığından bahisle servis ücreti karşılığında müvekkilince giderildiğini, bu ücret için davacı tarafa fatura kesildiğini, buna rağmen davacı tarafça herhangi bir ödeme yapılmadığını, makinelerdeki arızaların davacının kusurlu davranışlardan kaynaklandığını, makineler voltaj dengeleyici sisteme bağlı olmadığından değişen elektrik voltajının makinelerin X yön driver kartının yanmasına sebep olduğunu, bu arızanın sebebinin de davacı tarafın kusurlu davranışı olduğunu, davacıya bu parçalarla ilgili yapılan onarımın faturasının kesildiğini ancak bu fatura bedelinin de müvekkiline ödenmediğini, davacı tarafın kusurlu davranışlarının bununla da kalmadığını, müvekkili şirketçe teslim edilen ve kurulumu yapılan makinelerin davacı tarafça ilk adresten alınıp başka bir adrese taşındığını ve taşıma esnasında herhangi bir yetkili teknik servisten destek alınmadığını, teknik servis bilgisine başvurulmadan yapılan taşıma işlemi ile makinelerin arıza yapmasının davacı tarafça kaçınılmaz hale getirildiğini, makinelerin satış bedeli üzerinden %30 satış indirimi istenmesinin kötü niyetli bir yaklaşım olduğunu, makine arızalarının davacının kalifiye eleman çalıştırmamasından kaynaklandığını, makinelerdeki teknik arızalardan davacı sorumlu olduğundan üretim kaybından bahisle müvekkilinden maddi talepte bulunulmasının hukuken mümkün olmadığını beyanla Yerel Mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, alım satıma konu makinelerin ayıplı olduğundan bahisle bedel indirimi ve iadesi ile genel hükümlere göre uğranılan zararların tazmini talebine ilişkindir. Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı taraf istinaf başvurusunda bulunmuştur.Dosya kapsamında; davacı tarafından davalıdan 23.01.2014 tarihinde, toplam 842.400 TL bedel mukabilinde 5 adet Kordene Aparatlı Elektrikli Dikiş Makinesi’nin satın alındığı, makinelerin davacı tarafından perde üretiminde kullanıldıkları, makineler ile ilgili 03.02.2014 tarihinden itibaren arıza onarımına dair servis kayıtlarının bulunduğu, davacı tarafından davalıya gönderilen 09.10.2014 tarihli Noter ihtarnamesi ile, makinelerde teslim tarihinden itibaren 20 den fazla kez arıza meydana geldiği, bu nedenle onarım masraflarının yapıldığı ve satış bedelinden %30 oranında indirim yapılması gerektiği beyan edilerek yapılan masrafların tazmini ile %30 oranında bedel iadesinin talep edildiği, davalı tarafından iş bu ihtarnameye makinelerdeki arızaların kullanıcı hatasından kaynaklandığı yönünde cevap verildiği, dava tarihi itibariyle makinelerde aynı arızanın devam ettiği sabittir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 219. maddesine göre; bir maldaki ayıp, satıcının zikir ve vaat ettiği vasıflarda veya niteliği gereği malda bulunması gereken lüzumlu vasıflarda eksiklik olmasıdır. Satıcı, bunlardan ikinci tür olan yani lüzumlu vasıflarda eksiklik şeklinde ortaya çıkan ayıptan bunun varlığını bilmese dahi sorumludur. Mezkur kanunun 227. maddesinde, satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hallerde alıcının; satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme, satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme, aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme veya imkan varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme seçimlik haklarından birini seçebileceği ve alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkının saklı olduğu hüküm altına alınmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre; Mahkemece taraf delillerinin ibrazı sağlanarak, bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve 6 ayrı rapor alınarak istinafa konu karar verilmiştir. HMK’nın 282. maddesinde “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.” yasal düzenlemesi yer almaktadır. Davalı tarafça, dava konusu makinelerin yalnızca düz nakış yapmak üzere tasarlandığı, birbiri içerisine geçen nakışları yapmayacağının davacı tarafça bilindiği/bilinmesi gerektiği ve makinelerin buna rağmen satın alındığına, yönelik istinaf sebebi dışında kalan tüm istinaf sebepleri yargılama aşamasında sunulan dava, cevaba cevap, bilirkişi raporlarına itiraz ve beyan dilekçeleri ile de ileri sürülmüş, ilk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporlarında bu iddialar ve itirazlar değerlendirilmiştir. Davalı tarafça, dava konusu makinelerin yalnızca düz nakış yapmak üzere tasarlandığına dair itiraz açık bir şekilde yargılama sırasında ileri sürülmemiş ise de, makinelerin ayıplı olmadıkları, davacı tarafından makinelere yüklenen ve işlenen nakış modeli nedeniyle arızanın oluştuğu iddia edilmiş olup, makineler yerinde çalıştırılarak yapılan incelemeler neticesinde düzenlenen bilirkişi raporlarında bu itiraz karşılanmış, makinelerde tasarım, kasnak ve gövde imalat hatası bulunması nedeniyle baştaki ve sondaki kafaların kasnağa çarpması nedeniyle hasar gördükleri, makine kontrol paneline uygun koordinat girilmesi ile de çözüme ulaşılamadığı ve makinelerin ayıplı üretildikleri denetime açık bir şekilde tespit edilmiştir. Davacı taraf makineleri üretim şekline uygun olarak nakış yapmak üzere kullanmış olduğundan, makinelerin amacına uygun olarak kullanılmadığı ve kullanıcı hatası nedeniyle arızanın meydana geldiğine yönelik istinaf sebepleri isabetsiz görülmüştür. Alınan ilk teknik bilirkişi raporunda makinelerde ayıp olmadığı, arızanın kullanıcı hatasından kaynaklandığına dair yapılan tespit, alınan sonraki teknik bilirkişi raporları ile detaylı olarak yapılan inceleme ve açıklamalar ile çürütülmüştür. Bu minvalde yargılama devam ederken makinelerin satıldığı iddiası ile başkaca bir mahalde, Mahkemece verilmiş bir keşif kararı ve mahkeme heyeti ile davacı tarafın katılımı olmaksızın yapılan inceleme neticesinde düzenlenen delil tespiti raporunun da delil vasfı taşımadığı açıktır. Davacı tarafından sunulan servis formlarında servis ücretlerinin miktarları ile ödendiklerine dair kayıtlar bulunmakta olup davacının servis ücretlerinin ödenmediğine dair istinaf sebebi de yerinde değildir. Makinelerin ayıplı olması nedeniyle davacının, ayıptan doğan bedel indirim hakkını kullanması ve genel hükümler uyarınca talep edilebilecek tazminat kapsamında ayıp nedeniyle eksik üretimden kaynaklanan kar kaybını talep etmesi mümkündür. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi heyet raporunda yapılması gereken bedel indirimi %10 olarak hesaplanmış ve hükümde de %10 bedel iadesine hükmedilmiş olup davacı tarafın %30 bedel iadesi talep edilmesinin kötü niyetli bir davranış olduğu ve kar kaybı tazminatı talep edilemeyeceğine dair istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 33.872,38 TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 8.445,6‬0 TL (8.386,30TL+59,30 TL) harcın mahsubu ile bakiye 25.426,78‬ TL harcın istinaf eden davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 14/09/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.