Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/957
KARAR NO: 2023/1569
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/03/2021
DOSYA NUMARASI: 2019/42 Esas – 2021/297 Karar
DAVA:İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 19/10/2023
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı-borçlunun, müvekkiline 10.09.2018 tarihli 12.036 TL meblağlı fatura bedelini ödemediğini, birçok kez söz vermesine rağmen, ödemeyi geciktirip en sonunda icra dosyasına borcunun olmadığı yönünde beyanda bulunduğunu, ödenmeyen fatura bedeli için, önce İstanbul’da, itiraz neticesinde İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından icra takibi yapıldığını, davalı hiç bir ödeme belgesi ibraz etmeden, borca itiraz ettiğini, kötü niyetli itirazından dolayı, itirazın kaldırılıp, takibin devamı ile % 20 icra inkar tazminatına, masraf ve ücreti vekaletin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı, davasını faturaya dayandırıp başkaca bir açıklama yapmadığını, söz konusu faturanın, … plakalı aracın kira bedeline karşılık düzenlendiğini, hangi tarihler arasında olduğu ve diğer hususların belirtilmediğini, halbuki dayanak faturanın sebebini oluşturan … plaka sayılı aracın kiralanmasına ilişkin bedel müvekkili tarafından davacı ve yönetim kurulu başkanı ve yetkilisinin göstermiş olduğu banka hesabına ödemesini gerçekleştirildiğini, bu nedenle müvekkili tarafından davacıya toplamda 13.000,00 TL miktarında ödeme yapıldıktan sonra davacı tarafından kapalı değilde, açık fatura düzenlenerek alacak iddiasında bulunmasını kabul etmediğini, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 25/03/2021 tarih ve 2019/42 Esas – 2021/297 Karar sayılı kararı ile; ” Celp ve tetkik edilen İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında; davacı takip alacaklısı tarafından 01/03/2019 tarihli takip talebi ile davalı takip borçlusu hakkında ilamsız takip başlatıldığı, takibin borçluya 08/03/2019 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun 13/03/2019 tarihinde borca ve ferilerine karşı itiraz ettiği ve bunun üzerine takibin durduğu, itiraz dilekçesinin davacı takip alacaklısına tebliğ edilmediği, eldeki davanın 1(bir) yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Uyuşmazlık konusu ile ilgili olarak mali bilirkişi 10/12/2020 tarihli raporunda özetle; seçenekli olarak banka dekontlarının dava konusu borca mahsubu halinde davalının alacaklı olduğunu, banka dekontları kabul görmediği takdirde ise davacının davalıdan taleple bağlı kalınarak 12.036,00 TL alacaklı olduğunu, dava tarihinden itibaren 1.080,27 TL işlemiş faizle birlikte 13.116,27 TL istenebileceğini beyan ve rapor etmiştir. Bilirkişi raporu taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş olup davalı tarafından rapora karşı itiraz dilekçesi sunulduğu ve raporun iddialarını teyit ettiğini ve davanın reddini talep ettiği görüldü.
HUKUKİ NİTELENDİRME VE GEREKÇE; Dava, faturaya dayalı başlatılan takipte İİK 67 gereğince itirazın iptali ve takibin devamı istemine ilişkindir. Davacı, davalıdan olan alacağının tahsili için İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında davalı aleyhinde icra takibi başlatmış olup, davalının itirazı ile icra takibi durmuştur. Davacı taraf süresinde açmış olduğu bu dava ile itirazın iptalini ve takibin devamını talep etmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur. Somut olayda davacı, icra takibine konu faturaya ilişkin hizmet alacağına dayandırmış, davalı ise borcu inkâr etmiştir. Bu durumda, taraflar arasındaki akdi ilişkinin varlığını ispat yükü davacı taraftadır. Uyuşmazlığın çözümü için tarafların defterlerinin incelenmesine karar verilmiş, davacı taraf inceleme gününde defterlerini sunmuş davalı taraf ise defterlerini sunmamış olup takibe dayanak olan faturanın 2018 yılına ait olduğu faturayı kapsayan yıla ait davacı yevmiye defterinin kapanış tasdikinin yapılmadığı ve usulüne uygun tutulmadığı bilirkişi tarafından tespit edilmiştir. HMK.222/2.maddesi gereğince ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. TTK.’nın 64.maddesinde ise tacirin tutmakla yükümlü olduğu defterler düzenlenmiş olup anılan maddenin 3.fıkrasında yevmiye defteri, defteri kebir ve envanter defterinin tutulması zorunlu tutulmuştur. Davacı tarafın defterlerine göre davalıdan 16.036,00 TL alacaklı olduğu tespit edilmiş ise de davacı tarafın 2018 yılına ait yevmiye defteri usulüne uygun tutulmadığından sahibi lehine delil teşkil edemeyektir. Kaldı ki aksi kabul edilse dahi davacı tarafın takibe dayanak teşkil ettiği faturanın açıklamasında “… Kira bedeli” ibaresinin yazıldığı, davalı tarafın cevap dilekçesi ekinde sunduğu dekont açıklamalarında da “… aracın kira bedelinden kaynaklanan ..” olarak toplam 13.000,00 TL ödeme yapıldığının beyan edildiği, bu ödemelerin davacı şirket yetkilisi … adına gönderildiği anlaşılmakla dekonttaki açıklama ve fatura açıklaması birbirini teyit eder nitelikte olduğundan artık bu ödemenin aynı ibareye dayanan fatura alacağına ilişkin olduğu ve davalı tarafından, davacı şirket adına olmak üzere dava dışı şirket yetkilisine gönderdiğinin karine oluşturduğu kanaatine varılmıştır. Eldeki itirazın iptali konulu davada ispat yükü davacı taraftadır, dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanan davacı tarafa yemin teklif hakkı hatırlatılmış ancak yemin deliline dayanmayacağını beyan etmiş olup davacı taraf davalıdan takip konusu fatura tutarında alacağı bulunduğunu dosya kapsamında ispat edememiş olup davanın reddine dair karar vermek gerekmiştir. ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel mahkemenin verdiği kararın eksik değerlendirme neticesinde verildiğini, Davalı tarafın yargılama aşamasında, cevap dilekçesindeki gerçek dışı beyanları (arabuluculuk ve görev itirazları, vb) gibi ödeme dekontlarının da gerçeği yansıtmadığını, Müvekkilin kestiği faturanın tarihi 10.09.2018 olmasına rağmen ödemelerin 5, 6 ve 7. aylarda olduğunu, yine dekont açıklamalarına dikkatle bakıldığında 4. ay diye bir açıklama olduğunu, ödemelerin faturadan önce peşin yapılması ve açıklamalar beraber değerlendirildiğinde hayatın olağan akışına uygun olmadığını, rakamların da birbirini tutmamakta olduğunu, tarafların aralarındaki para trafiğinin sadece faturaya dayanmadığı hususunun açıkça görülmekte olduğunu, Davalının defter kayıtlarının incelenememesinin bile, davalının düzenli kayıt tutmadığı ve beyanlarının gerçeği yansıtmadığı gerçeğini ortaya koymakta olduğunu, Bilirkişi raporunda alacaklı olarak görünmelerine rağmen davanın reddedilmesinin isabetli olduğunu, Yemin teklifinden vazgeçmelerinin ise; resmi kayıt altındaki arabuluculuk görüşmesini yok diyerek cevap dilekçesinde yarım sahife bu konuyu anlatan davalı tarafa güvenlerini kaybettiklerini, bu sebeple yemin teklifinden vazgeçtiklerini, Bilirkişi raporu hilafına, usul ve yasaya aykırı yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve talepleri gibi karar verilmesini talep ettiklerini beyanla; Açıklanan nedenlerle; İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/03/2021 tarih ve 2019/42 E- 2021/297 Karar sayılı kararının kaldırılmasını ve talepleri gibi karar verilmesini, Masraf ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; dava ve icra takip dayanağı faturaya konu araç kiralama hizmetinin davalı tarafa verilmesine rağmen bedelinin ödenmediği iddiası ile alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptaline karar verilmesi talebine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili, dava ve icra takip dayanağı faturaya konu araç kiralama hizmetinin davalı tarafa verilmesine rağmen bedelinin ödenmediğini, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine haksız itiraz edildiğini, haksız itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, dava konusu aracın kiralanmasına ilişkin kira bedelinin davacı şirketin yönetim kurulu başkanına banka aracılığı ile ödendiğini ve banka dekontlarında dava konusu aracın kira bedeli olduğuna dair kayıt bulunduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Tek başına fatura düzenlenmesi alacağın varlığı için yeterli değildir. Fatura düzenleyen tarafın, somut uyuşmazlıkta davacının faturaya konu malın teslimini/hizmetin verildiğini ispat etmesi gerekmektedir. Taraflar arasında dava ve icra takibi dayanağı olan 10/09/2018 tarih, 12.036,00 TL bedelli faturaya konu … plakalı aracın davalıya kiralanmasına ilişkin kira sözleşmesi olduğuna ve davacı tarafından aracın kiralanmasına ilişkin edimin yerine getirildiğine ilişkin bir ihtilaf bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki ihtilaf dava ve icra takibine konu fatura bedelinin davalı tarafından ödenip ödenmediğine ilişkindir. Mahkemece tarafların defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, davacı tarafın 2018 ve 2019 yılları ticari defterlerinin açılış tasdikleri ile 2019 yılı yevmiye defterinin kapanış tasdik işlemlerinin süresi içerisinde yapılmış olup, 2018 yılına yevmiye defterinin kapanış tasdikinin yapılmadığı tespit edilmiştir. Davacının hesap ekstrelerine göre davacı tarafından davalıya düzenlenen 15/05/2018 tarihli 4.000,00 TL bedelli faturanın ve 10/09/2018 tarihli 12.036,00 TL bedelli faturanın kayıtlı olduğu, davacının beyanına göre 4.000,00 TL bedelin tahsil edildiğinin belirtildiği, ancak tahsilata ilişkin belgenin kayıt edilmediği, davalı tarafından sunulan ödeme dekontlarına itibar edilmemesi halinde davacının davalıdan 12.036,00 TL alacaklı olduğu, itibar edilmesi halinde davalının davacıdan 964,00 TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesi uyarınca ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması ile diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması, diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi (Ek cümle: 22/7/2020-7251/23 md.) veya defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Kanun maddesi dikkate alındığında davacı tarafın defter ve kayıtların usulüne uygun olarak tutulmaması sebebiyle lehine delil niteliğinde olmadığı anlaşılmıştır. Davalı tarafından defter ve kayıtları bilirkişi incelemesine sunulmamıştır. Davalı vekili tarafından fatura bedelinin ödendiği savunulmuştur. Bu durumda ispat külfeti ödeme def’inde bulunan davalı tarafta olup, borca karşılık yapılan ödemenin davacı şirkete ya da para tahsiline yetkili elemanına veya davacının talimatıyla 3.bir kişiye yapıldığını kanıtlamakla yükümlüdür. Davalının ödeme savunması karşısında ispat yükünün davacıda olduğunu kabul etmesi yerinde olmamıştır. Davalı vekili tarafından ödemeye ilişkin olarak davalı tarafından davacı şirketin münferiden yetkili yönetim kurulu başkanı … adına 13/06/2018 tarihinde yapılan “… aracın kira bedelinden alınan hak ediş ödemesi” açıklamalı 10.000,00 TL bedelli banka dekontu ile yine davacı şirketin münferiden yetkili yönetim kurulu başkanı … adına 03/07/2018 tarihinde yapılan “… aracın kira fatura bedelinden kalan 4, ay” açıklamalı 3.000,00 TL bedelli banka dekontu sunulmuştur. Davacı, yapılan ödeme tarihlerinin fatura tarihinden öncesi olan 5, 6 ve 7 inci aylara ilişkin olması sebebiyle kabul etmemiştir. Davacı şirket ödeme tarihlerinde tek ortaklı olup, banka dekontlarında ödemelerin yapıldığı kişi olan … şirketin münferiden yetkili yönetim kurulu başkanıdır. Davacı tarafından taraflar arasında başka bir ticari ilişki olduğu hususu da yargılama aşamasında iddia ve ispat edilemediğinden davalı tarafından dava konusu aracın kiralanmasına ilişkin açıklamalı olarak yapılan ödemelerin dava konusu aracın kiralanmasına ilişkin yapıldığının ve davalı tarafından ödeme savunmasının ispat edildiğinin kabulü gerekmektedir. Mahkemece ispat yükünün davalıda olmasına rağmen davacıda olduğu ve alacağını ispat edemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi yerinde olmamış ise de, neticeten davanın reddine karar verilmesi sebebiyle bu husus kaldırma sebebi yapılmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı bulunması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 19/10/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.