Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/949 E. 2023/1511 K. 12.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/949 Esas
KARAR NO: 2023/1511 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/591 Esas – 2021/120 Karar
TARİH 18/02/2021
DAVA: Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 12/10/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili … A.Ş. yönetiminin, Giresun Sulh Ceza Hakimliği’nin 21/12/2016 tarihli ve 2016/4441 D. İş sayılı dosyasından verilen kararla TMSF Fon Kurulu’na devredildiğini, TMSF tarafından atanan kayyım heyeti şirket hesaplarının incelenmesinde ortaklar lehine ve şirket aleyhine olacak şekilde, bir takım hukuka aykırılıklar tespit edildiğini, yapılan araştırmalarda, şirketin ortaklarından olan davalı … tarafından; 31.10.2016 tarihinde … Bankası Sultanhamam Şubesi/İstanbul şubesine “Nezdinizdeki … numaralı … hesabımızdan … Nuriosmaniye şb. … numaralı … TİC. A.Ş. hesabımıza 1.555.250,00 TL HVL yapılmasını rica ederiz” şeklinde talimat verildiğini, 15.11.2016 tarihinde …Bankası Sultanhamam Şubesi/İstanbul şubesine “Nezdinizdeki … numaralı … hesabımızdan … Nuriosmaniye şb. … numaralı … TİC. A.Ş. hesabına 1.216.800,00TL … yapılmasını rica ederiz” şeklinde talimat verildiğini,15.11.2016 tarihinde … Sirkeci Şubesi/İstanbul şubesine “Nezdinizdeki … numaralı … A.Ş. hesabından … Nuriosmaniye şb. … numaralı … A.Ş. hesabına 1.075.000,00TL … yapılmasını rica ederiz” şeklinde talimat verildiğini, bu talimatlara karşılık olarak … A.Ş. Tarafından; 31.10.2016 tarihli 1.555.250,00TL karşılığı 500.000,00 USD olmak üzere döviz satım belgesi düzenlediğini, 15.11.2016 tarihli 2.291.800,00TL karşılığı 700.000,00 USD olmak üzere döviz satım belgesi düzenlediğini, ancak … A.Ş. hesaplarından gönderilen paralara karşılık, şirkete USD veya TL olarak gönderilen tutarların dönüşünün olmadığını, bu işlemlerden sonra şirket hesaplarına 21.11.2016 tarihinde … Bankası Sultanhamam Şubesine 50.000,00 USD, 05.12.2016 tarihinde … Sirkeci Şubesine 70.000,00 USD para yatırıldığını, … A.Ş. tarafından gönderilen İstanbul …Noterliği’nin … yevmiye numaralı ihtarnamesinde “31.10.2016 tarihli 1.555.250,00TL Banka havalesinin karşılığı olarak 500.000,00 USD /… nolu fatura ile kıymetli maden/döviz teslim alımına ilişkin teslim tesellüm belgesi üzerine şirket kaşesi ve imzası bulunan … T.C. nolu …’a edildiğini, müvekkili şirket tarafından …’a bir kar payı borcu veya ödenmemiş bir huzur hakkının da bulunmadığını, bu nedenlerle davalı ortağın şirket hesaplarından kendi namına olacak şekilde para aktarmasının da hukuken geçerli ve korunan bir hak olmadığını, davalı …’ın 2.291.800,00TL ve 1.555.250,00TL tutarındaki bedel karşılığı olarak 1.200.000,00USD şirket adına teslim aldığını, ancak bu bedeller karşılığında sadece 120.000,00USD’yi şirket hesaplarına ulaştırdığını, şirkete iade etmemiş olduğu 1.080.000,00USD’nin müvekkili şirkete iade edilmesi gerekmekte olduğunu, bu nedenlerle davalı …’ın şirket hesabından … A.Ş.’ye USD kuruna çevirmek üzere göndermiş olduğu 1.200.000,00USD‘nin 1.080.000,00 USD’nin iade edilmediği anlaşıldığından, dava tarihindeki TL karşılığının şimdilik 305.000,00TL’sinin T.C.M.B. reeskont faizi ile birlikte geri alınmasına karar verilmesini, davalının tüm malvarlığı değerleri üzerinde satılmasının veya devrinin önlenmesi amacıyla bir teminat bedelinin yatırılarak veya teminat istenmeksizin tedbir konulmasına karar verilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili 20.08.2020 tarihli ıslah dilekçesi ile; 1.080.000 USD’nin dava tarihindeki değeri olan 5.005.692 TL.’nin reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi talep edilmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, mahkemeye sunulmuş olan dava dilekçesi Av. … imzasıyla sunulmuş olmakla birlikte dilekçe ekinde, davacı şirket tarafından avukatın vekil tayin edildiğini tevsik eden bir vekaletname ibraz edilmediğini, vekaletname ibraz etmeyen avukatın dava açma hakkının bulunmadığını, müvekkili …’ın davaya konu tarihlerde davacı şirketin yönetim kurulu başkan vekili olduğunu, ayrıca şirketi temsil ve ilzama yetkili olduğunu, müvekkilinin genel kurul tarafından şirketi münferiden temsil ve imza yetkisi ile teçhiz edildiğini, müvekkilinin davaya konu uyuşmazlık tarihlerinde herhangi bir işlem yapmasının yasaklandığı yönündeki davacı iddiasının gerçeğe ve hukuka aykırı olduğunu, …’ın davacı şirketin yöneticisi olduğu dönemde şirketle ilgili her türlü işlem yapma yetkisine sahip olduğunu, …’nin ürettiği çorapların yaklaşık %95’ini yurtdışına ihraç eden bir şirket olduğunu, şirket bu ihracatın dörtte üçünü Birleşik Krallık’a yaptığını, Birleşik Krallık’a yapılan ihracatın 2016 yılı içinde yaklaşık 35.000.000,00USD tutarında olduğunu, 2015 yılı sonlarından itibaren İngiltere’de bu faaliyetlere esas olabilecek depo, işyeri, şirket merkezi ve mağaza arayışlarına girişildiğini, 2016 yılı Nisan ayı içerisinde İngiltere Londra’da yaşayan Türk asıllı İngiliz vatandaşı … ile emlak alımı ile ilgili danışmanlık yapılması için mutabakata varıldığını, 2016 yılı Haziran ayı içerisinde Londra’da Aralık 2016 tarihinde boşaltılacak bir deponun alım satımı ile ilgili yazılı yetki sözleşmesi yapılmıştır. 55.000 sqfeet (yaklaşık 5000 metrekarelik) bir kapalı alana sahip depo için anlaşma yapıldığını beyan etmesi üzerine 15 Kasım tarihinde 1.200.000 USD ve 2017 Ocak ayı içerisinde 4.800.000 USD ödeme yapılması planlandığını, bu alıma ilişkin yetki belgesi ve sözleşme imzalandığını, sözleşme uyarınca yapılması gereken ödemenin ilk bölümü olan İstanbul’da bulunan …’a onayı dahilinde ilk taksitten indirim yapılarak 1.080.000,00 USD kaparo niteliğinde yapılmış olup ve Ocak 2017‘de devir işlemlerinin yapılmasıyla eş zamanlı olarak kalan kısmın ödenmesinin planlandığını, ancak 2016 yılı Aralık ayı başında müvekkilin cezaevine girmesi ve akabinde diğer şirket yöneticilerinin cezaevine girmesi şirket yönetiminin 21.12.2016 TMSF Fon Kurulu’na devredilmesi üzerine satım işleminin tamamlanamadığını, tüm belgeler şirket evrakları içinde yer almakta olup davacının haksız şekilde bu davayı açtığının açık olduğunu, bu nedenlerle davanın reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 18/02/2021 tarih 2018/591 Esas 2021/120 Karar sayılı kararında;”…Dava, davacı şirket yöneticisi olan davalının sorumluluğundan kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.https://…/…/firma-bilgileri linkindeki Ticaret Sicil Müdürülüğü kayıtlarından sorgulanabileceği üzere davalının 24.12.2016 tarihine kadar Yön.Kur.Başkan Yardımcısı (Münferiden) görevini ifa ettiği anlaşılmıştır.Davalının 1,080.000 USD’nin tarafından alındığına ve şirkete iade edilmediğine bir itirazı bulunmaktadır. Yukarıda özetlenen defterler üzerinde yapılan inceleme üzerine düzenlenen bilirkişi raporları da bu hususu teyit etmektedir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık bu miktarın ne için alınıp kime niye verildiğinde toplanmaktadır.Davalı taraf bu meblağın Londra’da yer alan bir deponun alım satımı ile ilgili olarak yetki belgesi ve sözleşme imzalandığını, bu evrakların davacı şirket nezdinde mevcut olduğunu, tutarın bir kısmının kaparo niteliğinde dava dışı … isimli şahsa verildiğini beyan etmiş ise de bu işlemlere, sözleşmesinin kuruluş aşamasına, sözleşmeye, …’a ödeme yaptığına, …’ın kim olduğuna ilişkin bir delil sunulmamış, belgelerin şirkette bulunduğu iddia edilmiştir. Ancak bilirkişi tarafından yerine yapılan inceleme ile işbu evrakların şirket sözleşme klasöründe mevcut olup olmadığı, konuya ilişkin şirketin ticari defter kayıtlarında herhangi bir işlemin mevcut olmadığı, …’a ait cari hesabın bulunmadığı anlaşılmıştır.31.10.2016 tarihli 1.555.250,00TL karşılığı 500.000,00 USD, 15.11.2016 tarihli 2.291.800,00TL karşılığı 700.000,00 USD işlemlerin şirket hesaplarına 21.11.2016 tarihinde … Bankası Sultanhamam Şubesine 50.000,00 USD, 05.12.2016 tarihinde … Sirkeci Şubesine 70.000,00 USD para yatırılarak bir sıfır eksik olmasına rağmen hesabın bu şekilde denkleştirilmeye çalışıldığı hususu da dikkate alındığında davalı tarafın iddialarının afaki olduğu sonucuna varılmış sonuçta açılan davanın kabulüyle aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.Davalı taraf kayyım atanmasının kaldırıldığı, davacı vekilinin bu nedenle geçerli bir vakeletnamesinin bulunmadığı iddia edilmiş ise de davacı şirkete 674. S. KHK’nin 19. Maddesinin 2. Fıkrası uyarınca TMSF’nin kayyum olarak atanmasına 21.12.2016 tarihinde Giresun Sulh Ceza Hakimliğinin 2016/4441 D. İş sayılı kararı ile karar verilmiş olduğu, bu kayyım atama kararının kaldırılmasına karar verildiği iddia edilen Giresun Sulh Ceza Hakimliğinin 2017/1166 D. İş sayılı 03.03.2017 tarihli kararının, şirket kayyumlarının 16.02.2017 tarihli talep dilekçeleri üzerine alındığı, celp edilen bu talep dilekçesi içeriğinde3713 S. K.’nun 20/A maddesi gereğince tapuya konulan şerhlerin kaldırılmasının talep edildiği ve bu talebin kabul edilerek buna ilişkin tedbirin kaldırılmış olduğu, kayyım atamasının kaldırılmadığı anlaşılmıştır.Davalı taraf 6102 S.K’nun 479/3-c maddesinden yola çıkarak sorumluluk davası açılabilmesi için genel kurul kararı gerektiği beyan edilmiş ise de 674. S. KHK’nin 19. Maddesinin 2. Fıkrası uyarınca TMSF’nin kayyum olarak atandığı, genel kurul yetkilerinin de TMSF’de olduğu anlaşılmakla bu şartın bulunduğu kanaatine varılmıştır…”gerekçesi ile, 1-5.005.692TL’nin dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının hukuka ve dosya kapsamına aykırı olduğunu,Gerekçe kısmında “ davalı taraf bu meblağın Londra’da yer alan bir deponun alım satımı ile ilgili olarak yetki belgesi imzalandığını, bu evrakların davacı şirket nezdinde mevcut olduğunu, tutarın bir kısmının kaparo niteliğinde dava dışı … isimli şahsa verildiğini beyan etmiş ise de bu işlemlere, sözleşmesinin kuruluş aşamasına, sözleşmeye, …’a ödeme yaptığına, …’ın kim olduğuna ilişkin bir delil sunulmamış, belgelerin şirkette bulunduğu iddia edilmiştir. Ancak bilirkişi tarafından yerinde yapılan inceleme ile iş bu evrakın şirket sözleşme klasöründe mevcut olup olmadığı, konuya ilişkin şirketin ticari defter kayıtlarında herhangi bir işlemin mevcut olmadığı, …’a ait cari hesabın bulunmadığı anlaşılmıştır.” denildiğini, bu gerekçenin hukuka aykırı olduğunu,Şirketin ihracat faaliyetinin yoğunlaştığı İngiltere’nin Londra şehrinde bir depo satın alınması girişimi şirketin ticari karlılığının artırılması yönünden önemli olduğunu, bu düşünceyle şirket yetkililerinin basiretli tacirler olarak bu yönde adımlar attığını ve işlemin gerçekleştirileceği yıl için oldukça uygun piyasa şartlarında aranan niteliklere uygun bir yer bulunduğunu ve bu yerin satın alımı ile ilgili dava dışı … ile sözleşme imzaladıklarını, sözleşme uyarınca o dönem Türkiye’de bulunan …’a kaparo niteliğinde ödeme yapıldığını, bu işlemlerin hepsinin tamamen hukuka uygun şekilde ve yazılı olarak akdedilen sözleşme kapsamında gerçekleştirildiğini, sözleşme metni de şirket evrakı arasına konularak şirkette muhafaza edildiğini, bu sözleşmeyi şirket evraklarının arasında muhafaza etmek şirket yönetimine el konulana kadar müvekkili davalının yükümlülüğünde olduğunu, şirket yönetiminin TMSF’ye devredilmesi ile beraber bu evrakların da tüm şirket belge ve emtiası gibi TMSF denetimine geçtiğini, şirket yönetiminin devralınması sırasında yönetici bulunan müvekkiline veya diğer yöneticiler ile TMSF arasında devralınan evrak ve emtiaya ilişkin bir teslim – tesellüm tutanağı düzenlenmediğini, teslim esnasında düzenlenmesi gereken ve evrakları da içeren envanter listesinin de mahkemeye sunulmadığını, envanter teslim tutanağının bulunmaması ve bu yolla esasında şirkette muhafaza altına alınmış bulunan dava konusuna ilişkin sözleşmenin de aradan geçen 3 yıl sonunda bilirkişi incelemesi ile bulunamamasının müvekkilinin kusuru olmadığını,Bilirkişi tarafından bu sözleşmeye ilişkin bir araştırma da yapılmadığını, -“Şirket merkezinde yapılan yerinde inceleme çalışmasında şirket yetkilisi ve vekilinin böyle bir yetki belgesi ve sözleşmenin şirket bünyesinde olmadığını, böyle bir işlemin yapılmadığını beyan ettiği, ” açıklaması ile bu konuda sadece davacı yandan aldığı duyum ile raporunu hazırladığını beyan ettiğini, hukuka aykırı olarak yargılamada taraf olan kişilerin beyanını mutlak gerçekmiş gibi hiç bir inceleme yapmaksızın rapora dercedilmesi ve buna dayalı olarak karar oluşturulmasının hukuka aykırı olduğunu, tüm bilgi ve belgeler davacı taraf elinde olup, şirkete bir ceza soruşturması ile kayyım atandığını, müvekkilleri şirket binasına, şirket envanterlerine ulaşma imkanı yokken bu belgeler de şirkette iken müvekkilden seneler öncesine ait işlemlerin belgelerinin sunulmasının beklenmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, 24.12.2016 tarihinde şirket yönetimi TMSF tarafından devralınmış olmasına rağmen davanın açılma tarihi 27.06.2018 olmakla şirket yönetimin devralınmasının üzerinden 1,5 yıldan fazla zaman geçtikten sonra davanın açılmış olduğunu, dava konusuna ilişkin sözleşmenin şirket tarafından muhafaza edilmiş olması gerektiği açık olup, tüm delillerin davacı uhdesinde bulunduğu derdest olayda müvekkilinin erişiminin yasaklandığı belgelerin yokluğu iddiası ile aleyhe karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Sözleşmenin taraflarına ilişkin tüm bilgilerin de sözleşmede yer almakta olup, … hakkında bilgilerin müvekkili tarafından mahkemeye sunulmasının beklenmesinin de mümkün olmadığını, müvekkilinin …ile yazışmalarının yer aldığı tüm iletişim araçlarına da el konulduğunu, sözleşme dışında bu bilgilere ulaşılmasının da mümkün olmadığını, Şirket yönetimine kayyım atanmasına ilişkin karar; Giresun Sulh Ceza Hakimliği’nin 21.12.2016 tarih ve 2016/4441 D. İş sayılı kararı olduğunu, daha sonra Giresun Sulh Ceza Hakimliği 03.03.2017 tarih ve 2017/1166 D. İş sayılı karar ile “Giresun Sulh Ceza Hakimliği’nin 21.12.2016 tarih ve 2016/4441 D. İş sayılı kararı ile verilen tedbirlerin kaldırılmasına” karar verildiğini, anılan ilk kararda verilen tek tedbir şirket yönetimine kayyım atanması kararı olduğunu, bu karar kesinleşmiş olmakla şirket yönetiminin TMSF tarafından atanan kayyumlarla gerçekleştirilmesinin hukuki dayanağının ortadan kaldırıldığını,Yerel mahkemece kayyımların talep dilekçeleri ile amaçlananın tapuya konulan tedbirlerin kaldırılmasını talep ettikleri ve mahkemece bu yönde karar alındığı yönünde kabul ile karar kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, savcılık tarafından 21.12.2016 tarihli kararın kaldırılmasının talep edildiğini ve mahkeme tarafından da bu kararın kaldırıldığını, şirketin genel kurul yetkilerinin TMSF’ye ait olduğu ve bu suretle de şirketin huzurdaki davaya açma yetkisi olduğu kabulünün de hukuka aykırı olduğunu Kabul anlamına gelmemekle birlikte; genel kurul yetkilerinin TMSF’ye ait olduğu kabul edilse dahi huzurda görülen davanın açılması için TMSF tarafından teşkil edilen bir genel kurul kararı bulunması zorunlu olduğundan, bu yönde alınmış bir genel kurul kararı bulunmadığından dava şartının yokluğu nedeni ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken aksi yönde karar ile davanın kabulüne ilişkin verilen karar hukuka aykırı olduğunu, 10/11/2016 tarihli ve 6758 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanunun 19 uncu maddesinde (9) Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kayyımlık görevini yürüttüğü şirketlerin genel kurullarının yetkileri, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi olunmaksızın Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun ilişkili olduğu Bakan tarafından kullanılabilir. (10) Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun ilişkili olduğu Bakan, bu madde kapsamındaki yetkilerini kısmen veya tamamen Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Başkanına veya Fon Kuruluna devredebilir.” Şirket yöneticilerinin sorumluluğundan kaynaklanan bu davanın açılabilmesi için genel kurul kararı veya Kanun uyarınca Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun ilişkili olduğu Bakan veya bu madde kapsamındaki yetkilerini kısmen veya tamamen Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Başkanına veya Fon Kuruluna devretti ise Fon Kurulu veya TMSF Başkanı tarafından alınmış bir karar bulunması gerekmekteyken bu yönde bir karar bulunmaması nedeni ile dava şartının şartının yokluğu nedeni ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken aksi yönde karar ile davanın kabulüne ilişkin verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın yeniden grülerek istinaf itirazları uyarınca davanın reddine karar verilmesini mümkün olmaması halinde dosyanın istinaf itirazları uyarınca karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davacı şirketin eski yönetim kurulu başkan yardımcısı olan davalınınsorumluluğundan kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı şirketin 23/06/2016 tarihli Olağan Genel Kurulunda alınan kararla davalı …’ın 3 yıl süreyle görev yapmak üzere Yönetim Kurulu Başkan Vekili seçildiği, 3 yıl süreyle şirket kaşesi ve ünvanı altına atacağı münferit imzası ile şirketi her türlü konuda temsil ve ilzam etmesine karar verildiği, Giresun Sulh Ceza Hakimliği’nin 21/12/2016 tarih ve 2016/4441 D. İş sayılı dosyasından verilen kararla davacı … A.Ş.’ye 674 Sayılı KHK.’nın 19/2 fıkrası uyarınca TMSF’in kayyım olarak atanmasına, kayyım olarak atanan TMSF’nin yönetim organlarının tüm yetkilerine sahip olmalarına ve yönetim organlarının yetkilerinin bu kayyımlara devredildiğine, yeni yönetim organlarının bu kayyımlarca oluşturulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.TTK.nun 408. maddesinde genel kurulun devredilemez görev ve yetkilerinin arasında, yönetim kurulu üyelerinin seçimi, görev süresi, özlük hakları, ibraları ve görevden alınmalarının bulunduğu açıkça düzenlenmiştir. İstinafa konu davada genel kurula ait bu yetki ve görev kayyım olarak atanan TMSF’na verilmiş olup, davacı şirketin yönetim kurulunun TMSF tarafından oluşturulduğu ve işbu davanında mahiyeti gereği kayyımlık görev ve yetkisi kapsamında açıldığı gözetildiğinde; Mahkemenin davanın görülmesi için ayrıca genel kuruldan izin alınmasına gerek ve neden bulunmadığına ilişkin gerekçesi dosya kapsamına ve yasal düzenlemelere uygun görüldüğünden, davalının bu konudaki aksi yöndeki istinaf talebi yerinde görülmemiştir.Somut olayda davacı tarafça ,davacı şirketin ortaklarından ve eski yönetim kurulu başkan yardımcısı olan davalı … tarafından; 31.10.2016 tarihinde … Bankası Sultanhamam Şubesi/İstanbul şubesine “Nezdinizdeki … numaralı … hesabından … Nuriosmaniye şb. … numaralı … TİC. A.Ş. hesabına 1.555.250,00 TL HVL yapılması, 15.11.2016 tarihinde … Bankası Sultanhamam Şubesi/İstanbul şubesine “Nezdinizdeki … numaralı … hesabından … Nuriosmaniye şb. … numaralı …. A.Ş. hesabına 1.216.800,00 TL … yapılması, 15.11.2016 tarihinde … Sirkeci Şubesi/İstanbul şubesine “Nezdinizdeki … numaralı …. A.Ş. hesabından … Nuriosmaniye şb. … numaralı … TİC. A.Ş. hesabına 1.075.000,00 TL … yapılması şeklinde talimat verildiği, bu talimatlara karşılık olarak … A.Ş. tarafından; 31.10.2016 tarihli 1.555.250,00 TL karşılığı 500.000,00 USD olmak üzere döviz satım belgesi düzenlediği, 15.11.2016 tarihli 2.291.800,00 TL karşılığı 700.000,00 USD olmak üzere döviz satım belgesi düzenlediğinin tesbit edildiğini ancak …’e şirket hesaplarından gönderilen paralara karşılık, şirkete USD veya TL olarak gönderilen tutarların dönüşünün olmadığını, bu işlemlerden sonra şirket hesaplarına; 21.11.2016 tarihinde … Bankası Sultanhamam Şubesine 50.000,00 USD, 05.12.2016 tarihinde … Sirkeci Şubesine 70.000,00 USD para yatırıldığını, hesaba gelen bu yatırma işlemleri personellerden … tarafından patronların talimatı ile yapıldığı …un davacı şirkete verdiği 13.06.2017 tarihli savunma dilekçesi ile anlaşıldığını, söz konusu döviz karşılıklarının şirket hesaplarına girmemesi üzerine, muhatap … A.Ş.’ye ihtarname gönderilerek, söz konusu bedellerin şirket hesaplarına iadesi veya kime teslim edildi ise, kime teslim edildiğinin bildirilmesinin istendiğini, …A.Ş. tarafından şirkete gönderilen İstanbul … Noterliği’nin … yevmiye numaralı ihtarnamesinde “ 31.10.2016 tarihli 1.555.250,00 TL Banka havalesinin karşılığı olarak 500.000,00 USD /… nolu fatura ile kıymetli maden / döviz teslim alımına ilişkin teslim tesellüm belgesi üzerine şirket kaşesi ve imzası bulunan … T.C. nolu …’a teslim edildiği, 15.11.2016 tarihli 2.291.000,00 TL Banka havalesinin karşılığı olarak 700.000,00 USD /… nolu fatura ile kıymetli maden / döviz teslim alımına ilişkin teslim tesellüm belgesi üzerinde şirket kaşesi ve imzası bulunan … T.C. Kimlik numaralı …’a teslim edildiği şeklinde cevap verilerek, kıymetli maden döviz teslim alımına ilişkin teslim tesellüm belgesi …’ın şirket kaşesi ve imzası bulunan teslim tesellüm belgelerinin gönderildiği, davacı şirket tarafından …’a bir kar payı borcu, veya ödenmemiş bir huzur hakkı da bulunmadığını, bu nedenlerle davalı ortağın şirket hesaplarından kendi namına olacak şekilde para aktarmasının hukuken geçerli ve korunan bir hak olmadığı belirtilerek şimdilik 305.000,00 TL’sinin T.C.M.B. reeskont faizi ile birlikte geri alınmasına karar verilmesi talep edilmiş ve 20.08.2020 tarihli ıslah dilekçesi ile de 1.080.000 USD’nin dava tarihindeki değeri olan 5.005.692 TL.’nin reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi talep edilmiştir.Mahkemece … TİC. A.Ş.’ye müzekkere yazılmış, gelen cevabi yazıda; ” 31.10.2016 tarihli 1.555.250,00.TL Banka havalesinin karşılığı olarak 500.000,00-USD / … nolu fatura ile kıymetli maden /döviz teslim alımına ilişkin teslim tesellüm belgesi üzerine şirket kaşesi ve İmzası bulunan … T.C.nolu …’a teslim edilmiştir. 15.11.2016 tarihli 2.291.000,00-TL Banka havalesinin karşılığı olarak 700.000,00-USD / … nolu fatura ile kıymetli maden /döviz teslim alımına ilişkin teslim tesellüm belgesi üzerinde şirket kaşesi ve imzası bulunan … T.C.nolu …’a teslim edilmiştir.Ticaret yapılacak müşteriye ilişkin tanıma formları ve belgeleri arasında Muhatap şirkete ait 21.04 1993 – 29.12.2015 tar. Ticaret Sicil Gazeteleri dahil mevcut olup, 29.07.2016 tarih 9126 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiği üzere … (3 yıl süreyle ve münferit imza ile) şirketi temsile yetkilidir. Davacı şirketin havalelerinin karşılıkları döviz olarak şirketi temsile yetkili …’a günü gününe elden teslim edilmiştir. Teslim tesellüm belgeleri, Döviz Satım Belgeleri, Ticaret Sicil gazetesi ile davacı şirketi temsil ilzama yetkiyi gösterir belge, imza sirkülerinin ekte gönderildiği,” şeklinde cevap verildiği görülmüştür.Mahkemece 28/03/2019 tarihli duruşmanın ara kararı uyarınca, davacının davalıdan talep edebileceği alacak miktarının tespiti için dosyaya sunulan tüm belge ve bilgiler ile tarafların ticari defterleri de incelenmek suretiyle davacının alacağının tespiti yönünden bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verildiği, mali müşavir bilirkişi tarafından 23/09/2019 teslim tarihli raporun ibraz edilmiştir.Bilirkişi raporuna karşı davalı vekili tarafından 11/10/2019 tarihli itirazlarını içerir beyan dilekçesi verildiği, beyan dilekçesinde; savunmasında belirttiği İngiltere’de depo kiralanmasına ilişkin işlemlerle ilgili olarak … ile yapılan sözleşme-yetki belgesi ve ödeme belgelerinin davacı … A.Ştinde şirkete ait evraklar içinde bulunduğunu, işlemlere yönelik olarak tüm belgeler şirket evraklarının incelenerek vede müvekkilinin öğrenebildiği kadarı ile halen:”… ” adresinde bulun bu sözleşmelerin diğer tarafı olan …’ tan da aynı belgelerin örneklerinin istenerek rapor alınmasını talep etmiştir.Mahkemece 10/10/2019 tarihli duruşmanın ara kararı uyarınca; Dosyanın yeniden aynı bilirkişiye tevdii edilerek, davalı tarafça savunmasına dayanak belgelerin şirket kayıtlarında bulunduğu beyan edildiğinden, şirket kayıtlarının incelenerek (sözleşmeler kartonu…) davalı tarafın iddia etmiş olduğu kiralamaya ilişkin kapora ödemesi, alıma ilişkin sözleşme, yetki belgesine ilişkin iddiaların belgeler üzerinde inceleme yapılarak somutlaştırılmasının istenilmesine ilişkin karar verildiği, davacı vekili, davalı vekili, davacı şirketin muhasebe müdürü ve bilirkişi marifetiyle davacı şirket kayıtları üzerinde inceleme yapıldığına dair 06/12/2019 tarihli imzalı tutanak tanzim edildiği ve bilirkişi tarafından 27/12/2019 teslim tarihli ek raporun düzenlenmiştir.Bilirkişi ek raporunda;Davacı şirketin 2016 yılı mizan ve defter kayıtlarında … isimli herhangi bir cari hesap görülemediği, sözleşme klasörü içeriğinde işbu şahısfa akdedilmiş herhangi bir bilgi ve belgenin görülemediği, bu suretle değerlendirme ve takdiri Sayın Mahkemenize ait olmak üzere davalı tarafın, ilgili ödemenin … isimli şahsa yapıldığını, yetki belgesi ve sözleşmenin mevcut olduğunu ve bu işlemlerin şirket adına yapıldığını delil niteliğindeki belgeler ile ispatlaması gerektiği görüş ve kanaatine ulaşıldığı, Hukuki ve nihai değerlendirme Mahkemeye ait olmak üzere, kaydi ve mali olarak işletme pay sahiplerinin TTK 358 ve 395. md. hükümleri kapsamında ve 2016 yıl sonu bilançosu doğrultusunda işletmeye borçlanabilecekleri görüş ve kanaatine varıldığı, işbu kapsamda davalının davacı şirkete borçlandığının tespit edildiği, hukuki sorumluluk hususunun Mahkemenin değerlendirme ve takdirinde olabileceği, İncelemeler neticesinde kaydi olarak davalı … tarafından 1.200.000,00 USD’nin şirket adına dava dışı … A.Ş.’den bizzat teslim alındığı, buna karşılık farklı tarihlerde olmak üzere şirket banka hesaplarına 120.000 USD yatırıldığı, 1.080.000 USD’lik farkın davalı tarafından davacıya geri iade edilmesi gerektiği yönünde görüş bildirilmiştir. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesince ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, Davalı vekili tarafından ileri sürülen istinaf sebepleri yargılama aşamasındaki dilekçeleri ile ileri sürüldüğü, bilirkişi kök ve ek raporunda bu iddiaların değerlendirildiği, bilirkişi raporundaki tesbitler ile HMK 282 maddesindeki “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir,” yasal düzenlemesi gözetildiğinde; ilk derece mahkemesince verilen kararda yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, mahkemenin kabul ve gerekçesine göre davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Sonuç itibariyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine, karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 341.938,82.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan ( 59,30.TL + 85.484,70=) 85.544,00 TL. harcın mahsubu ile bakiye 256.394,82.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 12/10/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.