Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/945 E. 2023/1266 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/945 Esas
KARAR NO: 2023/1266 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/258 Esas – 2020/893 Karar
TARİHİ: 23/12/2020
DAVA: Alacak (Emanet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/09/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin taraflar arasında imzalanan 05.10.2010 tarihli yediemin teslim zaptı ücret sözleşmesine göre 16.10.2012 tarihinden 10.03.2019 tarihine kadar ki birikmiş 2337 günlük, günlük 50,00-TL den 116.850,00-TL yediemin depo ücret alacağının dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ettiğini, davacı tarafın, alacaklı olduğu Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün 2010-7327 talimat sayılı dosyasından 04.10.2010 tarihinde bir kısım menkulü haczederek muhafaza altına aldığını ve menkulleri müvekkilinin deposuna bıraktığı, davalı tarafın bıraktığı menkulleri ihmal ettiğini ve uzunca bir süre depodan almadığı gibi depo ücretini de ödemediğini, bunun üzerine Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını, 05.10.2010-16.10.2012 tarihine kadar olan 743 günlük depo ücretinin talep edildiğini, davalının itiraz ettiğini, Küçükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde itirazın iptali davasının açıldığını ve davanın davacı taraf lehine sonuçlanarak kesinleştiğini, menkul malların halen depoda olduğunu beyan ederek davanın kabulüne davalıdan alacaklı oldukları 116.840,00-TL tutarın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; huzurdaki davanın ticari dava olmadığını, görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemeleri olduğunu, taraflar arasında sözleşme olmadığını, dava dilekçesi ekinde sunulan yediemin teslim zaptındaki imzanın kendilerine ait olmadığını, taraflar arasında imzalanmış bir emanet sözleşmesinin veya başka mahiyette imzalanmış bir sözleşmenin olmadığını, davacı tarafın haksız kazanç peşinde olduğunu, yediemin ücreti talep edilen talimat dosyasının esas olan dosyası olan İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile takip talebi ile sabit olan asıl alacağın 32.882,00 TL olduğunu, davacı tarafın Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını akabinde Küçükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013-100 E. ve 2014-203 K. sayılı kararı ile davacı lehine sonuçlandığını, davalının alacağı 32.822,00 TL iken, davacının 71.884,78 TL tahsil ettiğini ve bu da yetmez gibi 116.850,00 TL talep ettiğini beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacı tarafa yüklenilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 23/12/2020 tarih ve 2019/258 Esas – 2020/893 Karar sayılı kararında; “Dava, yedieminlik ücreti alacağının tahsili istemine ilişkindir. ….Davanın dayanağı olan yedieminlik sözleşmesi İcra Müdürlüğü’nce yürütülen haciz ve muhafaza işlemi sırasında imzalanmış ve haczedilen mahcuz mallar özel yediemin deposu işleten davacıya teslim edilmiştir. Yargıtay 13.Hukuk Dairesi’nin emsal nitelikteki kararlarına göre; hukuki ilişki Adalet Bakanlığı tarifesine bağlı olmasa bile, hakkaniyet indirimi yapılmalıdır. Zira Türk Borçlar Kanunu’nun 26.maddesinin mutlak uygulanırlığı sözleşmenin tam bir irade serbestisi içinde yapıldığı durumlar için söz konusudur. Uygulamada hacizli malların takip baskısı altında icra müdürlerince belirlenen yediemin depolarına bırakıldığı bir vakıadır. Süratle gerçekleştirilen bu işlemler için fazla bir seçenek özgürlüğü olmadığı açıktır. Ayrıca sözleşmeyi imzalayan takip alacaklısının yediemin ücretini takip borçlusuna rücu hakkı bulunduğundan, bu ücretlerin tayininde tarafların keyfi iradesinden ziyade bunun borçluya rücu olasılığına göre objektif iyiniyet kurallarına ve hakkaniyete uygun belirlenmesi zorunluluğu vardır. Adalet Bakanlığı’nın tarife belirlemesinin temelinde de zorda kalan insanları ve özellikle de borçluyu koruma saiki vardır.05/10/2010 tarihli yediemin sözleşmesinin incelemesinde davalı vekili olan … tarafından alacaklı vekili olarak imzalanmış olduğu, sözleşmede davacı yediemin … ve İnfaz Memuru …’nın de imzalarının bulunduğu, sözleşmenin resmi belge mahiyetinde olduğu anlaşılmıştır. Davalı vekilinin imzanın kendisine ait olmadığına yönelik itirazı; resmi belgenin sahteliğine yönelik her hangi bir suç duyurusunda bulunulmaması, buna sözleşmenin iptaline ilişkin dava açılmamış olması, hacizli malların yaklaşık 9 yıl boyunca davacı yedieminde bulunduğu da anlaşıldığından dikkate alınmamıştır. Her ne kadar davacı tarafın yapmış olduğu hesaplamaya göre alacak miktarı tarafların serbest iradeleri ile imzaladıkları yedieminlik sözleşmesi hükümleri gereğince geçerli saymak ve davanın tamamen kabulüne karar vermek doğru gibi görünse de yukarıdaki paragrafta yapılan açıklamalar ışığında borçlunun mağduriyeti, hacze konu menkullerin niteliği ve değeri ile 2.337 gün gibi uzunca bir süre menkullerin davacı yedieminde kalmış olması, hakkaniyet kuralları, haczedilen eşyaların fazladan özen yükümlülüğü gerektirmemesi vs.gibi nedenlerle Türk Borçlar Kanunu 51/1 maddesi kıyasen uygulanarak takdiri indirim yapılarak, yedieminde ki ücretinde hakkaniyet indirimi yapılması olayı çevreleyen hal ve şartlara uygun bulunarak %25 hakkaniyet indirimi yapılmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Alacak miktarı hakkaniyet indirimi yapılmak suretiyle belirlendiğinden, reddedilen kısım hakkaniyet indiriminden dolayı reddedildiğinden, davalı lehine bu hususta Yargıtay’ın yerleşik uygulamaları sebebiyle vekalet ücreti takdir edilmemiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ( Yargıtay 13. HD nin 21/01/2014 tarih 2013/19629 E. ve 2014/1362 K. Nolu kararı; 08/03/2017 tarihli 2015/38418 E., 2017/2929 K. sayılı kararı).” gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; Huzurdaki davanın ticari nitelikli bir dava olmadığını, görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemeleri olduğunu, haciz işlemlerinin yapıldığı yerin Küçükçekmece Adliyesi sınırları içerisinde olduğunu yetkili mahkemenin de Küçükçekmece Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, göreve ilişkin hususların kamu düzeninden olduğunu ve her aşamada re’sen nazara alınması gerektiğini; Taraflar arasında davacının iddia ettiği gibi bir sözleşme bulunmadığını, dava dilekçesi ekinde sunulan yediemin teslim zaptı olarak belirtilen evraktaki imzanın taraflarına ait olmadığını, imzanın taraflarıyla uzaktan yakından alakası olmadığını, boşlukları mevcut olarak düzenledikleri bu belgenin boşluk yerlerini doldurmak suretiyle kötüniyetli olarak alacaklı olmaya çalıştıklarını; Aralarında böyle bir sözleşmenin mevcut olmadığından bahisle emanet sözleşmesine dayalı alacak davasının hem görev hem de yetki yönünden hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, Yerel mahkemece eksik inceleme ile karar verildiğini, imza sahteliği itirazlarına ilişkin bir inceleme yapılmadan hüküm kurulduğunu; Yedieminlik sözleşmesinde …a ait olduğu iddia edilen imzaya ilişkin itirazlarını ve …’a ait imza sirkülerini dosyaya sunmalarına rağmen mahkemece yüzeysel olarak dahi imza incelemesi yapılmadığını, bu yönüyle Yerel mahkemece yapılan yargılamanın eksik ve hatalı olduğunu; Taraflar arasında imzalanmış bir emanet sözleşmesi veya başka mahiyette imzalanmış bir sözleşme bulunmadığını, davacının dayandığı belgedeki imzanın taraflarıyla alakası olmadığını, …’a ait imza örneklerinin ekte sunulduğunu, davacının icra takibine konu yedieminlik ücreti alacağından bahisle huzurdaki alacak davasını açamayacağını ve de yedieminlik ücret alacağından bahisle icra takibi yapamayacağını; Tüm bu gerekçelerle davacının davaya emsal olarak sunmuş olduğu Yargıtay kararlarının huzurdaki davaya emsal olmasının hukuken mümkün olmadığını, talep edilen alacağın icra takibine konu yedieminlik ücret alacağı iddiası olması ve bu hususla ilgili taraflar arasında da herhangi bir ad altında sözleşme bulunmaması sebebiyle alacaklı tarafın faydalanabileceği iki yasal yol olduğunu, birincisinin; alacaklı mahçuzları satışa çıkarırsa yedieminlik ücreti takip masraflarından olduğu için öncelikle alacağını oradan alacağını; Yedieminlik ücreti takip masraflarından olup, İİK’nın 59. maddesi ile “takip masrafları borçluya aittir. Alacaklı, yapılmasını talep ettiği muamelenin masrafını ve ayrıca takip talebinde bulunurken borçlunun 62 nci maddeye göre yapabileceği itirazın kendisine tebliğ masrafını da avans olarak peşinen öder. Alacaklı ilk ödenen paradan masraflarını alabilir.” şeklinde düzenleme yapıldığını, paranın paylaştırılmasına ilişkin İİK’nın 138/2. maddesi gereğince haciz, paraya çevirme ve paylaştırma gibi bütün alacaklıları alakadar eden masrafların önce satış tutarından alındığını ve artan para takip masrafları ve işlemiş faizler dahil olduğu halde alacakları nispetinde paylaştırılacağını, İcra ve İflas Kanun’undaki bütün bu düzenlemeler doğrultusunda yedieminlik ücretinin takip masraflarından olduğu ve satış tutarından öncelikle alınacağının anlaşıldığını, bu sebeplerle yedieminlik ücretinin ancak takip masrafı olarak muhafaza tedbirinin uygulandığı takip dosyasından talep edilebileceğini, yedieminlik ücretinin muhafaza tedbirine konu takip dosyasından başka bir dosyada ayrı bir takip konusu yapılmasının söz konusu olmadığını;İkincisinin ise 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun Mahcuz Malları Muhafaza Tedbirleri başlıklı 88/6. maddesi gereği yapması gereken şeyin haciz ve muhafaza tedbirinin uygulandığı Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Tal. Sayılı dosyasından gerekli işlemlerin yapılmasını, yani malın satış işlemlerini talep etmek olduğunu, ancak alacaklı tarafın bunu bilerek kötüniyetli olarak talep etmediğini, sözleşmeye dayandığını iddia ederek haksız kazanç peşinde olduğunu;Taraflar arasında ayrıca bir sözleşme olmadığı sürece Yargıtay tarafından icra takibine konu yediemin ücret alacağı için icra takibi yapılamayacağının sebebinin; bu masrafın takip masraflarından kabul edilmesi (İİK 59) ve satış masraflarından öncelikle alacağın karşılanacak olması olduğunu, (İİK 138/2.) bu alacak iddiası için icra takibinin dışında doğrudan alacak davası da açılamayacağının yasa ve içtihatlar gereği olduğunu, taraflar arasında ayrı bir sözleşme olsaydı o zaman davacının huzurdaki dava ile hakkını aramasının hukuki olabileceğini; Davacı tarafın iyiniyetli olmadığını, haksız kazanç peşinde olduğunu, yediemin ücreti talep edilen talimat dosyasının esas dosya olan İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. dosya takip talebi ile sabit davalının asıl alacağının 32.822 TL olduğunu, davacı tarafın davalı müvekkiline sahte imzalı sözleşmeye dayanarak Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını ve akabinde yapılan icra takibine vaki itirazın iptali davasında davanın davacı lehine sonuçlandığını ve davalı müvekkilinin alacağı 32.822 TL iken, akıllara zarar bir şekilde ve kötüniyetli olarak müvekkilinin alacağını almak bir kenara dosyanın tarafı bile olmayan davacının müvekkilinden toplam 71.884,78 TL gibi bir rakamı (yediemin ücreti olarak) tahsil ettiğini; Davacıya bunun yetmediğini, tekrardan Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün .. .osyası ile aynı dosyadan aynı mallarla ilgili 58.000 TL lik bir takip daha yaptığını ve bu takibin Küçükçekmece 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2016/61 E. sayılı dosyası ile yukarıda belirtilen gerekçelerle iptal edildiğini, bu kararın Yargıtay tarafından onandığını ve karar düzeltme taleplerinin reddedildiğini, davacıya bunun yetmediğini ve huzurdaki dava ile 116.850,00 TL daha istediğini; Yerel mahkemenin sözleşmeyi dikkate almamasına gerekçe olarak sözleşmenin iptaline ilişkin davalı tarafça dava açılmamış olmasını göstermiş olmasının hatalı olduğunu, davacı tarafın bu sözleşmeye istinaden icra takipleri yaptığını ve hepsinde taraflarınca aynı iddialarda bulunulduğunu ve yaptıkları takiplerin taraflarınca iptal ettirildiğini, taraflar arasında sözleşme bulunmaması sebebi ile kararı veren mahkemenin hem görevli hem de yetkili olmadığını, Yerel mahkemece hatalı ve eksik inceleme ile yargılama yapılarak verilen hükmün hukuka aykırı olduğunu, davacının taleplerinin hiçbir hukuki dayanağı olmadığının hem yasa maddeleri hem de Yargıtay içtihatları ile sabit olduğunu, davacının sunduğu belgedeki imzanın sahte olarak doldurulduğunu ve Av….’ın asla böyle bir imzasının olmadığını, davacı ile imzaladığı bir sözleşmenin de bulunmadığını, bu sebeple davacı tarafın sözleşme serbestisini gerekçe göstererek huzurdaki davadan sonuç almasının hukuken mümkün olmadığını beyanla Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/258 E. – 2020/893 K. sayılı kararının kaldırılmasına, davanın usul ve esas açısından reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, Türk Borçlar Kanunu’nun 561 ve devamı maddelerine dayalı olarak yediemin ücreti (saklama ücreti) alacağının tahsili talebine ilişkindir. Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı tarafça davanın dayanağı olarak gösterilen ve Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … talimat sayılı dosyasında yer alan 05.10.2010 tarihli, “Yeddiiemin Teslim Zaptı” başlıklı sözleşmede infaz memurunun, davalı vekili olarak Av. …’ın ve davacı …’nın adına atılı imzaların bulunduğu, sözleşmede mahcuz malların saklanması için günlük 50 TL yedieminlik ve depo ücretinin belirlendiği anlaşılmaktadır. Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesi ile sözleşmede bulunan imzanın taraflarına ait olmadığı, taraflar arasında imzalanmış bir sözleşme bulunmadığından davacının alacak talebinin dayanaksız olduğu iddia edilmiş, Mahkemece davalı tarafın imza itirazı yerinde görülmemiş, bu kez davalı vekilince aynı husus istinaf sebebi olarak ileri sürülmüştür. Bu davadan önce davacı … tarafından anılı sözleşme nedeniyle 2010 ila 2012 yılları arasında doğan alacaklarının tahsili istemiyle Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatılmış, davalının itirazı üzerine davacı tarafından Küçükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/100 Esas sayılı dosyası ile itirazın iptali davası açılmış, davalı tarafça anılan dosyaya herhangi bir cevap dilekçesi sunulmamış ve sözleşmedeki imzaya itiraz edilmemiş, Mahkemece 2013/100 Esas ve 2014/203 Karar sayılı karar ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, verilen karar Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşmiştir. Davalının alacaklı sıfatı ile yer aldığı Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … talimat sayılı dosyasında düzenlenen 23.03.2018 tarihli haciz tutanağında davacı … tarafından, davalı ile aralarında 04.10.2010 tarihli protokolün bulunduğu ve yedieminliği yeniden kabul ettiği beyan edilmiş, davalı vekili tarafından bu beyana karşı herhangi bir itiraz ileri sürülmeksizin haciz tutanağı imzalanmış olup taraflar arasında aynı sözleşme uyarınca verilmiş ve kesinleşmiş bulunan ilam ve 2018 yılında düzenlenen haciz tutanağı kapsamında Mahkemece davalı tarafın imza itirazının reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. 05.10.2010 tarihli sözleşmenin geçerli olduğunun kabulünden hareketle TTK’nın 4. maddesinde, TBK’nın saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ila 580. maddelerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları mutlak ticari dava olarak düzenlendiğinden mahkemenin görev itirazının reddine dair kararı usul ve yasaya uygun olup davalının bu istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davacının talebi saklama sözleşmesi uyarınca karşı tarafın edimi olan para alacağının ifası niteliğindedir. HMK’nın 10. maddesi uyarınca sözleşmeden doğan davalarda sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu, bu kapsamda TBK’nın 89. maddesi uyarınca para alacağına ilişkin davalarda aksi kararlaştırılmadıkça para borcunun alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiği ve davacının yerleşim yeri itibariyle (Başakşehir/İstanbul) Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemeleri yetkili olduğundan Mahkemece yetki itirazının reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmayıp davalının bu istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Taraflar arasında düzenlenen sözleşmede davacı tarafın açık şekilde sözleşme konusu malı Adalet Bakanlığı’nın depo ve garajlarla ilgili yönetmeliğine göre teslim almayacağını belirttiği, günlük depolama ücretinin 50 TL olarak belirlendiği, sözleşmenin davalı yönünden bağlayıcı olduğu, buna göre davalı tarafın, davacının kötü niyetli olduğu ve sözleşmeye dayalı olarak talepte bulunamayacağına dair istinaf sebeplerinin de yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 5.986,51 TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 1.437,33 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.549,18‬ TL harcın istinaf eden davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 14/09/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.