Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/930 E. 2023/1265 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/930 Esas
KARAR NO: 2023/1265 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2016/908 Esas – 2021/48 Karar
TARİHİ: 03/02/2021
DAVA: Alacak (Cari Hesap Veya Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı)
KARAR TARİHİ: 14/09/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin davalı bankadan 2014 yılından bu yana farklı tarihlerde kredi kullandığını, kullandığı her krediden “Kredi tahsis komisyonu”, “her türlü kredi limit tahsis”, “komisyon tahsilatı”, “kredi açılışı faiz komisyonu” gibi isimler altında bedeller alındığını, alınan bu bedellere ilişkin belgelerin müvekkiline verilmediğini, müzakeresinin yapılmadığını, davalının müvekkiline imzalattığı sözleşmenin bir örneğini vermediğini, sözleşme hürriyeti ilkesine aykırı davrandığını beyanla haksız alınan bedellerin iadesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkili bankanın ödenmesini talep ettiği dosya masrafı ücretinin gerek bankacılık teamülüne, gerekse davacı ile müvekkili banka arasında kredi kullandırımından evvel yapılan görüşmelere tamamen uygun olduğunu, bununla birlikte ne mevzuatta ne de taraflarca imzalanmış bulunan Genel Kredi Sözleşmesinde söz konusu masrafların talep edilemeyeceğine dair bir hükmün de yer almadığını, bu yönü ile davacının imzaladığı ve içeriğini kabul ettiği sözleşme hükümleri mucibince müvekkiline ödemekle yükümlü olduğu edimlerini eksiksiz ifa ile mükellef olduğunu, davacının imzaladığı genel kredi sözleşmesinin ne kamu düzenine, ne de şahsiyet haklarına aykırı olmadığını, sözleşme geçerli olup, tam ya da kısmi butlanını talep etmenin somut dayanakları olmayan mücerret bir talep olduğunu beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 03/02/2021 tarih ve 2016/908 Esas – 2021/48 Karar sayılı kararında;”Dava hukuksal niteliği itibariyle, kredi kullandırımı kapsamında haksız yere alındığı iddia edilen bilumum masrafların iade sistemine ilişkindir. Davacı …’nin davalının Bahçekapı Şubesi ile yapmış olduğu iki ayrı genel kredi sözleşmelerine istinaden 18/09/2014 tarihinden 12/08/2016 tarihine kadar farklı miktarla iskonto veya rotatif ve taksitli ticari kredi şeklinde kısa vadeli nakit krediler kullandırıldığı, 42 adet işlem sonucu toplam 12.105,81 TL çeşitli adlar altında masraf tahsil edildiği anlaşılmıştır. Davacının talebi ile 867,30 TL’nin tenzil edildiği ve alınan toplam masraf bedellerinin toplam 34 işlemde 11.238,51 TL olduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar yanlar arasındaki sözleşme ticari nitelikli bir sözleşme ise de, yerleşmiş İstinaf ve Yargıtay uygulamaları gereğince emsal banka uygulamaları kararlaştırılarak talebi mümkün masraf tutarının tespiti mümkün olabilirse de, davalı banka taraflar arasındaki dayanak sözleşmeyi sunmamakta ısrar etmiştir. Mahkememizin 18/11/2020 tarihli celse ara karar uyarınca yine davalı vekiline dayanak sözleşmeleri sunması için son kez ve kesin olmak üzere 2 haftalık süre verildiği, duruşma zaptının ihtar yerine kaim olmak üzere davalı banka vekiline elektronik ortamda tebliğ edildiği görülmektedir.Bu noktadan sonra artık ispat külfeti devreye girecektir. Şöyle ki, davalı banka masrafları ve yapmış olduğu kesintileri sözleşme içeriğine sözleşmede kararlaştırılan hükümlere uygun olarak yaptığını ispat etmekle mükelleftir. Aksi halde alınan masrafların herhangi bir dayanağı bulunmayacağından davalı bankanın sebepsiz zenginleşmesi gündeme gelecektir. Davalı banka sözleşmeleri sunmalı ki, bağlayıcı sözleşme maddeleri değerlendirilerek gerektiğinde emsal banka banka uygulamaları da mukayese edilerek fazla kesinti yapılıp yapılmadığı, alınan masraf ve komisyonların yerinde olup olmadığı mahkememizce denetlenebilsin. Ancak davalı banka vekili verilen meşruhatlı sürelere rağmen sözleşmeyi sunmaktan imtina ettiği gibi iki defa boş yere dosyanın ek rapora gitmesine, gereksiz yere yargılama masrafı sarf edilmesine, dosyanın sürüncemede kalmasına sebebiyet vermiştir. Hüküm celsesinde bankaya müzekkere yazılmasını talep etmişse de verilen kesin sürede böyle bir beyanda bulunulmadığı gibi dava konusu sözleşme metninin temini için bu zamana kadar gerekli özenin gösterilmediği sabittir. Dolayısıyla bunun yaptırımının ispat külfeti bağlamında davalı bankaya uygulanması gerekmiştir. Davacı vekilinin 18/11/2020 tarihli ıslah dilekçesi uyarınca karşı tarafa tebliğ edilmiş olup, yukarıdaki açıklanan gerekçeler doğrultusunda masrafların sözleşme içeriğine uygun olarak alınıp alınmadığı denetlenemediğinden ispat külfeti davalıda olduğundan aşağıda şekilde davanın kabulüne karar verilmesi zorunluluğu doğmuştur. “gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ve verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; Yerel mahkemenin, ispat külfetini yerine getirmediklerinden bahisle davanın kabulüne karar verdiğini, HMK’nın 190. maddesinin kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her birinin hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğunun açık olduğunu; Müvekkili banka ile davacı şahıs arasında 04.09.2013 tarihinde 320.000 TL ve 24.10.2014 tarihinde 550.000 TL tutarında Genel Kredi Sözleşmesi akdedildiğini, söz konusu sözleşmeler gereğince müvekkili bankanın kendi ticari faaliyeti için gerekli ücret ve komisyonları davacı müşterinin cari hesabına yansıtma hakkının bulunduğunu, söz konusu sözleşmelerin, 24.01.2017 tarihli cevap dilekçesi eki ile 10.11.2018 tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi ekinde okunaklı bir şekilde Mahkeme dosyasına sunulmuş olduğunu, buna rağmen 20.02.2019 tarihli duruşmada Mahkemenin, söz konusu sözleşmenin okunaklı olmadığından bahisle taraflarına tekrar süre tayin ettiğini, hak kaybı yaşanmaması adına süresi içinde CD ekinde tekrar sunulmuş olduğunun 26.06.2019 tarihli duruşma tutanağında da sabit olduğunu, bunlara rağmen söz konusu sözleşmelerin Mahkemece bilirkişiye ulaştırılmadığını ve bilirkişi ek raporu tanzim edilirken göz ardı edilmesine sebep olunduğunu, bu hususun da bilirkişi ek raporuna itiraz dilekçesinde; “Sayın Bilirkişi Ek raporda 20.02.2019 tarihli ara karar gereğinin tarafımızca yerine getirilmediğinden hareketle kök rapordaki sonuç ve değerlendirmelerinin değişmediğine yönelik rapor düzenlemiştir. Ancak tarafımızca ara karar gereği süresinde yerine getirilmiş ve 08.11.2018 tarihinde davaya dayanak teşkil eden sözleşmenin tam metni dosyaya sunulmuş olmasına reğmen Sayın Bilirkişi tarafından dikkate alınmamıştır.” şeklinde ifade edilmiş olmasına rağmen yine hiçbir şekilde kâle alınmadığını ve akabinde davanın, davacı tarafından yapılan ıslah yönünde karara bağlandığını, tüm bunlardan hareketle Mahkeme tarafından adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, adil yargılanma hakkına göre tarafların, muhakeme ile ilgili açıklamada bulunma, bu çerçevede iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat etme hakkına sahip olduklarını, silahların eşitliği ilkesi gereği tarafların bu haktan eşit şekilde yararlanması gerektiğini, yine adil yargılanma hakkı gereğince Mahkemenin tarafların açıklamalarını dikkate alarak değerlendirme yapması gerektiğini, eldeki davada ise taraflarınca süresi içinde sunulmuş delillerin sunulmamış gibi ara kararlar kurulduğunu ve bu ara kararların gereği yerine getirilmemiş gibi hüküm kurulduğunu, kararda her ne kadar devamlı bilirkişi ek raporu alınması suretiyle yargılamanın gereksiz yere uzatıldığından söz edildiyse de; bilirkişinin hiçbir raporunda taraflarınca dosyaya sunulan sözleşmeleri incelememesi sebebiyle istenen ek raporların yargılamayı sürüncemede bırakmadığını ve usul ekonomisi ilkesine de aykırılık teşkil etmediğini, bu anlamda verilen kararın hukuka aykırı olup kaldırılması gerektiğini; Tahsil edilen ücret ve komisyonların yasalara ve taraflar arasında akdedilen sözleşmelere uygun şekilde tahsil edildiğini, davacı şirket ile müvekkili banka arasında imza edilen Genel Kredi Sözleşmesinin 8.1inci maddesinde ücret alınacağının düzenlendiğini, söz konusu madde içeriğine göre müvekkili bankanın tahsis edilen krediler üzerinden komisyon alma hak ve yetkisinin bulunduğunu, müvekkili bankanın bu hükme istinaden davacıya yönelik olarak yapmış olduğu kredi limitini yenilemesi ve tahsisine istinaden davacı taraftan komisyon tahsil ettiğini; Müvekkili bankanın işbu sözleşme maddesini hukuka ve yasalara uygun olarak düzenlendiğini, müvekkili bankanın ve davacı yanın tacir olduğunu, bu anlamda her iki tarafın da Türk Ticaret Kanunu’na tabii olacaklarının açık olduğunu, TTK’nın “Ücret isteme hakkı” başlıklı 20inci maddesinin; “Tacir olan veya olmayan bir kimseye, ticari işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet görmüş olan tacir, münasip bir ücret isteyebilir.” hükmünü içerdiğini, bankaların müşterilerine kredi tahsis işlemi yapmakla müşterilerine hizmet sunmakta olduklarının açık olduğunu, bu nedenle ücret/komisyon alma haklarının bulunduğunu; Kesintinin yapıldığı dönemde 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun “Faiz oranları ile diğer menfaatler” kenar başlıklı 144. maddesinin; “Cumhurbaşkanı, bankaların ödünç para verme işlemleri ve mevduat kabulünde uygulanacak azamî faiz oranlarını, katılma hesaplarında kâr ve zarara katılma oranlarını, özel cari hesaplar dâhil bu maddede belirtilen işlemlerde sağlanacak diğer menfaatlerin nitelikleri ile azamî miktar ya da oranlarını tespit etmeye, bunları kısmen veya tamamen serbest bırakmaya yetkilidir.” şeklinde olduğunu; Bu hususta 2006/1 Sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Tebliği’ne atıfta bulunmak istediklerini, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından Resmi Gazetenin 9 Aralık 2006 tarih ve 26371 sayılı nüshasında yayımlanan “Mevduat ve Kredi Faiz Oranları ve Katılma Hesapları Kar ve Zarara Katılma Oranları ile Kredi İşlemlerinde Faiz Dışında Sağlanacak Diğer Menfaatler Hakkında” 2006/1 Sayılı Tebliğ’in, “Kredi Faiz Oranları Ve Sağlanacak Diğer Menfaatler” kenar başlıklı 4. maddesinin; “Bankalarca, reeskont kaynaklı krediler dışındaki kredilere uygulanacak faiz oranları ile üye işyeri komisyonu hariç faiz dışında sağlanacak diğer menfaatlerin ve tahsil olunacak masrafların nitelikleri ve sınırları serbestçe belirlenir.” şeklinde olduğunu; Her ne kadar 10/02/2020 tarihinde bu Tebliğ mülga olduysa da; Tebliğ yürürlükte iken, söz konusu hüküm paralelinde düzenlenen genel kredi sözleşmesinin davacı ile müvekkili banka arasında akdedildiğini, sözleşme Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabi olup; sözleşme serbestliği ilkesi ve ahde vefa kuralları kapsamında ele alınması gerektiğini, söz konusu sözleşme hükmünün sözleşmenin esasına yabancı bir hüküm olmayıp; tüm bankacılık piyasasında geçerli olan bir uygulamayı ihtiva eden düzenleme olduğunu; Davacı yanın söz konusu ücretin kendisinden tahsil edileceğinden haberdar olduğunu, ilgili ücret kaleminin, Türkiye Bankalar Birliği nezdinde yapılan Ticari Ücret Ve Komisyonları Sadeleştirme Çalışması kapsamında oluşturulan ticari ücretin, komisyon tablosundaki ücret kalemlerinden biri olduğunu, bankaca tahsil edilen ücret kalemlerinin belirtilen ticari ücret/masraf tablosuna paralel şekilde dizayn edildiğini, söz konusu Tebliğ’in “Bildirme ve İlan” kenar başlıklı 6. maddesinin; “Bankalar, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına bildirdikleri azami oranları aşmamak kaydıyla, mevduat ve kredi işlemlerinde uygulayacakları faiz oranlarını ve katılma hesaplarında uygulayacakları kâr ve zarara katılma oranlarını vadelerine göre tüm şubelerinde halkın görebileceği şekilde ilan eder ve bu oranları internet sitelerinde yayımlar.” şeklinde olduğunu, “https://…” adresi ile … Bank A.Ş. masraf komisyon listesi BDDK web sitesinde yayınlanan ve dolayısıyla mevzuata uygun olarak tahsil edilen periyodik hizmet komisyonu; “https://www….” adresi ile de müvekkili bankanın web sitesinde masraf komisyon listeleri ile duyurulduğunu, bunun yanında, ücret uygulamasından önce müşteri bilgilendirmesi yapıldığını, bu müşteriye bildirimin ulaştığının ilgili ekipten teyit edildiğini; Davacı Türk Ticaret Kanununa göre basiretli bir tacir sayılmakta olup; imzaladığı sözleşmenin içeriğine vakıf durumda olduğunu, Sözleşmenin imza tarihinden önce davacı yana “Sözleşme Öncesi Bilgi Formu” verildiğini ve kendisi tarafından okunarak, teslim alındığını, bu anlamda davacının, tahsil iş ücret ve komisyonların ne olduğunu ve hangi şartlarda, hangi tutarlar arasında tahsil edileceğini bildiğini, davacının ıslah talebinde bulunduğu alacakların ıslah tarihi itibariyle zamanaşımına uğradığını, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre ıslah talebinin yeni bir dava açılmış gibi istem miktarını içeren dilekçenin tebliği ve harç yatırılma şartlarını içerdiğini, bu kapsamda olmayan ıslah dilekçesinin zamanaşımı ve hak düşürücü süreleri kesmeyeceğini, davalının usuli itirazlarını ileri sürebilmesi hakkını usul hukukunun koruduğunu, davacı tarafın ıslah talebinin reddi gerektiğini, bu çerçevede ıslah dilekçesinde artırılması istenen haklara karşı itirazlarını bildirdiklerini fakat zamanaşımı itirazının yine göz ardı edildiğini ve davacının talebine göre karar tesis edildiğini, söz konusu karar bu yönden de usule aykırı olduğu açık olup kaldırılması gerektiğini, ayrıca zamanaşımı itirazlarının da kabulünü talep ettiklerini, ıslah edilen meblağa fesih tarihinden itibaren faiz istenemeyeceğini, fazlaya dair haklar saklı tutularak açılan kısmi davanın ancak talep edilen miktarlar bakımından temerrüt oluşturacağını, sonradan açılan ek davaya konu istekler için faizin bu ek dava tarihinden yürütülmesi gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte ıslah suretiyle dava konusunun arttırıldığı hallerde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 3.7.2002 gün ve 2002/9-564 E. 2002/572 K. sayılı kararında belirtildiği şekilde faiz işletilebileceğini, Mahkemenin, iadesi talep edilen tutara dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine ilişkin karar verdiğini, söz konusu kararın yerleşik Yargıtay içtihatlarına ve hukuka aykırı olduğunu ve faiz yönünden de kaldırılması gerektiğini beyanla Yerel Mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davalı bankadan kullanılan krediler nedeniyle çeşitli adlar altında yapılan kesintilerin tahsiline yönelik alacak istemine ilişkindir. Davacı taraf, davalı nezdindeki … numaralı hesap üzerinden 2014-2016 yılları arasında kredi kullandığını, kredi kullanımı sırasında davalı tarafından “kredi tahsis komisyonu”, “her tür kredi limit tahsis”, “komisyon tahsilatı” vb adlar altında kesintiler yapıldığını, yapılan kesintilerin dayanaksız ve tek taraflı olduğunu beyanla davalıdan tahsilini talep etmiş, davalı banka taraflar arasında sözleşme serbestisi çerçevesinde imzalanan ve geçerli olan genel kredi sözleşmesi kapsamında ücret talep etme hakkı bulunduğunu beyanla davanın reddini savunmuş, Mahkemece davalı banka taraf ndan sözleşmelerin sunulmadığı ve tahsil edilen bedellerin sözleşmeye uygun olduğunun ispat edilemediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davalı banka vekili tarafından sunulan 27.11.2017 tarihli delil listesinde genel kredi sözleşmeleri celp edilecek deliller arasında gösterilmiş, cevap dilekçesi ekinde sözleşmelerin ilk ve son sayfaları sunulmuş, Mahkemece bilirkişi inceleme kararının verildiği ön inceleme duruşmasının 4 nolu ara kararı ile bankacı bilirkişiye banka kayıtları üzerinde yerinde inceleme yapma yetkisi verilmiş, bir kısım bankalardan kredi tahsis komisyonu, kredi limit tahsisi, kredi açılış faiz komisyonu vs adı altında tahsil edilen ücretlere ilişkin emsal araştırması yapılarak yazı cevapları dosya içerisine alınmış, 02.10.2018 tarihli bilirkişi kök raporunda genel kredi sözleşmelerinin sunulmamış olması sebebiyle yapılan kesintilerin sözleşmeye uygun olup olmadığının tespit edilemediği, sunulan belgelerden davacının talep ve talimatları doğrultusunda yapılan kesinti miktarının 867,30 TL olduğu tespit edilmiş, davalı banka vekili tarafından Uyap sistemi üzerinden sunulan bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesi ekinde genel kredi sözleşmelerin tamamı sunulmuş, Dairemizce yapılan incelemede dosya içerisinde bulunamamış ise de Mahkemece 5 nolu celse tutanağında davalı vekilince sözleşme örneklerinin cd içerisinde dosyaya sunulduğu tespit edilmiş, bundan sonra alınan bilirkişi ek raporunda ise davalı tarafça sözleşmelerin sunulmadığından bahisle kök rapordaki tespitler tekrar edilmiş, bilirkişi tarafından genel kredi sözleşmeleri ile banka kayıtlarının incelenmediği, Mahkemece de söz konusu raporlar hükme esas alınarak eksik araştırma, inceleme ve gerekçe ile karar verildiği anlaşılmıştır. 6102 sayılı TTK’nın 20. maddesinde, tacir olan veya olmayan bir kişiye, ticari işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet görmüş olan tacir uygun bir ücret isteyebilir, hükmü düzenlenmiş olup tacir olan bankalar temel iştigal konuları olan kredi işlemleri dolayısıyla şartların mevcut olması halinde ücret isteyebilirler. Ayrıca, taraflarca imzalanan sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 09.12.2006 tarihli Resmi Gazete’de Merkez Bankası tarafından yayınlanan Mevduat ve Kredi Faiz Oranları ve Katılma Hesapları Kâr ve Zarara Katılma Oranları ile Kredi İşlemleri Faiz Dışında Sağlanacak Diğer Menfaatler Hakkında 2006/1 sayılı Tebliğ’in 4. maddesinde bankaların reeskont kaynaklı krediler dışındaki kredilere uygulanacak faiz dışında sağlanacak diğer menfaatlerin ve tahsil olunacak masrafların niteliklerini ve sınırlarını serbestçe belirleyeceği, aynı tebliğin 6. maddesinde de bankaca serbestçe belirlenen miktar ve oranların TCMB’ye bildirileceği ve kredi kullananların öğrenebileceği şekilde ilan edilmesi gerektiği hususu düzenlenmiştir. Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; Mahkemece daha önce rapor düzenleyen veya başka bir bankacı bilirkişiden taraflar arasında imzalanan ve dosyada mübrez genel kredi sözleşmelerinin ve gerekirse yerinde banka kayıtlarının incelenmesi suretiyle; davalı banka tarafından tahsil edilen ücretlerin kalem kalem türleri ile miktarları, hangi tarihte ve hangi kredi sözleşmesi sebebiyle alındıkları, genel kredi sözleşmelerinde alınan ücretler ve oranları ile ilgili açık bir düzenleme olup olmadığı, sözleşmelerde açık bir oran belirlenmemiş olması halinde davalı bankadan yukarıda sözü edilen tebliğin 6. maddesi uyarınca söz konusu ücretler ve oranları ile ilgili olarak internet sitesinde ilan yapıp yapmadığı, bu bedellerle ilgili Merkez Bankası’na bildirimde bulunup bulunmadığı tespitlerini, yine Mahkemece bu nitelikteki krediler için hangi miktar ve oranda masraf ve ücret alındığı diğer bankalardan sorulmak suretiyle davalı bankanın tahsil ettiği ücretlerin oranı ve miktarının emsal banka uygulamalarına göre orantılı olup olmadığı değerlendirmesini içeren rapor alınması, alınacak rapor ile birlikte yukarıda yer alan mevzuat hükümlerinin ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğünden sonra imzalanan sözleşmelerde bulunan masraf alınacağına dair hükümlerin genel işlem şartı olup olmadığının da değerlendirilmesi neticesinde sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/02/2021 tarih ve 2016/908 Esas – 2021/48 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf talep eden davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Davalı tarafından yatırılan teminatın İİK’nın 36. maddesi uyarınca tarafına iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 14/09/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.