Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/928 E. 2023/1119 K. 13.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/928 Esas
KARAR NO: 2023/1119 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2017/1017 Esas – 2021/11 Karar
TARİHİ: 07/01/2021
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 13/07/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirket ile davalı şirketin yıllardır süregelen ticari ilişkilerinin bulunduğunu, davacı tarafın ticari ilişkiden ve faturalardan kaynaklı 108.965,60-TL alacağını davalı taraf ödemediğinden davalı hakkında icra takibi başlatılmak durumunda kalındığını, davalı borçlunun icra takibine itiraz dilekçesinde hiçbir gerekçe göstermediğini ve ödeme iddiasında da bulunmadığını beyanla fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla davalı borçlunun icra dosyasına yapmış olduğu itirazın iptaline asıl alacağın ve ferilerinin borçludan tahsiline, takibin devamı ile alacağın %20’sinden az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkili şirketin Büyükçekmece’de şirket çalışanlarının dönemsel konaklaması için tahsis edilen bir prefabrik yapıya sahip olduğunu, söz konusu 6 odalı yapıda 12/05/2017 tarihindeki istifasına kadar … isimli bir şirket çalışanının bakım görevini üstlendiğini, müvekkili şirket çalışanlarının kaldığı karşılıklı altışar oda, iki adet banyo ve iki adet tuvalet bulunan prefabrik binada 2016 senesi süresince ve 2017 yılı Ocak-Şubat-Mart aylarında kapsamı tespit edilemeyen tadilatlar yaptırdığını, tadilat yapılması konusunda …’ye müvekkili şirket yönetimi tarafından herhangi bir talimat yahut harcama izni verilmediğini, tadilat sırasında kullanılan malzemelerin karşılığında sunulan faturaların davacı … ve dava dışı … Ltd. Şti.’den alındığını, bu faturaların arkasının … tarafından imzalandığını, araştırmalar sonucunda bahsi geçen prefabrik binalardaki koğuşların ve şantiyenin tadilatı kapsamında davacı … ve dava dışı … tarafından toplam 270.000,00-TL’yi aşkın malzeme ve hizmete tekabül eden fatura düzenlendiğinin tespit edildiğini, Büyükçekmece 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2017/64 D.İş sayılı dosyası kapsamında düzenlenen bilirkişi raporunda tüm yapının ve içerisindeki tesisatın değerinin 36.237,50-TL olarak belirlendiğini, davacı …, dava dışı … ve …’nin niteliklik dolandırıcılık özel belgede sahtecilik güveni kötüye kullanmak ve sair suçları işledikleri anlaşıldığından Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2017/43472 sayılı dosya kapsamında soruşturmanın hali hazırda devam ettiğini beyanla davanın reddine, davacının %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemesine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 07/01/2021 tarih ve 2017/1017 Esas 2021/11 Karar sayılı kararında; “Yapılan yargılama sonucu dosya Mahkememizce kül olarak değerlendirildiğinde; davacı ( alacaklı ) tarafından davalı ( borçlu) aleyhine Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 108.965,60 TL fatura alacağı için icra takibinde bulunduğu, davalının ( borçlunun ) yasal süresi içerisinde borca itirazı üzerine takibin durmuş olduğu, davacı vekilinin yasal süre içinde davalının itirazının iptali için İİK 67 maddesine göre itirazın iptali davası açtığı, uyuşmazlığın davalının davacıya takip miktarından dolayı borçlu olup olmadığı hususunda olup, dosyada deliller toplandıktan sonra mali müşavir bilirkişi ile inceleme yaptırılmış, bilirkişinin 15/03/2019 havale tarihli raporunda; tarafların ticari defter ve belgelerinin usulüne uygun olarak tutulduğunu, kendilerine delil olma niteliğine sahip olduğunu, davacı şirketin ticari defterlerinin incelenmesi neticesinde davalı şirketin davacı şirkete takip tarihi itibariyle 108.965,60 TL borçlu olduğu, davalı şirketin ticari defterlerinde ise takip tarihi itibariyle davacı şirketin 83.637,61 TL alacaklı olduğunun tespit edildiğini, taraflar arasında 25.327,99 TL fark bulunmakta olduğunu, bu fark davalı şirketin itiraz ve iade ettiği faturalardan kaynaklanmakta olduğunu, davalı şirket vaki itirazında 29/05/2017 tarihinde kargo yoluyla tebliğ aldığı bu faturalara 8 gün içinde 02/06/2017 tarihinde itiraz ettiğini, davacı şirketin bu faturalara ilişkin kargo belgesini sunmasının cari hesap farkının tespiti açısından önem arz ettiğini, kargo teslim belgesine göre davalı şirketin itirazının süresinde olduğunun anlaşılması durumunda davalı şirketin takip tarihi itibariyle 83.637,61 TL borçtan sorumlu olacağını aksi durumda ise davalı şirketin takip tarihi itibariyle 108.965,60 TL borçtan sorumlu olacağının kanaatine varıldığı, açıklanmış, taraflar arasındaki uyuşmazlık davacı ile davalı arasındaki ticari ilişkide davacı tarafından davalıya kesilen faturalardaki malların davalıya teslim edilip edilmediği hususunda olup, davalı şirket çalışanı … hakkında davalı tarafından yapılan suç başvurusunda Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığınca kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş, duruşmada dinlenen davalı tanıkları … ve … davacı tarafından kesilen malzemelerin kendilerine teslim edilmediğini, davalı çalışanı … nin dışarıdan almış olduğu malzemelere karşılık davacıdan fatura aldığını, tanık … ise malzeme teslim alma işini kendisinin yaptığını, … nin mal teslim almaya yetkili olmadığını, davacı tanığı …, davalı şirkete satılan malzemeleri … ye teslim ettiklerini, tanık … ise satılan malzemeleri davalı çalışanı … a teslim ettiklerini, … ın dışarıdan yapmış olduğu alışverişlerle ilgili … a para verdiklerini, … ın da alışveriş yaptığını, bunu da sattıkları mallara faturasına yansıttıklarını beyan etmişler, bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere; davacı tarafından davalıya kesilen faturaların tarafların ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, B formlarına işli olduğu, davalı tarafından iade edilen ve davacının da kabulünde olan 25.327,99 TL tutarındaki iade faturasını düşümünden sonra davalının davacıya 83.637,61 TL borçlu olduğu, davalının dava konusu faturaları ilgili vergi dairesine bildirdiği anlaşıldığından bunun da fatura kapsamındaki malların teslim alındığını göstereceğinden ve davalı tarafından süresinde itiraz edilmeden faturayı ticari defterlerine kaydetmiş olduğu, uzun bir süre davalının faturalara itiraz etmediği, faturadaki malları teslim edilmiş sayılacağı sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur. “gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve karara karşı taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; takibe konulan faturalara konu tutarların bir mal ve hizmet teslimine tekabül etmediğini, fahiş tutarlarda ve gerçeğe aykırı olarak düzenlenen faturalar ile davacının haksız kazanç elde etmeye çalıştığını, Yerel mahkeme tarafından bu konuda hatalı değerlendirme yapıldığını, işbu davanın, davacı …’nın, dava dışı … ve … ile ortaklaşa tertip ettiği gerçeğe aykırı faturalara dayalı olarak müvekkili şirketten maddi menfaat elde etme çabasının bir ürünü olduğunu, müvekkili şirketin, Büyükçekmece’de şirket çalışanlarının dönemsel konaklaması için tahsis edilen bir prefabrik yapıya sahip olduğunu, davacı ile bu prefabrik yapılarda görevli müvekkili şirket çalışanı …’nin ilgili prefabrik yapılar için mal ve hizmet teslimi iddiasıyla bazı gerçeğe aykırı fatura tertibatı içerisine girdiğini; Davacı … ve dava dışı … İnş. Tur. Oto. San. ve Tic. Ltd. Şti (“…”) tarafından müvekkili şirketin muhasebe departmanına iletilen 28.02.2017 tarihli, 20.411,83 TL tutarındaki A serisi, 127614 sıra numaralı davacı … irsaliyeli faturasının meblağının çok yüksek bulunması sonucunda, müvekkili şirketin muhasebe departmanının, satın alım departmanı ile görüşmeler yaptığını ve özellikle 2016 yılının son çeyreğine yönelik geçmiş dönem harcama taraması yapıldığını, araştırmalar sonucunda, bahsi geçen prefabrik binalardaki koğuşlar için, davacı … ve dava dışı … tarafından toplamda 270.000 TL’yi aşkın malzeme ve hizmete tekabül eden fatura düzenlendiğinin tespit edildiğini; Bu kapsamda müvekkili şirketin işbu faturaların usulsüzlüğü hakkında derhal davacı … ile iletişime geçtiğini, davacı … yetkililerinden … ile 20.04.2017 tarihinde ve … ile 10.05.2017 tarihinde yapılan görüşmelerde usulsüzlüğün davacı yetkililerince de doğrulandığını, yapılan görüşmelerde davacı yetkililerince … faturalarında yer alan “muhtelif boya” ve “20/1, 15/1” ve benzer kodlar ile belirtilip ne olduğu anlaşılamayan kalemlerin davacıdan alınan herhangi bir mal veya hizmet karşılığı olmadığının, bu kalemlerin …’ye nakit olarak ödendiğinin ve …’nin harici harcamalarının bu kodlar altında faturalandırıldığının ifade edildiğini, yapılan inceleme sonucunda müvekkili şirketin Elektrik Proje Yöneticisi …, dava dışı … faturalarının ticari usule uygun olmadığının, bazı malların evsaf veya miktarlarının belirtilmediğinin ve hatta 27.12.2016 tarihli ve B serisi, … sıra nolu 2.868,28 TL tutarındaki fatura içeriğinin birebir tekrarlanarak … sıra numarası ile tekrar düzenlenmiş olduğunun tespit edildiğini, müvekkili şirketin bahsi geçen fatura meblağlarının oldukça yüksek olduğunu ve bu faturalarda yer alan mal ve hizmetlerin satın alınmadığını tespit ettiğini, konuya dair herhangi bir makul açıklama getiremeyen … 12 Mayıs 2017 tarihi itibariyle müvekkili şirketten istifa etmiş olup, bütün yaşananlar neticesinde … ile dava dışı … ve Davacı …’nın anlaşarak gerçeği yansıtmayan fatura düzenlediklerini ve bu kapsamda müvekkili şirketi zarara uğratacak şekilde haksız kazanç sağladıklarının anlaşıldığını; Müvekkili şirketin olayı aydınlatmak adına yaptığı başvuru neticesinde Büyükçekmece 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2017/64 D.İş dosyası kapsamında alınan bilirkişi raporunda da prefabrik yapının içindekilerle birlikte toplam değerinin 36.237,50 TL olduğunun tespit edildiğini, dolayısıyla, malzeme ve hizmet alımlarının değerinin davacı … ve dava dışı … tarafından düzenlenen 270.000 TL’yi aşan faturalara konu olamayacağının ortada olduğunu, teslim edildiği iddia edilen mal ve hizmetlerden hariç tüm yapının ve içerisindeki tesisatın değerinin işçilik dahil 36.237,50 TL olarak tespit edildiğini; Müvekkili şirketten 108.965,60 TL alacağı olduğunu iddia eden davacı …’nın sahte ve fahiş fatura düzenlediği konusunda hiçbir şüphe bulunmadığını söz konusu durumun tüm koğuşun yapıları ile birlikte değerinin 36.237,50 TL olduğunun bilirkişi raporu ile de ortaya konulduğunu, tüm koğuşun içindekilerle birlikte baştan üç kere inşa edilse dahi yalnızca Davacı … tarafından varlığı iddia edilen alacak tutarına ulaşılamadığını, ilgili bilirkişi raporunun Yerel mahkeme tarafından dikkate alınmadığını; Müvekkili şirket söz konusu usulsüzlükten haberdar olana kadar düzenlenen naylon faturalar ticari kayıtlara geçmiş olmakla birlikte, düzenlenen 25.327,99 TL değerindeki son faturaların 29/05/2017 tarihinde kargo yoluyla tebliğ alındığını ve bu faturalara 8 gün içinde 02/06/2017 tarihinde itiraz edildiğini, bu hususun yargılama esnasında alınan bilirkişi raporu ile de açıklığa kavuşturulduğunu, usulsüzlüğün geç fark edilmesinin faturasının usulsüzlüğü yapana değil de iyi niyetle davacıya güven duyan müvekkili şirkete kesilmesinin ve davanın süresinde itiraz edilmeyen tutarlar bakımından kabul edilmesinin hukuka aykırı olduğunu; Yerel Mahkeme tarafından özetle 25.327,99 TL değerindeki süresinde itiraz edilen faturalar dışındaki diğer faturalar bakımından davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, kararın tamamıyla faturalar davalı tarafından kayıtlara alındığı için faturalara konu mallar da teslim alınmış sayılmalıdır varsayımına dayalı olduğunu, Yerel Mahkeme kararının gerekçesinden davacının faturalara konu mal ve hizmetleri teslim ettiğini ispatlayamadığının ortada olduğunu, mahkemenin faturaların defterlere işlenmiş olmasına dayanarak hüküm oluşturduğunu; İtirazın iptali davalarını düzenleyen İİK md. 67 uyarınca;“Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.” şeklinde olduğunu, bu kapsamda, itirazın iptali davalarında, ispat yükü davacıya ait olup, davacının alacağının varlığını ve miktarını ispatlamakla yükümlü olduğunu, bu durumun Yargıtay içtihatları ile de ortaya konulduğunu; Bu kapsamda, davacı şirketin de alacağının varlığını, müvekkili şirkete sattığını iddia ettiği hırdavat malzemelerinin müvekkili şirkete teslim edildiğini delilleri ile kanıtlayarak ispat etmesi gerektiğini, davacı şirket tarafından bu konuda herhangi bir delil yahut açıklama sunulamadığını, aksine faturaların gerçeği yansıtmadığını ve aslında davacının müvekkilinden herhangi bir alacağı bulunmadığının yargılama esnasında gerek davacının dilekçelerindeki beyanları gerekse tanık beyanları ve başta Büyükçekmece 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2017/64 D.İş dosyası kapsamında düzenlenen 4 Ekim 2017 tarihli bilirkişi raporu olmak üzere sair deliller ile de ortaya çıktığını, ilgili delillerin mahkemece dikkate alınmadığını; Büyükçekmece 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2017/64 D.İş dosyası kapsamında düzenlenen 4 Ekim 2017 tarihli bilirkişi raporunun davacı şirket tarafından iddia edilen miktarda malzeme teslimi yapılmasının mümkün olmadığını tüm açıklığı ile gözler önüne serdiğini, bilirkişilerin müvekkili şirketin Büyükçekmece koğuşlarında mahallinde bir inceleme gerçekleştirerek davacı … ve dava dışı …’in düzenlediği faturaların ve mal alımlarının gerçek durum ile bağdaşmadığını hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde gösteren aşağıdaki tespitlerde bulunduklarını; Davacının 29 Mart 2018 tarihli beyan dilekçesinde “çalışan …’nin işyeri konaklaması, konaklayanların ihtiyaçları vs., işyeri sorumluluğunda olan ve işyerinden sağlanması gereken malzemelerin alımına ilişkin fişler karşılığında nakit para verilmesi davalının zarara uğratılması olarak kabul edilemez.” ifadelerine yer vererek davacı ile …’nin herhangi bir mal ve hizmet karşılığı olmaksızın fatura tertibatı içerisine girdiklerini ikrar ettiğini, mal teslimi olmaksızın fatura düzenlenmesi ve elden nakit alınması gibi bir işleme müvekkili şirketin cevap vermediğini ve bunun Kanun nezdinde de geçerli sayılamayacağının açık olduğunu, böyle bir işlemin en başta vergi kanunları olmak üzere pek çok mevzuat hükmüne aykırı olduğunu, böyle bir işlemin tam anlamıyla sahte fatura kavramını tanımladığını, taraflarınca büyük şaşkınlıkla karşılanan bu ifadelerle davacının açıkça teslim edilmeyen mal ya da hizmetlere ilişkin fatura kesilmesi eylemini meşrulaştırmaya çalıştığını; Davacı …’nın iddia ettiği üzere …’nin harici nakit talebi olsa dahi, buna müvekkili şirket tarafından cevap verilip verilmediğini tek bir telefon görüşmesi ile sorgulayabilecek durumda iken, asla böyle bir zahmete girişmediğini, söz konusu usulsüz işlemi bizzat işbirliği içerisinde gerçekleştirdiğini, bu hususların Yerel Mahkeme tarafından göz ardı edildiğini, hiçbir inceleme ve sorgulama yapma gereği duyulmadığını, davanın, davacı tanıklarının dinlendiği 9 Temmuz 2020 Tarihli 9 numaralı celsesinde, davacı tanıkları tarafından müvekkili şirkete mal ve hizmet teslimatı yapılmaksızın fatura gönderildiğinin ikrar edildiğini, tanık beyanları ile davacının müvekkiline mal ve hizmet teslim edilmediğinin ispat edildiğini; Açıklananlara ek olarak, Sayın Mahkeme’nin yalnızca dosyaya sunulmuş fatura ve ticari defterleri inceleyerek olayın özüne inmeden karar vermesinin verilen kararın bozulmasını gerektirdiğini, faturaların aleyhine delil ikamesinin mümkün olduğunu ve dosyadaki sair deliller ile borcu doğuran sebebin gerçekleşmediğinin ispat edilebileceğini kabul etmek gerektiğini, faturalara konu malların müvekkili şirketin ihtiyacına uygun olmadığını, davacının satış kapasitesi ile de uyumlu olmadığını, davacının toplam sermayesinin dahi 220.000 TL olduğunu, dilekçelerinde bu yönde taleplere yer vermelerine rağmen, davacının üreticisi konumunda olmadığı malları, hangi üreticiden, hangi tarihte aldığını açıklaması, malları ilgili üreticiden satın aldığına ve ücretini ödediğine dair faturaları, defter kayıtlarını, KDV beyannamelerini dosyaya sunmasının dahi Mahkeme tarafından talep edilmediğini, müvekkili şirketin davacı şirkete herhangi bir borcu olmadığını beyanla Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07.01.2021 tarihli 2017/1017 E., 2021/11 K. sayılı kararının istinaf talepleri doğrultusunda kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; yapılan yargılama sonucu Yerel mahkemece verilen kararda “bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere; davacı tarafından davalıya kesilen faturaların tarafların ticari defterlerinde kayıtlı olduğunu, B formlarına işli olduğunu, davalı tarafından iade edilen ve davacının da kabulünde olan 25.327,99 TL tutarındaki iade faturası düşümünden sonra davalının davacıya 83.637,61 TL borçlu olduğu” denilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, karara itiraz ettiklerini, davalı şirketin itiraz ve iade ettiği faturalardan kaynaklı olan 25.327,99 TL tutarındaki farkın, borç miktarından düşülmesinin hiçbir hukuki dayanağı ve gerekçesi gösterilmemiş olup, dosyaya sundukları beyanlarında faturalara ilişkin itirazı kabul etmedikleri hususunun ayrıntılı olarak beyan edildiğini, karara esas teşkil eden bilirkişi raporunda davalı tarafın itirazının süresinde olup olmadığına göre, borç miktarının değişkenlik göstereceğine dair hatalı tespitlere yer verildiğini, faturalara süresinde itiraz olup olmamadığı hususunun, faturaların muhteviyatının gerçekliğini değiştirmeyeceğinin açık olduğunu, müvekkili ilgili faturalara konu mal ve hizmeti davalıya sunmuş olup, itiraz ile bu gerçekliğin ortadan kalkmayacağını, söz konusu itiraza konu faturaların davalı şirket çalışanı …’nin imzasını taşıdığını, müvekkili şirketin ticari defterlerine işlenmiş olduğunu, davalı çalışanı …’nin davalı nam ve adına hareket ettiği sabit olduğuna göre, davacı müvekkilinin itiraza konu fatura bedellerinden alacaklı olduğunun tartışmasız olduğunu; Dosyadaki mevcut delillerden de anlaşıldığı üzere müvekkilinin satışa konu ticari emtiayı davalı tarafa teslim ettiği yazılı delillerle ispatlı olup, aksinin ispatının ancak yazılı delillerle kanıtlanması gerektiğinin her türlü şüpheden uzak olduğunu, işbu sebeple dosyada alınan, müvekkili şirkete ait ticari defterlerin incelenmesi neticesinde, davalı şirketin müvekkili şirkete 108.637,61 TL borçlu olduğunun tespiti yapılan bilirkişi raporu ile haklılıklarının sabit olduğunu beyanla istinaf talebinin kabulünü, Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07.01.2021 tarih, 2017/1017 E., 2021/11 K. sayılı ilamının duruşmalı yapılacak istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını, davalının istinaf taleplerinin reddine karar verilmesi talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, fatura ve açık hesap bakiyesine dayalı alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı taleplerine ilişkindir. Davacı tarafça, davalı aleyhine Bakırköy … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile 108.965,60 TL alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatılmış, davalının süresi içerisinde borca ve ferilerine itirazı üzerine takip durmuş, davacı somut dava ile davalıya mal satıp teslim ettiğini ve alacağının ödenmediğini beyan ederek itirazın iptalini talep etmiş, davalı taraf ise davacının herhangi bir mal ve hizmet vermeksizin kendi çalışanı … ile işbirliği içerisinde sahte fatura düzenlediğini, bu faturalar nedeniyle borcunun olmadığını beyan ederek davanın reddini savunmuş, Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve karara karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır. Tek başına fatura düzenlenmesi alacağın ispatı için yeterli değildir. Fatura içeriği malın teslim edildiğinin/hizmetin verildiğinin düzenleyen tarafça ispat edilmesi gerekir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesi uyarınca ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması ile diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması, diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi (Ek cümle: 22/7/2020-7251/23 md.) veya defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanak ve gerekçe içeriğine göre; tarafların ticari defterleri ile BA-BS formları üzerinde inceleme yapılmak suretiyle düzenlenen bilirkişi raporunda, davacının usulüne uygun şekilde tutulan ticari defterlerinde davalı adına düzenlenen faturaların kayıtlı olduğunun ve davacının kendi defterlerine göre takip tarihi itibariyle davalıdan 108.965,60 TL alacaklı olduğunun, davalının usulüne uygun şekilde tutulan ticari defterlerine göre ise davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 83.637,61 TL alacaklı olduğunun, tarafların kayıtları arasında 2015 ve 2016 yılında bir farklılık yok iken 2017 yılında, davacının davalı adına düzenlediği 11 adet faturadan 5 adedinin davalının ticari defterlerinde kayıtlı olmaması nedeniyle farklılık meydana geldiğinin, davalı tarafından bağlı olduğu vergi dairesine sunulan BS formunda da 2017 Mart ayına ait faturaların bildirilmediğinin tespit edildiği, dosyaya sunulan irsaliyeli faturaların bir kısmında teslim alan ismi olduğu halde imzasının, bir kısmında ise teslim alan isim ve imzasının olmadığı, dolayısıyla davacının, davalı tarafından tebliğ alınarak ticari defterlerine kaydedilen ve süresi içerisinde herhangi bir itirazda bulunulmayan faturalardan doğan 83.637,61 TL alacağını HMK madde 222’de sayılan şartları sağlayan ticari defter ve kayıtları ile ispat ettiği ve davalı tarafından ticari defterlerde yer alan kayıtların aksini ispata yarar herhangi bir kesin delilin sunulmadığı, dinlenen davalı tanıklarının beyanlarından da teslimat olgusunun aksinin ispat edilemediği, dosyada davacı tarafından mal teslim edilmediğine yönelik bir ikrarın bulunmadığı, davalı tarafından, faturaların yalnızca işçilerin kaldığı prefabrik binanın tadilatına yönelik olarak düzenlendiği ve bu binada yapılan tespit neticesinde alınan delil tespiti raporunda faturalara konu alacak miktarı kadar bir tadilat yapılmadığının tespit edildiği iddia edilmiş ise de, davacı tarafın fatura konusu malları davalıya bina tadilatı için sattığına yönelik bir beyan ve iddiada bulunmadığı gibi, aksine davalının söz konusu malları ticari faaliyeti kapsamında satın aldığını beyan ettiği, faturalar üzerinde de davalı tarafından bildirilen bina tadilatı için satın alındığına yönelik bir açıklama olmadığı, dolayısıyla davalı tarafından alınan delil tespiti raporunun, malların teslim alınmadığı iddiasını ispat etmeyeceği, davalının defterlerinde kayıtlı olmayan ve BS formu ile de bildirilmeyen faturalar yönünden ise davacının, fatura konusu malların teslim edildiği olgusunu ispat edemediği, bu minvalde Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen kararda bir isabetsizlik olmadığı anlaşılmıştır. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Tarafların istinaf başvurularının ayrı ayrı 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından ayrı ayrı yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar harcından, istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 5.713,28 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından peşin olarak yatırılan 1.428,32 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.284,96 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 13/07/2023 tarihinde HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.