Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/912 Esas
KARAR NO: 2023/1641 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2016/818 Esas – 2020/255 Karar
TARİHİ: 05/03/2020
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 26/10/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin davalıdan 92.276,00 TL bedelli bir araç ödemesi yapılarak satın aldığını, aradan geçen 5 yıl sonrasında araca mali şube ekiplerince el konulduğunu, davalıdan kaynaklanan bir soruşturma sonucu araca el konulması üzerine müvekkilinin araç kiralamak zorunda kaldığını, kiralanan araç bedelleri nin davalı tarafa noterlik üzerinden bildirildiğini davalının cevap vermediğini, davalı aleyhine İstanbul 9 ATM 2014/462 esas sayılı dosyası ile araç bedelinin iadesi için dava açtıklarını, davanın kısmen kabulü ile araç bedelinin iadesine karar verildiğini, kararın yargıtay tarafından da onandığını, davanın sonuçlanması ve onanması süresince tahsilat yapılamadığından araç kiralamaya devam edildiğini, ocak 2016 sonu itibariyle tahsilatın yapıldığını, müvekkilinin kiralama şirketinin kestiği 31/01/2016 tarihli 21.240,00 TL kiralama bedelini ödediğini, davalı aleyhine bu fatura ile İstanbul 9 ATM 2014/462 e 2014/395 k kararına istinaden İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, davalının haksız ve kötü niyetle itiraz edip durdurduğunu, huzurdaki davanın açılarak yapılan itirazın iptalini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, öncelikle dava konusu alacak hakkında kesin hüküm bulunduğunu, bu nedenle davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesini, davacının açtığı davanın 2016 yılında açıldığını, dava konusu olayın ise 12/03/2013 tarihinde meydana geldiğini, bu sebeple davanın zaman aşımı nedeniyle reddine karar verilmesini, davacının taleplerinin sebepsiz zenginleşmeye neden olacağını, araca devlet tarafından el konulmasında müvekkilinin bir kusurunun bulunmadığını, kiralama bedellerinin müvekkilinden talep edilmesinin mümkün olmayacağını, davanın reddine karar verilmesini, davacı aleyhine %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yapılan yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 05/03/2020 tarih 2016/818 Esas – 2020/255 Karar sayılı kararında;”Mahkememizde açılan dava: İİK.nun 67.maddesine dayalı itirazın iptali davasıdır. Dava konusu İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından davalı aleyhine toplam 21.240,00 TL üzerinden icra takibi yapıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durduğu, itirazın süresinde ve usulüne uygun yapıldığı, davanın, bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.Dava konusu ihtilaf; taraflar arasındaki araç satışı işlemi sonrasında, davalı tarafından satılan araca el konulması dolayısıyla, davacı tarafın kiralamak zorunda kaldığı başka bir araç için dava dışı kiralama şirketine ödenen araç kira bedelinin, davalıdan tahsili için başlatılan icra takibine yapılmış itirazın iptali noktasında toplanmaktadır. Dosya mahkemece reesen belirlenen otomotiv bilirkişisi ve mali müşavir bilirkişiye tevdii edilerek rapor hazırlaması talep edilmiş bilirkişi heyeti raporunda “Bu dava özelinde, Davanın Konusu, Davacı tarafın davalıdan kiraladığı aracın Mülki idare tarafından kullanımdan menedilmesi sonucunda. Davacının davalı tarafa ait sözleşmeden kaynaklı mağduriyetini gidermek amacıyla sözleşme süresine uygun olarak mağdur olduğu dönem için üçüncü kişiden “Araç Kiralamadan kaynaklı” Alacağının Hukuksal süreç içinde tahsil talebidir. Davalının dava dilekçelerinde ısrarla paylaştığı konularda davacının alacağını ispat etmek için Dava dosyasında paylaştığı Belgelerin Değerlendirilmesi sonucunda, (VII. Bölümde detay bilgi paylaşımı yapılmış olup) 2015 Model bir araca ait (Aracın ilk tescil tarihi çok önemli) Düzenlenen ve Araç kiralama sözleşmesinin faturalama ve ödeme başlıklı maddelerine uymayan faturalama ve ödeme süreçleri yaşanmış olup. Bu süreçlerle ilgili olarak açıklanması gereken Mali durumların mevcudiyeti ortaya çıkmıştır. Davacı tarafından dava dışı … A.Ş.’den hizmet karşılığında aldığı 31. Ocak 2016 tarihli … Nolu 18.000.- TL+KDV faturayı Kanuni defterlerine 2016 yılında işlemiş olmakla beraber, Katuramn ait olduğu aya ait mali idareye verilmesi gereken BA Formunda dava dışı firmanın düzenlediği faturaya ait bilgilerinin mali idare’ye bildirilmediği, Davacı tarafından dava dışı … A.Ş/den hizmet karşılığında aldığı faturayı 2016 yılı Cari Hesaplarına işlemiş olmakla beraber 2017 yılı Cari Hesap ekstresinde bu alacağa ait devir rakamı mevcut olmayıp, 2017 yılında Hesapların SIFIR olarak işlem gördüğüne dair Cari Hesap ekstrest paylaşmış olduğu” şeklinde rapor sunmuştur.Tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında araç satışından kaynaklanan ticari ilişkinin mevcut olduğu, davacı tarafa satılan araca el konulması üzerine davacı tarafın bu aracı kullanamadığı, bu araç ile ilgili olarak, davacı tarafından İstanbul 9 ATM’nin 2014/462 esas sayılı dosyası ile araç bedelinin iadesi için dava açıldığı, mahkemece davanın kısmen kabulü ile araç bedelinin iadesine karar verildiği, kararın Yargıtay tarafından onandığı, davanın sonuçlanması ve onanması süresince tahsilat yapılamadığından davacı şirketin araç kiralamaya devam ettiği, Ocak 2016 sonu itibariyle davacı tarafın davalıdan 9 ATM kararı gereği tahsilatın yapıldığı, davacı şirketin dava dışı kiralama şirketinin kestiği 31/01/2016 tarihli 21.240,00 TL kiralama bedelini ödediğini, davalı aleyhine bu fatura ile İstanbul 9 ATM 2014/462 e 2014/395 k kararına istinaden İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığı, itiraz üzerine takibin durduğu, davanın İ.İ.K nun 67. Maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, yapılan bilirkişi incelemesinde, 01/01/2015 – 31/12/2015 dönemi için davalı ile arasında akdedilen sözleşmedeki aracın emsaline ait kira bedelinin 2015 yılı fiyatları ile aylık 1.500,00 TL + KDV olacağının öngörüldüğü, toplam 12 aylık kira bedelinin 18.000,00 TL +KDV olacağının belirlendiği, bu miktarın da talep gibi toplam 21.240,00 TL ye tekabül ettiği ve ticari defter ve kayıtlar ile bu miktarın ödendiğinin belirlendiği, kayıt ve ödeme yöntemlerindeki bir takım usule uymayan hususların yapılan ödemeyi ortadan kaldırmayacağı, neticeten davalının borçlu olduğunun anlaşıldığı ve mahkememizce aldırılan raporun uygulama ve mevzuata göre yerinde olup hükme esas alınmaya elverişli olduğu ve davalının itirazında haksız olduğu kanaatine varıldığından, takibin devamı ile itirazın iptaline karar verilmiştir.İşbu davada davalı mahkememizce bilirkişi raporu ve dosya kapsamı itibari ile haksız görüldüğünden ve talep olduğundan alacağın likit olması sebebiyle %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine, karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.”gerekçesi ile, “Davanın kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasına davalı tarafça yapılan itirazın iptali ile, takibin aynı koşullar ile kaldığı yerden devamına, Takip alacak toplamı olan 21.240,00 TL nin %20’si oranında 4.248,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, yere mahkeme kararının hatalı olduğunu, davacının aracına el konulması ile ilgili olarak müvekkili davalının kusurunun henüz ispatlanmadığını, el koyma işlemine konu eylem ile ilgili yargılamanın halen İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2014/333 E. Sayısı ile devam ettiğini; Ceza Mahkemesi kararlarının kesin delil niteliği taşıdığı gerçeğinde, kusur tespitinin ihtisas mahkemesinde yapıldığını, bu bağlamda da, yerel mahkeme tarafından İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/333 E. Sayılı dosyasının bekletici sorun yapılması gerekirken karar tesis etmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, Başta davacı olmak üzere, birçok gerçek veya tüzel kişinin araçlarına el koyma kararı verilerek mağdur edildiği İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/333 E. Sayılı dosyasının soruşturma aşamasında, İstanbul 11. Sulh Ceza Hâkimliği’nin 2012/613 D. İş Sayılı kararı ile başta işbu davaya konu araç olmak üzere, toplam 44 (kırkdört) araç hakkında el koyma kararı verildiğini, anılan ceza davasının geldiği aşama dikkate alındığında, şirket yetkilisi/yetkilileri hakkında müspet bir sonuç çıkacağı kanaatinin yüksek olduğunu, burada davacının hukuka aykırı el koyma nedeniyle başvuracağı merciin hukuk mahkemeleri değil, CMK.’nun 141 ve devamı maddeleri uyarınca hukuka aykırı koruma tedbiri nedeniyle Hazine Müsteşarlığı’nı şikâyet etmek suretiyle görevli ve yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri olduğunu; hukuka aykırı koruma tedbirlerini uygulayan makamın da müvekkili davalı olmadığı gerçeğinde, yerel mahkeme tarafından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, ayrıca hukuk hâkiminin, ceza hâkimi tarafından tesis edilen mahkümiyet hükmü ile bağlı olacağını, genel kurala uygun olarak hukuk mahkemesi hâkiminin, gerekli gördüğü takdirde ceza davasını bekletici sorun olarak kabul edebileceğini, Yargıtay uygulamasının da, tahkikat aşamasında hukuk mahkemesinin ceza mahkemesinden daha ilerde olması halinde, yargılamaya devam edilmesi; ceza mahkemesinin tahkikat aşamasında daha ileri bir aşamada olması halinde ise, ceza mahkemesinde görülmekte olan davanın hukuk mahkemesinde görülen dava bakımından bekletici sorun yapılmasına karar verilmesi gerektiği yönünde olduğunu (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09.04.2014 tarih ve 2013/4-1008 E. 2014/490 Karar sayılı, Yargıtay 16. Hukuk Dairesi’nin 01/06/2017 tarih ve 2016/18347 E. 2017/4439 K. Sayılı kararları) Yerel Mahkeme tarafından gerçekleştirilen 24/09/2019 tarihli onuncu celsede, İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/333 E. Sayılı dosyasının bekletici mesele yapılması taleplerinin duruşma zaptına geçirildiğini, sonraki celse talebin değerlendirilmesine karar veren mahkemesinin, sonraki celsede bu konuda bir karar tesis etmemesinin hukuka aykırı olduğunu, Keza İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/333 E. Sayılı dosyasında aracına el konulan bir başka şirket tarafından açılan tazminat davasının istinaf kanun yolu incelemesini yapan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi’nin vermiş olduğu 15/10/2020 Tarih ve 2019/1015 E., 2020/4044 K. sayılı emsal nitelikteki son kararında İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/333 Esas sayılı dosyasında dava konusu aracın ceza davasına konu edildiği ve ceza yargılamasının devam ettiği anlaşılmakla, ceza davasının bekletici mesele yapılıp yapılmayacağı hususlarının, ilk derece mahkemesince yeniden tartışılması ve değerlendirilmesi sonucunda bir karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile kararın kaldırıldığını, Yerel mahkeme tarafından, dosyanın tevdi edildiği bilirkişi heyeti raporundaki hususların dikkate alınmadığını, bilirkişi heyetin,n maddi gerçeğin aydınlatılması anlamında üstüne düşen görevi gereği gibi yaptığını; ancak bu tespitlerin yerel mahkeme özelinde bir anlam ifade etmediğini, hazırlanan bilirkişi raporunun İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasına yapılan itirazlarında haklılıklarının ortaya koyduğunu, bu tespitler ve ilgili sayfa numaralarının şu şekilde olduğunu:Bilirkişi Raporu’nun Araç Kiralama Sözleşmesi başlıklı 5’inci sahifesinde; taraflar şirket olduğundan sözleşmeye ait “Damga Vergisi” ödemesi ile ilgili kaşe mevcut olmadığının, aslında dava dışı kiralama şirketi ile akdedilen sözleşmenin gerçekte var olmadığının, sözleşmenin süresi (madde 3) olarak Başlangıç Tarihi 01.01.2015 ve Bitiş Tarihi 31.12.2015 olarak belirlenmesine rağmen, hayatın olağan akışına aykırı şekilde 2016 model araç kiralandığının, ana sözleşmenin, Kira konusu Otomobillerin Nitelikleri, Aylık Kira Bedeli ve Ödeme Şartları başlıklı 4.maddesinde; kiracıya kiralanan aracın 2016 model olacği ibaresinin mevcut olduğunun, kira bedeli faturalarının, her ay kira başlangıcında düzenlenip ve gönderileceğinin, ödemelerin her ay fatura tarihini takip eden 7 iş günü içinde … Bankası Masko Şubesi (…) … IBAN Numaralı hesabına yapılacağının, gecikilen ödemeler için aylık % 3 gecikme faizi işleyeceğinin kararlaştırıldığının, ancak bu sözleşme hükümlerinin hiçbirinin gerçekleşmediğinin tespit edildiğini, Bilirkişi Raporu’nun değerlendirme başlıklı 5 ve devam sahifelerinde; faturaların … A.Ş. adına düzenlendiği, hâlbuki davanın tarafının … A.Ş olduğu, her iki firmanın ayrı tüzel kişilik olduğu ve davaya konu edilen faturaların muhatabı olan tüzel kişilik ile dava açılan tüzel kişiliğin aynı olmadığı hususlarının tespit edildiğini, davacının taraf ehliyetine sahip olmadığını, Konu ile ilgili olarak İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi’nin vermiş olduğu 12.12.2019 Tarih ve 2017/2126 E., 2019/3982 K. Sayılı kararında (EK-3), taraf ehliyetine geniş bir şekilde yer verilerek, satış bedelinin iadesi talebinin ancak satış sözleşmesinin tarafından talep edilebileceğinin belirtildiğini, Bilirkişi Raporu’nda ayrıca; 323 No’lu VUK. Genel Tebliği ile mükelleflerin 7.000,00-TL.’nı aşan tahsilat ve ödemelerini 01.08.2013 Tarihinden itibaren banka veya özel finans kurum aracılığıyla yapmaları gerekmesine rağmen, ödemelerin şirket kasasından değil, nakit ödemelerin ortak tarafından yapıldığının, uyuşmazlık konusu faturanın (sözleşmede her ay düzenlenmesi gerektiği bildirilmesine rağmen, tek fatura mevcuttur) maliyeye bildirilmediğinin, sözleşmede araç Model yılı 2016 olarak belirtilmesine karşın, aracın engelli aracı olarak … adına tescil edildiğinin ve aracın model yılının olduğunun, aracın mülkiyetinin … ait olduğunun ve engelli aracı olması nedeniyle bu aracın kiralanamayacağının, … A.Ş.’nin 2013 ve 2015 yılları arasında kiralama faaliyetinde bulunmadığının, tespit edildiğini, böylece gerçek dışı ve hayatın olağan akışı ile bağdaşmayacak şekilde işlem tesis edilerek, Yerel Mahkeme’nin yanıltılmaya çalışıldığının ortaya çıktığını,
Bilirkişi Raporu’nun genel değerlendirme başlıklı 8 ve devam sahifelerinde; Özel tertibatlı Engelli Aracının, üstelik 2015 Model yılı olan bir aracın, daha araç üretilmeden 2013 ve 2014 yıllarında faturaya konu edildiğinin, sözleşme 2015 yılında düzenlenmiş olmakla beraber aracın 2016 Model olacağının belirtildiğinin, 2012 yılından itibaren araçların hangi yıl Türkiye’ye girdiyse, giriş yılının Modeli olarak tescil edildiğinin, düzenlenen faturanın ticari hayatın olağan akışına ve Türk Vergi Kanunlarına aykırı olduğunun, keza dönemsellik gereği, 2015 yılına ait olan bir giderin, 2016 yılına fatura edilip, sonraki döneme gider yapılamacağının ve KDV.’sinin indirim konusu yapılamayacağının, araç Kiralama Sözleşmesi 2’nci sayfa, 4’üncü Madde, b bendinde; “ödemeler ise her ay fatura tarihini takip eden 7 iş günü içinde..banka hesabına ödenecektir.” ibaresi mevcut olmasına rağmen, Ocak 2016 yılına ait faturanın 2019 yılı Ocak ayında ödenmesinin de, ticari hayatın olağan akışına aykırı olduğunun, Nakit Tahsilat Makbuzları’nın ayrı günlere ait olduğunun ve dava dışı … 15 gün içinde bir tahsilat yapılmadığının, her ay BS-BA formlarında KDV. hariç 18.000,00-TL. olan faturanın mali idareye bildirilmediğinin, tespit edildiğini, Tüm bu gerçek veri ve tespitlere rağmen mahkemenin hukuka ve hakkaniyete aykırı bir karar tesis ettiğini; bu nedenle yerel mahkeme kararının kaldırılmasının elzem olduğunu, İleri sürerek, ilk derece mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun HMK.’nun 356 ve devamı maddeleri uyarınca duruşmalı olarak görülmesi için gerekli hazırlıkların yapılmasına, kararın kaldırılmasna karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; satıcının ayıba karşı tekeffül hükümleri kapsamında, ayıp nedeniyle uğranılan zararın tazmini için başlatılan ilamsız takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı yan, davalıdan satın alınan araca İstanbul 33. Sulh Ceza Hâkimliği’nin 2013/263 D. İş sayılı kararı ile el konulduğunu, sözleşmeden dönme ve satış bedelinin iadesi talebi ile açtıkları davanın İstanbul 9 Asliye 2014/462 esas, 2014/395 Karar sayılı, 10/11/2014 tarihli kararı ile kısmen kabul edildiğini temyiz aşamasından geçerek onandığını, ilamlı takibe konu edilen hüküm sonucunda, mahkemece iadesine hükmedilen satış bedelinin 31/01/2016 tarihinde tahsil edilebildiğini, davacının araca el konulduğu tarihten tahsilatın yapıldığı 31/01/2016 tarihine dek, dava dışı … Şirketi’nden araç kiralayarak kullanmak zorunda kaldığını, bu şirketin 15/03/2013-31/12/2014 tarihleri arasındaki araç kiralaması için kestiği iki adet faturanın ayrı bir takibe konu edildiğini, 01/01/2015-31/01/2016 tarihleri arası için düzenlenen 31/01/2016 tarihli KDV dahil 21.240,00-TL tutarındaki araç kiralama faturasının ise iş bu dava dayanağı takibe konu edildiğini, davalının ayıplı satışı nedeniyle uğranılan zararın tazmini gerekirken takibe haksız itiraz edildiğini ileri sürmüş, davanın kabulünü ve davalı aleyhine inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı yan; kesin hüküm ve zamanaşımı itirazlarının bulunduğunu, davacının zararının karşılandığını, satış bedelinin iade edildiğini, kira bedeli talebinin haksız zenginleşme teşkil edeceğini, davalıya satılan araca devlet tarafından el konulmasında davacının kusurunun bulunmadığını, bu konuda İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/333 Esas sayılı dava dosyasında derdest yargılama bulunduğunu, bu davanın bekletici mesele yapılması gerektiğini, davacının icra takibine dayanak yaptığı 31/01/2016 tarihli kira bedeli faturasının fahiş olduğunu, faturanın hangi tarih aralığında ve kaç aylık kira bedeline ilişkin olduğunun belli olmadığını, faturayı kesen dava dışı … A.Ş.’nin araç kiralama faaliyetinin bulunmadığını, gerçek bir hizmet alımının mevcut olmadığını, fatura bedelinin ödenip ödenmediğinin dahi belli olmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi tarafından; yapılan bilirkişi incelemesinde, 01/01/2015 – 31/12/2015 dönemi için satış sözleşmesine konu aracın emsaline ait kira bedelinin 2015 yılı fiyatları ile aylık 1.500,00 TL + KDV olacağının öngörüldüğü, toplam 12 aylık kira bedelinin 18.000,00 TL +KDV olacağının belirlendiği, bu miktarın da talep gibi toplam 21.240,00 TL ye tekabül ettiği, ticari defter ve kayıtlar ile bu miktarın ödendiğinin belirlendiği, kayıt ve ödeme yöntemlerindeki bir takım usule uymayan hususların yapılan ödemeyi ortadan kaldırmayacağı gerekçesi ile davanın kabulüne, itirazı iptaline, davalının %20 oranında inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Davalı tarafından ileri sürülen istinaf sebepleri; mahkemece ceza davasının bekletici mesele yapılmamış olmasının hatalı olduğu, davacının iddia ettiği zararın gerçek olmadığı, bilirkişi raporunda dava dışı şirket ile davacı arasında gerçek bir araç kiralama ilişkisi bulunmadığı tespit edilmesine rağmen, mahkemece rapordaki tespitlerden ayrılarak karar verilmesinin yerinde olmadığı, davacının zararını ispatlayamadığı yönündedir. İstanbul 9 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/462 esas, 2014/395 Karar sayılı, 10/11/2014 tarihli kararı ile; davacının, davalıdan sıfır kilometre ve sorunsuz olduğu taahhüdü ile satın aldığı araca 12/03/2013 tarihinde ceza soruşturması kapsamında el konulduğu, aracın hukuki ve ekonomik ayıbı bulunduğu, otomotiv işini meslek olarak yapan davalının, araca el konulmasına sebep olan kaçakçılık ve ithalata ilişkin yasal yükümlülükleri bilmek, gerekli özen ve dikkati göstermekle yükümlü olduğu, bu nedenle ağır kusurlu bulunduğu, zamanaşımının geçmediği, davacının kusuru olmadan kamu gücüyle aracına el konulduğu ve tasarruf hakkının kısıtlandığı, araca el konulması nedeniyle iade halinde dahi araçtan istenilen faydanın görülemeyeceği, davacının tazminat tercihini kullandığı, aracın 2. el değerinin 45.000 – 48.000 TL arasında olduğunun tespit edildiği, davacının satılanın elinden tamamen alınması nedeniyle 45.000 TL ikinci el bedelini davalıdan isteme hakkının mevcut olduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı yapılan temyiz başvurusu, Yargıtay 19 Hukuk Dairesi’nin 2015/2851 esas, 2015/14489 karar sayılı 11/11/2015 tarihli kararı ile reddedilerek karar onanmış, karar düzeltme talebi de 2016/6024 esas, 2016/10275 karar sayılı 07/06/2016 tarihli karar ile reddedilmiştir. Davalının, satış sözleşmesine konu araçtaki hukuki ve ekonomik ayıptan sorumlu olduğu kesin delil niteliğindeki, kesinleşmiş mahkeme kararı ile sabit olduğundan, davalı yanın kusurun belirlenmesi için İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/333 esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğine yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. 6098 Sayılı TBK’nun “dönmenin sonuçları” başlıklı 229. Maddesinin 1. fıkrasının 3 nolu bendi uyarınca, alıcı ayıp nedeniyle sözleşmeden dönmüş ise ayıplı maldan doğan doğrudan zararlarının giderilmesini satıcıdan talep edebilir. Aynı maddenin 2. fıkrasında ise, satıcının, kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alıcının diğer zararlarını da gidermekle yükümlü olduğu düzenlenmiştir. Madde gerekçesinde, “doğrudan zarar” ve “diğer zarar” kavramlarına verilecek anlam için, 217.maddenin gerekçesine atıf yapılmış olup, buna göre doğrudan zarar olumsuz/menfi zararı, diğer zarar ise olumlu/müspet zararı karşılamaktadır. Diğer ifade ile bu fıkraya göre satıcı yönünden kusur karinesi mevcut olup, satıcı ayıplı şey teslim etmekte hiçbir kusur bulunmadığını ispat etmedikçe, alıcının müspet zararlarını da gidermek durumundadır. Davacının satılana el konulması nedeniyle ödediğini iddia ettiği araç kiralama bedelleri müspet zarar niteliğindedir. Davalı İstanbul 9 Asliye Ticaret Mahkemesi’nde yapılan yargılamada ayıplı araç tesliminde kusursuz olduğunu ispat edemediği gibi, ağır kusurlu kabul edilmiştir. Öte yandan davacı da iddia ettiği zararın varlığını ve bu zararın ile ayıplı mal teslimi nedeniyle ortaya çıktığını ispatla yükümlüdür. Davacının takibe konu ettiği 31/01/2016 düzenleme, 31/01/2016 fiili sevk tarihli, … A.Ş. tarafından tanzim edilmiş, “… plakalı araç kiralama bedeli” açıklamalı irsaliyeli faturanın KDV dahil 21.240,00-TL tutarlı olduğu, faturada aracın hangi tarih aralığında kiralandığının belli olmadığı, dosyaya sunulan kira sözleşmesine davacının değil, dava dışı … A.Ş isimli bir şirketin taraf olduğu, bu faturanın davacı defterlerine 31/01/2016 tarihinde kaydedilmiş olduğu, fatura bedelinin ise 05/01/2019, 10/01/2019, 15/01/2019 ve 20/01/2019 tarihlerinde dört parça halinde şirket kasasından değil, ortaklar hesabına alacak kaydedilerek, ortak tarafından nakit olarak ödenmiş olduğunun mali bilirkişi raporu ile tespit edildiği anlaşılmıştır. Kiralanan aracın fiili sevk tarihinin 31/01/2016 olduğuna ilişkin fatura kaydı, bu faturaya ilişkin 31/01/2016 tarihinden önce herhangi bir ödeme yapılmamış olması, fatura bedelinin 2019 yılında ödenmiş olması, fatura içerisinde araç kiralamanın yapıldığı tarih aralığının yer almaması karşısında, davacının, takibe konu ettiği faturanın 01/01/2015-31/01/2016 tarihleri arası araç kiralama hizmeti için düzenlendiğini, diğer ifade ile takip dayanağı fatura konusu araç kiralama bedelinin, davalının ayıplı mal teslim etmesi nedeniyle ortaya çıkan müspet zararı oluşturduğunu ispatlayamadığı anlaşılmıştır. Mahkemece bu gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuş, davalı vekilinin zararın ispatlanamadığına yönelik istinaf sebebi yerinde bulunmuştur. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, yapılacak başka tahkikat işlemi ve toplanacak delil bulunmadığından, ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak davanın reddine, davacının takipte kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından, davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1- Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/03/2020 tarih ve 2016/818 Esas – 2020/255 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,Dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle; 2- Davanın REDDİNE, 3- Davacının takipte kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından, davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 4-Dairemiz karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL harçtan, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 256,53-TL harcın mahsubu ile bakiye 13,32 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 6-Davalı tarafından sarf edilen 27,50-TL tebligat/ posta giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 7-Davalı yargılama sırasında kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1 fıkrasına göre hesaplanan 17.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 8-Kullanılmayan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 9-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 10-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 11-Davalı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve dosyanın istinafa gidiş dönüş gideri 40,00.TL toplamı 202,10-TL’nin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 12-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 13-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 26/10/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.