Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/901 E. 2023/1564 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/901
KARAR NO: 2023/1564
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/02/2021
DOSYA NUMARASI: 2016/484 Esas – 2021/233 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 19/10/2023
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalıdan olan alacağı için Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı yanın yetki itirazı üzerine dosyanın yetkili icra müdürlüğüne gönderildiğini, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile ödeme emri gönderildiğini, davalının itirazı sonrasında takibin durduğunu, takip konusu alacağın 27/11/2015 tarihli 26.010,35 TL tutarındaki cari hesap alacağına dayandığını, takibin 08/12/2015 tarihinde başlatıldığını, aynı tarihte davalı tarafından müvekkiline 2.000,00 TL tutarında ödeme yapıldığını, yapılan ödemenin takip miktarı asıl alacak bakiyesinden mahsup edilerek kalan cari hesap bakiyesinin 24.010,35 TL olarak hesaplandığını, davalı yanın itirazının haksız ve hukuka aykırı olduğunu belirterek; itirazın iptali ile takibin devamına, davalı aleyhine %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından oluşturulan ve müvekkilinin herhangi bir kabul veya mutabakat beyanının bulunmadığı cari hesap ekstresine istinaden başlatılan icra takibinin haksız ve kötü niyetli olduğunu, dava konusu edilen alacağa ilişkin olarak müvekkilinin davacı yana herhangi bir borcunun bulunmadığını savunarak; davanın reddine ve davacı aleyhine %20 oranından az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 18/02/2021 tarih ve 2016/484 Esas – 2021/233 Karar sayılı kararı ile; ” Dava, İİK’nun 67/1 maddesinde düzenlenen itirazın iptali davasıdır. Mahkememizce; tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları resen belirlenerek; taraf vekillerinin vermiş olduğu dilekçeler, tarafların ibraz ettiği tüm deliller, vergi dairesi kayıtları, SGK kayıtları, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası, mahkememizce alınan bilirkişi raporları ile dosya arasındaki tüm kayıt ve belgeler tek tek incelenmiştir. İstanbul Anadolu İcra Müdürlüğü’ nün sas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından davalı aleyhine cari hesap alacağına istinaden 26.010,35 TL asıl alacak, 64,14 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 26.074.49 TL alacağın, asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek % 9 oranında faizi ile birlikte tahsiline yönelik icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalıya 10/03/2016 tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafından 15/03/2016 tarihinde icra takibine itiraz edildiği, davanın yasal 1 yıllık süresi içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Mahkememizce tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılarak uyuşmazlık konularına ilişkin olarak mali müşavir bilirkişiden rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişi tarafından düzenlenen 28/02/2017 tarihli raporda özetle; tarafların ticari defter ve kayıtlarını usulüne uygun olarak tutulduğu, davacının kendi ticari defter ve kayıtlarına göre 08/12/2015 tarihi itibari ile 24.010,35 TL alacaklı olduğu, davalı yanın ticari kayıtlarına göre ise davalının 17,32 TL tutarında davacıdan alacaklı olduğu, davacı tarafından düzenlenen 12 adet faturanın davalı yan kayıtlarında mevcut olmadığı, 08/05/2015 tarihli faturanın ve 17/08/2015 tarihli fiyat farkı faturasının dosyada mevcut olmadığı, işbu faturaların ispata muhtaç olduğu, diğer 10 adet irsaliyeli faturalar altında davalı yanın kaşe ve imzasının bulunduğu, bu hali ile işbu fatura konusu malların davalı yana teslim edildiğinin kabulünün gerektiği, davacının takip tarihi itibari ile davalıdan 22.512,89 TL alacaklı olduğu kanaatine varılmıştır. Mahkememizce, davacı tarafça takip konusu cari hesabı oluşturan irsaliyeli faturalar altındaki imzaların davalıya ait olup olmadığının tespiti amacıyla davalı asile isticvap davetiyesi çıkarılmış, davalı asil 25/01/2018 tarihli celsede; “bana göstermiş olduğunuz faturaların alt kısmında eksiksiz teslim alan ibaresi üzerinde … kaşesi üzerindeki imzaların hiçbiri bana ait değildir, … nolu ve … nolu faturalar yönünden, benim eski eşimin ismi … dir, 2013 yılında boşandık, benim ticaretim ile onun herhangi bir ilgilisi ve yetkisi yoktur, bana göstermiş olduğunuz irsaliyelerden … nolu, …, …, …, …, …, …, …, …, … nolu olanlar altındaki bana atfen atılan imzalar bana ait değildir, …, …, …, …, … nolu irsaliyeler altında bana atfen atılan imzaların bana ait olup olmadığı hususunda emin olamadım, ayrıca bana ait olmadığını belirttiğim üzerinde … ve imzalanmış olan irsaliyeler yönünden bir dönem, bir iki ay kadar yanımda çalışan bir çalışan vardı ismini şuan hatırlayamıyorum, malları teslim aldığında bazen imza atardı ona ait olabilir” beyanında bulunarak, beyanını imzası ile tasdik etmiştir. Mahkememizce davalı yanın imza inkarı üzerine, imzası inkar edilmemiş fatura asılları ile birlikte inceleme yapılmak üzere grafolog bilirkişiden rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişi tarafından düzenlenen 11/07/2018 tarihli raporda özetle; takibe konu …, …, …, …, …, … numaralı fatura asılları altındaki imzaların birbiriyle benzerlik gösterdiği ve tek bir kişi eli ürünü olduğu, … ve … numaralı fatura asılları altındaki imzalar ile yukarıda anılan fatura asılları altında yer alan imzaların birbiriyle benzerlik göstermediği, farklı bir kişinin eli ürünü olduğu, itiraza uğramamış …, …, …, …, …, … ve … numaralı faturalar altında imza bulunmadığı, …, …, …, …, …, …, … ve … numaralı fatura asılları altındaki imzaların birbiriyle benzerlik gösterdiği ve tek bir kişi eli ürünü olduğu, … ve … numaralı fatura asılları altındaki imzalar ile yukarıda anılan fatura asılları altında yer alan imzaların birbiriyle benzerlik göstermediği, farklı bir kişinin eli ürünü olduğu, itiraza uğramamış …, …, …, … ve … numaralı fatura asılları altındaki imzaların birbiriyle ve takip konusu …, …, …, …, …, … ve … numaralı fatura asılları altındaki imzaların benzerlik gösterdiği ve tek bir kişi eli ürünü olduğu, takibe konu fatura asılları altında yer alan imzaların davalının mahkemece alınan imza örnekleri ile benzerlik göstermediği kanaatine varıldığı bildirilmiştir. Tüm dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesi neticesinde; davacı tarafça, cari hesap alacağının tahsiline yönelik olarak başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptalinin talep edildiği; davalı tarafça, davanın reddinin savunulduğu anlaşılmıştır. Davacı tarafça; takip konusu cari hesabı oluşturan 12 adet fatura düzenlenerek ticari defterlerine kayıt edilmiştir. Ancak salt fatura düzenlenmesi adına fatura düzenleyen kişiyi borçlu kılmaz. Adına fatura düzenlenen kişinin, fatura düzenleyene borçlu sayılabilmesi için öncelikle aradaki akdi ilişkinin ispatlanması, akdi ilişki ispatlandığı takdirde fatura konusu mal veya hizmetin verildiğinin ispatlanması gerekmektedir. Dosya kapsamında alınan ve hüküm kurmaya elverişli olan mali müşavir bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, takip konusu cari hesabı oluşturan faturalar tespit edilmiştir. İş bu irsaliyeli fatura olup, faturaların altında davalı yanın kaşe ve imzası bulunduğu tespit edilmiş, mahkememizce irsaliyeli fatura asılları davacıdan istenerek davalı adına isticvap davetiyesi çıkarılmıştır. 25/01/2018 tarihli celsede davalı asil isticvap edilmiş, takibe konu edilen fatura altında kaşe üzerinde yer alan imzaların kendisine ait olmadığını beyan etmiştir. Aynı celsede davacı tarafından düzenlenen ve bedeli daha önce davalı tarafından ödenen irsaliye fatura asılları yönünden de davalı asilin beyanları alınmış, davalı asil tarafından …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … numaralı irsaliyeli faturalar altındaki imzalar inkar edilmiş, …, …, …, … ve … numaralı irsaliyeli faturalar altındaki imzalar yönünden açıkça imza inkarında bulunulmadığından iş bu faturalar altındaki imzaları ikrar etmiş sayılmıştır.Dosya kapsamında alınan ve hüküm kurmaya elverişli olan grafolog bilirkişi tarafından düzenlenen raporda bedeli daha önce ödenmiş takip konusu olmayan ve imzası davalı tarafından inkar edilmeyen …, …, …, … ve … numaralı faturalar ile takip konusu edilen …, …, …, …, …, … ve … numaralı faturalar altındaki imzaların birbiriyle uyumlu olduğu ve aynı kişi eli ürünü olduğu tespit edilmiştir. Her ne kadar anılan faturalar altındaki imzaların davalı yana ait olmadığı tespit edilmiş ise de, davalı tarafından imzası inkar edilmemiş faturalara konu mallar ile takip konusu belirtilen faturalara konu malların aynı kişiye teslim edildiği, davalı tarafça daha önceki teslimleri bu şekilde kabul ettiği anlaşılmıştır. Bu hali ile işbu fatura konusu malların davalı yana teslim edildiğinin kabulünün gerektiği, anılan fatura bedellerini toplamının [1.446,58 TL+41,93 TL+819,11 TL+7.973,34 TL+908,01 TL=11.168,97 TL] olduğu, kabul olunan alacak miktarına davacı yanın takip talebi ile bağlı kalınarak takip tarihinden itibaren yasal faizi işletilebileceği kanaatine varılmıştır.Takip konusu edilen … numaralı faturanın dosyaya ibraz edilmediği, …, … ve … seri numaralı faturaların altında teslim alan kısmında herhangi bir imza bulunmadığı, … ve … numaralı faturalar altında yer alan imzaların davalı yana ait olmadığı, imzası ikrar edilen faturalardaki imzalar ile de benzerliğinin bulunmadığı, işbu faturaların davalı yanın kabulünde olmadığı, davacı tarafından işbu faturalara konu malların davalıya teslim edildiğine dair başkaca herhangi bir delilin sunulmadığı, işbu faturalara konu malların teslim edilmediği hususunda davalı yana yemin davetiyesi çıkarıldığı, davalı asil tarafından da mahkememizin 15/12/2020 tarihli celsesinde yeminin eda edildiği, bu hali ile davacı tarafça mal teslimi ispat edilemediğinden, işbu faturalara yönelik istemin reddine karar vermek gerekmiştir.Davacı tarafça yalnızca 24.010,35 TL asıl alacak yönünden itirazın iptali talep edildiğinden, işlemiş faize yönelik itiraz hakkında mahkememizce herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır. Kabul olunan kısım yönünden, takip konusu alacağın faturaya dayandığı, alacağın likit olduğu dikkate alınarak, davalı aleyhine %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmiştir.Reddolunan kısım yönünden, davacı yanın kötü niyeti sabit olmadığından, davalının kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir.Dosya kapsamından tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda açıklandığı üzere Yasa ve Yargıtay İçtihatları gereğince ayrıntılı, detaylı inceleme yapılmış olup, yukarıda gerekçesi de yazılı olduğu üzere davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir. ” gerekçeleri ile; ” 1.Davanın KISMEN KABULÜ ile, 11.168,97 TL alacağın takip tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve isabet eden takip giderleri ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmek üzere borçlu davalının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın kısmen iptaline, takibin belirtilen şekilde devamına, Tespit olunan asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Aşan istemlerin reddine, Davacı yanın kötüniyeti sabit olmadığından reddedilen kısım yönünden kötüniyet tazminatının isteminin reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
DAVACI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİNDE ÖZETLE; Yerel Mahkemenin dava dosyasında 18/02/2021 tarihinde davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin hüküm kurmuş olduğunu, ilgili hükmün kısmen redde ilişkin gerekçesinin; “Takip konusu edilen … numaralı faturanın dosyaya ibraz edilmediği, …, … ve … seri numaralı faturaların altında teslim alan kısmında herhangi bir imza bulunmadığı, … ve … numaralı faturalar altında yer alan imzaların davalı yana ait olmadığı, imzası ikrar edilen faturalardaki imzalar ile de benzerliğinin bulunmadığı, işbu faturaların davalı yanın kabulünde olmadığı, davacı tarafından işbu faturalara konu malların davalıya teslim edildiğine dair başkaca herhangi bir delilin sunulmadığı, işbu faturalara konu malların teslim edilmediği hususunda davalı yana yemin davetiyesi çıkarıldığı, davalı asil tarafından da mahkememizin 15/12/2020 tarihli celsesinde yeminin eda edildiği, bu hali ile davacı tarafça mal teslimi ispat edilemediğinden, işbu faturalara yönelik istemin reddine karar verilmiştir.” şeklinde olduğunu, Yerel Mahkeme tarafından verilen redde ilişkin kararın hukuka aykırı olup; istinaf incelemesi neticesinde kaldırılması gerektiğini, Yerel mahkemenin eksik inceleme ile kısmen ret kararına hükmetmiş olduğunu, davaya konu faturalar üzerindeki imzaların açık imza değil paraf şeklinde olduğunu, bu bakımdan emsal imzalar ile değil, davalının ticari defterlerine kayıtlı ve başkaca gerçek kişi ve tüzel kişilerle yaptığı ticaretinde imzaladığı fatura örnekleri üzerindeki imzaların karşılaştırılması ile huzurdaki dava aydınlatılabilecekken, yerel mahkemenin bu olguyu dikkate almadığını, kötü niyetli davalının ödüllendirilmiş olduğunu, davalının malları teslim almadığına dair satım aşamasında bir bildirimi de vaki olmadığını, öte yandan müvekkil şirketin sipariş ve icapta bulunmayan bir firmaya mal göndermiş olacağının kabulünün de normal ve ticari hayatın olağan akışına uygun olmadığını, ayrıca davalının yanında başkaca çalışanlar da olması nedeniyle salt davalının paraf niteliğindeki imzaları ile değil, diğer çalışanların da asıl imza veya paraf niteliğindeki imzalarının tespit edilmesi zaruri iken bu hususun da göz ardı edildiğini, bu bağlamda redde ilişkin kararın kaldırılarak davalı tarafın ticari defterlerinin celp edilerek, müvekkil şirket ile ticari ilişkisinin başlangıç tarihi ile sona erme tarihi arasındaki süreçte (2015 yılının tamamını kapsar şekilde araştırma yapılması gerektiğini), başkaca firmalarla yapmış olduğu ticaretinde defterine borç kaydettiği ve imzası yer aldığı belge ve faturaların tespit edilerek, söz konusu fatura asılları üzerinde müvekkil şirket tarafından sunulu tüm fatura asılları ile mukayeseli olarak imza incelemesi yapılması gerekmekte olduğunu, Davalı …’nın, 25/01/2018 tarihli celsede verdiği beyanında; “… ayrıca bana ait olmadığını belirttiğim üzerinde … ve imzalanmış olan irsaliyeler yönünden bir dönem, bir iki ay kadar yanımda çalışan bir çalışan vardı ismini şuan hatırlayamıyorum, malları teslim aldığında bazen imza atardı ona ait olabilir.” şeklinde beyanda bulunduğunu, davalı asilin beyanında belirttiği üzere davalıya ait işyerinde başkaca insanlar da çalışmakta olduğunu ve dahi teslim belgelerini de imzalamakta olduğunu, bu yönüyle faturalar üzerinde yer alan tüm imzaların işyerinde teslim anında davalıya ait olmadığı hususunun bizzat davalı tarafından kabul edilmekte olduğunu, bazılarının paraf şeklinde olmak üzere davalı asile, diğer bazı kısımlarının da davalının yanında çalışanlara ait olduğunu, davalı asilin beyanlarından çıkan sonuca göre, müvekkil şirket ile davalı asil arasında ticari ilişki olduğu hususunun tartışmasız olduğunu, davalının aynı nitelikteki imzaların bir kısmını ihtiva eden fatura bedellerini ödeyip, diğer faturaları ödememesinin açıkça kötü niyetli olduğunu, zira Yargıtay kararları gereğince, şirketi temsile yetkisi olmasa dahi imza atan şahsın işlemlerinin bir kısmının kabul edilmesi halinde, yapılan diğer işlemlerin de kabul edilmesi gerektiğini, bu bağlamda yerel mahkeme tarafından verilen kısmen ret kararının kaldırılması gerektiği hususunun tereddütsüz olduğunu beyanla; Açıklanan ve re’sen dikkate alınacak nedenlerle; İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 18.02.2021 tarih ve 2016/484 E – 2021/233 K. sayılı dosyasından verilen kısmen redde ilişkin karar kaldırılarak davanın tam kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİNDE ÖZETLE; İlk derece mahkemesi kararının istinaf neticesinde kaldırılması ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, Davacı tarafın haksız ve kötü niyetli olarak davalı müvekkil aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından kendi nezdinde oluşturduğu ve davalı tarafından herhangi bir mutabakat ve kabul beyanını ihtiva etmeyen cari hesap ekstresine istinaden davalı müvekkil aleyhine 26.010,35TL. asıl alacak üzerinden icra takibi başlatmış olduğunu, Yukarıda belirtilen icra dosyasına istinaden davacı tarafından, davalı müvekkile ödeme emri gönderilmiş olduğunu, bu gönderilen ödeme emri üzerine davalı müvekkilin icra dosyasına ilişkin haklı olarak icra dosya borcuna ve faizine süresinde itiraz ettiğini ve bu itiraz neticesinde söz konusu icra takibinin durduğunu, davalı müvekkilin haklı itirazına rağmen davacı tarafın, dava dilekçesinde bir takım vakıaları dile getirerek haksız, kötü niyetli, yasal dayanaktan yoksun ve hakkaniyete aykırı bir şekilde davalı müvekkil aleyhine 21.04.2016 tarihinde İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/484 Esas sayılı dosyasından itirazın iptali davası açmış olduğunu, söz konusu dosyaya ilişkin yerel mahkemece yapılan yargılamada; A- Dosyada mübrez ve gerekçeli karara da konu olan 28/02/2017 tarihli bilirkişi raporuna istinaden; ‘Bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, davalı müvekkilin, davacı taraftan 17,32TL. alacağı bulunduğu tespitine katılmakla birlikte davacı tarafın, davalı müvekkilden güya 24.010,35TL. alacaklı olduğu tespitini kabul etmemiz mümkün değildir. Davacı tarafın ticari defterlerinde görülen 24.010,35TL. alacak hususunda davacı tarafından davalı müvekkilime teslim edilen herhangi bir mal veya hizmet bulunmadığı gibi bu tutar yönünden taraflar arasında herhangi bir mutabakat da söz konusu değildir. Söz konusu tutar davacı tarafça kasten ve kötüniyetli oluşturulmuş olup tamamen hayalidir. Yine bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, davacı tarafın ticari defterlerinde görülen 24.010,35TL. alacak tutarının, davacı tarafın davalı müvekkile çeşitli tarihlerde kesmiş olduğu …-…-…-…-…, …, …, …-…-…-…-…-…-… ve … numaralı faturalardan kaynaklandığı, bu faturaların davalı müvekkilin ticari defterlerde bulunmadığı halde davacının defterlerinde kayıtlı olduğu, söz konusu faturaların bilirkişi tarafından yapılan incelenmesinde ise bu faturalardan … nolu 116,02TL. ve … nolu 1.381,44TL. tutarlı faturalarda davalının mal veya faturayı teslim aldığını gösterir herhangi bir kaşe veya imzasının bulunmadığı diğer faturalarda ise davalı müvekkilin kaşe ve imzasını taşıdığı bildirilmiştir. Bilirkişi tarafından yapılan bu tespite itiraz etmekle birlikte yukarıda 1 nolu paragrafta da belirttiğimiz üzere 24.010,35TL. tutar davacı tarafça davalı müvekkil şirkete herhangi bir mal veya hizmet karşılığı neticesinde çıkan bir alacaktan dolayı oluşmamış olup tamamen hayali ve kötüniyetli bir şekilde davacı tarafça oluşturulmuştur. Davacı tarafça söz konusu fatura ve sevk irsaliyelerinin asıllarının sunulması halinde fatura ve sevk irsaliyelerinde davalı müvekkil şirket adına ve şirketi temsilen imzası bulunan kişilerin de hayali olması muhtemeldir. Ayrıca söz konusu faturaların üzerine basılan ve davalı müvekkile ait olduğu iddia edilen kaşenin tek başına bağlayıcılığı bulunmadığı gibi bu tür bir kaşenin Türkiye şartlarında herhangi bir kişi tarafından 15 dak. içinde matbaacılarda yapılabileceği ortadadır. Kaldı ki söz konusu irsaliyeli faturalarda bulunan imzaların davalı müvekkile ait olmadığına da güvenimiz tamdır. Bu sebeple bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere davacı tarafın davalı müvekkilden alacaklı çıkmasına sebebiyet veren ve yukarıda numaralarını belirttiğimiz 12 adet irsaliye fatura asıllarının celbi ile bu faturalarda bulunan imzaların müvekkile ait olup olmadığı yönünde bilirkişi marifetiyle imza incelemesini Sayın Mahkemenizden arz ve talep ederiz.’ şeklinde belirttikleri nedenlerden dolayı yasal süresinde bilirkişi raporuna itiraz edilmiş olduğunu, B- Yukarıda belirtilen bilirkişi raporuna itirazları doğrultusunda Yerel Mahkeme tarafından 22.12.2017 tarihli 2. nolu ara karar gereğince ‘Aslı Mahkeme hakimince tetkik edilen irsaliye suretleri eklenerek davalı adına isticvap davetiyesi çıkarılarak HMK 171 maddesi gereğince ihtarat yapılmasına, duruşmaya gelmedikleri, gelipte beyanda bulunmadıkları taktirde irsaliyeler üzerinde davalı tarafa atfen atılan imzayı ve içeriğini ikrar etmiş sayılacaklarının mazbata ile ihtarına,’ şeklinde davalı müvekkilin 25.01.2018 tarihli duruşmaya katılımını sağlama adına isticvap davetinde bulunulmasına rağmen yine aynı Yerel Mahkeme tarafından isticvap davetiyesinde bulunmayan ve ihtilafa konu olmayan faturalar yönünden de davalı müvekkili nin 25.01.2018 tarihli duruşmada açıkça usul ve yasaya aykırı şekilde isticvap edilmiş olduğunu, her ne kadar bu husus kendileri tarafından duruşmada sözlü olarak ‘Davalı vekili söz aldı; isticvap ara kararında davaya konu irsaliyelerin davalıya tebliğine ve isticvabına karar verilmiştir, şu anda müvekkile gösterilen ve sorulan faturalar yönünden isticvap davetiyesi ekinde bir tebligat yapılmamıştır, bu sebeple dava konusu olmayan faturalar yönünden isticvap yapılmasına itiraz ediyoruz dedi.’ şeklinde itirazda bulunmuş iseler de yerel mahkemece itirazlarının açıkça usul ve yasaya aykırı şekilde ‘Davalı tarafın cari hesaba konu irsaliyeli faturalar üzerindeki imzasını inkar etmesi üzerine Yargıtay 19. HD’ nin bu konuda yerleşmiş İçtihatları ve HMK 172. maddesine istinaden re’sen ihtilaf konusu olmayan faturalar yönünden de davalının isticvabına karar verilmesi nedeni ile davalı vekilinin bu sebeple yerinde görülmeyen itirazının reddine karar verildi.’ şeklindeki karar ile reddedildiğini, yerel mahkeme tarafından bu hususun gerekçeli kararda belirtilmemiş olduğunu, C- Davalı müvekkilin imza inkarı neticesinde dosyada mübrez ve gerekçeli karara da konu olan 11/07/2018 tarihli grafolog bilirkişi raporuna istinaden; Takibe konu …, …, …, …, …, … numaralı fatura asılları altındaki imzaların birbiriyle benzerlik gösterdiği ve tek bir kişi eli ürünü olduğu, … ve … numaralı fatura asılları altındaki imzalar ile yukarıda anılan fatura asılları altında yer alan imzaların birbiriyle benzerlik göstermediği, farklı bir kişinin eli ürünü olduğu, itiraza uğramamış …, …, …, …, …, … ve … numaralı faturalar altında imza bulunmadığı, …, …, …, …, …, …, … ve … numaralı fatura asılları altındaki imzaların birbiriyle benzerlik gösterdiği ve tek bir kişi eli ürünü olduğu, … ve … numaralı fatura asılları altındaki imzalar ile yukarıda anılan fatura asılları altında yer alan imzaların birbiriyle benzerlik göstermediği, farklı bir kişinin eli ürünü olduğu, itiraza uğramamış …, …, …, … ve … numaralı fatura asılları altındaki imzaların birbiriyle ve takip konusu …, …, …, …, …, … ve … numaralı fatura asılları altındaki imzaların benzerlik gösterdiği ve tek bir kişi eli ürünü olduğu, takibe konu fatura asılları altında yer alan imzaların davalının mahkemece alınan imza örnekleri ile benzerlik göstermediği kanaatine varıldığı ” nın bildirildiğini,ihtilaf konusu olan faturalarda bulunan imzaların davalı müvekkile ait olmadığı hususunun ortaya çıktığını, D- Yerel Mahkeme tarafından 03.11.2020 tarihinde 2. nolu ara karar gereğince ‘Davacı vekilince dava dilekçesi ile birlikte yemin deliline dayanıldığı anlaşılmakla, takip konusu faturalara konu mal ve davalı yana teslim edildiği yönünde yemin deliline dayanıp dayanmadığı hususunda beyanda bulunmak ve dayanıyorsa yemin metnini hazırlayıp mahkememize sunmak üzere 2 haftalık kesin süre verilmesine, aksi takdirde yemin deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağının ihtarına (İHTARAT YAPILDI)’ şeklindeki davacı vekili tarafından sunulan 13.11.2020 tarihli dilekçeye istinaden ‘Davacı tarafından icra takibine konu edilen …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … no.lu irsaliyelerde … Home-… kaşesi üzerine atılan imzaların bana ait olmadığına, işbu irsaliyelere konu malların …-… Home olarak şahsen ve/veya yanımda benimle çalışan kişilerce hiçbir şekilde teslim alınmadığına namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ediyorum.’ şeklindeki yemin metninin dosyaya sunulduğunu ve davalı müvekkil asile tebliğ edilmiş olduğunu, söz konusu yemin metnine istinaden 15.12.2020 tarihli duruşmada hazır bulunan davalı müvekkil tarafından yemin eda edilmiş olduğunu, Yukarıda belirtilen tüm bu olay ve sebeplerden dolayı, davacı tarafın davasını ispat edemediği hususu gerek grafolog bilirkişi raporu gerekse davalı müvekkilin yemini ile sabit olduğu halde Yerel Mahkeme tarafından davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken davanın kısmen kabul kararı verilerek ve yargılamaya muhtaç olan bir hususta davalı müvekkilin kötü niyeti sabit olmadığı halde davalı müvekkil aleyhine kötü niyet tazminatına hükmetmesinin ayrıca kararı kabul anlamına gelmemek kaydı ile reddedilen kısım üzerinden davalı müvekkil lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmemesinin açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla; Açıklanan ve re’sen dikkate alınacak nedenlerle; Yerel mahkemenin, davacı tarafın davasının kısmen kabulü kararı ile davalı müvekkil aleyhine verilen; ” – 11.168,97TL. alacağın takip tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve isabet eden takip giderleri ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmek üzere borçlu davalının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın kısmen iptaline, takibin belirtilen şekilde devamına, Tespit olunan asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ” şeklindeki kararın istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına karar verilmesini ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davacı tarafın davasını ispat edemediğinden dolayı davanın tümden reddine karar verilmesini, Kararı kabul anlamına gelmemek kaydı ile davacı yanın kötü niyeti sabit olmadığından reddedilen kısım yönünden kötü niyet tazminatı isteminin reddine, Kararının istinaf neticesinde incelenerek kaldırılmasına karar verilmesini ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda reddedilen kısım üzerinden davalı müvekkil lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmemesini, Yargılama gideri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; taraflar arasındaki cari hesaba dayalı faturalara konu malların davalıya teslim edilmesine rağmen bakiye cari hesap alacağının ödenmediği iddiası ile alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptaline karar verilmesi talebine ilişkindir. Davacı vekili, taraflar arasında cari hesap ilişkisi olduğunu, cari hesapta bulunan faturalara konu malların davalıya teslim edilmesine rağmen davalının cari hesap bakiye alacağını ödemediğini, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine haksız itiraz edildiğini, haksız itirazın iptaline ve davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı vekili dava ve icra takibine konu alacak yönünden davalının davacıya borçlu olmadığını, davanın reddine, davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Taraflar arasında cari hesap ilişkisi olduğuna dair bir ihtilaf bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki ihtilaf davacının cari hesabında bulunan ve davacı tarafından düzenlenip defter ve kayıtlarına kaydedilen, ancak davalının defter ve kayıtlarında yer almayan faturalara konu malların davacı tarafından davalıya teslim edilip edilmediği, teslim edilmiş ise davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı, alacaklı ilse miktarı hususlarındadır. Tek başına fatura düzenlenmesi alacağın ispatı için yeterli değildir. Fatura içeriği malın teslim edildiğinin/hizmetin verildiğinin, düzenleyen tarafça ispat edilmesi gerekir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesi uyarınca ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması ile diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması, diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi (Ek cümle: 22/7/2020-7251/23 md.) veya defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir.Mahkemece tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yaptırılmasına karar verilmiş, davacının ihtilafa konu 2015 yılına ilişkin ticari defter ve kayıtlarının ve davalının işletme defterinin usul ve yasaya uygun olarak tutulduğunu ve sahipleri lehine delil olarak kabul edilebileceği tespit edilmiştir. Davacının ticari defter ve kayıtlarına göre davacının davalıdan 24.010,35 TL alacaklı olduğu, davalının defter ve kayıtlarına göre davalının davacıdan 17,32 TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir. Tarafların ticari defter ve kayıtları arasındaki bu farkın davacı tarafından düzenlenen …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … nolu faturaların davalının defter ve kayıtlarında kayıtlı olmamasından kaynaklanmaktadır. Bunun dışında davacı tarafından düzenlenen faturalar, davalı tarafından düzenlenen iade faturaları ve davalı tarafından yapılan ödemelere ilişkin tarafların defter ve kayıtları birbirini doğrulamaktadır. Vergi dairesi tarafından davalı işletme esasına göre defter tuttuğundan ba-bs formu vermediği bildirilmiştir. Davacı tarafından sunulan irsaliyeli faturalar üzerinde davalının kaşesi ve imza bulunması sebebiyle davalı isticvap edilmiş, davalı tarafından ihtilaf konusu irsaliyeleri faturalar üzerindeki imzalar kabul edilmemiştir. Bunun üzerine Mahkemece imza incelemesi yaptırılmış ve ihtilaf konusu irsaliyeli faturalar üzerindeki imzaların davalıya ait olmadığı tespit edilmiştir. Ancak Mahkemece ayrıca ihtilafa konu faturalar ile ihtilafa konu edilmeyen ve davalı tarafından itiraz edilmeksizin ödenen irsaliyeli faturalardaki imzalar karşılaştırılmış ve ihtilafa konu …, …, …, …, …, …, ve … nolu irsaliyeleri faturalarda imzaların davalı tarafından itiraz edilmeksizin ödenen irsaliyeli faturalardaki imzalar ile aynı olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca davacının davalıya teslim ettiği malların nakliyesini sağlayan … Ticaret Ltd. Şti. tarafından verilen cevabı yazıda …, …, …, …, …, … irsaliyeli faturadaki malların davalıya teslimini sağladığını bildirmiştir. Dolayısıyla Mahkemece söz konusu faturalardaki malların davacı tarafından davalıya tesliminin ispat edildiği ve davacı alacağı olarak hesaba katılması isabetli olmuştur. Aksi yöndeki davalı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Davacı vekili tarafından … nolu fatura dosyaya hiç sunulmamıştır. Davacı vekili … nolu fatura ve … nolu faturanın davalıya kargo aracılı ile teslim edildiğini ve kargo teslim fişini dosyaya sunduklarını beyan etmiş, ancak dosya kapsamı ve uyap kayıtlarında söz konusu kargo teslim fişi dosyada görülemediği gibi istinaf dilekçesi ekinde de sunulmamıştır. Bunun yanında 883457 nolu faturada fiyat farkı açıklaması bulunduğu, ancak dayanak belgesinin sunulmadığı ve faturada teslim alan isim ve soyisim ile imzanın bulunmadığı görülmüştür. Bu sebeple söz konusu iki faturanın davacı alacağı olarak hesaba katılmaması yerinde olmuştur. Aksi yöndeki davacı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Grafolog bilirkişisi tarafından … ve … nolu irsaliyeli faturadaki imzanın ihtilafsız faturalardaki imzaya benzerlik göstermediği, yine ihtilaf konusu …, …, …, …, … nolu irsaliyeli faturalarda ise imza bulunmadığı, paraf bulunduğu ve söz konusu imza ve parafların davalıya ait olduğu tespit edilememiştir. Mahkemece davacı tarafa yemin delili hatırlatılmış, davacı tarafın yemin deliline dayanması üzerine davalı yemin etmiştir. Davacı tarafından davacı alacağı olarak kabul edilmeyen faturalara konu malların davalıya teslimi hususu ispat edilememiştir. Bu sebeple Mahkemece söz konusu faturaların davacı alacağı olarak kabul edilmemesi isabetli olup, aksi yöndeki davacı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davalı vekili, Mahkemece isticvabın usul ve yasaya uygun yapılmadığını savunmuştur. HMK’nın 169/2 maddesine göre isticvap, davanın temelini oluşturan vakıalar ve onunla ilişkisi bulunan hususlar hakkında olur. HMK’nın 175/1 maddesi delaletiyle aynı Kanunun 261/3 maddesine göre hakim ifade ettiği hususların açıklanması veya tamamlanması amacıyla başka sorularda sorabilir. Bu hükümler uyarınca davanın temelini oluşturan vakıa olan davalıya ihtilaf konusu irsaliyeli faturalardaki imzaların ve ihtilafsız faturalardaki imzaların gösterilerek karşılaştırmalı beyan alınması ve ihtilafsız faturalardaki imzaların davalıya ait olup olmadığının sorulmasında herhangi bir usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Bu sebeple davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Mahkemece hüküm altına alınan asıl alacak faturalar ile likit olduğundan davacı lehine hüküm altına alınan asıl alacak üzerinden icra inkar tazminatına ve reddolunan kısım yönünden, davacı yanın kötü niyeti sabit olmadığından, davalının kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar verilmesi isabetli olup, aksi yöndeki davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesinin karar ve gerekçesi usul ve yasaya uygun olup, kamu düzenine aykırılık da tespit edilmediğinden davacının ve davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Tarafların istinaf başvurularının ayrı ayrı 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Dairemiz karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 269,85TL maktu istinaf karar harcından, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Dairemiz karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 762,95 TL nispi istinaf karar harcından, davalı tarafından peşin olarak yatırılan 191,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 571,95‬ TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansı bulunması halinde yatıran tarafa iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 19/10/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.