Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/899 E. 2021/884 K. 10.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/899 Esas
KARAR NO : 2021/884 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/11/2020
NUMARASI: 2019/706 Esas 2020/670 Karar
DAVANIN KONUSU: Tek Satıcılık Sözleşmesinden Kaynaklanan Denkleştirme Bedeli, Rücuen Tazminat, Yedek Parça Stokunun Geri Alınması Davası
KARAR TARİHİ: 10/06/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile,Müvekkillerinin … Limited Şirketi ile … Limited arasında 25 Haziran 1985 tarihli bir Tek Satıcılık (Distribütörlük) Sözleşmesi akdedildiği, sözleşmeye göre … markalı araçların Türkiye bölgesindeki satışı konusunda müvekkillerini, yetkili kılındığını, … grubu tarafından hazırlanarak müvekkillerini sunulduğu 25 şubat 2013 tarihli sözleşme ile … Limited’in 25 Haziran 1985 tarihli sözleşme ile üstlendiği tüm borçların … grup şirketler arasında yer alan davalı … grup şirketleri arasında yer alan davalı … tarafından deviralındığını, … markasının tüm dünyadaki tek satıcılarla ve Türkiye’de tanıtılması ve bilinir hale getirilmesini sağlayan müvekkilleri ile de tek satıcılık ilişkisinin sonlandırılması kararı aldığını, müvekkillerine olan ilişkinin devam edip etmemesi konusunda görüşmeler yapıldığını, … görüşmeler devam ederken 21 Ağustos 2012 tarihli fesih bildirimiyle taraflar arasındaki Tek Satıcılık Sözleşmesi’ni 20 Ağustos 2014 tarihi itibariyle şeklen sona erdirmesine karşın müvekkilleriyle çalışmaya devam edileceği konusunda güven oluşturur şekilde 2014/2015 yılına, yani sözleşmenin feshi tarihinden sonraya ilişkin projeksiyonları paylaşmaya, markanın Türkiye’deki geleceği konusunda görüş alışverişinde bulunmaya devam ettiğini, bu güvene dayalı olarak müvekkilerinin İstanbul/Kartal ve İstanbul/Etiler şovrumlarında … markalı araçlara yönelik yüklü miktarlarda yatırım yaptığını, müvekkille yapılan yenileme görüşmelerine rağmen neticede …, dava dışı …. Otomotiv ile anlaştığını, tek satıcılık yetkisini bu şirkete verdiğini, müvekkilleri tarafından … gönderildiği bildirilen 15/08/2014 ve 01.10.2014 tarihli iki yazı ile ilişkinin tasfiyesinde müvekkillerinin … olan alacakları kendilerine bildirilerek bu alacakların ödenmesi talebinde bulunduklarını, sulh görüşmesinde jaguar tarafından müvekkillerinin taleplerinin hiçbirine olumlu yanıt verilmediği ve müvekkil aleyhine son bir kısım aracın bedelinin tahsil edilemediği gerekçesiyle ICC tahkim mahkemesi nezdinde bir alacak davası ikame edildiğini, iki kez ihtiyati tedbir talebinde bulunulduğunu ancak Jaguar’ın taleplerinin reddedildiğini, müvekkillerinin …’a karşı olan alacaklarının Jaguar tarafından reddi, dolayısıyla borcun müvekkillerine ifa edilmemesi üzerine bu davayı açtıklarını, müvekkillerinin taraflar arasındaki tek satıcılık sözleşmesinin sona ermesinden önceki beş yıllık kazacının bir yıllık ortalama tutarını 1.537,565 TL olduğunu bu bakımdan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere mahkemece müvekkilinin hak kazandığı denkleştirme bedelinin belirlenmesi ve şimdilik 100.000. TL’nin müvekkile ödenmesini, taraflar arasındaki sözleşmesel ilişki sona erene dek satılan ürünlerin teknik aksaklıkları nedeniyle müvekkillerine karşı yedi dava açıldığını bu davalardan üçünün hükmünün kesinleştiğini ve müvekkillerinin bu davalar nedeniyle 425.338,58 TL tazminat ödemek zorunda kaldığını, bu tutarın müvekkile ödenmesi gerektiğini, diğer davaların ise halen derdest olduğunu, bu nedenle müvekkilinin ödemek zorunda kalabileceği olası tazminatları da müvekkile tazmin etmesi gerektiğini, bu nedenle müvekkillerine rücuen tazminatın belirlenmesi ve fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100.000 TL nin ödenmesinin karar verilmesini talep ettiklerini, Sözleşmesel İlişkinin sona ermesi ile müvekkillerinin elinde kalan yedek parça stokunun davacı tarafından iade alınarak bedelinin müvekkile ödenmesi gerektiğini, toplam 5594 kalemden oluşan yedek parçalarının üretici tarafından geri satın alınması ve maliyet fiyatı üzerinden toplam 642.509 STG (İngiliz Sterlini) ‘den oluşan bedelinin müvekkillerine ödenmesini, bu bağlamda şimdilik 23.314 İngiliz Sterlini ödemeye mahkum edilmesini, anılan meblağlara davalıya gönderildiği bildirilen 01/10/2014 tarihli ihtarnameden itibaren 3095 sayılı Kanun m.2/2; yabancı para cinsinden alacak için ise 3095 sayılı Kanun m. 4/a gereğince temerrüt fazi işletilmesine, masraf ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi uyarınca tarafların arasındaki uyuşmazlıkları çözmeye yetkili mercinin Milletler arası Tahkim Divanı olup, bu nedenle işbu davanın öncelikle usulden reddinin gerektiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin İngiliz hukukuna tabi olduğunu, her bakımdan İngiliz Hukuku’na göre yorumlanacağının düzenlendiğini, işbu davada hiçbir şekilde Türk Hukukunun uygulanabileceği anlamına gelmemek üzere davacının uyuşmazlığının dava dilekçesinde talep ettiği denkleştirme tazminatı, tüketicilere ödenen bedellerin Müvekkili tarafından tazmin edilmesi ve yedek parça stokunun geri alınması ve maliyetin kendisine ödenmesine ilişkin taleplerine karşı itirazlarına geçmeden evvel öncelikle davacının uyuşmazlığının gelişimine ilişkin açıklamalara cevap verme zorunluluğunun hasıl olduğunu, davacının denkleştirme talebine hak kazanamadığını, huzurdaki davanın süresinde açılmadığını, denkleştirme tazminatının koşullarının oluşmadığını, davacının iddiasının aksine müvekkilinin davacı tarafından tüketicilere ödenen ve ödenmesi muhtemel tazminatları müvekkiline rücu hakkının bulunmadığını, davacı tarafından tüketicilere ödenen tutarlar için rücu koşullarının oluşmadığını, müvekkilinin davacının stoklarında kalan yedek parçaları iade alma yükümlülüğünün bulunmadığını beyan ederek öncelikle huzurdaki davanın tahkim itirazları göz önünde bulundurularak usulden reddini, tahkim itirazlarının kabul edilmemesi halinde davanın zaman aşımı yönünden reddini, tahkim ve zamanaşımı itirazlarının kabul edilmemesi halinde haksız, dayanaksız davanın esastan reddini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 12/11/2020 tarih ve 2019/706 Esas – 2020/670 Karar sayılı kararında;”…Dava; taraflar arasında imzalanan tek satıcılık sözleşmesinden kaynaklanan davacının denkleştirme bedeli, rücuen tazminat ve yedek parça stokunun geri alınması talebine iişkin alacağın varlığı, varsa miktarına dairdir. Taraflar arasında imzalanan 25.06.1985 tarihli tek satıcılık sözleşmesi, 25.02.2013 te davalı unvan değişikliği nedeniyle aynı mahiyet ve kapsamdaki yenileme sözleşmesi incelenmiş ve değerlendirilmiştir. Davalının cevap dilekçesi ile ileri sürdüğü tahkim ilk itirazı bulunmaktadır. Öncelikle iş bu durum ön sorun gibi incelenip karara bağlanmalıdır kuralı gereğince dosya kapsamında hukuki değerlendirme yapılmıştır. Çekişmeli bir hak üzerinde uyuşmazlığa düşmüş olan iki tarafın rızaları ile anlaşarak bu uyuşmazlığın çözümünü özel kişilere bırakmalarına ve uyuşmazlığın bu özel kişiler tarafından incelenip karara bağlanmasına ihtiyari tahkim denir. Dava konusu uyuşmazlığın iki tarafın iradelerine tabi olan serbestçe tasarruf edebildikleri uyuşmazlık olduğu ve tek satıcılık sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlık hakkında takhim şartının kararlaştırıldığı anlaşılmakla dava konusunun tahkime elverişli olduğu anlaşılmaktadır. İş bu davada taraflar rızalarıyla 25.06.1985 tarihli sözleşme içeriği madde 11/ K hükmü ile aralarındaki uyuşmazlığın çözümü için tahkime başvuruyu yazılı olarak açık ve net bir şekilde kararlaştırmışlardır, bu durumda geçerli tahkim şartı mevcuttur aksine dair dosya kapsamında bilgi ve belge bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki imzalanan (çevirisinde franchise anlaşması olarak çevrilen) tek satıcılık sözleşmesi incelendiğinde; sözleşmenin 11/ K ”Tahkim” başlıklı madde metninde; (Davalı) …ve (davacı) Distribütörün iş bu anlaşma ile ilgili olarak aralarındaki her tür anlaşmazlığı görüşme yolu ile ya da başka bir şekilde dostane biçimde çözmek üzere daima çaba göstermesi gerektiği, bu şekilde çözümlenemeyen her türlü ihtilafın İngiltere Uluslararası Ticaret Odası Ulusal Komitesi olan Başkanın kurallarına uygun olarak tayin edilen bir veya bir kaç hakem tarafından Uluslararası Ticaret Odası kuralları kapsamında kesin olarak çözümleneceği, Tahkimin Londra’ da yapılacağı kararlaştırılmıştır. Geçerli olan hukukun yine sözleşmenin 11/ L ”Yasa” başlıklı madde metni içeriği gereğince; İngiliz hukukuna tabi olacağı ve bu hukuka uygun tefsir edileceği yani yorumlanacağı kararlaştırılmıştır. Davacı ile davalının aralarında çözümlenen tahkim ile ilgili sonuca göre; İngiliz Mahkemelerinin gayri münhasır yetkilerini kabul ettiği de kararlaştırılmıştır bu durum alternatif değil tahkim sonucuna göre başvurulabilecek bir kanuni yoldur. Saptanan ve hukuksal durum karşısında; tahkim şartının geçerli, tesirli ve uygulanması mümkün olduğu anlaşılmakla davalı ilk itirazı kabul edilmiş dava kanunen usulden red edilmiştir…”gerekçesi ile, 6100 sayılı HMK.nın 116/1-b maddesi gereğince ayrıca taraflar arasındaki sözleşmenin 11/K maddesi uyarınca davacının davasının usulden reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Tek Satıcılık Sözleşmesindeki tahkim şartı, tahkim iradesinin sözleşmede açık ve kesin olarak yer almaması (patolojik tahkim kaydı niteliğinde olması) nedeniyle geçersiz olduğunu, Yerel mahkemece kararında itirazların hiçbir şekilde değerlendirilmediğini, Ancak çok daha önemlisi, davalının istinat ettiği sözleşmedeki tahkim şartı, tahkim iradesinin sözleşmede açık ve kesin olarak yer almaması nedeniyle, başka bir deyişle patolojik (hastalıklı) tahkim kaydı niteliği gösterdiği için de zaten geçersiz olduğunu, Buna göre tahkim istisnai bir yargılama yolu olduğundan geçerli bir bir tahkim sözleşmesinden bahsedilebilmesi için uyuşmazlığın mutlak şekilde tahkimde çözüme kavuşturulması gerektiği yönünde iradenin sözleşmeye yansıması gerektiğini, oysa taraflar arasında akdedilen sözleşmede bu anlamda açık bir tahkim şartı bulunmadığını, Davacının tahkim şartı olarak geçerliliğini ileri sürdüğü tahkim kenar başlıklı mad.11/(K)/(ii)’de taraflar arasında çözülemeyen ihtilafların bir bir yana birkaç hakem tarafından Uluslararası Ticaret Odası kurallarına göre çözüme kavuşturulacağı düzenlemesi yer almakta olduğu, ne var ki hemen sonraki madde olan mad. 11/(L)/(ii)’de ise “… ve Distribütör İngiliz Mahkemelerinin gayri münhasır yetkisini kabul ederler” hükmü ile birlikte bir de yetkili mahkeme şartına yer verilmekte olduğunu, Sözleşmede hem tahkim hem de yetkili mahkeme şartı birlikte yer aldığı, dolayısıyla tahkim şartı mutlak, kesin bir yol olarak düzenlenmediğini, gerek öğreti gerek Yargıtay uygulamasında oy birliğiyle kabul edildiği üzere, bu tür bir tahkim şartı ihtilafın mutlak şekilde tahkimde görülmesi konu edildiğinden geçersiz olduğunu, (Yargıtay 11. HD. 15/02/2011 T. 2009/3257 E. 2011/1675 K., Yargıtay 15. HD. 22/05/2015 T. 2015/2198 E. 2015/2758 K.)Davalının müvekkilinin iştirak etmediği bir tahkim yargılaması sonucunda elde ettiği kararın tenfizi talebiyle müvekkiline İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/158 E. Sayılı dosyası ile görülen dava yönelttiğini, anılan davada da doğan olarak tahkim şartının geçerli olup olmadığı değerlendirmesi yapılmak gerektiği ve mahkemece bilirkişi atandığını, Bilirkişinin tahkim şartını rapordaki ifadeleri ile geçerli olmadığını, tarafların “tahkim iradelerini açık ve tereddüte yer vermeyecek şekilde ortaya koyamadıklarını” net bir biçimde dile getirdiğini, Yerel mahkemenin bu mesele ve haklı argümanları en küçük şekilde değerlendirmeksizin soyut bir şekilde “taraflar uyuşmazlığın çözümü için tahkimi başvuruyu yazılı olarak kaçık ve net bir şekilde kararlaştırmışlardır” savıyla davalının tahkim ilk itirazını yerinde bulmasının hukuki hiçbir temeli bulunmadığını, Kaldı ki yenileme sözleşmesi ile birlikte Tek Satıcılık Sözleşmesindeki (patolojik tahkim kaydı da) kaldırıldığını, Yukarıda uyuşmazlık konusu olayın gelişimi bölümünde dile getirildiği üzere müvekkili ortaklar 1985 tarihli Tek Satıcılık Sözleşmesini dava dışı … Limited ile akdettiğini, 25/02/2013 tarihinde ise taraflar arasında yeni bir Yenileme Sözleşmesi akdedildiği ve bu sözleşme ile davalının müvekkilinin taleplerine muhatap hale geldiğini, Yenileme sözleşmesi ve bu sözleşme ile bağlantılı olabilecek tüm uyuşmazlıklarda İngiliz Mahkemelerinin münhasır yetkisi kabul edildiğine göre bir an için ve tamamen farz-ı muhal, Tek Satıcılık Sözleşmesindeki patolojik tahkim kaydı geçerli kabul edilseydi bile bu kez yenileme sözleşmesindeki bu hüküm nedeniyle artık tahkim şartının geçerliliğinden sözü edilemeyeceğini, Tek Satıcılık Sözleşmesindeki tahkim şartı patolojik nitelik taşıdığı içinli geçerli olmadığı gibi, davalının taraf olmadığı Tek Satıcılık Sözleşmesindeki bu kayıt, Yenileme Sözleşmesindeki artık münhasıran İngiliz Mahkemelerinin yetkisine yer verildiği için de uygulanabilirliğini kaybettiğini, Dolayısıyla meseleyi bu gerekçe bakımından da incelememiş olan yerel mahkeme kararının yerindeliğinden söz edilemeyeceğini, Tahkim şartı müvekkilinin denkleştirme talep hakkını elde etmesini engellemek amacı taşımakla da geçersiz olduğunu, Davacının tahkime gitmek ve tahkimde İngiliz Hukukunu uygulatmak istediğinin nedeninin, İngiliz Hukukunda tek satıcıya bir denkleştirme talep hakkının tanınmaması, bunun sonucu olarak müvekkili davalıdan olan alacaklarını elde edilmesinin önüne geçilmesini sağlamak olduğunu, 6762 sayılı eski TTK döneminde kanunda açık bir hüküm bulunmamasına rağmen Türk Hukukuna kaynaklık oluşturan Alman ve İsviçre hukuklarındaki yasal düzenleme ve uygulamalardan da esinlenerek acenteye bir denkleştirme bedeli / portföy tazminatı / portföy akçesi ödenmesinin hakkaniyet gereği olduğu gerek öğreti gereke yargı kararlarında çok geniş bir kabul gördüğünü, kanun koyucu da öğreti ve uygulamanın bu yaklaşımına kayıtsız kalmayarak 6102 sayılı TK mad.122 ‘de acentenin denkleştirme talep hakkını yasal bir dayanağa kavuşturduğunu, Kanun koyucu bunun da yetinmeyerek TK mad.122/5’de tek satıcının denkleştirme talep hakkını da açık yasal dayanağa kavuşturduğunu, Öte yandan TK mad.122/4’teki açkı cümle ile hükmün emredici nitelikte olduğu kuşku götürmez biçimde vurgulandığını, TK mad.122’de düzenlenen acente / tek satıcının denkleştirme talep hakkı MÖHUK mad.6 gereğince doğrudan uygulanan kural niteliği taşıdığından bu hükmün dolanılması anlamına gelecek bir hukuk ve yargı seçimi geçersizlik yaptırımıyla karşılanacağını, Nitekim mehaz Alman Hukukundaki yüksek yargı kararlarında da TK mad.122’nin kaynağını oluşturan HGB 89b doğrudan uygulanan kural niteliğinde kabul edildiğini, Sözleşmedeki yetki şartına ilişkin anlaşma ile yetkili hukuk şartı birbirinden bağımsız konular olduğunu, bununla birlikte şayet taraflarca kararlaştırılan yetki şartı bir doğrudan uygulanan kuralın uygulanmasının engellenmesini doğuracak nitelikteyse artık bu şartın geçerliliğinen söz edilemeyeceğini, (BGH’nın 30/01/1961 tarih ve VII ZR 180/6 sayılı kararı) Bu hususta Münih İstinaf Mahkemesi ile Alman Federal Mahkemesi kararının bulunduğunu, Bu meselenin Türk hukukunda da inceleme konusu edilmekte ve konuyu inceleyenler mehaz Alman hukukuna paralel şekilde TK mad.122’yi dolanmayı sonuçlayarak bir tahkim, yetki ya da hukuk seçimi şartının geçerli olmayacağını açıkçü dile getirdiklerini, Somut olayda bir common law ülkesi olan ve tek satıcıya denkleştirme talep hakkı tanımayan İngiliz hukukunun uygulanmasına neden olacak bir tahkim, yetki veya hukuk şartı, doğrudan uygulanan hukuk kuralı niteliğindeki TK mad.122’nin dolanılmasına sebep olacağından böyle bir şartın geçerliliğinden söz edilemeyeceğini, Müvekkili üreticinin hatalı araç üretimi nedeniyle tüketicilere karşı sorumlu olduğu bedelleri üreticiye rücu hakkı aynı zamanda doğrudan kanuna dayandığından söz konusu talep bakımından bir tahkim şartı da ileri sürülemeyeceğini, Mahkemenin müvekkilinin üç ayrı talebinin bulunduğunu ve dolayısıyla her bir talep yönüyle sorunun ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiğini de nazara almadığını, toptancı bir yaklaşımla yukarıda aynen verilen soyut “taraflar aralarındaki uyuşmazlığın çözümü için tahkime başvuruyu yazılı olarak açık ve net bir şekilde kararlaştırmışlardır.” savıyla tüm talepleri reddettiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında imzalanan tek satıcılık sözleşmesinin davalı tarafça feshedilmesi nedenine dayalı olarak denkleştirme bedeli, rücuen tazminat ve yedek parça stokunun geri alınması talebine ilişkin alacak davasıdır.Mahkemece, davalı tarafından ilk itiraz olarak ileri sürülen, Uyuşmazlığın Tahkim Yolu İle Çözülmesine Dair itirazın kabulü ile, 6100 sayılı HMK.nın 116/1-b maddesi gereğince ayrıca taraflar arasındaki sözleşmenin 11/K maddesi uyarınca davacının davasının usulden reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dava konusu olayda, Davacı taleplerini taraflar arasında 25.06.1985 tarihinde imzalanan distribütörlük sözleşmesine dayanarak öne sürmektedir.Somut uyuşmazlık; Taraflar arasında 25.06.1985 tarihinde imzalanan sözleşmenin davalı tarafından feshedilmesinden kaynaklanmaktadır. MÖHUK 47. madde hükmüne göre yer itibariyle yetkinin münhasır yetki esasına göre tayin edilmediği hallerde, taraflar arasında yabancılık unsuru taşıyan ve borç ilişkisinden doğan uyuşmazlığın yabancı bir devlet mahkemesinde görülmesi konusunda anlaşmaları mümkündür. Yetki şartı taraflar arasındaki ilişkiyi düzenleyen sözleşmeye ayrı bir madde olarak konabileceği gibi ayrı bir sözleşme olarak da düzenlenebileceği, dava konusu uyuşmazlığın yabancı unsur taşıması, mahkemenin yetkisinin münhasır yetki esasına göre düzenlenmemiş olması, uyuşmazlığın akdi borç ilişkisinden doğması gerekir. Taraflar arasında 25.06.1985 tarihli tek satıcılık sözleşmesi sözleşmesi imzalananmıştır. Sözleşmenin 3.1 maddesinde; Anlaşmanın 25 Haziran 1985 tarihinde yürürlüğe gireceği ve taraflardan herhangi biri altı ay önceden yazılı bildirimle feshetmedikçe yürürlükte kalacağı düzenlenmiştir.Davalı tarafından çekilen 21/08/2012 tarihli fesih yazısı ile sözleşmenin 20/08/2014 tarihinde sona ereceği davacıya bildirilmiştir. 25.06.1985 tarihli sözleşmenin TAHKİM başlıklı K maddesinde tahkim şartı düzenlenmiştir.Sözleşmenin K-i maddesinde;” … ve Distribütör, iş bu anlaşma ile ilgili olarak aralarındaki her türlü anlaşmazlığı görüşme yoluyla ya da başka bir şekilde dostana biçimde çözmek üzere daima çaba gösterecektir, ” düzenlemesi yer almaktadır.Sözleşmenin K-ii maddesinde; “Bu şekilde çözümlenemeyen her türlü ihtilaf, bu kapsamda İngiltere Uluslararası Ticaret Odası Ulusal Komitesi olan Başkanın kurallarına uygun olarak tayin edilen bir yada birkaç hakem tarafından Uluslararası Ticaret Odası kuralları kapsamında kesin olarak çözümlenecektir.Tahkim Londra’da yapılacaktır.(L) geçerli hukuk, (i) işbu anlaşma, tüm hususta İngiliz Hukukuna tabi olacak ve bu hukuka uygun tefsir edilecektir, (ü) Jaguar ve Distribütör İngiliz Mahkemelerinin gayri münhasır yetkilerini kabul ederler,” hükmü düzenlenmiştir. HMK’nın 116. maddesinde tahkim itirazı ilk itirazlar arasında sayılmış olup davalı vekilince süresinde tahkim ilk itirazında bulunulmuştur.Tahkim itirazında bulunulması üzerine, mahkemece tahkim anlaşmasının bulunup, bulunmadığı araştırılırken, söz konusu tahkim anlaşmasının geçerli olup olmadığınında incelenmesidir. MTK’nun 5.maddesinde “tahkim itirazının kabulü halinde, mahkeme davayı usulden reddeder”hükmüne yer verilmiştir. O halde mahkemenin görevi burada sadece hukuki durumu ne olursa olsun bir tahkim şartının var olup olmadığını incelemekle sınırlı değil fakat geçerli bir tahkim anlaşmasının var olup olmadığını incelemektir. Zira kanunda “kabul edilebilir” bir tahkim anlaşmasının bulunması şartı aranmaktadır.Davaya konu uyuşmazlığın sözleşmeye göre açık ve net bir şekilde tahkim koşuluna bağıtlandığı, sözleşmedeki … ve Distribütör İngiliz Mahkemelerinin gayri münhasır yetkilerini kabul ederler düzenlemesinin tahkime ilişkin usul hükümlerinde İngiliz Mahkemelerinin yetkili olduğunun anlaşılması gerektiğinden, tahkim şartını ortadan kaldırmayacağından davacı vekilinin tahkim şartının mutlak, kesin bir yol olarak düzenlenmediğine yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Sözleşmenin tarafı … Limited’in unvanı, … Limited olarak değiştiği, sonrasında, … grubunun iç yapısındaki değişiklik nedeniyle, … Limited ihracat işini ana şirketi olan … Şirketi’ne devrettiği dosya kapsamından tesbit edilmiştir.Bu kapsamda, Davacı ve …’in, 25 Şubat 2013 tarihinde yazılı bir yenileme sözleşmesi akdettiği, söz konusu sözleşme ile … Limited, Bayilik Sözleşmesi’nden doğan tüm hak, borç ve yükümlülüklerini olduğu gibi …’e devrettiği ve önceki sözleşmenin tarafı … Limited’in değiştiğine dair sözleşme olup 25.06.1985 tarihli sözleşme maddelerinin değiştirilmediği aynen devam ettiğinden 25.06.1985 tarihli sözleşmedeki tahkim şartıda geçerli olup davacı vekilinin tahkim şartının geçerli olmadığına yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığından davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Sonuç itibariyle, İlk derece mahkemesince verilen kararda yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 mad. uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcı, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 10/06/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.