Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/893 E. 2023/1115 K. 13.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/893 Esas
KARAR NO: 2023/1115 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/334 Esas – 2020/549 Karar
TARİHİ: 02/10/2020
KARAR TARİHİ: 13/07/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı taraf ile müvekkili şirket tarafından mutabık kalınan teklifler uyarınca sipariş verilen malların müvekkili tarafından davalıya teslim edildiğini, davalı tarafça fatura bedellerinin 5.517,11 EURO’luk kısmının hiçbir sebep göstermeksizin ödenmediğini, bunun üzerine müvekkili şirket tarafından Beşiktaş … Noterliği’nden 05/10/2018 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname keşide edildiğini, ihtarnamenin 24/10/2018 tarihinde tebliğ edildiğini, davalı tarafın ödeme yapmaması üzerine İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile icra takibine geçildiğini, davalı tarafın borca itiraz ettiğini, davalının itirazının haksız ve mesnetsiz olduğunu beyanla davanın kabulüne, itirazın iptaline, takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili 15.01.2020 tarihli dilekçesi ile; dava konusu borcun zamanaşımına uğradığını, dava dilekçesinin tebliğinin usulsüz olduğunu, bu nedenle süresi içerisinde davaya cevap verilemediğini, dava konusu ürünlerin müvekkiline eksik gönderildiğini, teslim edilen ürünlerin bedellerinin ödendiğini, davacı tarafından sunulan tüm faturaların müvekkiline tebliğ edildiğinin ve ürünlerin teslim edildiğinin ispat edilmesi gerektiğini beyanla davanın reddi ile davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 02/10/2020 tarih ve 2019/334 Esas 2020/549 Karar sayılı kararında; “Dava, İ.İ.K.’nın 67. maddesi hükmüne dayalı olarak açılmış olup, yapılan ilamsız icra takibine karşı davalının vaki itirazının iptali ve icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulması istemine ilişkindir. …Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde; dava, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında fatura alacağının tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın İİK’ nın 67. maddesi gereğince iptali istemine ilişkindir. Dava konusu olayda, takip fatura alacağına dayalı olarak başlatılmış, davalı taraf icra takip dosyasına sunduğu dilekçesinde takibin tamamına itirazda bulunmuştur. Bu durumda ispat yükü genel karine gereğince davacı taraf üzerindedir. Davacı taraf takipte dayandığı faturaya konu edilen hizmeti sunmuş olduğunu dava değeri de değerlendirilerek HMK’nın 200/1 maddesi gereğince yazılı delillerle ispat etmelidir. Mahkememizce dosyanın bilirkişiye tevdii üzerine, davacı tarafın ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda, davalı şirketin defter ve belgelerini ibraz etmediğinden dolayı, davalı ticari defter kayıtları üzerinde herhangi bir inceleme yapılamadığı, davacı şirkete ait 2013-2014-2017- ve 2018 yılları ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu, davacı yanın kendi ticari defter kayıtlarına nazaran 13.11.2018 takip tarihi itibarıyla davalı yandan 5.517,11-EURO alacaklı olduğunun tespit edildiği, takip konusunun davacı ticari defterlerinde yer alan davacının davalıya düzenlemiş olduğu fatura toplamda 41.984,01 EURO tutarlı faturalardan kaynaklı olduğu, bu faturalara karşılık davalının davacıya yapmış olduğu ödemeler toplamının 37.114,42 Euro tutarında olduğu, neticeten takip tarihi itibariyle davacının davalıdan 4.869,59 Euro asıl alacak 17.34 Euro işlemiş faiz olmak üzere toplamda 4.886,93 Euro alacaklı olduğu tespitinde bulunmuştur. Anılan bu tespitler ışığında dava konusu somut olay değerlendirildiğinde, davacının 2013-2014-2017- ve 2018 yıllarına ait ticari defter ve belgelerinin usulüne uygun tutuldukları ve HMK 222.maddesi gereğince sahibi lehine delil olma niteliğine sahip bulundukları, bilirkişi raporuna göre davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 4.869,59 Euro asıl alacak 17.34 Euro işlemiş faiz olmak üzere toplamda 4.886,93 Euro alacağının bulunduğunun hesap edildiği, buna karşı davalının yasal süre içinde defter ve belgelerini ibraz etmediği gibi borçlu olmadığına veya borcu ödediğine, davacıdan eksik ürün teslim aldığı iddiasına dair dava değeri de gözetilerek HMK 200/1 maddesi gereğince aynı kuvvet ve mahiyette herhangi bir belge ve delil de sunmadığı, davacının dosyaya sunduğu belge ve delillerle iddialarını ispat ettiği anlaşılmakla, davanın kabulü ile, davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir. Davacı alacağı likit nitelikte olup, davalının itirazında haksız bulunduğu anlaşıldığından İ.İ.K.nun 67/2. maddesi hükmü gereğince takdiren kabul edilen asıl alacak miktarın %20’si oranında icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulması gerekmiştir. “gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; hükme esas alınan bilirkişi raporunda belirtilen, müvekkilinin ticari defterlerindeki kayıtlı tutar toplamı ile dava dilekçesinde kabul olunduğu beyan edilen tutar toplamlarının farklılığının nedeninin kur farkı olduğunu, müvekkilinin usulüne uygun ticari defterlerindeki kayıtların dikkate alınması ve bu kapsamda yaptıkları ititrazlar kapsamında bilirkişiden ek rapor alınması gerekirken, eksik inceleme üzerinden karar verilmesinin hatalı olduğunu, Yerel mahkeme kararının davanın kısmen reddine ilişkin kısmının kaldırılarak, istinaf başvurusunun kabulü ile davanın tümüyle kabulüne karar verilmesi gerektiğini, hükme esas alınan 07.02.2020 tarihli bilirkişi raporunun 6. sayfasının 3. paragrafında bilirkişinin aynen; “Özetle davacının ticari defterlerine göre; takip tarihi (13.11.2018) itibariyle davacının davalıdan 5.517,11 EURO (38.346,69 TL) alacaklı olduğu, takip konusunun davacı ticari defterlerinde yer alan davacının davalıya düzenlemiş olduğu, mezkur faturalara karşılık davacının kabulünde olan davalının davacıya yapmış olduğu ödemeler toplamının 37.114,42 Euro tutarında olduğu …… bu itibarla takip tarihi itibari ile davacının davalıdan (41.984,01 Euro – 37.114,42 Euro) 4.869,59 Euro alacaklı olduğu kanaatine varılmıştır.” dediğini; Hükme esas alınan bilirkişi raporunda bahsedilen “davacının kabulünde olan davalının davacıya yapmış olduğu ödemeler toplamı”ndan kastın dava dilekçesinin 2 numaralı ekinde sunulan davalı ödemeleri listesi olduğunu, ancak müvekkili şirket nezdindeki davalı ödemeleri incelendiğinde borcun EURO olmasına rağmen davalının ödemeleri kredi kartı ile TL olarak yaptığının görüldüğünü, bu ödemelerin ödeme tarihlerindeki kur üzerinden defterlere işlendiğini, dava dilekçesi ekinde sunulan ödemeler listesinin ise bilgi kabilinden sunulduğunu, aradaki farkın ise kur farkından kaynaklandığını, davalının inceleme için defter ve belge sunmadığı dikkate alındığında, müvekkili şirket defter ve belgeleri üzerinden yapılan hesaplamanın dikkate alınması gerektiğinin açık olduğunu, bu kapsamda yaptıkları itirazların Yerel mahkemece dikkate alınmaksızın oluşturulan kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu; Müvekkilinin defterleri usulüne uygun tutulmuş olup delil niteliğinde olduğu ve davalı tarafından incelemeye ilişkin defter sunulmadığından, müvekkilinin ticari defterlerine göre 5.517,11 EURO alacaklı olduklarının bilirkişi tarafından da tespit edildiğini, işbu davaya konu İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasından başlatılan takipte, müvekkili şirket defterlerine uygun olarak 5.517,11 EURO asıl alacağın ve faizinin tahsilinin talep edildiğini, tüm bu sebeplerle Yerel mahkeme kararının davanın kısmen reddine ilişkin kısmının kaldırılarak, istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmesini talep ettiklerini; Hükme esas alınan bilirkişi raporundaki faiz başlangıcı tespitinin hatalı olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunun 6. sayfasının “4.5 Takip Tarihindeki İşlemiş Faize İlişkin Değerlendirme” başlıklı bölümde bilirkişi tarafından;“…Bu hükümler gereğince, davacı alacaklının takip tarihi itibariyle işlemiş faiz talep edebilmesi için davalı borçluyu icra takibinden önce temerrüde düşürmüş olması gerekmektedir.” şeklinde açıklama yapıldığını ve alacağın vadesinin davalıya keşide edilen ihtarnamedeki davalıya verilen 7 günlük süre dikkate alınarak 31.10.2018 olarak belirlediğini, bu tarihten itibaren faiz hesapladığını, bilirkişinin bu tespitinin hatalı olduğunu, dava dilekçesi ekinde yer alan ve davalının da kabulünde olan fiyat tekliflerindeki; “ ödemeler %50 siparişte peşin, %35’i mal teslimatından önce ve kalan bakiye teslimat sonrasında döviz cinsinden alınır” şeklindeki düzenlemeden görüleceği üzere, davalı şirketin borcunun vadesinin son fatura ve teslim tarihi olan 20.06.2017 tarihi olduğunu, davalı şirket tarafından teklife uygun olarak peşinatlar kapsamında kısmi ödemeler yapıldığını, kısmi ödemelerin müvekkili davacının şirket defterlerinde de görüldüğünü; Tarafların kabulünde olan fiyat tekliflerindeki düzenlemeler ve davalının mutabık kalınan teklifler uyarınca yapmış olduğu peşinata ilişkin kısmi ödemeler vade tarihinin son fatura ve teslim tarihi olan 20.06.2017 tarihi olduğunu açıkça ortaya koymakta olup, davalının 20.06.2017 tarihinden sonra temerrüde düştüğünü, müvekkili şirketin 20.06.2017 tarihinden itibaren faiz talep edebileceğini, bu sebeple hatalı ve eksik incelemeye dayalı bilirkişi raporuna dayanıldığı ve bu sebeple kararda hukuki ve maddi vakıa bakımından hataya düşüldüğü ve davanın reddedilen kısmı bakımından yanlış değerlendirme yapıldığını beyanla Yerel mahkemenin 02.10.2020 tarihli kararının davanın kısmen reddine ilişkin kısmının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, faturaya dayalı alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı taleplerine ilişkindir. Davacı tarafça davalı aleyhine, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile 5.517,11 EURO asıl alacak ve 571,97 EURO işlemiş faiz olmak üzere toplam 6.089,08 EURO alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatılmış, davalının süresi içerisinde borca ve ferilerine itirazı üzerine takip durmuş, davacı somut dava ile davalıya mal satıp teslim ettiğini ancak alacağının takip konusu edilen kısmının ödenmediğini beyan ederek itirazın iptalini talep etmiş, davalı taraf sunduğu dilekçe ile malların eksik teslim edildiğini beyan ederek davanın reddini savunmuş, Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Somut dosya kapsamına göre; davacı tarafından düzenlenen sipariş formlarında ödemelerin döviz cinsinden yapılacağının belirtildiği, Mahkemece davacının ticari defterleri üzerinde inceleme yapılarak alınan bilirkişi raporuna göre, davalı tarafından TL cinsinden tutulan hesaptaki ödeme miktarının 87.569,54 TL, EURO cinsinden tutulan hesaptaki ödeme miktarının ise 35.715,92 EURO olduğu ve takip tarihi itibariyle davacının davalıdan 5.517,11 EURO asıl alacağının bulunduğu, bununla birlikte dava dilekçesinde delil olarak dayanılan ve dosyaya sunulan “davalı tarafından yapılan ödemeleri gösterir liste”de toplam ödeme miktarının 37.114,42 EURO olarak göründüğü, bilirkişi tarafından yapılan hesaplamada davacı tarafından sunulan ödeme listesindeki miktarın esas alındığı ve Mahkemece de bu hesaplamaya göre asıl alacağın kısmen kabulüne karar verildiği, her ne kadar davacı tarafça sunulan ödeme listesindeki miktar farklılığın kur farkından kaynaklandığı iddia edilmiş ise de, davacının sunduğu ödeme listesinde bulunan 9.431,00 TL ve 2.411,00 TL tutarlı iki adet ödemenin ticari defterlerindeki TL cinsinden tutulan hesapta kayıtlı olmadığı gibi listede 2.411,00 TL’nin karşılığı olarak gösterilen 753,00 EURO’luk ödemenin de EURO cinsinden tutulan hesapta kayıtlı olmadığı, dolayısıyla davacının ticari defterlerinde kayıtlı olmamakla birlikte davalı tarafından daha fazla ödeme yapıldığının anlaşıldığı ve Mahkemece davacı tarafından delil olarak dayanılan ve davalının yaptığı ödeme olarak kabul edilen miktarlara göre hesaplama yapılan bilirkişi raporunun hükme esas alınmasında bir isabetsizlik olmadığı, davacının bu yöndeki istinaf sebebinin haksız olduğu anlaşılmıştır. Her ne kadar davacı tarafça hükme esas alınan bilirkişi raporunda temerrüt başlangıç tarihinin yanlış hesaplandığı, fiyat tekliflerindeki düzenleme uyarınca borcun vadesinin son fatura ve teslim tarihi olan 20.06.2017 olduğu, davalının bu tarih itibariyle temerrüde düştüğü ve faizin bu tarihten itibaren hesaplanması gerektiği yönünde istinaf sebebi ileri sürülmüş ise de; sipariş formlarında açık bir vade tarihi bulunmadığı gibi davacının davalıya gönderdiği 05.10.2018 tarihli Noter ihtarnamesinde, iddia ettiği şekilde 20.06.2017 vade tarihli temerrüde dayanmadığı, Noter ihtarıyla alacağın verilen 7 günlük süre içerisinde ödenmesini talep ettiği, bu şekilde davalıya yeni bir vade tanımış olduğu, artık daha önceki vadede ödememe nedeniyle gerçekleşen temerrüt olgusuna dayanmasının mümkün olmadığı, bu minvalde Mahkemece temerrüt faizi yönünden de usul ve yasaya uygun bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, davacı vekilinin istinaf başvurusunun haksız olduğu anlaşılmıştır.Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 13/07/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.