Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/882 E. 2023/1498 K. 12.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/882 Esas
KARAR NO: 2023/1498 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/337 Esas – 2020/458 Karar
TARİHİ: 23/10/2020
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Mal Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 12/10/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, taraflar arasında tekstil ürünleri satışından kaynaklanan borç bulunduğunu, borçluya yapılan tüm uyarılara rağmen borcunu ödemediğini, bu nedenle İstanbul 21. İM 2017/21560 Esas takip dosyasında başlatılan takibe davalının haksız itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek, borçlunun icra dairesine yapmış olduğu haksız ve kötüniyetli itirazın iptaline, takibin devamına, takibin gecikmesine sebebiyet veren borçlunun %20’den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, dava dilekçesi tebligatının usulsüz olduğunu, müvekkilinin davacıya muaccel hale gelmiş herhangi bir borcu da bulunmadığını, her ne kadar davacı dava dilekçesinde teslim edilen tekstil mamulleri ve ilgili işlemler için kesilen faturalardan kaynaklanan bakiye alacak olduğunu ileri sürmüş olsa da ticari defterlerin incelenmesinden ve de bilirkişi raporu alınmasından sonra davacı yanın haksız olduğunun anlaşılacağını, müvekkilinin takip dosyasına haklı olarak itiraz ettiğini, davacının icra inkâr tazminat talebinin yersiz olduğunu, davacının müvekkilini icra takibinden evvel temerrüde düşürmediğini, taraflar arasında kesinleşmiş bir likit alacak söz konusu olmadığını belirterek haksız davanın reddine, davalı müvekkili lehine % 20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 23/10/2020 tarih 2018/337 Esas – 2020/458 Karar sayılı kararında;”Dava, taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklanan fatura alacağına ilişkin takibe itirazın iptali davasıdır. Davalıya dava dilekçesi tebligatı yapılırken ticaret sicil adresindeki kapı no ve daire no’nun yanyana yazılı şekilde bildirilmesinden kaynaklı olarak (kapı no.da) hata yapıldığı anlaşılmakla, bu durum ilk yapılan ön inceleme celsesi sonrası tutanakta tespit edilerek, davalı vekilinin cevap dilekçesinin yasal sürede verildiği kabul edilmiş, talebi de dikkate alınarak ön inceleme aşaması tekrarlanmıştır.İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı takip dosyası getirtilerek incelendiğinde, toplam 105.072,73- TL tutarında fatura alacağına dayalı başlatılan ilamsız icra takibi olduğu, davalı borçlunun süresinde itirazı üzerine takibin durdurulmuş olduğu, davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açıldığı anlaşılmıştır. Takip dosyası, itiraz dilekçesi, sunulan e-fatura, sevk irsaliyesi, iki adet mutabakat mektubu, tarafların BA-BS formları, …bank’a yazılan müzekkere cevapları, iki adet çek görüntüsü incelenmiş, tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde mali bilirkişi incelemesi yapılarak rapor alınmıştır. Davalı tarafın ticari defterlerinin incelenmesi için Bursa ATM’ye talimat yazılmış, ancak usule uygun inceleme günü tebliğine rağmen davalının ticari defterlerini incelemeye ibraz etmediği talimat mahkemesince bildirilmiştir.Davacının ticari defterlerinin incelenmesi sonucu alınan mali bilirkişi raporunda özetle; davacı tarafın ticari defter ve kayıtlarının noter onayları süresinde yaptırılmış, muhasebe kayıtları usule uygun tutulmuş yani sahibi lehine delil teşkil eder durumda olduğu, her iki taraf da e-defter sisteminde olduğundan, dava konusu 2015 yılına ilişkin davacının mal satımı nedeniyle düzenlediği faturaların teslim ve iadesi ile ilgili süreçlerin e-fatura sisteminden yapıldığı, tarafların mali kayıtlarında, BA ve BS formlarında birbirlerine düzenledikleri faturaların kayda alındığı ve defter kayıtlarının fatura konusunda birbirini teyit ettiği, taraflar arasındaki dosyaya sunulmuş iki mutabakat mektubundan 18/05/2016 tarihinde fakslanan mektupta davalının (bu aya ilişkin) “1 adet fatura-97.129,00 TL” hakkında mutabakat verdiği, ancak 31.12.2016 itibariyle hesap sonuna ilişkin davacının 105.072,73 TL alacak bildirdiği mutabakat mektubuna “bizdeki bakiye 45.072,73 TL” şerhiyle mutabık olmadıkları şeklinde cevap verildiği, bu duruma göre her iki taraf defterleri arasındaki mutabakatsızlığın sebebinin davacının faturalarının davalıda kayıtlı olmamasından değil, davalının davacıya verdiği 06.06.2015 tarihli 30.000,00 TL bedelli ile 20.06.2016 tarihli 30.000,00 TL bedelli iki adet çekin davacı defterlerinde davalıya iade edildiği şerhiyle tahsilat kayıtlarından düşülmüş olmasından kaynaklandığı, neticede bu iki çekin davacı tarafından tahsil edilmeden davalıya iade edildiği kabul edilirse davacının alacağının takipteki gibi 105.072,73 TL olduğu, çeklerin iade edildiği kabul edilmezse davacının alacağının 45.072,73 TL olacağı tespit edilerek bildirilmiştir.Mali bilirkişi incelemesinden tespit edilen sonuç itibariyle davacının takip tarihi itibariyle alacağının tespiti hususu, davalının davacıya fatura borcunu ödeme amacıyla verdiği iki adet toplam 60.000,00 TL bedelli çeklerin davacı tarafından tahsil edilmeden davalıya iade edilip edilmediğinin ispatına bağlıdır. Zira davacının düzenlediği faturaların her iki taraf kayıtlarında yer aldığı, davalıdan sadır mutabakat mektubu ve BA formlarından anlaşılmakta olup, bu hususta taraf kayıtları arasında mutabakatsızlık bulunmadığı görülmekle, davacının 45.072,73 TL’lik fatura bakiye alacağı ispatlanmış durumdadır.Çeklerin muhatap bankası olan … davacı vekili talebi üzerine yazılan yazı üzerine alınan 21.05.2019 tarihli cevapta, çeklerin tahsil edilmemiş olduğu ve bankaya iade edilmemiş olduğu şeklinde cevap verilmiştir. Bilirkişi incelemesinde davacı tarafça bilirkişiye sunulan ibraz … Bankası yazısında ise çeklerin tahisil için Garanti bankasına verilse de davacının talimatına istinaden işlemsiz olarak davacıya yani çek hamiline iade edildiği yazılıdır. Ancak bu cevap ve yazı davacının çek bedellerini banka hesabından tahsil etmediğini ispatlasa da, davacının bu iki çeki davalıya iade ettiğini ispatlar nitelikte değildir.Davalı şirket yetkilisine, çeklerin iade alınıp alınmadığı konusunda isticvap davetiyesi tebliği için Bursa ATM’ye talimat yazılmışsa da, isticvap tebliği adresten taşındığından iade gelmekle talimatımız işlemsiz iade edilmiş, davacı vekilince davalı yetkilisinin isticvabına ilişkin ara karardan dönülmesi talep edildiğinden taleple bağlı kalınarak bu hususta tekrar talimat yazılmamıştır. Bilindiği üzere çek bir ödeme aracıdır. Dolayısıyla davacının ticari kayıtlarına davalıdan çekle tahsil şeklinde yaptığı kaydı ters kayıtla tahsilattan silme kaydının kabul edilebilmesi ve davalının bu tutar kadar borcunu ödemediğinin kabul edilebilmesi için, davacının çekleri davalıya işlemsiz iade ettiğini davalıdan sadır, usule uygun yazılı delille ispatlamasına bağlıdır. Davacı taraf ise bu hususu ispatlayamadığından, çeklerin tahsil kaydının mevcut olduğu haliyle ticari defterlerine göre tespit edilen ve davalı tarafın mutabakat mektubunda da teyit edilen 45.072,73 TL alacak yönünden davanın kısmen kabulüne, bu tutar yönünden faturaya dayalı alacak likit ve itiraz haksız olduğundan davacı lehine %20 icra inkar tazminatına karar vermek gerekmiş, reddedilen kısım yönünden ise davacının takip başlatmakta kötüniyetli olduğu davalı tarafından ispatlanamadığından davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine hükmolunmuştur.”gerekçesi ile, “Davanın KISMEN KABULÜ ile,Davalının İstanbul …İcra Dairesi … Esas takip dosyasına itirazının kısmen iptaline, takibin 45.072,73-TL asıl alacak yönünden takip sonrası aynı koşullarda devamına, fazla istemin reddine,Kabul edilen alacağın %20’si oranında 9.014,55-TL icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,Davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine,” karar verilmiş ve karara karşı davacı ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, ilk derece mahkemesinin kararının; kısmen kabul yönündeki (icra takibine itirazın 45.072,73 TL asıl alacak yönünden iptali ile icra takibinin devamı ve buna bağlı fer’iler yönündeki) kısmı usul ve yasaya uygun olup, başvuruya konu karara bu yönüyle iştirak etmekte olduklarını, ancak İlk Derece Mahkemesince; usul ve yasaya aykırı olarak davalarının 60.000,00 TL yönünden kısmen reddine karar verilmiş olup, kararın kısmen reddine dair iş bu kısmına karşı kararın kaldırılması talebiyle, istinaf kanun yoluna başvurma zorunluluğunun hasıl olduğunu, Dava dosyasında yer alan tüm delillerle; müvekkilin, davalıdan icra takibine konu ettiği kadar -105.072,73 türk lirası- alacaklı olduğunun ispat olunduğunu, müvekkili lehine delil niteliğini haiz olduğu açıkça tespit edilen müvekkilinin ticari defterlerinin de alacaklı olunduğunu ve alacağın miktarını açıkça ortaya koymakta olduğunu, Tüm bu açıkça ispat olunan alacak miktarına rağmen, müvekkili şirketin (ya da bir başka 3. kişinin ) tahsil etmediği 2 adet ve 60.000,00 tl bedelli iki adet çekten bahisle, davanın bu çek bedelleri yönünden kısmen reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalının da bu hususu açıkça ikrar ettiğini, alacak miktarının tartışmalı olmaktan çıktığını, Mahkemece de tespit edileceği üzere; davaya konu icra takibinin “Borçluya satılıp teslim edilen tekstil mamulleri / işlemlerinden” kaynaklı alacağa dair başlatıldığını, ilk derece mahkemesince bildirdikleri ve celbini talep ettikleri delillerin celp edildiğini; bu bağlamda müvekkilinin ticari defter ve kayıtları, BA-BS formları, faturalar, sevk irsaliyeleri ve sair belgeler üzerinde bilirkişi incelemesi icra edildiğini, davalı tarafın ise kendi ticari defter ve kayıtlarını ibrazdan kaçındığını, Dava dosyasına sunulan Mart 2019 tarihli ve … imzalı Bilirkişi Raporunda; deliller üzerinde yapılan incelemede taraflar arasında ticari ilişkinin mevcut olduğu, müvekkilin davalıdan alacaklı bulunduğu, davalının alacağın -en azından- 45.072,73 TL’lik kısmını kabul ettiği (tarafların bu miktar açısından mutabık oldukları) ve müvekkilinin lehine delil niteliğini haiz olduğu tespit edilen ticari defter ve kayıtlarında, alacak miktarının usule uygun olarak 105.072,73 tl olarak kayıtlı olduğunun belirtildiğini, fakat zikredilen bilirkişi raporunda, hatalı ve eksik olarak müvekkilin ve bir başka 3. kişinin tahsil etmediği ortaya konan 2 adet çekten bahisle birtakım hukuksuz çıkarımlarda bulunulduğunu ve bu yaklaşımın aksi de ispat olunduğu hâlde İlk Derece Mahkemesince bu usul ve yasaya aykırı değerlendirmeye itibar edilerek davanın kısmen reddine karar verildiğini, Müvekkilinin ticari defterlerindeki kayıtlarda, davalıdan alınan 2 adet ve toplam 60.000,00 TL bedelli çeklerin, tahsil edilmediğinin açıkça yer aldığını, banka cevabi yazılarından da çeklerin davacı veya üçüncü bir kişi tarafından tahsil edilmediğinin anlaşıldığını, davalı tarafından mahkeme dosyasına sunulan 03.05.2019 tarihli bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinin 1. sayfasında yer alan; “Davacı yan söz konusu 2 adet çekin davalı müvekkile iade edildiğini beyan etmiştir. bu husus tarafımızca da kabul edilmiştir.” beyanıyla çeklerin iade edildiğinin kabul ve ikrar edildiğini, davalı tarafın 2 adet ve 60.000,00 TL bedelli iki adet çeki iade aldıklarını kabul ve ikrar etmekte olduğunu ancak karşılığında müvekkile nakit ödeme yapıldığını iddia ettiğini; davalının iş bu beyanından sonra ispat yükünün yer değiştirdiğini ve davalı tarafın anılan 60.000,00 TL bedelli 2 adet çek için müvekkile nakdi ödeme yaptığını ispat yükü altına girdiğini, davalının, müvekkiline 60.000,00 TL miktarında nakdi ödeme yaptığını gösterir usulüne uygun hiçbir delil sunmadığını ve hatta iddia olunan ödeme vakıasıyla ilgili somut bir tarih bile zikretmediğini, Bahsedilen tüm bu hususlar ışığında; müvekkilinin takip ve dava tarihi itibarıyla davalıdan, icra takibinde talep ettiği miktarda alacaklı olduğu ortaya konmasına ve davalı tarafça bu husus kabul ve ikrar edilmesine karşın; ilk derece mahkemesi kararında, çeklerin davalıya iade edildiğinin ispat edilemediği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, İleri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kısmen red yönündeki kısmının kaldırılmasına, davalarının ispat olunduğu gözetilerek davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, yerel mahkemece tarafların ticari defterlerinin incelenerek hesaplamanın yapılabilmesi amacıyla İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından müvekkili şirkete ait ticari defterlerin incelenmesi için Bursa Asliye Ticaret Mahkemesi’ne talimat yazıldığını; talimat mahkemesi tarafından gönderilen tebligatta duruşma günü olarak tarih 18.04.2019 ve saat: 09:00 olarak belirlendiğini; duruşma günü müvekkili şirketin ticari defterlerinin vergi incelemesinde olduğundan mahkemesine sunulamamış olup, mazeretlerine ilişkin beyanın talimat mahkemesine sunulduğunu ancak talimat mahkemesi söz konusu duruşma gününün sehven verildiğini 04/03/2019 günü defterlerin inceleneceğini belirttiğini, bu tarihte defterlerin sunulmadığından bahisle talimatın kapatılıp mahkemesine iade edildiği bilgisini verdiğini; işbu nedenle müvekkili şirkete ait ticari defterlerin incelenememiş olduğundan bilirkişi raporu eksik ve tek taraflı olarak hazırlandığını; ilgili raporun hükme esas alındığını, Taraflarınca bu husus Yerel Mahkeme huzurunda da ifade edilmişse de mahkemece bu itirazlarının 17/05/2019 tarihli (3) no’lu celsede reddedildiğini; 13/03/2020 tarihli (5) no’lu celsede ise müvekkili şirketin 2016 Nisan ve Mayıs dönemlerine ilişkin Ba formunun bağlı olduğu vergi dairesinden istenmesi yönünde ara karar kurulduğunu; mahkemece her ne kadar bu yönde ara karar kurulmuşsa da Covid-19 nedeniyle ertelenen 04/04/2020 tarihli (6) no’lu celseden bir sonraki 23/10/2020 tarihli (7) no’lu celsede vergi dair formlara ve ara karara yönelik hiçbir değerlendirme yapılmaksızın mesleki mazeretlerini reddetmek suretiyle hüküm kurulduğunu; gerekçeli kararda da bu hususa hiçbir şekilde değinilmediğini, Talimat mahkemesince yapılan hata nedeni ile tek taraflı ticari defter incelemesi neticesinde hazırlanan bilirkişi raporunda davacı şirketin yalnızca 45.072,73-TL alacağı olduğunun tespit edildiğini, geri kalan 60.000 TL’lik alacak yönünden ise davacının çekleri davalıya işlemsiz iade ettiğini davalıdan sadır, usule uygun yazılı bir delille ispatlayamamış olduğu gerekçesiyle İstanbul … İcra Dairesi’nin … E. Sayılı icra takibinin 45.072,73 TL’lik asıl alacak yönünden devamı yönünde hüküm kurulmuşsa da işbu hükmün eksik inceleme ve yanılgılı hukuki nitelendirme neticesinde verilmiş olup açıkça hukuka ve usule aykırı olduğunu,Öte yandan, Yerel Mahkeme tarafından her ne kadar kısmen kabul kararı verilmişse de iptal edilen 60.000 TL’lik alacak yönünden davacı taraf aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmediğini; somut olayda davacı şirketin takibe konu tutarda bir alacağı olmadığı gerek ticari defterleri gerekse taraflarına göndermiş olduğu mutabakatın taraflarınca kabul edilmemesi ile de açık iken Türk Ticaret Kanunu’nun 18nci maddesinin ikinci fıkrası “Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir” hükmü uyarınca böyle bir alacağı olmadığını bilmesine/bilebilecek durumda olmasına rağmen müvekkili şirkete karşı kötüniyetli ve haksız bir şekilde takibe giriştiğinin açık olup iptal edilen meblağın %20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesi gerekmekte iken kötüniyet tazminatı taleplerinin reddi yönünde karar verilmesinin hukuka uygun olmadığını; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2005/19-286 E. 2005/268 K. 27.4.2005 tarihli kararının da bu yönde olduğunu, “Öğretiye ve Yargıtay uygulamasına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde, icra takibine girişen alacaklı, kötü niyetli kabul edilir. Örneğin, alacağı kendisine tamamen ödenmesine rağmen icra takibine girişen veya kefil hakkında kefalet limitinin üzerindeki bir miktar için takip yapan alacaklı, İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesi anlamında kötüniyetli sayılmalıdır. ( Bu konudaki bilimsel görüşlere ve Yargıtay uygulamasına örnek olarak: İlhan E.Postacıoğlu, Ödeme Emrine İtirazın İptali Mevzuunda Bazı Zaruri Açıklamalar, Batider, 1980, C:&, S:4, sayfa: 971-973; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.6.1980 gün ve 1979/9-82 esas,1980/2073; 10.04.2002 gün ve 2002/19-282 Esas-2002/299 karar sayılı kararları )”İleri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kararın kaldırılmasına, davanın reddi ile davacı şirketin takip tutarının %20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama gider ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; ticari satış ilişkisi kapsamında tanzim edilen ve açık hesaba konu faturalardan bakiye alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karar taraf vekillerince istinaf edilmiştir. Davacı yanca ileri sürülen istinaf sebepleri; davacıya satıp teslim ettiği ürünler nedeniyle takip tarihi itibariyle 105.072,73-TL bakiye alacağının bulunduğu, davalının davacıya ödeme amacıyla verdiği toplam 60.000,00-TL tutarlı iki adet çekin tahsil edilmeksizin davalıya iade edildiği, bu hususun davalının da kabulünde olduğu, davalının iade aldığı çekler tutarında nakit ödeme yaptığına dair savunmasını kanıtlar delil sunmadığı, inceleme gününde defterlerini ibraz etmediği, buna rağmen mahkemece, çeklerin davalıya iade edildiğinin ispat olunamadığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu yönündedir. Davalı yanca ileri sürülen istinaf sebepleri; ilk derece mahkemesi tarafından davalı defterlerinin incelenmesi için Bursa Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne yazılan talimata istinaden mahkemenin kendilerine 18/04/2019 tarihli duruşma gününü tebliğ ettiği, duruşma tarihinde defterlerin vergi incelemesinde olduğuna dair mazeret sunulmasına rağmen, talimat mahkemesinin inceleme gününün 04/03/2019 olduğu gerekçesiyle talimatı işlemsiz iade ettiği, ilk derece mahkemesinin bu yöndeki itirazlarını dinlemeyip, yalnızca davacı defterleri incelenerek hazırlanan rapora dayalı hüküm kurduğu, yine mahkemenin 13/03/2020 tarihli celsede müvekkili şirketin 2016 Nisan ve Mayıs dönemlerine ilişkin Ba formunun bağlı olduğu vergi dairesinden istenmesi yönünde ara karar kurduğu ve duruşmayı 04/04/2020 tarihine bıraktığı, Covid-19 nedeniyle ertelenen 04/04/2020 tarihli celsenin 23/10/2020 tarihine bırakıldığı, bu celsede davalı vekilinin mesleki mazereti kabul edilmeksizin hüküm kurulduğu, davalının davacı tarafından gönderilen mutabakata karşı, tutarda mutabık olunmadığını bildirdiği mutabakat mektubundan anlaşılmasına ve bu nedenle davanın tümden reddi gerekmesine rağmen, verilen kısmen kabul kararının hatalı olduğu, reddedilen kısım yönünden kötü niyet tazminatına hükmedilmemesinin hatalı olduğu yönündedir. Davalı tarafından ileri sürülen usuli istinaf sebepleri değerlendirildiğinde; talimat mahkemesince davalı yana gönderilen tebligata, incelemenin 04/03/2019 tarihinde yapılacağının, talimat duruşmasının ise 18/04/2019 tarihinde yapılacağının, ayrıca defter ibraz etmemenin sonuçlarının şerh edilmiş olduğu, talimat evrakı içerisinde talimat mahkemesine sunulmuş bir mazeret dilekçesinin bulunmadığı, inceleme gününde mazeret göstermeksizin defter ibraz etmeyen davalının, inceleme gününden haberdar olunmadığı yönündeki istinaf sebebinin yerinde olmadığı; ilk derece mahkemesinin, 13/03/2020 tarihli celsenin 4 nolu ara kararı ile bir sonraki celse sözlü yargılama geçileceği, taraflar gelmeseler dahi yokluklarında karar verileceği hususunu ara karara bağladığı ve davalı vekiline sözlü yargılama ihtarını içerir tebligatın usulüne uygun yapıldığı, covid nedeniyle ertelenen sözlü yargılama celsesinin 23/10/2020 tarihine bırakıldığı, bu celse sunulan mazeretin mahkemece reddedilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, aksi yöndeki istinaf sebebinin de yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Davacı yanın davanın tümden kabulü, davalı yanın ise davanın tümden reddi gerektiğine yönelik istinaf sebepleri incelendiğinde; mahkemece, davalı şirketin BA formları da celbedilerek yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde, tarafların vergi dairesine yaptıkları alım ve satım bildirimleri arasında fark bulunmadığı, davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 105.072,73-TL alacaklı olduğu tespit edilmiş olup, davalının istinaf dilekçesinde varlığını kabul ettiği ve davacı tarafça dosyaya sunulan mutabakat mektubunda, davacının davalıya 31/12/2016 tarihi itibariyle 105.702,73-TL borç bildirimi yaptığı, davalının ise bu bildirime kendi kayıtlarına göre davacıya 45.702,73-TL borçlu göründüklerini bildirerek itiraz ettiği, bu hususların mutabakat üzerine taraf şirketlerin kaşe ve imzası ile dercedildiği, taraflar arasındaki bu tutar uyuşmazlığının toplam 60.000,00-TL bedelli ve tahsil edilmedikleri banka yazıları ile sabit çeklerden kaynaklandığı, davalının bilirkişi raporuna karşı itirazlarını sunduğu 03/05/2019 tarihli dilekçesinde bu çeklerin davacı tarafından davalıya iade edildiğini, çek bedellerinin toplamı 60.000,00-TL’nin davacıya nakit olarak ödendiğini savunduğu anlaşılmıştır. Bir kambiyo senedinin, alacaklısı tarafından borçluya iade edilmesi, senet bedelinin ödendiğine karine olup, karinenin aksini ispat yükü, ödeme almaksızın senedi iade ettiğini ileri süren taraf, eldeki davada ise davacı, üzerindedir. Davacının karinenin aksini ispata elverişli delil sunmamış olduğu anlaşılmıştır. Davacının, takip dayanağı açık hesaba konu fatura muhtevası ürünleri davalıya teslim ettiği, hem imzalı irsaliyeler, hem mutabakat metni, hem de vergi dairesine yapılan alış ve satış beyanları ile ispatlanmış, davalının iade aldığı 60.000,00-TL tutarlı çeklerin bedellerini ödediğine dair karinenin aksi ispatlanamamış, yine bu çek bedelleri düşüldükten sonra bakiye 45.072,73-TL borcun ödendiği de ispatlanamamış olup, mahkemece davanın bu tutar üzerinden kısmen kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Taraf vekillerinin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Davalının, reddedilen kısım yönünden davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmemesini hatalı olduğu yönündeki istinaf sebebi, mahkeme gerekçesinde belirtildiği üzere, davacının reddedilen kısım yönünden takip başlatmakta haksız olsa bile kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından yerinde görülmemiştir. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; ilk derece mahkemesi karar ve gerekçesi usul ve yasaya uygun olup, kamu düzenine aykırılık da tespit edilmediğinde, tarafların istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Tarafların istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcından, istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırılan 1.024,65 -TL harcın mahsubu ile bakiye 754,8‬0-TL harcın talep halinde davacıya iadesine, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 3.078,91-TL istinaf karar harcından, istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 829,02‬ -TL harcın mahsubu ile bakiye 2.249,89-TL’nin davalıdan tahsili ile hazine gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 12/10/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.