Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/879 E. 2021/825 K. 28.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/879 Esas
KARAR NO : 2021/825 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/11/2019
NUMARASI : 2019/579 Esas 2019/890 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 28/05/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile,taraflar arasında 2014 ve 2016 tarihli sözleşmeler imzalandığını, gerekli çalışma ortamının hazırlandığını, ancak davacının bekleneni veremediğini, katkı sağlayamadığını, davacının hak kazandığı ödemelerin yapıldığını, davacıya fazladan 40.000,00-USD ödeme yapıldığını, hatalı ve elverişsiz cihaz seçimi nedeni ile 12.000,00-EURO zarar oluştuğunu belirterek bu tutarın faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davalı hakkında iflas davası açıldığını, davanın bu nedenle davalıyı bezdirmek için açılmış olduğunu, davanın iş mahkemesinde görülmesi gerektiğini, fazla ücret ödenmediğini, aksine müvekkilinin alacaklı olduğunu, belirterek karşı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 28/11/2019 tarih ve 2019/579 Esas – 2019/890 Karar sayılı kararında;”….Mahkememizce verilen hükme yönelik olarak davacı vekili istinaf yoluna başvurmuş olup İstanbul BAM 13.H.D:2019/1511E.2019/1264K.ve 25/09/2019 tarihli ilam gerekçesiyle ” İstinaf eden davacı vekili, istinaf sebeplerini tensip tutanağını esas alarak yapmış bulunmaktadır.Mevcut davada tensip tutanağıyla verilen gerekçesiz kısa karar ile gerekçeli kararda çelişki bulunmaktadır.Mahkemenin sulh hukuk mahkemesine mi görevsizlik kararı verdiği, iş mahkemesine mi görevsizlik kararı verdiği anlaşılamamaktadır. Bu durumda istinaf incelemesinin hangi kararı esas alarak yapılacağı belirsiz bulunmaktadır. 6100 sayılı HMK’ nın 298/2. maddesine göre “Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.Mahkemece verilen karar HMK’ nın 298/2. maddesine aykırı olduğundan ortada istinafa konu geçerli bir hüküm bulunmadığı cihetle kararın HMK 353/1-a-4. maddesi uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur. “şeklinde mahkememizce verilen karar kaldırılmıştır.Mahkememizce 07/09/2018 tarihli kararda da irdelendiği üzere “Ticari davalar, TTK.nun 4. maddesinde düzenlenmiş olup üç ana başlık altında sınıflandırılmaktadır ; TTK.ndan doğan uyuşmazlıklar,TMK.nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, TBK.nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde, Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta, Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde, Ticari işletmeyi ilgilendiren havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar ile Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları mutlak ticari dava olarak kabul edilmektedir. Bu durunda, tarafların sıfatına, uyuşmazlığın konusuna, ticari işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ticari uyuşmazlık sayılır.TTK.nun 4/1-f.bendinin 2. cümlesinde “…her hangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.” denmek suretiyle ticari işletmeyi ilgilendirmesi halinde havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davaların ticari dava niteliğinde olduğu kabul edilmektedir.    26/06/2012-6335 S.K./1.md. ile değişen TTK.nun 4/1. maddesinde; “… Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın (…) ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır.”Davanın nispi ticari dava sayılması için ise; her iki tarafın tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesine ilişkin olması gerekmektedir.Buna göre taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinden kaynaklandığı anlaşılan uyuşmazlığın, uyuşmazlığın niteliği dahi gözetildiğinde mutlak ticari dava türlerinden olmadığı gibi nisbi ticari dava türlerinden dahi olmadığı anlaşılmaktadır.Öte yandan davacı ile davalı arasında sözleşmenin düzenlendiği tarihte taraflar arasında işçi işveren ilişkisi bulunduğu,zira sözleşme içeriğine göre davalının davacı ile bağımlılık ilişkisi içinde bulunduğu,bu sözleşmeden kaynaklanan ihtilafın bu çerçevede işçi ve işveren ilişkisinden kaynaklandığı,buna göre davanın iş mahkemesinin görev alanında kaldığı sonucuna varılmıştır.Bu durumda davaya bakma görevi iş mahkemesine ait olup, mahkememizce görev hususunun resen ele alınması gerekmektedir.Hal böyle olunca görevli mahkemenin İstanbul İş Mahkemesinin açık olduğu,bu noktada mahkememizce ilk verilmiş olan kısa kararın maddi hataya dayalı olduğu,bu defa mahkememizce verilen kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişkinin giderildiği anlaşılmıştır.Yapılan açıklamalar karşısında mahkememizin görevsizliği sebebiyle davanın dava şartı yokluğundan ve usulden reddine,mahkememizce görevsizlik kararı verilmesi karşısında taraflardan birinin süresi içinde kanun yoluna başvurmaması nedeniyle karar kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuş ise bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkememize başvurularak, dava dosyasının görevli İstanbul İş Mahkemesine gönderilmesinin talep edilmesine,bu suretle dosyanın akabinde İstanbul İş Mahkemesine gönderilmesine,belirtilen sürede talep olmadığı takdirde mahkememizce HMK.m.20 hükmü uyarınca davanın açılmamış sayılmasına dair karar verileceğinin taraf vekillerine bildirilmesine ,yargılama harç ve giderlerinin görevli mahkemede değerlendirilmesine karar vermek gerekmiştir….”gerekçesi ile, Mahkemenin görevsizliği sebebiyle davanın dava şartı yokluğundan ve usulden reddine,Mahkememizce görevsizlik kararı verilmesi karşısında taraflardan birinin süresi içinde kanun yoluna başvurmaması nedeniyle karar kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuş ise bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkememize başvurularak, dava dosyasının görevli İstanbul İş Mahkemesine gönderilmesinin talep edilmesine,Bu suretle dosyanın akabinde İstanbul İş Mahkemesine gönderilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk Derece Mahkemesi’nin görevsizlik ve ayırma kararının isabetsiz olduğunu, Her iki davanın konusu aynı hukuki ilişkiden doğduğu gibi, sonuçları da birbirini etkileyeceğini, Asıl davadan ayrılan karşı davanın da ticaret mahkemesinde görülmesinin uygun olduğunu, İlk Derece Mahkemesi’nin 06.09.2018 tarihli ön inceleme duruşmasında, asıl ve karşı davanın ayrılmasına karar verildiği ve müvekkilinin alacak davası Mahkeme’nin 2018/803 Esasına kaydedildiğini, ardından HMK.m.353/1-6 kapsamındaki istinaf incelemesi sonrasında da İlk Derece Mahkemesi görevsizlik kararı tesis ettiğini, Oysa ki ayrılan (karşı) davadaki talepleri HMK.m.110’da belirtildiği üzere davaların yığılması şeklinde ileri sürüldüğü, Buna göre istemlerinin; -Karşı tarafa hizmet sözleşmesinden kaynaklı fazladan ödenen 40.000 USD’nin tahsili, -Karşı tarafın hatalı yatırım tercihleri sebebiyle satın alınan cihazlarla müvekkilin uğratıldığı zararın 12.000 €’sinin (kısmi dava) tahsili istemine ilişkin olduğunu, İlk Derece Mahkemesi’nin 2018/464 Esas sayılı asıl dava dosyasında davacı, 2014 ve 2016 tarihli hizmet sözleşmelerine istinaden müvekkili hastaneye verdiği danışmanlık ve tıbbi destek bedelinin ödenmediğinden bahisle itirazın kaldırılması ve müvekkilinin iflasına karar verilmesini talep ettiği, karşı davada ise müvekkilinin sözleşmeyle kararlaştırılan bedelden fazla davacıya ödeme yapılması ile davacının hatalı yatırım tercihleriyle uğranılan zarardan doğan alacağın tahsilini istediğini, Her iki davayı bu yönde irdelendiğinde davaların aynı sözleşmeden doğduğu, taraf edimlerinin istemlerdeki alacak-borç dengesini etkilediği, davaların tahkikât sürecinde aynı incelemelerin yapılacağı ve böylelikle tahkikâtlarının birlikte götürülmesinin hukuki istikrar prensibine de uygun düşeceği düşünülmekte olduğunu, Yanların “hizmet ilişkisi” de nazara alınarak davanın TTK.m.4 uyarınca ticaret mahkemesinin görev alanı içinde kaldığını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, HMK 353/1-3-5 uyarınca davanın İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/464 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine, aksi takdirde yargılamasını ayrı bir esasta sürdürülmesi için dosyanın davaya bakmakla görevli ilk derece mahkemesine gönderilemesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Asıl Davada; davacı … tarafından … ‘ye yönelik taraflar arasında düzenlen Haziran 2014 ve 1/10/2016 tarihli sözleşmelerden kaynaklı alacaklarının ödenmediği iddiasıyla bu alacakların tahsili talebiyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan iflas talepli itirazın iptali davasıdır.Karşı dava ise; taraflar arasında düzenlen Haziran 2014 ve 1/10/2016 tarihli sözleşmelerden kaynaklı davacı-karşı davalı …’a fazla yapılan 40.000,00 USD. ödeme ile cihaz seçimine ilişkin uğratılan zararıın tahsili talebiyle açılan alacak davasıdır.Mahkemece karşı davanın 2018/464 sayılı dosyasından tefrik edilerek mahkemenin 2018/803 sırasına kaydı yapılarak iş mahkemesinin görevli olduğu belirtilerek görevsizlik kararı verildiği karara karşı tefrik edilen dosya davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Her iki davanın tarafları aynı olup konusu aynı hukuki ilişkiden doğsada, tefrik edilen asıl dava iflas talepli itirazın iptali davası olduğu ve istinafa konu eldeki davanın ise alacak davası olup yargılama usulleri farklı olduğundan birlikte görülemeyeceğinden mahkemece karşı davanın tefrik edilmesi yerinde olup davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Somut olayda, davacı …’nin … HASTANESİ ismi altında özel hastane işlettiği ve davalı …’in ise doktor olduğu, taraflar arasında düzenlen Haziran 2014 ve 1/10/2016 tarihli sözleşmeler imzalandığı tesbit edilmiştir.7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu, 25.10.2017 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu kanunun 5. maddesinde; “İş mahkemeleri; a)5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına, ilişkin dava ve işlere bakar,” hükmü düzenlenmiştir.Somut olaydaki davada, davacı ile davalı arasında sözleşmenin düzenlendiği tarihte taraflar arasında işçi işveren ilişkisi bulunduğu, zira sözleşme içeriğine göre davalının davacı ile bağımlılık ilişkisi içinde bulunduğu, bu sözleşmeden kaynaklanan ihtilafın bu çerçevede işçi ve işveren ilişkisinden kaynaklandığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla, davacı vekilinin istinafına dayanak teşkil ettirdiği iş akdine konu sözleşme kapsamında ki alacak davasında iş mahkemesi görevli olup mahkemenin kabul ve gerekçesine göre, davacı vekilinin istinaf talebi yerinde görülmemiştir.Sonuç itibarı ile; istinafa konu mahkeme kararı dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 28/05/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-c maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.