Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/873 E. 2023/1054 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/873 Esas
KARAR NO: 2023/1054 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2016/1100 Esas – 2021/98 Karar
TARİHİ: 11/02/2021
DAVA: Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/06/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili ile davalı arasında 12.11.2010 tarihli acentelik sözleşmesinin imzalandığını, müvekkili şirketin 2016 yılına kadar davalı şirkete son derece büyük bir müşteri portföyü kazandırdığını, acentelik ilişkisinin 24.02.2016 tarihinde C model acentelik olacak şekilde acentelik sözleşmesi imzalanarak devam ettiğini, bu sözleşmenin üzerinden daha iki ay geçmeden 23.04.2016 tarihinde davalı şirket tarafından müvekkili firmaya noterden keşide edilen ihtarnameyle üretim ortalamasının altında çalışıldığı gerekçe gösterilerek 22.07.2016 tarihi itibariyle sözleşmenin feshedildiğinin bildirildiğini, sözleşmenin feshinin haksız olduğunu, zira acente olarak tüm edimlerini yerine getirdiğini, 2015 yılı sonunda C tipi acenteliğe geçmesinin davalı tarafından teşvik edildiğini, C tipi abonelikte henüz 2 ayı doldurmadan müvekkiline fesih yazısının gönderildiğini, şayet bu yapılmayıp müvekkili C segmentinde devam etmiş olsaydı, yıllık ortalama komisyon tutarının 100.000 TL’nin altma düşmemiş olacağını, bu durumda TTK md.122 uyarınca uygun bir denkleştirme tazminatının davalı tarafından müvekkiline ödenmesinin şart olduğunu beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kaymak kaydıyla şimdilik 60.286,87 TL maddi tazminatın 23.07.2016 tarihi itibariyle avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkili ile davacı arasında 12.11.2010 tarihli acentelik sözleşmesinin imzalandığını, müvekkili şirketin acentelik sözleşmesinden doğan sözleşmesel hak kapsamında 3 aylık ihbar mehiline uyularak, Beykoz … Noterliğinin 21.04.2016/… yevmiye sayılı ihtarnamesi ile davalı acenteye 3 aylık mehil verdiğini, fesih işleminin, sözleşmenin 11. maddesine dayanılarak haklı nedenle yapıldığını, sözleşmede belirtildiği gibi müvekkili şirket tarafından yapılan ihtarlara rağmen davacının performansını makul süre içinde beklenen düzeye çıkaramadığını, davacıya gönderilen 12.06.2015 tarihli yazı ile 2013 yılında prim üretiminin 437.804 TL, 2014 yılında prim üretiminin 416.001 TL olarak gerçekleştirildiği, bu üretimin artırılmasının ihtar edildiğini, ancak bu hedefin gerçekleşmemesi sonucu Beykoz Noterliğinden 21.04.2016/… yevmiye sayılı ihtarname gönderilerek 2014 yılı prim üretiminin 416.000 TL, 2015 yılı prim üretiminin 434.065 TL olarak gerçekleştiği, bu sebeple acentelik sözleşmesinin feshedildiği hususunun ihtar edildiğini, akabinde de Beykoz … Noterliğinin 12.10.2016/… yevmiye sayılı İhtarnameyle fesih işleminin gerçekleştirildiğini, haklı sözleşme feshine dayalı tazminat talep edilemeyeceğini, bir an için davacının portföy tazminat talebi hakkı düşünülse dahi müvekkili şirkete kazandırdığı müşterilerin biten sigorta sözleşmelerini yenilemeye devam ettirdiklerini ve söz konusu müşterileri davacının kendi çabası ile kazandırdığını ispat etmek zorunda olduğunu, davacının talebinin dayanağının olmadığını beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 11/02/2021 tarih ve 2016/1100 Esas – 2021/98 Karar sayılı kararında; “Dava,denkleştirme tazminatının tahsili talebine ilişkindir.Davalı ile Davacı firma arasında 12.11.2010 tarihinde acentelik Sözleşmesi imzalandığı, davacı şirkete 21.12.2010 tarihli acentelik vekaletnamesi aracılığı ile yetki verildiği, davacı şirket tarafından 2016 yılına kadar acenteliğin gerçekleştirildiği anlaşılmıştır. …Mahkememizce dava dosyasının tevdi edildiği ilk bilirkişi raporunda doğrudan doğruya komisyonun yıllık ortalamasının dikkate alınarak raporun tertip edildiği ve sonuç rakamın belirlendiği anlaşılmış , yine taraf vekillerinin aynı yönde rapor içeriğine yönelen itirazları nedeniyle rapora dayalı hüküm tesis edilemeyeceği anlaşılmıştır. Somut olayda, ikinci bilirkişi heyetinden raporda davacının talep ettiği denkleştirme yani portföy tazminatını davalı sigorta şirketinin önemli menfaat elde edip etmediği hususundaki hesaplama tekniklerine riayet edilmesi, tazminatı belirleme noktasında, sözleşmeden kaynaklanan menfaatler, sözleşmenin tarafları arasındaki risk paylaşımı, acentelik sözleşmesinin süresi, acentenin gelir miktarı, sözleşmeden kaynaklanan yükümlülükleri yerine getirmek için harcanan emek ve zaman, sözleşme dışı kazanç ve kayıplar, tarafların mal varlığı ve gelir ilişkileri, kişisel durum işin önemi, acentenin tek firma-çok firma acentesi olması, kazandırılan müşteri sayısı, markanın etkisi (unvanın), rekabet yasağının ihlal edilmesi, sözleşmenin sona erme nedeni ve varsa kusur oranları gibi hususlar dikkate alınarak davacının hak kazandığı komisyon tutarı ortalamasının alınmak suretiyle ulaşılan sonuca göre rapor tanzim edilmesi istenilmiş ve bilirkişi heyeti tarafından bu minvalde 03/10/2019 tarihli raporun tertip edilerek mahkememize sunulmuştur.Bilirkişi heyeti tarafından 2012 yılı ve sonraki yıllara ait ticari defter ve kayıtlara dayalı rapor ibraz edildiği anlaşıldığından dosya ek rapor tertibi için bilir kişi heyetine tevdi edilmiş ancak davacı tarafından söz konusu yıllara ait ticari defter ve kayıtların mahkememiz ara kararına rağmen bilirkişiye yine ibraz edilmemiş ve 2010 2011 yılları komisyon alacağının bu nedenle belirlenemediği ayrıca davacı vekili ve davacı asilin de 11/02/2021 tarihli celsedeki beyanı ile kök ve ek rapora bu yönlerdeki itirazlarının aksine davanın mevcut delil durumuna göre sonuçlandırılmasının talep edildiği anlaşılmıştır. Davacı vekili tarafından dava kısmi dava olarak ikame edilmiş ve davacı vekili tarafından mahkememize hitaben … tarafından ibraz edilen rapor sonrasında ıslah dilekçesi sunulmuş ve davalı vekili tarafından ıslah dilekçesinin tebliği sonrasında arda kalan kısım için zaman aşımı definde bulunulmuştur. TTK 122/4 maddesi uyarınca denkleştirme isteminin sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren 1 yıl içerisinde ileri sürülmesi gerekir. Bu sürenin niteliği hususunda öğretide görüşbirliği olmadığı,hak düşürücü süre mi yoksa zamanaşımı süresi olup olmadığının yasal düzenlemede açıklanmadığı ;maddenin gerekçesinde de sürenin niteliğinin uygulama tarafından belirlenmesi gerektiği , sebebinin de hukuk geliştirme olanaklarının önünün kapatılmaması olarak gösterildiği bu hususun uygulamaya bırakıldığı anlaşılmaktadır. Kanunda dava açılmasından sözedilmediği tazminat talebinin ileri sürülmesinden sözedildiğinden ,1 yıllık sürenin tazminat talebinin ileri sürülebilmesi için bir hak düşürücü süre olduğu ,elde ki kısmi dava da 1 yıllık hak düşürücü süre sonrası fazlaya ilişkin talebin ileri sürüldüğü anlaşıldığından dava dilekçesinden arda kalan ıslahla ileri sürülen kısmın hak düşürücü süreye uğradığı gözetilerek davacı vekilinin fazlaya ilişkin ıslahla açıkladığı talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.”gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/02/2021 Tarihli, 2016/1100 Esas ve 2021/98 Karar numaralı kararı ile davalı şirketin acentelik sözleşmesini haksız nedenle feshettiği tespit altına alınmasına rağmen; davanın kısmen reddi ile fazlaya ilişkin istemin reddine karar verildiğini, Yerel mahkemenin davanın kısmen reddine yönelik 2 Nolu kararını istinaf ettiklerini; Yerel mahkeme dosyasında düzenlenen 22/12/2017 tarihli bilirkişi raporunda müvekkili şirketin komisyon ortalamasının 113.306,57 TL olduğunun tespit edildiğini, 22/12/2017 tarihli bilirkişi raporundaki tespit üzerine mahkeme dosyasına sundukları 04.01.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile talep sonucunun 113.306, 57 TL olarak ıslah edildiğini;Yerel mahkemenin 22/12/2017 tarihli bilirkişi raporunu görmezden gelerek dikkate almadığını, yeni bir bilirkişi heyetinden rapor aldığını, yeni bilirkişi heyetinin tazminat tutarını hesaplarken, dosyaya sunulmuş olan Yargıtay 11. H.D.’nin 17.06.2016 tarih ve 2015/11288 E.- 2016/6794 K. sayılı ilamını dikkate almadığını ve raporunu da hesaplamanın nasıl yapılacağına dair içtihatta yer alan kabule göre yapmadığını, 03.10.2019 tarihli bilirkişi raporunda, Yargıtay 11. H.D.’nin 23.10.2014 tarih ve 2013/14565 E.- 2014/16277 K. sayılı içtihadına atıfla hesaplama yapıldığını;Karara esas alınan 03.10.2019 tarihli bilirkişi raporunda acentelik sözleşmesinin başladığı tarih olarak 24.02.2016 tarihi değil acentelik sözleşmesinin niteliğinin değiştirildiği 12.11.2010 tarihinin baz alındığını, bilirkişinin esas aldığı 24.02.2016 tarihi, davalı sigorta şirketinin acentelik sözleşmesinin niteliğini değiştirdiği, ancak müvekkilinin acenteliğinin aynen devam ettiği tarih olduğunu, müvekkilinin acentelik başlangıç tarihi olarak 12.11.2010 tarihinin kabulü gerekliyken 24.02.2016 tarihi baz alınarak yapılan hesaplamanın eksik ve hatalı olduğunu, Yargıtay’ın güncel içtihadına uygun olarak tanzim edilmiş 22/12/2017 tarihli bilirkişi raporundaki 113.306,57 TL’lik hesaplamanın Yerel mahkeme tarafından dikkate alınmayarak eksik ve hatalı inceleme neticesinde tanzim edilen 03.10.2019 tarihli bilirkişi raporu esas alınarak davanın kısmen reddine karar verilmesini istinaf ettiklerini;Karara esas alınan 03.10.2019 tarihli bilirkişi raporunda müvekkili şirketin talep edebileceği denkleştirme tazminatının 66.359,99 TL olarak hesaplandığını, Yerel mahkemenin davanın kısmi dava olarak açıldığı ve denkleştirme tazminatı talebi için kanunda öngörülmüş olan 1 senelik hak düşürücü süre dolduktan sonra taraflarınca ıslah dilekçesi sunulduğu gerekçe gösterilerek dava dilekçesinde talep edilen 60.286,87 TL’yi aşan kısım için davanın reddine karar verdiğini, huzurdaki dava kısmi dava olarak değil belirsiz alacak davası olarak açıldığı için Yerel mahkemenin 60.286,87 TL’yi aşan kısım için hak düşürücü sürenin dolduğu tespitinin hatalı olduğunu;Huzurdaki uyuşmazlıkta müvekkili şirketin davalı şirketten alacağı olan denkleştirme tazminatı miktarının belirlenmesi yargılamayı gerektirmekte olup dava öncesinde müvekkili şirketin alacağının miktarını tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin mümkün olmadığını, bunun üzerine asgari bir miktar belirtilerek dava açıldığını, huzurdaki davanın bir kısmi alacak davası değil belirsiz alacak davası olarak açıldığını, kısmi alacak davasının aksine belirsiz alacak davasında alacak miktarının tespiti yargılamayı gerektirdiği için davaya konu alacak için zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin işlemediğini, Yerel mahkemenin 60.286,87 TL’yi aşan kısım için hak düşürücü sürenin dolduğu tespitinin hatalı olup bu yönüyle fazlaya ilişkin talebin reddi kararını istinaf ettiklerini beyanla İstanbul Anadolu 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/02/2021 Tarihli, 2016/1100 Esas 2021/98 Karar numaralı kararının davanın kısmen reddine ilişkin 2 nolu kararının kaldırılmasına, talebin de kabulü ile 113.306,57 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; Yerel mahkeme tarafından eksik inceleme ile karar verilmiş olup, verilen kararın bozmayı gerektirdiğini, yenilenen poliçelerin önemli menfaat olmadığını, davacı acentenin fesih tarihi olan 2016 yılından rapor düzenlenme tarihine kadar 3 yıl geçmiş olup, 3 yılda ancak 41 adet poliçe ve 9.341,19-1 TL komisyon geliri kaybı olduğunu, acentelik süresince toplam 277.579,38-TL komisyon geliri elde edildiği dikkate alındığında bu tutarın önemli bir menfaat olmadığının aşikar olduğunu, bu sebeple huzurdaki davanın reddini talep ettiklerini, Sigortacılık Kanunu’nun 23. maddesi ve 16. fıkrasında geçen “önemli menfaatler elde ediyor VE hakkaniyet gerektiriyor” cümlesinin ve TTK 122. maddesinin b ve c bendi arasındaki geçişi sağlayan “VE” bağlacından anlaşıldığı üzere tek başına hakkaniyet gerektiriyor ise tazminata hak kazanılmadığını, bu halin yanında önemli menfaat elde edilmesi şartının koşulduğunu, hal böyle olunca davanın kısmen kabulüne dahi karar verilmiş olmasının yerinde bir karar olmadığını;Türk Ticaret Kanunun “II – Denkleştirme istemi” başlıklı 122. maddesine göre, (1) Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra; a) Müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa,b) Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa ve,c) Somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa, acentenin müvekkilden uygun bir tazminat isteyebileceğini;Sigortacılık Kanununun 23. maddesinin 16.fıkrasına göre sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra sigorta şirketi sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde ediyor ve hakkaniyet gerektiriyorsa, sigorta acentesi sigorta şirketinden tazminat talep edebileceğini, ancak sigorta acentesinin haklı bir nedene dayanmaksızın sözleşmeyi feshetmesi ya da kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olması halinde tazminat hakkının düşeceğini;Dosyada mübrez şirket kayıtları ile davacı acentenin son yıllara ait toplam poliçe sayısı ve numaraları ile acentelik feshinden sonra doğrudan veya başka acenteler vasıtasıyla yenilenen poliçe bilgileri, prim tutarları ve komisyon oranlarının arz edildiğini, bu kayıtlara göre, acentenin feshinden sonra sadece 8 adet sigorta poliçesinin yenilendiğini, bu durumun müvekkili şirketin acentenin feshinden önemli menfaatler elde etmediğini gösterdiğini, bu nedenle de tazminata hükmedilmesinin hukuka uygun olmadığını; Davacı acentenin sözleşmesinin 12.11.2010 tarihinden başlamasına karşın bu yıllardan gelen iş ilişkisi ve komisyon hesabı dikkate alınmadan davacı talebi ve sigorta acenteleri yönetmeliği gereği yenilenen 24.02.2016 tarihli acentelik sözleşmesi ve bu tarihten sonra tahakkuk eden komisyon gelirlerinin bilirkişi raporlarında dikkate alınmasının tamamen taraflı bir tutum olduğunu, işbu acentelik sözleşmesinin davacı acentenin talebi ve değişen Sigorta Acenteleri Yönetmeliği gibi zaruri sebeplerden kaynaklandığını;Acenteler ile poliçelerin tahsilat türlerine göre 3 tip acentelik sözleşmesi imzalandığını, A modeli acentelik sözleşmesinde acentenin tüm tahsilat türlerinde tahsilat yapma yetkisinin olduğunu, (nakit, kredi kartı talimatı, sanal pos, otomatik ödeme), C modeli acentelik sözleşmesinde sadece kredi kartı talimatı ve sanal pos ile tahsil yetkisi olduğunu, K modeli acentelik sözleşmesinde ise sadece sanal pos ile tahsil yetkisinin bulunduğunu, acentenin bu 3 sözleşme tipinden birini tercih ettiğini, müvekkili şirketin de ona göre sözleşmeyi düzenlediğini, acentenin sistem ekranlarında yukarıda belirtilen türlerde tahsil yetkisi olacak şekilde kısıtlama yapıldığını, söz konusu tahsilat türlerine göre acentelik teminatı alındığını, A modeli için istenen teminatı yüksek bulan veya vermek istemeyen acentelerin C veya K modeli acentelik türlerinde çalışmayı tercih ettiğini;Davacı acente ile 12.11.2010 tarihli K modeli acentelik sözleşmesi imzalanarak acentelik faaliyetine başlandığını, acentenin talebi üzerine 2016 yılında C modeli acentelik sözleşmesinin imzalandığını, yapılan sözleşmenin acentenin sadece tahsilat türünün değişmesine yönelik olup sözleşmenin içeriğinde ve uygulamada hiçbir farklılık bulunmadığını, bununla birlikte, Sigorta Acenteleri Yönetmeliği’ne ek olarak yayımlanan “Sigorta Acenteleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmelik (16.01.2016 — 29595)” çerçevesinde acentelik sözleşmelerinin güncellenmesi zarureti doğduğunu ve ilgili yönetmeliğin 15. maddesi çerçevesinde acentelik sözleşmelerinde güncelleme yoluna gidildiğini, söz konusu acentenin sözleşmesinde ilgili yönetmelik çerçevesinde gerekli değişiklikler yapıldığını; Davacıya fesih bildirimi yapıldığını, davacıya müvekkili şirket tarafından gönderilen 12.06.2015 tarihli yazı ile; 2013 yılı prim üretiminin 437.804-TL ; 2014 yılı prim üretiminin 416.001 TL olarak gerçekleştiğinin ve prim üretiminin artırılmasının ihtar edildiğini, bu hedefin gerçekleştirilememesi sonucu Beykoz … Noterliği’nin 21.04.2016 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi gönderilerek; 2014 yılı prim üretiminin 416.000 TL ; 2015 yılı prim üretiminin 434.065 TL olarak gerçekleştiğini bu sebeple acentelik sözleşmesinin fesih edileceğinin ihtar edildiğini ve akabinde Beykoz … Noterliği’nin 12.10.2016 tarih ve … yevmiye numaralı fesihnamesi ile acentelik sözleşmesinin feshedildiğini, davacı acentenin gerçekleştireceğini taahhüt ettiği hedeflerin dahi çok altında kalındığını, bu sebeplerle haklı fesih yapıldığından tazminata da hak kazanmadığını beyanla İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11.02.2021 tarihli, 2016/1100 Esas ve 2021/98 Karar sayılı ilamının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, Türk Ticaret Kanunu’nun 122. maddesi uyarınca acentelik sözleşmesinin haksız şekilde feshi nedeniyle denkleştirme tazminatı talebine ilişkindir. Davacı, taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin, davalı yanca haksız şekilde feshedildiğini iddia ederek sözleşmenin haksız feshi nedeniyle denkleştirme tazminatına hükmedilmesini talep etmiş, davalı taraf sözleşmenin 3 aylık fesih ihbar süresine uyularak ve davacının portföy geliştirme borcuna aykırı davranması nedeniyle feshedildiğini, tazminat talep edilemeyeceğini, sözleşmenin feshinden sonra davacı acentenin kazandırdığı müşterilerden önemli menfaat elde edilmediğini beyan ederek davanın reddini savunmuş, Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile dava dilekçesi ile talep edilen miktar yönünden davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır. Mahkemece hükme esas alınan 03.10.2019 tarihli bilirkişi raporunda sözleşmenin feshedildiği tarihten geriye doğru 5 yıllık süre içerisinde acentenin ortalama yıllık komisyon gelirinin 60.564,00 TL olarak hesap edildiği, bununla birlikte davacının portföyünden 12.08.2016 ila 29.07.2017 tarihleri arasında yenilenen 41 adet poliçe bulunduğunun, bu poliçelerin priminin 66.359,99 TL, poliçelere isabet eden komisyon tutarının ise 9.341,19 TL olduğunun tespit edildiği, 23.11.2020 tarihli ek raporda ise 41 adet poliçeden elde edilen 66.359,99 TL primin önemli menfaat sayılabileceğinin mütalaa edildiği, davalı sigorta şirketi vekilinin cevap ve kök rapora itiraz dilekçesinde sözleşmenin feshinden sonra davacının portföyünden yenilenen poliçe sayısının 8 olduğunu beyan ettiği, cevap dilekçesi ekinde buna ilişkin listeyi sunduğu, hükme esas alınan bilirkişi raporlarında elde edilen menfaat hesabına esas alınan 12.08.2016 ila 29.07.2017 tarih aralığının ne şekilde ve sebeple belirlendiğinin anlaşılamadığı, yenilendiği beyan edilen 41 adet poliçenin hangi müşterilere ait olduğunun, türü ve süresinin, bu müşterilerin davacının kazandırdığı müşteri olduğuna yönelik tespitin ne şekilde yapıldığının açıklanmadığı, Mahkemece de gerekçeli kararda, bilirkişi raporuna atıf yapılmakla yetinilmek suretiyle denkleştirme tazminatı talep edilebilmesi için sözleşmenin haksız şekilde feshinden sonra aranan diğer koşulların da gerçekleştiğinin hangi gerekçe ile kabul edildiği açıklanmadığı gibi, bilirkişi raporunda tespit edilen hangi miktarın davacı acentenin talep edebileceği tazminat olarak kabul edildiğinin belirtilmediği, buna göre davanın ne kadarlık kısmının reddedilmiş olduğunun gerekçeden anlaşılamadığı, Mahkemece yeterli araştırma yapılarak, davalı vekilinin rapora itirazları karşılanmadan, hükme esas alınan rapordaki müphem kısımlar açıklattırılmadan, eksik inceleme ve gerekçe ile usul ve yasaya aykırı şekilde karar verildiği, davalı vekilinin bu hususa yönelik istinaf sebeplerinin haklı olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporlarını düzenleyen heyetten, tarafların ticari defter ve kayıtları ile dosya kapsamı üzerinde yapılacak incelemeye göre; davacı acentenin acentelik süresince davalı adına ne tür poliçeler düzenlediğinin, bu poliçelerin sürelerinin, davacı acentenin kendi gayreti ile davalıya kazandırdığı müşteri portföyünün, davalının, acentelik ilişkisinin sona erdiği tarihten dava tarihine kadar davacı acentenin kazandırdığı hangi müşterilerin hangi türde poliçelerinin yenilenmesi nedeniyle ne kadar net prim elde ettiğinin ve davacı acentenin ücret kaybının, elde edilen menfaatin önemli menfaat sayılıp sayılmayacağının tespiti ve davacı acentenin talep edebileceği tazminatın üst sınırının belirlenmesi konusunda rapor alınması, alınacak rapor ile birlikte denkleştirme tazminatı talep edilebilmesi için gereken koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin, yenilenen poliçelerin süresi, türü, taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin süresi, davalının marka etkisi, davacı acentenin tek firma-çok firma acentesi olup olmadığı gibi hususlar tartışılarak tazminat ödenmesinin hakkaniyet gereği olup olmadığının ve davacının talep edebileceği tazminat miktarının hangi bedelden oluştuğunun tespiti ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir. HMK’nın (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a-6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması” hali kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, Dairemiz kararının gerekçesine göre davalının sair istinaf sebepleri ile davacının istinaf başvurusunun bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davalının istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile;2-Davalının sair istinaf sebepleri ile davacının istinaf başvurusunun bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/02/2021 tarih ve 2016/1100 Esas – 2021/98 Karar sayılı kararının HMK’nın 355 ve 353/1-a-6 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE,3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından ayrı ayrı yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına,4-İstinaf talep eden davalı ve davacı tarafından ayrı ayrı yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde kendilerine iadesine,5-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,6-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 22/06/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.