Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/856 E. 2023/1358 K. 28.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/856 Esas
KARAR NO: 2023/1358 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/132 Esas – 2021/103 Karar
TARİH: 10/02/2021
DAVA: Alacak (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
KARAR TARİHİ: 28/09/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacının Irak Devleti vatandaşı olup uluslararası geçici hukuki koruma nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti Devletinde yaşadığını, davacıya ait 86.525USD paranın … tarafından 13/10/2018 tarihinde davalıya Irak devletinde teslim edildiğini, davacının bu parayla Türkiye’de ev almak istediğini, paranın Türkiye’de davacıya verilmesi konusunda anlaşma yapıldığını, davalının 09/05/2019 tarihinde davacıya 2.000 USD parayı teslim ettiğini, bakiye 84.525 USD’yi ödemediğini, paranın ödenmesi için davalıya gönderilen ihtarın 24/06/2019 tarihinde davalıya tebliğ edildiğini, 5 günlük süre verildiğini, buna rağmen ödeme yapılmadığını, arabulucuya yapılan başvurudan da sonuç alınamadığını, paranın transferinin nasıl yapıldığını bilmediklerini, bu konuda yasal başvuruları yapacaklarını, davacının ekonomik durumu itibarıyla zorda olduğunu beyanla adli yardım talebinin kabulü ile dava konusu 84.525 USD’nun 29/06/2019 tarihinden itibaren işleyen faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, “Davacının sunmuş olduğu dava dilekçesi ve eki niteliğindeki para transfer dökümüne bakıldığında hiçbir şekilde davalı şirketin adının geçmediğini, davalı ve davacının herhangi bir ticari ilişkisi olmadığını, dolayısıyla husumetin yokluğundan HMK’nın 115/2 maddesi gereğince dava şartı noksanlığının tespit edilerek davanın usulden reddi gerektiğini, davacının, Iraklı bir firma ile söz konusu işlemi yapmış olduğunu tahmin ettiklerini, daha öncesinde de işbu dava konusuna benzer nitelikte davalıya husumet yöneltilmiş ve davanın reddine karar verildiğini, müvekkilinin söz konusu Iraktaki firmalar ile bir alakası bulunmadığını, davacının anlaştığı firma ile müvekkili şirketin adlarının benzer olması ve davacının anlaştığı firmanın Irak menşeli bir firma olması sebebi ile davacı alacağını tahsil etmekte zorlandığı için Türkiye’de bulunan davalıdan alacağını daha kolay alabileceğini düşünerek müvekkiline husumet yönelttiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.11.2013 tarihli 2013/13-439 E. ve 2013/1595 K. Sayılı ve Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 26.02.2014 tarihli 2013/1716 E. ve 2014-1341 K. Sayılı ilamlarında da değinildiği gibi husumetin davalıya düşmediğini, davacının sunmuş olduğu dava dilekçesinde her ne kadar 86.525 USD parayı Türkiye’ye getirmek üzere davalı ile anlaştığını ileri sürmüş olsa da müvekkili şirketin davacı ile herhangi bir ticari ilişkisi bulunmadığını, davacının iddia ettiği gibi davacı ile bir para transferi hususunda anlaşmadıklarını, davacının sunmuş olduğu bilgi ve belgelere bakıldığında …’in adının ve arapça ifadelerin yer aldığı birtakım belgelerin sunulduğu görüldüğünü, bu belgelerin davacının iddialarını ispatlar açıklıkta ve nitelikte olmadığını, davacının iddialarının soyut kalmakta olup ispatlanmaya muhtaç olduğunu, davacı taraf ileri sürmüş olsa da paranın hesabına gönderildiği … ile davalı arasında bir ticari ilişki bulunmadığını, davacının, müvekkiline ne için ve ne şekilde para verdiğini ancak yazılı ve kesin delillerle ispatlaması gerektiğini, beyanların asılsız olduğunu, bunlarla beraber müvekkili şirketin “taşımacılık ve lojistik” hizmeti sunmakta olup iş konusunun “her türlü tekstil konfeksiyon ve muhtelif çeşitte giyim eşyası alım satımı toptan ve perakende satımı toptan ve perakende satışı ithalatı ve ihracatını yapmak ve anonim şirket mukavelesinde yazılı olan diğer işler” olarak belirlendiğini, davacının iddia ettiği gibi bir para transferi ve taşıması konusunda herhangi bir yetkisi, izni vs olmadığını, para transferi adı altında herhangi bir iş ve işlem yapmadığını, davacının şahsından ve …’ten müvekkil şirket herhangi bir ödeme almadığını, davacının davasını 6100 sayılı kanunun 200.maddesi gereği senetle ispatla yükümlü olduğunu, ancak buna ilişkin herhangi bir belge dosyaya sunulamadığını, somut olayda müvekkili şirket ile bağlantı kurulamadığını, HMK 200. maddesinde ”Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri İkiBinBeşYüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerektiğini, bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle İkiBinBeşYüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.” Şeklinde düzenleme olduğunu, bu hükmün somut olaya tatbiki ile davacının davalıya ödeme yaptığını ve alacağı olduğunu senetle ispatı gerektiğini beyanla öncelikle husumet yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine, aksi halde HMK 200.maddesi gereğince senetle ispat edilmediğinden haksız ve mesnetsiz davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 10/02/2021 tarih 2019/132 Esas 2021/103 Karar sayılı kararında;”……Davacının sunduğu imzasız bilgisayar çıktısı şeklindeki hesap ekstrelerinin tercümesinden, … tarafından tanzim edildiğine dair başlığında yazı olduğu, … nolu hesap adı altında 09/10/2017 tarihinden itibaren çeşitli meblağlarda paraların yatırıldığı ve davacı tarafından çekildiğine dair açıklamalar olduğu, davaya konu miktara tekabül eden 86.525 USD’nin 13/10/2018 tarihinde … tarafından yatırıldığı, 2019 yılına bu miktarın Türkçe yazı ile “2018 devir rakamı” açıklaması ile devrettiği, 09/05/2019 tarihinde yine davacıya 2000 USD verildiği ve bakiyenin 84.525 USD olduğunun yazılı olduğu görülmüştür.Davacının sunduğu hesap özetlerinde ödendiği iddia edilen miktarda bir paranın belirtilen tarihte davacıya ödendiği davalının kabulündedir.Davalı şirket yetkilisi isticvabında, davacı ile yapılan Whatssap mesajlarını ikrar etmiş ve aralarında olduğunu doğrulamıştır.İkrar edilen mesaj içeriklerinde, davalının davacıya olan borcunu kabul ettiği, ödeyeceğini beyan ettiği ancak miktar belirtilmediği görülmüştür. Mesajlarda paranın geldiği davacıya bildirilerek hesap özetine ilişkin linkin ekran görüntüsünün gönderildiği tespit edilmiştir.Türk Medeni Kanunu 2. Maddesinde belirtildiği gibi, Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.Bu hüküm ve deliller ışığında bakıldığında, davacı ile davalı arasında bir alacak verecek ilişkisi olduğu, davalının dilekçesinde inkar ettiği borcun isticvap ve mesajlar ile ikrar edilmiş olduğu görülmüş, bu nedenle davalının isim benzerliği veya ticari ilişki olmadığı savunmasına itibar edilmemiştir. Taşıma işi ve alacak olduğu sabittir. Davalının davacıya imzalı belge veya senet olmadığı savunması kötü niyetini ortaya koymaktadır. Hesap özetinde devir eden kısmın Türkçe dilinde yazılması da bu savunmanın haksız olduğunu ortaya koymaktadır. İhtarname ve verilen süre ile davalının 29.06.2019 tarihinde mütemerrit olduğu görülmüştür.Davalının sunduğu mahkeme kararlarından, başka kişilerin de davalıya karşı benzer işlemle para gönderildiği iddiasıyla dava açıldığı ancak ıspatlanamadığından red edildiği ve kesinleştiği görülmüştür.Davacının Irak vatandaşı olup Türkiye’de koruma kapsamında ikamet ettiği, Irak devletinden de davacıya ödenmek üzere paraların davalıya teslim edildiği konusunda kuşku bulunmamaktadır. Her ne kadar davalının para transfer yetkisi yok ise de, davacının yaptığı şikayet üzerine soruşturma İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde devam etmekte olup davamızın konusu dışındadır.Bu kapsamda inceleme yapıldığında, davacının davalıdan alacaklı olduğu, imza içermese de isticvap ve mesajların hesap özetini doğruladığı, hesap özeti içeriğine itibar etmek gerektiği, bu durumda davacının davalıdan bakiye 84.525 USD alacağının olduğu kesin vicdani kanaatine varılmakla aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur…”gerekçesi ile, 1-Davacının davasının KABULÜNE, 84.525,00USD’nin 29.06.2019 tarihinden itibaren işleyen kamu bankalarının bir yıl vadeli USD cinsi mevduata uyguladığı en yüksek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, davanın husumet yokluğundan usulden reddedilmesi gerektiğini, davacı tarafın husumet yönelttiği “…” ile müvekkili … Ticaret A.Ş arasında organik bağ bulunmadığını, davacı tarafın sunmuş olduğu dilekçe ve ek belgelerde müvekkili şirketin unvanın geçtiği hiçbir makbuz fatura gibi delillerin yer almadığını, Benzer bir şekilde daha önce davacı tarafından alacağı olduğunu iddia ettiği ”…’ isimli Irak’ta faaliyet gösteren firma ile isim benzerliği sebebiyle müvekkili şirkete karşı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/642 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını; yerel mahkeme 2017/638 Karar sayılı ilamı ile ”husumetin hatalı olarak müvekkil şirkete yöneltilmesi sebebiyle dava şartı yokluğundan usulden red” kararı ile istinaf eden davacı yanın istinaf başvurusu İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14.Hukuk Dairesi 2018/360 Esas sayılı 2018/940 K. Numaralı ilam ile reddedildiğini ve son olarak bu kararı da temyiz eden davacının temyiz başvurusu Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2018/5480 Esas sayılı 2019/6546 Karar numaralı 21.10.2019 tarihli kararı ile reddedildiğini, müvekkili şirketin haklılığının ortaya konulduğunu, … kapsamında müvekkili şirkete dava açıldığını ancak müvekkili şirketin belirtilen şirketlerle ve alacakla bir ilgisi bulunmadığını,Yerel mahkemenin husumet noktasında detaylı araştırma yapmadığını, Irak’ta faaliyet gösteren firmanın bilgi ve belgelerini incelemeden dosyanın karar bağlandığını, davanın tarafları açısından değerlendirme yapıldığında davacının Irak uyruklu olması alacağı olduğunu iddia ettiği şirketin ise Irak’ta faaliyet gösteren firma olması bakımından Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun maddeleri uyarınca hiçbir bağlama noktası bulunmadığını, yetkili hukuk Irak Devleti’nin ilgili kanun hükümleri olduğunu,Davacı tarafın ileri sürülen alacak ile ilgili hiçbir somut delili dosyaya sunmadığını, sunulan belgelerde müvekkili şirketi bağlayıcı bir hususun yer almadığını, müvekkili şirket yetkilisi … mesajlaşmalar ve borcu kabul noktasında bir ikrarı bulunmadığını,davacı ile müvekkili şirket yetkisili … arasındaki mesajlaşmalarda borcun miktarına ilişkin müvekkili şirketin isminin yer almadığını, imzasız kaşesiz mesaj ve evraklara dayanak gösterilerek şirket yetkilisi … borcu ikrar ettiği sonucuna ulaşıldığını bu sonuca müvekkilinin hangi beyanına dayanılarak ulaşıldığının muamma olduğunu, müvekkili şirket yetkilisi …, isticvabında ”whatsapp yazışmaları doğru da olabilir, yanlış da olabilir; whatsapptan yazan herkese aynı şekilde yazıyorum ve varsa bir talebiniz belgelerinizi getirin ” şeklinde açık bir beyanda bulunduğunu, bu beyanlardan mesajlaşmanın ikrarı ve borç ikrarını çıkarmanın izahı bulunmadığını, ortada basit ve vasıflı bir ikrarın söz konusu olmadığını,Yerel mahkemenin yaptığı değerlendirme mesaj içeriklerinde “müvekkili şirket yetkilisinin borcunu kabul ettiğini ve ödeyeceğini ancak miktar belirtilmediği” şeklinde tespitte bulunduğunu, aralarındaki işlemlerin ise taşıma işi olduğu ve alacağın sabit olduğu sonucuna ulaşıldığını, dosya içerisinde yer alan mesajlaşmalardan hem taraflar arasında yapılan işin vasfının hem de hiçbir net rakam yokken 84.525 USD’lik borcun var olduğu sonucuna ulaşabilmenin izahtan vareste olduğunu, (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2016/19-269 Esas , 2016/529 K. Sayılı 20.04.2016 tarihli kararı)Davalı …. Anonim Şirketi, uzun yıllardır taşımacılık işi yapan ve alanında saygın bir firma olarak faaliyetini sürdürdüğünü, şirketin ticari defterleri düzenli bir şekilde tutulmakta olup gelir giderleri sıkı bir şekilde kayıt altına alındığını, bu bakımdan alacak borç durumu noter tasdikli defterlerden rahatlıkla ortaya konulabildiğini, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 18. Maddesi “Tacir, … bu Kanun hükümleri uyarınca gerekli ticari defterleri tutmakla da yükümlüdür.” denildiğini, ticari zorunluluk ve uyuşmazlık oluşması durumunda delil niteliği taşıması yönlerinden özenle defterlerin tam tutulduğunu, müvekkili şirketin, bu defterleri süs mahiyetinde tutmadığını, söz konusu uyuşmazlık bakımından iddia edilen borcun, en azından ticari defterlere işlenip işlenmediği noktasında bir inceleme yapılmasının zorunlu olduğunu, ancak mahkeme heyeti, borcun hangi işlemden kaynakladığını bile gösteremeyen mesajlaşmalar ışığında vicdani kanaatle karar verdiğini, Özel hukukta, ceza muhakemesindeki hakimin resen araştırma yetkisinin aksine “taraflarca hazırlama ilkesi” geçerli olduğunu, talep edilen alacak miktarı , işlemin yapıldığı zamanki değeri bakımından senetle ispat edilmesi gerektiğini, anılan hükkün açık olup davacı, müvekkiline ödeme yaptığını ve alacağı olduğu hususunu senetle ispat edemediğini, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2015/6102 Esas, 2015/15850 K. Sayılı 30.11.2015 tarihli kararında; ” Davacı alacağın varlığını yazılı belge ile kanıtlamak zorundadır. Ödeme belgesi sunulmuşsa da bu belgeler tek başına davacının alacaklı olduğunu ispata yeterli nitelikte değildir. Davacı son olarak yemin deliline dayanmış, davalı mahkeme huzurunda davacıya herhangi bir borcu olmadığına dair yemin etmiştir. Davacının alacağını kanıtlayamadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken somut olayın içeriğine uygun düşmeyecek şekilde davalının defterlerini ibrazdan kaçındığından bahisle davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, mahkeme kararının bozulması gerekmiştir. ” diyerek ispata elverişsiz belgeler dayanak gösterilerek vicdani kanaatle verilen yerel mahkeme kararını bozduğunu,İleri sürerek yerel mahkeme kararının usulden reddine, usulden ret talebinin kabul edilmemesi halinde ise davanın esastan reddine karar verilerek bozulmasına veya verilen kararın kaldırılarak esas hakkında yeni bir hüküm kurulmasına, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davacı tarafa verilmek üzere davalı taşıma şirketi aracılığıyla Irak Devleti’nden Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne taşınan paranın bir kısmının davacı tarafa ödenmediği iddasıyla açılan alacak istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesinde müvekkili davalı hakkında İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/642 Esas sayılı dosyası ile açılan davanın reddine karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği ileri sürülmüş isede belirtilen dosyadaki deliller ile mevcut dosyadaki delillerin aynı olmadığı ve İDM tarafından iddia ve savunma doğrultusunda toplanan deliller ışığında istinafa konu kararın verildiği anlaşılmıştır. Dosya arasında bulunan davalı şirketin İstanbul Ticaret Odasına ait internet portalından alınmış sicil kayıtları incelendiğinde; Davalı şirketin 25/05/1998 tarihinde odaya kayıt olduğu, eski ünvanlarının …Limited Şirketi, … Limited Şirketi, … Limited Şirketi olduğu ve şu anki mevcut ünvanının ise …Anonim Şirketi olduğu görülmektedir.Davacı tarafça ibraz edilen tercüme edilen belgeler incelendiğinde, … tarafından tanzim edildiğine dair başlığında yazı olduğu, … nolu hesap adı altında 09/10/2017 tarihinden itibaren çeşitli meblağlarda paraların yatırıldığı ve … nolu hesap adı altında davacı tarafından çekildiğine dair açıklamalar olduğu, davaya konu miktara tekabül eden 86.525 USD’nin 13/10/2018 tarihinde … tarafından yatırıldığı, 2019 yılına bu miktarın Türkçe yazı ile “2018 devir rakamı” açıklaması ile devrettiği, 09/05/2019 tarihinde yine davacıya 2000 USD verildiği ve bakiyenin 84.525 USD olduğunun yazılı olduğu görülmüştür.Somut olayda, Ülkemizde şartlı mülteci statüsünde yaşayan Irak uyruklu davacı …, Türkiye’den ev almak amacıyla, … isimli arkadaşından, … Ticaret A.Ş’nin havale sistemiyle, kendisine ait 86.525,00 USD (Seksen altı bin beş yüz yirmi beş Amerikan Doları) miktarındaki parayı Irak’tan kendisine göndermesini talep ettiği, … isimli şahsın da davacıya ait 86.525,00 USD parayı …Ticaret A.Ş’nin havale sistemiyle davacıya gönderdiği, Söz konusu davalı şirketin, 86.525,00 USD paranın 2.000,00 USD’yi davacıya 09.05.2019 tarihinde ödediği, geriye kalan 84.525,00 USD’yi ise ödemediği, ibraz edilen transfer işlemleri dökümünde de görüldüğü üzere … GRUBU isimli firmanın isminin yazılı bulunduğu, davacıya 09/05/2019 tarihinde ödeme yapanında bu firma olduğu, davalı taraf husumet itirazında bulunmuş isede davacı tarafça ibraz edilen mesaj içerikleri ve davalı şirket yetkilisinin isticvap beyanından davacıya ödeme yapan firmanın davalı şirket olduğunun mahkemece kabul edildiği anlaşılmıştır.Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesince davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı anlaşılmakla; İlk Derece Mahkemesine sunulan deliller gözetilerek kurulan hüküm gerekçesinde, davalı vekili tarafından ileri sürülen istinaf sebepleri detaylı şekilde tartışılıp değerlendirildiği, mahkemece verilen karar gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, mahkemenin kabul ve gerekçesine göre davalı vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik tüm istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Sonuç itibariyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 33.013,96.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 8.253,50.TL harcın mahsubu ile bakiye 24.760,46.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 28/09/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.