Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/851 E. 2023/1455 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/851
KARAR NO: 2023/1455
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/10/2020
DOSYA NUMARASI: 2019/145 Esas – 2020/493 Karar
DAVA: Tazminat
KARAR TARİHİ: 05/10/2023
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; Müvekkili … Tic. A.Ş.’ye … Anonim Şirketi tarafından 08.03.2019 tarihinde … seri numaralı 500.000 TL bedelli Çek düzenlendiğini, müvekkili tarafından, … seri numaralı çekin ciro edilmeden karşılıklı ticari ilişki neticesinde, teminat olarak davalı … Ltd. Şti.’ne verilmesinin sağlandığını, teminat konusu bedel ödendiği zaman, çeki geri almak isteyen müvekkili şirketin dava konusu çekin … Gimat Şubesi tarafından davalı … Ltd. Şti.’ne ödendiğinin öğrenildiğini, davalı … Ltd. Şti.’ne ulaşılmaya çalışıldığını ancak şirket adresinin terk edildiğinin görüldüğünü, görülen lüzum üzerine, 11.03.2019 tarihinde davalı şirketin, Banka ve ödemeyi gerçekleştiren Banka şubesine çekin veya bedelin iadesi konulu ihtarname gönderildiğini, ancak herhangi bir ödeme yapılmadığını, müvekili ile … Ltd. Şti. arasında var olan ticari ilişki sebebiyle devamlı aktif ve işler durumda olan bir Cari Hesap ilişkisinin olduğunu, bu cari hesap ilişkisine nazaran zaman zaman büyük alımlar yapılmakta ve alımlara istinaden teminatlar verilmekte olduğunu, dava konusu yapılan ve müvekkilinin dava dışı … şirketince düzenlenen çekin de bu amaçla ciro edilmeden kendisine teslim edildiğini, ancak Davalı … Ltd. Şti.’ne haftasonu mal teslimini yapmak amaçlı istediği çeki anlaşmaya ve ticari teamüle aykırı davranarak Bankaya ibraz ettiğini ve her nasılsa Bankadan çek bedelinin tahsilini sağlayarak ortadan kaybolduğunu, teminat amaçlı olarak verilen çek bedeli mukabilinde ürün teslimatı da yapılmadığını ve dolayısıyla Müvekkilini zarara uğrattığını, davalı … Ltd. Şti. ve Bankadan mükerrer kez defalarca zararın tazmininin istendiğini, müvekkilinin kötüniyetli olarak oyalandığını, davalı … Ltd. Şti.’ne hiçbir şekilde ulaşılmadıklarını ve Bankaca da kendi ağır kusurundan sebeple uğranılan zararı karşılamamakta ısrarcı olduğunu, müvekkilinin günden güne aylık %3 lere varan Kredi faizlerinden dolayı zararının katlanarak artmakta olduğunu, bankaca uzlaşmaya oturulurken konuyu müzakere dahi etmek istememesinin kötüniyet olarak algıladıklarını, diğer yandan artan Banka faizleri ve paranın maliyetlerindeki artıştan sebep davanın başından itibaren işleyecek yasal faiz zararı karşılamaya yetmeyeceğini, bu nedenlerle müvekkilinin uğradığı zarar olan 500.000 TL’nin davalılardan alınarak müvekkiline ödenmesine, davalıların 100.000 TL maddi tazminat ödemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … T.A.Ş. vekili cevap dilekçesi ile; Davaya konu çekin tamamen yasalara uygun şekilde işleme alınarak bedelinin ödendiğini, açıkça görüleceği üzere; bankanın kamera kayıtlarından davaya konu çekin keşideci … şirketi yetkilisi tarafından şube içerisinde doğrudan çeki tahsil eden kişiye teslim edildiğinin anlaşılacağını, TTK hükümleri gereği bir çekin lehdarı olmak, yetkili hamil olabilmek için yeterli olmadığını, çek, kıymetli bir evrak olduğundan yetkili hamilin mutlaka çeki elinde bulunduruyor olması gerektiğini, davacı şirketin davaya konu çekin keşideci … şirketi tarafından kendilerine teslim edildiğini ve müteakiben … Ltd. Şti.’ne ciro etmeksizin teslim edildiğini iddia ettiğini, ancak bankanın kamera kayıtlarından çek aslının şubeleri içerisinde doğrudan çeki tahsil eden kişiye teslim edildiğini, davaya konu çekin hiçbir zaman davacı şirketin eline geçmediğini, dava dışı keşideci … şirket yetkilisinin, çeki şube içerisinde çeki tahsil eden kişiye teslim etmiş olmasının çek tahsili sırasında şube içerisinde bulunması hususlarının bir arada değerlendirildiğinde; çekin tahsil eden kişiye ödenmesine rıza göstermiş olduğunu ve iradesinin bu yönde olduğu açıkça ortada koyacağını, davacı ve diğer davalı arasında bankanın taraf olmadığı bir ihtilafa müvekkili bankanın dahil edilmeye çalışıldığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Diğer davalıların davaya karşı cevap vermedikleri anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 01/10/2020 tarih ve 2019/145 Esas – 2020/493 Karar sayılı kararı ile; ” Dava; tazminat talebine ilişkindir. Davalı bankadan dava konusu çekin arkalı önlü fotokopisi, dekont, olayla ilgili Soruşturma Raporu ve kamera kayıtları celbedilmiştir. Dava konusu çekin fotokopisinin incelenmesinde, çekin keşidecisinin … San. Tic. A.Ş. olduğu, çekin lehdarının davacı … Tic. A.Ş. olduğu, keşide yerinin ve tarihinin İstanbul 08/03/2019 olduğu ve 500.000 TL bedelli olduğu, çekin arka yüzündeki ilk cirantanın … Ltd. Şti. olduğu, kaşe ve imza bulunduğu, sonraki cirantanın … olduğu, isim ve imzasının bulunduğu, çek bedelinin … ödendiği görülmüştür. Davalı … T.A.Ş Teftiş Kurulu Soruşturma Raporunun incelenmesinde, çekin keşidecisi … San. Tic. A.Ş. nin tüm hisselerinin … ait olduğu, Davacı …Tic. A.Ş. nin ortaklarının … olduğu, davalı … Ltd. Şti.nin tüm hisselerini … ait olduğu, bankanın Gimat şubesini arayarak 500.000 TL ayırtan kişinin … olduğu, bu kişinin davacı şirketin mali müşavirinin olduğunun öğrenildiği, kamera kayıtlarının incelenmesinde, … şirket sahibi … ile …’ın elemanı olduğu öğrenilen … ile, bankanın Gimat şubesine saat 14:49 ‘da geldikleri, saat 15:05’de …’ın bankanın Gimat şubesine geldiği ve … ile buluştuğu ve birşeyler konuştuğu, …’un gişe işlemleri için sıra numarası aldığı, saat 15:06’da …’in dava konusu çeki …’a verdiği, saat 15:08’de …’un gişe önüne geldikleri ve …ın çeki cirolayarak gişe memuru …’ya verdiği, saat 15:35’de …’ın işlem dekontunu imzaladığı, parayı alarak … ile birlikte şubeden ayrıldıkları, banka güvenlik görevlisinin beyanına göre şahısların kamera görüş açısından çıktıktan sonra şahıslar arasında arbede yaşandığı, … ve …’a fiziksel müdahalede bulunduğunun öğrenildiğini, çek keşidecisi … şirket sahibi … yapılan görüşmede, davacı şirket ile yaklaşık bir yıldır ticaret yaptıklarını, firmaya 500.000 TL borcu olduğunu ve firmadan 17.500 TL alacağı olduğunu, …’ın yönlendirmesiyle bankanın Gimat şubesinde davacı şirket yetkilisi … ile buluşacaklarını ancak şubeye geldiklerinde yanında bulunan …’a gelen telefon ile şubeye … adında bir şahıs geleceğini, çeki adı geçene vermesi gerektiğini öğrendiğini, bu nedenle çeki şubeye gelen … teslim ettiğini, …’ın da cebinden çıkardığı davalı şirkete ait kaşe ile çeki ciroladığı ve çeki tahsil ettikten sonra 17.500 TL’yi talep ettiğini ancak …’ın parayı vermeyi reddettiği ve kendisine fiziksel müdahalede bulunduğunu belirttiği, davacı şirket yetkilisi … mali müşavir olduğunu ifade ettiği … ile yapılan görüşmede, çek keşidecisi şirket yetkilisi …’in yakın arkadaşı olduğu, adı geçenin davacı şirketin 500.000 TL borcu, 17.500 TL alacağı olduğu, …ın ağabeyi, … bankaya gelmesini istediği ve çeki tahsil ettikten sonra kendisine 17.500 TL verileceğinin söylendiğini, …’in Ankara’daki ulaşım bilgilerini bilmemesi nedeniyle …’un kendisine eşlik ettiğini, bankada para ayırtan kişinin de … olduğunu belirttiği, buna göre …’in bahse konu çeki … vermesi için yönlendiren kişinin davalı şirket yetkilisi ve …’ın ağabeyi … olduğu ve …ın mali müşaviri … olduğu, çekin yetkili hamil olunması için lehdarın çeki elinde bulundurması gerekirken dava konusu çekin hiçbir zaman davacı şirkete ulaştırılmadığı, tüm bu bulgular birlikte değerlendirildiğinde; çekin kendileri tarafından davalı şirkete verildiği yönünde asılsız beyanda bulundukları, inceleme konusu vakaadaki tarafların ilişkileri ve olay örgüsünün tarafların bankaya karşı suiniyetli bir yaklaşımda olduğunu işaret ettiğini, gişe memuru …’nın kınama cezasıyla tecziyesinin önerildiği belirtilmiştir. Mahkememizce toplanan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; dava dilekçesinin ikinci sayfasının ilk paragrafında ” … müvekkil şirket tarafından … seri numaralı çek ciro edilmeden karşılıklı ticari ilişki neticesinde, teminat olarak davalı yanlardan … Limited Şirketi’ne verilmesi sağlanmıştır … ” cümlesi ile, davalı bankanın teftiş raporundaki, dava konusu çekin keşidecisi şirket yetkilisi … beyanları, davacı şirket yetkilisinin Mali Müşaviri olduğu belirtilen … beyanları, Banka teftiş raporu ve kamera kayıtları birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu çekin, davacı şirketin rızası ve talimat ile, çekin keşidecesi … San. Tic. A.Ş. yetkilisi tarafından banka şubesine gelen … verildiği ve bu kişi tarafından da çekin tahsil edildiği, buna göre çekin davacı şirketin talebi ile … verilmesi ve her ne kadar davacı şirket tarafından çekin davalı şirkete teminat olarak verilmesinin sağlandığı iddia edilmiş ise de, çekin teminat olarak verildiğine dair hiçbir yazılı ve kesin delil sunulmadığı, buna göre davacı şirketin, kendi rızası ve talebi ile çekin … verilmesinden sonra çekin kendince ciro edilmeden … tarafından tahsil edildiği ve bu nedenle zarara uğradığı iddiasının Medeni Kanunun 2. maddesindeki iyi niyet kurallarına uygun olmayacağı, bu nedenle davacının çekin bedelinin tahsiline ve uğradığı zararların tazminine ilişkin davasının reddi gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak, davanın reddine karar verilmiştir. ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın Reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Usule İlişkin Olarak; Mahkemece oluşturulan Gerekçeli Karar Metnine bakıldığında, HMK’nın müvekkil şirkete tanıdığı iki önemli sübut vasıtasının kullanılmasına izin verilmediğinin anlaşılacağın, bunların süresinde bildirilen ve Mahkemenin Gerekçeli Kararında dayandığı dava dışı kişilerin tanıklık beyanı, diğerinin de gerekçeli kararında banka teftiş raporuna olan inançtan kaynaklı, taleplerine rağmen bilirkişi heyeti görüşüne başvurulmaması olduğunu, her iki sübut vasıtasına da hem dava dilekçesi hem de sonraki beyanlarda mahkemeden talep edildiğini, ancak HMK’nın önem verdiği iki müesseseye de başvurulmamış olduğunu, bunun ise müvekkil şirketin hem dava hakkı hem de adil yargılanma hakkının elinden alınması anlamına geldiğini, Daha da ötesi Mahkemenin kendi yargılaması ve de HMK müesseselerin bir kenara atıp, davalı şirketin teftiş raporunu sanki HMK bilirkişi raporu ibi önem verip, neredeyse tam sayfa özetleyerek gerekçe oluşturmasının, Adil Yargılanma Müessesi yanında Hukukun Üstünlüğüne de uygun düşmediği kanaatinde olduklarını, zira söz konusu Teftiş Raporunun, davalı bankanın kendi iç denetimi için ve de kendi menfaatine kullanılması için hazırlanmış bir rapor olduğunu, bu raporun mahkemece hiçbir denetime tabi tutulmadan esas alınıp bir de gerekçeye konu edilmesinin HMK’nın denetime ve hükme esas bilirkişi incelemesi düsturuna aykırı düşmekte olduğunu, Diğer yandan Mahkemenin davanın tek ve en önemli tanığı olan çek keşidecisi … Şirketi’nin tanık olarak dinlenilmesine gerek görmezken, Gerekçeli Kararı’nda Teftiş Raporu’nda var olduğu davalı kurumca iddia edilen aynı kişinin beyanına bakarak hüküm tesis etmiş olduğunu, bunun ise tamamen talihsiz bir yargılama ve hüküm kurma girişimi olduğunu, bugün herhangi bir Yargılama Makamı ve Mercisine dilekçe eşliğinde bir belge sunulduğunda (örneğin Mahkemeye Banka Ödeme Dekontu) Mahkemenin ilgili banka kurumuna yazı yazarak aslı gibidir onaylı suretini istemekte olduğunu, tek taraflı hem de davalı yanın kendi elemanlarınca hazırlanan belge ya da ifade iddialarının asıllığını araştırma yapmaksızın kabul etmemekte olduğunu, Usuli açıdan diğer bir Yasal Yerindesizliğin ise, mahkemenin ispat yükünü yanlış tarafta araması olduğunu, bir paragraflık gerekçesinde ‘…. çekin teminat olarak verildiğine dair hiçbir yazılı ve kesin delil sunulmadığı, …’ şeklindeki kanıyı paylaşmış olduğunu, sanki çekin arkasında müvekkilin cirosu var da, geçerli ve yetkili ve tam ciro’nun ‘Teminat Cirosu’ olup olmadığının tartışılmakta olduğunu, ortada müvekkil şirketin cirosu yokken, müvekkilden verilen çekin teminat amaçlı olup olmadığının araştırılması ve bunun ispatının müvekkilden istenilmesinin hayatın olağan akışına ve de eşyanın tabiatına aykırı bir durum olduğunu, Mahkemenin Olaya Bakışının hatalı sonuçlara sebebiyet vermeye müsait olduğunu, ki çeki elinde yetkili ve meşru hamil olarak bulunduran hırsızın çekin arkasını cirolayarak her bankadan tahsil edebileceğini, mahkemenin bu şekilde sonuç verecek tehlikeli olasılıkları hedeflemediğini, ancak bu manaya çıktığı ve böylesine tehlikeli bir uygulamanın kapısının aralandığının da bir gerçek olduğunu, Diğer yandan müvekkil firma ile diğer davalı …ve de çeki bozduran kişi arasında gerçekleşen ve de sorgulanması gereken bir olayı mahkemenin neden davalı banka açısından kurgulamış olduğunun anlaşılamadığını, HMK’ya göre gerekçe ile hüküm arasında bir illiyet bağı olması gerektiğini, bu gerekçede mahkeme müterafik kusuru irdelese ve de Müterafik Kusur oranından tayine gitse, bu takdirde bu olayı irdelemesini yaparak Gerekçe kurmasının asıl olduğunu, mahkemenin olaya sığ yaklaştığını, ki davalı bankanın hiçbir kusuru ve ihmali yok demeye getirdiğini, oysa alıntı yaptığı davalı kurumun teftiş raporunda dahi, davalı banka sisteminin ve çalışanlarının ihmali ve de çalışanın cezalandırılmasından bahsedilmişken, bunları görmezden gelip bu şekilde karar verilmesinin aykırılık içermekte olduğunu, Son olarak usuli bir eksikliğin ise istinaf incelemesi aşaması ile ilgili olduğunu, istinaf mahkemesinin ilk derece mahkemesinin kararını maddi ve hukuki açıdan inceleyip tetkik ederken, gerekçede ve hükümde geçen hususların yerindeliğini dava dosyasına bakarak ilişkilendirmesi gerektiğini, Mahkemenin müvekkil şirketi iyi niyetsizlik ile itham ederken dava dosyasındaki hangi bulgulara ve araştırmalara ve de tanıklık beyanlarına dayanarak bu kanaate ulaştığını ve de istinaf mahkemesi itiraz incelemesi yaparken bu hususu denetlemesini imkansız kıldığını, bu durumun dahi HMK tarafından özgülenen hüküm ve gerekçe ve dava dosyası illiyet bağı ile uygunluk içermemekte olduğunu, Davanın Esasına İlişkin Olarak; Mahkeme nezdinde; Müvekkil Şirket … Tic. A.Ş. tarafından, çek karne sahibi …Sanayi Ticaret Anonim Şirketince 08.03.2019 tarih ve … Seri Numaralı 500.000,00-TL Bedelli müvekkili adına düzenlenerek ve yine Müvekkilinin Çek Keşidecisine verdiği talimatla Çek Ciro Edilmeden …Ltd. Şti’ ne teminat amaçlı Çekin teslimi gönderdiği çalışanına elden teslimi sağlanmışken, çeki ibraz eden … Ltd. Şti. çalışanına, … Gimat Şubesi tarafından şubeden hiç çıkmayan kişi tarafından hiçbir lehtar ve ilk ciranto cirosu atılması mümkün değilken düzgün ciro zinciri ve çek hamili araştırması ve özen yükümlülüğü yerine getirilmeksizin ödenildiğinin öğrenilmesi üzerine mevcut zararı olan 500.000,00-TL Asıl Alacak ve 100.000,00 TL Kötü Niyet ve Maddi Tazminatın Yasal Faizi ile ödenmesine karar verilmesi talepli olarak dava açılması hasıl olduğunu, Mahkemeye yukarıdaki içerikli sunmuş oldukları dava dilekçeleri ve dilekçelenin ekleri ile maddi vakıalarının açıklandığını ve dava konusu delilleri olan çekin fotokopi nüshasını sunduklarını ve de ek delillerini bildirerek, sübut olan taleplerini bildirerek davanın kabulünü talep ettiklerini, davalılardan banka genel merkezince sunulan cevap dilekçesinde maddi vakıalarını doğrular nitelikte beyanda bulunulduğunun mahkemece tespit edilemediğini, Mahkemenin gerekçeli kararında davayı reddederken, müvekkilinin lehtarı olduğu ancak cirolamadığı çeki ilgili mevzuatı gereği düzgün ciro zinciri ve çek hamili araştırması ve özen yükümlülüğünü davalı bankanın nasıl yerine getirdiğini ve buna uygun davrandığını izah edip, hiçbir tespitte bulunmadığını ve hiçbir şekilde davayı aydınlatma yükümlülüğü ile davadaki iddia ve savunmaları karşılaştırıp neden üstünlük sağladığını açıklamakla yükümlü mahkemenin bu konuda da gerekçeli kararında en ufak bir açıklama yapmamış olduğunu, Davada varmış olduğu sonucu soyut ve izafi şekilde sadece sebebi kendinden meçhul şekilde müvekkilinin iyi niyetli olmadığına bağladığını ve bu kanıya da nasıl ulaştığını hiçbir şekilde açıklamayıp, dava dosyası içerisindeki hiçbir delile dayandırmamış olduğunu, oysa mahkemeye cevaba cevap dilekçelerinde davalı bankanın kendi ikrarları ve beyanlarındaki çelişkilerinin aşağıda olduğu gibi tek tek sıraladığını, ancak mahkemenin dava dosyasına sundukları bu çalışmayı dahi dikkate almayarak ve sanki tek taraflı husumetsiz davaymış da tek beyan ve deliller davalı Bankanınmış gibi hareket etmiş olduğunu, oysa cevap dilekçesinin 1. sayfasının 6 nolu bendinde; ‘Çekin ilk olarak … Firması tarafından ciro edildiği, Cironun firma kaşesi ve imza ile yapıldığı, ciro için atılan imzanın … Firma yetkilisi …’in sistemdeki imzası ile uyumlu olduğu…..’ şeklinde, dava dosyasının gerekçeleri ile hayatın olağan akışına aykırı ve kendi beyanları ile çelişir bir beyanatta bulunduğunun görülmüş olduğunu, – Çekin dava dışı … Firması tarafından müvekkili … firması adına düzenlenmiş olduğunu, dolayısıyla çekin ilk olarak müvekkili … tarafından ciro edilmesi gerekliliğinin çek yasası ve ticari hayatın teamülüne göre olması gereken olduğunu, dolayısıyla davalı bankanın cevap dilekçesindeki bu beyanatı ile zaten kendisine düşen yükümlülüğü yerine getirmediğini ikrar etmekte olduğunu, çekini arka yüzüne bakıldığında çek lehtarı olan müvekkilinin fiilen çek lehtarı olarak ciro edilebilmesinin de mümkün olmadığını, en üst taraftaki cironun … Firmasına ait olup müvekkilin atacağı imzanın ancak sonraki ciro hükmünde olabileceğini, bu karşılaştırmanın değil bankacı, dikkatli basit bir kişinin belge denetiminden dahi geçmeyerek bir özen olduğunun kuşkusuz olduğunu, ancak nasıl oluyorsa davalı gibi büyük bir bankanın iki şubesi ve de genel merkezinin dikkatinden kaçmakta olduğunu, Cevap dilekçesi’nin 2. sayfasında ‘Davaya Konu Çekin Tahsil Edilme Süreci Hakkındaki Tespitler’ başlığı altında izahında; dava konusu çekin, keşidecisi dava dışı …. Yetkilisi tarafından Banka Şubesinde teslim edildiği ve teslim esnasında … Firması adına sadece … olduğu bildirmesi karşısında; … adına yapılan cirodaki kaşe ve imzada, o gün ve saatte bankada bulunmayan ve bankacılık sisteminde … yetkilisi olarak tanımlanıp imza örneği olan …in imzası ile uyumluluk tespit edildiği hususunun bildirilmekte olduğunu, bunu anlayamadıklarını, zira çek ilk defa keşideci tarafından banka şubesinde elden çıkıyorsa ve … adına doğru imza ve kaşe ile ciro ediliyor ise ve bunu davalı banka kabul edip, teyit ediyorsa ve de …’in banka şubesinde olmadığı kendi beyanatları ile tartışılmaz gerçek ise, tek izahın çelişkili beyan olduğunu, davalı banka beyanından anlaşılanın; …’ın cirosunun var olup olmadıını dolayısıyla düzgün ciro zinciri teminini sağlayamayan bankanın aynı zamanda sisteminde kayıtlı müşteki imzalarını teyitte dahi yetersiz kalmakta ve güven kurumu olan görevini ifada acziyet içine düşmekte olduğunu, Cevap Dilekçesinin 1. sayfasındaki devamı maddesinde; ‘…Firması tarafından ciro edilmesine müteakip Çekin … tarafından Ciro edildiği, … imzasının istemdeki imza ile uyumlu olduğu..’ şeklinde beyanatta bulunulduğunun görülmüş olduğunu, … Firmasının geçerli ve yetkili cirosu olmadığı yönündeki gerçeklik bir yana; madem ki … Şube tarafından tanınmakta ve para da başka firma adına ayrılmış idi; neden hiç sorgu ve sual edilmeden direk ödeme yapıldığının anlaşılamadığını, açıkçası anlaşılması zor bir uygulama örneği olduğunu, Bankanın tek bir çek bedeli tahsili olan bankacılık işleminde 2 temel hatasının yanında 3. bir hata da daha doğrusu eksik ve yanlış işlem yapmaktan geri kalmadığını, bunun basit bir çalışan ve dikkatsizlik hatası olarak izah etmenin hayatın olağan akışına ve eşyanın tabiatına aykırı bir husus olacağını, Son olarak Davalı Bankanın Cevap Dilekçesindeki bir diğer Çelişkili Beyanın ise 3. sayfasında ‘Davaya Cevaplarımız’ başlığı altında Kanun maddesinde dayandığının görülmekte olduğunu, şöyle ki; davalı bankanın 6762 sayılı TTK’nun 559. maddesinin tamamına yer verdiğinin görülmekte olduğunu, oysa kanun metni dikkatlice okunup, yorumlanmaya gerek duyulmadan anlamaya gidildiğinde; herhangi bir maksatla Kıymetli Evrakın devri için Zilyetliğin Devrinin şart olması yanında bundan başka(!) emre yazılı senetlerde ciroya, nama yazılı senetlerde devir beyanına ihtiyaç olduğu ve bu beyanların evrak üzerine yazılabileceği gibi ayrı bir kağıt üzerine de yazılabileceğinin düzenlenmiş olduğunu, Kanun maddesi çok açık olduğuna göre, mevcut dava konusu olayda sorgulanması gerekenin; ÇEK LEHDARI … CİRO’sunun nerede olduğu , nasıl o an şubede olmayan ve imzalaması mümkün olmayan …’nın sahibi …’in geçerli cirosunun nerede olduğu hususları olduğunu, davalı bankanın bu konularda ikinci bir cevap dilekçesi dahi sunmaksızın hiçbir açıklama yapamazken, Mahkemenin bu hususları tespit edemeyerek dava dosyası ile bağdaşmayacak bir karar vermiş olduğunu, Dava Dışı …, …’ya Teminat Amaçlı verildiği saikiyle ve yine … Çalışanına emaneten verdiğini düşündüğü çek teslimini, TTK 559. madde kapsamında değerlendirmekte olduğunu, mahkemenin bu yorumunu anlamakta güçlük çektiklerini, bir de bunu ticari hayatın içinde olması münasebetiyle ticari teamülleri çok iyi bilen ve çeke en ufak bir kalem sürçmesi ve lekesini tahrifat düşüncesiyle kabul etmeyip düzenleyiciden paraf istemekten geri kalmayan, teminat çeklerinin yazılı olan ve olmayan usul ve esaslarını çok iyi bilen bir kurumun; bu şekilde güvenli işlem yaparak düzgün ciro zinciri ve çek hamili araştırması ve özen yükümlülüğünü yerine getirdiğini iddia etmenin abesle iştigal bir durum olduğunu, davalı kurum bankanın yanlış işlemler silsilesini görüp açıklarını kapatan sistemi koyup, bir an önce mağduriyeti giderip olay başkaca mudilerce duyulmadan örtbas edip kapatacağı yerde, bu şekilde acziyetini beyan edip hatta dava konusuyla ilgili hiçbir savunma yapmadan güvenilir kimliğini tartışılır duruma getirdiğini, lakin mahkemenin bu gerçekleri görememesinin hayal kırıklığı yaratmış olduğunu, Diğer yandan mahkemenin yaklaşık 1 sayfa yer verip bilirkişi heyeti incelemesi ve raporundan üstün gördüğü davalı bankaca 05.03.2020 tarihli Ara Karar gereğince dava dosyasına sunulan banka teftiş raporu ve inceleme raporu ve eklerini dahi doğru takdir edip incelemediğinin görülmekte olduğunu, şayet incelemiş olsa idi raporda; Müvekkil şirketin lehtar ciranta cirosu olmaması yanında ilk ciranta olarak gözüken … Şirketi yetkilisi …’in de, davalı banka’nın savunmasından anlaşıldığı kadarıyla imzasının bulunmayıp sahte ciro olduğu, Bu kadar hatanın yani hem emre yazılı çekte lehdar cirosu olmaması ve de lehtardan ilk alan gözüken davalının savunmasını kurduğu … cirosunun da aslında hiç olmadığı ve anlatılan olay olgusundan …’in şubede olmadığına göre olamayacağı, Müvekkil Şirket lehdar cirosunun ve dava dışı … İlk Ciranta Cirosunun ve de aslında düzgün olmayan ya da bozuk olan değil hiç ciro zincirinin olmadığı ve sahte imzayı dahi davalı bankanın tespit edemediği, Şayet … cirosunun sahte olduğunu tespit etseydi, dava konusu çek bedelinin yine ödenmemesi gerektiği ve dikkatli ilk bakışta anlaşılacak bu eksiklikleri hem çekin ibraz edildiği banka şubesi, hem çeki basıp teslim eden Maltepe Şubesi hem çekin onayı için gönderilen genel merkez dahil 3 kontrol merkezinden geçilmesine rağmen fark edilmediği, Aslında iki temel hataya rağmen teminat amaçlı verilecek çekin ödendiği ve bu hatanın davalı bankanın kendi iç işleyişi ve teknik donanım eksikliğinden kaynaklandığı hususlarının mahkemenin gerekçesine dayandırdığı banka müfettiş raporunda tespit edildiğinin görülmekte olduğunu, bu kadar açık hususlara rağmen mahkemenin güven kurumu olan ve sigortalı olan davalı bankanın kendi tespitine dayalı Kusur-Hatalarından kaynaklı Zararı tazmin ettirmeye mahkum ettirmek yerine, tüm bu gerçekleri örtmek ve bu kadar Hata/ Kusurdan kaynaklı zararı karşılamasına engel olacak şekilde eşyanın tabiatına ve hayatın normal akışına uygun olmayacak şekilde ” bankanın hiç mi kusuru yok ” dedirtecek şekilde davalarını reddettiğini, Mahkemenin dava dışı çek keşidecisi olan …’in, şubede düzenlendiği iddia edilen çek’i hiç tanımadığı bir kimseye teslim edip parayı almasına müsaade etmesi gibi bir tespit yaptığının görülmekte olduğunu, …’in hiç tanımadığı şubeye gelen birine durup dururken 500.000,00-TL’lik bir hediye çeki vermek istediği tespitinin ticari hayatın ciddiyetinden uzak olduğunu, … bir an için müvekkil şirket muhasebecisi …’a değil de … vermiş olsa dahi, çeki uhdesinde tutan ve çekin lehtarının çek hamili olarak kabul ettiği …’ın talimatı ile teslim etmiş olduğunun kabul edileceğini, ki yine çek hamilliğinin müvekkil şirkette olduğunu, mahkemenin dava dışı … Şirketi yetkilisini banka şubesine getiren ve müvekkil şirketin resmi muhasebe ofisinde çalışan …’un varlığını hiç dikkat almadan gerekçe oluşturmuş olup, var olan gerekçenin dava dosyasının tamamındaki belgelerden bağlantısız ve uyumsuz olduğunu, Oysa mahkemece davalı bankaca sunulan inceleme raporu dikkatlice incelenmiş olsa idi davalı bankanın, müvekkil şirketin rızası dışında, arka yüzünde hem lehtar hem ciranta eksikliği olan bir çeki TTK ve bankacılık hukukuna aykırı olacak şekilde ve bir güven kurulu olan bankadan beklenmeyecek dikkatsizlik ve özensizlik ve de kendi iç yapılarındaki teknik donanım ve iç işleyiş kontrol şeması eksikliğinden kaynaklı ödeme yaptığı ve müvekkil şirketi hizmet kusurundan dolayı zarara uğrattığını tespit edebilecek olduğunu, Mahkemeden gerekçeli kararında kaleme aldığı …’in hiçbir şekilde tanıklık ifadesini almamışken, davalı yanın raporunda kendisine atfedilen hususlar doğruymuş gibi gerekçesini oluşturmasının ayrı bir yasal uygunsuzluk içermiş olduğunu, Adil Yargılamadan beklentilerinin, beyan dilekçelerinde bildirdikleri gibi Ankara’da faaliyet gösteren mali müşavir … elemanı olan …’un dinlenilmesi olduğunu, Dolayısıyla huzurdaki muhakeme ile davalı yanlardan müvekkili, müteselsilen sorumlu olan davalılardan 500.000,00-TL asıl alacak ve şu an banka kredi faizleri göz önünde tutulduğunda uğradığı hak kaybını telafi edecek 100.000,00-TL maddi tazminatın yasal faizleri ile ödenmesinin hüküm altına alınmasını talep ettiklerini beyanla; Açıklanan ve re’sen dikkate alınacak nedenlerle; İlk derece mahkemesi olan İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2019/145 Esas- 2020/493 Karar sayılı ilamının iptal edilip kaldırılarak istinaf mahkemesince yapılacak yargılama neticesinde; Müvekkilinin uğradığı zarar olan 500.000,00-TL’nin davalı yanlardan alınarak müvekkiline ödenmesine, Şu an banka kredi faizleri göz önünde tutulduğunda uğradığı hak kaybını telafi edecek şekilde davalıların 100.000,00-TL maddi tazminat ödemesine, Her türlü yargılama gideri, harçlar ve avukatlık ücreti vekaletinin davalı tarafa yansıtılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; davacının lehtarı olduğu dava konusu çekin teminat olarak verilmesine ve düzgün ciro silsilesi bulunmamasına rağmen çek bedelinin ödenmesi sebebiyle ve davalıların sorumlu olduğu iddiası ile uğranılan maddi zararın tazmini talebine ilişkindir.Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili; dava konusu … Maltepe Şubesine ait, 08/03/2019 keşide tarihli, 500.000,00 TL bedelli çekin …San. Tic. A.Ş. tarafından davacı emrine keşide edilerek davacıya verildiğini, davacının çeki aralarındaki ticari ilişkiye istinaden cirolamaksızın davalı … Ltd. Şti.’ne keşideci aracılığı ile teminat senedi olarak davalı şirket çalışanına verdiğini, çek arkasında ilk cironun davacıya ait olmamasına ve ciro silsilesinin düzgün olmamasına rağmen bankanın gerekli dikkate ve özeni göstermeyerek çek bedelini çeki ibraz eden …’a ödediğini, davalı şirket tarafından çek karşılığı malların teslim edilmemesi sebebiyle çek bedeli kadar borcunun olmamasına rağmen banka tarafından çek bedelinin ödendiği ve bu sebeple zarara uğradığını, zararın tazminine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili, dava konusu çekin tahsil edildiği günkü kamera kayıtlarına göre dava konusu çekin keşideci şirketin yetkilisi … ve davacı şirketin mali müşaviri çalışanı …’un bankada buluştuğu ve daha sonra bankaya davalı şirket çalışanı … gelerek bu şahıslarla buluştuğu, keşideci şirket yetkilisi tarafından çekin … verildiği ve …’ın çeki cirolayarak bankaya ibraz ettiği ve bedelinin ödendiği, bu haliyle çekin davacının eline geçmediği ve çekin yetkili hamili olmadığı, çekin yasaya uygun olarak işleme alındığı ve bedelinin ödendiğini, bu sebeple davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Banka tarafından yapılan idari soruşturma sonrası düzenlenen 19/04/2019 tarihli idari soruşturma raporunda; kamera kayıtları, ifadesine başvurulan banka çalışanlarının, çek keşidecisinin, davacı şirketin mali müşavirinin, davacı şirket yetkilisinin ve davacı şirket yetkilisi vekilinin alınan beyanları birlikte değerlendirildiğinde tarafların bankalarına karşı suiniyetli bir yaklaşım içerisinde olduğu, bankanın tarama ekranlarının hatalı çalışması sebebiyle çek ödeme işlemlerinde hesap şubesinden onay alınmasına ilişkin kontrol adımının zayıf olduğu değerlendirilmiş ve ciro eksikliğine rağmen çek bedelinin ibraz eden şahsa ödenmesi sebebiyle banka çalışanına kınama cezası önerilmiştir. Dava konusu … Maltepe Şubesine ait, 08/03/2019 keşide tarihli, 500.000,00 TL bedelli çekin … San. Tic. A.Ş. tarafından davacı emrine keşide edildiği, emre yazılı olduğu, arka yüzünde ilk cirantanın davalı şirket … Ltd. Şti. Olduğu, sonraki cirantanın … olduğu, çekin … tarafından çekin bankanın Gimat Şubesine ibraz edilerek bedelinin tahsil edildiği görülmüştür. 6102 sayılı TTK’nın 788/1. maddesine göre; Açıkça “emre yazılı” kaydıyla veya bu kayıt olmadan belirli bir kişi lehine ödenmesi şart kılınan bir çek, ciro ve zilyetliğin geçirilmesiyle devredilebilir.Yine 6102 sayılı TTK’nın 790/1 maddesine göre; cirosu kabil bir çeki elinde bulunduran kişi, son ciro beyaz ciro olsa bile, kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde yetkili hamil sayılır. Çizilmiş cirolar yazılmamış hükmündedir. Bir beyaz ciroyu diğer bir ciro izlerse, bu son ciroyu imzalayan kişi çeki beyaz ciro ile iktisap etmiş sayılır. Söz konusu madde hükmüne göre ciro silsilesi düzgün/kesintisiz ise, çeki elinde bulunduran kişi yetkili hamil sayılır. Somut uyuşmazlığa konu çekin lehtarı davacı olmasına rağmen ve çekteki ciro silsilesinin düzgün olması için ilk cirantanın lehtar olması gerekmesine rağmen çekin arka yüzünde ilk ciranta davalı şirket olup, çekteki ciro silsilesi düzgün değildir.6102 sayılı TTK’nın 801. maddesine göre de, cirosu kabil bir çeki ödeyecek muhatap, cirolar arasında düzenli bir teselsülün var olup olmadığını incelemekle yükümlü ise de cirantaların imzalarının geçerliliğini araştırmak zorunda değildir. Bu madde hükmüne göre banka düzgün bir ciro silsilesinin bulunup bulunmadığının incelemekle yükümlüdür.Somut uyuşmazlıkta dava konusu çekteki ciro silsilesinde kopukluk bulunup, düzgün olmadığı açık olup, bu husus taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık ciro silsilesindeki kopukluk sebebiyle davacının zarara uğrayıp uğramadığı ve bu zarardan davalıların sorumlu olup olmadığı hususundadır.6102 sayılı TTK’da düzenlenen kambiyo senetleri ve bunlar arasında bulunan çek sebepten mücerrettir. Kambiyo senetlerindeki taahhüdün mutlaka bir sebebi vardır. Ancak bu sebep senet üzerinde açıklanmaz ve bu husus kambiyo senetlerini temel ilişkiden soyut hale getirmektedir. Aksine davranış, yani kambiyo senetlerinin temel ilişki ile ilişkilendirmesi kambiyo senetlerini hükümsüz hale getirecektir. Kambiyo senetlerinde bedelsizlik iddiası ancak kesin delilleri ile ispat edilebilir. TMK’nun 6. Maddesine göre kanun aksini emretmedikçe taraflardan her biri iddiasını ispata mecburdur. İspat yükü kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. (HMK’nın 190/1) Davacı vekili, dava konusu çekin mal karşılığında teminat çeki olarak verildiğini, karşılığında malların teslim edilmediğini iddia etmiş, ancak iddiasını ispatlar geçerli ve kesin bir delil dosyaya sunmamıştır. Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde beyanları ile ve banka tarafından yapılan teftiş sırasında beyanlarına başvurulan dava konusu çekin keşidecisi şirket yetkilisi …’in beyanları, davacı şirket yetkilisinin Mali Müşaviri olduğu belirtilen …’ın beyanları ve kamera kayıtları ile dava konusu çekin, davacı şirketin rızası ve talimat ile çekin keşidecesi … San. Tic. A.Ş. yetkilisi tarafından davacının mali müşavirinin çalışanı huzurunda banka şubesine gelen davalı şirket çalışanı …’a verildiği ve davacının mali müşavirinin çalışanı huzurunda da bu kişi tarafından çekin tahsil edildiği ve çekin tahsiline itiraz edilmediği açıktır. Davacı şirketin talimatı ile dava konusu çekin keşidecisinin yetkilisi, davacı şirketin mali müşavirinin çalışanı ve davalı şirketin çalışanı birlikte hareket etmek suretiyle banka nezdinde güven oluşturmuş ve bunun üzerine banka tarafından çek ödenmiştir. Bu sebeple davacı tarafından çekin ciro silsilesinin düzgün olmamasına rağmen teminat çeki olduğu ispat edilemeyen çek bedelinin ödenmesi sebebiyle zarara uğradığı iddiası ve zarar tazmini talebi TMK’nın 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralları ile bağdaşmamaktadır. Ayrıca davacı çekin teminat senedi olduğunu ispat edememiş ve böylelikle zarara uğradığı iddiası da ispat edilmemiştir. Bu gerekçeler ile Mahkemece davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun olup, aksi yöndeki davacı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davacı vekili Mahkemece tanıklarının dinlenmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Ancak davacı vekili tarafından dava dilekçesi ve cevaba cevap dilekçesinde süresinde tanık deliline dayanılmamıştır. Davacı vekilinin süresinden sonra tanık dinletme talebi HMK’nın 141/1 maddesi uyarınca iddianın genişletilmesi niteliğinde olup, davalı tarafından da davacının tanık dinletme talebine açıkça muvafakat edilmemiştir. Bu sebeple Mahkemece davacının yasal süresinden sonra bildirdiği tanığın dinlenmemesinde herhangi bir usule aykırılık bulunmamaktadır ve bu sebeple aksi yöndeki davacı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesi karar ve gerekçesi usul ve yasaya uygun olup, kamu düzenine aykırılık da tespit edilmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 215,45‬ TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı bulunması halinde kararın kesinleşmesine müteakiben yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 05/10/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.