Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/845 E. 2023/1494 K. 12.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/845 Esas
KARAR NO: 2023/1494 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2014/129 Esas – 2020/567 Karar
TARİHİ : 26/11/2020
DAVA: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 12/10/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, … Kartal Şb. ile müşterisi olan müflis … Ticaret A.Ş arasında kredi sözleşmesi imzalandığını, davalıların bu sözleşmeyi müteselsil kefil olarak imzaladıklarını, BDDK’nın 26/12/2001 tarihli kararı ile … aktif ve pasiflerinin … A.Ş ile birleştirilmesine karar verildiğini, müvekkili bankanın yönetim ve denetiminin TMSF’ye devredildiğini, … unvanının daha sonra … Bankası olarak değiştirildiğini, söz konusu kredinin ödenmemesi üzerine hesabın kat edildiğini ve davalılara bildirimde bulunulduğunu, davalıların ödeme yapmadıklarını, bunun üzerine davalılar hakkında icra takibine başladıklarını, davalıların takibe haksız olarak itiraz ettiklerini ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle, yetkili mahkemenin Cizre Mahkemeleri olduğunu, talep edilen faizin fahiş olduğunu, sözleşmede kefalet imzasının bulunmadığını, sorumluluğun şirkete ait olduğunu, bu nedenle husumet yönünden davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Davalılardan … davaya süresi içinde cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 26/11/2020 tarih 2014/129 Esas – 2020/567 sayılı kararında;”Dava dışı müflis …A.Ş ile … arasında kredi sözleşmesi imzalandığı, sözleşmede kefil olarak … ve …’nun imzalarının bulunduğu hususları tartışmasızdır. Dava konusu uyuşmazlık, dava dışı şirket ile davacı banka arasında imzalanan GKS çerçevesinde davalıların takip tarihi itibariyle ve kefaleten borçlu olup olmadıkları, hangi oranda borçlu oldukları, teminat mektuplarının düzenleme tarihi ve sözleşme tarihlerinin alacak miktarlarına etkisi olup olmadığı, davalı …’nun adına vekaleten konulan imzanın kefil olarak davalı …’yu bağlayıp bağlamadığı, sonuç olarak her iki davalının takibe yönelik itirazlarının reddi gerekip gerekmediği, davacı yönünden tazminata hükmolunmasının gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır. Dava İİK m.67 madde hükmünden kaynaklanan itirazın iptali davasıdır. Dava dışı şirket ile … Bank arasında kredi sözleşmesi imzalandığı, sözleşmede kefil olarak … ve …’nun imzalarının mevcut olduğu, dayanak sözleşmeden kaynaklanan kredi hesaplarının 11/10/2011 tarihi itibariyle kat olunduğu, davalı borçlular tarafından borca itiraz olunduğu, davaya esas olan sözleşmede davalı …’nun şahsen atmış olduğu herhangi bir imzanın bulunmadığı, sözleşmeyi davalı … adı …’ün imzalamış olduğu, bu imzanın atılmasına dayanak olan belgenin ise Şırnak Noterliğince 21/05/1999 tarihinde ve “Düzenleme Şeklinde Vekaletname” yoluyla …’nun …’ü vekil olarak tayin etmesine dair olan vekaletname olduğu tartışmasızdır. Davanın itirazı iptali davası olması ve teminat mektubunun kesin süresiz olması, risk tarihinden itibaren dahi genel zamanaşımı süresinin 10 yıl olması, en önemlisi hesap kat tarihinden itibaren 5411 sayılı Kanunun m.141 hükmü gereği fona devredilen alacakların 20 yıl süre ile zamanaşımı süresine tabi bulunması dahi dikkate alınarak zamanaşımı definin bu gerekçeler ile reddine; sözleşmedeki yetki şartının içeriği, davacı ile dava dışı borçlunun şirket olması karşısında, TTKm.7 hükmü ve HMKm.17 hükmü dahi dikkate alınarak kefil olan davalıların icra müdürlüğünün yetkisine ve ayrıca mahkememizin yetkisine yönelik itirazlarının ayrı ayrı reddine dair karar verilmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık hususlarının araştırılması açısından mahkememizce atanan bankacı bilirkişi hazırlamış olduğu 20/11/2016 tarihli raporda; davacı banka ile dava dışı kredi lehtarı şirket arasında imzalanan sözleşmelere kefil olan davalıların sözleşme kapsamında kullandırılan teminat ve kefalet mektuplarının kat tarihinden önce ve 2002 yılında peyder pey iade ve tazmin edilmiş ise de bu mektupların muhasebe kayıtlarından ve terkin öncesi dönemde işlemiş devre komisyonu, gecikme faizi ve ferilerine ödenmediğini, kefalet limit toplamının 409.656,00 TL olduğunu, buna göre davalı … yönünden 108.199,17 TL ana para alacağı, 233.079,78 TL işlemiş faiz, 11.654,05 gider vergisi olmak üzere sorumlu olduğunu, davacı … yönünden ise 104.673.00 TL ana para alacağı, 153.680,30 TL işlemiş faiz, 7.684,05 gider vergisi olmak üzere sorumlu olduğunu açıklamıştır. Birinci bilirkişinin sunmuş olduğu rapor sonrası ve 15/12/2016 tarihli duruşma ara kararı uyarınca incelemeye esas alınan sözleşmenin 2000 tarihli olduğu, dava konusu borca ilişkin teminat mektuplarının tamamına yakınının 1999 tarihli olduğu gözetilerek sözleşmeyle teminat mektubunun arasındaki ilişkinin açıklanması, bu çerçevede itirazların değerlendirilmesi amacıyla ek rapor alınmasına dair karar verilmiş ise de bilirkişi 09/03/2017 tarihli ek raporu ile kök rapordaki görüşünü muhafaza ettiğini açıklamıştır. Akabinde ve bu defa 30/03/2017 tarihli duruşma ara kararı çerçevesinde aynı bilirkişiden daha önce açıklanan ara kararına ilişkin olarak inceleme yapılmasına dair bilirkişiyi yeniden görevlendirmiştir. Bu defa aynı bankacı bilirkişi 779.000,00 TL toplam bedelli 6 adet teminat mektuplarının tanzim tarihlerinin sözleşme tarihinden önce olduğunu, buna mukabil 25/04/2011 tarihli ve 115.000,00 TL bedelli mektubun ise sözleşme tarihinden sonra verildiği, bu durumda GKS’nin sadece 115.000,00 TL bedelli teminat mektubunu karşıladığını, buna göre yapılan hesaplama sonucunda takip tarihi itibariyle davalı … yönünden 8.792,07 TL ana para alacağı, 18.939,58 TL işlemiş faiz, 946,98 TL %5 gider vergisi hesaplandığını, buna mukabil … yönünden ise 8.955 TL ana para alacağı, 12.487,79 işlemiş faiz, 624,39 TL %5 gider vergisi hesaplandığını, her iki davalı yönünde alacağı %44 oranında temerrüt faizi ve %5 gider faizi uygulanabileceğini açıklamıştır. Mahkememizce adı geçen ikinci ek raporun sunulmasından sonra 07/09/2017 tarihli ara karar çerçevesinde görevlendirilen yeni bankacı bilirkişisi ise 08/01/2018 tarihli raporda kefaletle ilgili gerekli değerlendirmelerin yapılması sonrası davalı … yönünden 108.556,08 TL asıl alacak, 234.096,66 TL işlemiş faiz ve 11.04.803 TL gider vergisi olmak üzere toplam 354.357,58 TL’nin hesaplandığını, buna mukabil davacı … yönünden 104.855,55 TL asıl alacak, 154.268,73 TL işlemiş faiz ve 7.713,44 TL gider vergisi olmak üzere toplam 266.837,71 TL alacak hesaplandığını açıklamışlardır. Bilirkişinin hazırlamış olduğu bu raporda, GKS ve teminat mektup tarihlerinin dikkate alınmadığı gözetilerek bilirkişi yeniden görevlendirilmiş, bu defa bilirkişi 18.02/2019 tarihli raporunda davalının sadece 115.000,00 TL’lik teminat mektubu komisyon bedelinden sorumlu oldukları itirazlarının sözleşmenin limitleri ve içerikleri itibariyle yerinde olmadığını, ancak aksi görüşün kabulü halinde davalıların hangi oranda sorumlu oldukları noktasında hesaplama yapıldığını açıklamıştır. Bu hesaplamadaki miktarlar birinci bilirkişinin ikinci ek raporu ile uyumludur. Sunulan bu ek raporun terditli olması da dikkate alınarak bu defa 04/04/2019 tarihli duruşma ara kararı ile davacının 05/11/2010 tarihli genel kredi sözleşmesine dayanmış olması, biri hariç olmak üzere diğer teminat mektuplarının tamamının ise önceki tarihli olması karşısında Yargıtay 19.HD 2016/19505E. 2017/5825K. sayılı ilamındaki uygulamanın emsal niteliği olup olmadığının irdelenmesi, ayrıca hesap kat ihtarı tebliğ edilmeyen kefil yönünden temerrüdün takip tarihi itibariyle oluşacağı yönündeki Yargıtay uygulamasının dikkate alınması amacıyla yeniden ve son kez bilirkişi görevlendirilmiştir.Bilirkişi en son hazırladığı 05/08/2019 tarihli raporda mahkememizce yapılan görevlendirme ve inceleme konuları çerçevesinde 05/11/2010 tarihli GKS’ye dayanılmış olması karşısında biri hariç diğer tüm teminat mektuplarının tamamının önceki tarihli olduğu gözetilerek yapılan hesaplamada davalı kefil …’nun takip tarihi itibariyle 8.854,54 asıl alacak, 19.053,86 TL temerrüt faizi ve 952,69 TL gider vergisi borcu olduğunu, buna mukabil davalı kefil …’ün takip tarihi itibariyle 8.526,28 TL asıl alacak. 12.544,29 TL akdi faiz ve 627,21 TL gider vergisi borcu olduğunu, belirlenen asıl alacak kalemleri yönünden ise %82,50 temerrüt faizi ve bunun %5 gider vergisi işletilebileceğini açıklamıştır. Somut olayda ihtiyari dava arkadaşlığı konumunda olan iki davalı bulunan her bir davalı yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapılacaktır. a-Davalı … Yönünden;Davalı … cevap dilekçesi sunmamış olup davayı inkar eden konumundadır. Bu çerçevede adı geçen davalının tüm beyanları ancak inkar kapsamında ele alınabilecek, inkar dışında yeni vakıaları ileri süremeyecektir. Kaldı ki sonradan sunulan beyanlarda da davalının dayanak sözleşmedeki imzasının sahte olduğuna yönelik herhangi bir beyan bulunmamaktadır. Takibe esas genel kredi sözleşme tarihi ile takip konusu edilen teminat mektubu tarihleri karşılaştırıldığında bir teminat mektubu hariç her iki bilirkişinin ek raporlarında açıklanan ve özellikleri belirtilen diğer tüm teminat mektupları dayanak genel kredi sözleşmesinden önceki döneme aittir. Gerek birinci bilirkişinin gerek ikinci bilirkişinin ikinci ek raporları dikkate alındığında, dava dışı … ile dava dışı asıl borçlu şirket arasında arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinin asılları tetkik edildiğinde 06/09/1999-19/11/1999 döneminde imzalandığı, buna göre 25/4/2011 tarihli ve takibe esas teminat mektubunun anılan sözleşme tarihinden sonra verildiği; ancak 25/05/1999 tarihli 5 adet teminat mektubunun ise adı geçen genel kredi sözleşmesinden daha eski tarihli olduğu, bu çerçevede sadece bir teminat mektubunun davalıların kefil oldukları sözleşme bağlamında kullanıldığı açıktır. Buna göre davalı … sadece 25/04/2011 tarihli 115.000,00 TL bedelli teminat mektubunun komisyon, gecikme faizi ve BSMV bedeli ile sorumlu tutulabilecektir ki bu yöne ilişkin birinci ve ikinci bilirkişilerin ikinci ek raporlarına bu yönden itibar olunması gerekmiş, bankacı bilirkişilerin kök raporlarına bu itibarla itibar olunmamıştır. (Yargıtay 19. HD’ninn 2016/505 E.sayılı 2017/5825 K.sayılı ilamı)Birinci bilirkişinin 11/07/2017 tarihli ek raporu ile ikinci bilirkişinin 15/09/2019 tarihli ikinci ek raporu genel itibariyle ve rakamlar açısından uyumlu ise de takvim ve kuruşlandırmaktan doğan küçük ve fahiş olmayan fark mevcuttur. Buna göre birinci bilirkişinin ikinci ek raporunda açıklamış olduğu üzere davacının, davalı … aleyhine açtığı davanın kısmen kabulüne, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı icra dosyasındaki alacak kalemleri ile ilgili 8.505,54-TL anapara alacağı, 12.487,79-TL işlemiş faiz, ayrıca %5 gider vergisine isabet eden (BSMV) olan 624,39-TL olmak üzere toplam 21.617,72-TL alacak miktarına yönelik itirazın iptali ile takibin aynen devamına, 8.505,54-TL anapara alacağına takip tarihinden itibaren yıllık %44 oranında temerrüt faizi ile % 5 gider vergisi uygulanmasına, hükmedilen toplam 21.617,72-TL toplam alacak miktarının %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin itirazın iptali ve takibin devamına dair davasının sübut bulmaması nedeni ile reddine karar verilmiştir. Bu arada asıl alacak miktarına işlemesi gerekli olan faiz ikinci bilirkişinin 5/08/2019 tarihli raporunda %82,50 TL olarak; buna mukabil birinci bilirkişinin 17/01/2017 tarihli ek raporunda ise %44 oranında temerrüt faizi olarak belirtilmiştir. Ancak HMK m.26 hükmü uyarınca “taleple bağlılık ilkesi” gereği davacının takip talebinde belirtmiş olduğu talebe bağlı kalarak asıl alacağa %44 oranında temerrüt faizi uygulanmasına karar verilmiştir. Bilindiği üzere İİK.m.67/f.2 hükmüne göre itirazın iptali davalarında davalı borçlunun itirazının haksızlığına karar verilmesi karşısında borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli olması halinde ise alacaklı tazminata mahkum edilir.Nitekim somut olayda davalı borçlunun toplam olarak 21.617,72 TL miktara yönelik olarak haksız itiraz ettiği açıklığı kavuşmakla bu miktarın %20’sine isabet eden tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.b-Davalı … Yönünden; Davalı … sunmuş olduğu cevap dilekçesiyle davayı inkar etmiş olup, gerek cevap dilekçesi gerek davacı vekilinin 14/07/2016 tarihli beyanı dikkate alındığında dayanak kredi sözleşmesindeki …’nun adına atılan ve onu şeklen kefil gösteren imzanın … adına atılmış olduğu tartışmasızdır. Mahkememizce tespit olunan ve dosyaya celp edilen bu imzanın vekaleten atılmasına esas olan vekaletname içeriğine göre …’nun beyanı “Beni temsilen T.C. hudutları dahilindeki bilumum banka, kurum, kuruluş ve şirketlerden, geri almaya, beni borçlandırmaya, borç senet ve sözleşmelerine imzalamaya, teminatları vermeye, bu borçlandırıcı işlemlerden dolayı sahibi olduğu taşınmazları dilediği kurum, kuruluş ve banka lehine dilediği derece ve sırada ipotek ettirme, bu konuda gereken tüm işlemleri yapmaya, takrirleri vermeye ve almaya, adıma ticari, zirai ve bilumum türdeki kredileri almaya sicile kayıt ve bilumum belgeleri tanzim ve imzaya, beyannameler sunmaya, dilekçeler vermeye, vergi, resim ve harç yatırmaya, bilumum borç senet ve sözleşme ve evrakları imzalamaya yetkili olmak üzere … oğlu 1965 doğumlu …’ü vekil tayin ettim” şeklindedir. Dayanak belge ile …’nun kendi lehine olmak üzere …’ü temsilci tayin ettiği anlaşılmaktadır. 6098 sayılı TBK m.41 hükmüne göre “Başkası adına veya hesabına temsil kamu hukukundan doğmuşsa, temsil yetkisinin içeriği ve derecesi bu konudaki yasal hükümlere; temsil hukuksal bir işlemden doğmuşsa, temsil yetkisinin içeriği ve derecesi o hukuksal işleme göre belirlenir. Temsil yetkisi üçüncü kişilere bildirilmişse temsil yetkisinin içeriği ve derecesi bu bildirime göre belirlenir”. Temsil ancak hukuki işlemlerin yapılması için söz konusu olur. Kural olarak da tüm hukuki işlemler için kullanılabilir. Ancak maddi fiillerin yapılması için temsil yoluna başvurulamaz. Hakların kullanılması veya borçların ifası, maddi fiille gerçekleştiriliyorsa, temsil hükümleri uygulanamaz. Anılan maddi fiiller bir başkası tarafından gerçekleştiriliyorsa bu kişiye temsilci değil yardımcı kişi denir. Hukuki işlem benzerlerinde de temsil mümkündür ve temsil hükümleri uygulanır(…)Temsil kurumu, kural olarak temsil olunanı koruma amacını taşır. Ancak bunun her zaman böyle olacağı sonucu çıkarılamaz. Yerine göre temsilin üçüncü kişiye ya da temsilciyi koruduğu durumlar da vardır. (Ali Hulki Cihan, Temsil Yetkisinin verilmesi ve Kapsamının Belirlenmesi İstanbul, 2011, Sayfa 5)Somut olayda temsilciye verilen yetkinin amacının öncelikle ve dar yorumlanması esas olup bu çerçevede davalı …’nun vermiş olduğu temsil yetkisinin … adına bankalar nezdinde ve … lehine yapılacak iş ve işlemler için verildiği kabul olunmalıdır. Bir başka deyişle temsil olunan kişinin, başkasının lehine açıkça kefil olma noktasında başka bir kişiye temsil yetkisi verdiğini açıkça belirtmediği sürece bu yetkinin kapsamının dar yorumlanması gerekir. “Bu şekilde somut olay adaleti sağlanarak hakkın kötüye kullanılması ya da kişilik haklarının ihlal edilmesinin de önüne geçilmiş olur”.(Prof.Dr.Şener Akyol, Türk Medeni Hukukunda Temsil, İstanbul, 2009, Sayfa 374)Somut olayda temsil yetkisi temsil olunan kişinin yani …’nun ihtiyacının karşılanması amacıyla verildiğinden bankayla sözleşme imzalayan dava dışı şirketin kefalet ihtiyacının giderimi için verildiği kabul olunamaz. Nitekim Yargıtay uygulamasında da “temsil olunan kişi tarafından temsilciye noterde düzenlenen bir vekaletname ile vekaletname veren temsil olunanın kullanacağı krediler için sözleşme ve taahhütnameleri tanzim ve imza yetkisi verilmiş olsa da üçüncü kişilerin kullanacağı krediler için kefil olma yetkisi verilmediği takdirde, bu vekaletnamenin içeriği geniş dahi olsa üçüncü kişilerin kullanacağı krediler için kefil olma yetkisi vermediği kabul olunmaktadır. (Yargıtay 19. HD’nin 2011/16471 E. 2012/2719K.sayılı ilamı 2007/2177 E. 2017/7051K.sayılı ilamı, 2012/9574 E. 2012/14280K.sayılı ilamı)O halde gerek birinci bilirkişinin hazırlamış olduğu raporlar gerek ikinci bilirkişinin hazırlamış olduğu raporlar çerçevesinde davalı …’nun sorumlu olduğunun kabulü ile davalının takip tarihi itibariyle sorumlu olduğuna dair rapor sunulmuş ise de açıklanan nedenlerle bu yöne ilişkin rapora mahkememizce itibar edilmemiş, bu suretle davalı aleyhine açılan davanın sübut bulmadığından ret olunmasına karar vermek gerekmiştir. Yapılan açıklamalar karşısında; davacının, davalı … aleyhine açtığı davanın kısmen kabulüne, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı icra dosyasındaki alacak kalemleri ile ilgili 8.505,54-TL anapara alacağı, 12.487,79-TL işlemiş faiz, ayrıca %5 gider vergisine isabet eden (BSMV) olan 624,39-TL olmak üzere toplam 21.617,72-TL alacak miktarına yönelik itirazın iptali ile takibin aynen devamına, 8.505,54-TL anapara alacağına takip tarihinden itibaren yıllık %44 oranında temerrüt faizi ile % 5 gider vergisi uygulanmasına, hükmedilen toplam 21.617,72-TL toplam alacak miktarının %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin itirazın iptali ve takibin devamına dair davasının sübut bulmaması nedeni ile reddine, davacının, davalı … aleyhine başlattığı İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı icra dosyasındaki alacak kalemleri ile ilgili davalı …’nun icra dosyasına itirazı karşısında açılan itirazın iptali ve takibin devamına dair davanın tümden reddine, davanın tümden reddi nedeni ile davacının tazminat talebinin dahi reddine dair karar vermek gerekmiştir.”gerekçesi ile,
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;I.DAVALI … YÖNÜNDEN Davacının, davalı … aleyhine açtığı davanın kısmen kabulüne,İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı icra dosyasındaki alacak kalemleri ile ilgili 8.505,54-TL anapara alacağı, 12.487,79-TL işlemiş faiz, ayrıca %5 gider vergisine isabet eden (BSMV) olan 624,39-TL olmak üzere toplam 21.617,72-TL alacak miktarına yönelik itirazın iptali ile takibin aynen devamına, 8.505,54-TL anapara alacağına takip tarihinden itibaren yıllık %44 oranında temerrüt faizi ile % 5 gider vergisi uygulanmasına, Hükmedilen toplam 21.617,72-TL toplam alacak miktarının %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, Davacının fazlaya ilişkin itirazın iptali ve takibin devamına dair davasının sübut bulmaması nedeni ile reddine,
II.DAVALI … YÖNÜNDEN Davacının, davalı … aleyhine başlattığı İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı icra dosyasındaki alacak kalemleri ile ilgili davalı …’nun icra dosyasına itirazı karşısında açılan itirazın iptali ve takibin devamına dair davanın tümden reddine, Davanın tümden reddi nedeni ile davacının tazminat talebinin dahi reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, davalarının … yönünden kısmen kabulüne, … yönünden reddine ilişkin verilen kararın haksız ve hukuka aykırı olduğundan kaldırılması gerektiğini, 1999 tarihli sözleşmelerin tamamının GKS değil Ek GKS olduğunu; bunlardan daha önce yapılmış GKS$’lerin de bulunmakta olduğunu; 1999 yılındaki Banka Kredi Usulleri ile günümüz koşullarının farklı olduğunu; o tarihlerde tarihsiz GKS$’lerin çok fazla karşımıza çıkan bir durum olduğunu; ayrıca Ek Gks/Gks’lerin imzalandığı tarihin değil kredinin açılış tarihinin önemli olacağını; ayrıca bila tarihli Ek Gks/Gks’lerin bedellerine de bakıldığında kefillerin limitlerini fazlasıyla karşıladığının görüldüğünü, Bila tarihli olan USD ve TL bedelli olan GKS/EK GK$’lerin yarısının bile esas alınması halinde bedellerinin kefalet limitlerini karşılayacağının görülmekte olduğunu; bütün GKS/EK GKS$’ler bütün olarak düşünülerek işlem yapılmakta olup sorumlu olunan tutaların da bu kapsamda tespit edilmesinin gerektiğnii; Yargıtay ilamında 6 adet teminat mektuplarından sadece 1 adedinin sözleşmeler bağlamında kullandırıldığının belirtildiğini; görülen dosyada bu anlamda net bir tespit yapılamadığını; sözleşmelerin imzalandığı dönemi göz önüne aldıklarında mektupların belirli GKS/EK GKS bağlamında verildiğini söyleyemeyeceğimizi; dönem olarak bakıldığında GKS ve EK GKS “lerin bütün olarak değerlendirilmekte olduğunu; Bila tarihli GKS’lerin muhtemelen eski tarihli olduğunu; hatta GKS imzalanmadan teminat mektubu verilmesinin bile ihtimal dahilinde olduğunu; o tarihlerde verilen kredilerde ve yapılan işlemlerde hatır işi olmasına binaen belgelerin sonradan tamamlanmış olma ihtimalinin de olduğunu; bu kapsamda değerlendirme yapılarak davalı kefillerinin tüm mektup komisyon borçlarından sorumlu olmaları gerektiğini; dosyaya sunulan bilirkişi raporunda da bu şekilde değerlendirme yapılmış olup bilirkişi görüşünün de bu husustaki haklılıklarını ispat etmekte olduğunu; davalıların sadece 115.000,TL’lik teminat mektubu komisyonlarından sorumlu oldukları sözleşme limitleri ve içerikleri itibarıyla yerinde olmadığından mahkemenin bu kapsamda karar vermesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, Yine davalılar hakkında açılan İstanbul … İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyasından başlatılan icra takibine karşı yapılan itirazların iptali için dava açılmış olup davanın yine İstanbul 2. Asliye Ticaret mahkemesinde 2012/132 Esas sayılı dosyadan görüldüğünü ve davanın kısmen kabulü ile … ve …’nun İstanbul … İcra Müdürlüğü … Esas sayılı icra takibine yaptığı itirazın iptaline karar verildiğini; aynı davada da …’nun, vekaletnameden dolayı imzası bulunmadığı yönünde itiraz etmiş ise de mahkeme tarafından müvekkili banka lehine hüküm kurulduğunu ve Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini; Yargıtay onama kararında …’nun itirazından bahsedilmiş olup kararın onandığını; nakit alacak farkından dolayı taraflarınca temyiz ve karar düzeltme yoluna başvurulduğunu ancak kararın kesinleştiğini; emsal karar niteliğindeki İstanbul 2. Aşliye Ticaret Mahkemesi 2012/132 Esas – 2014/58 Karar sayılı kararı ile onama kararının ekte sunulduğunu, (Ek-1) … tarafından … verilen Şırnak Noterliği’nce düzenlenen söz konusu vekaletname içeriğinin; “kredi almaya, beni borçlandırmaya, borç sened ve sözleşmelerini imzalamaya, terninatları vermeye, bu borçlandırıcı işlemlerden dolayı sahibi olduğum taşınmazları dilediği kurum, kuruluş ve Banka lehine dilediği derece ve sırada ipotek ettirmeye…. …’ü vekil tayin ettim.” şeklinde olduğunu, Bu vekaletname ile davalılardan …’ün, … adına vekaleten ve kendi adına asaleten Genel kredi sözleşmelerini müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imzalamış olduğundan her ikisinin de borçtan sorumlu olduğunu; bu kapsamda mahkemenin görüşüne katılmadıklarını ve haksız olduğunu düşündüklerini, bu sebeple karara karşı istinaf kanun yoluna başvurduklarını, Yukarıda belirtilen sebeplerle; yerel mahkeme kararının, hukuka aykırı olduğu kanaatinde olduklarından kararda bulunan aleyhe hükümlerin kaldırılmasına ve davalarının tümüyle kabul edilmesine karar verilmesini talep ettiklerini, İleri sürerek, istinaf dilekçerini sunduklarını, yukarıda arz ve izah edilen, istinaf dilekçesi ile belirtilen gerekçelerle ve re’sen dikkate alınacak nedenlerle, İstanbul 2. Aşliye Ticaret Mahkemesi’nin 26.11.2020 tarihli, 2014/129 E. 20207567 K. sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde “kaldırılmasına” ve talepleri doğrultusunda davalarının tümüyle kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; genel kredi ve kefalet sözleşmelerine dayalı, teminat mektubu komisyon ve faiz alacağının tahsili amacıyla, davalı kefiller hakkında başlatılan ilamsız takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, davalı … aleyhine açılan davanın reddine, davalı … aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı yan; dava dışı kredi lehdarı şirket ile daha sonra davacı …’a devredilen dava dışı … Bank arasındaki yapılan muhtelif tarih ve limitlerdeki genel kredi sözleşmelerine davalıların müteselsil kefil olduklarını, dava dışı kredi lehtarı şirket lehine üçüncü kişilere verilen toplam altı adet teminat mektubunun, iade öncesi işlemiş devre faizlerinin, komisyon ücretinin ve fer’ilerinin ödenmediğini, bu nedenle 05/11/2010 tarihinde hesabın kat edildiğini, ihtara rağmen borcun ödenmemesi nedeniyle davalı kefiller aleyhine, 25/03/2013 tarihinde ilamsız takip başlatıldığını, takibe haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek, itirazın iptaline ve davalıların inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep ettiği, davalı …’nun kefalet sözleşmelerinde kendi imzasının bulunmadığını savunduğu, diğer davalının ise davaya cevap vermediği anlaşılmıştır. Mahkemece; davacının 05/11/2010 tarihli genel kredi sözleşmesine dayandığı, takip dayanağı teminat mektuplarından yalnızca 25/04/2011 tarihli 115.000,00-TL tutarlı teminat mektubundan doğan faiz ve komisyon alacaklarının tahsilini talep edebileceği, davalı kefil …’ün genel kredi sözleşmesine müteselsil kefil sıfatıyla imza attığı, diğer davalı … adına ise vekaletnameye dayalı olarak kefalet sözleşmesini imzaladığı; ancak … tarafından …’e verilen vekaletnamenin, müvekkil adına kefalet sözleşmesi yapma yetkisini kapsamadığının kabulü gerektiği gerekçeleri ile; davalı … yönünden davanın kısmen kabulüne, davalı … yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir. Davacı tarafından ileri sürülen istinaf sebepleri; davalı …’nun kefaletinin geçerli olduğu, her iki davalının da birden fazla genel kredi sözleşmesine kefil oldukları, bu genel kredi sözleşmeleri kapsamında üçüncü kişilere verilen takip dayanağı teminat mektuplarının tamamının komisyon ve faiz alacaklarından da sorumlu oldukları yönündedir. Takip dosyası kapsamından, davacının işlemiş devre faizi ve komisyon alacağının dayanağını teşkil eden altı adet teminat mektubundan beşinin 21/05/1999 tarihinde, birinin ise 25/04/2001 tarihinde verildikleri, davacının takip dayanağı olarak Beyoğlu … Noterliği’nin 05/11/2010 tarihli kat ihtarnamesini, genel kredi sözleşmelerini, hesap ekstrelerini, teminat mektubu suretlerini gösterdiği, takip ekine kat ihtarı ve tebliğ şerhlerini, çok sayıda genel kredi ve kefalet sözleşmesini, teminat mektubu suretlerini, hesap ekstrelerini eklediği anlaşılmıştır. Dava dilekçesi ekinde; 55 adet genel kredi ve kefalet sözleşmesi örneğinin sunulduğu, ayrıca tablo halinde 168 adet genel kredi sözleşmesinin ve kefalet bilgisinin sunulduğu, tarih bulunan sözleşmelerin tamamının 21/05/1999 tarihinden sonra akdedildikleri anlaşılmıştır. Mahkemece davacının 05/11/2010 tarihli genel kredi sözleşmesine dayandığı, bu sözleşmeden sonra düzenlenen tek teminat mektubunun ise 25/04/2011 tarihli teminat mektubu olduğu kabul edilmiş ise de; dosyada bu tarihli bir genel kredi sözleşmesi olmadığı, davacının dayandığı 05/11/2010 tarihli belgenin kat ihtarnamesi olduğu, 115.000,00-TL tutarlı teminat mektubunun ise 25/04/2011 tarihli değil, 25/04/2001 tarihli olduğu görülmüştür. Öte yandan davacının, faiz ve komisyon alacağı bakımından takibe konu ettiği, 21/05/1999 tarihli beş adet teminat mektubunun, davalıların kefili olduğu bir genel kredi sözleşmesi kapsamında verildiğini ispatlayamamış olması, kefaletlerin önceki dönemden doğan borçları da kapsayacağının kararlaştırılmamış bulunması karşısında, mahkemenin, yalnızca 25/04/2011 tarihli, 115.000,00-TL tutarlı teminat mektubundan doğan faiz ve komisyon alacağının talep edilebileceği yönündeki kabulünde isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davacının, hakkındaki dava reddedilen … yönünden ileri sürdüğü istinaf sebebi değerlendirildiğinde; davalı … tarafından diğer davalı … Şırnak Noterliği’nin 21/05/1999 tarihli vekaletnamesinin verildiği, davalı …’in de bu vekaletnameye istinaden davalı … adına dava konusu kefalet sözleşmelerini imzaladığı anlaşılmıştır. Vekaletin verildiği ve kefalet sözleşmelerinin yapıldığı tarihte yürürlükte olan 818 Sayılı BK’nun 388/3 fıkrasına göre vekil, özel olarak yetkili kılınmadıkça, dava açamaz, sulh olamaz, tahkim sözleşmesi yapamaz, mal bağışlayamaz, bir taşınmaz mülkiyetini devredemez ve haklarla takyit edemez, kambiyo senetleri düzenleyemez. 6098 Sayılı Kanunun 504 maddesinden farklı olarak, 818 Sayılı Kanunun 388/3 fıkrasında düzenlenen ve özel yetki gerektiren işlemler arasında kefalet sözleşmesi sayılmamıştır. 818 Sayılı Kanunun 388/1 fıkrasında ise; vekaletin kapsamının, sözleşme ile açıkça tespit edilmemişse, ilişkin olduğu işin mahiyetine göre belirleneceği düzenlenmiş olup, davalı … tarafından diğer davalıya; kendisini temsilen ve kendisi adına, T.C. sınırları dahilindeki bilumum banka, kurum, kuruluş ve şirketlerden, kredi alma, davalıyı borçlandırma, borç senet ve sözleşmelerini imzalama, teminatları verme, bu borçlandırıcı işlemlerden dolayı davalının sahibi olduğu taşınmazları dilediği kurum, kuruluş ve banka lehine dilediği derece ve sırada ipotek ettirme, bu konuda gereken tüm işlemleri yapma, takrirleri verme veya alma, adına ticari, zirai ve bilumum türdeki kredileri alma, sicile kayıt ve bilumum belgeleri tanzim ve imza, beyannameler sunma, dilekçeler verme, vergi, resim ve harç yatırma, bilumum borç senet ve sözleşme ve evrakları imzalama yetkisi vermiş olması karşısında, bu türden geniş yetkileri içeren bir genel vekaletnamenin kapsamına, diğer yetkilere nispetle mutad nitelikteki kefalet verme işleminin de gireceği, Yargıtay 11 Hukuk Dairesi’nin 2010/9069 Esas, 2010/8312 Karar sayılı 13/07/2010 tarihli, yine aynı Daire’nin 1986/373 Esas, 1986/907 Karar Sayılı, 21/02/1986 tarihli ilamlarında da benzer kabulün yapıldığı, davaya konu genel kredi sözleşmelerine, davalı …’ün davalı adına adına kefil sıfatı ile imza atması için 818 Sayılı BK’nın 388/3 maddesine göre özel bir yetki gerekmeyeceği, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebinin haklı olduğu anlaşılmıştır. Mahkemece aldırılan iki kök ve dört ek rapordan hükme esas alınan 11/07/2017 teslim tarihli ilk bilirkişinin ikinci ek raporunda, davalı … yönünden de hesaplama yapılmış olup, dairemizce de bu rapor hükme esas almaya elverişli, teknik açıdan yeterli ve denetime açık bulunmuştur. Buna göre davacının takip tairhi itibariyle davalı …’dan 8.505,54-TL asıl alacak, 272,89-TL temerrüt tarihine dek işlemiş akdi faiz, 13,64-TL akdi faizin gider vergisi, 19.939,58-TL takip tarihine dek işlemiş temerrüt faizi, 946,98-TL gider vergisi olmak üzere toplam 28.678,63-TL alacaklı olduğu, asıl alacağa temerrüt tarihinden itibaren yıllık %44 oranında temerrüt faizi işletilmesi gerektiği anlaşılmıştır. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile; yapılacak başkaca tahkikat işlemi kalmadığı anlaşılmakla; ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak; davanın her iki davalı yönünden kısmen kabulüne karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılarak, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE, İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/11/2020 tarih ve 2014/129 Esas – 2020/567 Karar sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına, 2-Davanın KISMEN KABULÜNE; İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takibine, davalılar tarafından yapılan itirazın;a)… yönünden; 8.505,54-TL asıl alacak, 12.487,79-TL işlemiş akdi faiz, 624,39-TL BSMV olmak üzere toplam 21.617,72-TL yönünden iptali ile, takibin 8.505,54-TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren işletilecek yıllık %44 oranındaki temerrüt faizi ile devamına, fazla istemin reddine, b) … yönünden; 8.505,54-TL asıl alacak, 272,89-TL temerrüt tarihine dek işlemiş akdi faiz, 13,64-TL akdi faizin gider vergisi, 19.939,58-TL takip tarihine dek işlemiş temerrüt faizi, 946,98-TL gider vergisi olmak üzere toplam 28.678,63-TL yönünden iptali ile, takibin 8.505,54-TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren işletilecek yıllık %44 oranındaki temerrüt faizi ile devamına, fazla istemin reddine 3- Alacak likit nitelikte olduğundan ve davalılar itirazlarında haksız bulunduklarından, hüküm altına alınan toplam alacağın %20 si oranındaki 5.735,73-TL inkar tazminatının, davalı … bu tutarın 4.323,54-TL’ sinden sorumlu olmak kaydıyla, davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 4- Harçlar kanuna göre alınması gereken 1.959,04-TL nispi karar ve ilam harcının, davalı … bu tutarın 1.476,71-TL’sinden sorumlu olmak kaydıyla davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-Davacı tarafından sarf edildiği anlaşılan bilirkişi ve tebligat gideri toplamı 2.701,40-TL yargılama giderinin, kabul ve red oranına göre 216,11-TL’sinin, davalı … bu tutarın 162,08-TL’sinden sorumlu olmak kaydıyla davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, 6-Davalılar tarafından sarf edilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına,7-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiklerinden, dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1 fıkrası uyarınca kabul miktar üzerinden hesaplanan 17.900,00-TL nispi vekalet ücretinin davalılardan alınarak bu davalıya verilmesine, 8-Davalı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1 fıkrası uyarınca hesaplanan 52.367,99-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine, 9-Davalı … kendisini vekil ile temsil ettirmediğinden davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6- Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,8-Bakiye gider avansının talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 9-Davacı banka harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,10-Davacı tarafından sarf edilen dosyanın istinafa gidiş dönüş ücreti 39,70-TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 11-Artan gider avansı bulunması halinde kararın kesinleşmesine müteakiben yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 12/10/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.