Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/84 E. 2023/162 K. 02.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/84 Esas
KARAR NO: 2023/162 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2014/1267 Esas – 2020/13 Karar
TARİHİ: 14/01/2020
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/02/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davaya konu edilen … plakalı, 2007 model, … marka aracın davalı … Tic. Ltd. Şti. tarafından ithal edildiğini ve müvekkilinden önceki sahibi …’ya … San. Tic. Ltd. Şti tarafından 0 km olduğu iddiasıyla 151.441,20 TL fatura bedeliyle satıldığını, daha sonra dava dışı …’nun söz konusu aracı müvekkili şirkete 2012 yılının 26 Ocak tarihinde kasko değeri olan 152.750,00 TL üzerinden noter kanalıyla satarak devrettiğini, daha sonra araca 27/11/2013 tarihinde savcılık kararı ile el konulduğunu, aracın Amerika Birleşik Devletleri’nde trafiğe tescilli olduğu ve daha sonra 0 km olduğundan bahisle kaçak olarak Türkiye’ye sokulduğu, durumdan aynı grubun şirketleri olan ve hatta temsilcileri de aynı kişi olan ithalatçı ve satıcının haberdar olduğunun anlaşıldığını beyanla … plakalı aracın davalılara iadesine ve satın alma bedeli olan 152.750,00 TL’nin davalılarca müvekkiline ödenmesine, aracın müvekkilinin elinden fiilen çıktığı tarihten itibaren boş yere ödenmiş … tutarı olarak toplam 1.601,90 TL’nin davalılar tarafından müvekkiline ödenmesine, tüm bu tutarlara 27/11/2013 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesi ile; davacının araca el konulduğu iddiası ile müvekkilleri aleyhine ikame ettiği davada husumet yokluğu bulunduğunu, müvekkillerinin aracı davacıya değil … adlı şahısa sattığını, davacının ayıp iddiası ile mevcut taleplerini müvekkiline değil satım sözleşmesinin tarafı olan …’ya yöneltmesi ve bu nedenle davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davacının aracı 2007 yılında aldığını iddia ettiğini, bu tarihten itibaren 2 yıl geçtiğini bu sebeple davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, ceza yargılamasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, davacının zaten ödemekle yükümlü olduğu MTV’yi müvekkillerinden talep edemeyeceğini, davacının faiz talebinin de haksız olduğunu beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 14/01/2020 tarih ve 2014/1267 Esas 2020/13 Karar sayılı kararında; “…Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 141. Maddesinin j bendine göre “ Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine koşulları oluşmadığı halde elkonulan … Kişiler maddi ve manevi her türlü zararlarını Devlette isteyebilirler.” hükmü gereği iddia edilen zararlardan davalılar sorumlu tutulamayacaktır. Ceza mahkemesinde yapılan bilirkişi incelemesinde dava konusu araçta kıymet noksanlığı olmadığı ve aracın ikinci el niteliğinde olmadığı açık bir şekilde tespit edilmiş olduğu da gözetilerek; ÖTV, MTV gibi davalılardan kaynaklanmayan vergi borçları Vergi Kanunlarının amacı ve niteliği gereği vergi mükelleflerini bağlayacağı ve hiçbir şekilde başka bir kişi veya kuruma doğrudan yükletilemeyeceği, ardiye masrafı nedeniyle oluşan zarar bakımından ise Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 141. Maddesinin j bendine göre devletin sorumluluğu mevzu bahis olup, ayrıca Devlete karşı açılacak tazminat davasıyla ileri sürülmesi gerektiği kanaatiyle davanın ıslah dilekçesindeki talepler yönünden reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.”gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; davanın açıldığı tarihte, davalılarca ithali ve satışı gerçekleştirilen dava konusu gizli hukuki ayıplı … plakalı aracın davalılara iadesi ve satın alma bedeli olan 152.750,00 TL’nin müvekkiline ödenmesine, aracın müvekkilinin elinden fiilen çıktığı tarihten itibaren boş yere ödenmiş MTV tutarları olarak toplam 1.601,90 TL’nin davalılar tarafından müvekkiline ödenmesine, tüm bu tutarlara 27/11/2013 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmesinin talep edildiğini, ancak dava sürecinde yapılan yeni mevzuat düzenlemesi ile 22.596,71 TL olarak hesaplanan ÖTV tutarının 16/06/2017 tarihinde müvekkili tarafından ödenmesine müteakip, uyuşmazlık konusu araç müvekkiline teslim edilmiş olup, el koyma kararının kaldırıldığını, bu bağlamda, aracın gizli ayıplı olduğunun iadeye ilişkin idari işlemle de ortaya konduğunu, kaçak vergi miktarının hesaplanarak müvekkilinden tahsil edildiğini, gelişmeler ışığında davanın, araç bedeli yönünden konusuz kaldığını, dolayısıyla dava konusu talepleri, mahkemeye sunulan tam ıslah dilekçesi ile yineleme gerekliliği hasıl olduğunu, tam ıslah dilekçesi ile; mevzuat uyarınca öngörülen ve müvekkilinden tahsil edilen 22.596,71 TL tutarındaki ÖTV bedeli ile 1.601,90 TL tutarındaki MTV bedeli ve 1.051,14 TL tutarındaki ardiye masraflarının ödeme zamanlarından itibaren işleyecek faizleri ile birlikte müvekkiline ödenmesinin talep edildiğini, Mahkemece davanın reddine karar verilmiş ise de, İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/333 E. Sayılı dosyasında yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde, dava konusu araçta kıymet noksanlığının ve aracın ikinci el niteliğinde olup olmadığının kesin olarak tespit edilmediğini, ilk derece mahkemesi gerekçeli kararında “İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/333 E. sayılı dosyasında yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde, dava konusu araçta kıymet noksanlığı olmadığı ve aracın ikinci el niteliğinde olmadığı açık bir şekilde tespit edilmiş olduğu” şeklinde belirleme yapılmış ise de, karara esas alınan işbu bilirkişi raporu nihai rapor olmamakla birlikte, dosyanın da henüz karara çıkmadığını ve kesinleşmediğini, dava konusu araçta kıymet noksanlığının bulunmadığının tespit ve ispat olunamadığını, kıymet noksalığının tespit edilmemiş olması ve tespit edilememiş olması arasındaki farkın mahkemece gözardı edilerek davalı lehine karar verildiğini, emsal kıymet bulunamadığından kıymet noksanlığının tespit edilemediğini, anılı dosyadaki 21/03/2017 tarihli bilirkişi raporunda, dava konusu … plakalı aracın da arasında yer aldığı bazı araçların “emsal kıymet olmadığından” kıymet noksanlığının tespit edilemediğinin bildirildiğini, burada kıymet noksanlığının tespit edilmemiş olmasının kıymet noksanlığının bulunmadığı anlamına gelmediğini, raporun aksi şekilde yorumlanarak hükme esas alınmasının hakkaniyete aykırı olduğunu, hüküm kurmaya elverişli olmayan bilirkişi raporuna göre karar verilemeyeceğini, huzurdaki uyuşmazlıkta, bilirkişi raporunun yanlış bir şekilde müvekkili aleyhine yorumlandığını, takdiri delil niteliğindeki bilirkişi raporu hakim tarafından serbestçe takdir edilse de, huzurdaki uyuşmazlıkta hükme esas alınan bilirkişi raporunda müvekkili aleyhine hüküm verilmesini gerektirecek bir tespit veya kanaatte asla bulunulmadığını, davalıların mevzuat değişikliği sayesinde, ayıplı mal satımına rağmen haksız kazanım elde ettiklerini, huzurdaki davanın açılmış olduğu tarih itibariyle haklı bir dava olduğunu, mevzuattaki istinai değişiklik sebebiyle konusunun ayıp sebebiyle müvekkilince yapılan ek ödemelere dönüştüğünü, davanın ıslah tarihinde de haklı olduğunu, idarenin, ceza dosyasındaki tespitler ışığında kati olmayan durum sebebiyle ÖTV ve diğer ödemeleri taahhuk ettirmesinin mevcut durum nazarında, araçta bir gizli ayıbın varlığına işaret ettiğini, mevcut halde öncelikle davalıların bu ödemeden mesul olduğunu, aksi ceza davası ile kesinleştiği takdirde durumun değişebileceğini, bu haldeyse davalıların taraflarına ödemek durumunda kalacağı bedelleri idareden talep edebileceklerini, delil ve tespitler ışığında aracın hiçbir aşamada ayıplı olmadığı kanaatine varmanın hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu beyanla İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/01/20 tarih, 2014/1267 Esas ve 2020/13 Karar sayılı ilamının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, satın alınan ve kaçakçılığa konu olduğu iddia edilerek adli makamlarca el konulan aracın geri alınması için ödenen bedel ile el koyma nedeniyle oluşan zararın tazmini talebine ilişkindir. Davacı, davalıların dava dışı …’ya satmış oldukları … plakalı, 2007 model, … marka aracı, …’dan 151.441,20 TL bedelle satın aldığını ancak 27.11.2013 tarihinde savcılık kararı ile araca el konulduğunu, davalıların yetkilileri hakkında araçların kaçak olmaları sebebiyle soruşturma açıldığını beyan ederek aracın davalılara, ödediği bedelin tarafına iadesini ve ödediği MTV bedelinin tazminini talep etmiş, 13.01.2020 tarihli ıslah dilekçesi ile ise, aracın tarafına teslim edilmiş olması sebebiyle bedel iadesi talebinin konusuz kaldığını ve davasını tamamen ıslah ettiğini bildirerek aracı teslim almak için ödediği ÖTV, yine aracı kullanmadığı dönemde ödediği … ile araca el koyma süresince işleyen ardiye ücretinden oluşan zararının davalılardan tazminini talep etmiş, davalılar husumet ve zamanaşımı itirazında bulunarak aracın davalı tarafından teslim alınmış olması sebebiyle davanın konusuz kaldığını ve diğer kalemlerin kendilerinden talep edilemeyeceğini, davacının ödemekle yükümlü olduğu bedeller olduğunu beyanla davanın reddini savunmuş, Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı taraf istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dosya kapsamına göre; … plakalı, … marka, 2007 model, … şase numaralı aracın davalı … Tic. Ltd. Şti. tarafından yurt dışından ithal edilerek, davalı … San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından 12.03.2007 tarihinde, 151.441,20 TL bedelle dava dışı …’ya satıldığı, … tarafından da 26.01.2012 tarihli araç satış sözleşmesi ile 152.750 TL kasko bedeliyle davacıya satıldığı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Kaçakçılık Bürosu tarafından başlatılan soruşturma kapsamında, İstanbul 11. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 17.10.2012 tarihli ve 2012/613 D.iş sayılı el koyma kararı neticesinde aracın 27.11.2013 tarihinde davacıdan alınarak ambara teslim edildiği, İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/333 Esas sayılı dosyası ile davalı şirketlerin yetkilileri hakkında dava konusu araç ve başkaca araçlarla ilgili olarak Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’na aykırılık ve sahtecilik suçlarından kamu davası açıldığı, yargılama devam ederken yapılan yasal düzenleme ile 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun geçici 10. maddesine yapılan ekleme ve yürürlüğe giren Kaçakçıklıkla Mücadele Kanununa Göre Gümrük Vergilerinin Eksik Ödenmesi Nedeniyle El Konulan Kara Taşıtlarının Sahiplerine İadesine İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik hükümleri uyarınca davacının, ilk iktisapta davalı tarafından ödenmesi gerektiği halde ödenmeyen ÖTV bedelinin %25’lik kısmını ödediği, İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin derdest 2014/333 Esas sayılı dosyasında 22.06.2017 tarihinde, araç üzerindeki el koyma kararının kaldırılmasına ve aracın davacıya teslimine karar verildiği ve davacı tarafından aracın teslim alındığı sabittir. Davacı taraf, satın aldığı araca el konulduğu ve davalı yetkilileri hakkında ceza davası açıldığı iddiası ile eldeki davayı açmıştır. Satım sözleşmesinin yerine getirilmesi için geçirilen hakkın, objektif bir hukuk kuralından ötürü sakatlanmış bulunması, satılanın objektif bir hukuk kuralı nedeniyle öngörülen amaca hizmet edememesi “hukuki ayıp” olarak nitelendirilmektedir. (Bkz. Yargıtay 3. HD; 2022/5113 Esas, 2022/6499 Karar) Davacının, aracı satın aldığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı TBK’nın 189. maddesi uyarınca satıcının, alıcıya karşı zaptı teminat borcu bulunmaktadır. Buna göre satıcı, satılan şeye bir üçüncü kişi tarafından, satım sırasında varolan bir hak sebebi ile tamamen veya kısmen elkonulmasından alıcıya karşı sorumludur. Satılanın zaptı nedeniyle alıcının seçimlik hakları 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 192. ve 193. maddelerinde düzenlenmiştir. Dava konusu araca, yasal düzenleme uyarınca ilk edinimde ödenmesi gereken ÖTV’nin eksik ödenmesi, yani hukuki ayıp nedeniyle el konulmuş olduğundan, satıcının zapta karşı teminat borcu devreye girecek ise de, dava konusu araç, davalı … San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından, dava dışı …’ya satılmış, davacı tarafından ise …’dan satın alınmıştır. Alıcı olan davacı zaptan doğan seçimlik haklarını ancak kendi sözleşmesinin tarafı olan satıcıya karşı kullanılabilecektir. Davalı … Otomotiv Tic. Ltd. Şti., aracın satıcısı değil ithalatçısı olduğu ve ticari nitelikteki satımlarda ithalatçı ile satıcı arasında müteselsil sorumluluk bulunmadığından satım sözleşmesi nedeniyle sorumlu tutulması mümkün olmayıp, davalı … San. ve Tic. Ltd. Şti. ise davacının yapmış olduğu satım sözleşmesinde satıcı taraf olmadığı ve sözleşmenin nispiliği ilkesi gereği davacının, zapta karşı teminat borcu kapsamında davalılardan tazminat talep etmesi mümkün değildir. Bununla birlikte, iddia ve savunmaya göre hukuki nitelendirmeyi yapma görevi Mahkemeye aittir. Davacı tarafça iddianın ileri sürülüş şekline göre davalıların, haksız fiil hükümleri uyarınca meydana gelen zarardan sorumlulukları söz konusu olabilecektir. (Emsal Yargıtay 11. HD; 2020/6130 Esas, 2022/3131 Karar sayılı, 19.04.2022 Tarihli kararı) Davalı şirketlerin yetkililerinin yargılandığı İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/333 Esas sayılı dosyası derdest olup, ceza dosyasının sonucu davalıların sorumluluğunu etkileyecek niteliktedir. TBK’nın 53. maddesi uyarınca hukuk hakimi ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı değilse de, mahkumiyet kararı ve tespit edilen maddi olgular ile bağlıdır. Bu aşamada ceza davasında sabit olan maddi olgular var ise, hukuk hakimi ceza davasının neticesini beklemeden, sabit olan maddi olgulara göre haksız fiilin şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini de değerlendirebilecektir. İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesince alınan 21/03/2017 tarihli bilirkişi raporunda, “dava konusu … plakalı aracın emsal kıymet olmadığından kıymet noksanlığının tespit edilemediği” bildirilmiş, kesin bir tespit yapılamamıştır. Yetkililer hakkında verilmiş bir karar da bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu aşamada, haksız fiilin şartlarının oluşup oluşmadığı belirsizdir. Haksız fiil şartlarının mevcut olması halinde davacının ödemiş olduğu ÖTV, araçtan faydalanamadığı dönem için ödediği MTV ve aracı teslim alırken ödediği ardiye ücreti doğrudan haksız fiil sonucu oluşmuş zararlar olduğundan davalılarca tazmin edilmesi gerekecektir. Bu nedenle Mahkemece ceza davasında, dava konusu … plakalı araç ile ilgili alınmış yeni bir bilirkişi raporunun, yapılmış kesin bir tespitin olup olmadığı araştırılarak ve gerekli olması halinde ceza davasının neticesi beklenmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, kesin bir tespit içermeyen bilirkişi raporu esas alınarak davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuştur. Davacının istinaf başvurusu haklı bulunmuştur. Açıklanan nedenlerle davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin14/01/2020 tarih ve 2014/1267 Esas – 2020/13 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına,3-İstinaf talep eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine,6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 02/02/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.