Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/811 E. 2023/1452 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/811
KARAR NO: 2023/1452
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/11/2020
DOSYA NUMARASI: 2018/1476 Esas – 2020/772 Karar
DAVA: Tazminat (Ayıplı Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 05/10/2023
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davaya konu … plakalı aracın kullanım amacının ticari olduğunu, dava konusu araçla müvekkilin 03/04/2018 tarihinde Gebze’de anayolda seyir halinde iken yağ lambasının yanmış olduğunu, aracın Gebze sanayiinde bulunan en yakın … adında özel servisi motor çalıştırılmadan çektirilmiş olduğunu, serviste aracın ön yağ filtrelerinin sökülüp değiştirildiğini, müvekkilin şirket yetkilisinin daha önce … yetkilisi servisinde çalışıp daha sonra ayrılmış olan ve araçlarına parça satın olduğu işyerinden tanıdığı ustayı arayıp bilgi aldığını, yağ pompalarının garanti kapsamında ücretsiz değiştirildiğini öğrendiğini, … görüştükten ve yağ pompasının garantiden ücretsiz olarak değiştirileceğinin kabul edilmesi üzerine aracı çekici ile bu servise götürdüğünü, aracın yetkili servis tarafından bakıma alındığını, motorun yağ pompasının ücretsiz olarak değiştirildiğini, ancak aracın motor yağ pompasının çalışmamasından dolayı aracın motoruna gelen zararın garantiden karşılanmadığını, motorun sökülüp tamir ettirilmesi istenirse masrafın 15.000,00-20.000,00 TL yi geçebileceğini, yaşanan bu olumsuzlukların sebebinin davalı şirket olduğunu belirterek davaya konu aracın motorunun sıfır motor takılarak değiştirilmesini, şimdilik 8.000,00 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsili davacı müvekkil şirkete ödenmesini, davaya konu aracın motorunun arızalanması ve tamir edilmiş olmasından dolayı aracın 2. el satışlarda meydana gelen değer kaybı için şimdilik 100 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsil ile müvekkilim şirkete ödenmesine, davaya konu aracın tamirde kaldığı 15 günlük süre içerisinde müvekkilim şirkette personel taşımacılığı ve servis işinde kullanılamamasından doğan şimdilik 100 TL zararının dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkilim şirkete ödenmesine, davaya konu aracın motorunun bu şekilde bir arıza verip tamir edildikten sonra müvekkilim şirket bu aracı tekrar aynı şekilde yolda kalıp arıza verme tehlikesi bulunduğundan servis ve taşımacılık işinde kullamılamamasından doğan şimdilik 100 TL zararının dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkilim şirkete ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, ayıp ihbar sürelerine ihbar edilmediğini, uyuşmazlığın ticari satışa dayandığını, dava konusu araçta üretimden kaynaklı bir ayıp bulunmadığını, dava konusu aracın 3 yıl boyunca müvekkil şirketin yetkili servisinden herhangi bir hizmet almadığını, davanın kabulü halinde araca ilişkin tramer kaydı sorgunun yapılarak aracın kazaya karışıp karışmadığının tespiti gerektiğini belirterek davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 24/11/2020 tarih ve 2018/1476 Esas – 2020/772 Karar sayılı kararı ile; ” Dava ayıba dayalı olarak davacının uğradığını iddia ettiği zararların davalıdan tahsili istemine ilişkindir. Mahkememizce yapılan yargılamada tarafların dilekçelerinde talep ettikleri tüm deliller toplanmış ve dosya kapsamında bir makine mühendisi ve bir sözleşme uzmanı bilirkişiden oluşan heyetten rapor alınmıştır. Davacı tarafça iddia olunduğu üzere … marka model aracın satın alındığı alındıktan sonra araçta üretime dayalı kronik hatalardan dolayı motor yağ pompası arızasının bulunduğu bu nedenle de araç motorunun arızalandığı işbu arızanın ise davalı tarafça garanti kapsamında tamir edilmesinin talep edildiği fakat tamir edilmediğinin iddia olunduğu görülmüş ve bu kapsamda davacının haklılığı konusu irdelenmiştir. Mahkememizce öncelikle yapılması gereken meydana gelen zarardan davalının sorumlu olup olmayacağı hususunun netleştirilmesi akabinde ise sorumluluk bulunması halinde zarar miktarının tespit edilmesidir. Bu nedenle yapılan incelemede davacının davaya konu edilen aracı satın aldıktan sonra rutin bakımlarının bir çok defa davalı nezdinde yaptırıldığı, 03/04/2018 tarihinde ise aracın çalışmadığının belirtilerek tamire getirildiği yapılan inceleme neticesinde aracın yağ pompasındaki arıza nedeni ile araç motorunun açılması gerektiğinin ve bunun garanti kapsamında yapılamayacağının davacıya bildirildiği, davacı tarafından da onay verilmemesi nedeni ile gerekli tamiratın gerçekleştirilmediği akabinde davacı tarafından aracı çekici ile alarak dava dışı bir şirkette tamir ettirdiği, yapılan tamirat neticesinde yapılan harcamanın, değer kaybının, gelir kaybının ve aracın eskisi gibi kullanılamayacak olması nedeni ile uğranılan zararın talep edildiği anlaşılmıştır. Fakat davacının aracın bakımları için en son 120.000 km de davalıya gittiği aracın arıza yaptığı kilometre olan 219.812. Kilometreye kadar bakımların davalıda ya da herhangi bir yerde yaptırıldığına dair dosyada bir delil bulunmadığı, ayrıca araçta meydana gelen arızanın üretim ayıbından kaynaklanıp kaynaklanmadığının tespit edilemediği buna da ek olarak davalının da sorumluluğunun varlığından söz edilemeyeceği sonucuna varılmış, ispatlanamayan davanın reddine dair karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; ” 1-İspatlanamayan davanın reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davada bilirkişi tarafından dosyaya sunulan ve dosyadaki gerçeklerle ve belgelerle örtüşmeyen değerlendirmeler içermekte olan bilirkişi raporuna dayalı olarak verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesi gerektiğini, Şöyle ki; Yerel Mahkemece verilen karara dayanak olarak kabul edilen bilirkişi raporunda baştan aşağı davalı tarafın ileri sürdüğü iddia ve itirazlar üzerine durulduğunu ve varlığı bile belli olmayan kısa mesaj var kabul edilerek davalı tarafın sorumluluğunun olmayacağı kabulüne varıldığını ve alternatifli bir değerlendirme dahi yapılmadığını, zira dosyada müvekkiline davalı şirket tarafından mesaj gönderilmiş olduğunu ispatlayacak hiçbir delil ve belge bulunmadığı halde varsayıma dayalı olarak müvekkilinin haksız çıkarıldığını, davalı tarafın müvekkilinin kullandığı telefon hattına kısa mesaj gönderdiğini ispatlamak zorunda olduğunu, sadece tek taraflı olarak davalı şirketin dosyaya sunmuş olduğu beyanların doğru ve bağlayıcı kabul edildiğini, böyle bir ispat yokken sırf mesaj gönderildiği kabulü ile davalının sorumluluğunun olmadığını kabul etmenin mümkün olmadığını, mahkemece müvekkilinin kullandığı telefon hattının ( … ) bağlı olduğu operatöre müzekkere yazılarak müvekkiline iddia edilen tarihte iddia edilen şekilde bir mesaj gönderilip gönderilmediğinin sorulmasını talep etmelerine rağmen yerel mahkemece bu taleplerinin kabul edilmediğini ve araştırma yapılmadığını, kaldı ki telefona gönderilen kısa mesaj içeriğinde aracın motorunda kronik arıza çıkması ihtimaline binaen aracın servise getirilmesinin de müvekkilinden talep edilmediğini, ayrıca bu tür önemli konularda kısa mesaj göndererek sorumluluktan kurtulmuş olmasının da mümkün olmadığını, bu yöndeki yazının noter kanalı ile veya iadeli taahhütlü mektupla veya mail yolu ile yazılı olarak müvekkiline gönderilmesi veya en azından bizzat telefon açarak servise çağrılması gerekmekte olduğunu, kesinlikle mesajın davalı tarafından müvekkiline gönderilmiş olduğunun kabulü anlamına gelmemek üzere gönderilen mesajın her an müdahaleye açık olan ve el altında bulunan telefondan çocuklar tarafından silinmesinin dahi mümkün olduğunu ve bu durumun bile kısa mesajla sorumluluktan kurtulmanın mümkün olamayacağını göstermekte olduğunu, böyle bir önemli hukuki sonuç doğuran ciddi bir konunun kısa mesajla halledilmesi günlük hayatta hiçbir olayda söz konusu değilken dava konusu olayda çok normal görülmesi ve kabul edilmesi ve bu şekilde davalı tarafın sorumluluğunun ortadan kalkacağının kabulünün hukuken mümkün olmadığını, Bilirkişi raporunda davalının iddiaları doğru kabul edilerek dayanılan diğer bir konunun da dava konusu aracın bakımlarının davalı şirketin yetkili servisinde yaptırılmadığı iddiası olduğunu, bu konuda da yanlı bir tutum izlenmekte olduğunu, zira müvekkilinin aracının 120.000 km’ye kadarki tüm bakımlarını davalı şirketin yetkili servisinde yaptırmış olduğunu, daha sonraki bakımlarının yetkili serviste yapılmamış olmasının dava konusu araçtaki gizli ayıptan davalının sorumlu tutulamayacağı yorumunu çıkartmanın hukuken mümkün olmadığını, çünkü hiçbir bakımda aracın motorunun içi sökülerek arızaya sebep olan motor yağ pompasının bakımının yapılmayacağını ve bu parça için böyle bir bakım olmadığını, yani dava konusu araçtaki arızalı parçanın motorun içinde bulunan bir parça olup motor tamamen dağıtılıp tüm parçalar sökülmeden arızalı parçaya dışarıdan müdahale edilmesinin mümkün olmadığını, diğer yandan davalı tarafın kendisinin bu parçaların kronik arıza verdiğini kabul ederek … kısa adı ile yetkili servislere gönderdiği bildirinin de müvekkiline satılmış olan model araçların motor yağ pompasının arızalı üretilen parça olduğunun kabul edildiğini ve 04.04.2018 tarihinde garantiden değiştirdiğini, şayet üretimden kaynaklı bir arıza olmasa idi ücretsiz olarak garantiden değişmeyecek olduğunu, dava konusu arızalı parçanın dış müdahaleye açık jant vb herhangi bir parça olmadığını ve dava konusu aracın yağ pompasının 04.04.2018 tarihine kadar değiştirilmediğini, davalı şirketin kendilerinin aldığı kararla dava konusu araçlardaki kronik motor yağ pompası arızaları nedeni ile garantiden değiştirilmesi uygulamasını yerleştirdiğini ve dava konusu müvekkil şirketin aracının motor yağ pompasının da Gebze’de bulunan davalı şirketin yetkili servisi olan … tarafından 04.04.2018 tarihinde bu şekilde değiştirildiğini, mahkemece dava dosyasından yazılan müzekkereye davalı şirketin yetkili servisi olan … tarafından verilen 23.12.2019 tarihli cevabında da parçanın …’dan garanti kapsamında ücretsiz değiştirilmiş olduğunun açıkça belirtilmiş olduğunu, dosyada mevcut olan müzekkere cevabını ekte tekrar sunduklarını, ayrıca müvekkili şirkete ait dava konusu araçtaki arıza kronik arıza olarak kabul edilmese idi parçanın garantiden değiştirilmesinin mümkün olmaması gerektiğini, bu durumun dahi davalının arızadan sorumlu tutulmasının gerektiğinin göstermekte olduğunu, bu nedenlerle yerel mahkeme kararında gerekçe olan bakımların son dönemde yetkili serviste yapılmamış olmasının davalının sorumluluğunu ortadan kaldırdığının iddia edilmesi ve karara böyle bir gerekçe yazılmasının hukuken hatalı olduğunu ve zorlama yorumla davalı tarafın korunduğunu, dava konusu aracın bakımları yetkili serviste yapılmasa da yetkili olmayan … servislerinde rutin şekilde yapıldığını ve aracın motor yağının açıklanmış ve kabul edilen km aralıklarında değiştirildiğini, hal böyle iken motorun içindeki arızalı olduğu davalı tarafın kendi yayımladığı bildiri ile kabul edilmiş olan ve garanti kapsamında davalının yetkili servisi tarafından aracın km’sine bakılmaksızın garanti kapsamında değiştirilmiş olan parçadan kaynaklı motorun arızalanmasının ve bundan kaynaklanan tazminat sorumluluğunun davalı tarafta olmadığının kabulünün hukuken mümkün olmadığını, bu nedenle hukuki hiçbir tutarlılığı olmayan bilirkişi raporuna dayalı olarak verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesi gerektiğini, Yerel mahkeme kararının gerekçe kısmında dava konusu araçta meydana gelen arızanın üretim ayıbından dolayı meydana gelip gelmediğinin tespit edilemediği, bu nedenle davalının sorumluluğunun varlığından söz edilemeyeceği sonucuna varıldığının ifade edildiğini, öncelikle bu gerekçeye dosyada açık deliller ( davalı şirketin yetkili servisi olan …’in 23.12.2019 tarihli müzekkere cevabı, aracın motor yağ pompasının davalı yetkili servisi olan …’de değiştirilmiş olduğunu gösteren iş emri evrakları vs. ) bulunurken nasıl varıldığını anlamanın mümkün olmadığını, bunun da dosyada mevcut delillerin yeterince yerinde değerlendirilmediğini göstermekte olduğunu, şayet bu belge ve deliller incelense idi, davalı şirketin yetkili servisinin dava konusu aracın motor yağ pompasını 04.04.2018 tarihinde garanti kapsamında değiştirmiş olduğunu ve esasen bu şekilde dava konusu aracın motor arızasının da bu parçadan kaynaklanmış olduğunu da belirlemesinin mümkün olacağını ve davalının bu arızalı parça üretimi nedeni ile sorumlu tutulmasının hukuken mümkün ve gerekli olduğunun ortaya çıkarılacak olduğunu, diğer yandan gerekçedeki bu muğlak ifadenin aslında davayı çözüme kavuşturması gereken mahkemenin davayı başından savdığı anlamına da gelmekte olduğunu, adeta şüpheden sanık yararlanır misali hareket etmekte olduğunu, oysa dava konusu aracın motor arızasının kaynağının davalı tarafından ayıplı olarak üretildiği kabul edilmiş olan motor yağ pompası olduğunu, bunun açık ve seçik deliller ile ispatlanmış olduğunu, buna rağmen ” tespit edilemediği için davanın reddine karar veriyorum ” demenin mahkemenin davayı çözmüş olduğu anlamına gelmemekte olduğunu, bu nedenle yerel mahkemece dosyadaki delil ve belgeler yerinde yeterince değerlendirilmeden karar verilmiş olduğundan kararın kaldırılmasına karar verilmesi gerektiğini, Açıklanan nedenlerle; dosyadaki fiili ve hukuki duruma uygun olmayan, alternatifli değerlendirme içermeyen, denetime elverişli olmayan, hukuken hiçbir geçerliliği olmayan ve karara da dayanak olması mümkün bulunmayan bilirkişi raporuna dayalı olarak verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesi için işbu istinaf dilekçesini ikame etme gereği hasıl olduğunu beyanla; Açıklanan nedenlerle; Dosyanın istinaf incelemesi sonucu, yerel mahkemece deliller yerinde ve yeterince değerlendirilmeden verilmiş olan İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/11/2020 gün ve 2018/1476 Esas – 2020/722 Karar sayılı ilamının kaldırılarak, davanın kabulüne, mahkeme masrafları ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; davacı tarafından satın alınan ve davalı tarafından üretilen dava konusu aracın yağ pompasının ayıplı olduğu iddiası ile aracın motorunun misli ile değişimi ve ayıp sebebiyle meydana gelen zarar tazminine ilişkindir. Mahkemece ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili, dava konusu aracın davalı yetkili servisi …’den 2013 yılında (0) km olarak satın alındığını, 03/04/2018 tarihinde aracın seyir halinde olduğu sırada yağ lambasının yandığını ve arıza verdiğini, bunun üzerine aracın çalıştırılmadan özel servise çekildiğini, araçta yapılan incelemede aracın yağ pompasının çalışmadığının ve bu durumun aracın motoruna ve turbo sistemine zarar verdiğini, bu durumun davalının yetkili servisi … haber verildiğini ve serviste yağ pompasının garanti kapsamında değiştirildiğini, ancak aracın motoruna gelen zararın giderilmediğini, bu sebeple motorun misli ile değişimine, motorun özel serviste onarılması sebebiyle çekici ve diğer masrafların, aracın değer kaybına ilişkin zararın, aracın serviste kaldığı döneme ilişkin aracı kullanamaması sebebiyle meydana gelen zararın, aracın taşımacılık işinde kullanılamaması sebebiyle meydana gelen zararın tazminini talep etmiştir. Davalı vekili, aracın üretiminden kaynaklı olarak ayıplı olmadığını, zamanaşımı süresinin dolduğunu, ayıp ihbarının süresinde yapılmadığını, davacının taleplerinin kabulünün mümkün olmadığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Somut davada; dava konusu araç davacı şirket yetkilisi tarafından davalı şirketin yetkili bayisi …’den 06/03/2013 tarihinde satın alınmış ve davacı şirkete devredilmiştir. Davalı dava konusu aracın satım sözleşmesinin tarafı değildir ve satım sözleşmesi kapsamında davalının sorumluluğuna gidilmesi mümkün değildir. Davalı, dava konusu aracın garanti ve servis kılavuzu tanıtım belgesini garanti veren olarak imzalamış ve bu belge kapsamında garanti veren olarak davalının sorumluluğuna gidilmesi mümkündür. Dava konusu araca ilişkin garanti belgesinde garanti süresinin malın tesliminden itibaren başlayacağı ve hangisi önce gerçekleşirse 3 yılı/100.000 km olduğu düzenlenmiştir. Dava konusu araç davacı tarafından 06/03/2013 tarihinde satın ve teslim alınmış ve teslim tarihinden itibaren 3 yıllık garanti süresi dolmuştur. Bunun yanında aracın arıza yaptığı tarihte km’si 219.812’dir. Araç km’si bakımından da garanti kapsamında değildir. Davacı tarafından davalının daha uzun bir süreyle garanti verdiği de iddia ve ispat edilmemiştir. Bu sebeple davalının sorumluluğuna gidilmesi mümkün değildir. Mahkemece bu sebeple davanın reddine karar verilmesi gerekirken ayıp iddiasının ispat edilemediğinden davanın reddine karar verilmesi yerinde olmamıştır. Bu sebeple davacı vekilinin istinaf başvurusu usulen yerinde görülmüştür. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun usulen kabulü ile, mahkemece deliller toplanılmış olup, yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus bulunmadığından HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak davanın yukarıda belirtilen gerekçe ile esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacının istinaf başvurusunun USULEN KABULÜ İLE; İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/11/2020 tarih ve 2018/1476 Esas – 2020/772 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurulmak sureti ile; Davanın ESASTAN REDDİNE,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 269,85 TL maktu karar harcından, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 141,75.TL harcın mahsubu ile bakiye 128,10 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından sarf edilen harç ve yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı tarafından yargılama gideri sarf edilmediği anlaşılmakla bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 5-Davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca tarifenin 13/2 maddesi dikkate alınarak takdir olunan 8.300,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 6-Kullanılmayan yargılama gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesine müteakiben yatırana iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 7-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 8-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,9-Kullanılmayan yargılama gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesine müteakiben yatırana iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 05/10/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.