Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/803 E. 2023/1047 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/803 Esas
KARAR NO: 2023/1047 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/889 Esas – 2020/652 Karar
TARİHİ: 30/11/2020
DAVA: Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/06/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında ilamsız icra takibi açıldığını ve borca süresinde itiraz edememesi nedeniyle menfi tespit davası açma zorunluluğu doğduğunu, müvekkilinin davalı yana asaleten ve müştereken borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile borcunun bulunmadığını, takip dayanağı olan Genel Kredi Sözleşmesinde bulunan imzanın müvekkiline ait olmadığını, kredi ve yapılandırmaya ilişkin belgelerde yer alan imzaların da sahte olduğunu, davalı bankanın basiretli tacir gibi davranmadığını, görevli banka personelinin özen ve dikkat yükümlülüğünü yerine getirmediğini, kimlik kontrolü yapmadan sözleşme düzenlendiğini beyanla müvekkilinin davalı bankaya her nam adı altında olursa olsun borçlu olmadığının tespitine, davalı aleyhine asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin de davalı yana yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkili banka ile asıl borçlu … Ticaret Ltd. Şti. arasında 09/12/2013 tarihinde Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığını, davacı kefilin kefaletname ile genel kredi sözleşmesinde doğmuş ve doğacak tüm borçlara kefil olduğunu, imzalanan GKS”ye istinaden borçluya kredi kullandırıldığını ancak geri ödeme palınana uygun olarak kredi taksitlerinin alınamadığını, bu nedenle borçlulara hesap kat ihtarnamesi gönderildiğini, ödeme yapılmadığı taktirde tüm alacağın muaccel hale geleceği tüm alacağın tahsili için yasal yollara başvurulacağının bildirildiğini, ihtarnameye yasal süresi içinde itiraz etmeyen ihtarnameye konu gecikmiş kredi taksit tutarlarını da müvekkili kuruma ödemeyerek sözleşmesel yükümlülüklerini gereği gibi ifa etmeyen borçlu ve kefillere karşı İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından asıl borçlu şirket ve kefillere karşı haciz yolu ile ilamsız takibe geçildiğini, davacı tarafından kefaletnamedeki imzanın kendisine ait olmadığı gerekçesi ile menfi tespit davası açıldığını, söz konusu kefaletnamedeki imzanın davacıya ait olduğunu, imzaya hukuki dayanaktan yoksun şekilde itiraz edilmekte olduğunu, söz konusu imzanın davacı taraftan sadır bir imza olduğunu, bilirkişi tarafından yapılacak inceleme neticesinde imzanın davacı tarafa ait olduğunun ortaya çıkacağını beyanla davanın reddine, alcak tutarının %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 30/11/2020 tarih ve 2018/889 Esas 2020/652 Karar sayılı kararında; “Dosyada delil olarak; dava dilekçesi ve ekleri, cevap dilekçeleri ve ekleri, beyan dilekçeleri, cevabi yazı içerikleri, imza incelemesine esas olmak üzere celp olunan belge asılları, İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğün … Esas sayılı dosyası mündericatı ve tüm dosya kapsamı bulunmaktadır. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde de; Menfi tespit istemine ilişkin olarak yapılan değerlendirmede; Mahkememizce görülüp karara bağlanan davanın, takip dayanağı yapılan 19/12/2014 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi ve 19/12/2014 tarihli Kefaletnameden dolayı davacının davalı yana borçlu olmadığı iddiasına dayalı, İcra İflas Kanunu’nun, 72. maddesine göre açılan menfi tespit istemine ilişkin olduğu, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan hususun, takip dayanağı sözleşme ve kefaletname nedeni ile davacının davalıya borcu olup olmadığı noktasında toplandığı, davalı/alacaklı banka tarafından takip talebine 19/12/2014 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi, 19/12/2014 tarihli Kefaletname ve Taksitli Kredi Ödeme Tablosunun eklendiği, takip dosyasının kapsamı itibari ile borca başkaca dayanak aranmasına lüzum olmadığı, davalının takibe konu kıldığı borcun dayanağının, 19/12/2014 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi, 19/12/2014 tarihli Kefaletname ve Taksitli Kredi Ödeme Tablosu olduğu, söz konusu 19/12/2014 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi, 19/12/2014 tarihli Kefaletname ve Taksitli Kredi Ödeme Tablosu incelendiğinde de, hiçbir belgede davacının imzasının bulunmadığı, ayrıca menfi tespit davasının da, icra takibine karşı açılmış bir dava olması nedeniyle, takip talebiyle sıkı sıkıya bağlı olduğu (Bknz. Yargıtay 19. H.D. 16/09/2019 Tarih ve 2018/1294 Esas-2019/4362 Karar sayılı kararı), bu haliyle yapılan değerlendirmede de, takibe sıkı sıkıya bağlı olan menfi tespit davasında, icra takibinin dayanağı olan belgelerin hiçbirisinde davacının imzasının yer almadığı, ayrıca davalı yanca takip dayanağı yapılmayan başkaca sözleşmelere dayanılmasının da tacir olup basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü altında bulunan davacı bankanın İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğün … Esas sayılı icra takip dosyasından alacaklı olduğu sonucunu doğurmayacağı anlaşıldığından, davanın kabulüne ve davacının dava dayanağı İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğün … Esas sayılı takip dosyasında takibe dayanak sözleşme sebebiyle ve bu takip dosyası kapsamında davalı yana borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. Kötü niyet tazminatına ilişkin olarak yapılan değerlendirmede ise; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi uyarınca menfi tespit davası açan borçlunun tazminat isteme hakkı vardır. Anılan maddenin 5. fıkrası aynen; “Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz” hükmünü içermektedir.Madde metninden de açıkça anlaşıldığı üzere menfi tespit davası açmak zorunda bırakılan borçlunun tazminat talep edebilmesi için gerekli koşullar; bu yönde bir talep olması, borçluya karşı icra takibi yapılmış bulunması ile takibin haksız ve kötüniyetli olmasıdır. Başka bir ifadeyle; İcra İflas Kanunu’nun 72/5. maddesi hükmüne göre, menfi tespit davasının davacı (borçlu) lehine sonuçlanması üzerine, alacak likit olsun veya olmasın, böyle bir alacağa dayalı takibin, haksız ve kötüniyetli olması halinde, istem varsa, davacı (borçlu) lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gereklidir. Takibin haksız olması tek başına yetmemekte, ayrıca kötüniyetli olması da gerekmekte olup, ispat yükü; takibin kötüniyetli olduğunu iddia eden davacı (borçlu)’nun üzerindedir. Ayrıca aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 17.03.2010 tarihli ve 2010/19-123 esas, 2010/154 karar, 07.12.2011 tarihli ve 2011/13-576 esas 2011/747 karar ve 20.03.2013 tarihli ve 2012/19-778 esas, 2013/250 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde de, davalı-alacaklının somut olayda kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı ve davalı/alacaklının alacağın tahsili amacı dışında kötüniyetle icra takibi yaptığı da kanıtlanamadığından, davacının koşulları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş ve tüm dosya kapsamına ilişkin olarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. “gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; müvekkili banka ile asıl borçlu … Ticaret Ltd. Şti. arasında 09.12.2013 tarihinde Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığını, davacının Yerel Mahkeme dosyasına sunmuş olduğu 09.12.2013 tarihli kefaletname ile işbu Genel Kredi Sözleşmesinde doğmuş ve doğacak tüm borçlara müteselsil kefil olduğunu, imzalanan Genel Kredi sözleşmelerine istinaden borçluya kredi kullandırıldığını ancak geri ödeme planına uygun olarak kredi taksitlerinin ödenmediğini, borçlulara hesap kat ihtarnamesi gönderildiğini, mevcut borçların ödenmesi gerektiği aksi takdirde tüm alacağın muaccel hale gelip tüm alacağın tahsili için yasal yollara başvurulacağının bildirildiğini, ihtarnameye yasal süresi içinde itiraz etmeyen, ihtarnameye konu gecikmiş kredi taksit tutarlarını müvekkili kuruma ödemeyerek sözleşmesel yükümlülüklerini gereği gibi ifa etmeyen borçlu ve kefillere karşı İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasından haciz yolu ile ilamsız takibe geçildiğini, davacı tarafından bunun üzerine kefaletnamedeki imzanın kendisine ait olmadığı gerekçesi ile menfi tespit davası açıldığını, açılan dava sonucunda Yerel mahkeme tarafından davanın kabulüne karar verildiğini, müvekkil banka aleyhine 7.556,51 TL vekalet ücretinin ödenmesine hükmedildiğini, verilen işbu karar usul ve yasaya aykırı olup, karara karşı tehir-i icra talepli istinaf kanun yoluna başvuru yapma zorunluluğunun hasıl olduğunu, cevap dilekçesinde bahsettikleri üzere söz konusu kefaletnamedeki imzanın davacıya ait olduğunu, imzaya hukuki dayanaktan yoksun şekilde itiraz edildiğini, söz konusu imzanın davacı taraftan sadır bir imza olduğunu, bu bakımdan verilen kararın hukuka aykırı olduğunu beyanla yerel Mahkeme kararının bozularak, talepleri doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, genel kredi sözleşmesinden doğduğu iddia olunan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti talebine ilişkindir. Davacı taraf, davalı banka tarafından İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile hakkında icra takibi başlatıldığını, davalı bankaya herhangi bir borcunun bulunmadığını, genel kredi sözleşmesi ve eklerinde yer alan imzaların tarafına ait olmadığını beyan ederek borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiş, davalı banka dava dışı asıl borçlu şirket ile arasında 09.12.2013 tarihli genel kredi sözleşmesinin imzalandığını, davacının aynı tarihli kefaletnameyi bu sözleşmeden doğmuş ve doğacak borçlara kefil olarak imzaladığını, imzanın davacıya ait olduğunu beyan ederek davanın reddini savunmuş, Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanak ve gerekçe içeriğine göre; davalı banka tarafından İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile başlatılan ilamsız takipte, takip talebine eklenen 19.12.2014 tarihli genel kredi sözleşmesinin davalı banka ile dava dışı … San. Tic. Ltd. Şti. arasında imzalandığı, bu sözleşme ve sözleşmeye ek 19.12.2014 tarihli kefaletnamede davacının herhangi bir sıfatla isim ve imzasının olmadığı, her ne kadar davalı tarafça cevap dilekçesi ile davacının 09.12.2013 tarihli genel kredi sözleşmesine kefil olduğu beyan edilmiş ise de, itirazın iptali davasının icra takibine sıkı sıkıya bağlı olduğu ve Mahkemece de kabul edildiği üzere, alacağın dayanağı olarak ancak 19.12.2014 tarihli genel kredi sözleşmesi ile kefaletnamenin kabul edilebileceği, bu minvalde davacının takip dayanağı olarak gösterilen genel kredi sözleşmesinde kefaleti bulunmadığından Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinin isabetli olduğu anlaşılmıştır.Açıklanan nedenlerle dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanak ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 3.550,28 TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 888,3‬0 TL (829,00TL+59,30 TL) harcın mahsubu ile bakiye 2.661,98‬ TL harcın istinaf eden davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 22/06/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.