Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/794 E. 2021/1026 K. 01.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/794 Esas
KARAR NO: 2021/1026 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/554 Esas – 2020/498 Karar
TARİH: 15/10/2020
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 01/07/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili ile davalının 25/01/2011 tarihli eyve ve sifonların satışına ilişkin mal alım satım sözleşmesi akdettiğini, müvekkilinin sözleşmeden kaynaklanan tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, davalı tarafın tüm taleplere rağmen malı müvekkiline teslim etmediğini, davalı hakkında Gaziosmanpaşa … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra dosyasından icra takibine girişildiğini, davalı tarafın kötü niyetli olarak icra takibine itiraz ettiğini belirterek davanın kabulüne, davalı tarafından icra takibine herhangi bir borcun olmadığından bahisle kötüniyetli olarak itiraz edilmesi nedeniyle davalı hakkında %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının yabancı uyruklu olduğunu, davacının işbu davadaki talep tutarında teminat sunmasını talep ettiklerini, davacının delillerinin müvekkiline tebliğ edilmediğini, davacının eksik harcı tamamlaması için ihtaratlı kesin süre verilmesini talep ettiklerini, derdestlik bulunduğunu, işbu davanın reddine hükmedilmesini talep ettiklerini, davacının iddia ve taleplerini kabul etmediklerini, icra takibindeki alacağın dayanağı ile itirazın iptali davasındaki alacağın dayanağının farklı olduğunu, davacının müvekkilinden hiçbir hak ve alacağı bulunmadığını belirterek davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 15/10/2020 tarih 2019/554 Esas – 2020/498 Karar sayılı kararında; ” Davacı tarafından, taraflar arasında akdedilen 25/01/2011 tarihli mal alım satım sözleşmesi imzalanmış olup, sözleşme gereği ödeme edimini yerine getirdiğini, ancak davalı tarafından malların davacı şirkete teslim edilmediği iddiası ile 16/04/2012 tarihli belgeye dayanılarak davalıya malların karşılığı olarak ödediği bedelin iadesi amacıyla icra takibi yapılmış, davalının itirazı ile takibin durması sonucunda takibin devamı için işbu itirazın iptali davasının açılmış olduğu, davalı vekili tarafından cevap dilekçesi ile derdestlik itirazında bulunulan yargılama sırasında ise kesin hüküm itirazına konu edilen İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/909 esas, 2014/398 karar sayılı dava dosyasının celbi ile incelenmesinde; davanın işbu dosya davacısı tarafından işbu dosya davalısına karşı açılan taraflar arasında akdedilen 25/01/2011 tarihli mal alım satım sözleşmesinden kaynaklanan alacak davası olduğu, davacı tarafından işbu dosyada davalı mal alımı karşılığında anlaşılan bedelin davacı tarafından davalıya ödendiği iddiası ile yine işbu dosyada olduğu gibi 16/04/2012 tarihli belgeye dayanılmış olduğu, mahkeme tarafından davanın reddine karar verildiği, kararın tarafların kararı temyiz etmemesi üzerine 29/05/2015 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. HMK m.114/1-i: “Aynı davanın daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması.” dava şartı olarak düzenlenmiş olup, maddi anlamda kesin hüküm her iki davanın taraflarının, konusunun ve dava sebeplerinin aynı olması anlamına gelmektedir. Dava sebebinden maksat da (hukuki sebepler değil) davanın dayanağını teşkil eden vakıalardır. (Kuru Baki, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. IV, B. 6, İstanbul 2001, s. 4217-244). “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder [HMK m. 115-(1), (2)], Bu itibarla, mahkememizde görülmekte olan işbu dava ile, İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/909 esas, 2014/398 karar sayılı her iki davanın taraflarının, konusunun ve sebeplerinin (maddi vakıaların) aynı olduğu anlaşılmakla, davanın HMK 114/1-i bendi gereğince kesin hüküm sebebiyle usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur….”gerekçesi ile, Davanın HMK 114/1-i bendi gereğince kesin hüküm sebebiyle usulden REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, İstanbul 12.Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1273 E. 2017/1171 K. 26.12.2017 Tarihli ilamı ile, İstanbul 9.Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/909 E. Nolu dosyadan verilen kesin hüküm sebebiyle, dava şartı yokluğu sebebiyle davanın reddine karar verildiğini, kararın istinaf edilmesi üzerine İstanbul BAM 13.Hukuk Dairesi 2018/848 E. 2019/750 K. 15.05.2019 Tarihli ilam ile, her iki davanın hukuki sebebi farklı olduğundan dosyalar arasında derdestlik bulunmadığı gerekçesiyle yerel mahkeme kararını kaldırıldığını, yerel mahkemece istinaf kararının aksine tekrar derdestlik sebebiyle davanın reddine karar verildiğini, İstanbul 9. ATM’nin 2014/909 E. sayılı dosyasından, sözleşme ile kararlaştırılan bedelin ödenmesine rağmen teslim edilmeyen mallar nedeniyle uğranılan müspet zararın tazmininin talep edildiğini; huzurdaki davada ise teslim edilmeyen mallar nedeniyle ödenen bedelin faizi ile birlikte tahsili ve gecikme cezası alacağı için yapılan takibe itirazın iptalinin talep edildiğini, her iki davada da talep dayanağının, sözleşme ile kararlaştırılan malların teslim edilmemesi ise de; İstanbul 9 ATM’nin 2014/909 E. sayılı davasının konusu müspet zarar iken, bu davanın konusu ise teslim edilmeyen mallar için yapılan ödemenin istirdadı ve gecikme cezasının talebi olduğunu, davaların hukuki sebebi farklı olduğundan, dosyalar arasında derdestlik bulunmadığını, İleri sürerek, yerel mahkeme kararının kaldırılarak yeniden karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava itirazın iptali davasıdır. Davacı taraflar arasında 25/01/2011 tarihli sözleşme imzalandığını, sözleşme gereği müvekkilinin edimini yerine getirdiğini, bu hususun taraflar arasında imzalanan 16/04/2012 tarihli belge ile sabit olduğunu, davalının tüm bedeli almasına rağmen sözleşme gereği teslim etmesi gereken mallardan 102.722,00 USD bedelli malı teslim etmediğini, ayrıca sözleşmede teslimde gecikme için cezai şart öngörüldüğünü belirterek teslim edilmeyen mal bedeli olarak asıl alacak 102.722 USD ile asıl alacağın takip tarihine kadar işlemiş faizi 13.559,30 USD ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile gecikme cezası olarak 10.000 USD’nin tahsili için yaptıkları takibe davalının itiraz ettiğini, itirazın haksız olduğunu belirterek, 102.722,00 USD asıl alacak yönünden itirazın iptali ile takibin devamına alacağa takip tarihinden itibaren faiz uygulanmasına karar verilmesini talep etmiş, mahkemece asıl alacak yönünden davacının İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/909 E. sayılı dosyası ile dava açtığı, her iki davaya konu alacak talebinin aynı olduğu, taraflar arasında davaya konu sözleşme dışında ticari ilişki bulunmadığı, her iki davada da davanın 25/01/2011 tarihli sözleşme, 16/04/2012 tarihli belgeye dayandığı ve davalı tarafından malların teslim edilmediğinin iddia edildiği HMK’nın 114/1-ı maddesi gereğince derdest dava bulunduğu, söz konusu davada verilen kararın 11/02/2015 tarihinde kesinleştiği HMK 114/1-i maddesi gereğince kesin hüküm dava şartı nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiş, karara karşı davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur.İlk derece mahkemesince 26/12/2017 tarih, 2014/1273 E., 2017/1171 K. Sayılı kararla “Asıl alacak yönünden İstanbul 9. ATM 2014/909 esas sayılı dosyasına konu talep ve tarafların mahkememiz dosyasında itirazın iptali talep edilen asıl alacak ile aynı olduğu, mahkememizde dava açıldığı tarihte 9. ATM dosyasının derdest olduğu ve davanın 12/11/2014 tarihinde reddine karar verildiği, kararın 11/02/2015 tarihinde kesinleştiği anlaşılmakla bu talep yönünden dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine, takibe konu geçikme cezası alacağı yönünden ise davanın esastan reddine, ” karar verilmiş, kararın istinaf edilmesi üzerine dairemizin 15/05/2019 tarih 2018/848 E., 2019/750 K. Sayılı kararı ile “İstanbul 9. ATM’nin 2014/909 E. sayılı dosyasında davacı sözleşme ile kararlaştırılan bedelin ödenmesine rağmen teslim edilmeyen mallar nedeniyle uğranılan müspet zararın tazminini talep etmiş, istinafa konu davada ise teslim edilmeyen mallar nedeniyle ödenen bedelin faizi ile birlikte tahsili ve gecikme cezası alacağı için yapılan takibe itirazın iptalini talep etmiştir. Her iki davada da talep dayanağı, sözleşme ile kararlaştırılan malların teslim edilmemesi ise de İstanbul 9 ATM’nin 2014/909 E. sayılı davasının konusu müspet zarar iken bu davanın konusu ise teslim edilmeyen mallar için yapılan ödemenin istirdadı ve gecikme cezası talebidir. Bu nedenle davaların hukuki sebebi farklı olduğundan derdestlikten söz edilemeyecektir. Mahkemece derdestlik nedeniyle usulden davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. HMK’nın 31. maddesi gereğince hakimin davayı aydınlatma görevinin gereği olarak davacıdan dava dilekçesinin açıklaması istenerek, talebinin itirazın iptali mi olduğu veya alacak davası mı olduğu açıklattırıldıktan sonra itirazın iptali davası olması halinde takipte talep edilen ve itiraz üzerine duran tüm alacak için mi itirazın iptali davası açıldığı belirlendikten sonra takipte talep edilen tüm miktar yönünden itirazın iptali davası açılmış ise dava değerinin takip talebinde istenen miktar olduğu gözetilerek eksik harcın tamamlatılması, davanın alacak davası olması halinde talep edilen asıl alacak 102.722 USD ile gecikme cezası 10.000 USD talep edilmiş olduğundan dava değeri bu miktar olmakla bu miktar üzerinden eksik harcın tamamlatılması aksi halde HMK’nın 150. maddesi gereğince işlem yapılması gerekirken harç eksiği tamamlatılmadan ve dava dilekçesinin talep sonucu açıklatılmadan davaya devamla karar verilmesi de usul ve yasaya aykırı olmuştur.” gerekçesi ile istinaf başvurusunun kabulü ile kararın HMK HMK 353/1-a4 ve 353/1-a6 uyarınca kaldırılmasına karar verilmiştir. Dairemiz kaldırma kararından sonra ilk derece mahkemesince yapılan yargılamada 10/12/2019 tarihli duruşmada davacı vekili, davalarının sadece 102.722,00 USD alacak üzerinden itirazın iptali davası olduğunu, işlemiş faiz ve gecikme cezası taleplerinin olmadığını belirtmiş imzası ile onaylamıştır. Buna göre dava takipte talep edilen asıl alacağa yapılan itirazın iptali davası olarak sınırlanmış ve bunun üzerinden devam etmiştir. İstanbul 9. ATM 2014/909 E. Sayıla davasının taraflarının aynı olduğu, davacının davalı aleyhine taraflar arasında imzalanan 25/01/2011 tarihli satım sözleşmesine dayalı olarak sözleşme konusu tüm bedelin ödendiğinin 16/04/2012 tarihli belge ile sabit olduğu ve sözleşme konusu 1338 adet evye ve sifonun teslim edilmediğinden bahisle teslim edilmeyen ürünler nedeniyle TBK 125. maddesi gereğince uğranılan 100.980 USD müspet zararın tazmini istemiyle dava açtığı, dava tarihinin 19/04/2014, karar tarihinin 12/11/2014 olduğu, davanın reddine karar verildiği, kararın 29/05/2015 tarihinde kesinleştiği görülmüştür. Derdestlikten söz edebilmek için iki davanın taraflarının konusunun ve dava sebebinin aynı olması gerekmektedir. İstanbul 9. ATM’nin 2014/909 E. sayılı dosyasında davacı sözleşme ile kararlaştırılan bedelin ödenmesine rağmen teslim edilmeyen mallar nedeniyle uğradığını iddia ettiği müspet zararın tazminini talep etmiş, istinafa konu davada ise teslim edilmeyen mallar nedeniyle ödenen bedelin istirdadı için yapılan takibe itirazın iptalini istemiştir. Her iki davada da talep dayanağı, sözleşme ile kararlaştırılan malların teslim edilmemesi ise de İstanbul 9 ATM’nin 2014/909 E. sayılı davasının konusu müspet zarar iken bu davanın konusu ise teslim edilmeyen mallar için yapılan ödemenin istirdadıdır. Yani davaların konuları farklı olduğundan derdestlik ve kesin hükümden söz edilemeyecektir. Ancak İstanbul 9. ATM’nin 2014/909 E. Sayılı davasına konu olay, taraflar arasında imzalanan 25/01/2011 tarihli satım sözleşmesi olduğundan ve sözleşme nedeniyle teslim edilmeyen ürünler dolayısıyla uğranıldığı iddia edilen zararın tazmini talep edildiğinden bu davada verilen karar, istinafa konu davada kesin delil teşkil edecektir. İstanbul 9. ATM’nin 2014/909 E., 2014/398 K. Sayılı ve kesinleşen kararında mahkeme, davacının sözleşme ile kararlaştırılan bedelin tamamını ödediğini ispatlayamadığı gerekçesi ile davayı reddetmiştir. Bu karar istinafa konu davada kesin delil niteliğinde olduğundan ve buna göre davacı sözleşmede belirlenen bedelin tamamını ödediğini ispatlayamadığından ve İstanbul 9. ATM’nin 2014/909 -398 E.K. Sayılı kararına göre davacının ödediğini ispatladığı bedel kadar ürün aldığı, fazla bedel ödediğini ispatlayamadığı yönünde olduğundan ve bu karar kesinleştiğinden, kesinleşen bu karar istinafa konu davada kesin delil teşkil edecek ve davacı iddialarını ispatlayamamış sayılacaktır. Buna göre davalı borçlunun takibe itirazı haklı olmakla, ispatlanamayan itirazın iptali davasının esastan reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ile usulden reddine karar verilmesi hatalı olmuştur. Ancak istinafa başvuranın sıfatı dikkate alındığında, ilk derece mahkemesince dava dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddedildiğinden ve usulden red kararı esastan red kararına göre davacının daha lehine olduğundan kazanılmış hak nedeniyle aleyhe olarak karar verilemeyeceğinden bu husus kararın kaldırılması ve yeniden hüküm kurulması sebebi yapılmamıştır. Bu nedenle davacının yerinde olmayan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcı istinaf aşamasında peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden taraf üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 01/07/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.