Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/774 E. 2023/857 K. 25.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/774 Esas
KARAR NO: 2023/857 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2017/1010 Esas – 2021/29 Karar
TARİHİ: 14/01/2021
DAVA: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 25/05/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
ASIL DAVADA; Davacılar vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin tekstil ürünleri alım satım işlerini yaptığını, müvekkili …’ın söz konusu şirketin ortağı ve yetkili müdürü olduğunu, davalılardan …’ın, müvekkiline beraber iş yapmayı teklif ettiğini ve müvekkilinin de teklifi kabul ettiğini, davalının işlerini takip ettiği ve fiilen sahibi bulunduğu … Tic. San. Ltd. Şti. aracılığıyla 49.604,80 cm kıraç deri siparişi verdiğini, ancak sipariş konusu kıraç derinin 20.458,50 cm’lik kısmını teslim edip diğer 29.146,30 cm’lik kısmını müvekkiline teslim etmediği halde gümrük belgelerini vererek malın gümrükte olduğunu beyan edip bedelinin ödenmesini istediğini, … Tekstil firması adına tanzim ettirmiş olduğu bila tarihli bilgisayarda hazırlanmış protokol ile 06.04.2016 tarihli ve davalı … tarafından el yazısı ile yazılmak suretiyle 1.Protokolün devamı şeklinde protokolü şahitlerin yanında imzaladıklarını, protokol gereği davalı …’ın fiilen sahibi olduğu ve işlerini yürüttüğü …’den 49.604,80 cin kıraç deri ithaline aracılık edeceği, bunun 20.458,50 cm’lik bölümünün alıcı firmaya yani müvekkili firmaya teslim edildiği, kalan 29.146,30 cm’lik kısmın ise tedarikçi firma olan … Tekstil tarafından teslim edileceğini ve 49.604,80 cm’lik kıraç derinin mal tutarının tamamının hesaplanarak senetlerle kapatıldığını, henüz teslim edilmeyen 29.146,30 cm’Iık kıraç deri satıcı firmaya verilmez, bir başka firmaya satılır ya da kendi mağazasında satmaya çalışırsa 29.146,30 cm’ye tekabül eden senetleri alıcı firmanın iade ederek senetlerin iptal edileceği ve tarafların bu mutabakata bağlı kalmamaları halinde 10.000 USD ceza bedeli ödeneceğinin kararlaştırıldığını, bu protokoller uyarınca senetlerin tanzim edildiğini, senetlerde asıl borçlunun müvekkili şirket, kefilin ise müvekkili … olduğunu, senetlerin davalılar … ve davalı şirketin resmiyette sahibi ve yetkilisi olarak görünen kızı …’ın istemleri doğrultusunda müvekkili … tarafından yazıldığını ve protokollere güvenerek malen kaydı yerine nakden kaydının yazdırılması hakkında hiçbir kuşkuya kapılmadığını, müvekkilinin, malın tesliminin gecikmesi ve bilgi verilmemesi üzerine Zeytinburnu … Noterliği’nin 22.04.2016 tarihli ve … yevmiye nolu ihtarnamesiyle, malın geri kalan kısmının teslim edilmesini, teslim edilmeyecekse bu kısma tekabül eden bonoların iadesini istediğini, tedarikçi … Tekstil Tur. İnş. Dış. Tic. San. Ltd. Şti.’nin Bakırköy … Noterliği’nin 28.04.2016 tarihli ve … yevmiye no’lu cevabı ihtarnamesinde taraflar arasında gerçekleşen mal alışverişi inkar edilmeyerek sadece protokollerle teslim süresinin en az 2.5 ay olduğunun bildirdiğini, ancak 2.5 ay da geçmesine rağmen yine mal teslim edilmediği gibi teslim edilecek mallar karşılığı verilen senetlerin de iade edilmediğini, davaya konu senetlerin davalı … tarafından bankadan geri alınarak resmiyette boşandığı fakat halihazırda birlikte yaşadıkları davalı … tarafından davaya konu 06.04.2016 düzenleme tarihli, 10.06.2016 vade tarihli 25.000 USD bedelli senedin 14.06.2016 tarihinde Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasıyla, 06.04.2016 düzenleme tarihli, 20.06.2016 vade tarihli 25.000 USD bedelli senedin 01.08.2016 tarihinde Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasıyla, 06.04.2016 düzenleme tarihli 30.06.2016 vade tarihli ve 25.000 USD bedelli senedin de 15.08.2016 tarihinde Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibine konulduğunu, söz konusu takiplerle ilgili olarak müvekkilleri tarafından dar yetkili Bakırköy İcra Mahkemelerine açılan takiplerin iptallerine ilişkin davaların reddedildiğini, sipariş konusu 29.136,30 cm mallar teslim edilmediğinden hükümsüz kalan senetlerden dolayı müvekkillerinin mal varlıklarına çeşitli tarihlerde gerek kaydi gerekse fiili hacizler yapılarak kişilik haklarına saldırılarda bulunulduğunu beyanla müvekkilleri ile davalılar arasında imzalanan protokoller uyarınca 10.000 USD cezai şart ve fazlaya dair haklarının saklı kalması kaydıyla; müvekkillerinin, dava ve icra takiplerine konu senetlerden dolayı davalı takip alacaklısı …’e borçlu olmadıklarının tespiti ile senetlerin iadesi, olmadığı takdirde iptalleri, yargılama sırasında ödeme halinde ödeme tarihlerinden itibaren avans faizleri ile birlikte istirdadına, takiplerin iptali ile hacizlerin kaldırılmasına, müvekkili şirketin davalı şirket ve davalı senet lehdarı …’a borçlu olmadığının tespiti ile takibe konu senetlerin adı geçen davalılar yönünden iptaline, senetlerin iadesine, her bir müvekkili için ayrı ayrı 25.000’er TL manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkillerine ödenmesine, davaya konu Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas, Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas ve Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takiplerinin olayın özellikleri de dikkate alınarak teminat alınmaksızın durdurulmasına, olmadığı takdirde icra veznelerine yatacak paraların dava sonuna kadar davalılara veya alacağı devretmeleri halinde temlik alanlara ödenmesinin yasaklanmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesi ile; davacı tarafın dava dilekçesinde yaşandığını iddia ettiği olayların tamamen gerçek dışı olduğunu, davacının iddia ettiği şekilde, davaya konu senetlerin 06.04.2016 tarihli protokole konu senetler olduğu iddiasının doğru olmadığını, lehdarı … olan senetler ile ….’nin taraf olduğu senetlerin birbirinden farklı senetler olduğunu, protokol gereği verilen tüm senetlerin ….’nin lehine verildiğini, protokol iptal edildiğinde de tarafların karşı tarafın imzasını taşıyan nüshaları ve senetleri birbirlerine karşılıklı olarak iade ettiklerini, bu nedenle, davacı tarafın dosyaya sunmuş olduğu …. kaşeli fotokopi şeklindeki protokolü kabul etmediklerini, protokol aslının Mahkemece davacı taraftan istenmesini talep ettiklerini, dava konusu senetler … lehine keşide edilmiş olup …. ile hiçbir ilişkisinin olmadığını, …’ın lehdarı olduğu senetlerin …’ın davacı tarafa vermiş olduğu nakit para nedeniyle alındığını, davaya konu senetlerin lehdarının … olması ve senet üzerinde nakden yazmasının da bu durumu açıkça ortaya koyduğunu, bunun aksini iddia eden davacı tarafın senette yazan hususların aksini aynı kuvvette yazılı bir delille ispat etmesi gerektiğini, müvekkili …’ın davacı taraftan alacağını tahsil etmek için icra prosedürleriyle uğraşmak zorunda kaldığını, hala da senede dayalı alacağının tahsili için uğraştığını ve mağdur olduğunu, davacı tarafın basiretli bir tacir gibi davranmadığını, davacı tarafın hiçbir somut dayanağı olmayan şekilde bazı senetleri şirket adına bazı senetleri ise … adına düzenlemiş olduğu iddiasının ticari hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacı tarafın huzurdaki davada menfi tespit ile birlikte manevi tazminat istemesinin mümkün olmadığını, davacı tarafın hiçbir zararının olmadığını, aksine müvekkilinin zarara uğradığını, tazminat talebinin de reddinin gerektiğini beyanla haksız ve hukuka aykırı davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini savunmuştur.
BİRLEŞEN DAVADA; Davacı vekili dava dilekçesi ile; taraflar arasında imzalanan protokol uyarınca müvekkili tarafından davalıya sipariş verildiğini, teslim edilmesi gereken 49.604,80 cm’lik malın karşılığı olarak davalıya 06.04.2016 düzenleme tarihli, lehtarının davalı şirket olduğu 30.04.2016 vadeli, 15.000 USD bedelli, 10.05.2016 vadeli, 20.000 USD bedelli, 20.05.2016 vadeli, 20.000 USD bedelli, 30.05.2016 vadeli, 20.000 USD bedelli bonolar ile lehtarı davalı … olan 10.06.2016 vadeli, 25.000 USD bedelli, 20.06.2016 vadeli, 25.000 USD bedelli ve 30.06.2016 vadeli, 25.000 USD bedelli bonoların verildiğini, davalının bu güne kadar malın sadece 20.458,50 cm’lik kısmını teslim ettiğini, teslim edilen mal karşılığının ödendiğini, geri kalan kısmın ise 13.04.2016 tarihine kadar teslim edilmesinin gerektiğini, davacı tarafından davalıya gönderilen 22.04.2016 tarihli Noter ihtarnamesi ile malın kalan kısmının teslim edilmesinin, aksi halde bu kısma tekabül eden bonoların iadesinin ihtar edildiğini, ancak bu tarihe kadar ne mal teslim edildiğini, ne de bonoların iade edildiğini beyanla bedelsiz kalan bonolar yönünden toplam 95.000 USD üzerinden davacının davalılara borçlu olmadığının tespitine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili cevap dilekçesi ile; davaya öncelikle husumet yönünden itiraz ettiklerini, davacı taraf … olmasına rağmen davaya konu protokol, ihtarname ve diğer belgelerin tarafının müvekkili ile … San. Tic. Taş. Ltd. Şti. olduğunu, malın tesliminin de bu şirkete yapıldığını, bu nedenle davanın da adı geçen şirket tarafından açılması gerektiğini, davacının lehtarı … olan senetlerin mal alım satımı için verildiklerini iddia ettiğini, bu iddiayı kabul etmediklerini, müvekkiline söz konusu senetlerin teslim edilmediğini, ayrıca söz konusu senetlerin müvekkiline verildiği iddiasının ne senet üzerinden ne de dilekçe ekindeki protokol ve diğer belgelerden anlaşılamadığını, müvekkiline sadece davaya konu lehtarı … Tekstil olan 06.04.2016 vadeli senedin teslim edilen mal karşılığı verildiğini, davacının iddiasını ispat etmek zorunda olduğunu, davacıya 225.043,50 TL’lik mal teslim edildiğini beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 14/01/2021 tarih ve 2017/1010 Esas – 2021/29 Karar sayılı kararında; “Asıl ve birleşen davada talep, takibe konu senetlerden dolayı borçlu olunmadığının tespiti, senetlerin iptali ve manevi tazminat istemlerinden ibarettir. Asıl dava konusu uyuşmazlık; dava konusu 10.06.2016 vadeli 25.000 USD tutarlı, 20.06.2016 vadeli 25.000 USD tutarlı, 30.06.2016 vadeli 25.000 USD tutarlı senetlerden dolayı davacıların davalılara borcu bulunup bulunmadığı, davacıların davalılardan manevi tazminat alacağını hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplanmaktadır. Birleşen dava konusu uyuşmazlık; 06.04.2016 düzenleme tarihli, lehdarı … Tekstil Tur. İnş. Dış. Tic. San. Ltd. Şti. Olan, 20.000 USD bedelli, 06.04.2016 düzenleme tarihli, lehtarı … olan 25.000,00 USD bedelli, 06.04.2016 düzenleme tarihli, lehtarı … olan, 20.06.2016 vade tarihli, 25.000,00 USD bedelli, 06.04.2016 düzenleme tarihli, lehtarı … olan, 30.06.2016 vade tarihli, 25.000,00 USD bedelli toplam 95.000 USD bedelli senetlerden dolayı davacının davalılara borcu bulunup bulunmadığı hususunda toplanmaktadır…Somut olayda, dava konusu senetlerin, davalı … lehine keşide edildiği, asıl davaya konu edilen senetlerin lehtarının davalı … olduğu, incelenen senet örnekleri üzerinde “nakden” ibaresinin bulunduğu, taraflar arasında 06.04.2016 tarihli protokole konu iade ve iptal edilmesi gereken senetler ile dava konusu senetlerin vade ve tutarlarının farklı olduğu, Lehtarı … olan senetler ile ….’nin taraf olduğu senetlerin birbirinden farklı olduğu, Protokol gereği verilen tüm senetlerin ….’nin lehine verildiği, ödenen ve ödenmeyen bu senetlerden malen kaydının olduğu, lehtarının …. olduğu, alınan bilirkişi raporunun 9. Sayfasında bu durumun tespit edildiği, ayrıca 30/10/2020 tarihli bilirkişi raporunun 10. Sayfasında, 15/12/2015 tarihinde … Bank hesabından 89.236,96 TL …’ın hesabına virman yapıldığı, aynı gün … Bank hesabından 89.236,96 TL Halkalı Gümrük Müdürlüğüne ödeme yaptığı, bu işlem nedeniyle taraflar arasında nakit alışverişinin olduğu, dava konusu senetlerin de böyle bir alışverişin sonucu tanzim edilmiş olabileceği, …’den nakit tahsilat yapan …’ın … veya …’a ödeme yapmış olabileceği, karşılığında dava konusu senetleri aldığı ve tahsilat yaptığı eski eşi …’e ciro ettiği, taraflar arasında imzalanan 06.04.2016 tarihli protokol haricinde tanzim edilen senetlerin miktarının nakit alışveriş karşılığı sonucu düzenlenmiş olabileceğinin tespit edildiği, Bakırköy 37. Asliye Ceza Mahkemesi 2018/83 Esas sayılı dosyasında davalı şirket yetkilisi …’ın savunmasında, davaya konu senetlerin nakden senetlerle alakalı olmadığını beyan ettiği, davalı …’ın da bu beyanı destekler nitelikte beyanda bulunduğu ve suçlamaları kabul etmediği, bu durumda taraflar arasındaki protokoldeki senetlerde ….’nin lehtarı olduğu senetler olduğu, davacının iddia ettiği şekilde malen ve nakden kelimelerinin ticaretin olağan akışı içinde ayırt edebileceğinden bu iddiasının örtüşmediği, bonodaki nakden kaydı senet lehtarı lehine bir kayıt olup bir ödeme vasıtası olan bononun, kural olarak mevcut bir borcun tasfiyesine yönelik olarak verildiğinin kabulünün gerektiği, davacının iddia ettiği şekilde, davaya konu senetlerin taraflar arasında düzenlenen tarihsiz ilk protokole ve 06.04.2016 tarihli ek Protokole konu senetler olduğu iddiasının ispatlanamadığı, yapılan yargılama sonunda, borçlu olunmadığı iddiası ile açılan menfi tespit davasında ispat külfetinin davacı borçluda olduğu, senede karşı ileri sürülen her iddianın, HMK’nın 200. maddesine göre yazılı delille ispatının gerektiği, davacıların iddialarını ispat edemediği, davacı vekilinin yemin delilline dayandığı halde 14/01/2021 tarihli duruşmada başkaca bildirilecek delilinin olmadığını beyan etmesi karşısında yemin deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayılarak ispatlanamayan asıl ve birleşen davanın reddine karar vermek gerekmiş, İİK 72/IV maddesi gereğince davacılar lehine tedbir kararı verildiği dikkate alınarak davalılar lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmiştir. “gerekçesi ile asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı asıl davada davacılar vekili ve birleşen davada davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Asıl davada davacılar vekili istinaf dilekçesi ile; müvekkili … tarafından, davalı …’ın işlerini takip ettiği ve fiilen sahibi bulunduğu …. aracılığıyla başka firmalardan ithal ettirilmek üzere 3 adet sipariş verildiğini, siparişlerden ilkinin suni deri olup siparişin müvekkilinin devamlı mümessili olan …-… Dış Tic.’in işlemlerini yürüten …’ye yaptırıldığını, taraflar arasında yapılan sözlü anlaşma uyarınca bu sipariş dolayısıyla davalı …’ın ödemesi gereken meblağı, zamanında ödememesinden dolayı siparişin gecikmemesi için müvekkilinin maddi katkıda dahi bulunduğunu, müvekkilinin maddi katkıda bulunarak ithal edilen söz konusu siparişle ilgili olarak, davalı …’ın anlaşma dışında 10.000 USD fazla kar payı istediğini, müvekkilini tehdit ettiğini, müvekkilinin davalıya 11.000 USD ödediğini, yaşanan bu olaya rağmen davalı …’dan kurtulamadığını, bu olaydan yaklaşık 1 ay sonra davalı …’in işlerini takip ettiği ve fiilen sahibi bulunduğu davalı … Teks. Tur. İnş. Dış Tic. San. Ltd. Şti. aracılığıyla daha önce verilen siparişten 2. sipariş olan kıraç deriyle ilgili olarak, bu defa davalı …’ın müvekkiline gelerek “deriyi alması gerektiğini aksi halde 10.000 Usd ceza ödemesini” söylediğini, kıraç deri siparişinin üzerinden 4 ay geçmesi ve sezonun bitmesi nedeniyle müvekkilinin malı almayacağını söylediğini, bu defa da davalı …’ın söz konusu kıraç deri siparişi için müvekkiline 10.000 USD vereceksin şeklinde tehditlere başladığını, sonuçta müvekkilinin malları almayı kabul etmek zorunda kaldığını, bu defa davalı …’ın kendi şirketi … Tekstil yerine memleketlisi olan …’in işlemlerini yürüttüğü ve fiilen sahibi bulunduğu ancak resmiyette kızının üzerine kayıtlı bulunan …-…Tekstil Dış Tic.’e getirteceğini, malların gümrükte olduğunu, malı ithal eden … Tekstil’e ödeme yapacağını ve malı da sonra getirteceğini söyleyerek tüm siparişe konu 49.604,80 cm’lik malın bedelini istediğini, ancak sipariş konusu kıraç derinin 20.458,50 cm’lik kısmını teslim edip diğer 29.146,30 cm’sini müvekkiline teslim etmediği halde gümrük belgelerini de müvekkiline vererek malın gümrükte olduğunu beyan edip bedelinin ödenmesini istediğini, … Tekstil firması adına tanzim ettirmiş olduğu bila tarihli bilgisayarda hazırlanmış protokol ile 06.04.2016 tarihli ve davalı … tarafından el yazısı ile yazılmak suretiyle 1. Protokolün devamı şeklinde protokolü müvekkili …’a şahitlerin yanında imzalattığını, söz konusu protokoller uyarınca: davalı …’ın fiilen sahibi olduğu ve işlerini yürüttüğü … Tekstil’in Çin’den 49.604,80 cm kıraç deri ithaline aracılık edeceğini, bunun 20.458,50 cm’lik bölümünün alıcı firmaya yani müvekkili firmaya teslim edildiğini, kalan 29.146,30 cm’lik kısmın ise tedarikçi firma olan … Tekstil tarafından teslim edileceğini ve 49.604,80 cm’lik kıraç derinin mal tutarının tamamının hesaplanarak senetlerle kapatıldığını, henüz teslim edilmeyen 29.146,30 cm’lık kıraç deri satıcı firmaya verilmez, bir başka firmaya satılır ya da kendi mağazasında satmaya çalışırsa 29.146,30 cm’ye tekabül eden senetleri alıcı firmanın iade ederek senetlerin iptal edileceğini ve tarafların bu mutabakata bağlı kalmamaları halinde 10.000 USD bedel ödeneceğini, bu protokoller uyarınca asıl borçlusu müvekkili şirket ve kefili müvekkili … olacak tarzda tanzim edilip teslim edilen mallarla ilgili senet alacaklısı olarak davalı …’ın sahibi olduğu ancak resmiyette kızı … olarak gözüken … Tekstil’in henüz teslim edilmeyen toplam 29.146,30 cm’lik kıraç deri için ise alacaklısı … yazılmak suretiyle senetler tanzim edilmek zorunda kalındığını, teslim edilen 20.458,50 cm’lik kıraç deri için, müvekkili şirket tarafından verilen senetlerin ödemelerinin banka aracılığı ile gerçekleştirildiğini, kalan 29.143,30 cm derinin teslim edilmediğini, davalı …’ın etrafta malı vermeyeceği söylentilerini yayması üzerine müvekkili …’ın Zeytinburnu …. Noterliği’nin 22.04.2016 tarihli ve … yevmiye nolu ihtarnamesiyle, malın geri kalan kısmının teslim edilmesini, teslim edilmeyecekse bu kısma tekabül eden bonoların iadesini istediğini, tedarikçi … Tekstil Tur. İnş. Dış. Tic. San. Ltd. Şti.’nin Bakırköy … Noterliği’nin 28.04.2016 tarihli ve … yevmiye nolu cevabı ihtarnamede taraflar arasında gerçekleşen mal alışverişi inkar edilmeyerek sadece protokollerle teslim süresinin en az 2.5 ay olduğunun bildirildiğini, müvekkillerinin sipariş edilen 29.146,30 cm kıraç deri için teminat olarak verdikleri davaya konu 3 adet senedin iadesini beklerken bankalardan gelen ihbarnamelerle tam anlamıyla şoka girdiklerini ve sonuçta Bakırköy 7. ATM’nin 2016/523 Esas sayılı dosyası ile dava konusu senetlerle ilgili olarak davalılar … ve … Tekstil aleyhlerine menfi tespit davası açtığını, Mahkemece talepleri üzerine teminat karşılığı ihtiyati tedbir kararı verildiğini, tespit olunan teminatın yatırılmasına müteakip verilen tedbir kararının uygulamaya konduğunu, bahsi geçen davada davalıların itirazları üzerine itirazların reddine karar verilmesinden sonra davaya konu senetlerin davalı … tarafından bankadan geri alındığını ve bu defa resmiyette boşandığı fakat halihazırda bile birlikte yaşadıkları davalı … tarafından davaya konu senetlerin icra takibine konulduğunu, söz konusu takiplerle ilgili olarak müvekkilleri tarafından dar yetkili Bakırköy İcra Mahkemelerine açılan takiplerin iptallerine ilişkin davaların reddedildiğini, Mahkemeye açmış oldukları davaya davalıların yasal hak düşürücü sürede cevap dilekçesi vermemelerine ve bu nedenle münkir addedilmelerine karar verilmesini talep etmelerine rağmen münkir dışında beyan ve delillerine itibar edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, hukuk hakiminin önündeki bir dava ile ilgili olarak açılmış ve görülmekte olan bir ceza davasının varlığı halinde HMK md. 165’de belirtilen koşulların mevcut olması halinde ceza davasının sonucunu bekletici mesele yapmasının yasa gereği olduğunu, hukuk davasının ceza davasından önce açılmasının, bu davada bilirkişi raporu alınmış olmasının, ceza davasının bekletici mesele yapılmasına karar verilmesinde önemli olmadığını, ceza davasında hükme dayanak yapılan maddi olgularla ve özellikle eylemin hukuka aykırılığını ve failini belirleyen, mahkumiyet kararının bu yönleri hukuk hakimini bağlayacağını, ceza mahkemesinin kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın ise hukuk hakimini bağlamayacağını, gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, Ceza Hâkiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile Hukuk Hâkiminin tamamen bağlı olacağının kabul edildiğini, diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemleri saptayan Ceza Mahkemesi kararının, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşıdığını, bundan ayrı, Hukuk Mahkemesinin, Ceza Mahkemesinde görülmekte olan bir ceza davasının sonuçlanmasının bekletici sorun yapması halinde, Ceza Mahkemesinin bu konuda vereceği kararı peşinen kabul etmiş olacağından, bekletici sorun yapılan ceza davası hakkında verilen kararın, hukuk davasında kesin delil teşkil edeceğini, davalılar …, … ve … aleyhlerine dava ve takibe konu senetlerle ilgili olarak “bedelsiz senedi kullanma” suçundan dolayı, TCK’nın 156/1 ve 53. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları istemiyle açılan kamu davasında, Bakırköy 37. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 26.03.2019 tarih ve 2018/83 E. – 2019/192 K. Sayılı ilamı ile davalıların cezalandırılmasına karar verildiğini, davalı gerçek kişiler hakkında mahkumiyet kararı verilmesine ve söz konusu mahkumiyet kararında davadaki iddialarla ilgili maddi olayların varlığının tartışılması ve kabul edilmiş bulunmasına rağmen davalıların mahkumiyetlerine ilişkin ceza mahkemesinin kararının kesinleşmesinin bekletici mesele yapılmamasının usul ve yasaya aykırı olup kararın bozulması nedeni olduğunu, davalılar aleyhine davaların “davaya konu senetlerin taraflar arasında yapılan protokol ve ek protokolde bahsedilen senetler olmadığı ve ek protokolde belirtilen senetlerin başka senetler olduğu” hakkındaki savunmaları ve bu savunmalarını desteklemek amacıyla mahkemeye fotokopisini sundukları senetlerin dökümü ile mahkemeye sunduğumuz ve kasaya alınan bizdeki aslında yer almayan birinci protokole ek olarak “1.ci protokolün devamıdır” ibaresiyle ek bir protokol düzenledikleri ve müvekkillerin haberi olmaksızın şüphelilerin ellerinde bulunan “1.ci protokolün devamıdır” başlıklı sözleşmenin sonuna el yazısıyla “Ek: 7 adet 166.815 USD senetler Dökümü.” şeklinde bir madde ekledikleri, eklenen bu maddeye göre imzasız “PROTOKOLDÜR, 1.ci protokolün ekidir” başlıklı bir ek sahife düzenlendiği, ek sahifede bonoların tarihleri ve miktarlarının yazdıklarından bahisle yapmış oldukları şikayet üzerine Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 0/12/2019 tarih ve 2019/41462 Esas sayılı iddianamesi ile davalılar hakkında özel belgede sahtecilik, özel belgeyi bozma, yok etme veya gizleme suçlarından cezalandırılmaları istemi ile açılan ve iddianamenin kabulüne karar verilip halen derdest bulunan Bakırköy 27. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2020/33 Esas sayılı dava dosyasının sonucunun beklenmemesinin usul ve yasaya aykırı olup kararın bozulmasını talep ettiklerini, Mahkemece 18/04/2019 tarihli duruşmada verilen ara kararın 1 numaralı bendi gereği; “Davacı vekili tarafından bildirilen tanıkların ceza dosyasında dinlenmiş oldukları anlaşıldığından tekrardan dinlenmelerine yer olmadığına” kararı verilmesine rağmen Mahkemenin dinlenen tanıkların beyanları ve dava dilekçesinde ileri sürdükleri haksız fiil iddialarının değerlendirmemesi usul ve yasaya aykırı olup kararın HMK md 297’de belirtilen şartları taşımaması nedeniyle bozulmasını talep ettiklerini, Mahkemece müvekkilleri aleyhine “İİK 72/IV maddesi gereğince tedbir kararı verildiği dikkate alınarak dava değeri itibariyle % 20 üzerinden hesap edilen 57.300,00 TL kötüniyet tazminatının dava ve birleşen dosya davacılarından alınarak davalılar ve birleşen dosya davalılarına verilmesi” şeklinde karar verilmiş olup verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalıların Mahkemenin 2016/523 Esas sayılı dosyasında verilen ihtiyati tedbir kararından sonra muvazaalı olarak davaya konu 3 adet senedi temlik ve ciro etmek suretiyle icraya koyduklarından bahisle İİK 72/3’den bahsetmenin mümkün olmadığını ve müvekkillerinin kötüniyetlerinden bahsedilemeyeceğini, müvekkilleri aleyhlerine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi hukuka aykırı olup kararın bozulması gerektiğini, Mahkemenin gerekçeli kararında dava ve birleşen davada ileri sürdükleri tüm iddialarının, gerek şüphelilerin mahkumiyetlerine dair Bakırköy 37.Asliye Ceza Mahkemesinin mahkumiyet kararı, gerekse halen derdest bulunan Bakırköy 27. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2020/33 Esas sayılı dosyasındaki maddi vakıaların değerlendirilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, işbu davada ileri sürdükleri tüm maddi vakıaların ispatı hususunda bütün delillerin toplanmadığını, özellikle dava konusu senetlerin davalı …’ın tehdit ve baskıları ile düzenlenmek zorunda bırakıldığı hakkında tanıkların dinlenmediğini, dava konusu senetlerin müvekkili şirket tarafından davalı şirkete sipariş edilen ancak teslim edilmeyen mallar için verilen ve protokollere keza tarafların karşılıklı çektikleri ihtarnamelere konu senetler olduğunu, davaların aslı müvekkilinde bulunan ve dosyaya sundukları Mahkemece de kasaya alınan ek protokole müvekkillerinin aleyhine hukuki sonuç doğuracak şekilde ilave yapılıp müvekkilinin imzasının bulunmadığı şekilde güya sipariş edilen senetleri gösterir dokümanla ilgili delillerin toplanmamasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, her ne kadar bilirkişi görüşü Mahkemeyi bağlamayan takdiri bir delil ise de, alınan bilirkişi raporunda davada haklı olduklarının gerekçeleriyle birlikte görüş olarak bildirilmesine rağmen bilirkişinin alternatif olarak bildirdiği ve tamamen hayali ihtimallere dayalı görüşüne değer verilmesinin ve bunun gerekçelerinin belirtilmemesi usul ve yasaya aykırı olup kararın bozulmasının gerektiğini, bilirkişi raporunda müvekkili şirketin ticari defter ve kayıtlarının müvekkili lehine delil niteliğini taşıdığının, davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarının açılış ve kapanış kayıtlarının dahi bulunmaması nedeniyle lehine delil teşkil etmediğinin bildirilmesinin, müvekkili şirketin kayıtlarında davalı şirket ile ticari ilişkinin varlığının ve müvekkili tarafından bundan kaynaklanan ödemelerin varlığına, keza müvekkillerinin davalı …’a herhangi bir nedenle senet verdiklerine dair bir kayıt bulunmamasına rağmen Mahkemece aksine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, deliller arasında isticvap delili yer almakta olup, özellikle mahkemeye sundukları ve kasaya alınan protokol metinleri ile davalıların savunmaları ve mahkemenin gerekçesinde kabul ettiği fotokopiden ibaret belgeler arasında açık çelişkiler bulunmasına ve konu ile ilgili ceza davası açılmasına ve delilleri arasında yer almasına rağmen mahkemece davalıların re’sen isticvap edilerek sorgularının yapılmaması usul ve yasaya aykırı olup kararın bu nedenle de bozulması gerektiğini, Yerel mahkemenin gerekçesinde “davacı vekilinin yemin delilline dayandığı halde 14/01/2021 tarihli duruşmada başkaca bildirilecek delilinin olmadığını beyan etmesi karşısında yemin deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayılarak ispatlanamayan asıl ve birleşen davanın reddine karar vermek gerekmiş” şeklinde değerlendirme yaptığını, yapılan bu değerlendirmenin yanlış olduğunu, bir davada yemin delilinin deliller arasında gösterildiğini ve yemine engel bir durumda bulunmuyorsa, yemine dayanan tarafa tüm delillerin toplanmasından sonra yemin delilini kullanıp kullanmayacağının sorulması ve bunun zapta geçirilmesinin şart olduğunu, Mahkemece taraflarına yemin delilini kullanacak mısınız şeklinde bir soru yöneltilmediğini, bu nedenle yemin delilini kullanıp kullanmayacaklarının taraflarınca değerlendirilmediğini, tüm dosya kapsamı, bilirkişi raporu, ceza mahkemesinde görülen ve birinde mahkumiyete dair kararın ceza davasında dinlenen tanık anlatımları ile diğer bilgi ve belgelere göre dava ve birleşen davanın kabulünü beklerken birden davanın karara bağlanması karşısında yemin delilini ileri sürmelerinin beklenmesinin kendileri açısından beklenmeyen bir sürpriz olduğunu, bu nedenle yemine dair tespit hukuka aykırı olup kararın bozulması gerektiğini, tahkikat tamamlandıktan sonra tahkikatın tümü hakkında beyanların alınması ve devamında tahkikatın tamamlanıp sözlü yargılamaya geçileceğinin HMK madde 186 gereği olduğunu, Mahkemece sözlü yargılamaya geçildiği ve sözlü yargılama için gün talep edilip edilmediğinin sorulmadığını, sözlü yargılamaya geçildiğinden bahsedilmeden davanın karara bağlandığını, HMK 186’ya uygun sözlü yargılama yapılmaması usul ve yasaya aykırı olup kararın bozulması gerektiğini, Mahkemece yukarıda belirtilen usule ilişkin hukuka aykırılıklarla birlikte dava ve birleşen davada gerekçe olarak, davaya konu senetlerde senetlerin ihdas nedeni olarak “nakden” kaydının bulunduğu ve senet metnindeki bu kaydın aksinin de ancak aynı mahiyette senetle ispat edileceği hususu olduğunu, davaya konu senetlerin davalı …’ın tehditleri sonucunda düzenlendiğinin, protokol ve ek protokol, ihtarnamelerin içeriklerinde davalıların iddiaları ikrarları ve bilhassa davalıların davaya konusu senetlerin ek protokolde belirtilen senetler olmadığını kanıtlamaya yönelik sunmuş oldukları belgelerde müvekkilinin imza ve kaşesinin bulunmamasının hukuka aykırı ilaveler ve senetlerin dökümüne ilişkin sahte evrak tanzim etmiş bulunmalarının davaya konu senetlerin müvekkili …’ın, davalı …’a olan şahsi borçlarından dolayı tanzim edildiğinin belirtilmesine rağmen tüm senetlerde asıl borçlunun müvekkili şirket, kefilin ise müvekkili …’ın olmasının, tüm bunların hiç birinin en azından 6100 Sayılı HMK md. 202’de düzenlenen ve tanık dinlenmesini sağlayan yazılı delil başlangıcı olmalarına rağmen mahkemece bu delillerin değerlendirilmemesinin ve haklı dava ile birleşen davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalılar senetlerin müvekkili … tarafından davalı …’a olan şahsi borcundan dolayı verildiğini söylemekte iseler de, tüm senetler incelendiğinde görüleceği üzere ne dava konusu senetlerde, ne de diğer ödenen senetlerin hiçbirinde asıl borçlunun müvekkili … değil, aksine müvekkili …’ın asıl borçlu olan Aydınlık Şirketi’ne kefil olduğunu, senetlerin iddia edildiği şekilde davacı … tarafından şahsi borcu için düzenlenip davalı …’a verilmediğini, böyle bir durumda asıl borçlunun müvekkili … olması gerektiğini, kısacası davalının iddia ve beyanlarında, müvekkili şirketin şahsi borcundan bahsedilmemesinin ve tüm senetlerde asıl borçlunun müvekkili şirket olması karşısında senetlerin müvekkili Abdurrahman’ın şahsi borcundan dolayı verildiği iddiasını tek başına çürüttüğünü, müvekkili … tarafından davalı …’a asıl borçlu sıfatıyla ve şahsi borcundan dolayı verilmiş bir senedin kesinlikle söz konusu olmadığını, tüm bunlara rağmen yerel mahkemenin varsayımlarla dava ve birleşen davanın reddine karar vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı …’ın davalı şirketin gerçek sahibi ve yetkilisi olduğundan bahisle bütün ödemelerin …’a ve onun hesabına yapıldığını, Mahkemenin bunu müvekkilinin …’a şahsi borçları olduğuna kanıt yapmasının izah edilir bir tarafı olmadığını, aksine davalıların el ve işbirliği içerisinde müvekkilleri aleyhine hareket ettiklerine dair iddialarının kanıtlandığını, yerel Mahkemenin bir taraftan davalı tarafça dava ve takibe konu senetlerin 06.04.2016 tarihli protokole konu senetler olmadığını, protokole konu senetlerin farklı olduğunu kabul etmesine rağmen Mahkemeye sundukları ve kasaya alınan aslında yer almayan birinci protokole ek olarak “1.ci protokolün devamıdır” ibaresiyle ek bir protokol düzenlediklerini ve müvekkillerin haberi olmaksızın şüphelilerin ellerinde bulunan “1.ci protokolün devamıdır” başlıklı sözleşmenin sonuna el yazısıyla “Ek: 7 adet 166.815 USD senetler Dökümü.” şeklinde bir madde eklediklerini, eklenen bu maddeye göre imzasız “PROTOKOLDÜR, 1.ci protokolün ekidir” başlıklı bir ek sahife düzenlendiklerini, ek sahifede bonoların tarihleri ve miktarlarını yazdıklarından bahisle yapmış oldukları şikayet üzerine Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 0/12/2019 tarih ve 2019/41462 Esas sayılı iddianamesi ile davalılar haklarında özel belgede sahtecilik, özel belgeyi bozma, yok etme veya gizleme suçlarından cezalandırılmaları istemi ile açılan ve iddianamenin kabulüne karar verilip halen derdest bulunan Bakırköy 27. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2020/33 Esas sayılı dava dosyasının sonucunun beklenmemesinin mahkemenin kendi içerisinde bile çelişkili olduğunu, bir yandan davalıların mahkumiyetlerine dair Bakırköy 37. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 26.03.2019 tarih ve 2018/83 E. – 2019/192 K. Sayılı ilamına değer verilmez iken diğer yandan ceza davasında davalı …’ın alınan ifadesinin bir kısmına dayanılmasının gerekçenin kendi içerisinde bile çelişkili olduğunun kanıtı olduğunu, müvekkili …’ın dava ve birleşen davanın kabulü ile manevi tazminat kararı beklerken özellikle gayrimenkulünün satılması ve haklı davasında kötüniyetli muamelesi görmesinin travma yaşamasına neden olduğunu, tüm yaşananları bir kabus olarak gördüğünü ve adaletin geç de olsa tecelli edeceğine inandığını beyanla Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/01/2021 tarih ve 2017/1010-29 sayılı kararının kaldırılarak dava ve birleştirilen davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen davada davacı vekili istinaf dilekçesi ile; Mahkemenin hüküm kurarken dayandığı “taraflar arasında 06.04.2016 tarihli protokole konu iade ve iptal edilmesi gereken senetler ile dava konusu senetlerin vade ve tutarlarının farklı olduğu” gerekçesi hatalı olup gerçek durumu göstermediğini, davalıların, sahte protokol düzenleyerek ekine bono dökümü eklediklerini ve bunu delil olarak mahkemeye sunduklarını, davalıların bu eyleminin suç teşkil ettiğini, davalılar hakkında bu eylemlerinden dolayı ceza yargılamasının devam ettiğini, protokolden anlaşılacağı üzere her bono arasında 10 gün olacak ve toplamda 2 aylık vadeye yayılacak şekilde 06/04/2016 tarihli 7 adet bono düzenlendiğini, davalı …’ın el yazısıyla düzenlenen protokolde 7 adet bononun alınarak davacının borcunu ödediğinin kabul edildiğini, yargılamaya konu olan ve iptali istenen bonoların bahsi geçen 7 bono arasında yer aldığını, bu bonoların dışında davacılardan sadır olan ve lehdarının davalılar olduğu başkaca bonolar bulunmadığını, ispat yükünün yer değiştirdiğini, davalıların, …’ın davacılara borç verdiğini, bonoların bu borçtan kaynaklı olarak düzenlendiğini, protokole konu bonoların ise iade edildiğini iddia ettiklerini, davacının, bono ödemelerini davalı şirkete banka kanalıyla yaptığını, davalı şirketin anlaşma ve protokol gereği mal teslim borcu altında olduğunu, davacının borcunu bonolar ile ödediğini, davalıların iddia ettiği gibi protokol iptali ve bono iadesi söz konusu olsaydı buna ilişkin bir yazılı düzenleme ibraz etmeleri gerekeceğini, mal teslim borcundan kurtulmak isteyen davalının davacıyla anlaştıkları hususunu içeren yani protokolün iptal edildiğini, davalı şirketin mal teslim borcunun kalmadığını, bonoların da keşidecisine iade edildiği hususlarını tespit eden yazılı bir metnin düzenlenmiş olması gerektiğini, davacının, malın öngörülen teslim süresi geçtiği için davalı şirkete ihtarname gönderdiğini, davalının da buna cevap verdiğini, malın gümrükte olduğunu, gümrük işlemlerinin tamamlanmasını müteakip teslim edileceğini bildirdiklerini, davalı şirketin malı teslim etmediği gibi hiçbir belgeye dayanmadan teslim borcundan kurtulduğunu iddia ettiğini, malın teslim edilmediğinin ispatlandığını ancak davalının borcundan kurtulduğunu ispatlayamadığını, davalıların, bonoların …’a başka bir borç için verildiği iddiası doğru olmadığı gibi, davalılar tarafından ispatlanmaya muhtaç olduğunu, eğer davacı 75.000,00-USD borç aldıysa bu borcun ne şekilde verildiğinin de ispatlanması gerektiğini, alacağın miktarı göz önüne alındığında bu kadar paranın elden verilemeyeceğinin ortada olduğunu, ayrıca karşılığında ne mal ne nakit almaksızın bir kişinin bono vermesinin olağan bir durum olmadığını, bu nedenle Yargıtay kararlarında da görüleceği gibi ispat yükünün yer değiştirdiğini, davalıların bilerek ve birlikte davacıların zararına hareket ettiklerini, davalıların, bono borçlusu davacılardan bir alacakları olmadıklarını bildikleri halde davacıların aleyhine haksız fiilde bulunarak davacıların zarara uğramasına neden olduklarını, Mahkemenin 2016/523 Esas sayılı birleşen davası açıldıktan ve tensiple dava konusu bonolarla ilgili tedbir kararı verildikten sonra davalı …’ın banka şubesine giderek bonoları almak istediğini, banka şubesinde kararın uygulamasıyla ilgili tereddüt oluştuğundan mahkemeye yazıldığını, bonoların … tarafından tahsile verildiğinin şimdi de yine … tarafından alınmak istendiğinin ifade edildiğini, …’ın ciro ettiği bonoları aynı evde yaşadığı eski eşi davalı …’e verdiğini, …”in de 3 adet bonoyu Bakırköy İcra Daireleri’nde icraya koyduğunu, ancak bu icra takiplerinin ikisinde ciranta …’a takip yöneltilmediğini, bir takipte ise …’ın borçlu olarak gösterildiğini, ancak adres kısmına “MERNİS adresidir” ibaresi yazıldığını, bu takipte … adına hiçbir icrai işlem yapılmadığını, bütün icra takipler ortak vekili tarafından yürütüldüğünü, …’ın, aslında aralarında hiçbir borç-alacak ilişkisi olmadığı halde …’e bonoları ciroladığını, borçlu olduğu bonoyu elinde bulunduran …’ın ya bonoları kendisinin takibe koyması ya da imha etmesinin daha olağan olacağını, ciranta sıfatıyla borçlu olduğu bonoyu başkasına vermesinin hayatın olağan akışına aykırı bir davranış olduğunu, …’ın bonoları …’e vermesinin tedbir kararına takılmamak için olduğunu, bunun dışında bonoları …’e cirolamasının bir mantığı olmadığını, bonoların muvazaalı şekilde …’e devredildiğini, bu hususun borçlunun zararına hareket edildiğini gösterdiğini, gerek bu mahkeme dosyasında, gerek ceza dosyalarında, gerek mernis kayıtlarında davalı … ve davalı …’in adresinin aynı olduğunu, davalıların, yargılamalar sırasında üç ayrı avukatlık bürosuna vekalet verdiklerini, üç vekaletnamede de adreslerinin birbirleriyle aynı gözüktüğünü, birlikte yaşayan ve aslında karı-koca hayatı yaşayan davalıların aralarında bu miktarda bir para ilişkisi olmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığını, davalıların cevap dilekçesinin 5. maddesinde “Müvekkil …, davacı taraftan alacağını tahsil etmek için icra prosedürleriyle uğraşmak zorunda kalmış, hala da senede dayalı alacağının tahsili için uğraşmakta ve mağdur olmaktadır.” ifadesinin bulunduğunu, hukuka uygun, muvazaalı olmayan bir bono devri olsaydı, davalı …’ın da borçlu olması gerekeceğini, davalıların birlikte, borçluların zararına hareket ettikleri için bu ayrımı unuttuklarını, davalıların bütün işlerini fiilen yürüten ve işin başında olanın davalı … olduğunu, bu yüzden …’ın cevap dilekçesinde alacaklı olarak anılmasında bir sakınca görülmediğinin anlaşıldığını, …’ın davacılardan alacaklı olduğu bir icra takibi bulunmadığı gibi, …’ın hiçbir zaman alacaklı sıfatıyla davacılara başvurmadığını, ceza mahkemesinin mahkumiyet kararlarının maddi vakıa bakımından hukuk hakimini bağladığını, davalılar hakkında iki ceza davası açıldığını, bir tanesinde mahkumiyet hükmü kurulduğunu, diğerinde ise yargılamanın devam ettiğini, Bakırköy 37. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 26.03.2019 tarih ve 2018/83 Esa 2019/192 Karar sayılı kararı ile bedelsiz kalan bonoları, tedbir kararını geçersiz kılmak için …’e devrederek icra takibi yaptıkları gerekçesiyle sanıkların mahkumiyetine karar verildiğini, Bakırköy 27. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2020/33 Esas sayılı dava dosyasında ise özel belgede sahtecilik, özel belgeyi bozma, yok etme veya gizleme suçlarından sanıkların yargılanmasına devam edildiğini, Mahkemenin anlaşılmaz bir şekilde davalıların sunduğu protokole itibar ettiğini ve kararına gerekçe yaptığını, devam eden ceza yargılamasında protokolün sahteliğine karar verilmesinin bu dosyadaki yargılamayı etkileyeceğinin açık olduğunu, bu yargılamanın sonucunun beklenmeden karar verilmiş olmasının usule aykırı olduğunu, davacıların bu davayı kötü niyetle açmadıklarını, dava yüzünden davalıların zararına yol açmadıklarını, bu nedenle davacılar aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesinin doğru olmadığını beyanla Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/1010 Esas 2021/29 Karar sayılı ve 14/01/2021 tarihli asıl davanın ve birleşen davanın reddine dair kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Asıl dava icra takibine konu edilen senetler nedeniyle borçlu olmadığının tespiti, takiplerin iptali ve manevi tazminat talebine, birleşen dava ise senetler nedeniyle borçlu olmadığının tespiti talebine ilişkindir. Birleşen ve esasen daha önceki tarihte açılan davada davacı …, davalı şirkete mal siparişi için senetler verdiğini, malların bir kısmının teslim edilmediğini ve senetlerin bedelsiz kaldığını iddia ederek davalılara borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiş, davalı taraf husumet itirazında bulunarak yalnızca lehtarı davalı şirket olan senedin mal teslimi için verildiğini, lehtarı davalı … olan diğer senetlerin mal karşılığı olarak taraflarına teslim edilmediğini, bedelsizlik iddiasının davacı tarafından ispat edilmesi gerektiğini beyan ederek davanın reddini savunmuştur. Birleşen davaya konu senetler; lehtarı …., keşidecisi … olan, 30.05.2016 vade tarihli, 20.000 USD bedelli senet ile lehtarı …, keşidecisi davacı … San. Ve Tic. Ltd. Şti. olan 10.06.2016 vadeli-25.000 USD bedelli, 20.06.2016 vadeli-25.000 USD bedelli ve 30.06.2016 vadeli-25.000 USD bedelli senetlerdir. Davacı tarafça dosyaya delil olarak senet suretleri, Zeytinburnu … Noterliği’nin 22.04.2015 tarihli ihtarnamesi ve “Protokoldür” başlıklı, bilgisayarda yazılmış, davalı şirketin kaşesi üzerine atılı imzayı içerir tarihsiz protokol ve “Protokoldür”, “1. protokolün devamıdır” başlıklı, el yazılı, 06.04.2016 tarihli ve bir tanesi davalı şirketin kaşesi üzerinde olmak üzere çift imzalı bir protokol ibraz edilmiştir. Mahkemece 26.05.2016 tarihli ara karar ile davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile senet bedellerinin %15’i tutarında teminat mukabilinde, senetlerin icra takibine konu edilmemesi, banka tarafından ödenmemesi, 3. kişilere devir ve temlik edilmemesine karar verilmiştir. Birleşen davadan daha sonra açılan asıl davada davacılar, birleşen davaya konu edilen ve lehtarı davalı … olan üç adet senedin ihtiyati tedbir kararı nedeniyle bankaca ödenmemesi üzerine, adı geçen davalı tarafından iade alınarak birlikte yaşadığı davalı …’e ciro edildiğini ve davalı … tarafından icra takibine konu edildiğini, ciro işleminin muvazaalı olduğunu, senetlerin davalı şirkete mal teslimi için verildiğini ancak malın teslim edilmediğini iddia ederek senetler nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, icra takiplerinin iptaline ve manevi tazminata karar verilmesini talep etmiş, davalılar senetlerin mal teslimi için verilmediğini, üzerinde bulunan nakden kaydı uyarınca davalı … tarafından verilen borca karşılık verildiklerini, protokolde geçen ve mal teslimi için verilen senetlerin başka senetler olduğunu ve davacı tarafa iade edildiklerini beyan ederek davanın reddini savunmuşlardır. Davalılar vekilince dosyaya ” Protokoldür”, “1. ci protokolün devamıdır” başlıklı, el yazısı ile yazılmış, 06.04.2016 tarihli, bir tanesi dava şirketin kaşesi üzerine atılı olmak üzere iki imza içerir protokol sunulmuştur. Protokol içeriği davacı … tarafından birleşen davaya sunulan 06.04.2016 tarihli protokol ile aynı olmakla birlikte, protokolün alt kısmında diğerinden farklı olarak “eki: 7 adet 166.815 USD senetler dökümü” ibaresinin ve ekinde “Protokoldür”, “1.ci protokolün ekidir.” ibaresini içeren imzasız, lehtarı ve keşidecisi belirtilmemiş 7 adet senet dökümünün yer aldığı, davacıların delilleri arasında tanık, isticvap ve yeminin bulunduğu anlaşılmıştır. Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile asıl ve birleşen davanın reddine ve asıl ve birleşen davada davacıların kötü niyet tazminatı ödemelerine karar verilmiş, karara karşı asıl davada davacı ve birleşen davada davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Mahkemece karar gerekçesinde her iki davaya konu edilen lehtarı …, keşidecisi davacı … İç ve Dış Tekstil San. Ve Tic. Ltd. Şti. olan, nakden kaydını içerir 10.06.2016 vadeli-25.000 USD bedelli, 20.06.2016 vadeli-25.000 USD bedelli ve 30.06.2016 vadeli-25.000 USD bedelli senetler yönünden bir değerlendirme yapılarak, bu senetler ile protokole konu senetlerin birbirlerinden farklı senetler olduğu, senetlerin üzerinde bulunan nakden kaydı uyarınca nakit karşılığı verilmediklerini iddia eden davacı tarafın iddiasını yazılı delille ispat edemediği, 14.01.2021 tarihli duruşmada davacılar vekilinin başka bir delillerinin bulunmadığını beyan ettiği, bu nedenle davacı tarafa yemin delilinin hatırlatılmadığı açıklanarak, ceza dava dosyasında yer alan beyanlar ile bilirkişi raporunda yer alan tespitler ışığında değerlendirme yapılmıştır. Birleşen davada asıl davaya konu edilen üç adet senet dışında, lehtarı …., keşidecisi … olan, 30.05.2016 vade tarihli, 20.000 USD bedelli ve malen kaydını içeren senet de dava konusu edilmesine rağmen, Mahkemece bu senet yönünden birleşen davada verilen red kararının gerekçesi açıklanmamıştır. Bakırköy 37. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2018/83 Esas sayılı dosyası ile davalılar … ve … ile dava dışı …hakkında bedelsiz senedi kullanmak suçundan cezalandırılmaları istemiyle açılan davada Mahkemece 26.03.2019 tarihli karar ile; “asıl ve birleşen davaya konu edilen ve lehtarı davalı … olan üç adet senedin protokole konu alım satım ilişkisi nedeniyle verildiği, davalı sanıkların protokole konu senetlerin başka senetler olduğunu ve bu senetleri iade ettiklerini iddia etmelerine rağmen iadeye ilişkin bir belge sunmadıkları, baba, kız ve eski eş olan sanıkların senetlerin bedelsiz kaldıklarını bilmelerine rağmen birlikte hareket ederek verilen ihtiyati tedbir kararını geçersiz kılmak adına senetleri davanın (eldeki birleşen davanın) tarafı olmayan davalı sanık …’e devrettikleri ve birlikte hareket etmek suretiyle üzerlerine atılı suçu işledikleri” gerekçesiyle cezalandırılmalarına karar verildiği, davacılar vekilinin açıklanan ceza dosyasının bekletici mesele yapılmasını talep ettiği, Mahkemece talebin reddine karar verildiği anlaşılmış, dosya kapsamından kararın kesinleşip kesinleşmediği tespit edilememiştir. Asıl ve birleşen davada davacı tarafça sunulan protokol ile asıl davada davalı tarafça sunulan ve birinci protokolün eki olduğu bildirilen protokol olmak üzere dosyada mübrez iki ayrı protokol bulunduğu, davacı tarafın, davalı tarafça sunulan protokolü kabul etmediği, senet dökümünün protokole sonradan eklendiğini, dava konusu senetler dışında taraflar arasında gerek mal alım satımı nedeniyle, gerekse başka bir sebeple senet düzenlenmediğini, protokole konu senetlerin dava konusu senetler olduklarını beyan ettiği ve bu hususta yaptıkları savcılık şikayeti neticesinde Bakırköy 27. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2020/33 Esas sayılı dosyası ile asıl davanın davalıları … ve … ile dava dışı … hakkında özel belgede sahtecilik suçundan cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açıldığı anlaşılmıştır. Dosya kapsamından ceza davasının neticelenip neticelenmediği tespit edilememiştir. Mahkemece asıl davada davacılar vekiline delilleri arasında bulunan yemin delili hatırlatılmamıştır. T.C. Anayasası’nın 141/3. maddesi hükmüne göre, bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılmalıdır. 6100 sayılı HMK’nın 297 ve 298. maddeleri uyarınca mahkeme kararları asgari olarak iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, incelenen maddi ve hukuki olayın özünü, mahkemeyi sonuca götüren gerekçelerin neler olduğu hususlarını ihtiva etmeli, hükmün sonuç kısmında taleplerden her biri hakkında verilen hüküm açık ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmelidir. Öte yandan, yazılacak kararın gerekçesinde gerek kendi içerisinde, gerekse gerekçe ile hüküm kısmı arasında çelişki olmamalı, mahkeme kararı bütünsellik esasına uygun olmalıdır. Nitekim, HMK’nın 298/2. maddesinde de gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı açıkça düzenlenmiş bulunmaktadır. Kararın gerekçesiz oluşu ve gerekçe ile hüküm arasında çelişki, açık bir kanuna ve kamu düzenine aykırılık hali olup, İstinaf aşamasında re’sen nazara alınması gerekmektedir. Ceza mahkemesince verilmiş ve kesinleşmiş bir karar ile tespit edilen sübuta ilişkin maddi vakıalar hukuk yargılamasında dikkate alınmak zorundadır. Somut dosyaya dönüldüğünde; taraflar arasındaki uyuşmazlığa konu olan üç adet senet üzerinde nakden, bir adet senet üzerinde ise malen kaydının bulunduğu, davacıların davalı şirket ile yapılan mal alışverişi nedeniyle davalı şirket ve davalı … adına birden fazla senet keşide edilerek davalı şirkete verildiğini, malın teslim edilen kısmına ilişkin senet bedellerinin ödendiğini ancak dava konusu senetlerin malın geri kalan kısmının teslim edilmemesi sebebiyle bedelsiz kaldığını, asıl davada ayrıca senetlerin davalı …’dan davalı …’e devrinin muvazaalı olduğunu, davalılar arasında ticari ilişki olmadığını, birlikte yaşadıklarını ve yapılan ciro işleminin birleşen davada verilen ihtiyati tedbir kararından sonra yapıldığını iddia ettikleri ve bu hususta dosyaya taraflar arasında düzenlendiği beyan edilen iki adet protokol sundukları, davalı tarafın ise protokole konu senetlerin başka senetler olduğunu ve o senetlerin davacılara iade edildiğini, dava konusu lehtarı … olan senetlerin nakit karşılığı verildiğini iddia ederek dosyaya başka bir protokol sunduğu, sunulan bu protokolde senet dökümlerinin yer aldığı, Bakırköy 37. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2018/83 Esas, 2019/192 Karar sayılı kararı ile lehtarı … olan üç adet senedin protokollere konu mal alışverişi için verildiği, mal teslim edilmemesi sebebiyle senetlerin bedelsiz kaldığı ve davalılar arasında yapılan senet devrinin ihtiyati tedbir kararını dolanmak amacıyla yapıldığı tespit edilerek davalıların bedelsiz senetleri kullanmaları nedeniyle cezalandırılmalarına karar verilmiş olup, yerel Mahkemece verilen kararda doğrudan davacı tarafın bedelsizlik ve muvazaa iddiasının ispatı mahiyetinde bekletici mesele yapılmasını talep ettiği ceza mahkemesi kararının kesinleşmesinin ne sebeple bekletici mesele yapılmadığı açıklanmadığı gibi, ceza mahkemesinde alınan beyanlar delil olarak kabul edilmişken, ceza mahkemesi kararı ile tespit edilen maddi vakıaların ne sebeple delil olarak değerlendirilmediği ve muvazaa iddiasının ne şekilde aşıldığının da açıklanmadığı, dosyada taraflarca sunulmuş iki farklı protokol bulunmasına, iddia ve savunmanın protokollerle doğrudan bağlantılı olmasına ve davalılar hakkında sunulan protokolle ilgili olarak özel belgede sahtecilik suçunu işlediklerinden bahisle açılmış bir ceza davası bulunmasına rağmen, kararda protokollerin hangisinin esas alındığı açıklanmaksızın, sahtecilik yapıldığına yönelik iddia değerlendirilmeksizin ve ceza mahkemesince verilecek karar beklenmeksizin dava konusu senetlerin protokole konu senetler olmadığına karar verildiği, bu şekilde verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşılmıştır. Buna göre; Mahkemece öncelikle birleşen davaya konu ve lehtarı davalı şirket olan ve malen kaydı bulunan senet ile ilgili red gerekçesinin, asıl davada davalıların her biri yönünden ileri sürülen iddia değerlendirilerek verilen red kararının gerekçesinin açıklanması, Bakırköy 37. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2018/83 Esas ve 2019/192 Karar sayılı kararının kesinleşip kesinleşmediğinin araştırılması ile dava ile ilgisi nedeniyle kesinleşmesinin beklenmesi, yine Bakırköy 27. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2020/33 Esas sayılı dosyasının neticelenip neticelenmediğinin araştırılması ile dava ile ilgisi nedeniyle neticesinin beklenmesi, tüm delillerin bir arada değerlendirilmesinden sonra gerekli olması halinde asıl davada davacılar vekiline yemin delilinin hatırlatılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle asıl davada davacılar, birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine, sair istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Asıl davada davacılar vekilinin, birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurularının KABULÜ ile; Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/01/2021 tarih ve 2017/1010 Esas – 2021/29 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından ayrı ayrı yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf talep edenler tarafından ayrı ayrı yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde kendilerine iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 25/05/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.