Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/771 E. 2021/756 K. 20.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/771
KARAR NO : 2021/756
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/12/2020 ( Ara Karar )
DOSYA NUMARASI : 2020/662 Esas
DAVA : Alacak
TALEP: İhtiyati tedbir (Bayilik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 20/05/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında 23.08.2019 tarihli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi ve eki niteliğinde Protokoller ve sözleşmeler uyarınca Ereğli/Konya adresinde akaryakıt bayiliği hakkı ve işletmeciliği verildiğini, müvekkili şirket ve davalı arasında akdedilen Protokol’ün 5.5’inci maddesi uyarınca, davalının akaryakıt işletmeciliği yapabilmesi ve bayilik faaliyetini eksiksiz gerçekleştirebilmesini teminen, müvekkili tarafından davalı şirkete, otomasyon sistemi, revizyon kurumsal kimlik uygulaması, 1 adet hava-su saati, TP amblemi taşıyan levha, giriş-çıkış tabelası ve yatırım faturalarında yer alan malzeme ve teçhizatların teslim edildiğini, müvekkili şirketin, davalıya gönderdiği ihtarname ile akaryakıt bayilik sözleşmesi ve eki nitelliğindeki protokolde yer alan yükümlülüklerini yerine getirmesini ihtar ettiğini, davalı şirketin yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle yeniden ihtarda bulunulduğunu, ancak herhangi bir netice alınamadığını, davalı şirketin müvekkiline gönderdiği ihtarname ile müvekkili ile akdedilen bayiilik sözleşmesini feshettiğini bildirdiğini, bunun üzerine müvekkilinin ihtarname ile feshin haksız olduğunu davalı tarafa bildirdiğini ve bu sebepten doğan muaccel borçlarının, cezai şartın ödenmesi ve ariyetlerin iadesine ilişkin ihtarda bulunduğunu, davalı tarafça söz konusu borçları ödemeyeceklerinin bildirildiğini, müvekkili şirketçe görevlendirilen teknik ekip tarafından ariyet olarak verilen tüm menkullerin demontajı için istasyona gidildiğini, ancak davalı şirket yetkilisinin otomasyon ekipmanlarının ve diğer sair malzeme ve teçhizatların teslimine izin vermemesi sebebiyle yalnızca tutanak tutulduğunu, bu kapsamda 4 Ada Kurumsal Kimlik/Totemsiz, Hava Su Saati, Akaryakıt Pompası, Pompa Otomasyon, Tank Otomasyon, diğer otomasyon ekipmanları, 52 kWa jeneratörün davalı şirket tarafından müvekkili şirkete teslim edilmediğini belirterek, davalı şirketin kullanımına tahsis edilen ve müvekkil şirkete iade edilmeyen her türlü taşınır mal, teçhizat, kurumsal kimlik ve demirbaşın müvekkiline eksiksiz ve hasarsız teslimine, ariyetlerin müvekkiline teslim edilmemesi halinde ariyetlerin güncel piyasa bedelinin, temerrüt tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Kanun’un 2. maddesi gereğince TCMB’nin kısa vadeli avanslar için uyguladığı değişen oranlı faiz ile birlikte tazminine, dava konusu ariyetlerin müvekkili şirkete veya müvekkili şirketin göstereceği 3. kişiye teslim edilmesi konusunda öncelikle teminatsız, bunun kabul görmemesi halinde makul bir teminat karşılığında İhtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 24/12/2020 tarih ve 2020/662 Esas sayılı ara kararı ile; ” …. Somut uyuşmazlıkta, ariyet malların iadesi istemi ile açılan davada talep edilen tedbir hüküm sonucuna yönelik olup, işin esasınını çözecek ve hüküm sonucunu elde edecek şekilde tedbir kararı verilemeyeceğinden davacı vekilinin İhtiyati Tedbir Talebinin reddine, … ” karar verilmiş, karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava dilekçesindeki beyanlarını tekrar ederek, ilaveten mahkemece ihtiyati tedbir taleplerinin reddine karar verilmesinin hukuka, yasa hükmüne ve mevcut delil durumuna aykırı olduğunu, Davalı tarafın, müvekkili şirketin malzemeleri ve ekipmanları kullanmaya devam etmesi nedeniyle malzeme ve ekipmanların yıpranarak hızla değer kaybına uğradığını, müvekkilinin gün geçtikçe zararının arttığını, ayrıca davalının ariyet olarak verilen kurumsal kimlikleri kullanarak müvekkili şirketin markasına ve ticari itibarına telafi edilmesi güç zararlar verdiğini, Petrol Piyasası sektörel uygulamalarında akaryakıt istasyonlarında dağıtım firmalarına ait kurumsal kimlikler ve marka ile amblemler bulunduğunu, her dağıtım şirketinin ariyet olarak bu malzemeleri bayilik sözleşmesi süresinde kullanması için ariyet olarak teslim ettiğini, bayilik sözleşmesi sonunda da bayilerin işbu ariyetleri iade yükümlülüğü bulunduğunu, ariyet sözleşmesine konu olan menkullerin maliyetinin yüksek olduğunu,Davalının ariyetleri teslim etmeyerek müvekkili şirketin ticari itibarını zedeleme ihtimalinin bulunmasının yanında ayrıca müvekkili şirketin logo ve amblemi altında satış yapmasının mevzuata da aykırı olduğunu, tüketiciyi de yanıltmaya sebebiyet vereceğini, Dosya kapsamı ile yaklaşık ispat ölçüsünün ötesinde haklılıklarını somut bir şekilde ortaya koyduklarından müvekkilinin menfaatlerinin korunması, zararlarının artmasının engellenmesi adına müvekkili şirketin ihtiyati tedbir talebinin kabulü gerektiğini,Uyuşmazlık konusu istasyonda başka bir dağıtıcı firmanın faaliyet göstermesi halinde, mülkiyeti müvekkili şirkete ait olan ariyet malzemelerinin, yalnızca haksız zilyet sıfatıyla fiili hakimiyeti elinde bulunduran davalının değil, davalı ile anlaşan başka bir dağıtıcı firmanın da fiili tasarrufu altına gireceğini, ariyet malzemelerinin, halihazırda davalının borçlarına istinaden fiili hacze tabii tutulmasının ya da bir başkasına teminat olarak gösterilmesinin dahi mümkün olduğunu, dolayısı ile ihtiyati tedbir kararı verilmemesinin ariyetlerin akıbetinin davalı ya da üçüncü kişilerin inisiyatifine bırakmak olacağını,Dosyaya sunulan tüm belgeler ışığında haklılıklarının kanıtlandığını, davalı yanın müvekkili şirketin maliki olduğu ihtiyati tedbir talebine konu olan ariyetleri bayilik sözleşmesinin sona ermesi sonucunda müvekkili şirkete geri verme yükümlülüğünün doğmuş olması sebebiyle, haksız zilyet sıfatıyla yedinde bulundurması sonucu meydana gelecek zararları önleme adına ihtiyati tedbir taleplerinin kabulünün gerektiğini, İhtiyati tedbir için yasada aranan tüm şartların mevcut olmasına rağmen mahkemece taleplerinin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesinin ihtiyati tedbir talebinin reddine dair ara kararının kaldırılarak, talepleri gibi ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Talep, taraflar arasında yapılan bayilik sözleşmesi uyarınca davacı tarafça davalıya ariyet olarak verilen malzemelerin, bayilik ilişkisinin sona ermesi sebebiyle iadesine ilişkin davada, davalının elinde bulunan ariyet malzeme ve ekipmanların davacı ya da davacının göstereceği 3. kişiye teslimi yönünde ihtiyati tebdir kararı verilmesi istemine ilişkindir. HMK 389/(2) maddesi “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. ” Somut uyuşmazlıkta; dava dilekçesindeki talep sonucu ariyetlerin iade ve teslimi, ariyetlerin teslim edilmemesi halinde ise güncel piyasa bedelinin tahsili istemine ilişkin olup, ihtiyati tedbir talebinin konusunu dava dilekçesinin talep sonucu teşkil etmektedir. Dolayısıyla ihtiyati tedbir istemi, hüküm sonucuna yönelik olup, işin esasını çözecek ve hüküm sonucunu elde edecek mahiyette ihtiyati tedbir kararı verilemez. Ayrıca davada ariyeten verildiği öne sürülen malzemenin davacıya iade koşullarının oluşup oluşmadığı yargılamayı gerektirmekte olup, davalıya ariyeten teslim edildiği öne sürülen malzemenin derhal davacıya teslim edilmemesi halinde hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı yahut imkansızlaşacağı yönünde endişe edilmesini gerektirir bir delil bulunmadığı da nazara alındığında, mahkemece tedbir talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, mahkemece verilen ara karar ve gerekçesi usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcı davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 20/05/2021 tarihinde HMK’ nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.