Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/770 Esas
KARAR NO: 2023/1388 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2017/1211 Esas – 2019/467 Karar
TARİHİ: 17/04/2019
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 28/09/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacı şirket tarafından davalı şirket aleyhine sunulan hizmet nedeniyle fatura alacaklarına dayalı olarak İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile 19.09.2016 tarihinde 6.963,21 USD / 20.702,32 TL değerinde icra takibi başlatıldığını, yapılan yetki itirazı üzerine dosyanın yetkili İstanbul Anadolu … .İcra Müdürlüğüne gönderildiğini ve İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasından davalı şirkete ödeme emri gönderildiğini, Davalı şirket tarafından ise borca ve ferilerine itiraz edildiğini, Yapılan itiraz üzerine takip durduğunu, davacı şirketin alacağının likit ve muayyen olduğundan davalının % 20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesine karar verilmesi gerektiğini, icra dairesine yapılan itirazın iptali ile takibin devamını, haksız ve kötü niyetle yapılan itiraz nedeni ile % 20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretini davalı yana hükmedilmesi talep ve dava etmiştir. Davalı yanın cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 17/04/2019 tarih 2017/1211 Esas – 2019/467 Karar sayılı kararında;”Dava, icra dairesine yapılan itirazın iptali ile takibin devamını, haksız ve kötü niyetle yapılan itiraz nedeni ile % 20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretini davalı yana hükmedilmesi talebinden ibarettir.Uyuşmazlığın davacı tarafından davalı hakkında takibe konu faturalardaki hizmet verilmiş ise ödenmeyen fatura alacağı var ise miktarı noktasında toplandığı anlaşılmıştır.10/07/2018 tarihli duruşma ara kararı gereğince dosyanın Mali Müşavir ve Taşıma konusunda uzman bilirkişilere verilerek rapor aldırılmasına karar verilmiştir. Mali Müşavir bilirkişi 21/11/2018 tarihli raporunda özetle; davacı tarafından incelemeye sunulan 2016/2017 yılı ticari defterlerinin 6102 sayılı TTK: ilgili hükümleri yönünden usulüne uygun tutulmuş olduğu, davalı yan incelemeye gelmeyerek ticari defterlerini sunmadığını, bu konuda takdirin mahkemeye ait olduğunu, davacı yanın takip tarihi olan 25/10/2016 tarihi itibarıyla davalı yandan 6.950,00 USD alacaklı olduğu, davacı yan USD alacakları için icra takip tarihi olan, 25/10/2016 tarihinden itibaren % 2,50 oranında faiz talep edebileceği, tarafların inkar tazminatı ve diğer benzeri taleplerinin mahkeme takdirinde olduğunu rapor etmiştir.Taşıma konusunda uzman bilirkişi 21/11/2018 tarihli raporunda özetle; dava konusu uyuşmazlıkta CMR Konvansiyon hükümlerin uygulanması gerektiği, ancak CMR Konvansiyonunda taşıma ücretine ilişkin bir düzenleme olmadığından, bu hususun ulusal hukuk ile çözülmesi gerektiğini, TTK.’nın m.850 hükmünde taşıma ücretinin hüküm altına alınmış olduğu, CMR senetlerine göre akdi taşıyıcının … Ltd. Şti. Olarak görünmesine karşın, navlun faturalarının davacı … Ltd. Şti. Tarafından düzenlenmiş olduğu, bu farklılığın mahkemeye açıklanması gerektiğini, tek başına fatura, davacının CMR ile ilişkisinin kurmak için yeterli olmayıp, faturayı düzenleyenin taşımacı olduğunu ispatlamayacağını, faturayı düzenleyenin taşıyıcı olduğunun ispatlanması gerektiğini, CMR senetlerinde sağ alt köşede alıcının isim soyadı ya da kaşesi ıslak imzası ve tarih bulunması gerektiği halde bu kutuların boş olduğu, sunulan CMR senetlerine göre emtianın alıcısına teslimin gerçekleşip gerçekleşmediğinin anlaşılamadığı, bu hususun mahkeme takdirinde olduğunu, davalı davaya cevap vermediğinden, taşımalar esnasında davacının CMR Konvansiyon hükümlerine göre sorumluluğu doğuran; ziya, hasar yada gecikmeden kaynaklı bir zarar olup olmadığının bilenemediği, dolayısıyla bu hususta belge sunulması halinde ek raporda inceleme yapılabileceğini rapor etmiştir. 25/12/2018 tarihli duruşma ara kararı gereğince davacı vekili tarafından taşımaya ilişkin belgeleri varsa sunması için süre verildiği, süresi içinde sunması halinde ek rapor alınmasına karar verildiği, davacı vekili tarafından süresi içinde belgeleri sunulmuş olduğu anlaşıldığında dosya bilirkişilere verilerek ek rapor almıştır. Bilirkişi 11/02/2019 tarihli ek raporunda özetle; dava konusu uyuşmazlıkta CMR Konvansiyon hükümlerinin uygulanması gerektiği, ancak CMR Konvansiyonunda taşıma ücretine ilişkin bir düzenleme olmadığından, bu hususun ulusal hukuk ile çözülmesi gerektiği, TTK.nın 850 hükmünde taşıma ücretinin hüküm altına alınmış olduğu, CMR Senetlerine göre akdi taşıyıcının … Ltd. Şti. Olarak görünmesine karşın, navlun faturalarının davacı … Ltd. Şti. Tarafından düzenlemiş olduğu, bu farklılığın mahkemeye açıklaması gerektiğini, iki firma arasındaki iç ilişkinin ve davacının yapılan taşımalar ile arasındaki illiyet bağının mevcut belgelere göre ortaya konulmadığı, CMR senetlerinde sağ alt köşede, alıcının isim soyadı ya da kaşesi ıslak imzası ve tarih bulunması gerektiği halde bu kutuların boş olduğu, sunulan CMR senetlerine göre emtianın alıcısına teslim gerçekleşip gerçekleşmediğinin anlaşılmadığı, bu hususun mahkemenin takdirinde olduğunu, davalı davayı cevap vermediğinden taşımalar esnasında, davacının CMR Konvansiyon hükümlerine göre sorumluluğu doğuran; Ziya, hasar yada gecikmeden kaynaklı bir zarar olup olmadığının bilenemediği, dolayısıyla bu hususta belge sunulması halinde ek raporda inceleme yapılabileceğini rapor etmişlerdir. Davanın İİK 67 maddesine göre açılan itirazın iptali davası olduğu, davacı alacaklı tarafından davalı borçlu İstanbul Anadolu ….İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile ilamsız takip başlatıldığı,gönderilen ödeme emrinin 08.11.2016 tarihinde tebliğ edildiği, davalının 14.11.2016 tarihinde süresinde yaptığı itiraz ile takibin durduğu eldeki davanın İİK 67 maddesi gereğince 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açıldığı anlaşılmıştır.Takibin dayanağı 3 adet faturaya ilişkin olduğu, ve itiraz iptali davası takibe sıkı sıkıya bağlı dava olmakla, takip dayanağı faturaya ilişkin hizmetiN ( TAŞIMA) davalıya verildiği ve faturaların ödenmediğinin HMK 190 maddesi gereğince davacı tarafından kanıtlanması gerektiğinden taraf kayıtları üzerinde taşıma konusunda uzman bir bilirkişi ve mali müşavir bilirkişi ile inceleme yaptırılmış ve denetime olanak verecek şekilde hazırlanan rapordan davacının inceleme günü kayıtlarını ibraz ettiği davalıya çıkarılan meşruhatlı davetiye tebliğine rağmen davalı tarafndan defter ve kayıtların ibraz edilmediği, davacı defterlerinin TTK 64 ve devamı maddeleri ile V.U.K hükümlerine göre usulüne uygun olarak tutulduğu, davacı kayıtlarında söz konusu faturaların kayıtlı olduğu ancak salt fatura düzenlenmiş olmasının alacağın varlığının delili olmadığı, ayrıca davacı tarafından ispatlanması gerektiği,,CMR konvansiyonunda taşıma ücreti ile ilgili düzenleme bulunmadığından ihtilafın Ulusal Hukuk ile çözümlenebileceği, sunulan CMR senetlerinde akdi taşıyıcının …. olduğu ancak navlun faturalarının davacı tarafından düzenlendiği, davacının yapılan taşımalar ile arasındaki illiyet bağının ispatlanamadığı anlaşılmakla açılan itirazın iptali davasının reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.”gerekçesi ile, İtirazın iptali isteminin Reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, müvekkili davacı şirket tarafından davalı şirket aleyhine sunulan hizmet nedeniyle fatura alacaklarına dayalı olarak İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … Es. sayılı dosyası ile 19.09.2016 tarihinde 6.963,21 USD / 20.702,32 TL. değerinde ilamsız icra takibi başlatıldığını, Davalı şirket yetkilisi tarafından yapılan itirazda; borcun olmadığı, ödendiği itirazının yapıldığını, yapılan itiraz üzerine takibin kendiliğinden durduğunu ancak yapılan itirazın haksız ve kötü niyetli olup,davalı tarafa davacı tarafından hizmet verilmiş olmasına rağmen, davalı tarafça takip ve dava konusu fatura bedellerinin hiç ödenmediğini, davalı şirketin yaptığı itirazın haksız ve yersiz olmasına rağmen yerel mahkemenin verdiği kararın hatalı olduğunu, Müvekkili şirketin davalı şirketten cari hesaptan kaynaklı 6.963,21 USD / 20.702,32 TL. alacağının bulunduğunu; davalı şirket yetkilisinin de itiraz dilekçesinde ikrar ettiğini, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında ticari ilişkinin mevcut olduğunu, müvekkili şirketin davalı şirkete lojistik hizmeti sunduğunu; hizmeti sunup, sunmamasının değil, itirazın iptali davası konusu fatura ve bedelin ödenip ödenmediğinin hiç irdelenmediğini, sunulan hizmet karşılığında davalı şirkete navlun – bekleme – navlun ve bekleme ücreti açıklamalı faturaların kesildiğini ve bu faturaların şirkete teslim edildiğini; söz konusu faturaların davalı şirket tarafından herhangi bir itiraz söz konusu olmaksızın kabul edildiğini, Ancak müvekkili şirketin iş bu faturalardan kaynaklanan toplam 6.963,21 USD / 20.702,32 TL. tutarındaki alacağı, davalı şirket tarafından ödenmediğini, bu nedenle de davalı şirket aleyhine icra takibi başlatılmak zorunda kalındığını, başlatılan takibe rağmen davalı tarafça borcun ödendiğini gösterir hiçbir belge sunulmadığını; dosya kapsamında görüleceği üzere davalı tarafın haksızlığının açıkça ortaya çıktığını ancak buna rağmen davalı tarafın cevap dahi vermemişken hiç delil sunmamışken verilen “itirazın iptali isteminin reddi” kararını anlamanın mümkün olmadığını, Takibe konu faturaların davalının borcunu açıkça gösterdiğini; davalı şirket yetkilisinin de icra dosyasındaki itiraz dilekçesinde ikrar ettiğini, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında ticari ilişkinin mevcut olduğunu; davalı tarafından İstanbul …. İcra Müdürlüğü’ne verilen yetki ve borca itiraz dilekçesinde borcu ödediğini beyan ettiğini; ancak, davalı şirket tarafından bu borcun ödenmemiş olup, dosyaya borca ilişkin ödeme belgesinin de sunulmadığını, davalının itirazının, borcunun ödediği yönünde olmakla beraber, tarafların aralarındaki ilişki ya da sözleşmeye itirazının olmadığını,Mevcut durumda davalı …. San. Ve Tic. Ltd. Şti.’nin, bu konuya itiraz etmediğini, davacı ile aralarında ticari bir taşıma sözleşmesi olduğunu zaten kabul ettiklerini; söz konusu faturaların davalı şirket tarafından herhangi bir itiraz söz konusu olmaksızın kabul edildiğini, ayrıca bu hususun davalı tarafından ispatlanması gerektiği için, müvekkili … Tic. Ltd. Şti.’nin, herhangi bir hukuki sorumluluğunun doğmadığını; ispat külfetinin davalı … San. Ve Tic. Ltd. Şti.’e ait olduğunu; davalı şirketin ne ödeme dekontunu ne de defteri sunmadığını, Yerel mahkemece, süresi içinde itiraz ettikleri hatalı, görevi aşar derecede hukuk yaratan bilirkişi raporu doğrultusunda; “sunulan CMR senetlerinde akdi taşıyıcının …Ltd.Şti. Olduğu ancak navlun faturalarının davacı tarafından düzenlendiği, davacının yapılan taşımalar ile arasındaki illiyet bağının ispatlanamadığı anlaşılmakla açılan itirazın iptali davasının REDDİNE” kararı verildiğini, davanın illiyet bağının kurulamadığından bahisle reddedilmesinin isabetsiz olduğunu, hukuka ve talebe bağlılık ilkesine aykırı olduğunu, Taraflarınca dosyaya sunulan delillerin değerlendirilmediğini, yazılı delil niteliğinde bulunan ve ödenmediği açık ve net olan faturaların göz ardı edilerek, hatalı rapor ve değerlendirme neticesinde eskik ve hatalı şekilde itirazın iptali isteminin reddi kararı verildiğini, davanın kabulü ile müvekkili şirketin alacağı likit ve muayyen olduğundan davalının % 20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesine karar verilmesi gerekirken verilen kararın hatalı olduğunu, Mahkemece Tespit Olunan ” salt fatura düzenlenmesinin alacağın varlığının delili olmadığı” kararının hatalı olduğunu, davalı tarafın itiraz dilekçesinde, davacı müvekkille arasındaki ticari ilişkiyi kabul etmiş olmasına karşın yapılan tespitin kabulünün mümkün olmadığını; borca itiraz dilekçesinde davalı tarafın “borcu ödediğini” beyan ettiğini; davacı tarafla aralarında bulunan ticari ilişkiyi ve faturalardan kaynaklanan borcu açıkça kabul ettiğini, faturaya ilişkin itirazın iptali davasında mahkemenin yalnızca ödeme olup olmadığını irdeleyebileceğini; bu nedenle hatalı tespit ve karar sonucu davalarının reddi kararının kaldırılması ve talepleri gibi davalarının kabulünü talep etme zorunluluğunun hasıl olduğunu, Ayrıca mahkemece dosyada davalı vekili olmamasına rağmen yine eksik incelemeden ve fahiş hatalı değerlendirmeden kaynaklı hatalı karar sonucu olarak davalı lehine vekalet ücretine hükmedildiğini; oysa ne icra ne de dava dosyasında davalı tarafın vekille temsil edilmediğini, bu yönden de dosyalarının bozularak, bu kararın kaldırılmasını talep ettiklerini; mahkemece verilen 3 nolu kararın dahi dosyalarının eksik incelendiğini göstermekte olduğunu, Dosyaları için alınan konuyu aydınlatmaktan uzak bilirkişi raporunda ve yine gerekçeli kararında irdelenen uluslararası deniz hukukunun davalarının konusu ile ilgisinin olmadığını, davalı tarafça açıkça kabul edilen fatura borcu hakkında, sadece zaman kazanmak üzere sunulan haksız itirazla duran dosyanın devamı için açılan somut davalarının reddinin hatalı olup; yalnızca fatura bulunmasının alacağın varlığına delil oluşturmadığı tespitinin fahiş hatalı ve eksik inceleme ile yapıldığının açık olduğunu, İleri sürerek, yukarıda açıkladıkları hususlar doğrultusunda; İlk derece mahkemesinin kararın kaldırılmasına, davanın yeniden incelenmek üzere esas mahkemesine gönderilmesine, aksi halde düzeltilerek, davalarının kabulüyle, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; taşıma alacağının tahsili amacıyla faturaya dayalı başlatılmış icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karar davalı vekilince istinaf edilmiştir. Dava dayanağı takip dosyası kapsamından; davacının davalı aleyhine 11/08/2016 tarihli, “navlun ücreti” açıklamalı 3.700,00-USD bedelli; 19/08/2016 tarihli, “navlun ücreti, bekleme ücreti” açıklamalı, 2.650,00-USD bedelli; 25/08/2016 tarihli, “bekleme ücreti” açıklamalı 600,00-USD bedelli üç adet faturaya dayalı olarak 6.950,00-USD asıl alacak, 13,21-USD işlemiş faiz olmak üzere toplam 6.693,21-USD için ilamsız takip başlattığı, davalının sunduğu 29/09/2016 tarihli itiraz dilekçesi ile yetkiye ve borca itiraz ettiği, yetki itirazının kabul edildiği ve dosyanın İstanbul Anadolu İcra Müdürlüğü’ne gönderildiği, yeniden ödeme emri tanzimi ve tebliği akabinde davalı tarafından süresinde borca itiraz edildiği, itirazın iptali davasının hak düşürücü süre içinde açıldığı anlaşılmıştır. Davacı vekili tarafından dava konusu navlun ve bekleme ücreti açıklamalı üç adet fatura muhtevası hizmetin verildiğine delil olarak dosyaya sunulan CMR senetleri incelendiğinde, her üç taşımanın Gebze Gürcistan arası taşımaya ilişkin oldukları, senetlerde gönderenin davalı şirket olduğu, ancak taşıyıcının dava dışı … Ticaret Limited Şirketi olduğu, davacının bu senetlerde taşıyıcı olarak görünmediği, takip dayanağı fatura içeriklerinde de yalnızca navlun ve bekleme ücreti açıklamasının bulunduğu, faturaların dosyaya sunulan CMR senetlerine konu taşımalara ilişkin olduğuna dair kayıt bulunmadığı anlaşılmıştır. Yaptırılan mali bilirkişi incelemesi ile ibraz edilmeyen davalı defterlerinin incelenemediği, dava konusu üç faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olduğu, hatta davacı defterlerinde davalı ile varlığı iddia olunan ticari ilişkinin ilk kez 11/08/2016 tarihli 3.700,00-USD bedelli faturanın kaydı ile başladığı tespit edilmiştir. Mahkeme gerekçesinde de belirtildiği üzere, uluslararası karayolu taşımalarında uygulanan CMR Konvansiyonu uyarınca taşıma sözleşmesinin geçerliliği şekle bağlı değil ise de, sözleşmenin varlığını ispat yükü bunu iddia eden davacı üzerindedir. Davacının tek taraflı düzenlediği, CMR senetlerinde yer alan taşıyıcı kaydı ile örtüşmeyen faturalar taşıma sözleşmesinin varlığını ispata yeterli değildir. Aksi yöndeki istinaf sebebi yerinde değildir. Davacı; davalının yetkisiz icra dairesine verdiği ilk itiraz dilekçesinde hem yetkiye hem de borca itiraz ettiğini, borca itirazında, ticari ilişkiyi kabul ederek ödeme yaptığını belirttiğini ileri sürmüş ise de; davalı şirketin yetkisiz icra dairesine verdiği ilk itiraz dilekçesinde yetki itirazı yanında, alacaklı olduğunu iddia eden tarafa herhangi bir borcu bulunmadığını, alacaklı olduğunu iddia eden şahıs ya da kuruma tüm borçların ödendiğini, hakkında haksız icra takibi başlatıldığını beyan ettiği; yetki itirazının kabulü yetkili icra dairesince düzenlenen yeni ödeme emrine süresi içinde içinde itiraz dilekçesi sunan davalının bu kez, alacaklının icra takibine konu ettiği borcun davalı firmaya ait olmadığını belirterek borca itiraz ettiği anlaşılmış olup, davalının ilk itiraz dilekçesinde açıkça takip dayanağı faturalara konu taşıma ilişkisini kabul etmediği, aksi düşünülse dahi bu beyanın takdiri delil mahiyetindeki “mahkeme dışı ikrar” olarak kabul edilebileceği, diğer delil ve emarelerle desteklenmeyen bu türden bir beyanın tek başına delil değerinin olmayacağı(bkz. Yılmaz,Ejder; Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, 2. Bası, Yetkin Yayınları, Ankara 2013, s. 1040), davacının taşıma ilişkisinin varlığını ispat için tek taraflı tanzim edilmiş faturalar dışında başkaca delil sunamaması karşısında, yetkisiz icra dairesine verilen ilk itiraz dilekçesinin taşıma ilişkisinin varlığını ikrar ve ödeme itirazı olarak kabul edilemeyeceği, aksi yöndeki istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Mahkemece; davalı yan vekil ile tensil edilmemesine karşın, davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi yerinde olmamış, davacının bu yöndeki istinaf sebebi haklı bulunmuştur. Ne varki bu yanılgı yeniden yargılama yapılmasını gerektirmemektedir. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davacının istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak; davanın reddine, kendisini vekil ile temsil ettirmeyen davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmış, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/04/2019 2017/1211 Esas – 2019/467 Karar sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, 2- Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak; 3-Davanın reddine,İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 4- Harçlar kanuna göre alınması gereken 269,85-TL karar harcından peşin olarak yatırılan 249,88-TL’den mahsubu ile bakiye 19,97-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirmediğinden davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6- Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,7-Davalı tarafından yargılama gideri sarf edilmediğinden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 8-Bakiye gider avansının talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 9-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 10-Davacı tarafından sarf edelen 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvuru harcı ile dosyanın istinafa gidiş dönüş ücreti 43,00-TL toplamı 205,10-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 11-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine, 12-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 28/09/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.