Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/77 E. 2023/612 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/77 Esas
KARAR NO: 2023/612 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TARİHİ: 06/10/2020
DOSYA NUMARASI: 2019/521 Esas – 2020/616 Karar
DAVA: Tazminat (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 06/04/2023
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 26/01/2018 tarihinde … bank Pendik şubesine vergi kredisinin ödenmesi için talimat verildiğini, davalı bankanın90.487,68 TL lik muhtasar ve 38,80 TL lik KDV vegirelirini ödediğini ancak KDV-2 diye isimlendirilen 209,53 TL lik vergiyi ödemediğini, davalı bankaya hatırlatıldığında gecikmeli olarak ödendiğini, bu nedenle müvekkili şirketin gelir vergisindeki %5’lik indirimden faydalanamadığını, bu konuda arabuluculuğa başvurulduğunu ancak sonuç elde edilemediğini, bu nedenlerle şimdilik sadece 01/07/2017 – 30/06/2018 dönemine ilişkin ortaya çıkan zararlarının sınırlı devam eden yıllarda ortaya çıkabilecek zararlara ilişkin taleplerinin saklı kalmak kaydı ile 22.754,43 TL zararın arabulucuya müracaat tarihi olan 09/01/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faiz ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, davada hukuki yarar şartı bulunmadığını, açılan dava, haksız ve mesnetsiz olduğunu, davacı şirket tarafından gönderilen 26/01/2018 tarihli talimat içeriğinde belirtilen tahakkuk fişlerinin eksik konulduğunu, ayrıca talimat; muhtasar için şu kadar, KDV için bu kadar şeklinde ayrı ayrı belirtilmediğini, davacının talep ettiği maddi tazminat talebinin yerinde olmadığını, bu nedenle yetki itirazın kabulü ile dosyanın İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesini, davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı yana tahmiline karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 06/10/2020 tarih ve 2019/521 Esas – 2020/616 Karar sayılı kararı ile; “Dava, bankacılık işlemlerinden kaynaklanan tazminat davasıdır. Somut olayımızda, Davacı ile davalı banka arasında 15/08/2017 tarihinde ticari hizmetler sözleşmesini düzenlendiği, söz konusu sözleşme incelendiğinde “ödeme hizmetlerine ilişkin genel hükümler” başlığı altında ” Fatura ödemelerine (….vergi, resim, harç, sosyal güvenlik primi ödemeler ve bunlara bağlı cezalar) aracılık edilmesine yönelik işlemler”in sözleşmede yer aldığı, davalı bankanın Maliye Bakanlığı ile yaptığı protokol gereği vergi tahsilatlarına aracılık ettiği, davacı şirkete vergi ödemeleri için sıfır (0) faizli kredi tahsis ettiği, davacı şirket tarafından davalı bankaya 26/01/2018 tarihinde dilekçe ekinde üç adet tahakkuk fişi bulunduğunun belirtildiği toplam fiş tutarlarının 90.736,01 TL olduğu, davalı banka 209,53 TL “Gerçek Usulde Katma Değer Vergisi” konulu tahakkuk fişinin kendilerine iletilmesine rağmen eksik vergi tahsilatı yapıldığı, davacı şirketin 01/07/2017-30/06/2018 dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinde hesaplanan kurumlar vergisi tutarının 455.088,65 TL olduğu, bu tutar üzerenden G.V. Kanunu Mükerrer 121. Maddesine göre yararlanabileceği %5’lik indirim tutarı olan 22.754,43 TL’lik indirimden, 209,53 TL’lik verginin davalı bankaca gününde ödenmemesi nedeniyle faydalanamadığı, bu haliyle bankanın yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle oluşan zarardan sorumlu olduğu vicdanı kanaatine ulaşılmıştır. Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; mahkememizce alınan bilirkişi raporlarına göre taraflar arasında davacı ile davalı banka arasında 15/08/2017 tarihinde ticari hizmetler sözleşmesini düzenlendiği, gerekli vergi kesintilerinin yapılması amacıyla davacının davalıya sözleşme kapsamında talimat verdiği davacı bankanın talimatı geç yerine getirmesinden kaynaklı davacının 22.754,43 TL’lik vergi indiriminden yararlanamadığı anlaşılarak davalının sözleşmeye aykırı eyleminden kaynaklı oluşan zarardan sorumlu olduğu değerlendirilerek davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir. ” gerekçeleri ile; “1-Davanın KABULÜ ile 22.754,43 TL’nin temerrüd tarihi olan 09/01/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı tarafa ödenmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğundan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, Hükme esas alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya yeterli olmadığı gibi istinaf denetimine de elverişli olmadığını, salt davacı tarafın beyan ve belgeleri üzerinde inceleme gerçekleştirdiğini ve talimat ekinde bulunan vergi tahakkuklarının eksiksiz olduğunun belirtildiğini, ancak müvekkilinin bankaya davacı tarafından gönderilen talimat ekinin eksik olduğu iddiaları ve savunmaları ile ilgili olarak gelen faks talimatının eksik ya da tam olarak müvekkil bankaya iletilip iletilmediği konusunda müvekkil banka kayıtlarında, müvekkil banka “operaktif sisteminde” ya da en azından faks kayıtları üzerinde herhangi bir inceleme gerçekleştirilmediğini, müvekkili bankanın vergi memuru olmayıp ilgili kanun gereği amme alacağının tahsiline aracılık etmekte olduğunu, yani bilirkişilerin rapor içeriğinde belirttiği gibi davacıya tahsis edilecek olan kredi tutarının tahakkuk fişlerinin toplamına göre değil davacının müvekkili bankaya verdiği talimat/ talep miktarı kadar olduğunu, diğer bir deyişle müvekkil bankanın davacı yana 26.01.2018 tarihli talimatı içeriğinde belirtilen tutar kadar kredi tahsis ettiğini, Müvekkil bankanın oblektif özen yükümlülüğüne aykırı davranışı bulunduğu görüşünün hatalı olduğunu, bilirkişilerin müvekkilinin vergilerin tahsiline aracılık ettiği gerçeğini unutarak vergi memuru gibi hareket ederek kendilerine gönderilen eksik tahakkuk fişleri haricinde davacının tüm tahakkuk eden vergilerini takip etmesi ve dahi bunları yatırması gerektiği, aksi davranışın objektif özen yükümlülüğüne aykırılık teşkil edeceği hususlarını mütalaa ettiklerini, mütalaanın hiçbir tutar tarafı bulunmadığından kabulünün de mümkün olmadığını, müvekkil bankanın 6183 Sayılı Kanunun 41. maddesi gereği amme alacaklarını vekaleten tahsile yetkili olup amme alacaklarını tahsile yetkili ve mesul memuru konumunda olmadığını, Müvekkil Bankanın, vergi memuru gibi değil vergi veznedarı gibi hareket etmiş olup Müvekkil Bankanın ayrıca davacının, vergi yükümlülükleri kapsamını takip gibi bir hukuki sorumluluğu da bulunmadığını, talimat ekinde eksik tahakkuk olması nedeniyle bankanın sorumluluğundan bahsedilemeyeceğini, Bilirkişilerin 15 Mart 2019 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 307 seri numaralı Gelir Vergisi Tebliğini hatalı değerlendirdiklerini, 15/03/2019 tarihinde yayınlanan 307 seri numaralı gelir vergisi genel tebliğinin aşağıdaki şekilde olduğunu; “MADDE 1 – 23/12/2017 tarihli ve 30279 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Gelir Vergisi Genel Tebliği (Seri No: …)’nin “4.1. İlgili dönem beyannamelerinin kanuni süresi içerisinde verilmiş ve bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin de kanuni süresi içerisinde ödenmiş olması” başlıklı bölümünün sonuna aşağıdaki fıkralar eklenmiştir. “193 sayılı Kanunun 7162 sayılı Kanunla değişik mükerrer 121 inci maddesine göre, 2018 yılına ilişkin olup 2019 yılında ve sonraki dönemlere ilişkin verilecek gelir ve kurumlar vergisi beyannamelerinde vergi indiriminden faydalanılıp faydalanılamayacağının tespitinde her bir beyanname itibarıyla 250 TL’ye kadar yapılan eksik ödemeler, söz konusu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin kanuni süresi içerisinde ödenmiş olması şartının ihlali anlamına gelmeyecektir. Diğer taraftan, ilgili vergi kanunu gereğince tecil edilerek belirlenen şartların gerçekleşmesi halinde terkin edilecek vergilerin, söz konusu şartların sağlanamaması durumunda, kanunlarında öngörülen tecil süresinin bitiminden itibaren 15 gün içerisinde ödenmesi halinde, tahakkuk eden vergilerin kanuni süresi içerisinde ödenmiş olması şartı ihlal edilmiş sayılmayacaktır. Örnek : (…) A.Ş., 2018 hesap dönemine ilişkin olarak 25/4/2019 tarihinde vermiş olduğu kurumlar vergisi beyannamesi üzerinden tahakkuk eden kurumlar vergisini vadesinde ödemiştir. (…) A.Ş., 2016, 2017 ve 2018 yıllarına ilişkin tüm vergi beyannamelerini kanuni süresi içerisinde vermiş ve 2017 yılı Mayıs ayına ilişkin verilen muhtasar beyanname üzerine tahakkuk eden 33,90 TL’lik vergi hariç, tahakkuk eden vergilerini süresinde ödemiştir. Buna göre, diğer şartların da sağlanmış olması kaydıyla, Mayıs 2017 dönemine ait muhtasar beyannameye ilişkin tahakkuk eden 33,90 TL’lik verginin süresinde ödenmemesi, (…) A.Ş.’nin vergi indiriminden yararlanmasına engel teşkil etmeyecektir.” MADDE 2 – Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 3 – Bu Tebliğ hükümlerini Hazine ve Maliye Bakanı yürütür. ”
Bilirkişilerin hatalı değerlendirme ile yukarıda belirtilen genelgenin 2019 yılı ve sonraki dönemlere ilişkin istisna kapsamını düzenlediğini beyan ettiklerini, Oysa … Seri No’lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile içerisinde atıf yapılan 23/12/2017 tarihli ve 30279 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Gelir Vergisi Genel Tebliğini (Seri No: 301) birlikte değerlendirmek gerektiğini, 08.03.2017 tarihli ve 30001 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6824 sayılı Kanun’la Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 121. maddesinde düzenleme yapıldığını, vergiye uyumlu mükellefler için 01.01.2018 tarihinden itibaren verilmesi gereken yıllık gelir ve kurumlar vergisi beyannamelerinde uygulanmak üzere vergi indirimi uygulaması getirildiğini, Bu uygulamaya ilişkin usul ve esaslar ile indirimden yararlanmanın şartlarının 301 Seri No’lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile aşağıdaki gibi düzenlendiğini; ” -İndirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son 2 yıla ait Maliye Bakanlığına bağlı vergi dairelerine verilmesi gereken vergi beyannamelerinin kanuni süresinde verilmiş bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin kanuni süresinde ödenmiş olması, -Her bir beyanname itibarıyla 250,00 TL’ye kadar yapılan eksik ödemelerin kanuni süresinde ödenmiş olma şartının ihlali sayılmamaktadır. (15.03.2019 tarihli ve 30715 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan … Seri No’lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile 10,00 TL’ye kadar olan eksik ödeme şartı 250,00 TL’ye çıkarılmıştır), -İndirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son 2 yıl içerisinde haklarında beyana tabi vergi türleri itibarıyla ikmalen, re’sen veya idarece yapılmış bir tarhiyat bulunmaması, -İndirimin hesaplanacağı beyannamenin verildiği tarih itibarıyla vergi aslı (vergi cezaları dâhil) 1.000 TL’nin üzerinde vadesi geçmiş borcunun bulunmaması, -Vergi indiriminin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile önceki 4 takvim yılında Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesinde sayılan fiillerin işlenmemiş olması gerekmektedir. “Hatta bilirkişilerde olduğu gibi kafa karışıklığı bulunmaması için ve daha da açıklayıcı olması adına … Seri nolu tebliğ içeriğinde düzenlemenin örnek ile de açıklanmış olduğunu, Yukarıda alıntılanan düzenlemeler ve tebliğler uyarınca … seri nolu tebliğ ile … seri nolu tebliğ uyarınca; bilirkişilerin hatalı mütalaası olan 2019 yılı ve sonraki dönemlere ilişkin verilecek gelir ve kurumlar vergilerini istisna kapsamında saymayıp indirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son 2 yıl içerisini de istisna kapsamında tutmuş olduğunu, Yukarıdaki açıklamaları ile somut olaya dönülecek olursa 23/12/2017 tarihli ve 30279 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan … Seri Nolu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile 15/3/2019 tarihli ve 30715 sayili Resmi Gazete’de yayimlanan … Seri No.lu. Gelir Vergisi Genel Tebliği uyarınca Aralık 2017 dönemine ait tahakkuk eden 209,53 TL lik KDV-2 isimli verginin süresinde ödenmemesinin, davacının vergi indiriminden yararlanmasına engel teşkil etmeyeceğini, işbu nedenle de bilirkişi raporunun kabulünün mümkün olmadığını, 26.01.2018 tarihinde davacının faks numarasından, kendisi ve grup firmalarının işlemleri için; 1 sayfalık, 16 sayfalık ve sayfalık olmak üzere 3 kez faks çekilmiş olduğunu, davacının 3 seferde yolladığı faksların dökümünün ayrıntılı olarak izah edilmiş olduğunu, Davacı tarafından 26/01/2018 tarihinde; “Şubeniz nezdinde ki … nolu TL hesabımızdan ekli tahakkuk fişlerine istinaden 12/2017 dönemine ait; KDV, Muhtasar ve KDV 2 Vergisi tahakkukları toplamı 90.736,01 TL nin Sıfır faizli 30.01.2018 tarihinde geri ödemeli Vergi kredimizin kullandırılarak ödenmesini rica ederim” şeklinde vergi ödemelerinin gerçekleştirilmesi konusunda müvekkil bankaya fax yolu ile yazılı talimat gönderildiğini, Ancak davacı şirket tarafından gönderilen 26/01/2018 tarihli talimat içeriğinde belirtilen tahakkuk fişlerinin eksik konulduğunu, talimatın, muhtasar için şu kadar, KDV için bu kadar şeklinde ayrı ayrı belirtilmediğini, Talimatın ekinde yalnızca iki adet tahakkuk fişi bulunmakta olup ekindeki tahakkuk fişinin eksik konulduğunu, müvekkil bankanın görevini yerine getirerek bu tahakkukları gerçekleştirerek ödeme işlemini tamamlamış olup davacının talimatı eksik göndermesinden kaynaklı müvekkil banka sorumluluğu ve kusuru olmadığını, Müvekkil Bankanın, 6183 sayılı kanunun 41. maddesi gereği amme alacaklarını vekaleten tahsile yetkili olduğunu, Vergi Borçlarının yükümlünün bağlı olduğu vergi dairesine ödeneceğini, Maliye Bakanlığı’nın vergi dairelerinin iş yükünün azaltılması ve yükümlülere vergi ödemede kolaylık sağlanması amacıyla çok sayıda bankaya vergi tahsil etme yetkisi verdiğini, müvekkil bankanın da vergi tahsil etmeye yetkili banka olduğunu, Müvekkil Bankanın, vergi memuru gibi değil vergi veznedarı, vergi memuru gibi değil vergi veznedarı gibi hareket etmiş olup Müvekkil Bankanın ayrıca davacının, vergi yükümlülükleri kapsamını takip gibi bir hukuki sorumluluğu da bulunmadığını, talimat ekinde eksik tahakkuk olması nedeniyle bankanın sorumluluğundan bahsedilemeyeceğini, Davacının yasal şartları taşımayan maddi tazminat talebinin de reddi gerektiğini, 6098 Sayılı Borçlar Kanun’un 49. Maddesinin maddi tazminatı düzenlemekte olup ilgili hükmün I.fıkrasının ‘Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür’ hükmüne amir olduğunu, ilgili hüküm gereğince; maddi tazminat talebinin şartları edilebilmesi için ortaya çıkmış zarar ve kusurun varlığı gerekmekte olduğunu, Huzurdaki davada zararın banka kusurundan doğmadığının sabit olduğunu, şöyle ki; bankanın görevinin verilen talimatı yerine getirmek olup vergi tahakkuk memuru olmadığını, müvekkil bankanın sisteminde görülebileceği üzere talimatın ekinde yalnızca iki adet tahakkuk fişi bulunmakta olup müvekkil bankanın görevini yerine getirdiğini ve bu tahakkukları gerçekleştirerek ödeme işlemini tamamladığını, davacının talimatı eksik göndermesinden kaynaklı banka kusuru bulunmadığını, Davacının talep ettiği maddi tazminat talebinin, bu tazminat tipine ait şartların gerçekleşmemiş olması sebebiyle yerinde olmadığını, kusur şartının, maddi tazminat talebi için zorunlu şartlardan biri olup kusuru bulunmayan müvekkil bankanın sorumluluğundan bahsedilemeyeceğinin aşikar olduğunu, davanın reddi gerekirken kabulü kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla; Yerel Mahkemenin 06.10.2020 tarihli kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, kusurlu bankacılık işlemi nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir. Davacı tarafından; Aralık ayı 2017 dönemine ait tahakkuk eden KDV, KDV2 ve muhtasar vergi tahakkukları toplamı 90.736,01-TL’nin taraflar arasındaki ticari hizmetler sözleşmesi kapsamında vergi kredisi kullandırılarak ödenmesi için davalı banka Pendik Şubesi’ne 26/01/2018 tarihinde, üç ayrı tahakkuk fişi eklenerek faks yolu ile talimat gönderildiği, bankanın 209,53-TL’lik KDV borcunu ödemediği, durumun farkedilmesi üzerine davalı bankaya yapılan bildirim sonrası ödemenin gecikmeli olarak yapıldığı, davacının 01/07/2017- 30/06/2018 hesap dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinin 455.088,65-TL olduğu, davalı bankanın gecikmeli ödemesi nedeniyle Gelir Vergisi Kanunun mükerrer 21 maddesinde düzenlenen %5 oranındaki indirimden faydalanılamadığı, %5 indirim tutarı olan 22.754,43-TL zarara bankanın kusurlu hizmetinin sebep olduğu ileri sürülerek bu tutarın davalıdan tahsili talep edilmiştir.
Davalı banka tarafından, davacının talimat faksı ekinde gönderdiği tahakkuk fişlerinin arasında KDV2 tahakkuk fişinin yer almadığı, üç adet değil iki adet fiş bulunduğu, zarara davacının sebep olduğu, öte yandan 15/03/2019 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 307 Seri numaralı Gelir Vergisi Genel Tebliği’ne göre her bir beyanname itibariyle 250,00-TL’ye kadar olan eksik ödemelerin, söz konusu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin kanuni süre içerisinde ödenmiş olması şartının ihlali anlamına gelmeyeceği, davacının 209,53-TL tutarındaki eksik ödemesinin indirime engel teşkil etmediği, davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı, davalı bankanın vergi memuru olmayıp, sadece vergi ödemesine aracılık ettiği, faks ekinde gönderilen iki adet tahakkkuk fişindeki vergi tutarının davacıya kredi kullandırılarak ödendiği, özen yükümlülüğüne aykırı davranılmadığı, TBK’nun 49 maddesinde düzenlenen maddi tazminat koşullarının da oluşmadığı savunularak davanın reddi talep edilmiştir. Mahkemece taraf delilleri toplanmış, taraflar arasındaki Ticari Hizmetler Sözleşmesi, Vergi Dairesi’nden davacının dava konusu vergi ödemelerine ve indirimden faydalanıp faydalanmadığına ilişkin belgeler celbedilmiş, bir bankacı ve bir mali müşavirden oluşan bilirkişi heyeti marifetiyle inceleme yaptırılarak rapor alınmıştır. Dosya kapsamı delillerden; davacı tarafından davalıya gönderilen 26/01/2018 tarihli faks talimatında; “Şubeniz nezdinde ki … nolu TL hesabımızdan ekli tahakkuk fişlerine istinaden 12/2017 dönemine ait; KDV, Muhtasar ve KDV 2 Vergisi tahakkukları toplamı 90.736,01 TL nin Sıfır faizli 30.01.2018 tarihinde geri ödemeli Vergi kredimizin kullandırılarak ödenmesini rica ederim.” ifadelerinin yer aldığı, davalı banka tarfaından da davacıya 90.736,01-TL tutarında vergi kredisi kullandırılarak 26/01/2018 saat 13:34:01 tarihinde davacı hesabına geçirilen kredi tutarı üzerinden, 24/01/2018 tahakkuk tarihli 26/01/2016 vadeli 90.487,68-TL tutarlı muhtasar gelir gelir vergisi tahakkuk fişi tutarı ile aynı tahakkuk ve vade tarihli 38,80-TL KDV’nin ödendiği, ancak aynı tahakkuk ve vade tarihli 209,53-TL KDV-2 vergisinin ödenmediği, bu kalemin 29/01/2018 tarihinde iki gün gecikmeli ödendiği sabittir. Vergi Dairesi Müdürlüğü yazılarından; davacının 01/2016-06/2018 özel dönem kurumlar vergisi beyannamesi tetkikinden bu dönem için Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 121 maddesi kapsamında hesaplanan %5 vergi indiriminden, 2017/12 dönemi KDV-2 beyannamesinin kanuni süresinden sonra ödenmesi nedeniyle, yararlanamadığı anlaşılmıştır. Davalı vekili tarafından 15/03/2019 tarihinde yürürlüğe giren … nolu Gelir Vergisi Gneel Tebliği’nde değişiklik yapılmasına dair tebliğe göre, ödemesi geciken vergi tutarının 250,00-TL’den az olduğu ve indirime engel olmadığı belirtilmiş ise de; hem dava tarihi hem de davacının 01/2016-06/2018 özel dönem kurumlar vergisi beyannamesi tarihi itibariyle yürürlükte olmayan ve yayımı tarihi itibariyle yürürlüğe gireceği düzenlenen … nolu tebliğin somut olaya uygulanması mümkün değildir. Dava ve dava konusu kurumlar vergisi beyannamesi tarihi itibariyle yürürlükte olan … seri nolu Tebliğ’in 4.1/3 fıkrasında; her bir beyanname itibarıyla 10,00- TL’ye kadar yapılan eksik ödemelerin, söz konusu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin kanuni süresi içerisinde ödenmiş olmasına dair Gelir Vergisi Kanunun mükerrer 121 maddesinde aranan şartın ihlali anlamına gelmeyeceği düzenlenmiş olup, gecikmeli ödenen 209,53-TL’nin 10,00-TL’den fazla olduğu açıktır. Davalı vekilinin 15/03/2019 tarihli ve … nolu tebliğe dayalı olarak eldeki davada hukuki yarar dava şartının eksik olduğuna yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davalı banka tarafından, kendilerine gönderilen faks talimatı ekinde yalnız iki adet tahakkuk fişi bulunduğu savunulmuştur. Davacının faks talimatında ekli tahakkuk fişleri uyarınca KDV, KDV-2 ve muhtasar vergiler toplamı 90.736,01-TL tutarında vergi borcunun ödenmesi talimatının yazılı olduğu, davalı bankanın cevap dilekçesi ekinde sunduğu deliller arasında iş bu talimatın ve 24/01/2018 tahakkuk tarihli 26/01/2016 vadeli 90.487,68-TL tutarlı muhtasar gelir vergisi tahakkuk fişi ile aynı tahakkuk ve vade tarihli 38,80-TL KDV tahakkuk fişinin faks çıktılarının suretlerinin sunulu olduğu, dava dilekçesine ekli talimat ve üç adet tahakkuk fişi suretlerinde ise gönderim bilgisi bulunmadığı, buna göre davacının 209,53-TL tutarlı tahakkuk fişini bankaya gönderdiğini ispatla yükümlü olduğu, bankanın talimatta yazılı tutarda kredi kullandırarak bunu davacı hesabına geçirmiş olmasının tek başına anılan tahakkuk fişinin davalıya gönderildiğini ispata yetmeyeceği, davacının dava dilekçesinde eksik ödemenin farkedilmesi üzerine bankaya yapılan bildirim sonucu ödemenin geç de olsa yapıldığını iddia ettiği, ancak bu bildirime ilişkin delil bulunmadığı, dava dilekçesi ekinde yer alan e-mail yazışmalarında da bankanın anılan tahakkuk fişi iletilmediğinden ödeme yapılmadığı yönünde bilgilendirme yaptığı, öte yandan kendisine gelen ve ödenmesi yönünde talimat verilen toplam 90.736,01-TL vergi borcunu karşılar tutarda tahakkuk fişi bulunmadığını, talimat yazısında üç ayrı vergi kaleminde ödeme talebi bulunmasına rağmen yalnızca iki adet tahakkuk fişi bulunduğunu farkeden bankanın, kredi kullandırmasına rağmen davacıya bu konuda bildirimde bulunmamasının özen yükümlülüğüne aykırılık teşkil edeceği, şu halde davacının 455.088,65-TL vergi tutarının %5’ine tekabül eden 22.754,43-TL zararının oluşmasında davalı bankanın da kusurunun bulunduğu anlaşılmıştır. Bu açıklamalar çerçevesinde anılan tahakkuk fişinin davalı bankaya gönderildiği buna rağmen ödeme yapılmadığı yönündeki iddiasını ispat edemeyen davacının zararın ortaya çıkmasında kendi kusurunun bulunduğu, öte yandan anılan tahakkuk fişinin bankaya gönderilmediğinin kabulü halinde dahi, davacıya bildirimde bulunmayan bankanın da özen yükümlülüğüne aykırılık nedeniyle kusurlu olduğu nazara alınarak bir karar verilmesi gerekirken, ispat yükü ters çevrilerek ve bankanın tahakkuk fişini almadığını ispat edemediği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmesi yerinde olmamış, davalının buna yönelik istinaf sebebi kısmen yerinde bulunmuştur. Ne var ki bu yanılgı, toplanacak delil ve yapılacak tahkikat işlemi kalmadığından yeniden yargılama yapılmasını gerektirmemektedir. Dairemizce davacının özen yükümlülüğüne aykırılı davranışı nedeniyle zararın ortaya çıkmasında %25 oranında kusurlu olduğu, buna göre davacının 22.754,43-TL zararının 5.688,61-TL sinin tahsilini TBK’nun 112 maddesine dayalı olarak davalıdan talep edebileceği sonucuna ulaşılmıştır. Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, toplanacak delil ve yapılacak tahkikat işlemi kalmadığından, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK’nun 353/1-b2 maddesi uyarınca dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak davanın kısmen kabulü ile; 5.688,61-TL’nin 09/01/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; Davalının istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE, İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/521 Esas – 2020/616 Karar sayılı, 06/10/2020 tarihli kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak; 1-Davanın kısmen kabulü ile; 5.688,61.TL’nin 09/01/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN 2-Dairemiz karar tarihi itibariyle alınması gereken 388,59.TL nispi karar ve ilam harcının 387,22.TL peşin alınan harçtan mahsubu ile bakiye 1,37.TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından yatırılan toplam: 439,39.TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama sırasında davacı tarafından sarf edildiği anlaşılan 1.600,00.TL bilirkişi ücreti ile 78,00.TL tebligat gideri olmak üzere toplam: 1.678,00.TL yargılama giderinin davanın kabul/ ret oranına göre hesap ve takdir edilen (%25 kabul) 419,50.TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama sırasında davalı tarafından sarf edilen 22,00.TL yargılama giderinin davanın kabul/red oranına göre hesap ve takdir edilen (%75 red) 16,50.TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına,6-Davacı taraf yargılamada kendisini vekil marifetiyle temsil ettirmiş olmakla dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 5.668,61.TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine, 7-Davalı taraf yargılamada kendisini vekil marifetiyle temsil ettirmiş olmakla dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca ret edilen miktar üzerinden hesaplanan 9.200,00.TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine, 8- Bakiye gider avansının talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 9-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harçlarının talep halinde davacıya iadesine, 10-Davalı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 48,50.TL posta gideri olmak üzere toplam: 197,10.TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 11-Bakiye gider avansının talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine, 12-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 06/04/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.