Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/769 E. 2021/728 K. 18.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/769 Esas
KARAR NO: 2021/728 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/12/2020
NUMARASI: 2019/675 Esas 2020/810 Karar
DAVA: Alacak
KARAR TARİHİ: 18/05/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, Müvekkili ile davalı arasında 04.08.2016 tarihinde adi yazılı şekilde Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi akdedildiğini, akit uyarınca davalı, … projesine ait … Blok … Kat … No’lu, … Blok …. Kat … No’lu, … Blok … Kat … No’lu, … Blok … Kat … No’lu, … Blok …. Kat … No’lu daireler olmak üzere toplamda 5 adet daireyi projeden 500.000 USD (Satış tarihindeki USD kuruna göre ¨1.500.000,00) bedelle müvekkiline satış sureti ile temlik ettiğini, yabancı sermayeli şirket olup, kurucusu ve yetkili müdürü de yabancı olan müvekkili şirket tarafından 07.12.2018 tarihi itibari ile satın aldığı daireler ile davalıya ait aynı projedeki emsal dairelerin bugünkü satış bedellerinin ¨ 200.000,00 olduğunu öğrenildiğini, müvekkili tarafından edimler arasında aşırı oransızlık saptandığından, sözleşmenin kurulduğu zaman ve sözleşmenin kurulduğu yerdeki piyasa koşulları dikkate alındığında gerek sözleşmedeki bedel gerek diğer sözleşme hükümleri incelendiğinde edimler arasında açık bir dengesizliğin olduğu ve bu dengesizliğin davalı tarafça müvekkilin tecrübesizliği bilinerek dürüstlük ve iyi niyet kurallarına aykırı bir şekilde müvekkili sömürme kastı ile yapıldığından bahisle bu oransızlığın giderilmesi maksadıyla Kartal … Noterliğinin 24 Ocak 2019 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile ihtar gönderilmiş ise de davalı tarafça bu durum kabul edilmediğini, akabinde arabulucu görüşmelerinde de müvekkilin tüm iyi niyetli yaklaşımlarına karşın davalı tarafça piyasa koşullarının kötü olması sebebiyle şuan için bir şey yapılmayacağı söylenmesi üzerine arabulucu görüşmelerinden de olumlu bir sonuç alınmadığını, edim ve karşı edim arasındaki nisbetsizlik davalı tarafça, davacı müvekkilin yabancı olması bu nedenele bilgisizliği ve tecrübesizliği bilindiğinden müvekkilinin açıkça sömürüldüğünü, bahsi geçen sözleşme irdelendiğinde müvekkili lehine neredeyse hiçbir lehe hüküm bulunulmaması da müvekkilin tecrübesizlik ve bilgisizliğinin bilindiğinden davalı tarafça bu durumun sömürüldüğünü, müvekkili firma davalı tarafından durumun özelliğine göre sözleşmeye bağılı olmadığını yada karşılıklı olarak sözleşmeye bağılı kalarak edimler arasındaki açık oransızlığın giderilmesini istemesine rağmen davalı tarafça müvekkilin hiçbir talebi olumlu karşılanmadığını, ayrıca bahsi geçen adi yazılı şekilde akdedilen Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi incelendiğinde müvekkili bakımından olumlu hiçbir hüküm bulunmadığı görüleceğini, davalı taraf dürüstlük ve iyiniyet kurallarının aksine sözleşmeyi tamamen müvekkilin yabancı oluşundan ve bu nedenle bilgisizliği ve tecrübesizliğinden yararlanarak hüküm altına aldığını, 04.08.2016 tarihli Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi’nin II-3 maddesi gereğince taşınmazların fiili teslim tarihi Aralık 2017 olarak kararlaştırılmıştır. sözleşmenin III-1 a) maddesi geriğince; ” Sözleşme konusu taşınmazın mülkiyetini Alıcı’ya her türlü kısıtlamalardan ari bir şekilde devretmek taşınmazın iskan ruhsatı alınmış bir şekilde alıcının yerleşimine hazırlamak” hükümü ile satıcının teslimi iskan koşuluna bağlandığını, şuna kadar ise herhangi bir şekilde iskan başvurusu bile yapılmadığını, fiili teslimi kabul anlamına gelmemek kaydı ile satış vaadi sözleşmesinin V-2 -a) maddesinde fiili teslim tarihine 180 günlük olası gecikme cezasız taşınmazın teslim süresi uzatıldığını, ancak bu uzatma için satıcının müvekkiline yazılı bildirim koşulu getirdiğini, satıcı tarafından ise herhangi bir yazılı bildirim yapılmadığını, satış vaadi sözleşmesinin V-2 -e) maddesinde ise 180 günlük olası gecikme cezasına ek olarak 6 aylık olacak şekilde cezai hükümsüz süre tanınacağı ön görüldüğünü, ancak bu uzatım süreleri yazılı bildirim koşuluna bağlanmasına rağmen müvekkili tarafına herhangi bir yazılı bildirim ile bu durum iletilmediğini, satış sözleşmesinin V-2 -f) maddesine ise; belirlenen sürelerde teslimin yapılmaması karşılığında her ay için taşınmazın satış bedelinin 1/400 ü kadar cezai şartın davalı tarafından müvekkille ödenmesi kararlaştırıldığını, bu nedenlerle gabin hukuksal nedenine bağlı olarak 04.08.2016 tarihinde adi yazılı şekilde akdedilen Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesinin geriye etkili olarak feshine, fesih nedeniyle karşılıklı edimlerin iadesine, mahkeme aksi kanaatte ise; müvekkilinin hissesine düşün bağımsız bölümlerin teslim tarihinin tespiti ile teslim tarihinden itibaren müspet zararın ( sözleşmede belirtilen kira alacağın) tazminine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalı tarafına yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Taraflar arasında, 04.08.2016 tarihinde, 5 adet ”Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi” imzalandığını, davacı taraf, bu sözleşmeler gereğince müvekkili şirketin 5 adet bağımsız bölümü satın almayı kabul ve taahhüt ettiğini, davacının, satın almayı vaat ve taahhüt ettiği işbu bağımsız bölüm karşılığında müvekkili şirkete bugüne kadar; … Blok … Kat … numaralı bağımsız bölüm için 83.328,00- USD ödemiştir. Bu miktarların ödeme tarihlerindeki kur üzerinden ederi toplam ¨ 287.041,15 olduğunu, … Blok … Kat … numaralı bağımsız bölüm için 83.328,00- USD ödediğini, bu miktarların ödeme tarihlerindeki kur üzerinden ederi toplam ¨ 298.119,55 olduğunu, .. Blok … Kat … numaralı bağımsız bölüm için 83.328,00- USD ödediğini, bu miktarların ödeme tarihlerindeki kur üzerinden ederi toplam ¨ 286.269,14 olduğunu, .. Blok … Kat … numaralı bağımsız bölüm için 83.328,00- USD ödediğini, bu miktarların ödeme tarihlerindeki kur üzerinden ederi toplam ¨ 289.418,00 olduğunu, … Blok … Kat … numaralı bağımsız bölüm için 83.328,00- USD ödediğini, bu miktarların ödeme tarihlerindeki kur üzerinden ederi toplam ¨ 287.045,95 olduğunu, davacı daha sonra, müvekkili şirkete 24.01.2019 tarihinde Kartal … Noterliğinden gönderdiği … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile sözleşmede edimler arasında aşırı bir oransızlık olduğunu, sözleşme konusu bağımsız bölümün sözleşmede belirtildiği sürede teslim edilmediğini, bu sebeple müvekkili şirkete ödemiş olduğu paranın iadesini ve cezai şart ödemesi talep ettiğini, bu ihtarnameye karşı, müvekkili şirket tarafından davacıya gönderilen, Bakırköy … Noterliğinin 20.02.2019 tarihli ve … yevmiye numaralı cevabi ihtarnamesi ile davacı tarafından gönderilmiş olan ihtarname ve içeriği reddedilerek gerekli itirazlarda bulunulduğunu, davacı tarafın, sözleşme tarihinden yaklaşık 3,5 yıl geçtikten sonra edimler arasında oransızlık olduğu iddiası ile ödediği tutarın iadesini talep etmesinin akdi ve hukuki dayanakları bulunmadığını, Türk Borçlar Kanunun 28. maddesine göre davacı taraf, sözleşme tarihinden itibaren 1 yıl içinde edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini istemek zorunda olduğunu, bu yönden zamanaşımı itirazında bulunduklarını, davacının talepleri bu yönden zamanaşımına uğradığını, taraflar arasında imzalanan 04.08.2016 tarihli 5 adet Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesinin X-1 maddesinde yetkili mahkemenin İstanbul mahkemeleri olduğunu, işbu davada davacı şirketin teminat göstermesi gerektiğini, davacı şirket, müvekkili şirket ile imzaladığı sözleşmelerde aracı kurum kullandığını, bu sözleşmelerin imzalanmasına aracılık eden …’ne davanın ihbarını talep ettiklerini, 5718 sayılı MÖHK’un 48/1. maddesinin açık hükmü gereğince davacının uygun bir teminat göstermesini, davanın zamanaşımına yönünden reddine, huzurdaki davanın yetki yönünden reddine, davanın aracı kurum …’ ne ihbarını, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde; haksız, kötü niyetli ve hukuki dayanaktan yoksun işbu davanın esastan reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı şirkete yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 03/12/2020 tarih ve 2019/675 Esas – 2020/810 Karar sayılı kararında; “…Dosya içerisinde bulunan sözleşmenin incelenmesinde, X-1. maddesinde “…Taraflar iş bu sözleşmeden kaynaklanacak tüm ihtilaflarda İstanbul Mahkemelerini yetkili kıldıklarını gayrikabili rücu kabul etmektedirler.” şeklinde yetki sözleşmesi yapıldığı, 6100 sayılı HMK’nin 17. maddesinde tacirler ve kamu tüzel kişilerinin aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşme ile yetkili kılabilecekleri, taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça davanın sadece sözleşme ile belirlenen bu mahkemelerde açılabileceği yönünde düzenleme bulunduğu anlaşılmaktadır. Bunun yanında yetki sözleşmesi ancak kesin yetki bulunmayan ve tarafların tacir veya kamu tüzel kişisi olmaları halinde geçerli olarak yapılabilir. Bu açıklamadan sonra somut olaya gelindiğinde, taraflar tacir olup, bu bakımından öncelikle sözleşmedeki yetki şartı geçerlidir.Dosya içerisinde davalı şirkete dava dilekçesinin tebliğ edildiği,davalı vekilinin verdiği cevap dilekçesi ile süresinde yetki itirazında bulunulduğu anlaşılmış olup tacir olan taraflar arasında yapılan sözleşmedeki düzenleme dikkate alındığında, İstanbul Mahkemelerinin yetkisi münhasır yetki olup, bu nedenle davanın İstanbul Mahkemelerinde görülmesi gerektiğinden mahkememizin yetkisizliğine karar verilmesi gerektiği…”gerekçesi ile, Davacı ile davalı arasında bulunan yetki sözleşmesi nedeniyle mahkememizin YETKİSİZLİĞİNE,Yetkisizlik nedeni ile dava dilekçesinin REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel mahkemede açılan davada davacının teminat göstermesi gerektiğini, 5718 sayılı MÖHK’un 48/1. maddesinin açık hükmü gereğince, davacı şirketin muhtemel yargılama giderleri, müvekkil şirketin zarar-ziyan vb. karşılanması amacıyla, uygun bir teminat göstermesi gerekmekte olduğunu, Ancak huzurdaki davada, davacı şirket 5718 sayılı MÖHK’un 48/1. maddesinin açık hükmüne rağmen herhangi bir teminat göstermediğini, hal böyle iken yerel mahkemenin bu hususu değerlendirme dışı bırakarak mevcut davada yetkisizlik kararı vermesi usule ve yasaya aykırı olduğunu, Davada davacının taleplerinin zaman aşımına uğradığını, Davacı tarafın, sözleşme tarihinden yaklaşık 3,5 yıl geçtikten sonra edimler arasında oransızlık olduğu iddiası ile ödediği tutarın iadesini talep etmesinin akdi ve hukuki dayanakları bulunmadığını, Türk Borçlar Kanunun 28. maddesine göre davacı taraf, sözleşme tarihinden itibaren 1 yıl içinde edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini istemek zorundadır. Bu yönden davacının talepleri zamanaşımına uğradığını, Huzurdaki davanın bu nedenle reddi gerekmekte iken yerel mahkemenin bu hususu değerlendirme dışı bırakarak mevcut davada görevsizlik kararı vermesi usule ve yasaya aykırı olduğunu, Davacı şirket, müvekkili şirket ile imzaladığı sözleşmelerde aracı kurum kullandığı, bu nedenle huzurdaki davada, söz konusu sözleşmelerin imzalanmasına aracılık eden …’ne davanın ihbarını talep etmiş olmalarına rağmen yerel mahkemenin ihbar talebi ile ilgili karar vermeden yetkisizlik kararı vermiş olması usul ve yasaya aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında imzalanan satış vaadi sözleşmesinin sonlandırılması nedeniyle uğranılan zararların tahsili istemine ilişkindir.Mahkemece, yetkisizlik nedeni ile dava dilekçesinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesinde …’ne davanın ihbarı talepleri konusunda karar verilmediği belirtilerek istinaf sebebi olarak ileri sürmüş ise de, bu talep yetkili mahkemece yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesi gereken talep olup ayrıca ilk derece mahkemesince, 01/07/2020 tarihli duruşmanın 2 nolu ara kararı ile, davalının davanın ihbarı talebinin kabulü ile cevap dilekçesinde belirtilen adrese ihbar dilekçesi ve yeni duruşma gün ve saatinin tebliğine yönelik karar verilmiş olduğundan bu istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, davacının taleplerinin zaman aşımına uğradığı halde bu itirazı konusunda karar verilmediği belirtilerek istinaf sebebi olarak ileri sürmüş ise de, zamanaşımı defi dava şartı ve ilk itirazlardan olmayıp bu talep yetkili mahkemece yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesi gereken talep olup bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde 5718 sayılı MÖHK’un 48/1. Maddesi uyarınca davacının teminat göstermesi gerekmekte olduğu halde mahkemece bu talepleri konusunda karar verilmediğine yönelik istinaf sebebi incelendiğinde, 6100 Sayılı HMK. Nın 114 maddesinde dava şartları düzenlenmiştir. HMK. 116. Maddesinde de ilk itirazlar düzenlenmiş olup bunlar;” a) Kesin yetki kuralının bulunmadığı hâllerde yetki itirazı, b) Uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi gerektiği itirazı, c) İş bölümü itirazıdır.” HMK. 117/2 Maddesinde;” İlk itirazlar, dava şartlarından sonra incelenir,” hükmü düzenlenmiştir. HMK.nun 137.maddesinde; “(1) Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır. Mahkeme ön incelemede öncelikle dava şartları (HMK m.114-115) ve sonra ilk itirazlar incelenir (HMK m.116-117),” hükmü düzenlenmiştir. Somut olayda, davalı vekili cevap dilekçesinde; 5718 sayılı MÖHK’un 48/1. Maddesi uyarınca davacının teminat göstermesi gerekmekte olduğu yönünde itirazda bulunmuştur. 5718 sayılı MÖHK’un 48. Maddesinde;” (1) Türk mahkemesinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişiler, yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorundadır. (2) Mahkeme, dava açanı, davaya katılanı veya icra takibi yapanı karşılıklılık esasına göre teminattan muaf tutar,” hükmü düzenlenmiştir. Mahkemece, 5718 sayılı MÖHK’un 48. Maddesi uyarınca değerlendirme yapılıp davacının teminat yatırılması gerekip gerekmediği yönünde olumlu/olumsuz bir karar verilmediği anlaşılmıştır. 6100 Sayılı HMK. Nın 114/1-ğ maddesinde;” Teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi,” dava şartı olarak düzenlenmiş olup mahkemece davalı vekilinin cevap dilekçesinde ileri sürdüğü yabancılık teminatı yatırılması itirazı konusunda olumlu bir karar verilmediğinden bu talebin HMK. 114/1-ğ maddesinde düzenlenen dava şartı olarak değerlendirilemeyecektir. Yabancılık teminatı yatırılması talebinin yetkili mahkemece yapılacak yargılama sırasında da değerlendirilebilecek bir talep olup bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak; dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve istinaf sebepleri gözetildiğinde; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğunda davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 18/05/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-c maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.