Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/761 E. 2023/1281 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/761
KARAR NO: 2023/1281
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/02/2020
DOSYA NUMARASI: 2018/1181 Esas – 2020/153 Karar
DAVA: Haksız Rekabetin Önlenmesi
KARAR TARİHİ: 14/09/2023
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 01/01/2017 tarihinde Elektrik Satış Sözleşmelerine Aracılığına İlişkin Bayilik Sözleşme imzalandığını, sözleşmenin 13.1. maddesi uyarınca “Taraflardan herhangi biri, herhangi bir zamanda iki ay önceden bildirimde bulunmak kaydıyla sözleşmeyi feshetme hakkına sahiptir.” hükmünün yer aldığını, davacı şirketin göndermiş olduğu ihtarname ile davalı taraf ile yapmış olduğu sözleşmeyi festhettiğini bildirdiğini, sözleşmenin feshedilmiş olmasına rağmen davalı tarafından fatura tahsilatı yapılmaya devam edilidğinin davacı şirket tarafından tespit edildiğini, söz konusu durumun Kanuna ve BDDK tarafından çıkarılan yönetmeliğe aykırı olması sebebiyle davalının uyarıldığını ancak diakkete alınmadığını, davalı tarafça tahsilat yapılmaya devam edildiğini, 6493 sayılı Kanun uyarınca BDDK tarafından izin almayan kuruluşların fatura tahsilatı yapmasının mümkün olmadığını belirttiğini, ilgili kanunun 13. Maddesi uyarınca banka ve ödeme hizmeti sağlayıcısı dışındaki kişilerin ödeme hizmeti sunamadığını, 12. Maddenin son fıkrasında ise BDDK tarafından 27/06/2014 tarihinde Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para İhracı ile Ödeme Kuruluşları Ve Elektronik Para Kuruluşları hakkında yönetmelik yayınlandığını, ilgili yönetmeliğin 5b maddesinde ise ödeme hizmeti sağlayabileceklerin kim olduğu, hangi şartlar altında ödeme hizmetleri sağlayabileceğinin düzenlenidği ifade edildiğini, yönetmeliğin 5. Maddesinin 6. fıkrası uyarınca ödeme kuruluşlarının fatura ödemelerine aracılık edebilmesi için yönelik hizmetlerin yürütülmesinde, kuruluşun fatura üreten kurumlar ile adlarına tahsilat yapılabilmesi konusunda sözleşme yapılmasının şart olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin ise feshedildiğini ve sözleşme bulunmaması sebebi ile davalının tahsilat yapmasının hukuka aykırı olduğunu bildirdiğini, TTK’ nun 54/2 maddesinde belirtildiği üzere davalı tarafın davacı şirket adına fatura tahsilatı yaptığını beyan ederek şirket ve müşterileri arasındaki ilişkiyi etkileyici faaliyetlerde bulunduğunu, TTK md. 55/1-a-2 uyarınca kendi işletmesinin sahip olmadığı bir takım özelliklere sahipmiş gibi göstererek rekabette öne çıktığını, davalı tarafın davacı şirketle arasında bir sözleşme bulunmaksızın fatura tahsilatı yapmasının tüketicilere zarar veribileceğini, yetkisi olmayan ödeme merkezlerinin tüketicilerden “tahsilat parası” aldığını ve tüketicilerin zarar ettiğini ayrıca geç fatura ödemelerine tüketicilerin kaçak elektrik kullanımına sebebiyet verildiğini, anılan nedenlerle yetkisiz ve kanuna aykırı şekilde fatura tahsilatı yapan davalı hakkında TTK 61 ve HMK 389 ve 390 devamı maddeleri uyarınca karşı tarafa tebilgat yapılmaksızın ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ettiklerini, davalının davacı şirket adına tahsilat yapmasının men’ ine, aksi halde davalının tespit edilekcek haksız rekabetin men’ ine ve sounçlarının ortadan kaldırılmasını beyanla davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı …’ ın … Mah. … Cad. No:… Ataşehir/İstanbul adresinde Fatura Ödeme Merkezi olarak vergi levhasına sahip işyeri bulunduğunu, buna bağlı olarak Ataşehir Belediye Başkanlığı tarafından verilmiş faaliyet konusu Yetkili Ödeme Merezi işyeri açma ve çalışma ruhsatına sahip olduğunu, buna istinaden Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu tarafından QR kodlu … Temsilcilik Kodu ile yetkili vezne olarak hizmet verdiğini, davalı ile … A.Ş. Arasında 28/03/2018 tarihli temsilcilik sözleşmesinin imzalandığını, işbu bu sözleşme gereğince de davalının ilgili kuruluşun temsilcisi olduğunu, kendisini haksız rekabet oluşturacak şekilde farklı gösterme durumunun tamamen soyut bir iddia olduğunu, müvekili tarafından kamu hizmeti sayılabilecek nitelikte hizmet sunulduğunu, dolayısıyla fatura ödeme merkezi olarak faaliyet gösteren müvekkilin fatura ödeme amaçlı olarak kendisine başvuran vatandalrı geri çevirmesi ve … A.Ş.’ ye ait faturaların tahsiline aracılık etmediğini beyan etmesi müvekilinin itibarını zedeleyecek ve ticari hayatını da olumsuz etkileyeceğini, bu sebeplerle müvekkilinin kanuna dayalı olarak gerçekleştirilen bu işlemlerden men edilmesi talebinin hukuken dayanağının bulunmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 20/02/2020 tarih ve 2018/1181 Esas – 2020/153 Karar sayılı kararı ile; ” Yargı yetkisini, Anayasanın 9. Maddesine göre, Türk Milleti adına kullanan Mahkememizce, uyuşmazlık konusu hakkında, yapılan açık duruşmalar ve yargılama sonunda(Ay. m.141), toplanan/sunulan deliller, Ticaret Sicil Kayıtları, Bayilik Sözleşmesi, İhtarnameler, … Temsilcilik Sözleşmesi, Yetkili Temsilci Sertifikası, İşyeri Açma ve Çalıştırma Ruhsatı, Vergi Levhası, 04/10/2018 ve 06/03/2018 tarihli ödeme makbuzları, Bilirkişi Raporu, iddia ve savunmalar ile tüm dosya mündericatı incelenip hep birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasında 2017 yılında yapılan bayilik sözleşmesinin davacı şirket tarafından Kartal … Noterliğinin 11/12/2017 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile 01/01/2017 tarihli bayilik sözleşmesinin feshedildiği ve bu ihtarnamenin davalıya 13/12/2017 tarihinde tebliğ edildiği, yine davacı tarafından Ankara … Noterliğinin 12/03/2018 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile diğer hususlarla birlikte … adına bedel tahsil edilmesi halinde yasal hakların kullanılacağının ihtar edildiği, bu ihtarnamenin tebliğ edildiği, buna karşın davalı tarafından 06/03/2018 ve 04/10/2018 tarihlerinde … faturalarının tahsil edildiği, bu faturaların tahsil edildiği tarih itibarı ile taraflar arasında sözleşme bulunmadığı hususunda ihtilaf bulunmadığı, 27/06/2014 tarihinde 29043 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanan Ödeme Hizmetleri Ve Elektronik Para İhracı İle Ödeme Kuruluşları Ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin 5/6. Maddesinde fatura ödemelerine aracılık edilmesine yönelik hizmetlerin yürütülmesinde kuruluşun fatura üreten kurumlar ile adlarına tahsilat yapılabilmesi konusunda sözleşme yapılmasının şart olduğunun düzenlendiği, 26/12/2015 tarih ve 29504 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanan yönetmelik değişikliği ile eklenen 5/7. Maddesinde bir bankadan dış hizmet alan kuruluşun banka ile fatura üreten kurumlar arasında yapılacak sözleşme ile fatura üreten kurumlar adına tahsilat yapılabilmesi hususunda açıkça yetkilendirilmesi durumunda 6. Fıkranın uygulanmayacağının düzenlendiği, anılan yönetmeliğin 12/10/2018 tarih ve 30563 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanan yönetmelik değiştirilen 5/7. Maddesinde fatura ödemelerine aracılık edilmesine yönelik hizmetlerin yürütülmesine ilişkin olarak kuruluşun bir bankadan dış hizmet alması halinde 6. Fıkranın uygulanmacağının düzenlendiği, davalının dava tarihinden önce BDDK tarafından yetkilendirilmiş …AŞ ile 23/08/2018 tarihinde temsilcilik sözleşmesinin bulunması ve anılan yönetmeliğe göre davalının bu firmanın temsilcisi niteliğinde olması ayrıca davadan önce yürürlüğe giren 12/10/2018 tarihli yönetmelik değişikliği ile fatura üreten kuruluş ile ödeme hizmeti veren kuruluş arasında sözleşme şartı kaldırıldığından … ile yapılan 23/08/2018 tarihli sözleşmeden sonra davalının fatura tahsil yetkisinin bulunduğu hususları karşısında davalının eyleminin haksız rekabet teşkil etmediği, her ne kadar 06/03/2018 tarihli tahsilatın yönetmelik değişikliğinden ve … ile yapılan sözleşmeden önce ise de davalının süregelen bir eylemi bulunmadığından ve 12/10/2018 tarihli yönetmelik değişikliği ile davalının fatura tahsil etmesinin hukuka aykırı bulunmamasına göre bu tahsilatın tek başına haksız rekabetin men’ i davasına konu edilemeyeceği, bunun yanı sıra davacı her ne kadar feshedilen sözleşmenin 13.4 maddesine dayanmış ise de davalının tahsilat yetkisinin sözleşmeden kaynaklanmayıp yasal yönetmelik hükümlerinden kaynaklanıyor olması nedeniyle bu beyana itibar olunmadığı, ayrıca yönetmelik değişikliğinin taraflar arasında 2017 yılında imzalanan sözleşmeden sonra meydana geldiği nazara alındığında bayilik sözleşmesi tarihi itibarı ile davalının fatura üreten kuruluş ile sözleşmesi olmadan tahsilat yapma yetkisi bulunmadığından sonradan yapılan yönetmelik değişikliği ile getirilen fatura üreten kuruluş ile sözleşme olmadan tahsilat yapma yetkisinden davalının sözleşmenin 13.4 maddesine göre önceden vazgeçmiş olduğunun kabulünün mümkün olmadığı, bunların yanı sıra davalının kullanmış olduğu kişisel bilgisayarının ekranında davacı logosunu bulunduruyor olmasının tek başına haksız rekabet oluşturmayacağı sonuç ve vicdani kanaatine(Ay. m.138) varılarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın REDDİNE,” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesinin, davalı tarafından yapılan tahsilatların hukuka uygun olduğu kanaatine gerekçe olarak gösterdiği yönetmelik değişikliğinin davalı ile ilgili olmadığını, söz konusu değişikliğin davalının da sözleşme imzaladığı dava dışı şirket gibi aracılar açısından getirilmiş olan bir düzenleme olduğunu, 6493 sayılı kanun uyarınca ödeme merkezlerinin hukuki durumunun düzenlenmiş olup işbu kanunun 13. maddesinde ödeme hizmeti sağlayıcılarının sayıldığını: 5411 sayılı kanun kapsamındaki bankalar; elektronik para kuruluşları; Kurul tarafından faaliyet izni verilen Türkiye’de kurulu ödeme kuruluşları; … A.Ş. bu kanunla birlikte BDDK tarafından düzenlenen Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para İhracı ile Ödeme Kuruluşları ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Yönetmelik yayımlanmış olduğunu, yönetmeliğin 5. maddesi uyarınca kimlerin, hangi şartlarda ödeme hizmeti sağlayabileceğinin detaylı olarak düzenlenmiş olduğunu, 5. maddenin 6. fıkrası uyarınca 6493 kanun madde 12/1-e’ye göre “fatura ödemelerine aracılık edilmesine yönelik hizmetlerin yürütülmesinde, kuruluşun fatura üreten kurumlar ile adlarına tahsilat yapılabilmesi konusunda sözleşme yapması şarttır.” Bu düzenlemeler ışığında, davalı gibi fatura tahsilatı yapmak isteyen kişilerin ya doğrudan faturayı düzenleyen şirket ile ya da faturayı düzenleyen şirket tarafından yetkilendirilmiş olan aracılarla sözleşme imzalayarak tahsilat yapabilmekte olduklarını, bu hususu somut olaydan yola çıkarak net bir şekilde açıklamak adına; müvekkil şirket tarafından tanzim edilen elektrik faturalarının tahsilatını yapmak isteyen bir kişinin iki seçeneği bulunmakta olduğunu, ya somut olayda davalının yaptığı gibi doğrudan müvekkil şirket ile bayilik sözleşmesi imzalamak ya da ya da tahsilat yapmak isteyen kişinin müvekkil şirket tarafından yetkilendirilmiş bir aracı ile temsilcilik sözleşmesi imzalamak zorunda olduğunu, aksi takdirde fatura tahsilatı yapılamayacağını, BDDK tarafından 12.10.2018 tarihinde Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para İhracı ile Ödeme Kuruluşları ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Yönetmelik’te yapılan değişiklik sonucunda aracı kurumun bir bankayla anlaşmalı olması halinde faturayı tanzim eden şirket tarafından aracı kuruma yetki verilmesi şartının kaldırılmış olduğunu, bu hususun yönetmeliğin 5. maddesine 12.10.2018 tarihli değişiklik ile eklenen 7. fıkrada şu şekilde belirtilmiş olduğunu: “(7) (Ek:RG-26/12/2015-29574) (Değişik:RG-12/10/2018-30563) Kanunun 12 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde sayılan fatura ödemelerine aracılık edilmesine yönelik hizmetlerin yürütülmesine ilişkin olarak kuruluşun bir bankadan dış hizmet alması halinde altıncı fıkra uygulanmaz.” 12.10.2018 tarihinde yapılan bu değişiklik sonrasında fatura tahsilatı yapmak isteyen kişi ya doğrudan faturayı tanzim eden ile anlaşarak ya da faturayı tanzim eden tarafından yetki verilmemiş olsa da BDDK tarafından yapılan düzenleme sonucunda bankalarla anlaşmalı bir şekilde aracı olarak faaliyet gösterebilen şirketler ile temsilcilik sözleşmesi imzalayarak tahsilat yapabileceğini, yukarıdaki açıklamalardan söz konusu değişiklğin davalı taraf gibi fatura tahsilatı yapmak isteyen kişiler açısından bir yenilik getirmEMİŞ olduğunun anlaşılabileceğini, fatura tahsilatlarında aracı olarak faaliyet gösterenler açısından değişiklik yapılmış olduğunu, Somut olay açısından davalı tarafın tahsilat yapabilmek için yine faturayı tanzim eden müvekkil şirket ile veya artık doğrudan müvekkil şirket tarafından yetkilendirilmiş olması şartı aranmayan aracı ile sözleşme imzalamak zorunda olduğunu, yönetmelik değişikliğinden önce olduğu gibi değişiklikten sonra da bu iki seçenekten birine göre sözleşme imzalanmadığı sürece fatura tahsilatı yapılamayacağını, somut olayda da dosyada mübrez belgelerden anlaşılacağı üzere davalı tarafın bu iki sözleşmeden biri olmadan tahsilat yapmış olduğunu, bu nedenle hukuka aykırı olarak tahsilat yapılmış olduğunu,Somut olayın özeti başlığı altında belirtildiği üzere taraflar arasında 01.01.2017 tarihinde “Bayilik Sistemi Sözleşmesi” imzalandığını ve davalı tarafın da bu sözleşmeye istinaden müvekkil şirket adına elektrik faturası tahsilatı yapmış olduğunu, ilk derece mahkemesi tarafından bu husus hatalı olarak değerlendirildiğinden sözleşme imzalandığı tarihte henüz yukarıda belirtilen yönetmelik değişikliği yapılmadığından davalının, o tarihte ya somut olaydaki gibi doğrudan müvekkil şirket ile sözleşme imzalayarak ya da müvekkil şirket tarafından yetkilendirilen aracı ile sözleşme imzalayarak tahsilat yapabilecek olduğunu, Davalı tarafın doğrudan müvekkil şirket ile sözleşme imzalamayı tercih ettiğini ve buna bağlı olarak bir takım taahhütlerde bulunduğunu, buna göre taraflar arasındaki hukuki ilişki sona erdikten sonra davalı tarafın, müvekkil şirket adına başta fatura tahsilatı olmak üzere sözleşmede yazılı olan işleri yapmamayı taahhüt etmiş olduğunu, ilk derece mahkemesince tespit edildiği üzere taraflar arasındaki sözleşmenin hukuka uygun olarak 13.02.2018 tarihinde sona erdiğini, yönetmelik değişikliğinin ise 12.10.2018 tarihinde yapılmış olduğunu, bu değişiklik ile davalının da temsilcilik sözleşmesi imzalamış olduğu … A.Ş. gibi aracılara, müvekkil şirket tarafından tahsilat yapma yetkisi verilmesi şartının kaldırılmış olduğunu, İlk derece mahkemesinin yönetmelik değişikliğini hatalı bir şekilde yorumlayarak yanlış bir karar vermiş olduğunu, gerekçeli kararda bu hususun “sonradan yapılan yönetmelik değişikliği ile getirilen fatura üreten kuruluş ile sözleşme olmadan tahsilat yapma yetkisinden davalının sözleşmenin 13.4. maddesine göre önceden vazgeçmiş olduğunun kabulünün mümkün olmadığı” denilmek sureti ile ifade edilmiş olduğunu, yönetmelik değişikliği ile davalı taraf açısından yeni bir hak doğmadığın, gerekçeli kararda belirtildiği gibi doğmamış bir haktan vazgeçilmemiş olduğunu, değişiklik sonucunda aracı olanların, faturayı tanzim eden şirket tarafından yetkilendirilmiş olması şartının kaldırılmış olduğunu, bu bağlamda müvekkil şirket ile doğrudan sözleşme imzalayarak tahsilat yapan ve anlaşma uyarınca hukuki ilişki sona erdikten sonra sözleşme kapsamındaki işleri yapmayacağını, kabul, beyan ve taahhüt eden davalı taraf açısından söz konusu değişikliğin bir önemi bulunmadığını, ilk derece mahkemesinin yönetmelik değişikliğini baştan sona hatalı yorumlayarak somut olaya yanlış uygulamış olduğunu, bu hususun verilen kararın hukuka aykırı olduğunu tek başına dahi ispat eder nitelikte olduğunu, Taraflar arasındaki durumun yönetmelik değişikliğinden bağımsız olarak değerlendirilmek zorunda olduğunu ve burada önemle vurgulanması gereken hususun sözleşme serbestisi olduğunu, basiretli tacir gibi davranmakla yükümlü olan tarafların, aralarındaki sözleşme ile açıkça hukuki ilişki sona erdikten sonra davalı tarafın hiçbir suretle müvekkil şirket tarafından tanzim edilen faturaların tahsilatını ve sözleşmede yazılı olan diğer işleri yapmayacağını kararlaştırdıklarını, bu anlaşmanın yönetmelik değişikliği ile bağlantısı bulunmadığını, burada ilk derece mahkemesinin belirttiği gibi tarafların önceden/ doğmamış bir haktan vazgeçme iradesi de bulunmadığını, davalı tarafın dahi yargılama esnasında ilk derece mahkemesinin belirttiği gibi “doğmamış bir haktan vazgeçildiği” yönünde beyanda bulunulmadığını, basiretli davranmakla yükümlü olan davalı tarafın tüm bu şartları bilerek müvekkil şirket ile sözleşme imzaladığını, fakat daha sonrasında hukuka aykırı şekilde müvekkil şirket adına tahsilat yapmaya devam ettiğini, Bir an için ilk derece mahkemesi tarafından belirtilen hususların geçerli olduğu varsayımında bulunulsa dahi önemle belirtmek adına bu tahsilatların dosyada mübrez ihtarnameler ve ödeme makbuzlarından anlaşılacağı üzere 12.10.2018 tarihindeki yönetmelik değişikliğinden çok önce yapılmış olduğunu, yönetmelik değişikliği olmadan ve temsilcilik sözleşmesi imzalanmadan önce davalı tarafın müvekkil şirket adına tahsilat yapmaya devam ettiği hususunun dosya kapsamında alınan bilirkişi raporu ile de sabit olduğunu, dolayısıyla işbu tahsilatların hukuka aykırı olarak gerçekleştirildiği hususunun izahtan vareste olduğunu, davalı tarafın da bunun bilincinde olup haksız bir şekilde mevzuattan yararlanmaya çalışarak gerçekleştirilen tahsilatların hukuka uygun olduğu izlenimini yaratmaya çalıştığını, Özetle tüm bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere ilk derece mahkemesinin gerekçede dayandığı yönetmelik değişikliğinin, davalının hukuki durumunda bir değişikliğe neden olmadığını, yönetmelik değişikliği ile aracı olarak faaliyet gösteren kuruluşlar açısından yeni düzenleme getirilmiş olduğunu, bu bağlamda ilk derece mahkemesinin yönetmelik değişikliğini hatalı yorumladığını, bu değişiklik yapılmadan önce de davalı tarafın aracılar ile sözleşme imzalayarak tahsilat yapabilecek olduğunu, değişiklik sonrasında müvekkil şirket tarafından aracının yetkilendirilmesi şartının kaldırılmış olduğunu, davalı taraf açısından değişen bir durum bulunmadığını, davalının tacir olup imzaladığı sözleşmenin niteliğini ve kapsamını gayet iyi bilmekte olduğunu, bu nedenle basiretli davranmakla yükümlü olan davalının, söz konusu tahsilatlar gerçekleştirildikten çok sonra yapılan yönetmelik değişikliğine dayanamayacağı gibi bu değişiklik davalı açısından yeni bir durum yaratmadığından ilk derece mahkemesi tarafından da bu değişiklik gerekçe gösterilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, bu nedenle kararın kaldırılması gerekmekte olduğunu, Yönetmelik maddesi davalı açısından yeni bir durum yaratmamasına rağmen ilk derece mahkemesi gibi aksi kanaatte olunması ihtimaline binaen; getirilen düzenlemenin emredici nitelikte olmayıp taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinin uygulanması gerekmekte olduğunu, temsilcilik sözleşmesi imzalanmasının hukuka aykırı olarak tahsilat yapıldığı gerçeğini de değiştirmemekte olduğunu, Yönetmelik değişikliğinin davalı taraf açısından değil; aracı kurumlar açısından yeni bir düzenleme getirmiş olduğunu, davalı taraf açısından müvekkil şirket ile imzalanan 01.01.2017 tarihli sözleşme uyarınca hukuki ilişki sona erdikten sonra davalının sözleşme konusu işleri hiçbir suretle yapmayacağının kararlaştırıldığını, davalı tarafın da bunu kabul ederek sözleşmeyi imzaladığını, fatura tahsilatının da taraflar arasındaki sözleşme konusu işlerden biri olduğunu, ancak davalı tarafın bu anlaşmaya aykırı davranarak tahsilat yapmaya devam ettiğini, hukuka uygun olarak tahsilat yapıldığı savunmasının dayanağının ise yukarıda açıklanan yönetmelik değişikliği ve dava dışı … A.Ş. ile imzalamış olduğu temsilcilik sözleşmesi olduğunu, İlk olarak yönetmelik değişikliği üzerinde durulacak olursa her ne kadar davalı tarafı ilgilendirmese de yönetmelik maddesinin emredici nitelikte olmadığı lafzından kolaylıkla anlaşılmakta olduğunu, bu bağlamda bir an için yönetmelik değişikliğinin davalı tarafı ilgilendirdiği varsayımında bulunulsa dahi taraflarca sözleşme serbestisi kapsamında kararlaştırılan hususların yönetmelik değişikliğinden sonra da geçerliliğini korumakta ve taraflar arasındaki hukuki ilişkiye uygulanmak zorunda olduğunu, dolayısıyla davalı tarafın yönetmelik değişikliğini gerekçe göstererek tahsilatların hukuka uygun olarak yapıldığını öne süremeyeceğini, bu durumun dürüstlük kuralıyla bağdaşmayacağını ve açıkça hakkın kötüye kullanılmasını teşkil edeceğini, Davalı tarafın, müvekkil şirket ile olan sözleşme sona erdikten sonra dava dışı … A.Ş. ile imzalamış olduğu temsilcilik sözleşmesine istinaden hukuka uygun olarak tahsilat yapıldığı iddiasına gelinecek olursa dosyada mübrez belgelerden açıkça görüleceği üzere dava dışı aracı şirket ile sözleşme imzalanmadan önce de tahsilat yapılmaya devam edilmiş olduğunu, müvekkil şirket ile davalı taraf arasındaki sözleşmenin 13.02.2018 tarihinde sona erdiğini, davalı taraf ile dava dışı aracı şirket arasında ise 28.03.2018 tarihinde sözleşme imzalanmış olduğunu, 28.03.2018 tarihinden önce davalı tarafın müvekkil şirket adına fatura tahsilatı yapmaya devam ettiği hususu belgeler ile ispat edilmişken davalı tarafın halen daha bunun aksini iddia etmesinin abesle iştigal olduğunu, İlk derece mahkemesi tarafından yönetmelik değişikliği yanlış yorumlandığı gibi bu husus da göz ardı edilerek hatalı bir şekilde davalı tarafın hukuka uygun olarak tahsilat yaptığı kanaatine varıldığını, bilirkişi raporunda da gerek temsilcilik sözleşmesi gerekse yönetmelik değişikliğinden önce davalı tarafın tahsilat yapmaya devam ettiği hususunun tespit edilmiş olduğunu, hatta tüm bunlara rağmen gerekçeli kararda davalı tarafın kullandığı sistemde müvekkil şirketin logosunun bulunmasının dahi hukuka aykırılık teşkil etmediği hususunun belirtilmiş olduğunu, bu hususun dahi kararın hukuka aykırı olduğunu tek başına ispatlamakta olduğunu, Gerek ilk derece mahkemesinin yönetmelik değişikliği ve sözleşmeyi yorumlaması gerekse davalı tarafın yönetmelik değişikliği ile temsilcilik sözleşmesi imzalandığından bahisle yaptığı tahsilatları hukuka uygunmuş gibi gösterme çabasının, işbu davanın haksız olduğunu ispat edemediğini, aksine hem bilirkişi tarafından yapılan tespitlerin hem de gerekçeli kararda belirtilen hususların davalı tarafın hukuka aykırı olarak müvekkil şirket adına tahsilat yaptığını ispat eder nitelikte olduğunu, nitekim keşif sırasında da bu hususların tespit edilmiş olduğunu, buna rağmen söz konusu tahsilatlardan sonra imzalanan temsilcilik sözleşmesi ve yönetmelik değişikliği gerekçe gösterilerek verilen kararın hatalı olduğunu, Sonuç olarak davalı taraf hukuki ilişki sona erdikten sonra sözleşme konusu işleri yapmayacağını taahhüt etmiş olmasına rağmen buna aykırı davranarak tahsilat yapmaya devam etmiş olduğunu, ilk derece mahkemesi her ne kadar yönetmelik değişikliği ve temsilcilik sözleşmesini gerekçe göstermiş olsa da dosyada mübrez belgelerden anlaşılacağı üzere söz konusu tahsilatlar daha önceden yapıldığı gibi özellikle yönetmelik değişikliğinin davalı taraf açısından yeni bir durum yaratamadığını, bu bağlamda ilk derece mahkemesinin hatalı, haksız kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına karar verilmesi gerektiğini beyanla; Açıklanan nedenlerle; – Hatalı ve hukuka aykırı ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, – Yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; davalının taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi sonra ermesine rağmen davacı şirketin ürettiği faturaları, davacı adına tahsil etmesi sebebiyle haksız rekabetin tespiti ve men’i ve haksız rekabet sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılması talebine ilişkin olup, Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili, davacı ile davalı arasında 01/01/2017 tarihli bayilik sözleşmesi akdedildiğini, bayilik sözleşmesinin 13/1 maddesi uyarınca sözleşmeyi kendilerinin 11/12/2017 tarihli ihtarname ile feshettiklerini, sözleşmenin feshinin 13/02/2018 tarihinden itibaren hüküm doğurduğunu ve davalı ile aralarındaki bayilik ve acentelik ilişkisinin sona erdiğini, ancak sözleşmenin sonra ermesine rağmen davalının davacı adına fatura tahsilatı yaptığını ve TTK’nın 54/2 ve 55/1-a-2 maddelerinde düzenlenen haksız rekabet teşkil eden eylemleri gerçekleştirdiğini, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para İhracı İle Ödeme Kuruluşları ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğinin 5. maddesinin 6. fıkrasına aykırı davranıldığını, davalıya gönderilen ihtarnameye rağmen eylemlerine son vermediğini, bu sebeple hükümlerine haksız rekabetin tespiti ve men’i ve haksız rekabet sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, davalının davacı adına fatura tahsilatı yapmadığını, davalının dava dışı … A.Ş. İle akdettiği 28/03/2018 tarihli temsilcilik sözleşmesi uyarınca fatura ödemelerine aracılık ettiğini, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para İhracı İle Ödeme Kuruluşları ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğe 30563 sayılı resmi gazetede yayımlanan yönetmelik ile “(7) Kanunun 12 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde sayılan fatura ödemelerine aracılık edilmesine yönelik hizmetlerin yürütülmesine ilişkin olarak kuruluşun bir bankadan dış hizmet alması halinde altıncı fıkra uygulanmaz.” maddesinin eklendiğini, yine Yönetmeliğin 13. Maddesinde Kuruluşun ödeme hizmetlerini temsilci aracılığı ile yürütebileceğinin hüküm altına alındığını, davalının geçerli bir sözleşmeye istinaden işlem yaptığını, davalının geçerli bir sözleşmeye istinaden işlem yaptığını, davalının yaptığı tahsilatlardan dolayı davacının zararının olmadığını ve gelen müşterilere tahsilat yapamayacağının söylemesinin davalının ticari itibarını zedeleyeceğini, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun’un 3/1-ü bendinde Ödeme kuruluşu; Ödeme hizmeti sağlamak ve gerçekleştirmek için bu Kanun kapsamında yetkilendirilmiş tüzel kişi şeklinde tanımlanmıştır.Aynı Kanun’un 13. Maddesinde; Ödeme hizmeti sağlayıcısı “(1) Bu Kanun uyarınca; a) 5411 sayılı Kanun kapsamındaki bankalar, b) Elektronik para kuruluşları, c) Ödeme kuruluşları, ç) Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketi” ödeme hizmeti sağlayıcısı olarak belirlenmiş ve maddenin 2. fıkrasında “Banka ve ödeme hizmeti sağlayıcısı dışındaki kişiler ödeme hizmeti sunamazlar” hükmü getirilmiştir. 6493 sayılı Kanun’un 14. maddesinde “Bu Kanun kapsamında ödeme hizmetleri alanında faaliyette bulunmak isteyen ödeme kuruluşu Bankadan izin almak kaydıyla faaliyette bulunabilir.” hükmü bulunmaktadır.27.06.2014 tarihli ve 29043 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren ve dava tarihinde yürürlükte bulunan Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para İhracı İle Ödeme Kuruluşları ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin 3/1-bb bendinde “temsilci”; “Ödeme kuruluşu veya elektronik para kuruluşunun adına ve hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişi” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı Yönetmeliğin 5. maddesinin 6 ve 7. fıkraları; “(6) Kanunun 12 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde sayılan fatura ödemelerine aracılık edilmesine yönelik hizmetlerin yürütülmesinde, kuruluşun fatura üreten kurumlar ile adlarına tahsilat yapılabilmesi konusunda sözleşme yapması şarttır. (7) Kanunun 12 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde sayılan fatura ödemelerine aracılık edilmesine yönelik hizmetlerin yürütülmesine ilişkin olarak kuruluşun bir bankadan dış hizmet alması halinde altıncı fıkra uygulanmaz.” şeklindedir. 6493 sayılı Kanun’un 12/1-e bendi “e) Fatura ödemelerine aracılık edilmesine yönelik hizmetleri” şeklindedir.Somut davada; davacı ile davalı arasında 01/01/2017 tarihli belirsiz süreli bayilik sözleşmesi akdedilmiş ve sözleşme ile davalıya fatura tahsilatı ve sözleşmede belirtilen hususlarda acentelik yetkisi verilmiştir. Davacı tarafından sözleşmenin 13.1 maddesindeki “taraflardan her biri, herhangi bir zamanda iki ay önceden bildirimde bulunmak kaydıyla sözleşmeyi fethetme hakkında sahiptir.” düzenlemesinin tanıdığı sebep göstermeksizin fesih yetkisine dayanarak sözleşmeyi 11/12/2017 tarihli ihtarname ile feshetmiş ve ihtarname davalıya 13/12/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir. Sözleşme hükmü gereğince sözleşmenin feshi 13/02/2018 tarihinde hüküm ifade etmiş ve bu tarihten itibaren taraflar arasındaki sözleşme sona ermiştir. Davacı vekilinin iddia ettiği ve dosyaya sunduğu faturalar ile ve bilirkişi tarafından tespit edildiği üzere sözleşmenin feshinden sonra 16/03/2018 ve 04/10/2018 tarihinde davalı sözleşmeye aykırı olarak davacı adına fatura tahsil etmiştir. Davalı vekili tarafından davalının 28/03/2018 tarihinde dava dışı … A.Ş. İle fatura ödemelerine aracılık için temsilci sözleşmesi akdettiğini ve buna göre yasal olarak fatura tahsil ettiğini beyan etmiş ise de, dosyaya sunulan ve davacı adına tahsil edilen 16/03/2018 tarihli faturanın sözleşmenin akdedilme tarihinden öncesi tarihe aittir. Bunun yanında davalı vekili tarafından Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para İhracı İle Ödeme Kuruluşları ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğe 30563 sayılı resmi gazetede yayımlanan yönetmelik ile “(7) Kanunun 12 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde sayılan fatura ödemelerine aracılık edilmesine yönelik hizmetlerin yürütülmesine ilişkin olarak kuruluşun bir bankadan dış hizmet alması halinde altıncı fıkra uygulanmaz.” hükmü gereğince adı geçen Yönetmeliğin Aynı yönetmeliğin 5. maddesinin 6. fıkrası uyarınca;” ödeme kuruluşlarının fatura ödemelerine aracılık edebilmesi için yönelik hizmetlerin yürütülmesinde, kuruluşun fatura üreten kurumlar ile adlarına tahsilat yapılabilmesi konusunda sözleşme yapması şarttır.” hükmünün uygulanmayacağı ileri sürülmüştür. Ancak söz konusu Yönetmelikte yapılan değişiklik 12/10/2018 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, haksız rekabete konu fatura tarihleri 16/03/2018 ve 04/10/2018 tarihleri olup Yönetmelik değişikliğinin yürürlüğe girdiği tarihten önceki tarihlerdir. Bu sebeple davalı vekilinin bu yöndeki savunmaları yerinde olmayıp itibar edilmemiştir. Davalı tarafından davacı ile sözleşme ilişkisi bitmesine rağmen ve davacı adına fatura tahsil yetkisi bulunmamasına rağmen davacı adına fatura tahsilatı yapmıştır. Ayrıca davacının bilgisayarında kullanılan program ekranında davacı şirkete ait logonun bulunduğu tespit edilmiştir. TTK’nın 54/2 maddesine göre; Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır. Yine aynı Kanunun 55/1-a-2 maddesinde Kendisi, ticari işletmesi, işletme işaretleri, malları, iş ürünleri, faaliyetleri, fiyatları, stokları, satış kampanyalarının biçimi ve iş ilişkileri hakkında gerçek dışı veya yanıltıcı açıklamalarda bulunmak veya aynı yollarla üçüncü kişiyi rekabette öne geçirmek, eylemi haksız rekabet eylemi olarak düzenlenmiştir. Davalı davacının adını ve logosunu kullanmak ve onun adına fatura tahsil etmek suretiyle aralarında sözleşme olmamasına rağmen müşterileri yanıltarak kazanç sağlamakta ve haksız rekabet oluşturmaktadır. Davalının eylemlerinin haksız rekabet oluşturması sebebiyle davacının TTK’nın 56/1 maddesi uyarınca haksız rekabetin tespiti, men’i ve haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını talep etmekte hukuki yararı bulunmaktadır. Davalının eylemleri dosyaya sunulan faturalar ve bilgisayarında yapılan tespitler ile sabit olmasına rağmen Mahkemece dosyaya sunulan deliller ve yönetmelik hükümleri yanlış değerlendirilmek suretiyle sonuca gidilmesi ve davanın reddine karar verilmesi isabetli olmamıştır. Bu sebeple davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmüştür. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, mahkemece deliller toplanılmış olup, yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus bulunmadığından HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, Dairemizce yeniden hüküm kurularak davanın kabulüne karar verilmesi kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1- Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/02/2020 tarih ve 2018/1181 Esas – 2020/153 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle; 2-Davanın KABULÜ ile; Davalının, davacı adına fatura tahsilatı yapmak ve davacının logosunu kullanmak suretiyle TTK’nın 54/2 ve 55/1-a-2 maddelerinde sayılan haksız rekabet eylemlerini gerçekleştirdiğinin ve eylemlerinin HAKSIZ REKABET OLUŞTURDUĞUNUN TESPİTİNE ve söz konusu haksız rekabet eylemlerinin MEN’İNE,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 3-Dairemiz karar tarihi itibariyle alınması gereken 269,85 TL maktu karar harcından, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 233,95 TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL başvuru harcı ve 35,90 TL peşin harç toplamı olan 71,80 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 5-Davacı tarafından yargılama sırasında sarf edildiği anlaşılan 136,50 TL tebligat/ posta gideri ile 700,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere; toplam 836,50 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 6-Davalı tarafından yargılama gideri sarf edilmediği anlaşılmakla; bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 7-Davacı yargılama sırasında kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir edilen 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 8-Kullanılmayan yargılama gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesine müteakiben yatırana iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 9-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 10-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 11-Davacı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 31,50 TL dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gidiş- dönüş gideri olmak üzere; toplam 193,6 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 12-Kullanılmayan yargılama gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesine müteakiben yatırana iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere 14/09/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.