Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/756 E. 2023/664 K. 27.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/756 Esas
KARAR NO: 2023/664 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2014/1266 Esas – 2020/730 Karar
TARİH: 03/12/2020
DAVA: Menfi Tespit Davası
KARAR TARİHİ: 27/04/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı yan tarafından müvekkilleri aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile kambiyo takibi başlatıldığını, kambiyo takibine konu senedin 01/04/2014 tanzim, 30/06/2014 vade tarihli ve 29.000,00 TL bedelli olduğunu, müvekkili şirketin davalı yandan 47.868,12 TL fatura bedelli tekstil malzemesi satın aldığını, bu mallara karşılık olarak ise 18.000,00 TL ödendiğini, bakiye 29.868,12 TL borç için ise 01/04/2014 tarihinde dava konusu 29.000,00 TL tutarlı bononun tanzim ederek davalı yana verildiğini, takip konusu 29.000 TL bedelli senedin 23.240,00 TL’sinin banka havaleleri ve teslim edilen 5.940,00 TL fatura bedelli mal ile ödendiğini, dolayısı ile müvekkili şirketin davalı yana 6.628,12 TL borçlu olduğunu, ancak davalı yanın bonoyu iade etmemesi nedeniyle müvekkili şirkete 22.371,88 TL borçlu göründüğünü, bu nedenle müvekkillerinin davalıya yana 29.968,92 TL borçlu olmadığının tespitine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı şirket tarafından keşide edilen ve diğer davacı şahıs tarafından da kefalet verilmek suretiyle müvekkili şirkete verilen 29.000,00 TL bedelli senet borcunun ödenmediğini, bu nedenle senedi takibe koyduğunu, işbu senet bedelinin ödendiğini dair herhangi bir belge ve ödeme dekontu sunulmadığını, davacılar tarafından dosyaya sunulan ödeme dekontlarının söz konusu senet alacağında karşılık olmadığını, dosyada bulunan ödeme dekontlarında yapılan ödemelerin dava konusu senet borcuna karşılık yapıldığı husununda herhangi bir açıklama bulunmadığını, bu nedenle huzurdaki davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı yanlara bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 03/12/2020 tarih 2014/1266 Esas 2020/730 Karar sayılı kararında;”….Saptanan ve hukuksal durum karşısında; hukuki tasnif ve yorum yetkisi ile taktir Mahkemede olmakla birlikte; takip ve dava konusu yapılan emre yazılı kayıtsız- şartsız ödeme vaadi içerir senet incelendiğinde; keşidecinin davacı şirket, avalistin diğer davacı …, lehtarın davalı şirket, 01/04/2014 tanzim- 30/06/2014 vade tarihli 29.000,00 TL bedelli bono olduğu anlaşılmaktadır. Senet incelendiğinde senedin kanunen nakden olduğu, senede taraflar arasında mal alım satımı karşılığı verilen malen ödenmesi gereken senetlerden olduğuna dair isteğe bağlı kayıt konulmadığı, aksine dair de taraflarca sunulan ve toplanan delillerden malen olduğuna kesin kanaat getirilmediği, yine senedin mal alım satımına ilişkin verilip verilmediğine dair davacı tarafın yemin deliline başvurmadığı ( 20.02.2020 tarihli celse ara karar ihtaratına rağmen) , bu durumda davacının davasını ispatlayamadığına kanaat getirilmekle aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. …”gerekçesi ile, Davacının davasının reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, Davalı şirket tarafından takibe konu edilen senet bedelinin müvekkili şirket tarafından davalıya ödenmiş olup senedin bedelsiz olduğunu, Müvekkili şirket ile davalı arasında alım-satım temeline dayanan bir ticari ilişkinin bulunduğunu, Davacı müvekkili şirket, 01.02.2014 tarihinde davalı taraftan 47.868,12-TL fatura bedelli tekstil malzemesi satın aldığını, bu mallara karşılık olarak 18.02.2014 tarihinde 9.000,00-TL ve 19.02.2014 tarihinde 9.000,00-TL olmak üzere toplam 18.000,00-TL davalıya nakit olarak ödendiğini, bakiye 29.868,12-TL borç için ise dava konusu 01.04.2014 tanzim ve 30.06.2014 vade tarihli, 29.000,00-TL tutarlı bono tanzim edildiğini ve davalıya teslim edildiğini, senet bedelinin 23.240,00-TL’si banka havaleleri ile ödendiğini ve 5.940,00-TL fatura bedelli malın davalıya teslim edildiğini, bu ödemelere ilişkin banka dekontları ve satış faturasının dosyaya ibraz edildiğini, Davalı tarafın, müvekkili şirket tarafından yapılan ödemelerin başka bir borca ilişkin olduğu iddia etmiş ise de hangi borca ilişkin veya hangi faturalara karşılık olarak ödeme yapıldığı hususunu ispatlayamadığını, iddiasını somutlaştıramadığını, ispat yükünün, ödemenin başka bir alacağa ilişkin yapıldığını iddia eden davalıda olduğu ve davalının ispat yükünü yerine getiremediğini, (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 14.05.2014 tarihli, 2013/19-1155 Esas ve 2014/660 Karar sayılı kararı) Tarafların ticari defterlerinin incelenmesi neticesinde tanzim olunan bilirkişi kök ve ek raporunda senedin bedelsiz olduğunun tespit edildiğini, Yerel mahkemece senedin kanunen nakden olduğu gerekçesi ile davanın reddine dair kararının hukuka aykırı olduğunu, davalı tarafından takibe konu edilen senet borcunun ödenmiş olduğu dosyaya ibraz edilen deliller ve yargılama kapsamında tanzim olunan bilirkişi raporları ile sabit olduğunu, davalı yan ödemelerin başka bir borca ilişkin olarak yapıldığını ispatlayamadığından davanın kabulü ile davacı müvekkillerinin davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerektiğini ancak yerel mahkeme tarafından “senedin kanunen nakden olduğu, senede taraflar arasında mal alım satımı karşılığı verilen malen ödenmesi gereken senetlerden olduğuna dair isteğe bağlı kayıt konulmadığı” gerekçeleri ile davanın reddine karar verdiğini, Yerel mahkeme tarafından “senedin mal alım satımına ilişkin verilip verilmediğine dair davacı tarafın yemin deliline başvurmadığı, bu durumda davacının davasını ispatlayamadığına kanaat getirilmekle” denilmek suretiyle davanın reddine karar verildiğini ancak davada haklılığın ispatlandığını, Yerel mahkeme tarafından yemin deliline dayanmak için süre verildiğini ancak öne sürülen iddiaların ispatlanması ve müvekkili tarafından yapılan ödemelerin bonoya ilişkin olmadığı iddia eden davalı tarafça ödemelerin hangi borca ilişkin yapıldığının ispatlanamamış olduğundan yemin deliline başvurulamadığını, davalıya yemin teklif edilmesi halinde de bu bonoyu kötü niyetli olarak takibe konu eden davalının bu hususta da doğru bir şekilde beyanda bulunmayacağını, davacı müvekkilinin aleyhine beyanda bulunacak olduğunun son derece açık loduğunu, Yargıtay içtihatları ile de sabit olduğu üzere iddiasını ispatlayan davacıya yemin teklif hakkının hatırlatılması, davalının yemini eda etmesi üzerine davacı tarafından kanıtlanamadığından davanın reddine karar verilmesinin mümkün olmadığını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne davacıların davalı borçlu … San. Ve Tic. Ltd. Şti.’ne borçlu bulunmadığının tespitine kötü niyetli olduğu sabit olan davalının alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı icra dosyasına dayanak bonodan kaynaklı İİK. 72 Maddesi uyarınca açılan menfi tesbit davasıdır. Mahkemece, davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dava, kambiyo senedine dayalı menfi tespit davası olup, takip konusu bonoda davacılardan … Keşideci, davacılardan … Kefil ve davalı ise lehtar durumundadır. Bononun keşide tarihinin 01/04/2014, vade tarihinin ise 30/06/2014 tarihi olduğu, bono üzerinde nakden kaydının yazılı olduğu , bedelin 29.000,00 TL. olduğu görülmüştür. Dava konusu bonodaki keşideci imzasının davacı tarafa ait olduğu konusunda taraflar arasında uyuşmazlık yoktur. Dava ve takip konusu bononun düzenleme sebebi bölümünde ”nakden” kaydı bulunmaktadır. Davalı senedin borç para karşılığı düzenlendiğini savunmuş, davacılar ise, taraflar arasında ticari alım satım ilişkisi bulunduğunu, davacı şirketin davalı yandan 47.868,12 TL fatura bedelli tekstil malzemesi satın aldığını, bu mallara karşılık olarak ise 18.000,00 TL ödendiğini, bakiye 29.868,12 TL borç için ise 01/04/2014 tarihinde dava konusu 29.000,00 TL tutarlı bononun tanzim ederek davalı yana verildiğini, takip konusu 29.000 TL bedelli senedin 23.240,00 TL’sinin banka havaleleri ve teslim edilen 5.940,00 TL fatura bedelli mal ile ödendiğini, dolayısı ile davacı şirketin davalı yana 6.628,12 TL borçlu olduğunu, ancak davalı yanın bonoyu iade etmemesi nedeniyle davalı şirkete 22.371,88 TL borçlu göründüğünü, bu nedenle davacıların davalıya yana 29.968,92 TL borçlu olmadığını iddia etmiştir. Bu durumda, bononun düzenleme sebebini talil eden davacıların iddiasını yazılı delillerle kanıtlaması gereklidir. Başka bir anlatımla, ispat külfeti davacı tarafta olduğundan yerel mahkemenin ispat külfetinin tayininde isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacı tarafın ibraz ettiği banka havalesiyle yapılan ödemelere ilişkin banka dekontlarında ödemelerin davaya konu bonoya ilişkin yapıldığına dair açıklama olmadığı, davacılar tarafından dava konusu bononun taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle verildiği, banka havalesiyle yapılan ödemelerin dava konusu bonoya ilişkin yapıldığı ve bononun bedelsiz kaldığı iddiasına yönelik delil ibraz edilmediği, mahkemece davacı tarafa yemin delilinin hatırlatıldığı halde davacılar vekilinin 04/03/2020 tarihli dilekçe ile yemin deliline başvurmayacaklarını beyan ettiği, İspat yükü üzerinde olan davacılar tarafından iddianın HMK 200 maddesi uyarınca usulüne uygun delillerle kanıtlanamadığı tesbit edilmiş olup mahkemece toplanan deliller ve tüm dosya içeriğine göre, ispat yükü doğru belirlenerek davanın reddine yönelik verilen karar ve gerekçesi dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olup davacılar vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacıların istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 59,30.TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60.TL harcın davacılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 27/04/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.