Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/753 E. 2023/796 K. 11.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/753 Esas
KARAR NO: 2023/796 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/990 Esas – 2021/42 Karar
TARİHİ: 20/01/2021
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 11/05/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı şirketin İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile aleyhine ilamsız icra takibine yapmış olduğu borca itirazın haksız ve yasal dayanaktan yoksun olduğunu, davalı şirket ve müvekkili aleyhine İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/04/2018 gün ve 2015/11 Esas, 2018/488 Karar sayılı ilamı kapsamında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile ilamlı icra takibi başlatıldığını, bu ilamlı icra takibine konu edilen para borcunun davalı şirkete ait olmasına rağmen davalı şirketin ödeme yapmaması üzerine icra ve haciz tehdidi altında olan müvekkilinin icra dosya kapak hesabında belirtilen toplam 1.208.074,01 TL dosya borcunu yasal 7 günlük ödeme süresinin son gününde ödemek zorunda kaldığını, davalı şirketin yasal olarak ödemek zorunda olduğu bir borcu ödemeyerek sebepsiz olarak zenginleştiğini, davacı olan müvekkilinin İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına ödeme yaptıktan sonra davalı şirketin ödeme yükümlülüğünü yerine getirmemesi sebebiyle haciz tehdidi altında ödemek zorunda kaldığı bedeli geri ödemesi için öncelikle davalı şirkete ihtarname gönderildiğini ve davalı şirketin bu ihtarnameye olumsuz cevap vererek müvekkiline ödeme yapmadığını, davalı şirketin ödeme yapmaması üzerine de müvekkilinin bu alacağın tahsili için davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, bu takibin davalı tarafın itirazı nedeniyle durduğunu beyanla davalı tarafından İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yapmış odluğu itirazın iptali ile takibin devamına, haksız itiraz nedeniyle % 20’den az olmamak üzere icra inkâr tazminatına ve yargılama giderleriyle vekâlet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; 08.09.1989 tarihli devir sözleşmesinin yapıldığı tarihte …’nin … A.Ş’nin topluluk şirketlerinden birisi olduğunu, dolayısıyla şirketin kazanç ve hakkedişleri dolayısıyla edilen karlar ve menfaatlerin bu holding bünyesine aktarıldığını, zaten garanti sözleşmesinin bir özelliği olan menfaat şartı uyarınca … A.Ş’nin, … A.Ş’ye yukarıdaki tarihi verilen sözleşme uyarınca garantör olmasının buradaki menfaat dolayısıyla olduğunu, davacı taraf, taraflar arasında bulunan garanti sözleşmesine dayanmakta olup bununla birlikte, müvekkilinin sebepsiz olarak zenginleştiğini iddia ederek davasının temelini sebepsiz zenginleşmeye dayandırmakta olduğunu, Borçlar kanunundaki düzenleme dikkate alındığında sebepsiz zenginleşmenin koşullarının bulunmadığını beyanla davacı tarafça müvekkili aleyhine açılan haksız davanın reddi ile yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 20/01/2021 tarih ve 2019/990 Esas – 2021/42 Karar sayılı kararında; “…Yapılan açıklamalar çerçevesinde tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; uyuşmazlığın davalı … İle dava dışı … Sanayi AŞ arasında 08.09.1989 tarihli devir sözleşmesi yapıldığı, davacı …’nin sözleşme taraflarından davalı … AŞ’nin garantörü sıfatıyla sözleşmeyi imzaladığı, davacının İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret MAhkemesi’nin 18/04/2018 gün ve 2015/11 esas, 2018/488 karar sayılı ilamı ila hükmedilen alacağı garantör sıfatı ile icra dosyasına ödediği, söz konusu borcun davalı tarafça ödenmesi gerektiği iddiasıyla sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca ödediği bedelin davalıdan rücuen tahsilini talep ettiği, 08.09.1989 tarihli devir sözleşmesi incelendiğinde davacının sözleşmeyi garantör sıfatıyla imzaladığı gibi sözleşmenin 13.2 maddesi uyarınca davalı …’in anlaşmanın 5. Maddesi uyarınca yükümlü olduğu meblağların ödenmesini davacının taahhüt ve garanti ettiği, teminatın edimin objektif olarak yerine getirilmesine ilişkin olduğu, sözleşme tarihinde davalı …’nin davacı …’nin topluluk şirketlerinden birisi olduğu ve dolayısıyla menfaat kıstasının da somut olayda mevcut olduğu, tarafların sözleşmeyi düzenleme biçimleri bakımından taraflar arasındaki hukuki ilişkinin kefalet sözleşmesi olmayıp garanti sözleşmesi niteliğinde olduğu, kefilin kefaletten doğan borcunu ödedikten sonra, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 596. maddesi hükmü uyarınca asıl borçluya yasadan ötürü rücu hakkı bulunduğu halde, garanti sözleşmesinde teminat verene bu hak tanınmadığından somut olayda garantör sıfatıyla ödeme yapan davacının da rücu hakkı bulunmadığı ve davalının sebepsiz olarak zenginleştiğinden bahsedilemeyeceği kanaatiyle açılan davanın reddi yönünde aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. “gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; yerel Mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, yerel Mahkeme’nin “…davalının sebepsiz olarak zenginleştiğinden bahsedilemeyeceği” kanaatine hangi hukuki saik ve delillerle ulaştığı yönünden hiçbir açıklaması ve değerlendirmesinin bulunmadığını, yerel Mahkemenin bu kanaatiyle ilgili olarak hukuki bir açıklama ve değerlendirmede bulunmamasının kanaatlerince mümkün olmadığını, dava konusu olayda davalı … A.Ş.’nin, sebepsiz olarak zenginleşmiş olduğunun hukuken açık ve kesin olduğunu, Yerel mahkemeye sunmuş oldukları dilekçelerde işbu davanın tam olarak sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre müvekkili şirketin talepte bulunacağı bir dava olduğunu, Yargıtay uygulamalarında ve doktirinde kabul edildiği üzere, asıl borçlunun borcunun garantör tarafından ödenmesi halinde, asıl borçlunun borcunu ödememesi konusunda haklı bir sebebi yok ise, borcu ödeyen garantörün, ödemiş olduğu tutarı sebebsiz zenginleşme hükümlerine göre asıl borçludan talep etme hukuki hakkına sahip olduğunu, dava konusu olayda asıl borçlu olan … A.Ş.’nin mahkeme kararıyla sabit olan borcunu ödememesi için haklı hiçbir sebebi olmamasına, aksine ödemekle hukuken yükümlü olmasına rağmen borcunu ödemediğini, icra tehdidi altında bu borcun müvekkili şirket tarafından ödendiğini, TBK’nın 77. maddesinde yer alan “Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür.” hükmü dikkate alındığında, davalı … A.Ş.’nin yerel mahkeme kararında belirtildiği şekilde sebepsiz olarak zenginleşmediğinden bahsedilebilmesi için davalı … A.Ş.’nin İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18.04.2018 gün ve 2015/11 E. 2018/488 K. sayılı ilamı ile … A.Ş.’ye ödenmesine karar verilen 187.935,16 TL’yi ve ferilerini ödememe hususunda haklı bir sebebi olmasının şart olduğunu, dava konusu olayda, davalı … A.Ş.’nin kesinleşen mahkeme kararı kapsamında ödemekle yükümlü olduğu para borcunu ödememesi konusunda, hiçbir haklı sebebinin olmadığını, İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18.04.2018 gün ve 2015/11 E. 2018/488 K. sayılı ilamı ile ödenmesine karar verilen 187.935,16 TL’nin bir tazminat veya bir cezai şart karşılığı olmadığını ve … A.Ş.’ye ödenmesine karar verilen 187.935,16 TL’yi davalı … A.Ş.’nin dava dışı … Bankası A.Ş.’den tahsil ettiğini, … A.Ş.’ye ödememiş olduğu bir para borcu olduğunu, davalı … A.Ş.’nin dava dışı … Bankası A.Ş.’den tahsil etmiş olduğu 187.935,16 TL’yi ve ferilerini İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18.04.2018 gün ve 2015/11 E. 2018/488 K. sayılı kesinleşen ilamına rağmen ödemediğini, İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18.04.2018 gün ve 2015/11 E. 2018/488 K. sayılı ilamının, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile hem davalı … A.Ş., hem de davacı müvekkili şirket aleyhine icraya konulduğunu, bu ilamlı icra takibine konu edilen para borcunun davalı … A.Ş.’nin borcu olmasına ve bizzat … A.Ş. tarafından dava dışı … Bankası A.Ş.’den tahsil edilmiş olmasına rağmen davalı … A.Ş. tarafından ödeme yapılmaması sebebiyle, haciz tehdidi altında davacı müvekkili şirket tarafından ödendiğini, müvekkili … Holding A.Ş.’nin davalı … A.Ş.’nin borcunu ödemesi sebebiyle mal varlığında kayba uğrarken, davalı … A.Ş.’nin 08.09.1989 tarihli sözleşmeye ve Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18.04.2018 gün ve 2015/11 E. 2018/488 K.sayılı ilamına göre, yasal olarak ödemek zorunda olduğu para borcunu ödemeyerek sebepsiz olarak zenginleştiğini, davalı tarafından sunulan cevap dilekçelerinde, İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18.04.2018 gün ve 2015/11 E. 2018/488 K. sayılı ilamı kapsamında karar altına alınan 187.935,16 TL’nin ve fer’ilerinin, davalı … A.Ş. tarafından ödenmemesinin nedeni olarak; 08.09.1989 tarihli sözleşmeye göre bu paranın müvekkil … Holding A.Ş. tarafından ödenmesinin gerektiği iddia edilmiş ise de, İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/11 E. sayılı dava dosyasının takribi 20 yıllık yargılama sürecindeki münderacatı ve 08.09.1989 tarihli sözleşme hükümleri dikkate alındığında, bu iddianın da hukuki hiçbir dayanağının olmadığını; a) 08.09.1989 tarihli sözleşmenin “1. TANIMLAR “ başlıklı bölümünün, (1.6.) maddesinde yer alan “1.6. … Holdin- …’in garantörü … Holding A.Ş’yi ifade edecektir.” ibaresi dikkate alındığında, müvekkili … Holding A.Ş. nin; 08.09.1989 tarihli sözleşmeyi davalı … A.Ş.’nin garantörü olara imza ettiğinin açık olduğunu, davalı … A.Ş. tarafından yapılan imalatların % 7’sine tekabül eden tutarı, …’a ödeyecek olanın davalı … A.Ş. olduğunun sözleşmede açık ve kesin olarak belirtildiğini, … A.Ş. tarafından yapılan imalatların %7′ sine tekabül eden tutarın borçlusunun müvekkili … Holding A.Ş. değil, davalı … A.Ş. olduğunun ilgili sözleşme maddeleri ile sabit olduğunu, müvekkil şirket … Holding A.Ş.nin …n sözleşmenin 5. maddesi kapsamında …’a yapacağı ödemeler yönünden …’in garantörü olduğunu, bu hukuki durumun 08.09.1989 tarihli sözleşme kapsamı ile sabit olduğunu, İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/11 E. sayılı dosyasından verilen kararın taraflar arasında kesin hüküm niteliğinde olduğunu, İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18.04.2018 gün ve 2015/11 E. 2018/488 K. sayılı dosyasının yaklaşık 20 yıllık bir yargılama süreci geçirdiğini, bu süreçte defalarca bilirkişi raporu alındığını, 3 defa temyiz süreci yaşandığını, davanın taraflarınca birçok iddia ve savunmada bulunulduğunu, 20 yıllık yargılama sürecinde, birçok iddia ve savunmada bulunan davalı … A.Ş.’nin, bu yönde tek bir iddiası veya savunması olmadığını, … A.Ş. tarafından yapılan imalatların % 7′ sine tekabül eden 187.935,16 TL’nin borçlusu … A.Ş. değilse, neden … A.Ş. aleyhine karar verildiğini ve bu kararın neden kesinleştiğini merak ettiklerini, … A.Ş. tarafından yapılan imalatların % 7’sine tekabül eden 187.935,16 TL’ nin borçlusunun … A.Ş. olduğu 08.09.1989 tarihli sözleşme ve kesinleşen Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18.04.2018 gün ve 2015/11 E. 2018/488 K. ilamı ile hukuken kesin olduğunu, müvekkili şirket … Holding A.Ş.’nin bir dönem, davalı … A.Ş.’nin hissedarlarından biri olmasının davalı … A.Ş.’nin sebepsiz olarak zenginleşmiş olduğu hukuki gerçeğini ortadan kaldıran ve müvekkil … Holding A.Ş.’nin, davalı … A.Ş.’ den talepte bulunmasını engelleyen bir durum olmadığını, davacı … ile davalı … A.Ş.’nin hukuken tamamen farklı hukuki kişiliğe sahip, iki ayrı tüzel kişi şirket olduğunu, bu iki ayrı tüzel kişinin birbirinden bağımsız hukuki haklara sahip olduğunu, yaklaşık 20 yıllık dava sürecinde ve öncesinde, davalı … A.Ş. tarafından beyan edildiği üzere, davalı şirketin hissedarlarının ve ortaklarının birçok kere değiştiğini, … A.Ş.’nin hisselerini devredenler devralanlar arasında hak ve yükümlüklükler ile, … A.Ş.’nin bir tüzel kişi olarak taraf olduğu hak ve yükümlülüklerin birbirlerinden tamamen farklı konular olduğunu, davalı … A.Ş.’nin hisselerini devralan ve devredenlerin birbirine karşı olan sorumlukları ile yükümlülükleri kapsamında birbirlerine karşı ileri sürebileceği iddiaları ve taleplerinin tüzel kişiliğinin kendi hukuki sorumluluğu ve yükümlülüğü kapsamında … A.Ş.’nin bir savunma olarak ileri sürmesinin mümkün olmadığını, müvekkili şirketin geçmişte bir dönem davalı … A.Ş.’nin ortaklarından hissedarlarından biri olmasının davalı … A.Ş.’den hak ve alacak talebinde bulunmasına hukuken engel bir durum olmadığını, geçmişte değil bu gün dahi müvekkili şirket davalı … A.Ş.’nin ortaklarından biri olsa, bu durumun dahi müvekkili şirketin hak ve alacakları için davalı … A.Ş.’ye dava açmasına veya talepte bulunmasına hukuken engel olmayacağını beyanla İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20.01.2021 günlü 20219/990 E., 2021/42 K. sayılı davanın reddine dair kararının istinaf yolu ile kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, ilamlı icra takibinde ödenen bedelin rücuan tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı taleplerine ilişkindir. Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Dosya kapsamında; İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/11 Esas, 2018/488 Karar sayılı ve 18.04.2018 tarihli, 08.07.2019 kesinleşme tarihli kararı ile tarafların, dava dışı Müflis … Sanayi A.Ş. İflas masasına izafeten … A.Ş.’ye 187.935,16 TL’yi müştereken ve müteselsilen ödemelerine karar verildiği, dava dışı şirket tarafından söz konusu ilama dayalı olarak İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takip dosyasına konu 1.208.074,01 TL borcun davacı tarafından 07.08.2019 tarihinde ödendiği, davacının Beyoğlu … Noterliği’nin 11.09.2019 tarihli ihtarnamesi ile davalıdan ödediği bedeli talep ettiği, davalının 18.09.2019 tarihli ihtarnameye cevaben, talebin mevcut sözleşmelere, mevzuat ve hukuka uygun olmadığı şeklinde cevap verdiği, bundan sonra davacı tarafından İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine toplam 1.208.074,01 TL borcun tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalının süresi içerisinde borca ve ferilerine itirazı nedeniyle takibin durduğu ve davacı tarafından itirazın iptali amacıyla somut davanın açıldığı sabittir. İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/11 Esas ve 2018/488 Karar sayılı kararına konu, dava dışı …Ticaret A.Ş. tarafından dava dışı … Bankası A.Ş.’ye karşı üstlenilen inşaat yapım işlerinin davalıya devri amacıyla imzalanan 08.09.1989 tarihli devir sözleşmesinin 5. maddesinde davalının yapacağı ödemenin belirlendiği, sözleşmenin 13.2. maddesinin; “…’in iş bu anlaşmanın 5. maddesi uyarınca yükümlü olduğu meblağların ödenmesini davacı … taahhüt ve garanti etmektedir.” şeklinde düzenlendiği, sözleşmenin tanımlar kısmında davacının, davalı …’nin garantörü şeklinde tanımlandığı, buna göre sözleşmenin 13.2. maddesinde yer alan düzenlemenin, sözleşmenin imza tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı TBK’nın 110. maddesi ve dava tarihinde yürürlükte olan 6098 sayılı TBK’nın 128. maddesinde tanımlanan üçüncü kişinin fiilini taahhüt niteliğinde olduğu konusunda bir tereddüt bulunmadığı anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık, davacının garanti veren/üçüncü kişinin fiilini taahhüt eden olarak dava dışı şirkete ödediği bedeli davalıdan rücuan talep edip edemeyeceği noktasında toplanmaktadır.Üçüncü bir kişinin fiilini başkasına karşı üstlenen kimse/garanti veren, bu fiilin gerçekleşmemesinden doğan zararı gidermekle yükümlüdür. Garanti sözleşmesinde garanti verenin kefalet sözleşmesinde olduğu gibi, lehtara karşı kanuni bir rücu hakkı bulunmamaktadır. Garanti veren açısından TBK madde 127 uyarınca bir halefiyet ilişkisinin varlığı ve alacaklının, sözleşme açısından garanti alanın, asıl borçluya karşı ileri sürebileceği hak ve taleplere halef olma imkanı söz konusu değildir.TBK’nın 77. maddesi hükmü uyarınca haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür. Garanti sözleşmesinde, temel borç ilişkisinden bağımsız olarak yeni bir borç ilişkisi içerisine giren garanti verenin ödemede bulunması halinde kendi borcunu sona erdirmesi sebebiyle, sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca da asıl borçludan talepte bulunması mümkün değildir. Bu nedenle davacı garanti verenin, davalı asıl borçluya karşı her iki hukuki müessese kapsamında da rücu etmesi mümkün olmayıp, Mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Bakiye gider avansı bulunduğu takdirde, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 11/05/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.