Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/740 E. 2023/1139 K. 13.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/740 Esas
KARAR NO: 2023/1139 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2014/1762 Esas – 2021/104 Karar
TARİH: 01/02/2021
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 13/07/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin müşterisi olan borçlu şirket … A.Ş. aleyhinde 21.06.2013 takip tarihi itibariyle 117.168,08-TL takip meblağı ile Bursa … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını ve borçlu şirketin yetki itirazında bulunması nedeniyle icra dosyasının yetkili icra dairesine gönderildiğini, Beykoz icra müdürlüğünün … esas sayılı dosyasından borçluya gönderilen ödeme emrinin borçlu şirkete tebliğ edildiği, borçlunun yasal süresi içinde borca itiraz ederek takibi durdurduğu, davalının itiraz dilekçesinde borca faiz ve her türlü ferilerine itiraz ettiğini ancak borcunu ödediğine dair belge sunmadığını, müvekkilinin takip konusu fatura gereğince davalıdan alacaklı olduğunu ifade ederek itirazın iptaline takibin devamına itiraz edilen miktarın % 20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalıya yüklctilmessine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının davalı şirket ile herhangi bir ticari ilişkisi bulunmaması veya itiraz edilen faturasına dayanak gösterdiği faturaların muhatabı dahi müvekkili şirket olmaması sebebiyle öncelikle huzurdaki davanın husumet yönünden reddine karar verilmesini, davacı tarafından haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olarak düzenlenmiş olan bila tarihli seri a … no.lu 117.168,08 TL bedelli faturaya müvekkili şirket tarafından yasal süresi içinde Kadıköy … Noterliğinin 24.05.2013 tarih ve … yevmiye nolu işlemi ile ve yine Kadıköy … Noterliğinin 27.05.2013 tarih ve … yev. no.lu işlemi ile itiraz edildiğini, fatura aslının iptal edilmek üzere davacıya iade edildiğini, işbu faturaya yasal süresi içinde itiraz edildiği, iptali için iade edildiği ve mükellef kayıtlarına alınmadığı halde davacı tarafından haksız ve kötü niyetli olarak anılan faturanın, Beykoz icra Müdürlüğü’nün … e. Sayılı dosyası ile icra takibine konu yapıldığını, müvekkili şirket tarafından yasal süresi içinde borcun tamamına, faiz ve her türlü ferilerine olmak üzere anılan takibe itiraz edildiğini, davacının, haksız ve kötü niyetli olarak huzurdaki işbu itirazın iptali davasını açtığını, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olarak açılmış olan davanın reddine, davacı aleyhine %20’den az olmamak üzere tazminata hükmedilmesine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 01/02/2021 tarih 2014/1762 Esas 2021/104 Karar sayılı kararında; “… Tüm dosya kapsamı ve denetime elverişli olup hükme esas alınan bilirkişi rapor içeriklerine göre; davacı tarafça kendilerinin bayilik olduğu iddia edilen tarihlerde teminat sorunu yaşaması nedeniyle … Gıdanın bölge bayisi olduğunu ancak tüm malların … fatura edilip davacı tarafından dağıtımının yapıldığı ileri sürülmüş, … no.lu 117.168,08 TL bedelli faturadan kaynaklı alacağının tahsili için takip başlatıldığı, davalı tarafça 03.08.2012-14.09.2012 tarihleri arasında Bursa bölgesindeki tek bayisinin … gıda olduğunu, taraflarınca üretilen ürünlerin bahsi geçen tarihlerde … gıdaya satılıp faturalar kesildiğini, 14.09.2012 tarihinden sonra ise bu firmaya da mal satışının olmadığını,01.10.2012 tarihinden sonra ise Bursa bölgesindeki tek bayisinin … ünvanlı başka bir firma olduğunu, satış formlarını kabul etmediklerini, formda adı geçen … ile … nın davalı çalışanı olduğunu ancak davalıyı borçlandırma yetkilerinin bulunmadığını, form tarihlerinin … isimli firmayla aradaki ilişkinin sonlandığı tarihten sonra düzenlendiğinin ileri sürüldüğü, eldeki davada davacının aradaki ilişkiyi ve alacağını ispatlamakla yükümlü olduğu, takip konusu faturanın davalı defterlerinde bulunmadığı, BA formu ile vergi dairesine beyan edilmediği, dosyaya sunulan belgeler kapsamında taraflar arasında ticari ilişkinin varlığının ve davacı fatura alacağının ispatlanamadığı, … ve … nin tanık olarak dinlenmesinin davacı tarafça talep edilmediği, mevcut hali ile davanın kabulünün talep edildiği anlaşılmakla davanın reddine karar verilmiştir….”gerekçesi ile, 1-Davacının davasının REDDİNE, 2-Alınması gerekli olan harç 59,30 TL’nin başlangıçta yatırılan 2.000,95 TL’den mahsubu ile 1.941,65 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacı tarafa idesine, 3-Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı tarafça sarfedilen 296,40 TL yargılama gideri davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 5-Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca hesaplanan 15.080,96 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olup kaldırılması gerektiğini, Müvekkili şirketin takip konusu fatura gereğince davalıdan alacaklı durumda olduğunu, müvekkili şirketin harcama yaptığı dönemde davalı şirketin takip konusu faturadaki borcu oluşturan tüm harcamalara yazılı bir şekilde onay vererek her bir harcama için düzenlenen uygulama takip formlarını imzalamak suretiyle harcamanın ne kadarından sorumlu olduğunu kabul ve taahhüt ettiğini, Toptancılık işi gereği marketlere satılan mallar ile ilgili olarak düzenlenen fiyat farkı faturalarının davalı firma tarafından müvekkiline ödenmesi gereken kısımları her fatura için düzenlenen belgeler ile belirlendiğini ve düzenlenen tutanaklarla imza altına alındığını, davalı tarafın dosyaya sunulan dilekçelerde bölge müdürü olmasına rağmen imzası olan bu kişilerin şirketi temsile yetkili olmadıklarının iddia edildiğini, bahsi geçen bölge müdürü ve bölge satış yönetmenin söz konusu görevlerini icra ederken Bursa Bölgesi dışında Kütahya, Eskişehir, Balıkesir, Bandırma, Yalova ve Çanakkale Bölge sorumlusu olarak büyük bir bölgeden sorumlu kişiler olduğunu, bu kişilerin görevleri esnasında birçok belge, sözleşme vb. İşlemlerde kendi imzalarıyla davalı firmayı temsil ettiklerini, davalı firmanın kendisi gibi hareket ettiklerini, aynı dönemde mal satılan tüm marketlerdeki sözleşmelerin altında davalı firma adına bu kişilerin isimleri ve imzaları bulunduğunu, ticari mümessil atanması noktasında BK hiçbir şekil şartı öngörmediğini, davalı firmayı temsilen müvekkili şirketten yüksek bedelde tahsilat alıp bu tahsilatları davalı firmaya ileten bölge müdürü ve satış yönetmeni aynı zamanda sahada kendi düzenledikleri formlarla gıda tahsilat ve günlük rapor adı altında müvekkili şirketi denetlemiş olup bu formların dosyaya sunulduğunu, tüm işlemlerde 7 bölgede her türlü ticari ilişki için yetki verilen ve her türlü hukuki ilişkide şirketi temsil eden bölge müdürü ve satış yönetmeninin imzaya yetkili olmadığının belirtilmesinin davalının kötü niyetini gösterdiğini, Yerel mahkemenin taraflar arasındaki ticari ilişkinin varlığının ispatlanamadığı yönündeki gerekçesinin hatalı olduğunu müvekkili şirket, davalı şirketin ürünlerini Bursa Bölgesinde muhatap marketlere pazarlayan tek şirket olduğunu, mal vralığı nedeniyle teminat vermesi açısından sorun yaşadığı için davalı firmaya teminatı müvekkili şirketin ortağı ve şirket müdürünün oğlunun sahibi olduğu … şirketi veridğini, devam eden ilişkide teminatı … şirketi verdiği için davalı malları … firmasına verdiğini ve Bursa Bölgesindeki tüm marketlere ve satış noktalarına malı müvekkili şirketin pazarladığını bu hususun davalı firma tarafından bilindiğini, Bursa’daki tüm marketlerin davalı firmanın temsilcisi olarak müvekkili şirketi bildiğini, Davalı firma tarafından Bursa’daki bayisi olarak bildirilen …’in bayi olduktan sonra ilk iş olarak müvekkili şirkette kalan mallarını imza ile teslim aldığı gerçeği karşısında davalı firmanın müvekkili firma için “muhatabımız değildir” beyanının davalının kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, bu durumun dahi taraflar arasındaki ticari İlişkinin varlığını kanıtladığını, Davalı firmanın müvekkili şirketten önceki bayisi olan … firmasının tüm malları irsaliyelerinde sevk adresi olarak da müvekkili şirket olarak göstererek malları müvekkili şirkete devretmesi de taraflar arasındaki ticari ilişkinin varlığına başka bir kanıt olup bu irsaliye örneklerinin tarafımıza sunulduğunu, davalı firmanın direkt irsaliye ile mal gönderdiği markete aynı mallar ile ilgili olarak müvekkili şirketin fatura düzenlemiş olması da davalının ticari ilişkiden haberdar olduğunu gösterdiğini, Müvekkili şirketin davalının Bursa ve bölgesindeki tek pazarlamasını yapan şirket olup sunulan formlar marketlerce düzenlenen faturalar ve davalı firma ile yapılan yazışmalardaki beyanlarda bu hususun ispatlandığını, 14/10/2016 ev 29/11/2017 tarihli bilirkişi raporları ile davanın haklılığının ortaya konulduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE, Yerel mahkeme tarafından verilen kararın sadece kötü niyet tazminatı bakımından usul ve yasaya aykırı olduğunu, %20 oranındaki tazminat talebinin göz önüne alınmadığını ve bir karar verilmediğini,Davacı tarafından haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olarak düzenlenen seri … no.lu 117.168,08-TL bedelli faturaya müvekkilimiz tarafından süresi içerisinde itiraz edildiğini, fatura aslının iptal edilmek üzere davacıya iade edildiğini, davacı tarafından söz konusu faturaya Beykoz İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile icra takibine konu yapıldığını, müvekkili şirket tarafından yasal süresi içinde borcun tamamına, faiz ve her türlü fer’ilerine olmak üzere anılan takibe itiraz edildiğini, Müvekkili şirketin 03.08.2012 ile 14.09.2012 tarihleri arasında Bursa bölgesindeki tek bayisinin … Sanayi ve Ticaret Ltd.Şti. Olduğunu, anılan tarihlerde müvekkili şirketin Bursa’da başka bir bayisi olmadığını, müvekkili şirket tarafından üretilen ürünlerin, 03.08.2012 ile 14.09.2012 tarihleri arasında …’e satıldığını ve faturaların da …’e kesildiğini, Davacı , dava dilekçesinde müvekkili şirketin, tek akdi muhatabının … olduğu, müvekkili şirketin malları … şirketine verdiği açıkça kabul ve ikrar ettiğini, ayrıca davacı, kendisinin ortağı ve müdürü olan davacı şirketin müdürünün de bu olguyu bildiğini ve kabul ettiğini de kabul ve ikrar ettiğini, Davacının iddia ettiği belgelerdeki mallar da dahil olmak üzere, herhangi bir mal alışverişi konusunda zaten müvekkili şirket ile davacı arasında herhangi bir fatura ödeme vs de söz konusu olmadığını, bilirkişi raporlarında davacı ile müvekkili arasında ticari bir ilişkinin olmadığını, müvekkili şirketin Bursa Bölge bayisinin … olduğunun kesin ve net bir şekilde ifade edildiğini, müvekkili şirketin defter kayıtlarından da görüldüğü üzere akdi ilişki ve bunun sonucu her türlü ödemenin, müvekkili şirket ile akdi muhatabı olan … arasında gerçekleştiğini, Davacının dosyaya sunduğu delilleri, davacı ile müvekkili arasındaki akdi ilişkiyi değil; tam tersine davalı müvekkili ile o zamanki bayisi … firması arasındaki akdi ilişkiyi gösteren deliller olduğunu, Davacı, başka marketler tarafından kendisine kesilen fatura bedellerini haksız, kötü niyetli ve hukuka aykırı olarak müvekkil şirkete yüklemeye çalıştığını ancak başarılı olamadığını ve usulüne uygun olarak davanın reddine karar verdiğini, Davacının dosyaya sunmuş olduğu ve takip konusu faturaya dayanak yapılmaya çalışılan faturalar incelendiğinde bu faturaların, müvekkili şirketin hiçbir ticari ilişkisinin bulunmadığı birçok market tarafından davacıya kesilen faturalar olduğunun görüdüğünü, dosyada mevcut ve davacı tarafından müvekkili şirkete kesilen faturaya dayanak yapılan çeşitli marketler tarafından davacıya yönelik kesilen bütün faturaların 14.09.2012 tarihinden sonra kesildiğini, müvekkili şirketin …’e mal satışı zaten 14.09.2012 tarihinde sona erdiğini, eş söyleyişle, çeşitli marketler tarafından davacıya yönelik kesilen bütün faturaların, zaten müvekkili şirketin …’e mal satışını bitirdikten sonra tanzim edilmiş olması olgusu dahi tek başına, davacının talebinin haksızlığını ortaya koyduğunu, Davacı taraf ın dosyaya sunduğu “… Uygulama Takip Formu” isimli belgeden ötürü davacının müvekkili şirketi mali yönden bağlayıcı bir takım sonuçlar çıkartmaya çalışmış olup bu hususun dahi davacınınn kötüniyetinin bir ispatı olduğunu, dava bakımından anılan belgenin hukuken hiç bir değeri bulunmadığını, her şeyden önce anılan formun, müvekkil şirket tarafından bastırılmış ve düzenlenmiş bir form olmadığını, Dosyada mevcut bilirkişi raporunda da … ve … adlı kişilerin hiçbir zaman müvekkili şirketin çalışanı olmadıkları tespit edildiğini, davacı tarafın istinaf dilekçesinde bu kişilerin bölge müdürü olduklarını iddia etmişse de böyle bir durumun söz konusu olmadığını, bu kişilerin şirket çalışanı dahi olmadığını, … ve … adlı kişilerin müvekkili şirketin elemanları ise de bu formların yine de herhangi bir hukuki değeri olmadığını, bu kişilerin herhangi bir şekilde herhangi bir meblağ konusunda müvekkili şirketi mali yönden borçlandırma yetkileri olmadığını, bu kişilerin sadece müvekkili şirketin satış elemanları olduğunu, Müvekkili şirketin İstanbul Ticaret Sicili Memurluğu tarafından tescil ve ilan edilmiş olan temsil ve ilzam kararı ile imza sirküleri incelendiğinde, davacının dosyaya sunmuş olduğu bir takım tutanaklar ve formlarda imzası bulunan … ve …’nin isimlerinin bulunmadığının açıkça görüleceğini, … ve …, müvekkili şirketin ne ticari temsilcileri ne de temsil ve ilzama yetkilileri olmadıklarını, … ve … zımni olarak da ticari mümessil veya temsil ve ilzam yetkilisi olarak atanmadıklarını, Davacı tarafın, müvekkili şirket ile kendisi arasında akdi bir ilişki varmış gibi algı yaratmaya çalışmasının kabul edilemeyeceğini, davacının, müvekkili şirket dışındaki başka bir şirketten ve /veya şirketlerden satın almış olduğu malları … adlı şirkete satması, yine davacının müvekkili şirket eski bayisi olan … şirketinden müvekkili şirket tarafından üretilmiş olan ürünleri satın almış olmasının müvekkili şirket ile davacı şirket arasında herhangi bir ticari ilişki olduğu anlamına gelmediğini, Davacı şirketin müdürünün dahi, oğlunun sahibi olduğu … şirketi ile müvekkili şirket arasındaki akdi ilişkiyi bildiğini ve hatta akdi ilişkinin özellikle de teminat yeterliliği bakımından … uncanlı şirket ile kurulduğunun bilindiği kabul ve ikrar ettiğini, akdi ilişkinin … şirket ile kurulduğunu ve devam ettirildiğini bilen ve basiretli bir tacir gibi hareket etmek zorunda olan davacının, yine de bir takım kişileri yetkili olmadıkları halde yetkili olarak kabul ettiğini ve buna göre hareket ettiğini kabul etmek her şeyden önce hukuken mümkün olmadığı gibi dürüstlük kuralına da aykırı olduğunu, Yargıtay’ın yerleşik içtihatları uyarınca, alacağının bulunmadığını bildiği ve bilmesi gereken bir durumda olduğu halde icra takibine girişen alacaklı kötü niyetli kabul edileceğini, Davacının tacir konumunda olduğunu, her tacirin ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerektiğini, davacı tarafın bir tacir olduğu göz önünde bulundurulduğunda davacının iş yaptığı kimselerin yetkili olup olmadığını araştırması gerektiğini, davacı tarafın tacir olarak basiretli davranma yükümlülüğünün bulunmakta olup kendi kusurlu hareketleri neticesinde hak elde etmesinin mümkün olmadığını, davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmemesinin hukuka aykırı olup söz konusukararın bu yönden kaldırılmasını, müvekkili lehine %20 tazminata hükmedilmesi gerektiğini, İleri sürerek yerel mahkeme kararının kötü niyet tazminatı yönünden kaldırılmasını, davacı aleyhine %20 oranında kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, fatura alacağının tahsili talebiyle başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
DAVALI VEKİLİNİN İSTİNAF SEBEPLERİ İNCELENDİĞİNDE, Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme tarafından %20 oranındaki tazminat talebinin göz önüne alınmadığı ve bir karar verilmediğini ileri sürmüştür. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olarak açılmış olan davanın reddine, davacı aleyhine %20’den az olmamak üzere tazminata hükmedilmesini talep ettiği halde mahkemece bu talep yönünden olumlu/olumsuz bir karar verilmediği tesbit edilmiştir. HMK’ nın 297/2 maddesine göre mahkemenin tarafların taleplerinin her biri hakkında karar vereceği düzenlenmiş olup, yine 297/1-c. fıkrasına göre gerekçe yazılması zorunlu bulunmaktadır. HMK’ nın 297. maddesine uygun olarak verilmeyen kararın istinaf aşamasında denetlenmesine imkan bulunmamaktadır. HMK.nın 3531-a-6 mad. uyarınca; Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemesi halini de bu madde kapsamında değerlendirmek gerekecektir. (Değişik 28.07.2020T.7251 Sy.Kanun-35.madde) Açıklanan nedenlerle, kararın kaldırılma sebebine göre davacının istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca kaldırılmasına ve davalının kötüniyet tazminatı talebi konusunda bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/02/2021 tarih ve 2014/1762 Esas – 2021/104 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Dairemiz kararı doğrultusunda davacı vekilinin istinaf sebeplerinin bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf talep edenler tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde iadesine, 5-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 6-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 13/07/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.