Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/738 E. 2023/855 K. 25.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/738 Esas
KARAR NO: 2023/855 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/574 Esas – 2020/882 Karar
DAVA: Tazminat (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 25/05/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı bankanın 18.04.2017 tarihinde müvekkilinin talebi olmaksızın habersizce müvekkili adına hesap açtığını, müvekkilinin söz konusu hesabın varlığından hakkında kamu davası açıldığında haberdar olduğunu, bankanın kanuna aykırı hareketinden dolayı müvekkilinin Ağır Ceza ve Asliye Ceza Mahkemelerinde yargılandığını, zira hesabı kullanan kişilerin sahibinden.com internet sitesi üzerinden … isimli şahsı dolandırdığını, müvekkili hesap sahibi olarak gözüktüğünden Ağır Ceza ve Asliye Ceza Mahkemelerinde yargılandığını, müvekkili hakkında beraat kararı verildiğini, bu yargılamalar nedeniyle müvekkilinin iş başvurularının red edildiğini, çalışma hayatının bozulduğunu, yargılamaların aile içinde sorunlara neden olduğunu ve müvekkilinin psikolojik tedaviye başlamak zorunda kaldığını, ceza yargılamaları devam ederken iş arama sürecinde olduğunu, başvuruda bulunduğu birçok pozisyonun, hakkında güvenlik soruşturmasında ortaya çıkan iki ceza davası nedeniyle reddedildiğini, toplamda avukatlık asgari ücret tarifesine göre 7.860 TL avukatlık ücreti ödemek durumunda kaldığını beyanla 20.000 TL manevi tazminat ve fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacının maddi ve manevi tazminat talebinin muhatabının, kendisini şikayet eden şahıs yahut söz konusu işlemden hukuka aykırı olarak zenginleşmiş olan kişi yahut kişiler olması gerektiğini, davacının müvekkili banka nezdinde hesabı bulunmakta olup, hesabın 21.07.2010 tarihinde açıldığını, … hesabının ise 18.04.2019 tarihinde internet üzerinden başvurusu üzerine açıldığını, davacının söz konusu internet sitesi üzerinden başvuru formu doldurarak başvuru yaptığını, somut olayda … numaralı TCKN ile doğum tarihi doğrulaması ve … numaralı telefona gönderilen otp şifresi ile başvurunun tamamlandığı, anne kızlık soyadının da doğru girildiğini, adına açılan hesaba gönderim yapıldığını, davacının mal varlığında herhangi bir azalma söz konusu olmadığını, herhangi bir borçlandırıcı işlem yapılmadığını, güvenlik adımlarının 3. kişilerin eline geçmesine sebebiyet veren davacının dava konusu olayda kusurlu davrandığının şüphesiz olduğunu beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 30/12/2020 tarih ve 2019/574 Esas – 2020/882 Karar sayılı kararında; “Dava; davacı … adlı bankacılık hesabının habersiz olarak açıldığı iddiasıyla açılan maddi ve manevi tazminat davasıdır. Davacı taraf 1.000 TL maddi tazminat talep etmiş ise de maddi zararına ilişkin bir belge dosyaya sunulmamıştır. Ceza davasındaki avukatlık ücretlerinin (5.450 + 2.725 ) Hazine tarafından karşılanmış olduğu vekille anlaşma gereği yapılan bir ödeme belgesinin de dosyada bulunmaması nedeniyle davacının maddi tazminat davasının reddine karar vermek gerekmiştir. (Dosya karar tarihinde serbest meslek makbuzu dosyada bulunmamakta iken dosyanın gerekçeli karar yazım aşamasında dosyada fiziken bulunduğu görülmüştür. Uyap sisteminden 23/03/2020 tarihinde sunulmuş ise de 230341 sicil numaralı ilgili katip tarafından 23/03/2020 tarihi atılarak imzasız şekilde dosyaya fiziken konulduğu görülmüştür. Kaldı ki bilirkişi raporunda da bu husus tespit edilemediğinden mahkememizin 5 nolu celsesinde bu belgeleri sunması için yeniden süre verilmiştir.) Dosya kapsamında alınan hükme elverişli bankacı bilirkişi raporuna göre, davalı bankanın davacı … internet üzerinden mevduat hesabı açılırken mesafeli işlemlerde kimlik belirlemede BDDK Yönetmeliği gereği iki unsurlu kontrol şartını yerine getirmemesi ve tek kullanımlık şifreyi davacıya ait olmayan bir telefon numarasına göndermesi nedenleriyle ağır kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Davalı bankanın davalı banka nezdinde açılan mevduat hesabı açılmasında ağır kusuru neticesinde, davacı tarafın Ağır Ceza Mahkemesinde nitelikli dolandırıcılık suçundan yargılandığı ve beraat ettiği, Prf. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi cevabi yazısına göre tedavi gördüğü, tanık eşinin beyanlarından da 6 ay süre ile çalışamadığı ve psikolojik ilaçlar kullanarak tedavi gördüğü, ceza dosyasındaki beyanına göre işçi olarak 2.020 TL aylık ücret aldığı anlaşılmakla bankanın ağır kusurlu eylemi ile davacının manevi zararı arasında illiyet bağının bulunduğu kanaatine varılmakla davacının manevi tazminat davasının kabulü ile 20.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı bankadan alınarak davacıya verilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.”gerekçesi ile maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat talebinin kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; davacının müvekkili … nezdinde hesabı bulunmakta olup müvekkil banka nezdindeki hesabının 21.07.2010 tarihinde, davacının bilgisi dahilinde açıldığını, davacının … bank … hesabının ise, 18.04.2019 tarihinde internet üzerinden başvurusu üzerine açıldığını ve kararda bahsi geçen telefon numarasının hesap açılışında sisteme işlendiğini, bu durum değerlendirilmeden bilirkişi raporu esas alınarak karar verilmesinin kabul edilebilir bir durum olmadığını, davacının … müşterisi olmak üzere dijital ortamda başvurusunu gerçekleştirdiğini, bilirkişi ve Mahkemece yapılan işlemlerin davacıya ait olmayan bir numaradan yapıldığı belirtilse de; … başvurusu esnasında müşterinin bilgileri ile birlikte … nolu telefonun sisteme işlendiğini, buna ilişkin log kayıtlarının mevcut olduğunu, mevcut sistem üzerinde; davacının diğer bilgileri ile değiştirilebilen ya da eklenebilen cep telefonu numarasının sadece müşterinin bizzat kendisi tarafından ya da müşterinin tüm kişisel bilgilerine sahip bir 3. kişi tarafından girilmiş olması gerektiğini, her iki durumda da, müvekkili bankanın sorumluluğunun doğmadığını, müşterinin bu durumun aksini ispat edebilecek herhangi bir veri sunamadığını, müvekkili bankanın kayıtları incelendiğinde anılan cep telefonu bilgilerinin müşteri bilgileri ile birlikte müşteri tarafından girildiğinin görüleceğini, bilirkişinin bu hususta hiçbir açıklama ve inceleme yapmaksızın müşterinin bankaya bildirdiği cep telefonunun kendi adına kayıtlı olmayan bir telefon numarası olması nedeniyle müvekkili bankayı sorumlu tuttuğunu, herkesin başkası adına kayıtlı cep telefonunun kullanıcısı olabileceği gibi sisteme bazı özel ve sadece kişinin kendisince bilinebilecek verilerin girilmesi ile değiştirilerek kaydedilebilecek cep telefonu numarasının kime ait olduğunun araştırılmasının yükümü ya da illa ki başvurucunun sahibi olduğu hatları kabul etme yükümünün müvekkili bankaya yüklenmesinin beklenemeyeceğini, sürecin şu şekilde işlediğini; formu doldururken ilk sayfada TCKN, doğum tarihi ve cep telefonu yazılması istendiğini, girilen TCKN ile doğum tarihinin eşleşmesinin beklendiğini, burada bir sorun yoksa devam butonuna basıldığında cep telefonu numarasına doğrulama smsi gönderildiğini, dava konusu hesaba ilişkin başvuruda davacının banka sistemlerinde tanımlı anne kızlık soyadının da doğru girildiğini, somut olayda … numaralı TCKN ile doğum tarihi doğrulaması ve … numaralı telefona gönderilen otp şifre smsi ile başvurunun tamamlandığını, …com’un müşterisi olma sürecinde “erken login-erken giriş hakkı” diye tabir edilen ve davacıya da tanınan bir özellik mevcut olup, bu özelliğe göre müşterinin … bank çatısı altında Bankacılık İşlemleri Sözleşmesinin olması ve güvenlik soru kriterlerine uyum sağlaması gerektiğini, davacının … bankta Bankacılık İşlemleri Sözleşmesi bulunmakta olduğunu, telefona girilen şifre doğrulandıktan sonra ilerleyen sayfalarda müşteriden e-posta adresi, çalışma bilgileri, ziyaret adresi, ziyaret tarihi gibi bilgiler istendiğini ve sonrasında başvurunun tamamlandığını, başvuru olumlu sonuçlanıp havuz statüsüne geçtiğinde müşterinin girmiş olduğu telefon numarasına başvurusunun olumlu sonuçlandığı ve ziyaretinin gerçekleşeceğini bildiren bir sms gönderildiğini, müşterinin söz konusu somut olayda olduğu gibi; erken giriş hakkı olursa (daha önce … bank müşterisiyse ve başvuru sırasında girilen bazı bilgiler …’deki bilgilerle aynı ise erken giriş hakkı verildiğini) müşteriye internet şifresinin SMS olarak, müşteri numarasının da e-posta olarak gönderildiğini ve müşterinin hesaplarını kullanmaya başlayabildiğini, bu erken giriş login hakkının müşteriye sadece hesaplara eft havale sureti ile para aktarımı hususunda imkan sağladığını, herhangi bir kredili ürün kullandırımı yahut başka bir bankacılık işlemine sistemin izin vermediğini, kredili ürünlerin kullandırılabilmesi için …com Bankacılık İşlemleri Sözleşmesi’nin imzalanması gerektiğini, somut olayda davacı … herhangi bir kredi kullandırımı yapılmadığını, adına açılan hesaba gönderim yapıldığını, davacının malvarlığında herhangi bir azalmanın söz konusu olmadığını, herhangi bir borçlandırıcı işlem yapılmadığını, sonrasında sözleşme imzalanmadığından ulaşım kanallarına bloke konularak, …com’u kullanmasının engellendiğini, işbu Mahkeme kararında, müvekkili bankayı müşterinin kendi kusurundan sorumlu tutan bilirkişi raporunun esas alındığını, müvekkili banka tarafından yasal sorumlulukların ve basiretli tacir olmanın gereklerinin yerine getirildiğini, tüm güvenlik adımları tamamlanarak işlem yapıldığını, taraflar arasında imzalanan mevcut bankacılık işlemleri sözleşmesi kapsamında sorumluluğun davacıda olduğunu, Yerel mahkeme kararında bu hususun değerlendirmeye alınmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydı ile; dava konusu olayda, davacı özenle saklaması gereken bilgileri saklamadığından işbu işlemlerin yapılmasına kendisinin sebebiyet verdiğini, davacı ile müvekkili banka arasında Bankacılık İşlemleri Sözleşmesi’nin imzalandığını, tarafların ahde vefa ilkesi gereğince sözleşmede yer alan düzenlemelerle bağlı olup, söz konusu düzenlemelere uygun hareket etmeyi taahhüt ettiklerini, müvekkili banka sözleşmede belirlenen kriterlerin gerekliliklerine uygun hareket etmiş olmasına rağmen, davacı tarafça aynı hassasiyet ve özenin gösterilmediğini, müvekkili banka ile davacı arasında imzalanmış sözleşmenin XI. Elektronik Bankacılık (Sesli Yanıt Sistemi/Telefon Bankacılığı, İnternet Bankacılığı ve Diğer Bankacılık Hizmetleri) başlıklı kısmının, 2. maddesinin;”Müşteri, güvenlik adımlarının şifrenin ve kart numarasının 3. şahıslar tarafından öğrenilmemesi için gerekli tüm önlemleri alacağı gibi, bunların herhangi bir nedenle başkası tarafından öğrenilmesi, kullanılması ve bunun sonucunda hesabından tasarruf ve işlemlerin yapılması durumunda uğrayabileceği zararlardan, işlem ve tasarrufların sonuçlarından Banka’nın hiçbir şekilde sorumluluğu olmayacağını taahhüt eder.” hükmünü içerdiğini, ilgili hüküm gereği sorumluluğun davacıya ait olduğunu, işbu sözleşmenin tarafı olan davacının taahhütlerini yerine getirdiğinden bahsetmenin mümkün olmadığını, davacının kendisine ait olan bilgileri muhafaza edip saklı tutmayı taahhüt etmiş olduğu halde gereken özeni göstermeyip kusurlu davrandığını, dava konusu olayda müvekkili bankanın tazminat ile sorumlu tutulabilmesinin mümkün olmadığını, Mahkeme kararına esas alınan bilirkişi raporunda ve Mahkeme kararında ise bu esaslı hususa ilişkin somut bir değerlendirme yapılmadığını, ön yargılı olarak müvekkili bankanın kusurlu olduğuna ilişkin bir tablo çizilmeye çalışılan bilirkişi raporunun aynen kabul edildiğini, müvekkili banka tarafından müşterilerin dolandırıcılık konusunda uyarıldığını, davacının bu uyarıları dikkate almadığını, Yerel mahkeme kararında bu durumun gözardı edildiğini, davacı gibi tüm banka müşterilerine gerek müvekkili banka ile imzalamış oldukları sözleşmeler ile gerekse müşterilere yapılan yazılı/sözlü ve sosyal medya bildirimleri ile kendilerine ait bilgileri banka personelleri ile dahi paylaşılmaması konusunda bilgilendirmelerin yapıldığını, bu kapsamda davacının hiçbir bilgisini paylaşmaması gerekmekte iken aksi davranışın davacının sorumluluğunu gerektirdiğini, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun telefon dolandırıcılığı olaylarıyla ilgili 05.04.2016 tarihli basın bildirisiyle kamoyunu bilgilendirdiğini, kendisini BDDK, Banka ve Sigorta şirketi personeli olarak tanıtarak kişisel bilgileri veya cep telefonuna gönderilen şifreyi talep eden şahıslara itibar edilerek, kişisel bilgilerin paylaşılmaması konusunda tüm kamuyonu uyardığını, ülkemizde ana haber bültenleri ve tüm kitle iletişim araçlarında bu tür haberlere yer verilerek, vatandaşların bu tür dolandırıcılık eylemlerine karşı dikkatli olmaları ve kişisel bilgilerini paylaşmamaları konusunda uyarıldıklarını, emniyet birimleri tarafından her vatandaşa tek tek SMS gönderilerek, banka dolandırıcılığı konusunda vatandaşların uyarıldığını, tüm kamuoyuna etkin bir şekilde gerekli uyarıların yapıldığı bir dönemde, güvenlik adımlarının (isim, soy isim, tckn, doğum tarihi, anne kızlık soyadı vb.) 3. kişilerin eline geçmesine sebebiyet veren davacının dava konusu olayda kusurlu davrandığının şüphesiz olduğunu, davacının kendi şahsi bilgilerinden sorumlu olduğunun açık olduğunu, davacının işlemleri kendisinin yapmadığını iddia etmesi üzerine oluşan bir ihtimalin bu verilerin 3. kişilerin eline geçmesinden ötürü bu durumun yaşanması olduğunu, yerleşik Yargıtay içtihatları son dönem BAM kararlarından da görüleceği üzere; herkesin kendi kişisel verilerinin korunmasından ve bunların 3. kişilerin eline geçmemesinden sorumlu olduğunu, davacının özensiz davranışından müvekkili bankanın sorumlu tutulmaya çalışılmasının ancak hakkaniyete ve hukuka aykırı sonuç doğurabileceğini, yerel Mahkeme kararında bu hususun dahi gözardı edildiğini, bilirkişi raporunda davacıyı haklı çıkarabilmek adına dava konusu olay tarihinde yürürlükte olmayan bir yönetmeliğe atıf yapıldığını, tüm itirazlarına rağmen bu hususun değerlendirmeye alınmadığını, bilirkişi raporunda 01.07.2020 tarihinde yürürlüğe girdiği beyan edilen bankaların Bilgi Sistemleri Ve Elektronik Bankacılık Hizmetleri Hakkında Yönetmeliğine atıf yapılarak müvekkili bankanın sorumluluğuna gidilmeye çalışılsa da, 18.04.2019 tarihinde açılan hesaba ilişkin henüz yürürlükte olmayan bir düzenlemeye itibar edilmesini beklemenin kanunlara aykırı olduğunu, ilgili yönetmeliğin dava konusu olaydan 1 yıldan fazla bir süre sonra yürürlüğe girdiğini, huzurdaki davada değerlendirme konusu yapılmasının mümkün olmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydı ile müvekkili bankanın izlemiş olduğu tek güvenlik adımının “anne kızlık soyadı” olmadığını, somut olayda … numaralı TCKN ile doğum tarihi doğrulamasının ve … numaralı telefona gönderilen otp şifre smsi ile başvurunun tamamlandığını, bu değerlendirmenin bilirkişi raporunun tarafsızlığını zedelediğini, yerel Mahkemenin bu itirazları değerlendirmediğini ve yeni bir bilirkişi raporu aldırarak uygulamadaki durumu araştırma gereği duymadığını, bilirkişi raporunda eksik olduğu belirtilen bilgi ve belgelerin müvekkili bankadan celp edilmesi veya müvekkili banka kayıtları üzerinde yerinde inceleme yapılması imkanı varken bu yolun tercih edilmediğini, Yerel mahkemenin bu eksiklikleri gidermek yerine müvekkili banka aleyhine olan hususlar açısından haksız ve hukuka aykırı bir karar verdiğini, mahkeme dosyasında yer alan bilirkişi raporunda müvekkili banka tarafından gönderilmediği iddia edilen tüm belgelerin delil listesinde mevcut olduğunu ve bu hususta bankaya müzekkere yazılma talepleri bulunduğunu, anılan evrakların çoğunun eski tarihli olması ve örneğin log kayıtları ile ilgili bilirkişinin yerinde inceleme yapması hususunun söz konusu olduğundan bahisle anılan delillerin bu şekilde değerlendirilerek eksiklikler için … bank A.Ş.’ye müzekkere yazılarak tüm sözleşme ve kayıtların talep edilmesi talebini yinelemelerine ve bunun yanında bilirkişiye bu yönde görev verilerek BDDK denetiminde olan müvekkili bankanın kayıtlarında yerinde inceleme yetkisi verilmesini talep etmelerine rağmen yerel Mahkemenin bu yönde bir karar vermek yerine huzurdaki davada yeterli inceleme yapılmadan karar tesis edildiğini, Mahkeme dosyasında, tanık dinlenilmesi ve tanık ifadelerinin değerlendirmeye esas alınmasının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, huzurdaki davanın tanıkla ispatı mümkün değilken yargılama sırasında tanık dinlenilmesinin ve bu ifadelere itibar edilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, müvekkili banka tarafından yasal sorumlulukların ve basiretli tacir olmanın gereklerinin yerine getirildiğini, tüm güvenlik adımlarının tamamlanarak işlem yapıldığını, taraflar arasında imzalanan mevcut Bankacılık İşlemleri Sözleşmesi kapsamında sorumluluğun davacıda olduğunu, davacının aksi yönünde bir iddiası var ise bunları yine yazılı olarak ortaya koyması gerekmekte olup HMK gereğince yazılı beyanların aksini tanık ile ispat etmesinin mümkün olmadığını; hukuki işlemin miktar ve değerinin HMK madde 200/1’deki sınırı geçip geçmediğinin, hukuki işlemin yapıldığı duruma göre değerlendirildiğini, dava konusu olayın bu değerin üzerinde olduğunu ve davacının tanık dinletme talebine muvafakat etmediğinin açık olduğunu, dava konusu olayda davacının müvekkili bankanın yazılı olarak ortaya koyduğu tüm sözleşme ve belgelerin aksini yine deliller ile ortaya koyması gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydı ile 09.09.2020 tarihli duruşmada dinlenilen tanıkların davacının eşi ve kardeşi olması nedeniyle dava konusu olaya ilişkin tarafsız bir şekilde beyanda bulunamayacaklarının açık olduğunu, her iki tanığın davacı yararına olabileceğini düşündükleri kabul edilemez afaki beyanlarda bulunduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydı ile davacının iddiasına konu olayda; tüm kamuoyuna etkin bir şekilde gerekli uyarıların yapıldığı bir dönemde, güvenlik adımlarının (isim, soy isim, tckn, doğum tarihi, anne kızlık soyadı vb.) 3. kişilerin eline geçmesine sebebiyet veren davacının dava konusu olayda kusurlu davrandığının şüphesiz olduğunu, davacının maddi ve manevi tazminat talep etmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, Mahkeme tarafından, davacının maddi tazminat talebinin hukuka uygun olarak reddedildiğini, ancak manevi tazminat isteminin koşulları oluşmadığı halde kabul edildiğini, davacının dava dilekçesinde maddi ve manevi zarara uğradığını iddia ettiğini, davacının soyut iddialara dayanan maddi tazminat talebinin yanı sıra manevi tazminat talebinin de hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davaya konu olay incelendiğinde manevi tazminat talebine ilişkin şartların oluşmadığının görüleceğini, usulüne uygun olarak müvekkili bankaca gerekli işlemlerin gerçekleştirildiğini, dava konusu uyuşmazlığın şartları incelendiğinde bankanın eylemi dolayısıyla davacının manevi zararının oluşmasının mümkün olmadığını, davacının afaki beyanlarla zarara uğradığını iddia etmesinin ve manevi tazminat talep etmesinin Medeni Kanun’un 2. maddesine de aykırılık teşkil ettiğini, yerel Mahkeme tarafından hükmedilen 20.000 TL’lik manevi tazminatın zenginleşme niteliği taşıyacak miktarda olduğunu ve davacının talebinin bu açıdan haksız ve hukuka aykırı olduğundan reddi gerekirken kabul edildiğini, manevi tazminatın miktarının müvekkili bankanın kusurunun olmaması, sıfatı, iştigal ettiği makamı ve piyasadaki itibarı da dikkate alınarak değerlendirilme yapılmasını ve bu fahiş miktarın tümden reddedilmesi gerekmekteyken kabul edilmesinin hukuken uygun olmadığını, manevi tazminata kişilik haklarının ağır bir suretle ihlali hallerinde hükmedildiğini, manevi tazminatın malvarlığı dışındaki hukuksal değerlere yapılan saldırılar ile meydana getirilen eksilmenin giderilmesi olduğunu, manevi tazminata hükmedilmesindeki amacın çekilen acıları bir nebze dindirmek, kırılan yaşam arzusunu tazelemek, yaşama yeniden bağlanmak ile ruhsal dengeyi sağlamak ve hukuken himaye edilen kişisel varlıklara yönelmiş bir tecavüz sonucu meydana gelen bir eksilmenin giderilmesi olduğunu, davacının davaya konu olay nedeniyle kişilik haklarının ihlal edilmesi ve manevi zarara uğratılması gibi bir durumun söz konusu olmadığını, manevi tazminat şartlarının oluşmadığını, davacının haksız talebinin yanı sıra faiz talebinin ve bu faizin başlangıç tarihinin hukuka aykırı olmasına rağmen yerel Mahkeme tarafından kabul edildiğini, davacının haklı ve hukuka uygun olarak işlem yapan müvekkili bankadan bir talepte bulunamayacağı gibi faiz talebinde de bulunmasının kabul edilemez olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla; yasal faizin söz konusu olacağı düşünülse bile, bu faizin başlangıç tarihinin karar tarihi olacağını, yerel Mahkeme kararının bu açıdan haksız ve hukuka aykırı olduğunu, yerel Mahkeme kararının müvekkili banka aleyhine olan hususlar açısından kaldırılması gerektiğinden bahisle bu karar için istinaf kanun yoluna başvurma zorunluluğunun hasıl olduğunu beyanla İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/574 E. , 2020/882 K. ve 30.12.2020 tarihli kararının müvekkili banka aleyhine olan kısımlar açısından bozularak kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davalı banka nezdinde sahtecilik suretiyle … hesabı açıldığı ve bu hesap üzerinden dolandırıcılılık yapıldığı iddiası ile maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkindir. Mahkemece davacının maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat talebinin ise kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde; tacir olan her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları nispi ticari dava olarak tanımlandıktan sonra, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalar belirlenmiş ve son olarak yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi koşulu ile havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların da ticari dava olduğu kabul edilmiştir. TTK’nın 5. maddesinde “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü getirilerek görev hususunun kapsamı düzenlenmiştir. 28/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un 3/1-k maddesinde tüketici; “ticari veya mesleki olmayan amaçlı hareket eden gerçek veya tüzel kişi” olarak 3/1-ı-bendinde ise tüketici işlemi; “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem” olarak tanımlanmıştır. Aynı Kanun’un 73/1. maddesinde, tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalara bakma görevinin tüketici mahkemelerine ait olduğu, 83. maddesinde ise, taraflardan birinin tüketici olduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir. Somut dosyada; davacı ile davalı banka arasında bankacılık hizmetleri sözleşmesinin imzalandığı ve davacının, davalı bankanın mevduat hesabı müşterisi olduğu, üçüncü kişilerce davalının internet bankacılığı sistemi üzerinden davacıya ait bilgiler ile davacı … hesabının açıldığı, bu hesabın da mevduat hesabına bağlı bir hesap olduğu, … hesabı üzerinden bir takım usulsüz işlemler yapıldığı ve bu nedenle davacı aleyhine ceza davalarının açıldığı, davacının yapılan yargılamalar neticesinde beraat ettiği, somut dava ile bu işlemler nedeniyle uğradığını iddia ettiği maddi ve manevi zararların tazminini talep ettiği, davalı banka nezdinde bulunan mevduat hesabı ile yine davacı … açılan … hesabının ticari amaçla kullanıldığına dair bir beyan ve delil sunulmadığı, buna göre davalı banka nezdindeki hesabın niteliği, açılış ve kullanılış amacı itibariyle davacı tüketici ve davalı ile arasındaki ilişki ise tüketici işlemi olduğundan davaya bakmaya Tüketici Mahkemeleri’nin görevli olduğu, göreve ilişkin kurallar kamu düzeninden olup yargılamanın her aşamasında Mahkemece re’sen nazara alınması gerektiği, bu minvalde Mahkemece davanın görevsizlik nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken esasa ilişkin inceleme yapılarak karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun usulen kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-3, 355. maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun USULEN KABULÜ ile; İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/12/2020 tarih ve 2019/574 Esas 2020/882Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-3 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Kayıtların kapatılarak dosyanın görevli İSTANBUL TÜKETİCİ MAHKEMESİ’NE gönderilmek üzere kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde, avansı yatıran tarafa iadesine,6-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 25/05/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.